ANKASAM Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol: Türkiye, büyük İsrail projesine büyük darbe vurdu

ANKASAM Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, “Fırat’ın doğusuna yönelik gerçekleştirilen Barış Pınarı Harekatı’yla Türkiye, bölgede oluşturulmak istenen Büyük İsrail Projesi’ne büyük bir darbe vurmuştur.” dedi.

ANKASAM Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Barış Pınarı Harekatı ve uluslararası alandaki yansımalarına ilişkin açıklamalarda bulundu.

“Türkiye, Büyük İsrail Projesi’ne büyük darbe vurdu”
Yerli ve milli unsurlarla gerçekleştirilen Barış Pınarı Harikatı’na ilişkin değerlendirmelerde bulunan ANKASAM Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, “Türkiye’nin başlattığı Barış Pınarı Harekâtı en temelde terör koridorunu karşı yürütülen operasyonlar silsilesinin bir parçası. Dolayısıyla Türkiye güneyinde inşa edilmeye çalışılan terör koridoru ve bu anlamda Büyük Ortadoğu Projesi adı altında gerçekleştirilmeye çalışılan Büyük İsrail Projesi’ne büyük bir darbe daha vurmuştur. Dolayısıyla Barış Pınarı Harekâtı, İsrail’in ve ABD’nin uzunca bir süredir uygulamaya koyduğu daha çok bölge kürtlüğü üzerine inşa etmeye çalıştığı terör devletine ölümcül bir darbe anlamına geliyor.” şeklinde konuştu.

“Türkiye, ABD’ye ‘Kararını ver’ mesajını verdi”
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani’nin 25 Eylül referandumu ile gerçekleştirmeye çalıştığı ve uygulayamadığı Kuzey Irak’taki projeyi Türkiye’nin akamete uğrattığını hatırlatan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye çok net bir şekilde Barış Pınarı Harekâtı ile Büyük İsrail Projesi’ni büyük ölçüde akamete uğratmış vaziyette. Bir diğer husus; Amerika Birleşik Devletleri içindeki Türkiye konusundaki çatışmayı da derinleştirmiş vaziyette. Çünkü Türkiye bu hamlesiyle birlikte Amerika’ya ‘Kararını ver’ mesajını da verdi. Bu karar sadece Türkiye ve terör örgütü bağlamında değil de Türkiye ve İsrail’in bölgede yürüttüğü proje bağlamında idi. Amerika, bugün Türkiye ve İsrail’in bitmek bilmeyen talepleri arasında sıkışmış ve bu anlamda tercih yapmak zorunda kalacak bir devlet durumunda.

“Türkiye’nin doğrudan Esed ile masaya oturması mümkün değil”
Barış Pınarı Harikatı’nın uluslararası alandaki yansımalarını değerlendiren Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, şöyle konuştu:

“İsrail’den gelen tepkilere ve açıklamalara bakıldığında da Amerikan yönetiminin böylesi bir tercihe gittiğinden dolayı ciddi endişeleri var. Yine İran’ın tepkilerine bakıldığında, İran da kendine göre bir değerlendirme yapıyor ve bu süreçten duyduğu memnuniyetsizliği dile getiriyor. Rusya daha temkinle davranıyor. Zira Rusya burada sert bir tepki verdiğinde, şu an hassas bir süreçte ilerleyen Türkiye’nin denge politikasında Türkiye’yi farklı tercihlere itebileceğini kanaatinde. Dolayısıyla Rusya burada ihtiyatlı davranmak suretiyle Türkiye’nin Barış Harekâtı ile sahadaki pozisyonunu kuvvetlendirmesine şu an güçlü bir itiraz ortaya koymuyor. Sadece burada Esad ile bizi masaya oturtmak suretiyle, bu konuda birtakım çağrılar yaparak kafasındaki soru işaretlerini gidermeye çalışıyor. Fakat şu an Türkiye’nin doğrudan doğruya Esed ile masaya oturması mümkün değil.”

