[anadoluhaber:36826] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

[anadoluhaber:36813] WG: Taraf gazetesinin kökleri nerede?

Posted: 24 Dec 2009 01:38 PM PST






 Taraf gazetesinin kökleri nerede?

Taraf'ın internet sayfasındaki künyeye bakınca en altta şu bilgi
karşımıza çıkıyor:
Web Tasarımı - Programlama
Sawis Digital Solutions
Hasan Çağrıcı -- hasan@cagrici. com
Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır,
görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir
Nedir bu Sawis Digital ve kimdir bu Hasan Çağrıcı?
Sawis Digital aktif olmayan bir sayfa.
Kime ait diye yakından bakıyoruz.Sahibi Hasan Cağrıcı ve Bestekar
Şevki Bey Sokak No: 4 Balmumcu İstanbul adresinde ikamet eder
görünüyor.Bu adres aslında Hayalevi ya da Artistik adıyla Yapıt adlı
reklam şirketinin adresi.
Şirket MÜSİAD gözdesi İlhan Soylu ile Bir Dakikalık tişörtleri yapıp
satan Necati Beydemir'in reklam şirketi.
Bu adresin tarihi bir önemi de var: o da aslında ARTIBİR Reklam
İletişim A.Ş. 'ne ait olması ..
Artık faal olmayan ARTIBİR, Kombassancı Haşim Bayram ile İlhan
Soylu'nun ortak olduğu reklam şirketi.
Konudan sapmadan devam edelim.doğrudan gidelim...sapmadan yoldan
çıkmadan...Taraf gazetesinin yayın yaptığı internet sitesinin
sinyallerini takip ettiğimizde de karşımıza Pusula Bilgi İşlem Ltd Şti
çıkıyor.Yani Taraf internet hizmetini "Nevbahar MAH.SUPHİ PAŞA SOK.NO,
17 Haseki İstanbul " adresindeki Pusula firmasından alıyor.Adresleri
Güya http://www.pusulabi lgiislem. com/ girmeye çalışın bakalım,
girebiliyor musunuz? Hayır mı? Internet hizmeti satan bir Firmanın
internet sayfasının olmaması çok da normal bir durum gibi görünmüyor.
Peki Pusula firması interneti işlevini nereden alıyor??
Sıkı duruyoruz Teksas'tan ....
Yani cemaatin cennet mekanından ...ABD'nin kalbinden... ..
ThePlanet.com'Dan
Peki ThePlanet.com daha başka kimleri ağırlıyor server'larında?
Allahın çok ilginç bir lutfu olarak FGulen.com ve FGulen.net adlı
cemaat Sitelerimiz de burada Taraf ile birlikte yayın yapıyorlar.
Ne hoş bir tesadüf, Ne güzel bir yapılanmadır?. .ne ilginç raslantılar
değil mi?...

 

 

 



Hotmail: Trusted email with powerful SPAM protection. Sign up now.

--
Bu mesajı şu gruba üye olduğunuz için aldınız: Google Grupları "oybirligi" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : oybirligi@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: oybirligi-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com.tr/group/oybirligi?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
 
Bu grup Atatürk ilkelerine bağlı, demokrasiye inanan,ülkesini seven insanların fikir alışverişinde bulunmaları amacıyla kurulmuştur.Grubumuzda küfür ve hakaret içeren mesajlar yayınlanamaz.Gruba gönderilecek mesajların içeriğinden mesajı yazan ve gönderenler sorumludur.
Yeni açılan Atatürkçü site http://www.iradeyimilliye.com sitesi grubumuz yönetimince desteklenmekte ve önerilmektedir. Üyelerimize duyurulur.

__________________________________________________
Do You Yahoo!?
Sie sind Spam leid? Yahoo! Mail verfügt über einen herausragenden Schutz gegen Massenmails.
http://mail.yahoo.com

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36817] Rumeli korunabilir miydi?

Posted: 24 Dec 2009 12:58 PM PST





Rumeli

korunabilir miydi?

Türkler önce savunmada kalmalı' diyen 'Goltz Paşa'ya karşı, dönemin Genelkurmay Başkanı Nâzım Paşa, 'taarruz harekâtı' fikrini savunuyordu ve Osmanlı ordularını, tam 90 yıl önceki 'Balkan felaketi'ne sürükledi.

 

M. Tanju AKAD / Popüler TARİH / Ağustos 2002

 

Prusya Genelkurmayı’nın parlak subaylarından Baron von der Goltz, 1883 yılında Osmanlı ordusuna danışman olarak Türkiye'ye geldiği za­man, 40 yaşında idi.  33 yıl sonra,  1916'da Bağdat'ta ti­füsten ölünceye kadar, hayatı­nın büyük bölümünü bu ülke­nin askeri eğitim sistemini dü­zeltme çabası içerisinde geçirdi. Yabancılar arasında, Tür­kiye'de modern askeri eğitim konusundaki yegane samimi çabayı onun göstermiş oldu­ğunu düşünenlerin sayısı az değildir.

Von der Goltz'un Türki­ye'ye çağırılma nedeni, uzun bir yenilgiler serisi yaşamakta olan Osmanlı ordusunu eğit­mek ve savaş kabiliyeti kazan­dırmaktı. Almanya'dan gönderilme amacı ise çok yönlüy­dü. Öncelikle Türk askeri ve süngüsünün Prusya eğitimi ile Rusya'ya karşı bir denge oluş­turması düşünülmüştü ki, bu Bismarck'ın fikirlerine uygun­du. İkinci olarak da Müslü­manlar üzerinde bir Alman nüfuzu tesis ederek Rusya'nın yanı sıra Hindistan ve Mısır üzerinde İngiltere'ye karşı bir avantaj elde etmekti ki, bu da Willhelm'in politikasına uy­gundu. Nihayet üçüncü bir amaç da Krupp toplarını sat­maktı ki, bu da genel Alman politikasına uygundu. Alman askeri heyetlerinin Türk topçu dairesini elde tutmak için on yıllar boyu gösterdiği korkunç gayret bunun ispatıydı. Kaldı ki Alman askeri heyetlerinin gelişini sadece Alman silah fabrikalarının ürünleri değil, Deutsche Bank ile Bağdat De­miryolu imtiyazı da izleyecekti... Goltz, mesleğine dar açı­dan bakan bir subay değil, önemli eserleri de olan bir as­keri düşünürdü. Türkiye'nin geleceğini, doğal sınırları içine çekilerek orada kuvvetlenme­ye çalışmasında görüyordu.

Goltz, çok geniş sınırların savunulamayacağını, hudutlar daralınca bunun kolaylaşaca­ğını söylüyordu. Osmanlıların Avrupa ve Afrika'da, Anado­lu'da olduğu kadar kökleşe­mediklerini, İstanbul'un da gevşetici havasından dolayı 'başkent' olmaya uygun bu­lunmadığını ifade ediyordu. Ona göre başkent Konya veya Kayseri, hatta Halep olabilirdi. (Konya ve Kayseri'nin Kurtuluş Savaşı'nda düşünül­mesinde Goltz'un etkisi yok muydu?)

Bu düşünceler, Edirne, İs­tanbul ve Anadolu'da bir Türk devleti kurularak diğer bölgelerin büyük güçler tara­fından paylaşılmasını düşünen Bismarck'a pek ters de­ğildi.    Ama Willhelm Türk milli hudutlarını değil, Bağdat Demiryolu çevresinde­ki dini hudutları düşünüyor­du!

Goltz, Alman nüfuzu için çalışmakla birlikte, kaçınıl­mazlığı herkes tarafından gö­rülen müstakbel Balkan Sava­şı için, şunları söylüyordu:

"Ülkeleri ve güç kaynakları daha dar ama toplu olan Bul­garlar ve Balkanlılar, başta kazanacaklar fakat bir süre sonra ülkeleri ve güç kaynak­ları dağınık ama geniş olan Türkler, toparlanıp üstün geleceklerdir. Bu nedenle Türk­ler önce savunmada kalmalı ve hasımlarını yıpratıp Ana­dolu'dan Avrupa'ya güç yığ­dıktan sonra taarruz etmeli­dirler."

Bu görüşler Balkan Savaş­ları öncesinde ve Birinci Bal­kan Savaşı'nda Genelkurmay Başkanı olan ve İttihatçıların Babıali baskınında öldürülen Nâzım Paşa'nın fikirleriyle ta­ban tabana zıt idi.

Fransız subayı Grandmaison'un o sıralar pek moda olan taarruz hare­katı fikrini savunan Nâzım Paşa, Os­manlı Genelkurma­yı tarafından 'Plan 5' adı veri­len bir hücum planını değiştir­meyi aklının ucundan bile ge­çirmedi. Buna göre, sınırdaki birlikler derhal Bulgaristan'a girerek bu ülkenin seferberliğini rahatça yapmasını engel­leyecekti. Böylece düşmanın dengesi bozulacak ve zafer kı­sa sürede kazanılacaktı. 

Nâzım Paşa'nın hayalleri

Nâzım Paşa cep­heye gidecek bazı subaylara, "Mera­sim elbiselerinizi ya­nınıza alın, iki ay sonra Sofya'ya gire­ceksiniz" diye nutuk atmıştı. Ancak unutulan birkaç şey vardı: Bulgarlar seferberlikle­rini çoktan tamamlamışlardı. Hücuma geçecek Osmanlı or­dusuna gelince, Balkan devletlerinin hazırlıklarını bildikleri halde, en tecrübeli askerlerden kurulu 100 tabur ya terhis edilmiş ya da Batı Anadolu (İtalyanlara karşı) ile Yemen'e (bitmeyen isyanlar nedeniyle) kaydırılmıştı.

Olaylar gelişmeye başlayıp da ilk kurşun atılıncaya ka­dar, Rumeli'de seferberlik mevcudunun sadece üçte biri toplanabilmiş olup, bunlar da asla ileri harekat yapabilecek durumda değillerdi. Nitekim yerlerinden biraz kıpırdayınca dağıldılar. Sofya bir yana, Bulgarları ancak Çatalca'da durdurabildiler.

Osmanlılar 30 Ekim 1912 günü, dört Balkan ülkesinin yani Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan'ın se­ferberlik ilan ettiklerini öğren­dikleri sırada, İtalya ile harp halindeydiler. Derhal barış imzalamaya çalıştılar ve 15 Ekim günü Ouchy Antlaşma­sı'nın ardından tüm enerjileri­ni Balkanlar'a yönelttiler. Ama geç kalmışlardı. 1 Ekim günü başlattıkları seferberlik bu tarihte yüzde 50 oranında bile tamamlanamamıştı. Os­manlıların zayıf durumunu se­zen Balkan devletleri tek tek bir başarı kazanamayacakları­nı bildikleri için anlaşmışlar ve hazırlıklarını bitirmişlerdi.

Savaş kaçınılmazdı. Hatta sabırsız Karadağlılar savaş ilanını beklemeden sınır ihlal­lerine başlamışlardı. Ama ha­zırlıklar için tek bir saate dahi ihtiyacı olan Osmanlı devleti, 16 Ekim günü savaşı resmen ilan eden taraf oldu.

18 Ekim günü savaş başla­dı. Başkomutan Vekili Nâzım Paşa'nın kolordu komutanla­rını hücuma zorlayan telgraf­ları, yığınağını tamamlayamamış Osmanlı ordularının sa­vunma düzenini bozmaktan başka bir işe yaramadı.

Tepeden tırnağa hazır olan Bulgarlar önce 22-23 Ekim'de Kırklareli, sonra da 29-30 Ekim'de Lüleburgaz-Pi­narhisar meydan muharebele­rinde zafer kazanarak Edir­ne'yi kuşattılar.

Düzensiz şekilde ve ağır­lıklarını bırakarak geri çekilen Osmanlı birlikleri ancak Geli­bolu ve Çatalca'daki tarihi istihkâmlarda tutunarak bir cephe oluşturabildi. 

Vardar Ordusu

Doğu Trakya'nın büyük bir kısmı 15 gün içinde, düş­man işgali altında kalıvermiş­ti. Batıda bulunan Vardar Or­dusu ise 22-24 Ekim tarihle­rinde Kumanova'da bir mey­dan savaşına girişerek Sırpla­ra yenildi ve Arnavutluk'a doğru çekildi.

Halbuki bu ordu muhare­beyi daha geride, Üsküp veya Manastır yakınlarında kabul etseydi Sırpları ikmal hatların­dan uzaklaştırabilir ve muha­rebeye daha avantajlı girebi­lirdi. Ama bu ordu da mukte­dir olmadığı halde ileri hare­kata dayalı bir tutuma girmek zorunda kalmıştı.

Vardar Ordusu yenilince daha doğudaki Ustruma Ko­lordusu da zor durumda kaldı ve çekildi. Bu durum Selanik Valisi Nâzım ile komutan Tahsin'in utanç verici şekilde kenti savaşmadan teslim et­meleriyle sonuçlandı. Halbuki yenilgilere rağmen Osmanlı Doğu Ordusu, Gelibolu ve Çatalca istihkamlarıyla Edir­ne Kalesi'ni; Batı Ordusu da Yanya ve İşkodra kalelerini beş ay boyunca ellerinde tut­tular. Bunlara bir de Selanik eklenseydi birçok şey değişe­bilirdi.

O dönemde, iki tarafın or­duları arasında eğitim ve ha­zırlık düzeyi dışında pek bir fark yoktu. Doğu Ordusu bü­yük Edirne müstahkem mev­kii ile Istrancalar arasında savunmada kalabilir. Batı Or­dusu ise Makedonya'da za­man karşılığında arazi terk ederek, Sırp ve Yunanlılara karşı bir miktar halk desteği ve ikmal olanağı bulduğu Ar­navutluk'a çekilebilirdi.

Bu iki ordu varlığını sür­dürdüğü taktirde, Anado­lu'dan gelen yeni birliklerle taarruz gücü oluşturmak pe­kala mümkündü. Bu arada İtalya Savaşı nedeniyle dağıtıl­mış olan güçler de yeniden to­parlanabilirdi. Kan kokusunu almış Balkan devletleri karşısında barışı sürdürmek ola­naksızdı; ama savaş ilan etme­nin de alemi yoktu. Hazırlık­ları ilerletmek için tek bir gün kazanmak bile çok önemliydi. Savunmada kalınınca acemi birlikler de dağılmadan savaş deneyi elde edebilirlerdi.

Osmanlı ordusu Balkan Savaşı'nda ilk 15 gün içinde kaybettiği üç meydan muhare­besinin ve Selanik'in kaybının yarattığı yıkıntıdan kurtula­madı. Sonraki aylarda, özel­likle Edirne'nin geri alınması için yapılan girişimler de so­nuç vermedi. Bu nedenle Esat Paşa'nın Yanya ve Hasan Rı­za Paşa'nın İşkodra'da aylar­ca direnen askerleriyle dağılan Vardar Ordusu'ndan Arna­vutluk'a çekilen Cavit Pa­şa'nın 6. Kolordusu da çaresiz kaldılar.

23 Mart'ta düşen Edir­ne'nin kurtulması ancak 29 Haziran'da başlayan İkinci Balkan Savaşı'nda, Bulgarla­rın, Yunan, Sırp ve Romenler­le savaşa tutuşmasından bir ay sonra mümkün olabildi. Ama Epir (Yanya), Arnavut­luk, Teselya, Makedonya, Ege adaları ve Batı Trakya elden çıktı. Bu, Türk tarihinin en büyük felaketi idi.

