Ayasoyfa Camii, 86 yıl sonra yeniden ibadete açılıyor. Tarihçi Prof. Süleyman Kızıltoprak, yıllardır süregelen süreçle ilgili konuştu. Kızıltoprak, "Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kararname ile Menderes, Demirel, Türkeş, Erbakan ve Özal’ın hayalinde olup da başarmaları nasip olmayan Türk Milleti’nin bir hayalini daha gerçekleştirmiştir" dedi.
Ve 86 yıllık hayal gerçek oldu. Menderes'ten Demirel'e, Erbakan'dan Özal'a bir döneme damgasını vurmuş bütün siyasi liderlerin en büyük hayali olan Ayasofya'nın ibadete açılması, Danıştay'ın kararı ve Başkan Erdoğan'ın imzaladığı bir kararname ile gerçek oldu. Sabah'tan İsa Tatlıcan, sadece Türkiye için değil İslam dünyası için büyük önemi olan Ayasofya davasının 86 yıllık tarihini Mimar Sinan Üniversitesi Rektör Yardımcısı tarihçi Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak'la konuştu.
AYASOFYA TÜRK-İSLAM DÜNYASI İLE BÜTÜNLEŞMİŞTİR
- Hocam 86 yıldır bu konu tartışılıyor. Ayasofya neden bu kadar önemli?
Ayasofya bugün itibarıyla 481 yıl cami, 86 yıl müze oldu. Osmanlıdan günümüze 567 yıldır Türk egemenliğindeki bir ulu mabettir. Yaklaşık 1483 yıldır ayakta kalan dünya mimarlık tarihinin en önemli eserlerinden Ayasofya, Osmanlı ve Türklerle bütünleşmiş bir yapıdır. 1453'ten bugüne gerek İstanbul'da gerekse Osmanlı Devleti'nin sınırlarının uzandığı Afrika, Asya ve Avrupa topraklarında ihtişam ve estetik değer bakımından çok sayıda abidevi cami yapılmış olsa da Ayasofya'ya atfedilen önem ve değer bambaşkadır. Mimar Sinan'ın asıl formunu verdiği ama Ayasofya'dan etkilendiği açık olan kubbe tarzı Osmanlı devri ve hatta Cumhuriyet devri camii algısının merkezindedir. Ayasofya maddi unsurlarıyla, mimari özellikleriyle ve elbette manevi yönüyle Osmanlı ve Türk Milleti ile bütünleşmiştir.
AYASOFYA ARTIK BİR BAĞIMSIZLIK SEMBOLÜ
- Danıştay'ın son kararı ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile başlayan süreci nasıl yorumlarsınız?
10 Temmuz 2020'de Danıştay'ın aldığı kararla 1934 bakanlar kurulu kararı iptal edilmiş ve asli hüviyetine dönüştürülmüştür. Ayasofya Türkler için İstanbul'un ve fethin en önemli sembolü olan bir yapıdır. Türklerin egemenlik anlayışının tezahürü olarak hep ibadet edilebilen bir camii olarak varlığını sürdürmesi gerektiğine inanılan bir ulu mabettir. Türklerin en önemli karakteri bağımsızlıktır. Bu egemenlik ve bağımsızlık ruhu en zor şartlarda bile ortaya konulmuştur.
Bu ruh ile Kurtuluş Savaşı yapılmıştır. Ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde birçok olayda görüldüğü gibi, Türk Milleti ve onu temsil eden makamlar sınırları dahilinde hür ve egemen bir şekilde yaşamaya önem vermiştir. Ulusal ve uluslararası düzeyde önemli kararları alırken ve hür iradesini gösterirken başkaları buna ne der diye bir kaygı yaşamamıştır. Son olarak Yüce Türk Mahkemesi'nin verdiği karar sonrasında Cumhurbaşkanlığı makamının yayınladığı kararname de bu bağlamda egemenlik hakkının gereği açısından değerlendirilecek tarihi bir karardır.
BATI AYASOFYA'NIN KAYBINI HİÇ UNUTMADI
- Peki Ayasofya Batı için ne anlam ifade ediyor?
Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu'nun İstanbul'da inşa ettiği en büyük mimari yapı ve kilisedir. İnşa edildiği tarihten bugüne kadar yaşamıştır. Bu tarihi yapı tarih boyunca büyük tarihi olaylara şahit oldu. Doğu Roma yani Bizans döneminde imparatorlar taç giymiş, zaferler burada kutlanmış, büyük suçlular kilise dokunulmaz olduğu için buraya sığınmışlar, bu şehre gelip bu mabedi görenler hayranlıklarını gizleyememişlerdir. Tarihsel süreklilik içinde bu mekan Bizans zamanında bir saray kilisesi ve şehrin piskoposluk merkeziydi. Osmanlılar zamanında da bir saray camisi, Osmanlı padişahlarının Cuma namazlarını kıldığı bir cami, Mevlid, Regaip, Kadir gecelerinin kutlandığı bir mabed olmuştur.
