Birkaç gün önce, 14 Aralık Operasyonu sırasında Twitter’a “O Fethullah Gülen buraya gelecek!” yazdığı için yine paralellerin hedefinde o vardı. Twitter’dan ısrarla nasıl alınacağına, kendisine nasıl hesap sorulacağına dair aldığı tehditlerin üzerinden çok vakit geçmedi. 15 Aralık’ı 16 Aralık’a bağlayan gece yarısı evine doğru giderken yolculuk yaptığı belediye otobüsü üç sivil araç tarafından durduruldu. Zor kullanılarak yere yatırıldı. “Senin Cumhurbaşkanı’nı da Başbakanı’nı da tanımayız” cümleleri arasında araçlardan birine bindirildi. İçinde kimlerin olduğu belirsiz camları siyah filmle kaplı beyaz Renault ve diğer sivil araç başka bir yöne seyrederken diğer araç Köse’yi polis karakoluna götürdü. Evi adresi belliydi Köse’nin, kimse evine gitmedi. Kimliği üzerinde yoktu, zaten kimse kimliğini de sormadı. Neden zor kullandıklarını, üzerine abandıklarını sorduğunda, üzerinde bomba olabileceği, hakkında intihar eğilimi bilgisi olduğu söylendi. Jitem’i hatırlatan beyaz Renault’lar, siyah filmli camlar, otobüs durdurmalar... Efendim? 90’lar mı dediniz?
Ertesi gün Gaziosmanpaşa Adliyesi’ne getirildi Yakup Köse. İki gün önce Ekrem Dumanlı’nın dünya medyasına şov yapıp çarşaf çarşaf poz vermesini ne hikmetse engelleme gayreti göstermeyen polis, bir avuç gazeteciye Köse’nin bir kare fotoğrafını vermemek için kırk takla attı. Herkes biliyordu ne olduğunu, ‘dönemin Başbakanı’ Erdoğan’ı içeri atamayanlar, Yakup Köse’yi içeri alarak tatmin oluyordu. Köse “O Fethullah Gülen buraya gelecek!” dediği için cezalandırılıyordu. Onun çocukluğunu çalmışlardı, şimdi de çocuklarının çocukluğunu çalıyorlardı. Paralel yapı dönüp dolaşıp öfkesini ondan nasıl çıkartmaya çalışıyordu ama, tuz buz edemediği, sindirip tehdit ve şantajla kuklası yapamadığı sert bir kayaya çarpıyordu. Yargıtay’ın mahkumiyetini onadığı o meşhur 25 Aralık gününün ertesi günü Milat Gazetesi’nde kaleme aldığı köşe yazısında şöyle diyordu Köse: “Darbe davalarıyla ilgili olarak, “Bana dokunan bir yanı vardı, yaşlı başlı adamlar böyle orada hesap verince ciğerim yanıyor benim. Elimde bir imkan olsa, ben onların hepsine serbestsiniz derim” diyecek kadar ‘rikkat’li bir kalbe sahip olan ABD’de mukim emekli vaizin fetvasıyla bize işkence yapanlar, Noel’iniz kutlu olsun! Gün sizin gününüz, ama sadece bugün; ya yarın!” Metris’e doğru götürüldüğü arabaya bindirilirken de söylediklerinden vazgeçmiyor ve şöyle bağırıyordu Köse: “Fethullah Gülen gelecek, hesap verecek!”
Sadece onun yaşadıkları bile, paralel yapıya karşı yumuşama eğiliminde olan ve mücadelenin daha başlangıcında, 14 Aralık’ta mızıkçılık yapmaya başlayan herkese tokat gibi bir cevap aslında. Bunlar, Allah göstermesin, bir gün es kaza başarılı olursalar, gücü ele geçirdikleri an, aynı Mısır’da olduğu gibi, İstanbul sokaklarında kendilerine muhalif herkesi teker teker vurur, yüzer yüzer içeri tıkarlar.
*****
Yakup Köse, 28 Şubat döneminde 14 yaşında bir çocukken, katıldığı bir eylemde, televizyonda gördüğü ve anlamını bilmediği ‘İBDA-C selamı’nı yaptığı için gözlerine maske, başına çuval geçirilmek suretiyle basılan evinde gözaltına alınmış, tutuklanmış ve idam cezasına çarptırılmıştı Köse. İdam hükmünün bozulmasının ardından cezası 18 yıl 8 ay hapis cezasına çevrilmişti. 1999’da Bandırma Cezaevi’ne düzenlenen ‘Noel Baba Operasyonu’nda ‘askere karşı isyan’ ve ‘yangın çıkarma’ iddiasıyla suçlanmıştı. Bir kişinin hayatını kaybettiği, 10 kişinin yaralandığı Bandırma’daki Noel Baba Operasyonu’nda koğuştaki mescidi kaldırmaya çalışan jandarmaya direnen mahkumlara, cezaevinin çatısından molotof kokteyli ve biber gazı atılmasının ardından G3 silahlarla ateş açılmıştı. Geçiyorum bu operasyona çok benzeyen Hayata Dönüş Operasyonu’nun dillerden düşmeyip Noel Baba Operasyonu’nun pek çok kişinin hafızasında yer etmeyişini. Geçiyorum Hayata Dönüş Operasyonu’nun ardından tutuklulara açılan dava beş yıl önce düşerken Noel Baba Operasyonu’nun ardından açılan davanın peşini bu kez de paralellerin bırakmayışını... Geçiyorum düzenlenen operasyonun gaddarlığını, uygulanan orantısız gücü ve alçaklığını... Yakup Köse o gün hastalanmış ve hastaneye sevki gerçekleşmişti. Köse hastaneden cezaevine getirildiğinde, kapının önünde itfaiyeler vardı, yani içeride hareketlilik olduğu belliydi. Buna rağmen Köse, koğuşa ölüme gönderilmişti.
Köse’nin hastane kayıtları var. Köse’nin içeriye yani ölüme gönderilmesinin kamera kayıtları var. Ancak ortada söz konusu görüntülerin istenmesi talebini reddeden bir hakim de var. Tüm bunlar ortadayken adaletten söz etmek mümkün değil. 14 Aralık’a ‘rövanşizm’ diyenler, ‘intikam operasyonu’ diyenler, ‘basın susturuluyor’ diye bol keseden atanlar, ‘Tahşiyeciler’e gelince, Yakup Köseler’e gelince kafasını çevirenler, bu yıl da Noel’iniz kutlu olsun.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.