 

 

Mareşal Goltz: I. Dünya Savaşı'nı tanımlamıştı

1883 yılında Osmanlı hizmetine girerek İstanbul'a gönderilen Baron von der Goltz, Prusya Genelkurmayı subaylarının çoğu gibi, fakirleşmiş bir junker ailesinden geliyordu. Önemli bir askeri düşünürdü. Osmanlı devletinin hizmetine girdiği 1883 yılında yayınlanan 'Silahlanmış Ulus' adlı yapıtında topyekun savaşlar çağının başladığını ilk öngörenlerdendi. Gelecek savaşlarda zaferin 'yıldırım' seferlerle kazanılamayacağını, ancak taraflardan birisinin maddi ve manevi olarak tükenmesiyle elde edilebileceğini savundu, Büyük ordular hareketliliği azaltacak ve tahkimat önem kazanacaktı. Goltz, gelecekteki bir savaşın sadece bir 'kara harbi' olamayacağını da ifade etmişti. Böylece Birinci Dünya Savaşı'nı, 30 yıl öncesinden tanımlıyordu.  

'Goltz Paşa' ve Osmanlı ordusu

Goltz, Osmanlı ordusunu güçlü bir hale getiremedi ve girişimleri çok eksik kaldı. Osmanlılara savaşta buğdayın barut kadar önemli olduğunu anlatıp cephede askerin beslenmesi için konserve fabrikaları kurulmasını önerince, Saray'dan aldığı yanıt; "Bizim asker meşakkate alışıktır" şeklinde oldu. Halbuki Osmanlı ordusu, Balkan Savaşı'nda her şeyden önce açlıktan kırıldı. Abdülhamid, orduyu ve donanmayı çürütürken Goltz'a da askeri reform için fazla insiyatif tanımayacaktı. Ancak Balkan saldırılarına karşı direniş noktaları olan Yanya ve Çatalca istihkamlarının önceden hazırlanmasında Goltz Paşa'nın payı olduğunu hatırlatalım. 1896'da Almanya'ya dönen Goltz danışman olarak, Türkiye ile ilişkisini sürdürdü. 1911 yılında mareşalliğe yükseldi. 1914 yılında işgal altındaki Belçika'nın askeri valisi iken tekrar Türkiye'ye gönderildi. Amaç, Enver Paşa ile Alman paşaları arasında giderek artan huzursuzlukları dengelemekti. Ayrıca Hindistan ve İran'a doğru taarruz hazırlanması yönündeki eski planı hatırlanmıştı. 1916 yılında onu Irak'taki Osmanlı 6. Ordusu'nun başında görürüz. Bu görevinde iken Bağdat'ta tifüsten öldü. 

 


Hazırlayanlar :  Kerem, merakediyorum grubu üyeleri merakediyorumgrubu@gmail.com
Kaynak : M.Tanju AKAD - Popüler Tarih - Aralık 2002.
Lütfen bu kısmı silmeyiniz, kaynak göstererek paylaşınız.
Saatlerce uğraşarak verdiğimiz emeği bir "Delet" tuşuyla yok etmeyin.
 
Bu yazının kaynak olarak alındığı derginin tamamını aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.
 
 

Popüler Tarih ARALIK 2002 Sayı 28

34 mb

PDF

(resim olarak taranmıştır)

http://rapidshare.com/files/198551937/28_Populer_Tarih_Aralik_2002_Sayi_28.rar


--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36816] : EİNSTEİN' İ HAKLI ÇIKARMAK

Posted: 24 Dec 2009 12:57 PM PST


Uğur ATASEVEN’ İN “HATALIYSAM ARA” kitabından

EİNSTEİN’ İ HAKLI ÇIKARMAK

Belediye otobüsüne binemeyince arka taraf hep boştur.

Erkekler işte iken ev hanımları akşama kadar hiçbir iş yapmazlar.

Ev hanımlarına göre çalışan erkekler akşama kadar çarşıdadır.

Arabası olan her insan zengindir.

Evi ve arabası olan insanlar mutludur.

Bütün küçük bıyıklı erkekler gericidir.

Bıyıkları dudaklarının kenarından sarkan erkekler ülkücüdür.

Bıyıklar eğer ağzın içine giriyorsa solcudur.

Bütün türbanlılar dindardır.

Kavga edenler birbirini sevmiyordur.

Hiç kavga etmeyenler birbirini seviyorlardır.

Bütün üst düzey devlet yöneticileri görevini kötüye kullanır.

Kulağı küpeli erkekler….dır.

Bütün öğretmenler çok bilgilidir.

Kaynanalar kötü niyetlidir.

Yemeğin tadına bakmadan tuz atarız.

Bundan bi …. olmaz…

Uzun kuyruklar hep bana rastlar.

İnsanları bir bakışta tanırız hep.

Hiçbir şey yapmazsak başarı kendiliğinden gelecektir.

Önyargılı olmak her zaman kötüdür (bu da bir önyargıdır J).

Yukarıdakilerin hepsi toplumumuzun önemli önyargılarıdır. Hepimizde bir miktar önyargılılık var. Önyargılarım yüzünden o kadar çok hata yaptım ki hangi birini söyleyeyim. Aslında hepimizin bu önyargılarımız yüzünden kırdığı o kadar çok kalp var ki… “Benim ön yargılarım yok” diyen insan ya yalan söylüyordur ya da farkında bile değildir ön yargılarının. Hepimiz zaman zaman ön yargılarımızın mahkûmu olduk. Einstein öyle demiş “önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan zordur.”

Önyargılı olmak bizi çevreye kapatıyor.

Önyargılı olmak gözlerimizi kör ediyor.

Önyargılı olmak mantığımızı ipotek altına alıyor.

Önyargılı olmak başkalarını hemen “ötekileştiriyor.”

Önyargılı olmak ayırıyor “ben – biz ve diğerleri.”

Biz de onlara göre “ötekiyiz.”

Önyargılı olmak her şeye peşinen gardını almaktır. Hayata karşı, insanlara karşı, olaylara karşı…

Önyargı bize hayatta sonsuz sayıda ihtimal olduğunu unutturuyor,  bu yüzden hayatımız hep bir şeylere şaşırmakla geçiyor. Herhangi bir önyargıyla yaklaştığınız bir insan beklentinizin dışında davrandığında birden “ezberiniz bozuluyor”, şaşırıyorsunuz, pişman oluyorsunuz. Önyargılarımız nedense genelde olumsuzdur.

Farkında olmadan hayatımızı, başarılarımızı, ilişkilerimizi en çok etkileyen faktörlerdendir şu üçü: Önyargılar – Bakış açısı – Alışkanlıklar.

Önyargılarımızın edinilmesi veya ortaya çıkması da çok ilginçtir.

Annemiz, babamız veya kardeşimiz korktuğu için köpekten korkarız.

Arkadaşımız gidip yemek yediği için o lokantanın yemekleri güzeldir.

Başkalarının çocuğu, annemiz “o köylü çocuğu” dediği için kötüdür.

Büyüklerimiz küpeli ve saçı uzun olan erkekleri sevmedikleri için biz de sevmeyiz.

“Bir kimsenin bir şeyi bildiğini kontrol etmeksizin kabul ettiği şeylerin tümüdür” diye tanımlar felsefe önyargıyı. “Kontrolsüzce kabul ettiğimiz şeyler.” Biz çoğunlukla başkalarının yorumlarını (kesin olarak bilmediklerini yani) kendimiz için bilgi kaynağı olarak kabul ederiz. Onların yorumlarını referans kabul ederiz. Bu değişmezdir artık. Onlar da başkalarının yorumlarını bilgi kabul ettiler. Böyle olunca düşünce ve yorumlar “bilinmeyen gerçeklerin” önüne geçmektedir. Uzun yıllar televizyon kanalları sarı – kırmızı bayrak taşıyan gençleri ve insanları, sakallı ve çarşaflı insanları, türbanlıları her gün haberlere ve tartışma programlarına hoş olmayan görüntüler eşliğinde getirdiler. Toplumda ise bu insanlara hâlâ etkisi devam eden bir önyargı oluşmasını sağladılar. Toplamı önyargılı kişilerden oluşan bir toplum haline geldik, sanki “başka bir şekilde bakamazsınız, düşünemezsiniz” dediler bize, esir kampı gibi. 

Bakın en etkili önyargılarımızdan biri. Manken deyince aklımıza hep bayan gelir. Önyargılar fikirlerimizi boşluğa bırakır. Bir düşünce, fikir, çözüm, bakış, artık adına ne derseniz, önyargıdan ne kadar uzaksa o kadar geçerlidir. Önyargılar problemleri de çözülemez hale getirir. Bizi problemin kapsama alanında tutar. Bakış açımızla tutumlarımızı ipotek altına alır. Olumsuz tutumlar önyargıların yan etkileridir. Alışkanlıklar da tutum ve önyargıların kronikleşmiş halidir.

Bir profesör öğrencilerinden, bir karıncanın çevresindeki hayvanları nasıl ayırabileceğini karınca gibi düşünmelerini istemiştir. İşte sonuç: Karınca hayvanlar âlemini iki sınıfa ayırır:

Aslan, kaplan ve çıngıraklı yılan gibi şefkatli ve iyi huylu hayvanlar.

Piliçler, ördekler ve kazlar gibi yırtıcı hayvanlar.

“Her şey sizin görüşünüze bağlıdır.” Kendi bakış açımız sadece bize göre doğrudur.   

Bir köyde iki genç kavga etmişler. Gençlerden biri yaralanmış. Olaya jandarma el koymuş. Diğer genci yakalayıp götürürlerken köyün sınırlarını çıkıp daha önce hiç görmediği yeni yerler gördükçe genç şaşkınlıktan kendini alamıyormuş. Bir yere gelince durmuş, iki jandarmanın ortasında uzun uzun etrafına bakmış. Jandarmalardan biri gence “ne duruyorsun, yürüsene” deyince genç şöyle demiş: “ben dünyanın bu kadar büyük olduğunu bilseydim hiç size yakalanır mıydım.”

Bir konferansta siyah renkli üzerinde gri çizgiler olan bir gömleğimi giymiştim. Bakış açısını anlatırken birden aklıma geldi, sordum “gömleğimi nasıl tarif edersiniz, gömleğim nasıl görünüyor” diye. Aşağı yukarı herkes aynı şeyi şöyledi: “rengi siyah, gri çizgili.” “başka nasıl tarif edersiniz?” dedim. Az öncekilerden farklı bir cevap gelmeyince “şöyle olamaz mı” dedim. “Gri renkli çok kalın siyah çizgileri var”. Unutmayalım,  her doğrunun iki yüzü vardır birini kabullenmeden önce iki taraftan da bakmış olmak her zaman daha iyidir.

Malezya’ nın ortalarında henüz tekerleğin bile bilinmediği bir kabile bulunur. Bu kabilenin reisi o zamanlarda hızla gelişen Singapur’ a gezmeye götürülür. Adamı uçağa bindirirler, son model arabalarla gezdirirler, gökdelenleri, alışveriş merkezlerini gösterirler, şehir hayatını tanıtırlar. Bir taraftan da merak edilmektedir. Bu adam kabilesine varınca neler anlatacak? Çadırına gizli kameralar yerleştirilir. Reis gördüklerinden neleri anlatacak acaba? Reis halkına hararetle ancak on kişinin taşıyabileceği ve kendilerine günlerce yetebilecek kadar çok olan yüzlerce insanın ancak yiyebileceği muzu anlatır. Ne uçak, ne arabalar, ne gökdelenler, ne de şehir dikkatini çekmiştir. İnsanlar bildiği kavramlar kadar düşünür. Kabile reisi iki tekerlekli el arabası üzerinde on kişinin taşıyabileceği kadar çok muzu taşıyan adamdan etkilenmiştir. Çünkü onun dağarcığında var olan ve hayatının anlamı olan şey muzdur, daha çok muzdur.

Hipnoterapist Dr. Milton Erickson' un çocukluğu bir çiftlik evinde geçer.  Bir gün babasının, inekleri ahıra sokmak için büyük bir uğraş verdiğini görür. Babası, boynuna bağlı ipten tüm gücü ile hayvanı ahıra çekmeye çalışıyor, başarılı olamıyordu. Ailenin diğer fertleri de babalarına yardım için ipe asılıyor yine bir yararı olmuyordu. Küçük Erickson fark ettirmeden hayvanın arkasına geçerek kuyruğundan tutar ve var gücüyle çeker. İnek birden Erickson' u da arkasından sürükleyerek ahıra girer. Her şeyi değiştirebilmek için önce tavrını değiştir, ineği kuyruğundan çek. SORUNU FARKLI TANIMLARSANIZ SONUCU VE ÇÖZÜMÜ DE FARKLI DÜŞÜNÜRSÜNÜZ.

Okul yıllarında iken satır çizgilerinin dışına çıkanlara, resmin dışını da boyayanlara, matematik problemlerini öğretmenin istemediği gibi çözenlere, uygun adım yürüyüşe sağla başlayanlara, harfleri yaparken ters yönden başlayanlara, defteri tersinden kullananlara… hatırlayın hepsine çatlak derdik. Kaç kişi harfleri birinci sınıfta öğrendiği gibi yapıyor şimdi. Çizgisiz kâğıdın altına çizgili kâğıt koyarak ödev hazırlamak öğretildi bize. Hiçbir öğretmen “altına kâğıt koymayın çocuklar, varsın eğri olsun önemli değil” demedi. Kaç öğretmen çocuklarına harfleri satırın dışına taşırdı diye “aferin” dedi.

Farklı bakış açılarına saygıyı öğrenemediğimiz için insanların birçoğu farklı olmaktan çekiniyor.

Biz, bizim gibi olmayanlara deli diyoruz. Onlar da kendileri gibi olmadığımız için bize deli diyor. Dışardan bakınca kimin akıllı olduğu belli değil. Öyleyse…

Beyin daha iyi bir bilgiye rastlayıp almadıkça eski bilgiyi silmez. Bu bize şunu gösteriyor: birçok insanın neden gelişip değişemediğini. Beyin yeni bilgiye ulaşamayınca eski bilgiler kemikleşiyor. Artık en doğru onlardır. Bu durum tutumlar ve önyargılarla birleşip sonra alışkanlıkları oluşturuyor.  Dikkat ettiyseniz hep bu tür insanlar düşüncelerinden ve yorumlarından taviz vermezler. Kendi bildiklerini en doğru kabul ederler. En çok gürültü bunlardan çıkar. Yani yerinde sayanlardan.

“İnsanların değişmesine yardımcı olmak aşağıdaki konulardan hangisinde daha zordur?” diye bir anket yapılıyor. Sonuçlar ilginç: Kişilik özellikleri % 56, alışkanlıklar % 28, tutumlar % 8,8, iş becerisi, bilgi ve zaman yönetimi % 2.

Alışkanlıklar ataleti beraberinde getirir. Ataletle asalet yakalanmaz.

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı, "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış"; fizikçi, "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş"; jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış"; matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış"; antropolog, "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş". Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar., Adam cevap verir: - "Boru yetmedi."

Önyargı, alışkanlıklar ve bakış açısı seçeneklerinizi sınırlar. Seçenekleriniz ne kadar çoksa hareket ve kapsama alanınız o kadar geniş olur. İki büyük güçlükten biri eski alışkanlıklardan vazgeçmek; ikincisi de bunu nasıl yapacağımızı bilememektir. ALIŞKANLIKLAR İNSANI SÜRÜNÜN BİR PARÇASI YAPAR, FARKLI OLMAK DEĞİŞMEKSE LİDER YAPAR.      

