Sn. Faruk HAKSAL 'ın "Ayıklanması gereken bit" başlıklı, rijit fikirlerin hakaret hamiz ve sivri ifadelerle söyleniş / yazılış tarzında, bu bağlamda alışageldiğimiz yazısı, dominoetkisi isimli, kerameti kendinden menkul bir google grubundan, beni bu gruba kim ne zaman kaydettiyse, bana da geldi.
Kapitalizm ve emperyalizme karşı, hayatında da bunlarla kendi çerçevesinde mücadele etmiş ve milli egemenliğe- tam bağımsız olmaya inanmış biri olarak, yazınızın çelişkili ve " ben doğruyum, istediğimi istediğime söylerim" mantıklı yazınız, fikirsel olsa da bilimsel ve gerçekliğe dayalı olmadığından, yazma zorunluluğum doğdu.
Bu yazınızda, öncelikle Özal 'a kendinizin vehmettiği " köşe dönücü olun" ve " benim memurum işini bilir" sözlerini atfetmişsiniz ki, bu başlıbaşına kul hakkına girer, Özal 'ı sevmeyebilirsiniz, kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama bu nitelemeleriniz de iyiniyete yorarsak bilerek yazmadığınızdan gerçeklik taşımıyor. ( maalesef )
Populist ve sadece , hemen her zaman ve daim ilkesiz olmuş yazılı basının fasaryalarından nasibini almış olmaktan çok, çok okuyan ve araştıran biri olsaydınız Turgut Özal 'ın " benim memurum işini bilir" sözünü söylemediğini, Milliyet gazetesinin asparagas - röportajdan uydurulmuş bir koca yalan cümlesi olduğunu bilirdiniz.
O sırada devlet yöneticiliğinde bulunan bir kişinin bu sözü akıl ve ayık kafayla nasıl söylediği, içinden geçse bile söylemeyeceğinden hareketle, Özal ' ı da çok sevmeyen biri olarak, bu atfedilen ifadenin ilk olarak Milliyet gazetesinde, Özal ile uzun süre röportaj yapmak için uğraştıktan sonra, nihayet röportaj yaptıklarında, iç sayfalarında tam sayfa yayınladıkları röportajdan olduğunu öğrenince, henüz Cağaloğlu Nuruosmaniye 'de ki binasından taşınmamış olan Milliyet gazetesine gidip, kırk yıllık emekçi arşivcisinden o tarihli gazeteyi rica ettim, satında alacaktım ama tek nüsha saklandığını ve sadece inceleyebileceğimi söyledi, o günün gazetesini baştan sona inceledim ve röportajı da dikkatle okudum, fotokopi makineleri arızalıydı ve röportajın sayfasının örneğini alamadım. Ama arşivi duruyor olsa gerektir.
Bu sözün sonradan atasözü gibi yayıldığı o tam sayfa röportajda sürekli aynı soruları tekrar eden röportajcıya karşı Özal 'ın kızarak,
"dikkat ediyorum, bu kaçıncıdır, bir soruyu tekrar tekrar soruyorsunuz, amacınızı anlayamadım.İşçiden memura geçtiniz şimdi.Hep aynı soruyu soruyorsunuz, memurların toplu bir istifası olmadığı, memurluk hala saygın bir meslek olduğuna göre, memurlar işine gücüne devam ettiğine göre, soruda maksatlı olarak sözettiğiniz bir memur sefalet, kötü durum yok demektir. Bu ifadeler basınımızda abartılardır, memur işini gücünü, yetki ve sorumluluğunu,gelirini ve giderini biliyor ki devam edebiliyor. Tabii ki çalışan kesimlerin, bilhassa öğretmen, kolluk kuvveti, sağlık personeli gibi önemli hizmetleri yürüten memurumuzun şartlarını iyileştirme projelerimiz var ve sürecekte" diyor.
Röportaj da " benim memurum işini bilir " cümlesi Özal tarafından söylenmemiş, söylenmiyor, daha sonradan Bektaşi'nin "Ben baktım, kitapta namaz kılmayın deniyor" dediği gibi bir durumda var denilemez, harika bir uydurma yapmış gazeteci müsveddesi olan kişi.
Röportaj yayınlandığında, ara spot başlıklardan birisi "Benim memurum işini bili" oluveriyor. Buna gazetecilik, basın ahlakı, insan ahlakı diyen varsa, ahlak nedir, nasıl bir olgudur sormak lazım.
Bu yaptığı uydurma-yalan, darbımeselleşince, Özal 'ı eleştirmek için kullanılırken, aslında dürüst olmayan, kişiliğinde paranın herşeyden önce geldiği bazı memur zevatta kendisine dayanak, rahatlatıcı etki yapmış, ama bunu anlayacak kafa nerde Türkiye'de, bunu araştırıp irdeleyecek aydın nerde !
Şerefli bir basın olsaydı, içerisinde kapitalizmin, emek sömürücülüğünün daniskasını yapıp, sahte fotoğrafların altında düzmece haberler yapıp, aile içi cinayetlere sebep olup, sonra yeri geldiğinde topluma ahlak, insanlık, emek alınteri gibi kendisiyle ilgili olmayan değerlerden dem vurmaz, sahte duruşlarla " benim işçim, köylüm" sırt sıvayıcılığına girmezdi.
Yazınız populistdir, tüm kusurları bir döneme ve bizim genel hastalıklarımızdan olan "tek adam" a indirmek moduyla yazılmış, sık rastlanılan yazılardandır.
Bu "tek adam" masallarına göre, "tek adam" lar ülkeyi batırmış, "tek adam" lar ülkeyi satmış, "tek adam" lar meydan muharebelerini kazanmış, " tek adam" lar Türkiye'nin savaşa girmesini önlemiş, karneyle, tüm günlük sıralarla da alsak yediğimiz ekmeği onlara borçlu olduğumuz, "tek adam" lar bizi cennete sokmuş, günahlarımızdan pir-ü pak etmiş şeklinde, ideoloji ve öğretilere göre, tarihsel ve sosyolojik silsile olarak sürer gider.
Bilginize sunarım. Saygılarımla.
A. Erdem BULUT
Windows 7: Gündelik işlerinizi basitleştirin. Size en uygun bilgisayarı bulun.
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.