28 Şubat’ı alkışlayanlar...
Perşembe günkü köşesindeki yazısında 28 Şubat sürecini değerlendiren Posta gazetesi yazarı Mehmet Ali Birand, o dönemde yaşanan antidemokratik eylemleri sorguluyor.
28 Şubat ( 1997) dönemini şöyle bir düşünün... Genelkurmay Başkanlığında ardı ardına brifingler düzenlendi. Görsel belgelerle desteklenerek, ülkenin bir yandan irtica, bir yandan da PKK terörü ile bölünme noktasına geldiği anlatılıyordu. Son derece etkileyici ve inandırıcı bir dil kullanılıyordu.
O dönemde, ben de bu brifinglerden birine davet edilmiştim. Medya'nın tüm önde gelen isimleri oradaydı. Bazıları, askerden de askerci bir eda ile kendilerinden farklı düşünen, liberal eğilimlilere hafif alaycı ve "yakında sizde başınıza gelenleri göreceksiniz" der gibi bir yaklaşım içindeydiler. Söyledikleri de bir süre sonra doğru çıktı. 1997'de ANDIÇ olayı patladı ve irtica ile hiç ilgisi olmayan nice insana leke sürülmek istendi.
Brifinge davet edilen kimse itiraz etmemişti. "Hayır, ben gelmiyorum. Böyle brifingler yapmak askerin işi değildir" diyen çıkmamıştı. Zira medyanın neredeyse tümü için , askerin bu tutumu normaldi. Hele bizim gibi program yapımcılarının gitmemesi, ret anlamına gelebilir ve kara listeye alınırdınız. Gitmemek hem ayıp, hem de tehlikeliydi. Üstelik, genel inanç askerin irtica ile mücadelesi görev çerçevesine giriyordu. Bizlere de böyle anlatılmıştı. Buna alışmıştık. Hep böyle gelmiş, böyle gidiyordu.
28 Şubat'a karşı çıktım. Yapılanın hiçte doğru birşey olmadığını, üstü kapalı bir darbe anlamına geldiğini gördüm, yazılar yazdım ve faturasını da, 1997'de diğerleriyle birlikte Genelkurmay tarafından ANDIÇ'lanarak ödedim.
Sadece gazeteciler değil, bu brifinglere, sivil toplum örgütlerinden, çeşitli kurumlara kadar hemen herkes koşturarak gitti. Savcılar ve yargıçlara verilen brifing en görkemlisiydi. Yargı mensuplarının brifing sonunda ayağa kalkarak komutanları alkışlamaları bütün TV'lerde gösterildi. Bu da çok doğal karşılanırdı. Askerin söylediği herşey doğruydu ve sorgulanmadan kabul edilirdi.
Nitekim, bırakın medya, yargı veya sivil toplum örgütlerini, Erbakan-Çiller koalisyonu bir Milli Güvenlik Kurulu toplantısında istifaya zorlandıktan sonra, siyasetten de hiç ses çıkmadı. Birşey olmamış gibi, toplum yaşamına devam etti. Şimdi de bugünkü gelişmeleri düşünelim... Türkiye, inanılmaz bir hızla kabuk değiştiriyor.
__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4643 (20091127) __________
The message was checked by ESET Smart Security.
http://www.eset.com
Re: 28 Şubat'ı alkışlayanlar...
28 şubatı demokrasi dışı diye eleştirenler bugünkü durumu neden değerlendirmiyorlar?..
Birkaç brifinge ve MGK kararlarına 12 yıldır saldıranlar bugün iktidarın demokratik bir uygulamasını gösterebilirler mi?.. Şu anda tam batmış durumdayız...
28 şubat demokrasiye uymayan bir şeydi. Anladık...
Peki, bugün demokrasiye uyan bir şey var mı?..
28 şubat yasalar ve meşru organlara dayanan bir uyarıydı.
Bugünkü yasasızlıklara, yolsuzluklara, tarikat vbe cemaat etkinliklerine, rejimi dönüştürme çabalarına, yargı, üniversite ve asker üzerinde yürütülen alçakça tezgahlara ne diyorsunuz?...
Ermeni, Kürt, Kıbrıs açılımlarının her biri birer ihanet belgesi gibi duruyor...
Bugünkü yürek acısı durumu görmezden gelerek 12 yıl öncesiyle uğraşanın, dahası 1923'le uğraşanın, Atatürkle uğraşanın onurla, alakla, dürüstlükle hiç bir ilişkisi olamaz !...
Altan ARISOY
28 Kasım 2009 03:52 tarihinde Mustafa EROL <mustafaerol2008@gmail.com> yazdı:
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.