Uğur ATASEVEN “HATALIYSAM ARA” adlı kitabından

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36822] CARMIH, ONLARIN KULTURUNDE VAR

Posted: 24 Dec 2009 11:44 AM PST

DOĞRU YOL PARTİSİ
GENEL MERKEZİ
 
Genel Başkan Çetin Özaçıkgöz, Rize İl Başkanlığı'na atanan Abdülmecit Atacan ile birlikte Adana İl Başkanı Mustafa Güler, İl Sekreteri Sait Sağayak ve Yozgat İl Başkanı Abdurrahman Yılmaz'ı Genel Merkezde kabul etti. Genel Başkan kabulde Patrik Bartholomeus'un Türkiye hakkında söylediği sözleri değerlendirdi.

“ÇARMIH BİZİM DEĞİL, ONLARIN KÜLTÜRÜNDE VARDIR”

 

“Patrik Bartholomeos yurt dışında, Türkiye’de çarmıha gerildiklerini ifade etmişse, Türkiye’de hiç durmasın. Zira Türkiye’de çarmıhta yaşayacağına, bu beyanatı verdiği ülkede çarmıhsız yaşasın. Ama Patrik şunu unutmamalıdır ki, çarmıh bizim değil onların kültüründe vardır. Türkiye’yi yalan yanlış anlatımlarla küçük düşürmeye çalışmak hiçbir şeye fayda getirmez. Bizim ecdadımız 500 yıl Avrupa’da hüküm sürmüş, oralarda din ve vicdan hürriyetini hakim kılmıştır. Herkes haddini hududunu bilmelidir”.

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36814] Soru: Sevgili Sivilay Abla, Bir Kürt olarak son haftalardaki barış gündemini dikkatle izliyorum.

Posted: 24 Dec 2009 11:34 AM PST

Soru: Sevgili Sivilay Abla, Bir Kürt olarak son haftalardaki barış gündemini dikkatle izliyorum. Genel olarak kendimi de “makul” biri olarak tanımlayabilirim. Üzerimde azıcık çalışılsa Ahmet Türk’ün “barış için 17.000 faili meçhulü unutmaya hazırım” çizgisine kolayca gelirim. Ancak TV’de konuyla ilgili programlarda kimilerini dinlerken farklı bir ruh haline bürünmeye başlıyorum. Mesela Fikret Bila konuşurken o makûl ben gidiyor, bambaşka biri geliyor. “Yok öyle kolay barış” deyiveriyorum. “Barış istiyorsanız önce Kürtçe resmî dil olsun, sonra da Türkçe bir yetmiş yıl yasaklansın, konuşana ceza verilsin, ancak o zaman eşitleniriz, sonra da barışa bakarız” diyorum. Bunları düşünürken aynaya baktığımda mimik ve jestlerim Bahçeli, Onur Öymen karışımı bir hâl alıyor. Onlara benziyor olma fikri uykularımı kaçırıyor.. nasıl kurtulacağım bu durumdan?.. (Ciwan)

Cevap:
Sevgili Ciwan, bu adamların gayreti sadece makul Türkleri bu düşünceden caydırmak değil, makul Kürtlerin de damarına basarak umutlarını sarsmak. Çünkü ses çıkarmak için iki elin birbirine çarpması lazım. Çarpışma olması için sadece kızgın Türk yetmez. Aynı zamanda kızgın Kürt’e de ihtiyaçları var.

O halde biz ne yapıyoruz? Kemoterapi gören kanser hastalarının, etraftan mikrop kapıp bağışıklık sistemleri çökmesin diye taktıkları beyaz maskelerin kulak için olanları varsa birer tane temin ediyoruz. Ekranda Fikret/Hikmet Bila, Onur Öymen türü insanları gördüğümüzde hijyenik kulak maskelerimizi tıkayıp ‘lölölölölöööö’ diye nağme yapıyoruz. Bu sayede bünyemizi bu zararlı neşriyattan koruyoruz. Daha iyisi kanal değiştirmek, hatta işler biraz düzelinceye kadar televizyonun fişini hepten çekmek. O kadar iyi gelecek ki şaşırıp kalacaksın.

Benim televizyonum yok. TTNET’in verdiği korkunç modemden dolayı da internetim bir an geliyor sonra birden gidiyor. Geldiğinde ancak mesaj kutumu doldurabiliyorum. Başka bir siteye bakana kadar yeniden kesiliyor. Ancak ben bu sayede gündemin vıcık vıcıklığından kendimi koruyorum, sivil sistemim yıpranmıyor. 


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36815] Soru: Sevgili Sivilay Abla, siz Kürt sorununun çözüleceğinden umutlu musunuz?

Posted: 24 Dec 2009 11:34 AM PST

Soru: Sevgili Sivilay Abla, siz Kürt sorununun çözüleceğinden umutlu musunuz? Benim umutlarım gel git yapıyor ve her ‘git’ten sonra ‘gel’ olmayacak diye ödüm kopuyor. Bizim gibi endişeyle bekleyen barış yanlılarına ne söylersiniz? (Delal – Batman)

Cevap:
Sevgili Delal, Olaylar olur, tarihi sonradan atılır. Örneğin Fatih Sultan Mehmet Bizans’a girerken “Askerlerüm, şu anda ortaçağı kapatıyorum, yeniçağı açıyorum” dememiştir. Ya da Sokullu Mehmet Paşa’nın 1579’da öldüğünde cenazenin başında toplanan âlimler “Eyvah Osmanlı, Duraklama Devrine girdi” diye dertlenmemişlerdir. Bunun adını da yüzlerce yıl sonra olan biteni tepeden görebilen tarihçiler koymuştur.

Ondandır ki; bugünlerin tarihi yazacak olanlar Kürt sorununda çözümün başlangıcı olarak yaşadığımız günlerden birinin tarihini koyacaklar.


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36798] Soru: Sevgili Sivilay Abla, Ben de ÖDP’ye renkli ve demokratik bir eylem yapmak istiyorum, hangi renkleri önerirsiniz?

Posted: 24 Dec 2009 11:33 AM PST

Soru: Taraf gazetesi yazarı ve DSİP üyesi Roni Margulies’e ÖDP’li gençler yeşil boya dökmüş, ÖDP de bunu “renkli ve demokratik bir eylem” olarak savunmuş. Ben de ÖDP’ye renkli ve demokratik bir eylem yapmak istiyorum, hangi renkleri önerirsiniz? (Güntay Varlık)

Cevap:
Sevgili Güntay, ÖDP’ye yapılacak renkli ve ‘demokratik’ bir eylem için şu renkler kullanılabilir: Mustafa Kemal’in gözlerinin mavisi, çok yüksünülen Cumhuriyet mitinglerindeki gelincik tarlalarının kırmızısı, şeriat tehlikesi olmazsa ordu da darbe yapmaz zaten demek anlamına gelen “Ne şeriat ne darbe” sloganının hakisi. Bunları karıştırmadan, birer birer itinayla dökmeli.




--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36808] Karar 'vakıf ayı'nda, baskın Aralık'ta!

Posted: 24 Dec 2009 11:17 AM PST

Karar 'vakıf ayı'nda, baskın Aralık'ta!
 
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) yapılan ikinci baskının kararını çıkaran ve Rotary Kulübü üyesi olduğu ortaya çıkan Hakim Safiye Bilge Pekgöz’e düzenli olarak gönderilen Rotary bülteninde, Özel Rotary Günleri de yer alıyor.
 
İLGİLİ HABER:

TİB'E BASKIN KARARINI ROTARYEN ÜYE VERMİŞ-BELGE HABER

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) gerçekleştirilen ikinci baskının kararını Sincan 1. Ceza Hakimi Osman Kaçmaz’ın talimatıyla çıkaran Hakim Safiye Bilge Pekgöz’e gönderilen Rotaryen Bülteni’nde ilginç bilgiler yer alıyor. 

VAKIF AYINDA KARAR, ARALIK’TA BASKIN
Safiye Bilge Pekgöz’ün TİB’e baskın yapılmasını kararlaştırdığı Kasım ayı Rotaryenler için Vakıf Ayı olarak biliniyor. Baskının gerçekleştirildiği 1 Aralık ise Rotaryenlerin özel günleri arasında yer almıyor.
Ankara Emek Rotary Kulübü üyesi olduğu ortaya çıkan Hakim Safiye Bilge Pekgöz’e gönderilen Ratoryen Bülteni’ndeki “Özel Rotary Günleri” şu şekilde sıralanıyor.

ROTARY BÜLTENİ’NDE ÖZEL ROTARY GÜNLERİ
OCAK: KAMU OYUNA TANITIM AYI

-Her yılın Ocak ayı Rotary’nin Kamu Oyuna Tanıtım Ayı’dır. Bu ay içerisinde Rotary hakkında daha fazla bilgi edinmek ve çalışmalarını öğrenmek üzere toplumun ve üyelerimizin daha çok haberdar olmaları için çalışılmalıdır.

ŞUBAT: DÜNYA ANLAYIŞ AYI
- Şubat ayı ise Dünya Anlayış Ayı’dır. Bunun için Şubat ayının seçilmiş olmasının nedeni 23 Şubat gününün Uluslar arası Rotary’nin kuruluş yıldönümü olmasıdır. Bu ay içerisinde Rotary kulüpleri özel programlar düzenleyerek uluslar arası anlayış ve iyi niyeti arttırıcı etkinlikler yapmak, Dünya Toplum Hizmeti projelerini dünyanın çeşitli yerlerinde yaygınlaştırmak gibi faaliyetlere ağırlık verilir.

MART: DÜNYA ROTARACT (GENÇ ROTARYENLER) HAFTASI
- 13 Mart gününe isabet eden hafta ise Dünya Rotaract Haftası (Genç Rotaryenler) olarak kabul edilmiştir. Bu hafta içerisinde Rotary kulüpleri ve bölgeler bazı projelerini Rotaract kulüpleriyle birleştirerek onların çalışmalarına ışık tutarlar.

NİSAN: ROTARY DERGİ AYI
-Nisan ayı Rotary’nin Dergi Ayı’dır. Bu ay süresince Rotary kulüpleri ‘The Rotarian’ adlı derginin ve bölgesel diğer Rotary yayınlarının okunması ve kullanımını arttırıcı çalışmalarda bulunurlar, programlar düzenlerler.

AĞUSTOS: ÜYELİK VE ÜYELİK GELİŞTİRME AYI
-Ağustos ayı Üyelik ve Üyelik Geliştirme Ayı’dır. Bu ay içerisinde Rotary destekli programlara özel bir önem verilir.

EYLÜL: GENÇLİK AYI

-Eylül ayı Gençlik ayıdır. Dünyadaki Rotary kulüpleri çocuklara ve gençlere yönelik Rotary destekli programlara özel bir önem verirler. Bu ay içerisinde kulüplerin çoğu gençlik mübadele faaliyetlerine ayrı bir ilgi göstererek çalışmalarını bu konuda yoğunlaştırırlar.

EKİM: MESLEK HİZMETLERİ AYI
-Ekim ayı Meslek Hizmetleri ayıdır. Bu ay içerisinde kulüpler tek tek her Rotaryenin meslek ve iş yaşamlarının önemini vurgulayarak ön plana çıkartırlar. Düzenlenen özel faaliyetlerle Meslek Avenü’sü çalışmalarını arttırırlar.

KASIM: ROTARY VAKFI AYI
-Kasım ayı Rotary’nin Vakıf ayıdır. Çeşitli kulüpler ve bölgeler Rotary Vakfı’nın programlarına dikkati çekecek çalışmalar yaparlar. Bu çalışmalar ile vakfa maddi destek sağlar ve Paul Harris Dostları için bağış toplamaya yönelik faaliyetler ve duyurular yaparlar.


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36821] Arınç'a suikast iddiasında yeni detaylar

Posted: 24 Dec 2009 11:15 AM PST

Arınç'a suikast iddiasında yeni detaylar
 
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'a suikast iddiasıyla ilgili soruşturmanın ayrıntılarına ulaşıldı.
 
NTV'nin haberine göre bir albay ve yarbayın evinde yapılan aramalarda fihristlere el konuldu. Aynı zamanda evlerinde bulunan hard diskler de yedeklendi. 

En çok merak edilen askerin bulunduğu araçtan çıkan evraklardı. Araçtan iki ayrı kağıt çıktı. Bunlardan bir tanesi yakalanacaklarını anladıkları zaman ağızlarına atarak imha etmeye çalıştıkları kağıt... Askerlerin elinde bulunan kağıtta Bülent Arınç’ın oturduğu evin ve binanın isminin yazdığı öğrenildi.

Diğer kağıtta ise Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı ve Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir’in ikametgahlarının bulunduğu Cevizli Dere Caddesi'nin krokisi ve bu caddeye nasıl ulaşılacağına ilişkin bir başka kroki yer alıyor.


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36793] Ergenekoncu gazete ile Ergenekoncu Paşa birbirine girdi!

Posted: 24 Dec 2009 11:14 AM PST

Ergenekoncu gazete ile Ergenekoncu Paşa birbirine girdi!
 
Ergenekon Silahlı Terör Örgütü davasında, cinayet, darbe, kaos oluşturma suçlarından yargılanan zanlıları destekleyen bir yayın politikası güden Milliyet gazetesi ile Ergenekon sanıklarından emekli Orgeneral Hurşit Tolon ‘Dolmabahçe’ yüzünden birbirine girdi.
 
Dün Milliyet gazetesinde yayınlanan “İftira davasında sürpriz talep” başlığıyla verilen habere tepki gösteren Tolon, avukatı aracılığıyla Milliyet’e yüklendi. Milliyet’i “Müvekkilinin kişilik haklarını şeref ve haysiyetini rencide etmekle” suçlayan Tolon’un avukatı İlkay Sezer şu açıklamayı yaptı:

“23.12.2009 tarihli MİLLİYET Gazetesi’nin birinci sahifesinde “İFTİRADAVASINDA SÜPRİZ TALEP” üst başlığı ile yayınlanan ve 17. sahifesinde“DOLMABAHÇE SIRRINI, BU TALEP ÇÖZECEK Mİ?” alt başlıkları ile devameden haberde, müvekkilimiz Emekli Orgeneral Ahmet Hurşit Tolon’un kişilik haklarını, şeref ve haysiyetini rencide eden gerçekdışı beyanlara yer verilmiştir. Şöyle ki;Öncelikle, şu hususu önemle belirtmek isteriz ki, habere konu belgeler, müvekkilimiz Emekli Orgeneral Ahmet Hurşit Tolon’a ait konutlarda yapılan aramalar sırasında elde edilmemiştir. Söz konusu belgeler, daha önce çeşitli basın organlarında da yer aldığı üzere, müvekkilimizin oğlunun şahsi konutunda,yokluğunda, kapısı çilingir marifetiyle açtırılarak yapılan hukuka aykırı arama neticesinde elde edildiği ileri sürülen düzmece bir CD’nin içerisinde yer almaktadır.Düzmece CD ve içerisinde yer alan bilgiler, müvekkilimiz Emekli Orgeneral Ahmet Hurşit Tolon’a ilk kez Emniyet’teki ifadesi sırasında sorulmuş, ancak müvekkilimiz tüm aşamalarda vermiş olduğu ifadelerinde “Bu CD’nin ve içerisinde yer alan bilgilerin, kesinlikle kendisine ait olmadığını” açıkça beyan ederek, iftira niteliğindeki, bu çirkin iddiayı şiddetle reddetmiştir.Müvekkilimiz Emekli Orgeneral Ahmet Hurşit TOLON, tüm ifadelerinde açıkçada belirttiği üzere, yaklaşık 50 yıldır yakınen tanıdığı Emekli Orgeneral Yaşar BÜYÜKANIT ve aile bireyleri ile ilgili hiçbir zaman ve hiçbir şekilde kayıt yapmamış,herhangi bilgi de toplamamıştır. Müvekkilimiz Emekli Orgeneral Ahmet Hurşit Tolon ile ilgili İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, delillerin henüz değerlendirilmediği göz önünde bulundurulduğunda, hukuka aykırı olarak elde edilen düzmece delillerle,müvekkilimiz arasında irtibat kurulması, Anayasa ve Avrupa İnsan HaklarıSözleşmesi ile güvence altına alınan “Masumiyet İlkesine” açıkça aykırılık teşkil etmektedir .

