[anadoluhaber:37331] Ordunun en mahrem yeri kozmik oda ve statükocuların bitişi

yeni yazım aşağıdaki linktedir yorum görüş öneri ve eleştirilerinizi beklerim
 
 
Ordunun en mahrem yeri kozmik oda ve statükocuların bitişi
 
 
 
Haziran 2007’den beri süre gelen Ergenekon davası ve operasyon dalgaları, gözaltılar, tutuklanmalar, onbinlerce sayfayı aşan iddianameler en sonunda geldi ordunun en mahrem yeri olan kozmik odada aradığı cevapların hepsine ulaşacak ve çözecektir umarım.

2003 yılında seçimle başa gelen meşru hükümeti “ordu göreve” diye gazlayan statükocular başlarına geleceği önceden görmüşlerdi galiba. Tutuklamalar ve gözaltılar da en çok bu tiplerin olması bu tezi netleştiriyor. İhtilal ve Cunta yıllarında kendi görüşünde olan insanları birbirine kırdıran siyasi guruplar AKP başa geldiği zamandan beri kol kola girmişler vatan kurtarmaya çalışıyorlardı!

Hükümet başa geldiği günden itibaren hep bunlarla uğraştı. Adım adım iki tarafta hamle yaptı. Cumhuriyet Gazetesine bombayla başlandı, Danıştay baskını ardından, Yücel Özbilgin’in cenazesinde atılan sloganlar. Hükümet tüm kabine olarak eylemi kınadı. Bunun hükümeti yıkma komplosu olduğunu açıkladı. Nokta Dergisinin ortaya çıkardığı “Darbe Günlükleri” ise halkın kafasında yıllarca peşinden koştukları liderleri hakkında “ACABA” sorusunu oluşturmuş. AKP ise eline büyük bir koz almıştı. Ardından gelen “cumhuriyet mitingleri” ve “e-muhtıra” ise halkı gerçek demokrasinin ayak sesleri olarak için için mutlu etmeye başladı.

Ümraniye’de bulunan cephanelikle birlikte ise artık zincirin halkaları tek tek kopmaya başlamış. Yıllarca halkın gözünün içine bakarak sağcıyım, solcuyum, vatanseverim, Atatürkçüyüm, demokratım, laiğim diye kandıranların hepsinin aynı çanağa kaşık sallayan çıkarcılar oldukları ortaya çıkarıldı. Çıkarları, koltukları, nemaları kesilince en kötü idareden bile daha kötü olan demokrasiyi askıya alan cuntacılığı bu halka reva görebilecek adar vicdansızdır bunlar. Zaten onlar her zaman halkı yok sayan bir zihniyetin temsilcileriydi. Onların fikir babası “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” diyen kişidir.

Devletin sinir uçlarına kadar yerleşmiş her noktada elemanı bulunan statükoculara bu mağlubiyetler de yetmedi. İbrahim Şahin’in evinde bulunan din adamları ve Alevi önderlerine yönelik suikast planları, Islak imzalı AK Parti ve Gülen’i bitirme planları, HSYK’nın Ergenekon davasına bakan hakimleri ve savcıları görevden alma girişimleri hep boşa çıktı. Kafes eylem planı ise tam bir fiyasko ve sona gelindiğinin kaçacak yer kalmadığının işaretiydi adeta.

Seksenli yılları çocuk olarak geçirenler bilirler. Bizi asker geliyor, cenderme geliyor diye korkuturdu ana-babalarımız. Babamın ihtilaldan 3 gün sonra tabancasını teslim etmedi diye ihbar eden muhtar meziyetiyle evden götürülüşü, 3 gün sonra anasından emdiği süt burnundan gelmiş halde eve dönüşü, çarşıda gezerken asker görünce yol değiştirmelerimiz, rahmetli dayımın 3 ay işkence görüp omuz lifleri kopmuş şekilde gelişi hep askerin bizde yarattığı silinmeyen izlerdi.

Asker bu ülkede kozmik odasına en mahrem yerine girilene kadar, en güçlüydü. Artık yıllarca soramadığımız soruları sorabiliriz. Zor ve meşakkatli bir yoldan geçeceğiz. Engelli dikenli bir yol. Bu yol demokrasiye ve hür düşünceye, herkes için özgürlük herkes için adalete giden yol. Artık adını bile söylemeye korktuğumuz “kozmik odada” hukukçular hak arıyorlar. Hukuku yerine getirmek adına günlerdir çalışıyorlar. Artık devlet rutinin dışına çıkmaktan korkmuyor, onu gördükçe bende korkmuyorum. Cuntacılar yargılansın diye bağırabiliyorum.

Kendimi on yıl öncesine göre daha özgür hissediyorum. Oğlum benden daha özgür olacak. Onun korkacağı tek şey günün birinde bizlerden ayrılacak olması olacak. İnşallah. Umutla diliyorum.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.