YOKSULLUK VE YOKSUNLUK // Ahmet Kılıçaslan Aytar

 
          YOKSULLUK VE YOKSUNLUK
 
            Türk vatandaşları pek çok mal ve hizmet için akıl almaz tutarlarda vergi ödüyor.
            Vergi sistemi içinde dolaylı vergiler; katma değer vergisi (KDV ), özel tüketim vergisi ( ÖTV ), özel işletim vergisi ( ÖİV )
 çok büyük bir yer kaplıyor.
            2010 'da, büyük kısmını işçi ve memurun ödediği gelir vergisinden 43 milyar TL.  hedeflenirken,
            Kurumlar vergisinden 20 milyar TL. bekleniyor.
            Sadece akaryakıt ve doğal gaz kullanımından beklenen ÖTV ise 30 milyar TL.dir!
            Bu tablo vergide adaletsizliği,  hayatın olumsuz etkilenmesini göstermesi bir yana giderek  sosyal devletin aşınımını belirliyor. 
 
             *
            Başbakan Erdoğan, alışveriş merkezlerinden şikayetçi küçük esnafa; 
            " Türkiye değişiyor. Artık gerçeği görün! İster kabul etsinler, ister etmesinler gerçek ortada. Sokak ortasında bakkal dükkânı
olayı... "  dedi.
            Ataması yapılmayan 310 bin  öğretmen adayı Platformu sorununu Ankara' da  " Duyun Bu Feryadı "  mitingine taşıdı.
            Erdoğan,  TEKEL işçileri eyleminin ideolojik  olduğunu söylüyor.
 
             *
            "İletişim ve Yüksek Bilgi " çağında ancak rafine üretim yapabilen ülkeler ve uyarlanabilen halkları  refaha ulaşıyor.
            Hükümetlerin  başarısı ardında  bir ülkenin niteliğini ; gerçek demokrasi ölçütleri, işsizlik, yoksulluk  ve eşitsizlikler ile
 mücadele ya da adil ve refah düzeyi daha  yüksek bir toplumun  inşası belirliyor.
            Demokrasi için onurlu ücret, fırsat eşitliği, herkese ve  üstelik iyi bir eğitim, sosyal adalet , sosyal güvenlik, sigorta  
olmazsa olmazı teşkil ediyor.
            Aksi halde, - işte aşağıda, Türkiye' de ki gibi  geleceği müthiş tehlikelere açık bir faso-fiso hükümet ve ülkesi oluşuyor.
 
            *
            Hükümetlerin  yanlış uygulamaları  birikimi sonucunda bu yıl  Türkiye' nin  dış açığının 25 milyar  dolar olması bekleniyor.
            2010 da  özel kesimin 41 milyar dolar  ,  kamunun 13 milyar dolar ana para ve faizini  ödemesi gerekiyor.
            Ya da  bu yıl Türkiye;  hepsi birlikte toplam 79 milyar dolara ihtiyaç duyuyor. 
            3 milyar doları birleşme ve satın alınma, 4 milyar dolarlık özelleştirme - haydi , 4 milyar dolarlık ta yatırım olsun !
            Toplam giriş 11 milyar dolar ediyor !
            Kalan açık 69 milyar dolardır! 
            Ya kamunun finansman açığı?
 
            *
            Türkiye' nin bir yıl içinde elde ettiği toplam gelirin % 5  ini en fakir 14 milyon insan paylaşıyor.
            En zengin 14 milyon insan toplam gelirden % 47  pay alıyor.
            Nüfusun 42 milyonu bir yılda elde edilen gelirin % 31 ile yaşarken, nüfusun  geri kalan 28 milyonu  % 69 uyla yaşıyor.
            Sistemin paçasından adaletsizlik ve eşitsizlik   dökülüyor. 
 
          *
            Türkiye, uluslararası ekonomik, siyasi, askeri pek çok anlaşma ile küresel ekonominin  ancak sömürülen ülkesi olmayı
 başarmış görünüyor.
            Elbette bu noktadan gerçek demokrasi  iletişiminin sağlanması mümkün olmuyor.. 
            Yetmez!  Giderek " işsizlik, yoksulluk  ve eşitsizlikle " mücadele ya da adil ve refah düzeyi yüksek bir toplum oluşmuyor.
            Türkiye; eko- politiğinde yapısal bir değişikliği sağlamadığı taktirde   bir  uyuşturucu müptelâsı  gibi  mütemadiyen
kanından ve canından  yiyiyor.
 
            *
            Oluşan  eğitimi kıt, mesleksiz, örgütsüz ve yoksul halk yığınları !
            Halkımız  bıkkın, hayattan umutsuz hale geliyor. 
            Hayattan, ülkesinden bağlantısı kopuyor, inancı, amacı, mücadelesi anlamsızlaşıyor.
            Yoksulluk ve yoksunluk her köşeye siniyor.
            İnsanlık ölüyor, toplumsal birlik yıkılıyor.
 
            *
            Sekizinci yılında Başbakan Erdoğan' ın Türkiye eko-politiğinde  yapısal bir değişiklik sağlayamayacağı anlaşılmıştır.
            Ya da onun  adil ve refah düzeyi yüksek bir toplum oluşturmak adına hiç bir ideali ve projesi dahi yoktur!
            O,  birliği bozulup- dağılan bu yapıyı  faşizan bir yönetimle çevrelemeyi düşlüyor.
 
            * 
            Ya muhalefet? 
            Mesela CHP?
            CHP;  piyasa mekanizmasını ve üretim araçlarının özel mülkiyetini reddetmiyor.
            Fakat piyasa mekanizmasının yarattığı sınıfsal ve bölgesel eşitsizliği önemsiyor,
            Piyasanın sosyal gelişimi ihmal eden, eşitsizlik yaratan sonuçlarına karşı önleyici  aktif politikalar uygulamayı planlıyor.
            Bu politika;  Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu' nun " Halka umud vaad etmeyen iktidar olamaz. Türkiye' de sol
 sorunu var.  Sol halktan ve sendikalardan koptu.   Türkiye' de CHP dışında sol öldü. Sol yok, sağımız güçlü bu yüzden sağa doğru
gidiyoruz.  Çünkü oy  alacağız, kimden alacağız? " söyleminin tıpkısıdır. 
            O halde CHP , hangi aktif politikalar ile   ağır piyasa mekanizması içinden  işsizlik, yoksulluk ve eşitsizlik mücadelesi 
 yapacak ya da herkes için adil ve refah düzeyi  daha yüksek bir toplum inşa edebilecektir?
 
            * 
            CHP;  " Liberal Sosyal  Demokrat " anlayışını yoksulluk ve yoksunluğa anlatabilmeli ve ikna etmelidir...
                         
              
           
         
         
         
          
      
 
 
 
   
 
 
                        
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com
 

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.