Yaşamını, Cumhuriyetin temel nitelikleri ile Atatürk İlke ve Devrimlerine sadık kalarak, ülkesine ve milletine hizmet etmeye adamış, tüm yaşantısı boyunca hukukave kanunlara harfiyen riayet etmiş, TSK’nde pek çok önemli görev üstlenmiş şereflibir subay olan, müvekkilimiz Emekli Orgeneral Ahmet Hurşit TOLON’un, Yüce Türk Adaleti’nce suçsuzluğunun kanıtlanacağına dair inancımızın tam olduğunu belirtir,hakkında yapılan gerçekdışı ve taraflı yayınların, sağduyulu halkımızca en doğrubiçimde takdir edilmesini temenni ederiz. 23.12.2009Bu açıklamaları, kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.”

MİLLİYET’TEKİ HABER’DE TOLON
Ergenekon davasından yargılanan Tolon’u ve Ergenekoncuları savunan Milliyet’i birbirine düşüren haber şöyle verilmişti: 

“Fikri Sağlar’ın “Dolmabahçe’de Büyükanıt’a dosya verildi mi?” başlıklı yazısıyla ilgili tazminat kararını bozan Yargıtay 4. Daire, davalıların, emekli Orgeneral Tolon’un evinde davacılar hakkında bazı kanıtların elde edildiğini iddia ettiklerini belirtti ve bu kanıtların İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden istenerek incelenmesini talep etti

Yargıtay’ın, eski bakanlardan gazeteci Fikri Sağlar ile Birgün gazetesinin, “Dolmabahçe’de Büyükanıt’a dosya verildi mi?” başlıklı yazıdan dolayı eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve eşi Filiz Büyükanıt’a 17 bin TL manevi tazminat ödemesine yönelik bozma kararından sürpriz bir gelişme çıktı. 
Kararda, davalıların Ergenekon davası sanıklarından emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un evinde yapılan arama sırasında davacılar hakkında da bazı kanıtların elde edildiğini iddia ettikleri belirtilerek, bu kanıtların İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nden istenerek incelenmesinin talep edildiği anlaşıldı. 

Sağlar, Erdoğan ve Büyükanıt’ın Dolmabahçe’de yaptığı görüşmeye ilişkin 15 Mayıs 2008 tarihli Birgün gazetesinde “Dolmabahçe’de Büyükanıt’a dosya verildi mi?” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazıda özetle, “Büyükanıt’a Başbakan tarafından Dolmabahçe Sarayı’nda, Filiz Büyükanıt’ın yaptığı harcamaları gösteren bir dosya verildiği, dosyanın içeriğinin ürkütücü olduğu” iddiası dile getirildi. 

Yazı üzerine Büyükanıt çifti, Sağlar ve gazete aleyhine 100 bin TL’lik dava açtı. Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Sağlar’ın 17 bin TL tazminat ödemesi şeklindeki kararı ise temyizde bozuldu.
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin “basın özgürlüğü” gerekçesiyle bu kararı bozduğu kamuoyuna yansırken, Sağlar’ın mahkeme aşamasında dile getirdiği iddiaların da araştırılmasına hükmettiği anlaşıldı. Sağlar, Tolon’un evinde ele geçen belgeler arasında, davacılar hakkında da bazı kanıtlar elde edildiğini öne sürmüş ve incelenmesini talep etmişti.

Hüküm böyle kurulmalı
Bozma kararında şöyle denildi: “... Başka bir soruşturma (Ergenekon) nedeniyle dava dışı Hurşit Tolon’un evinde yapılan aramada davacılar hakkında da bazı kanıtların elde edildiği ileri sürülmüştür. Davalıların savunmalarını kanıtlamak amacıyla, ancak kanıtların sunulması aşamasından sonra ortaya çıkmış olan bu kanıtlara da dayanma hakkı bulunduğu benimsenerek, o kanıtlar dosyaya alınmalı ve bütün kanıtlar birlikte değerlendirilerek bir karar verilmelidir.”

Bu karar üzerine Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı yeniden ele alacak ve kanıtların istenip istenmeyeceğine karar verecek.

Hurşit Tolon’daki belgeler
2. Ergenekon iddianamesinde Yaşar Büyükanıt’la ilgili belge ve bilgiler konusunda şu bölüm yer alıyor: “Şüpheli Mehmet Şener Eruygur’un genel başkanlığını yaptığı ADD Genel Merkezi binasında Genel Başkan odasında ele geçirilen 5 no’lu CD içerisinde ‘Org. Büyükanıt’ isimli klasör içerisinde 5 adet klasör, 1 adet pdf dosyası, 2 adet word dosyası olduğu görülmüştür. Yine aynı bilgi ve belgelerin şüpheli Ahmet Hurşit Tolon’un Ankara ili Çankaya ilçesi Yukarı Bahçelievler Mahallesi Kazakistan Caddesi No: 163 / 34 adresinde ele geçirilen ELBA marka, ALI0043 seri numaralı CD içerisinde de olduğu tespit edilmiştir.” Büyükanıt’la ilgili bu belge ve bilgiler iddianamenin eklerinde de yer aldı.




2009-12-24 20:26:44
Isimler ve kisilere dikkat
"Mehmet" Şener Eruygur, "Mehmet" Hursit Tolon, "Mehmet" yasar Buyukanit, Bunlarin ismi neden hep Mehmet, kafasini yoran varmi buna.. ? Acaba Ilker basbugun ismidemi Mehmey Ilker Basbug mudur ? Orgeneraligi Hakedenler ve Binbasilig hakedenler,, Assubayligi hakedenlere bakiniz...


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36811] Cuntada 'Tatar konuşursa' korkusu!

Posted: 24 Dec 2009 11:12 AM PST

Cuntada 'Tatar konuşursa' korkusu!
 
Ergenekon soruşturması kapsamında, ikinci defa yakalama emri çıkarılmasına ilişkin tebligatı aldıktan sonra intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar’ın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki Ergenekon yapılanması konusunda çok şey bildiği belirtilirken, yasa dışı yapılanmanın ise Tatar’ın bildiklerini savcılara anlatmasından korktuğu iddia edildi.
 
YENER DÖNMEZ'İN HABERİ...

Ergenekon soruşturması kapsamında, Poyrazköy'de ele geçirilen belgelere ilişkin tutuklanıp daha sonra serbest bırakılan, yeniden yakalanma emri çıkarılmasına ilişkin tebligatı aldıktan sonra ise geçtiğimiz Pazar günü intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar’ın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki Ergenekon yapılanması konusunda çok şey bildiği ve bu bildiklerini savcılara açıklayarak yasadışı yapılanmaya “ihanet edilmesinden çekinildiği” iddia edildi. 

YAPILANMAYI ANLATMASINDAN KORKULUYORDU
Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Uğur Yiğit ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Metin Ataç’a suikast girişimi iddiasıyla Hasdal Cezaevine konulan ve ikinci kez tutuklama kararı çıktığında esrarengiz bir şekilde intihar eden Yarbay Ali Tatar ile ilgili çarpıcı iddialar ortaya atıldı. Ergenekon yapılanmasıyla bağlantılı olduğu için teknik takipte tutulan Tatar’ın Ergenekon konusunda bildiklerini açıklamasından çekinildiği için daha önce Erenköy’de oturduğu lüks daireden alınarak Beylerbeyi’ndeki askeri lojmanlara yerleştirildiği iddia edildi. İddiaya göre, Deniz Eğitim Komutanlığı Kurmay Başkanı Kurmay Albay İ.K. da lojman için beklemesine rağmen Ali Tatar’ın tercih edilerek lojmana alındığı, bunun sebebinin de Tatar’ın Deniz Kuvvetleri’ndeki Ergenekon yapılanmasını savcılara açıklamasından çekinildiği kaydedildi.

GATA’YA GİTMESİNE KORAMİRAL C.E. İZİN VERMEDİ
Tatar’ın 16 Aralık’ta Hasdal Cezaevi’nden tahliyesi gerçekleştikten sonra 17 Aralık Perşembe akşamı Revir Baştabibi ve Psikolog Deniz Yüzbaşı N. E. ile konuşarak çok yıprandığını, 21 Aralık 2009 Pazartesi günü özellikle Kasımpaşa Askeri Hastanesine psikiyatri servisine gitmek istediğini söylediği iddia edilirken, Tatar’ın GATA’ya sevk talebinin polis ve savcılar tarafından engellendiğinin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. Deniz Kuvvetleri’ndeki Ergenekon yapılanmasıyla bağlantılı olduğu iddia edilen Koramiral C.E. ve Deniz Albay Ö. U.’nun Tatar’ın GATA talebini reddettiğini ve bu yüzden C. E., Ö.U, Ali Tatar ve ağabeyi Ahmet Tatar arasında tartışma çıktığı ifade ediliyor.

KOCASININ MEKTUPLARINI HEMEN ASKERİ SAVCILIĞA GÖNDERTTİ
Öte yandan Koramiral C.E’nin kaldığı lojmanda bir üst katta kalan Ali Tatar’ın Tümamiral C.G. hakkında bildiklerini anlatmasından çekinildiği iddia edilirken, Tatar’ın konuşmaması için Koramiral C.E. ve Albay Ö.U.’nun hakkında ikinci tutuklama kararı çıkan Tatar’ı ziyaret ederek baklava getirdikleri ve gönlünü almaya çalıştıkları öne sürüldü. Koramiral C.E. ve Albay Ö.U. Tatar’ın evinde ağabey Ahmet Tatar ile tartışırken, üzerinde kot pantolon ve atlet bulunan Yarbay Ali Tatar banyoya çıkarak intihar etti. Tatar’ın intihar ettiği esnada Koramiral C.E’nin ‘eyvah’ dediği, intihardan sonra Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar’ın ise kocasının yazdığı mektupları Deniz Albay İ.Ç’ye verdiği, Ç’nin de bu mektupları Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcısı C.E’ye verdiği öğrenildi.

“İNTİHARA SEBEBİYET VERMEKTEN KORAMİRALE DAVA”
Bu arada Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar’ın intihar olayı sırasında soğukkanlı olduğu iddia edilirken bunun sebebinin de Tatar’ın eşinin kocasının ESTO içerisindeki faaliyetlerinden duyduğu rahatsızlık olduğu ve bu durumu daha önce babası V. E’ye anlattığı iddia edildi. İddiaya göre baba Nilüfer Tatar’ın babası V. E.’nin Tatar’ın intiharından sonra “Bu işlerin içinde olursan işte başına gelecek bu” diye tepki gösterdiği belirtildi. İntiharın ardından Yarbay Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar ve avukatı, Koramiral C.E’ye Ali Tatar’ı savcılıktan önce askeri hastaneye göndermeyi kabul etmedikleri için şiddetli tepki gösterdiği, ağabey Ahmet Tatar’ın E’ye kendisinden intihara sebebiyet vermekten davacı olacaklarını söylediği de ifade ediliyor.

ÇYDD’Lİ KIZLAR VE DENİZ SUBAYLARI BAĞLANTISI
İntihar ederek bildiklerini de mezara götüren Yarbay Ali Tatar Deniz Kuvvetleri içerisindeki ESTÖ yapılanmasının en önemli unsurlarından birisi olan Ata Evleri ve Deniz Yıldızı projelerinin de yöneticisi olduğu belirtiliyor. İddialara göre, ESTÖ’nün Deniz Kuvvetleri Komutanlığı içerisindeki kadrolaşmasını sağlamak için ÇYDD’nin barınma imkanı sağladığı bayan öğrencileri Deniz Kuvvetlerine bağlı okullarda okuyan öğrencilerle tanıştırdığı, bağlantı kurulan öğrencilerin ilerleyen süreçte örgütün kontrolüne geçtiği iddia edilmişti. Tuğamiral S.O. K.’nın ÇYDD Genel Başkanı Türkan Saylan’a yazdığı ve medyaya da yansıyan bir mektupta, Deniz Kuvvetleri’ndeki kadrolaşmada dikkat edilecek başlıkları Saylan’a anlattıktan sonra yapılacak çalışmalarda Tuğamiral L.G ve Yarbay Ali Tatar’ın desteklerinin alınabileceğini belirtmişti.

TÜRKAN SAYLAN’A GÖNDERİLEN MEKTUP
Tuğamiral S.O.K’nın Türkan Saylan’a hitaben yazdığı TSK’ya sızma çalışmalarını içeren mektupta daha sonraki irtibatlar için Albay L.G ile Yarbay Ali Tatar’ın isimlerini verirken, Deniz Kuvvetlerine öğrenci alımlarında Tuğamiral T.E ile Yarbay Ali Tatar’ın en etkili isimler olduğu, bu kişilerin Koramiral K.S’nin bilgisi dâhilinde ÇYDD ve ADD ile ortak yürüttükleri ATA Evleri, Deniz Yıldızı projeleri kapsamında kendilerine gelen örgüt mensubu referanslı listelerin alınmasını sağladığını da belirttiği iddia ediliyor.

ÇYDD VE ATA EVLERİ ARASINDA KÖPRÜ
Tutuklanmasına neden olan amirallere suikast iddiasında suikasti gerçekleştireceği iddia edilen teğmenlerin Yarbay Ali Tatar’ın örgencisi olduğu, askeri hiyerarşi dışında evlere yerleştirdiği, yönlendirdiği ve organize ettiği iddianamede yer almıştı. Yarbay Tatar’ın köprü görevini sadece Deniz Kuvvetleri personeli arasında yapmadığı; ÇYDD, ADD, ATA Evleri gibi unsurlar arasında da köprü görevi gördüğü iddia edilmişti.

ORAMİRALDEN KORAMİRALE: “BENİ ZEHİRLEYEMEDİNİZ”
Öte yandan Ali Tatar’ın adının karıştığı generallere suikast girişimiyle ilgili çarpıcı bir bilgi daha ortaya çıktı. 2009 yılı Kasım ayında Deniz Eğitim Komutanlığı’na bağlı Kurs Komutanlığı’nda yapılan denetlemede öğle yemeğinde Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral U. Y. ile Koramiral C. E. arasında şok konuşmalar geçtiği öğrenildi. İddiaya göre, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral U. Y., C. E’ye “Siz beni yıkamadınız ama ben sizi yıkacağım. Siz beni deviremediniz, zehirleyemediniz ama ben hala ayaktayım. Siz göreceksiniz” ifadelerini kullandı. Oramiral U.Y’nin bu sözleri salonda tam bir şok etkisi yaparken, Y’nin sözleri kendisinin komutanlık içerisindeki ESTÖ yapılanmasını çözdüğü, ESTÖ’nün en üst düzey yöneticilerinden birisinin de Koramiral C.E olduğuna inandığı şeklinde yorumlanıyor.

