İdeolojik olmak- Mehmet BEKAROĞLU | ||
Sanıyorum bunu bazen bile bile yapıyor, yani düşünerek, hesaplayarak, bir taktik olarak kullanıyor bu kelimeyi ama çoğu kere "ideolojik" kelimesi refleks olarak çıkıyor ağzından. Sadece bundan hareketle bile Tayyip Erdoğan'ın siyasal kimliğinin şekillenmesi ile ilgili bir şeyler söylenebilir. Örneğin; Erdoğan'ın siyasal kimliğinde Türkiye sağının önemli şahsiyetleri Demirel ve Özal, hatta Kenan Evren'in izlerini arayabiliriz. Böyle bir benzetmeye hemen itirazlar gelebilir; bu insanlarla Tayip Erdoğan'ın ne ilgisi var denebilir. Ben de zaten Tayip Erdoğan bu insanlar gibidir, onlarla aynı şeylere inanıyor, onlar gibi yaşıyor demiyorum. Benzetmek sadece siyaset yapma biçimleri ile ilgilidir. Dün, Demirel ya da Özal'ın yaptığını yapıyor Erdoğan ve adamları. Tekel işçilerinin eylemini hiç tartışmıyorlar, bu insanlar ne istiyor, niçin Ankara'nın soğuğunda gece gündüz demeden sokaktalar diye sormuyorlar. "Bunlar ideolojik davranıyorlar" deyip geçiyorlar. Üniversite öğrencileri 6 Kasım gösterileri yapıyor, YÖK'ün, üniversite harçlarının kaldırılmasını istiyorlar. Başbakan ve adamları hiç sormuyorlar, dinlemiyorlar bu gençleri, yine "ideolojik" diye geçiyorlar. Doktorlar geleceklerini ilgilendiren bir yasa tasarısı ile ilgili görüş beyan ediyor, seslerini yükseltiyorlar, Başbakan ve adamları, "Bu adamlar ne istiyor, sağlıklarımızı emanet ettiğimiz bu insanların ne dertleri var acaba?" diye sormuyor, "ideolojik" deyip geçiyorlar. Çay üreticileri, fındık üreticileri, ayçiçeği üreticileri ya da buğday ve arpa üreticileri eylem yapıyor, meydanlara çıkıp bağırıyorlar, Başbakan ve adamaları yine "Bu insanlara ne oldu?" diye düşünmüyor, "ideolojiktir" deyip geçiyorlar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi itfaiye hizmetlerini özelleştiriyor, işsiz kalan insanlar sokaklara dökülüyor, hak arıyorlar, "Bu iş uzmanlık ister, kamu hizmetidir, kâr amacı güden taşeronların insafına bırakılamaz " diyorlar, Başbakan ve adamları "Bunlar ideolojik davranıyorlar" deyip kestirip atıyorlar. Aleviler kimlik taleplerini dillendiriyor, bunun için yüz binlerin katıldığı mitingler yapıyor, Başbakan ve adamlar "Bunlar Aleviler bile değil, ideolojik gruplardır" deyip geçiyorlar. Kot taşlama işçileri silikozisin tükettiği akciğerleri ile bağırmaya çalışıyor, gasp edilen sosyal güvenlik haklarının peşine düşüyorlar, Başbakan ve adamları "bunlar ideolojik" diye o tarafa bakmıyor bile. Hrant'ın dostları bir araya gelmiş "Adalet istiyoruz, gerçek katilleri bulun" diye bağırıyorlar, Başbakan ve adamları "Konuya ideoloji bulaştırdılar" diye uzak duruyorlar… "İdeolojik" sözü 'komünizmle mücadele' günlerinden kalmadır, yani oldukça eskidir, bir dönem önceye, soğuk savaş dönemine aittir. Komünizmle mücadelenin stratejisini çizenler 'ideoloji' kelimesini manipüle etmişler, ona din, mal-mülk ve hatta namus düşmanı anlamlarını yüklemişler ve muhalifleri halktan uzaklaştırmak için kullanmışlardır. Birisi ya da bir olaya "ideolojik" kelimesini iliştirdiklerinde onun sadece "komünist ve komünistçe" bir şey olduğunu söylemez aynı zamanda kötü, tehlikeli, vatan ve millet düşmanı olduğunu ima ederlerdi. Reel komünizm geri çekilirken bu kelimeye bir de "fuzuli, işe yaramaz, gereksiz" anlamları yüklenmiştir. Başbakan Erdoğan'ın bu kelimeyi bu anlamlarıyla bu kadar sık kullanması elbette ilginçtir. Kendisini yeni ve yenilikçi olarak takdim eden, yeni ve yenilikçilik üzerinden pirim yapan bir liderin böylesine eski, eskimiş, içi boşaltılmış bir kavramla konuşması, siyasetini bu eski kavramın üzerine kurması şaşırtıcı. Ne var ki bu yenilik ve yenilikçilik posmodern bir olgudur ve postmodern olanda da ironi hiç eksik olmaz. Ayrıca postmodern zamanlarda diğer bazı eski kavramlara ise hiç yer yoktur. Örneğin; dürüstlük, ölçü, insaf, tutarlılık gibi kavramlar çok eski ve rahatsızlık verici kavramlardır, bunlardan uzak durmak gerekmektedir. 'Sivil faşizm'i tartışıyoruz, bazı köşe yazarları Hükümetin giderek otoriter yöntemlere sarıldığını, bu durumun tehlike arz etmeye başladığını söylüyorlar. Otoriter yöntemlere gerek yok, faşizme de. Çünkü şimdi postmodern zamanlardayız; dili bozdunuz mu yeter. Erdoğan ve adamlarının yaptığı da budur. Ne kadar basit ama ne kadar etkili, değil mi? 'İdeolojik' bir tercihte bulunuyorlar, örneğin; inandıkları neoliberal politikaların gereği olarak itfaiye hizmetlerini özelleştiriyorlar, ihaleyi yakınlarına veriyorlar. Bu iş baştan sona ideolojik bir iş. İşçiler karşı çıkıyor, sendikalar, haklar konusunda duyarlı diğer kurum ve kişiler işçileri destekliyor. Sıkıntı verici bir durum; ideolojik tercihleri ve çıkarları çatışanların konuyu halkın hakemliğinde tartışmaları gerekiyor. Normalde böyle olması lazım; İtfaiye hizmetlerini satanlar, maliyet diyecekler, verimlilik diyecekler ve yaptıklarını savunacaklar. Buna karşı çıkanlar da kamu hizmeti diyecekler, çalışanın hakkı diyecekler, kazanılmış haklar diyecekler vs. Halk bir karar verecek. Demokrasi olduğuna göre hükümet halkı ya ikna edecek ya da halk hükümetin kararını değiştirmeye zorlayacak. Bu da olmazsa gelecek seçimde halk bu partiye değil öbür partiye rey verecektir. Beğenirsiniz beğenmezsiniz ama demokrasi böyle bir şey. Sivil faşist midir nedir bilmem ama Başbakan bunu yapmıyor; aksine çıkıyor ve "Bunlar ideolojik" deyip kestirip atıyor. İşi de bitiriyor. Gerçekten bitiriyor. Daha dün İtfaiyede Büyükşehir Belediyesi işçisi olarak çalışan genç bir hemşerimle tanıştım. Kendisine niçin işten çıkarılan arkadaşlarını desteklemediklerini sordum. "Sayın vekilim, bu konu bildiğiniz gibi değil, sen onların yanına gidiyorsun ama bunlar ideolojik" dedi ve ben küçük dilimi yuttum. |
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.