AYASOFYA HER SEÇİMDE GÜNDEME GELDİ
- Ayasofya'nın müze olması konusunda o dönemde hiç tepki sesi yükselmemiş miydi?
Ayasofya hakkında müze kararı verilip uygulanmasından sonra, camii olarak kullanılması noktasında görüşlerini belirten çok sayıda yazar, ilim adamı, edebiyatçı ve siyasetçi vardır. Özellikle çok partili hayata geçtikten sonra sağ cenahta siyaset yapan liderlerin miting meydanlarında ve seçim toplantılarında değindikleri konuların başlarında bu konu gelmektedir.
ŞİİRLER, MAKALELER, KİTAPLAR YAZILDI
- O dönemde neler yazıldı Ayasofya ile ilgili?
Nazım Hikmet'in 857 şiiri. 1921 yılında yazılmıştır. Ama Ayasofya konusu açıldığında hatırlatılan bir şiirdir.
Necip Fazıl Kısakürek, "Türk'ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphe edenler, Ayasofya'nın da açılıp açılmayacağından şüphe eder" demiş ve her zaman bu konuyu gençlerin önünde dile getirmiştir.
Nihal Atsız "Dünyaya bir daha gelseniz, ne olmak isterdiniz?" diye sorulsa "Ayasofya'ya imam olmak isterdim" demiştir.
Büyük hocamız Halil İnalcık, "Batı, İstanbul'un fethini ve Ayasofya'yı hiç unutmadı" cümlesiyle konunun milli bir mesele olduğunu belirtmiştir.
Peyami Safa Ayasofya'nın açılması yönünde etkili yazılar kaleme almıştır.
AYASOFYA YAZILARI MAHKEMELİK OLDU
- Cumhurbaşkanı Erdoğan Ulusa Seslenişi'nde Osman Yüksel Serdengeçti'nin bir makalesinden dolayı yargılandığından bahsetmişti.
Evet, Osman Yüksel Serdengeçti 1952 yılında yazdığı "Ayasofya" başlıklı makale ile yargılanmıştır. Bu yazıyı iktibas ederek yayınlayan 13 dergi ve gazetenin sorumluları da aynı şekilde mahkemelerde ifade vermiştir.
Bu sırada Osman Yüksel'i savunan avukatlar Emin Akyüz, Arif Emre ve Sadık Emre'dir. Ayrıca Osman Yüksel'in hayatını kurtaran bilirkişi raporunu yazan Prof. İsmail Hakkı Baltacıoğlu'dur. Baltacıoğlu yazar Osman Yüksel'in bu yazıyı kaleme almasında Yunan matbuatında çıkan "Ayasofya Kilise Olmalı" şeklindeki yazılara cevap verme hedefini güzelce açıklamıştır.
İLK KEZ MENDERES DÖNEMİNDE GÜNDEME GELDİ
- Adnan Menderes'in ilk icraatı ezanın Arapça okunmasıydı. Menderes'in Ayasofya'yı camiye dönüştürmek gibi bir hayali de var mıydı?
Elbette Menderes devrinde gündeme gelen en önemli konulardan birisi de bu idi. Osman Yüksel'in makalesi de o dönemde yayınlandı. Necip Fazıl dergilerindeki yazıları ve MTTB gibi platformlarda gençlere seslenirken Menderes döneminden itibaren Ayasofya'yı gündemde tuttu. Necip Fazıl ile Menderes arasındaki yakınlık ilişkileri Yassıada'da gündeme geldi.
DEMİREL AYASOFYA KONUSUNDAN HEP ÇEKİNDİ
- Muhafazakar çevrelerin sürekli Süleyman Demirel'i Ayasofya konusunda çok sıkıştırdığını biliyoruz. Demirel'in Ayasofya'yı ibadete açmak gibi bir niyeti olmuş muydu?
Süleyman Demirel DP mirası üzerinde siyaset yapan değerli bir siyasetçidir. Ancak Sayın Demirel Ayasofya konusunda izleyenlerini ve takipçilerini heyecanlandıran konuşmalar yapsa da o günün Soğuk Savaş Devri koşullarından ve Menderes'in başına gelenlerden etkilenmiş bir politikacı olarak bu yönde tabandan gelen talepleri fiilen gerçekleştirme iradesi gösterememiştir.