PKK-DHKP-C VE JİTEM’E UZANAN ESRARENGİZ BİR DURUM

İntiharıyla birlikte Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki karanlık yapıyla ilgili bildiklerini de götüren Yarbay Ali Tatar’ın yakınlarının da yasa dışı örgütlerle bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Tatar’ın yakınlarından kimisinin PKK ve DHKP-C kimisinin de JİTEM bağlantısı olduğu ifade ediliyor. Buna göre, Tatar’ın yeğeni S.Y PKK mensubu olmaktan Yozgat Cezaevi’nde yatarken, Tatar’ın kuzeni H.T’nin de Ankara-Güvercinlik’te JİTEM’de sivil memur olarak çalıştığı iddia edildi. Tatar ailesinden bir başka H.T’nin ise PKK mensubu olduğu belirtilirken, Tatar’ın PKK’lı V.A’yla derin ilişkileri olduğu, V.A’nın aynı zamanda kapatılan DTP’den milletvekili olan N.A’nın da kocası olduğu belirtildi.

AĞABEY AHMET TATAR KONUŞTU
Öte yandan kamuoyunda Neşter operasyonu olarak bilinen 1998’deki tıbbi ilaç yolsuzluğunda adı geçen ve 1,3 ay ceza alan Ahmet Tatar ilginç açıklamalarda bulundu. Vakit’in ulaştığı intihar eden Yarbay Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar, bazı medya organlarında yer alan “Polis kapıya gelince intihar etti” şeklindeki haberlerin doğru olmadığını söyledi. Ağabey Ahmet Tatar, Vakit gazetesinin kardeşinin intiharı ve geçmişteki Neşter operasyonuyla ilgili şunları söyledi.

İŞTE YARBAY TATAR’IN AĞABEYİNİN SÖZLERİ

- Kardeşiniz intihar ettikten sonra hangi hastaneye götürüldü?
Haydarpaşa GATA yakındı, oraya götürdük. En yakın oraydı. Tünelden çıktık ama karıştırıyor olabilirim. Ambulansı kullanan askerdi. En iyi bildiği yere götürdü.

- Yaşıyor muydu?
Kalbini dinledim. Atıyordu. Onun için bağırdım, çağırdım. Ambulans geldi. Ambulansın içinde kendimde değildim. Ama ambulansın içinde de canlıydı diye hatırlıyorum…

- 112’yi arayan olmadı mı?
Doğrudan içeride ambulans olduğu için arandığını sanmıyorum.

- İfadeye götürülmek üzere kapıya polisler gelince mi bu olay yaşandı?
Hayır. Yok öyle bir şey. Haberler çıktı ama doğru değil. Bunlar spekülasyonlar. Daha önce kendisine karar bildirilmiş. İlk tutuklama anında ve öncesinde işleyen süreç tekrarlandı. Prosedüre göre hareket edildi. İlk tutuklamada da önce merkez komutanlığına ardından savcılığa götürülmüştü.

-Savcı olay yerine mi GATA’ya mı geldi?
Askeri sacı eve geldi.

-Kız kardeşiniz ‘Alevi olduğumuz için hedef tahtasına koydular’ şeklinde açıklamalar yaptı. Gerçekten öyle mi?
Olmamış şeyleri söylemiyoruz. Bugün Veli Küçük dosyasında ele geçirilen belgeleri açıp okuyun. Bir şey söylememize gerek yok. Gazetelerin birçoğunda gerçekmiş gibi yazıldı. Uygulamaları da rahmetli yaptı gibi aktarılıyor. Doğduğumuzda fısıldanan bir şey bu. Biz doğduğumuz yeri seçebilir miyiz? Din inkar edilir mi?

-Neşter davasında isminiz geçmişti…
Şimdi bunları konuşmayalım. O kunuyla ilgili açıklamaları daha sonra yapayım. Benim hakkımda istediğinizi söyleyebilirisiniz.

-Ceza aldınız mı?
Bunlara cevap vermiyorum. Şimdi zamanı değil. Hukuk mücadelesi veriyoruz.


--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36794] SİRKTE Mİ YAŞIYORUZ..

Posted: 24 Dec 2009 10:38 AM PST



Windows 7: Gündelik işlerinizi basitleştirin. Size en uygun bilgisayarı bulun.

[anadoluhaber:36812] bizim için çok önemlidir

Posted: 24 Dec 2009 08:36 AM PST

" Üstad Erbakan, bizim için çok önemlidir.

O, siyonizmi ümmet'e anlatan çağımızın Abdulhamit'idir.

Muhterem bir insandır.

Filistin davasına en çok o sahip çıktı.

 Dünya Müslümanları, Siyonizm'i ondan öğrendi.

Hamas lideri Halit Meşal



Windows 7: Gündelik işlerinizi basitleştirin. Size en uygun bilgisayarı bulun.

[anadoluhaber:36819] Fwd: Fw: Türkiye'nin uydudan muhteşem görüntüleri

Posted: 24 Dec 2009 07:55 AM PST


http://www.gorkemates.com


Subject: Fwd: Türkiye'nin uydudan muhteşem görüntüleri





 




 
[Resim: 34434083hv8.jpg]

Dikkatlice bakıldığında anlaşılıyor.Uzay mekiğinden çekilmiş muhteşem İstanbul fotoğrafı.

[Resim: 97786646av2.jpg]

Yine nefes kesen bir İstanbul fotoğrafı Şafak vakti nasılda karayla denizler birbirinden ayrılıyor.

[Resim: 28362817qi2.jpg]

Bir önceki resmin geniş perspektiften görüntüsü.Zonguldak körfezi,Sapanca Gölü görülebiliyor.

[Resim: 59409088kp4.jpg]

Bu kez Karadeniz kıyıları daha geniş görünüyor.Bulutların arasında ise Bolu dağları ve Ilgaz Dağı var.Silivri ve Tekirdağ'da görünüyor.

[Resim: 72266974iv9.jpg]

Bu kez görüntüye Balkanlar'da giriyor.

[Resim: 28175315hg9.jpg]

İstanbul'da şafak vakti.Güneş ışınları Karadeniz'e vurmuş.İstanbul ve Marmara'da açık bir gün başlıyor ama doğu ve batı baya yoğun.

[Resim: 85722540vp2.jpg]

Burada da Avrupa'nın büyük bölümü kapalı yalnız Karadeniz ,Marmara ve Ege Denizi açık.

[Resim: 13095031pa7.jpg]

Çanakkale Boğazı,Saroz Körfezi ve önünde İmroz Adası sol tarafta biraz Limni adası ve sağ alt köşede Midilli Adası görünüyor.

[Resim: 12mj0.jpg]

Focadan başlayarak İzmir kent merkezine kadar heryer görülebiliyor.

[Resim: 13vq9.jpg]

Bu benzersiz fotoğraf Güney Batı Anadolu'yu gösteriyor.Yukarıda da Kıbrıs merhaba diyor.

[Resim: 14nh8.jpg]

İşte Çukurova.Sol tarafta başı dumanlı Toroslar ve Seyhan ve Ceyhan açıkca görülebiliyor.

[Resim: 15ge6.jpg]

Söze gerek yok.İskenderun Körfezi,Mersin,Anamur,Çukurova ve Kıbrıs.

[Resim: 16zd2.jpg]

Çukurova ve Toroslar.4 mevsim boyunca tepelerinden kar eksik olmuyor.

[Resim: 17pl5.jpg]

Şafak vakti Karadeniz Kıyıları ve tepesi karlı Doğu Karadeniz Dağları

[Resim: 18oo7.jpg]

Ordu'dan başlayarak Doğu Karadeniz Kıyıları ve Doğu Karadeniz Dağları ufukta ise Kafkaslar.

[Resim: 19fz5.jpg]

Samsun,Bafra Burnu.anadolu 'nun en uzun ırmağı Kızılırmak burada denize dökülüyor.Döküldüğü yerde çamur rengi alüvyonlar net bir şekilde belli oluyor.

[Resim: 20ok8.jpg]

Fırat Havzası.Yukarıdan aşağıya Keban,Karakaya ve dev Atatürk Barajı su toplama havzaları ve gölleri.

[Resim: 21pi4.jpg]

Tuz Gölü havzası.Tuz Gölü büyük oranda sularının çekmiş.Altında ise Kızılırmak üzerinde kurulu olan Hirfanlı Barajı.

[Resim: 22ci1.jpg]

Van Gölü Havzası.Van Gölü ve üzerinde görünen küçük göl Erçek Gölü'dür.Görünen beyazlıklar ise bulutlardır.

[Resim: 23ov3.jpg]

Van Gölü Havzası kar altında.Gölün hemen yanında bulunan krater ise Süphan Dağı.Yazın karlar eriyince orada bir krater göl oluşur.Bir önceki resime dikkatle bakarsanız yeşilimsi bir göl görebilirsiniz.

[Resim: 24dd1.jpg]

Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı.zirvesi Karla kağlı olan tabi ki Büyük Ağrı.Her iki dağda öncede aktif yanardağlardı.Resimde volkan akıntılraı net bir şekilde görülmektedir.
__._,_.___





--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~







http://www.gorkemates.com

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36807] MUHARREM AYINIZ KUTLU OLSUN.

Posted: 24 Dec 2009 05:10 AM PST

[anadoluhaber:36823] Re: [icimdeki_okyanus] Türk adaleti Çevik Bir'i akladı!

Posted: 24 Dec 2009 02:29 AM PST

Türk Adaleti değil.
Zamanında Siyonist Yahudi Çevik Bir'in talimatı ile GKB lığına koşarak gidip nasıl karar almaları gerektiğine dair emir ve brifing alan bu yüzden de adalet ile de Türk adaleti ile de ilişiği olmayan yargı sisteminin bazı yargıçları, kendilerine brifing veren siyonist generali akladılar.

 
24 Aralık 2009 00:16 tarihinde Haber Onay <haberonay@gmail.com> yazdı:
 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 1998'de hazırlanan ''Andıç'' başlıklı belge nedeniyle, eski Genelkurmay İkinci Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Andıçta, HADEP, İHD ile birlikte Fazilet Partisi de faaliyet alanı olarak belirlenmişti. Savcılıkm, bu andıçta suç işlenmediğini açıkladı.

Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan'ın suç duyurusu üzerine yürütülen soruşturmaya ilişkin takipsizlik kararında, ''Andıç'' başlıklı ''Güçlü Eylem Planı'' belgesinin, Nisan 1998'de Genelkurmay İstihbarat Başkanlığınca, komuta katına verilmek üzere düzenlendiği belirtildi.

Belgenin ''İnceleme'' bölümünün (a) bendinde, ''PKK terör örgütünün çeşitli basın ve yayın organlarında yapacağı propagandanın etkisizleştirilmesi amacıyla yoğun propaganda icrasının'', (e) bendinde, ''Türkiye'de demokratik ortamdan istifade ederek bölücü terör örgütünün uzantısı olarak faaliyet gösteren siyasiler, gazeteciler, HADEP ve İHD gibi kuruluşlar hakkında elde edilen bilgilerle önce kamuoyu oluşturulması ve müteakiben yasal sürecin başlatılmasının öngörüldüğü'' bildirildi.

Kararda, belgenin ''Teklifler'' bölümünde ise ''Güçlü Eylem Planının faaliyet takviminde belirtilen zaman ve esaslar doğrultusunda gecikmeksizin icrasına başlanmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir'' denildiğine yer verildi.

Andıç'ın, Genelkurmay Başkanlığı İç İstihbarat Şube Müdürlüğünce hazırlandığı, İstihbarat Başkanlığınca onay için dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Bir'e sunulduğu anlatılan kararda, ''Andıç'ta, doğrudan doğruya Birdal ve İHD'ye yönelik herhangi bir suça azmettirici ifadenin bulunmadığı'' bildirildi.

Kararda, belgenin çizelgesinde HADEP, İHD, Fazilet Partisi, aşırı sol örgütler, GKK, siyasiler, belediye başkanları, iş adamları, gazeteciler, PKK-uyuşturucu ilişkisi, PKK'nın finans kaynakları vs. gibi hususların faaliyet alanı olarak belirlendiği belirtildi.

İHD'ye yönelik faaliyet olarak ''Maksat'' kısmında, ''Kapatılmasını sağlamak'' notunun bulunduğuna işaret edilen kararda, ''Ayrıca bu derneğin PKK güdümünde olduğu konusunu da ortaya koyarak, sağladığı desteği açıklamak ve kapatılmasını sağlamak, İHD'nin kapatılması için Dernekler Kanununa aykırı faaliyet gösterdiği konusunda İçişleri Bakanlığı nezdinde girişimde bulunmak gerektiği belirtilmiştir (İHD ve Akın Birdal'ın PKK ile işbirliğini ortaya çıkarmaya yönelik istihbarat isteğinde bulunulması)'' ifadeleri kullanıldı.

''SALDIRIYA AZMETTİRMENİN SÖZ KONUSU OLMADIĞI TESPİT EDİLMİŞTİR''

''Güçlü Eylem Planı'' başlığı altında düzenlenen çizelgenin ''Faaliyet'' kısmında belirtilen tüm unsurlara karşı ne şekilde mücadele edilmesi gerektiğinin açıklandığı kaydedilen kararda, ''Bu plan içerisinde özel olarak müşteki Akın Birdal'ın şahsına ve İHD'ye karşı hukuk dışı hiçbir faaliyette bulunulmasının öngörülmediği, saldırıya azmettirmenin söz konusu olmadığı tespit edilmiştir'' ifadesi kullanıldı.

Andıç'ın, içerik olarak, özellikle bölücü silahlı PKK terör örgütüne karşı yürütülen çalışmalarla ilgili kurumsal bir belge olduğu ifade edilen kararda, Birdal'ın 12 Mayıs 1998'de İHD Genel Merkezinde silahlı saldırıya uğramasının ardından başlatılan soruşturma sonucunda, Cengiz Ersever, Semih Tufan Gülaltay ve diğer 15 sanık hakkında dava açıldığı, yargılama sonucunda bazı sanıklar hakkında mahkumiyet, bazıları hakkında beraat kararı verildiği anımsatıldı.

Buna ilişkin mahkeme kararının incelenmesiyle, saldırının, bir kısım sanıklarca kurulduğu anlaşılan Türk İntikam Tugayı (TİT) isimli örgütçe gerçekleştirildiği belirtilen kararda, dosya kapsamına göre eylemin Andıç belgesiyle bir bağlantısının olmadığı kaydedildi.

Kararda, ''Belgeyi, bulunduğu görevi gereği onayladığı anlaşılan şüpheli Çevik Bir tarafından, bu suçu işlemeleri konusunda sanıkların azmettirilmesinin söz konusu olmadığı'' ifadelerine yer verildi.

BİRDAL KARARA İTİRAZ EDECEK

Birdal'ın yaralanması olayıyla ilgili Yargıtay denetiminden geçen kesin hüküm bulunduğu hatırlatılan kararda, aynı suçla ilgili yeni bir durumun ortaya çıkması halinde başvurulacak yasal yolun CMK'da açıklandığı bildirildi.

Kararda, bu nedenlerle şüpheli Bir hakkında, suçlamalar doğrultusunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği kaydedildi.

Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal ise yazılı açıklama yaparak, karara itiraz edeceklerini belirtti.

--
.......VATAN ÇİFTLİKLERİNİZSE,
Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
Vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
Vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
Fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
Vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
Vatan, mızraklı ilmühalse, Vatan, polis copuysa,
Ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
Vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
Ben vatan hainiyim.
 