“Türkiye 100 yıllık oyunu bitirme anlamında Barış Pınarı Harekatı önemli”
Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda önemli bir mevzi elde etmeye çalıştığını belirten Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, “Bir sonraki aşama uzunca bir süredir yapılandırılmaya çalışılan bu terör devletini tamamen etkisiz hale getirmek olacak. İsrail’in Avrupa’nın temel endişesi de bu aynı zamanda Türkiye’nin hem Irak’ın kuzeyi hem de Suriye’nin kuzeyi bağlamındaki bu çıkışlarını aslında önümüzdeki sürece yönelik çok daha büyük bir adımın öncülleri olarak görüyor. Bundan sonra Türkiye burada pozisyon kazandığında Türkiye’nin yakın çevresinden başlamak üzere coğrafyasında çok daha etkili ve güçlü bir devlet olacağını bunlar öngörüyorlar. Temel korkuları ve endişeleri burada sadece 30 km değil, bu 30 km ile birlikte Türkiye’nin coğrafyasına çok daha güçlü bir şekilde dönmeye başlaması ve bunun en başta İsrail olmak üzere Batı’da ve Amerika içerisindeki Siyonist evanjelist kesimde oluşturduğu etkiler diye biz bunu nitelendirebiliriz. Yani Türk’ün ve Türkiye’nin coğrafyaya dönüşü ve bu anlamda coğrafya üzerinde oynanan 100 yıllık oyunu bitirmek için artık kendi sözünü söyleme vaktinin geldiğini ortaya koyması açısından bu operasyon önemli. Yani ‘Son noktayı ancak Türkiye, Türk milleti ve Türk ordusu biz koyarız’ diyor. Bütün bu tepkilerin altında bu iradeye ve bu kararlılığa karşı gösterilen tavır söz konusu. Türkiye’nin yüz yıl sonra tekrar dönüşünden rahatsızlar.” dedi.

“Tepkiler uzun bir süredir vardı”
Özellikle PKK/PYD terör örgütüne uzun bir süredir destek veren Batılı ülkeler tarafından Türkiye’ye harekat nedeniyle tepki gösterdiklerine dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, şunları söyledi:

“Bu tepkiler zaten uzun bir süredir vardı. Türkiye, 2016’dan itibaren Suriye’de operasyonu başlattı. Barış Pınarı Harekâtı önemli bir aşama nihai bir aşama değil, bunun altının çiziyorum. Cerablus, El Bab, Afrin sonrası bu sürecin bir diğer üst aşaması olarak karşımıza çıkıyor. Bugüne kadar operasyonlarımızı Fırat’ın batısı bağlamında yapmıştık, bugün de Türkiye bu operasyonları Fırat’ın doğusuna kaydırmış vaziyette.”

“Türkiye: ‘Yeni uluslararası sistemde ben de varım’ diyor”
Teröre destek veren ABD ve diğer Batılı ülkelerden gelen tehditlere Türkiye’nin kesinlikle boyun eğmeyeceğini hatırlatan ANKASAM Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, sözlerini şöyle tamamladı:

“Önümüzdeki süreçte bu Fırat’ın derinliklerine doğru olacak ve bu tepkiler daha da artacak ama Türkiye bu tepkilerden dolayı hiçbir şekilde geri adım atma taraftarı değil ve bununla ilgili olarak da çok daha öncesinden sayın Cumhurbaşkanı şunları söylemişti: “Biz her ne pahasına olursa olsun, her ne pahasına olursa olsun aynen bu ifade güneyimizde bir terör koridoruna müsaade etmeyeceğiz.” Bugün Türkiye hem Kuzey Irak’ta hem de Suriye’nin kuzeyinde sert ve yumuşak gücünü eş zamanlı olarak ortaya koymak suretiyle bu kararını devam ettiriyor. Aksi takdirde Türkiye sahada olmadığında yeni Suriye, yeni Irak, yeni Ortadoğu ve yeni uluslararası sistemde yerinin olmayacağı çok net bir şekilde biliyor. Dolayısıyla, yeni uluslararası sistemde varolabilmenin yolu öncelikle caydırıcı bir güce sahip olmanızdan ve sahadaki varlığınızdan geçiyor. Bugün Türkiye bunun yapıyor. Yani bu 30 km ile sınırlı değil, Türkiye: ‘Yeni uluslararası sistemde ben de varım.’ diyor, bu onun ayak sesleri, adımları.”

yeniakit.com.tr

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.