NAZIM HİKMET RAN
 
 
 
Gruptaki yazıların sorumlulugu ilgili yazının yazarına aittir. Grup
> kurucusu, moderatörler ve diger üyeler sorumlu tutulamazlar. Gruba üye
> olanlar üye olduklarında yazılarından sadece kendilerinin sorumlu
> olduklarını kabul etmis olurlar. Bu ifadeler her mesajin altinda yer
> almaktadir. Bu nedenle üyeler bu kosullarin varligindan haberdar
> olmadiklarini iddia edemezler.
 
icimdekiokyanus@googlegroups.com

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36799] Medvedev'e Orduyu Yurt dışında Kullanma Yetkisi

Posted: 24 Dec 2009 12:20 AM PST


Medvedev’e Orduyu Yurt dışında Kullanma Yetkisi
 
Rusya senatörleri, Rusya Devlet Başkanına yurtdışında operasyonlarda silahlı kuvvetleri kullanma yetkisi verdi..
Rusya Federasyonu Parlamentosu üst kanadı Federal Konsey (Senato) dünkü oturumda, Rusya Federasyonu Devlet Başkanına Rusya silahlı birliklerinin yurtdışında Rusya'nın imzaladığı uluslararası anlaşmalar ve uluslararası hukuk prensipleri çerçevesinde yurt dışında kullanma yetkisi tanıdı.
Senatörlere göre yapılan yeni düzenleme, Rusya Devlet Başkanına. Rusya Federasyonu'nun dostu ve müttefiki olan ülkeler ile Rusya toprakları dışında yaşayan Rusya Vatandaşlarını koruma hakkı verecek.
Hatırlanacağı üzere,daha önceleri de Rusya Federasyonu Devlet Başkanına dış istihbarata bakan SVR, haberleşmeyi izleyen FAPSI ve askeri istihbarat servisi GRU’yu görevlendirme yetkisi vermişti. Rus Genelkurmay Başkanlığı'na bağlı, tam adı Ana İstihbarat Direktörlüğü olan GRU kapalı bir kutu Uzmanlar, GRU'nun Rusya'nın yurtdışında en çok ajana sahip servis olduğunu belirtiyor . GRU’nun ajan sayısı, görevi dış istihbarat olan SVR ajan sayısını birkaç misli geçiyor. GRU ajanları dünyanın dört köşesinde Rusya adına çeşitli faaliyetlerde bulunuyor, bilgi topluyor ve zaman zaman da ölümcül girişimlerde bulunabiliyorlar
Rusya devlet başkanına gizli servisler Ana Askeri İstihbarat servisi (GRU)ve Dış İstihbarat Servisi (SVR) üzerinden yurtdışında operasyon yapma yetkisi verilmişti. (KAFKASEVİ)

http://www.kafkasevi.com/index.php/news/detail/4221


Yeni Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

[anadoluhaber:36806] Küresel Savaş

Posted: 23 Dec 2009 11:51 PM PST

Küresel Savaş

AKP deki masonları ve bazı eskiden beri siyaset sahnesinde bulunanların, kuşkulu yada dün başka bu gün başka davranışlarını delil olarak gösterip AKP’nin dışa bağımlı bir parti olduğunu anlatmaya çalışan bir yazarımıza cevap
Ali Rıza Bey
Senin AKP aleyhine söylediklerin bizlerin bilmediği şeyler değil.

Abdülkadir Aksu’nun ne mal olduğunu gayet iyi biliyoruz. Muhtar bile olamaz denilen Tayyip Beyin Başbakan oluşunda Baykal ve arkasındaki gücünde (Masonlardan askerlerden Siyonistlerden, Kemal Derviş’lerden ve diğer bazı iç ve dış güçlerden oluşan Türkiye’yi zaten işgal altında tutmakta olan koalisyonun ortaklarından bir bölümünün) oluru olduğunu biliyorum. Bu olurun amacını da bazen satır aralarında yazdım. Bu olurun bir pazarlığı olacağı da gayet tabiidir. Bakanlık yaptığı dönemler faili meçhul siyasi cinayetlerle dolu karanlık bir kişi olan Aksu, hükümet ile bu koalisyon arasındaki ilişkileri düzenlemek ve balansı sağlamak için Cemil Çiçek’i ikinci mecliste soldan gelen Alevi ve sol tandanslı milletvekillerini tamamen ortak amaca yönelik dengeler ile ve pazarlıklarda anlaşarak satranç gibi oyunlar ile karşılıklı ama anlaşarak oluşturduklarını söleyebiliriz. Şimdiye kadar değişime izin vermeyen dış gücünde onların içerideki iç güçlerinin de iç politikaya da dış politikaya da etki etme kuvvetinde önemli bir düşme olmadığını ama içlerinde bölündüklerinin de farkındayız. Ne bizdeki 28 şubat sadece bizim içimizden kaynaklıdır. Nede ABD deki 11 eylül sadece ABD nin iç sorunundan kaynaklanmıştır. Tüm bunlar bir takım dünya egemenlerinin yeni kurulacak dünya üzerinde görüş ayrılığına düşmelerinden kaynaklanmıştır. Bu yüzden bizdeki tutucular olan CHP asker Yüksek yargı eski egemen medya Bankerler bir tarafta Hükümet de diğer taraf da yerlerini almışlardır. Bu yeni dünya devletinin nasıl olacağına dair sürmekte olan çok büyük bir savaşın merkezinde Ortadoğu’nun ve savaşanların da bu sefer ABD Rus, ya da devletler ve milletler vs. değil de nerede ise tüm dünya devletlerinin ve egemen güçlerinin arasında sürmekte ve her ülke ve milletin içinde de o yöre halkını bölmüş çarpıştırmaktadır. Bu yüzden taraflar yeni yandaşlar aramak bulmak zorunda kalmışlardır. Rusya da Putin ABD de Obama Türkiye de Erdoğan dünya savaşının değişimci kanadının merkezi ve kanat birliklerini içinde yer alanları iken diğer tarafta da, W.Bush lar Merkel ler, Sarkoskiy ler Eski CB Sezer, Demireller ve onların Atadığı yüksek Yargıçlar ile geleneksel yapıyı sürdürmek isteyen askeri ve diğer bürokratlar dünyada olduğu gibi bizde de tutucu eski dünyayı savunmaktadırlar. Savaş her ülkenin zirvesinden sokaktaki kişisine kadar etki yapmakta ve bir araya gelmesi imkansız sanılan kişiler. Mesela bazı Siyonistler ile eski devlet erkanlarının karşına . FG hareketi gibi (Bu örnek dünyada tek değildir. Başka dinler arası diyalog grupları da vardır ve onların içinde de nadiren bazı çok yaygın olmayan Müslüman mezheplerin saliklerinden kişiler yer almaktadır) Hahamlar Papalar ve Müslüman dini liderler bir arada meydana çıkmaktadır. Masonlarda, Sabataist Yahudilerde ve dışarıdaki Yahudilerde dolayısı ile bazı hahamlar Papazlar Hocalarda ve diğerleri de kendi aralarında bölünmelere uğrayıp diğerleri ile ittifaklar kurmuşlardır ve ya doğal olarak müttefik olmaya başlamışlardır. Bu yüzden sıradan insanların bu durumu anlaması ve fark etmesi henüz pek mümkün olmamaktadır. Son Gazze saldırısı Dünya Yahudileri içinde bölünmeyi de açığa çıkarmıştır. Bizdeki Masonlar arası iç savaş da dikkate alınmalıdır. Hatta sizinle ben dahi bu saflardan iki karşıt gruptan birinde yer almaktayız. Aramızdaki fark ileride sizin durduğunuz yeri değiştirmek zorunda kalacağınızı işi bu boyutu ile düşünmediğinizden fark edemeyişiniz. Ve hayatın akışını geçmişteki bir devrimle sınırla sanıp artık kimsenin gol atmaya bile teşebbüs etmediği boş kaleyi savunduğunu zannederek kalede uyanmayı beklemeniz iken benim dünyayı yöneten yalan ve sanal gündemlerden insanların tek tek sorunlarına yönelerek çözmeye çalışan yeni bir dünya kurulmasından yana doğal refleks olarak değişim kanadında yer almamdan ibarettir. Yani aramızdaki niza din mezhep siyasi görüş değildir. Ülke sorunları merkezlide olsa tüm dünyanın sorunudur. Ve siz henüz dünyanın bu kaçınılamaz fert fert herkesin kendi iç güdülerinden kaynaklanan bir birinin kıyafetini giymiş tanınması zor hak ile batıl savaşının tarafları durumundayız..

Sizler global savaşı yerel bir devrim ve devrim karşıtı kavgası zannediyor ve bu yüzden meseleyi algılayamıyor fanatik futbol holiganları gibi davranarak meseleye bakmak da gecikiyorsunuz. Ama gözleri kapamakla zamnın akışı değişmiyor ve sel akıp kendi denizine doğru ilerliyor.

Sizin bilmediğiniz daha pek çok şeyi de görüyorum.

Benim yıllar önce söylediklerime sizlerin paranoya olarak baktığınızı benimle alay ettiğinizi de hatırlıyoruz. Gelecekte sizlerin iddialarınızın da meselenin aslına etkisi olmayan yarım doğrular olduğu anlaşılacaktır. Ama bizlerden bazılarının izahını yapmaya çalışsak da aklınız devrimle sınırlanmış olduğu için henüz anlamanızın mümkün olmadığını çünkü bizleri de kendi düşünce diyalektiğiniz ile aynı şekilde düşünüyor sadece size karşıt takımı tutuyor zannettiğiniz için tam olarak anlamanızı da beklemiyorum.

Bu ülkede ideal hükümet kurulmasının imkânsızlığını da biliyoruz. Şimdiye kadar iyi sayılıp seçilen hükümetlerin, çöken Türkiye’yi ölüme terk etmeyi istemeyen global güçlerin geçici hayat öpücüğü ve suni teneffüs yaptırmak için getirildiğini ve sonrada Türkiye’nin dirilmesini de istemedikleri için yaşamını zar zor sürdürecek duruma gelince de  ihtilal yaptırıp yapılanları yıkarak ölü ile diri arasında kesin öldürülme tarihine kadar henüz dengelerde lazım olduğu için yaşamasını süründürüyorlardı. Türkiye batılı işgalcilerin iyi polis olarak kullandıkları hükümetler zamanında biraz ilerliyor, kötü polis (ihtilacı) hükümetleri döneminde geriliyor. Sonra gerektiği zaman Türkiye’yi ya öldürecekler yada parçalara ayırıp bölüşeceklerdi.

Biz de bu durumu bilen milletin sağ duyulu kesimi iç kavgalar çıkartarak sürekli didişme ve kavga ortamı için yasaklar koymak da kullanılan piyon kesimlerimizin bizi kışkırtmalarına rağmen düşmanın oyununa gelip piyonlarımızla savaşmıyorduk. Bu suretle bağrımıza taş basıp parçalama heveslerini etkisizleştirmeyi sürdürdük. Bu arada düşmanın iyi polisleri döneminde  hem kalkınmaya hem de iç barışı sağlamaya çalışıyorduk. Çünkü yakın zamana kadar geçerli olan dünya konjektüründe sert karşı çıkış iç savaş ve parçalanmak olacaktı ki buda düşmanlarımızın işine yarayacaktı.

Bu durum hala tehlike kısmen devam ediyor olsa da geçmişte kaldı. Çünkü yeni kurulmakta olan dünyanın en önemli aktörlerinden biri olan Türkiye bir takım marjinallerin istemi ile değiştirilemez. Bu global daha önc örneği olmayan insanlık savaşının sonunda kurulmak istenen dünya ile ilgili dünya çapında hazırlanmış farklı planlar 28 Şubat da Türkiye’den başlatılmış. (Çünkü iki taraf içinde savaşın merkezinde Türkiye vardır) 11 Eylülle ikinci aşamasına ve küresel 28 Şubata geçilip Irak savaşı ile sürmüş ve taraflardan biri kolay bir zafer ummuştur. Ancak Türkiye’deki değişim bu küresel planı da değiştirmiş ve planda piyon olacağı var sayılan Türkiye birden sıçrayıp şah çeken önemli bir mevki ye gelip vazgeçilemez olmuştur. Türkiye artık en önemli oyunculardan birisidir ve bölgesinde ve AB de daha değerli bir oyuncu yoktur. AB hala muhafazakarlara oynamakla oyun dışı yedek hale gelmiştir.

Oyun devam ediyor. Kişi olarak, ülke olarak, insanlık alemi olarak dünya olarak tüm versiyonları ve aşamaları ile birlikte içimizde.

A.D.Şimşek

 

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36797] Repatriation of Meskhetian Turks: An Issue to Be Handled with Care

Posted: 23 Dec 2009 11:31 PM PST


Repatriation of Meskhetian Turks: An Issue to Be Handled with Care



In another life I worked in Kazakhstan where, according to some estimates, more than 90,000 Meskhetian Turks live. One day after work I hailed down a “gypsy taxi” on my way home in the city of Almaty. The first car stopped. The driver did not have the usual Asian Kazakhstani features. I asked him in Russian: “Where are you from?" "I am from Kazakhstan, I was born here but my parents are Meskhetians,” he answered. I thought: at last, after hearing and reading so much about these people, I am in the presence of a ‘real’ Meskhetian. “Do you want to return to Georgia” I asked. “Of course not, I was born here, I have a family and know nothing about Georgia.”

In early January, at the request of the Council of Europe, the Law on the Repatriation of Meskhetians was approved by the Georgian Parliament and came into force. The Ministry of Refugees and Resettlement is handling requests for resettlement from Meskhetian Turks. According to the Ministry, the number of these settlement requests has reached 70,000. The deadline for submitting applications is January 1, 2010.

Georgia has a lot of ethnic problems within its territory. Over many centuries of history many ethnic communities have settled in the South Caucasus, and one example of an acute ethnic problem is this case of the Meskhetian Turks, who were historically based in the southern part of Georgia. In the 1940s, the Soviet regime deported this ethnic community massively. During the following years they lived in different parts of the Soviet Union, including Central Asia. Since the demise of the Communist regime, the Meskhetian Turk community has demanded to be repatriated to Georgia, although their old homes are now occupied by Armenians who were also deported from their native land by the Soviet regime and resettled in the region where Meskhetian Turks had lived for centuries. Recently, Meskhetian Turkish associations have also voiced their discontent over Georgian officials’ sluggishness in giving them citizenship and financial assistance, although by law the Georgian Government has no financial obligations toward the Meskhetian Turk repatriates.

Allegations of collaboration with the enemy during World War II, which were later proved to be nebulous, served as the basis for the deportation of Tatars, Chechens, Ingush and other ethnic minorities in the 1940s. It was hardly a coincidence that many of the homelands of these deported people had been either occupied by Nazi troops or located close to the front. Meskhetia (Samtskhe-Javakheti) was in fact located more than 125 kilometres from the deepest point of the German Army’s advance into the Soviet heartland, but the wording of the accusation was put in such a way that it related to Turkey, which was also considered an enemy of the Soviet Union. The most popular theory among Meskhetian Turks themselves postulates that the deportation occurred because Stalin had plans to invade Turkey during the closing stages of World War II. Arif Yusunov, an independent Azerbaijani scholar and expert on Meskhetian Turk issues, believes that the Kremlin planners viewed Meskhetian Turks in 1944 as a potential ‘Fifth Column’ that could disrupt Soviet invasion plans. Such a perception prompted their forced removal as a preemptive measure.

In the late 1989, communal violence erupted in the Fergana Valley, a region of Central Asia at the southern edge of Uzbekistan. This forced about 90,000 Meskhetian Turks to flee the region. More than half went to Azerbaijan and Krasnodar, the southern Russian region. A few hundred started to trickle back to Georgia in the hope of settling again in the houses they had left decades ago. From then on, the Meskhetian Turks have continued to encounter problems of status, nationality and integration in several CIS countries, and Georgia as well.

In 1999 Georgia joined the Council of Europe (CoE). As a condition of its membership Georgia had to adopt a law two years after it joined to facilitate the return of the Meskhetian Turks by 2011. However many social and political implications are linked with that issue for the Georgian Government and the international community. In general, the Georgian authorities have solid arguments for delaying the repatriation procedure.

Even though the majority of Meskhetian Turks say that they are Georgian, one can easily observe that not only their religion but also their ethnicity is mostly Turkish and not Georgian. This is the result of a long historical period of settlement on Turkish territory and their native Turkic language. In addition, their prolonged contact with the Turkish-speaking population of Central Asia after World War II has diminished considerably their Georgian identity. Samtskhe-Javakheti is a Georgian region bordering Turkey and Armenia. After the deportation of the Meskhetian Turks ethnic Armenians populated this territory. However there is a mixed ethnic population there since small numbers of Georgians, Greeks, and Russians live there as well. This is today’s reality.

The attitude of the Samtskhe-Javakheti population towards the repatriation of the deported Meskhetian Turk population is to some extent negative. The Georgian authorities take into consideration the fact that the population of that region is multi-national and multi-confessional, and the settlement of Meskhetian Turks on that territory would exacerbate an already tense situation. The process of repatriation should be undertaken very slowly and gradually, argues Tbilisi. The Meskhetian Turks should be repatriated not only to Samtskhe-Javakheti but also other regions of Georgia as well. Prejudice against these “Turks” lingers on. Christian Georgians living in the Samtskhe-Javakheti region see Meskhetian Turk returnees as “the Turks’ second great invasion,” a reference to the takeover of the region by the Ottoman Empire in the 16th century.

In 2004, the Federal Union of European Nationalities (FUEN) conducted surveys of the regional population’s attitudes towards, and readiness for, the repatriation of Meskhetian Turks. The findings were far from being positive. The negative attitude of the local Georgian Orthodox and Armenian population has three historical and political sources. First, Georgians and Armenians still remember their ill treatment by Georgian Muslims. Second, their former territories were occupied by the Adjarian (Georgian) population and people of Armenian nationality before the 16th century. Third, the deported population's numbers have greatly increased, so there is a fear that the repatriation process will cause conflict with the local population, which could become a minority in the region.

Georgian Governments before and after the Rose Revolution have maintained a balanced policy on this Meskhetian Turk issue. Because of Georgia’s precarious economy, combined with its turbulent domestic and foreign politics, most politicians in Georgia, rightly, have argued for a pragmatic handling of the repatriation. No wonder Meskhetian Turks accuse the Georgian Government of taking a woolly-minded approach in resolving the repatriation issue. However, the Georgian state cannot afford more social disturbances in a region with an already fragile ethnic equilibrium.

The truth is that Georgia lacks the resources to undertake a substantive programme of repatriation. This is the nub of the issue. Armenians and Turks have been implacable enemies for most of the 20th century. Since the break up of the Soviet Union, hostility has been fanned by the struggle over Nagorno Karabakh, an Armenian-dominated enclave located in nearby Azerbaijan. The recent process of rapprochement between Turkey and Armenia will not improve relations overnight. Armenians in Samtskhe-Javakheti have openly warned of trouble if Meskhetian Turks were to return en masse. The Georgian Government is perfectly aware that the local predicament bodes ill for the returnees.


http://www.geotimes.ge/index.php?m=home&newsid=19590
,
The Georgian Times

By Richard Rousseau

2009.12.14 13:19
Richard Rousseau, Ph.D. is Lecturer in International Relations at the University of Georgia

Windows Live: Arkadaşlarınız size e-posta gönderdiklerinde Flickr, Twitter ve Digg güncellemelerinizi öğrenirler.

[anadoluhaber:36809] KANSIZLIK (ANEMİ) TEDAVİSİ İÇİN HARNUP PEKMEZİ TÜKETİN !!!

Posted: 23 Dec 2009 11:25 PM PST

 

Kansızlık (Anemi) ve Tedavisi

Kan, içerdiği hücreler ve maddelerle kalpten tüm organlara pompalanan ve organların oksijen ve besin maddesi ihtiyaçlarını karşılayan bir sıvıdır. Düzenli olarak aldığımız sıvı ve besin maddeleri kana geçerek organlara dağıtılır. Soluduğumuz havada bulunan oksijen akciğerlerden kana geçerek kalbe buradan da organlara ulaştırılır.Kanda oksijen taşıyan hücrelere alyuvarlar adı verilir ve bu hücreler en iyi şekilde işleyebilmeleri için düzenli olarak üretilmelidirler. Yaşlanan hücreler dalak tarafından devre dışı bırakılır ve kemik iliğinde yeni hücreler üretilerek kana verilir.

Alyuvarların oksijen taşıyabilmeleri için hücrelerin içinde hemoglobin adı verilen proteine bağlı demir adı verilen bir madde bulunur. Esasen doğada bir metal olarak bulunan bu madde vücutta üretilemediğinden besinlerle alınması zorunlu bir maddedir.

Besinlerle alınan demir sindirim sisteminden kana geçtiğinde bazı taşıyıcılar tarafından alınır ve alyuvarların yapım yeri olan kemik iliğine götürülür. İhtiyaç fazlası ise çeşitli organlarda depolanır. Günlük ihtiyaç besinlerle karşılanamadığında bu depolardan faydalanılır.
Demir depoları sonsuz bir kaynak değildir. Günlük alım yetersiz olduğunda veya ihtiyaç fazla olduğunda depolar tükenir ve alyuvarların üretimi aksamaya başlar.

Üretim aksaması ilk başlarda vücudun alığı çeşitli önlemlerle giderilmeye çalışılır. Önlemler yetersiz kaldığında "kansızlık" yani demir eksikliğine bağlı olarak alyuvarların yetersiz üretilmesinden kaynaklanan durum vücutta çeşitli belirtiler vermeye başlar.

Cildin sağlıklı rengini veren cilt altında bulunan kılcal damarlardır. Kansızlık durumunda cilt rengi kansızlığın şiddetiyle orantılı olarak soluklaşır.

Kan hacmi azaldığında kalp organlara yeterli kanı ulaştırabilmek için daha fazla devir yapmak zorundadır. Bu nedenle kansızlık durumunda nabız daha hızlı atar, kalbin bu aşırı çalışması arada sırada düzensiz atmasına yani çarpıntıların ortaya çıkmasına neden olabilir. Kalp bu aşırı aktivite esnasında "yorulmaktadır". Bu aşırı aktivite ileri durumlarda kalbin büyümesine ve çok ileri durumlarda yetersiz kalmasına neden olabilir.Kansızlığın tedavisinde Doktorlar tarafından Harnup (Keçi Boynuzu) pekmezi tüketilmesi önerilir

     

  Özkaleli harnup pekmezi Antalya ve civarından getirip Tokat Zile'deki fabrikamızda işlediğimiz; Keçi boynuzu adı verilen bitkiden elde edilen %100  doğal katkısız pekmezdir. Tadı çok güzel ve hoştur. 450 gram, 800 gram şişe ve 25 Kğlık Teneke Ambalaj olmak üzere paketlenip satışa sunulmaktadır. Harnup pekmezi bir kalsiyum ve enerji deposudur. Bu özelliğinden dolayı gelişme çağındaki çoçuklarda , kansızlığın giderilmesinde, öksürük gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde  önemli bir besin kaynağıdır.%100 doğal Harnup (Keçiboynuzu) pekmezimizi Satış mağazamızdaki fiyatına satınalabileceğiniz tek adres www.zilepekmezi.com web sitemizdir. Herkese sağlıklı bir hayat temenni ederken,bir ömür boyu mutluluk ve esenlikler dileriz.

    www.zilepekmezi.com

“Doğal Ürünler Online Satış sitesi”

[anadoluhaber:36818] ASYA'DA ALTERNATİF BİR AVRUPA BİRLİĞİ DOĞUYOR

Posted: 23 Dec 2009 11:16 PM PST


ASYA'DA ALTERNATİF BİR AVRUPA BİRLİĞİ DOĞUYOR
SNA

23 Aralık 2009


Kazakistan'ın Almatı şehrinde Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) üyesi ülkelerin liderlerinin imzaladığı bildiri ile 2012'ye kadar "Avrasya Ekonomik Topluluğu (EurAsEC)" kapsamında tamamlanması istenen Ortak Ekonomik Alanın oluşturulmasına dair planın ayrıntıları belli oldu. Ortak Ekonomik Alanın oluşturulması ile adeta Asya'da alternatif bir AB doğuyor.

BDT üyesi ülkelerin devlet başkanlarının Kazakistan'ın Almatı kentinde dağlık bir bölgede bulunan AK Bulak Otel'deki gayri resmi görüşmesi sırasında alınan kararların ayrıntılarını açıklayan Kazakistan Başbakan Birinci Yardımcısı Umirzak Şukeyev, Gümrük Birliği ülkeleri tarafından Ortak Ekonomik Alanının oluşturulmasının, mal, hizmet, sermaye ve iş gücünün serbest dolaşımını sağlayacağını bildirdi.

Şukeyev'in açıklamasına göre, Ortak Ekonomik Alan'ın sınırları içerisinde, mal, iş, sermaye ve iş gücünün serbest dolaşımını sağlayacak ortak altyapı olacak, vergi, para-kredi, finans, ticari ve gümrük politikaları koordine edilecek.

Şukeyev, Ortak Ekonomik Alanı;nın oluşturulmasına ilişkin plan hazırlandığını, Cumhurbaşkanları tarafından onaylanan bu plana göre, 18 ay içerisinde iki paket halinde kabul edilmesi karara bağlanan 20 öncelikli uluslararası anlaşmanın hazırlanmasını ve imzalanmasını öngörüyor.

Şukeyev paketlerin içeriklerini ise şu sözleri ile açıkladı:

"Birinci paket, ortak makroekonomik politikanın hukuki temellerini belirleyen, sermaye ve işgücünün serbest dolaşımı için gerekli şartların oluşturulmasını, doğal tekellerin faaliyetlerini düzenlemenin ortak prensip ve kurallarının ve rekabet politikasının ortak kurallarının gerçekleştirilmesi için gerekli şartların oluşturulmasını öngören 14 uluslararası anlaşmadan oluşuyor".

Birinci paket dokümanların imzalanması 2010 yılının sonuna kadar, yürürlüğe girmesi ise 1 Temmuz 2011 tarihine kadar tamamlanacak.

İkinci doküman paketi, para politikasının genel prensiplerini belirleyen, elektrik, demiryolu ulaşımı, petrol ve gaz sevkıyatı alanlarında doğal tekellerin hizmetlerine erişim için gerekli şartları sağlayan altı uluslararası anlaşmadan ibaret. İkinci paket dokümanların imzalanması 1 Temmuz 2011 tarihine, yürürlüğe girmesi 1 Ocak 2012 tarihine kadar yetiştirilecek. Liderler tarafından imzalanan plan, 2010-2011 yıllarında teknik düzenleme alanında ortak prensip ve kurallar esasında Avrasya Ekonomik Topluluğunun 38 teknik yönetmeliğinin hazırlanmasını da öngörüyor.

Kazakistan, Rusya ve Beyaz Rusya Cumhurbaşkanları tarafından imzalanan Ortak Ekonomik Alanın oluşturulmasına dair planda, Kırgızistan, Tacikistan başta olmak üzere Avrasya Ekonomik Topluluğu üyesi diğer ülkelerin de Ortak Ekonomik Alana bir an önce dahil edilmesi öngörülüyor.

http://www.avim.org.tr/bultentekli.php?haberid=13735
www.avim.org.tr



Windows Live Hotmail: Arkadaşlarınız Facebook'taki güncellemelerinizi doğrudan Hotmail®'den görür.

[anadoluhaber:36810] Saakashvili reviews Georgia-Russia relations in radio interview

Posted: 23 Dec 2009 11:11 PM PST


enlarge photo


  

Saakashvili reviews Georgia-Russia relations in radio interview

23.12.09 15:05

Georgian president spoke about Russia-Georgia relations in the interview with Radio Echo Moskvy. When questioned about if Georgian authorities were prepared to resume negotiations with Russia, Saakashvili answered that he was prepared to hold dialogue with any leadership in difference from the Russian leaders, who refused to talk with the democratically elected government of the independent country.
He said such approach of the Russia leaders only proved that the democratic culture was very low or was absent in the Kremlin.
Saakashvili emphasized that despite the cut of diplomatic ties, relations in humanitarian aspect between the two countries continued.
As for the resumption of normal relations with Russia, Saakashvili said that it was quite possible only when Russia recognized the sovereignty of Georgia and give up the efforts to erase this country from the political map of the world.
 


http://rustavi2.com/news/news_text.php?id_news=34983&pg=1&im=main&ct=0&wth=





Windows Live Hotmail: Arkadaşlarınız Facebook'taki güncellemelerinizi doğrudan Hotmail®'den görür.

[anadoluhaber:36796] UKRAYNA'DA YAKLAŞAN SEÇİMLER VE MUHTEMEL SENARYOLAR

Posted: 23 Dec 2009 10:59 PM PST


UKRAYNA�DA YAKLAŞAN SEÇİMLER VE MUHTEMEL SENARYOLAR

Halit GÜLŞEN

AVİM

23 Aralık 2009

Ukrayna�da 2010 yılının Ocak ayında gerçekleştirilecek devlet başkanlığı seçimleri, tüm dünya tarafından merakla beklenmektedir. Çünkü bu seçimler, birçok yerli ve yabancı uzman tarafından, Ukrayna�nın Batı ile Rusya arasında yapacağı bir tercih olarak nitelendirilmektedir. Söz konusu uzmanların, bu değerlendirmelerinde haksız olduklarını söylemek ise güçtür.


Bilindiği gibi, 2004 yılında Ukrayna�da gerçekleştirilen Batı destekli �Turuncu Devrim�in ardından, ülkede bir türlü siyasi istikrar sağlanamamıştır. Son dört yılda kurulan koalisyon hükümetleri dağılmış ve ülkede devamlı suretle bir belirsizlik ortamı hâkim olmuştur. Yapılacak yorumların sağlam bir temele oturması için, geçmiş dönemi kısaca hatırlamakta yarar bulunmaktadır.


2006 ve 2007 yıllarında Ukrayna�da yapılan seçimlerden Yanukoviç zaferle ayrılmasına rağmen, uzun süre görevinde kalamamıştır. Yanukoviç'in kurduğu hükümet, Devlet Başkanı Yuşçenko'nun fikirleri ve politikalarıyla ortak bir paydada buluşamadığı için 2006 yılında feshedilmiş ve yeni bir seçime gidilmiştir. (Zaten bu ikilinin anlaşabilmesi de pek ihtimal dâhilinde gözükmüyordu. Yuşçenko'yu Batı başa getirmişti. Yanukoviç ise, Rusya yanlısı bir isimdi.) Ardından 2007 yılında yapılan seçimden yine Yanukoviç galip ayrılmış, fakat tek başına hükümet kuracak çoğunluğu elde edemediği için, Timoşenko ile Yuşçenko'nun partisi arasında bir koalisyon oluşturulmuş ve böylece Timoşenko başbakanlık koltuğuna oturmuştur. Timoşenko da tıpkı Yuşçenko gibi Batı yanlısı bir politikacı olarak değerlendirilmiştir. Fakat aradan geçen zaman, Timoşenko ve Yuşçenko�nun karşı karşıya gelmelerini engelleyememiştir. Karşılıklı beyanatlar ve suçlamalarla geçen bir dönemin ardından Timoşenko ile Yuşenko arasında ipleri belki de kopma noktasına getiren olay ise, 2008 yılı ortalarında parlamentoda Timoşenko ve Yanukoviç'in anlaşarak devlet başkanının yetkilerini sınırlayan bazı yasaları meclisten geçirmesiyle yaşanmıştır. Yuşçenko, bu olay sonrasında Timoşenko'yu "ihanetle" suçlamış ve bunu bir "anayasal devrim" olarak değerlendirmiştir. İki taraf arasındaki suçlamalar bunlarla da sınırlı kalmamış ve suçlamalar konusunda basın toplantısı düzenleyen Yuşenko, "ülke geneli ve başkent Kiev bölgesi başta olmak üzere arazi sektöründeki genel suç faaliyetleri, hükümet başkanı ve onun siyasi gücünün işidir" ifadeleri ile Timoşenko�yu suçlamıştır. Timoşenko ise Yuşçenko�yu, �kasten ülke parasının değerini düşürerek kendini zenginleştirmek ve hükümeti zayıflatarak ülkede sıkıyönetim ilan etmeye çalışmakla� suçlayarak istifa etmesi gerektiğini dile getirmiştir.


Tüm bu gelişmelerin ardından 2009 yılının Mart ayında meydana gelen bir olay ise, Ukrayna�da yaşanan olayların ulaştığı boyutun kavranabilmesi açısından dikkat çekici olmuştur.

Rusya karşıtı çıkışları ile gündeme gelen Ukrayna Dışişleri Bakanı�nın, Rusya�ya yakınlığı ile bilinen Bölgeler Partisi ve Timoşenko ile işbirliği yapması sonucunda görevinden alınması ve Ukrayna�nın devlet doğalgaz şirketi Neftogaz binasının, Ukrayna Güvenlik Servisi elemanları tarafından Ukrayna hükümeti ile Rusya arasında yapılan doğalgaz anlaşması metninin orijinalinin aranması maksadı ile kalaşnikoflarla basılması, ülke içindeki güç mücadelesinin ulaştığı boyutları gözler önüne sermiştir. Ukrayna Güvenlik Servisi görevlilerinin Neftogaz binasında aramalar yaparken, İçişleri Bakanlığı�na bağlı polis güçlerinin binanın etrafını çevirmesi, devletin güvenliğini sağlamakla yükümlü kurumların karşı karşıya gelmesine neden olmuştur.

Son beş yılda yaşanan siyasi olayları kısaca özetlemeye çalıştığımız bu süreç, Ukrayna�ya ekonomik açıdan da büyük zararlar vermiştir. Dünyanın içinde bulunduğu ekonomik krizden en fazla etkilenen ülkelerin başında Ukrayna gelmektedir. Ukrayna�nın bu süreçte gerek AB�den gerekse Rusya�dan beklediği kredileri alamaması ise, ülkede yaşanan ekonomik daralmayı katmerleştirmiştir. Yaklaşık olarak son bir yılda Ukrayna para birimi dolar karşısında % 44 ila % 55 oranında değer kaybetmiştir. Yalnızca bu gösterge bile Ukrayna�da yaşanan ekonomik sıkıntının anlaşılabilmesi açısından yeterlidir.


Tüm bu yaşananlar göz önünde bulundurulduğunda, yapılacak seçimlerden çıkacak sonucun ülke için ne kadar önemli bir dönemeç olduğunu anlamak güç değildir. Önemli olan nokta, Ukrayna halkının bu dönemeci hangi liderle dönmek isteyeceği konusudur. Bu noktada ise üç kişi ön plana çıkmaktadır: Viktor Yuşçenko, Yulia Timoşenko ve Viktor Yanukoviç. Bu üç liderin siyasi duruşuna kısaca değinmekte yarar vardır.


Mevcut devlet başkanı Viktor Yuşçenko ülkede gerçekleştirilen Batı yanlısı Turuncu Devrim�in başa getirdiği bir liderdir. Göreve geldikten sonra izlediği politikalar, Ukrayna ile Rusya arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirmiştir. Ukrayna�nın ısrarla AB ve NATO�ya üye olması gerektiğini savunmaktadır.


Muhalefet liderleri arasında bulunan Viktor Yanukoviç ise Yuşçenko�nun aksine, Rusya�ya yakın bir isimdir. Örneğin 2008 yılının Ağustos ayında Rusya-Gürcistan arasında yaşanan savaş sonrasında Yuşçenko ağır bir dille Rusya�yı eleştirirken, Yanukoviç ise Abhazya ve Güney Osetya�nın bağımsızlıklarının Ukrayna tarafından da tanınması gerektiğini savunmuştur.


Yulia Timoşenko ise, söz konusu liderler arasında hem Batı hem de Rusya ile diyalog kurabilen tek kişi olarak göze çarpmaktadır. Ukrayna�nın AB ve ABD ile olan ilişkilerine son derece önem veren Timoşenko, Rusya Başbakanı Vladimir Putin�in deyimiyle �diyalog kurulabilen siyasi bir kişilik�tir.


Seçimlerden Yuşçenko�nun galip çıkması durumunda ülke içindeki mevcut istikrarsızlık devam edecektir. Çünkü Yuşçenko, Rusya ile bozulan ilişkileri düzeltebilecek bir siyasi lider görünümünden uzaktır. Bu durumda Ukrayna�nın AB ve NATO�ya üyelik yönündeki taleplerini güçlendirmesi beklenmelidir. Bu taleplerin Rusya�yı daha sert politikalar izlemeye sevk etmesi ihtimal dâhilindedir. Bu durumda ise dikkatlerin toplanacağı nokta Kırım olacaktır.


Seçimlerden zaferle ayrılacak kişinin Yanukoviç olması halinde ise, Ukrayna�nın AB ve NATO�ya üyelik yönündeki taleplerinin askıya alınması beklenmelidir. Yanukoviç�in Gürcistan ile de sorun yaşaması kaçınılmazdır. Çünkü Abhazya ve Güney Osetya�nın bağımsızlıklarının Ukrayna tarafından da tanınması gerektiğini savunan bir liderdir.


Gerek Yuşçenko, gerekse Yanukoviç�in kazanacakları muhtemel zaferin, Ukrayna�ya beklenen istikrar ve huzuru getirmesi ise güçtür. Çünkü hem Batı hem de Rusya kendi çıkarlarına tamamen zıt yönde politikalar izlenmesi durumunda, doğrudan ya da dolaylı yollardan, Ukrayna iç siyasetini etkileme gücüne sahiptir. Ve yeri geldiğinde, şimdiye kadar olduğu gibi, bu gücü kullanmaktan kaçınmayacaklardır.


Timoşenko ise, bu iki lidere nazaran denge politikası yürütmeye daha yatkın olan bir kişidir. Her ne kadar Yuşçenko ile birlikte yola çıkmış olmasına ve Batı yanlısı görünmesine rağmen, özellikle Rusya ile yaşanan doğalgaz krizlerinde sorumluluk alarak konuyu çözüme kavuşturması, Timoşenko�nun Rusya ile diyalog kurabilecek bir kişi olduğunu göstermektedir.


Ukrayna�nın şu an içinde bulunduğu gerek ekonomik gerekse siyasi durum göz önünde bulundurulduğunda, son yıllarda izlenen mevcut politikalardan istenen sonucun alınamadığını söylemek mümkündür. Aslında Ukrayna�nın son yıllarda izlediği politika içinde bulunduğu jeopolitik konum ile de çelişmektedir. Ukrayna�nın Rusya�yı tamamen karşısına alarak siyasi ve ekonomik istikrara kavuşması güç bir durumdur. Çünkü Ukrayna, tıpkı Gürcistan gibi, Rusya için asla vazgeçilemeyecek ülkeler arasında yer almaktadır. Bu durum, Rusya�nın ulusal çıkarları ve yaşam alanı ile doğrudan bağlantılıdır. Rusya Gürcistan ve Ukrayna�yı kaybetmesi durumunda, kendini Batı tarafından çevrelenmiş hissedecek ve Kafkasya, Karadeniz�de yaşam alanı daralacaktır.. 2008 yılında Rusya ve Gürcistan arasında yaşanan savaşın Ukrayna açısından iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Hatırlanacağı üzere savaş sonrası oluşan mevcut durum sonrasında AB, ABD ve BM, Rusya�ya yönelik sözlü kınamaların ötesinde somut bir adım atamamıştır. Bu savaş sonunda görülmüştür ki, bölgede Rusya�nın tamamen dışlanması mümkün değildir. Bu bakımdan Ukrayna�nın yürüttüğü mevcut tek taraflı dış politikadan vazgeçmesi ve Batı ile Rusya arasında bir denge politikası yürütmesi gerekmektedir. Ancak bunu yaparken ince bir diplomasi uygulanması zorunluluktur. Aksi takdirde, Ukrayna�daki mevcut istikrarsızlığın devam etmesi kaçınılmaz olacaktır.


http://www.avim.org.tr/bultentekli.php?haberid=13706
www.avim.org.tr



Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

AW: [anadoluhaber:36802] Komik adamlar anlayamiyor- Kılıçdaroğlu mizah yaptı!

Posted: 23 Dec 2009 03:03 PM PST



--- Tarık <tarik.b.ziyad@gmail.com> schrieb am Mi, 23.12.2009:

Von: Tarık <tarik.b.ziyad@gmail.com>
Betreff: [anadoluhaber:36785] Komik adam Kılıçdaroğlu mizah yaptı!
An:
Datum: Mittwoch, 23. Dezember 2009, 19:15

Kılıçdaroğlu mizah yaptı!

CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, ''Sayın Arınç'a yapılacağı söylenen suikast aslında mizah konusu'' dedi.

--
Dr. Tarık Ziya

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Ana Bilim Dalı Başkanı Yardımcısı

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

__________________________________________________
Do You Yahoo!?
Sie sind Spam leid? Yahoo! Mail verfügt über einen herausragenden Schutz gegen Massenmails.
http://mail.yahoo.com

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

[anadoluhaber:36803] Bor madeninden araç yakıtı üretildi

Posted: 23 Dec 2009 02:43 PM PST

Bor madeninden araç yakıtı üretildi HABER ONAY

Nanoteknoloji alanında çalışmalar yapan bir firma bor madeninden araba yakıtı üretmeyi başardı

Türk teknoloji firması nano teknolojiyi kullanarak, bor madeninden araç yakıtı üretmeyi başardı.

NNT Nanoteknoloji Bor Ürünleri AR-GE Sanayi Ticaret A.Ş Genel Müdürü Mehmet Can Arvas, şirketlerinin araştırma geliştirme dairesi çalışmalarının olumlu sonuç verdiğini belirterek, bor madeninden araç yakıtı ürettiklerini söyledi.

Petrol rezervlerinin tükenecek olmasının kendilerini böyle bir araştırmaya ve üretmeye yönelttiğini ifade eden Arvas, "Dünya da petrol rezervlerinin tükenmesi bizi nano teknoloji ve bor ile üretim yapan Türk firması olarak harekete geçirmiştir. Uzun yıllar üzerinde çalıştığımız Ar-Ge sonucunda bor madenini sonunda araç depolarına koymayı başarmanın heyecanını yaşıyoruz" dedi.

Bilim adamlarının temiz ve çevreci bir yakıt olarak petrole alternatif olarak gördüğü hidrojenin, bordan üretilen yakıtla kıyasla depolama sorunu olduğunun altını çizen Arvas, şöyle devam etti:
"Son yıllarda yaşanan ekolojik sıkıntılar, küresel ısınma problemi, tükenen petrol rezervleri ve karbon içerikli yakıtların çevre kirliliği yaratmasına karşın alternatif yakıt sistemleri üzerinde çok ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Dünyanın önde gelen bilimsel araştırma laboratuvarlarında gerçekleştirilen bu çalışmalarda Hidrojen yakıt sistemlerinin temiz, verimli ve güvenilir olduğu görülmüştür. Fakat depolama problemi hidrojen yakıtlı araç üretiminin önünde en büyük engeli teşkil etmektedir. Hidrojen depolama problemi bilim ve teknoloji çevrelerini alternatif madde arayışına itmiş, yapılan araştırmalar ve deneyler 1970'li yılların ikinci yarısından itibaren bor elementinin alternatif yakıt olarak kullanılabileceği üzerinde görüş birliğine varılmış, günümüze kadar sayısız ar-ge çalışmaları sonunda borun yakıt olarak kullanılabilirliği otoritelerce kabul edilmiştir."

20 YILLIK ÇALIŞMANIN ÜRÜNÜ

Bordan yakıt üretmenin haklı gururunu yaşadıklarını ve bunun 20 yıllık bir araştırmanın ürünü olduğunu vurgulayan Arvas, sözlerini şöyle sürdürdü:

"NNT Nanoteknoloji Bor Ürünleri AŞ, ar-ge laboratuvarlarında 20 yıla yakın bir süredir yaptığı çalışmalar sonucunda nano ve nano altı (angstrom) bor kristallerinde, 23 proje geliştirilmiş ve bu alternatifsiz projeleri etap, etap endüstriyelleştirmeye başlamıştır. Firmamız dünyada ve ülkemizde ilk defa bor madenini yakıt olarak üretmiş, 'Nano fuel' markasıyla yurtdışında ve yurtiçinde satışa arz etmeye başlamıştır. Bizim ürettiğimiz yakıttır, ancak şuan araçların sistematiği benzin ve mazotla hareket etme özelliğine sahip olduğu için şuanda yakıtlara katkı maddesi olarak kullanılıyor.Ancak, bor yakıtına uygun araçlar üretildiğinde benzin ve mazota ihtiyaç duyulmadan bu tür araçlar bor yakıtı ile ilerleyebilecek. Bizim firmamız, bu tür araçların üretilmesinde de çalışmalarda bulunmaktadır. NNT AŞ'nin diğer proje ürünlerinde olduğu gibi Bor Power Nanofuel'de dünyada bir ilk olarak yakıt ve otomotiv sektöründe heyecan oluşturmuştur. "

Bor yakıtının hem benzinle hem mazotla çalışan araçlara konulabileceğini bildiren Arvas, şöyle konuştu:

"Ürettiğimiz bor yakıtı direk aracın yakıt deposuna konuluyor. Hem benzine hem mazota katkı olabiliyor. Bor uzay araçlarında da kullanıyor. Yanması çok yüksek. Yakıta katıldığı zaman, araçlar en az 300 - 350 kilometre fazla gidecektir. Benzinle bin kilometre giden bir araç bu katkıyla bin 350 kilometre yapar. Gelecek zamanlarda benzin istasyonları gibi, bor istasyonları kurulacak ve bor yakıtı benzinden 10 kat daha düşük olacak. Çünkü madenin kaynağı Türkiye 'de. Biz teknolojiyi üreterek dünyanın hizmetine sunduk, henüz bor yakıtına fiyat biçmedik. Biz Türk borunun depolara girdiğini göstermek istedik, bunu da başardık.

--
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
 
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
 
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.