ERBAKAN AYASOFYA MİTİNGİ DÜZENLEMİŞTİ
- Ayasofya denilinde akla gelen isimlerin başında hiç şüphesi Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan gelir. Erbakan neler yaptı Ayasofya'nın ibadete açılması için?
Erbakan da hemen her seçimde Ayasofya konusunu gündemde tutmuştur. Kısa süren koalisyon hükümeti sırasında hükümetin büyük ortağı ve Başbakan Bülent Ecevit'e bu soru sorulmuştur. Gazeteci Ziyad Ebuzziya'nın yazdığına göre Ecevit olumsuz cevap vermiştir. Necmettin Erbakan Ayasofya adına mitinler yapmış hatıra rozetler bastırarak kamuoyunun beklentilerini paylaştığını açıkça göstermiştir. Bu mitinglerde Erbakan'ın hemen yanında bulunan ve o günlerde 20'li yaşlarda olan Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan vardır.
MENDERES, ERBAKAN, DEMİREL, TÜRKEŞ VE ÖZAL'IN HAYALİYDİ
- Arşivleri taradığımızda Turgut Özal'ın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde dönemin gazetelerinde Ayasofya'nın hep gündemde olduğunu görüyoruz. Tüm iktidarların hayaliydi diyebilir miyiz?
Bugüne gelene kadar özellikle çok partili sisteme geçildikten sonra Menderes, Demirel, Özal ve Erbakan gibi liderlerin Ayasofya konusunda belli bir duyarlılık sahibi oldukları görülmektedir. Ancak, şu veya bu nedenle bu konuda nihai dönüşümü sağlamak noktasında iradelerini ortaya koyamamışlardır. Menderes ezanı Arapçaya çevirerek milletimizin gönlünde büyük bir yer edinmiştir. Turgut Özal Hünkar mahfilini ibadete açarak milletin ve kendisinin hayalinin bir kısmını ancak gerçekleştirmiştir. Esasen Cumhurbaşkanı Erdoğan Menderes, Demirel, Türkeş, Erbakan ve Özal'ın hayalinde olup da başarmaları nasip olmayan Türk Milleti'nin bir hayalini daha gerçekleştirmiştir.
Bu adımı milli iradenin tecellisi olarak görüyoruz. Türk Milleti adına karar veren Tük Mahkemesi Danıştay 10. Dairesi'nden çıkan bu karar ve siyasi iradenin hemen ardından gerekli düzenlemeyi içeren kararnamesi, "Egemenlik Milletindir" ilkesinin en açık tezahürüdür.
AYASOFYA ULUSLARARASI HUKUKU İLGİLENDİRMEZ
- Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi ile Türkiye imajının uluslararası kamuoyunda zarar göreceğini düşünüyor musunuz?
Bu kararın uluslararası hukuku ilgilendiren bir yönü yoktur. Azınlık hukukunu ilgilendiren bir tarafı kesinlikle yoktur. Türkiye'nin altında imzası bulunan uluslararası antlaşmalara aykırı bir yönü de katiyyen yoktur. Ayrıca uluslararası kamuoyunun bu konuda duyarlılık göstermesi anlaşılabilir sebeplere dayanmaktadır. Uluslararası toplum bir kez daha tanık oldu ki Türkler kendi egemenlik haklarını hür iradeleriyle kullanmıştır. Bu hakkı kullanmak, hür iradesini ortaya koymak bir karakter meselesidir. Bu din veya dindarlık meselesi değil, bilakis egemenlik beyanıdır. Bu karar ile Ayasofya gerçek karakterine kavuşmuştur.
KURTUBA'YI NİYE MÜZE YAPMIYORLAR?
- Yurtdışından çok fazla tepki beklerken içerideki bazı çevrelerden itiraz seslerinin daha fazla yükseldiğini görüyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu konuda Türkiye'ye söz söyleme hakkını kendinde görenler, niçin İspanya'da bir zamanlar camii olan şimdi ise Kurtuba Katedrali olarak adlandırılan eserin de müze yapılmasını talep etmiyorlar. 711 ila 1492 yılları arasında İspanya'da yaşayan Endülüs mirasından geriye ne kalmıştır? Yaklaşık 8 asır yaşayan bir medeniyetten geriye kalan nedir? Temsili olarak bile bir eser bırakılmamıştır. Batı, UNESCO, vb. çevreler bunun şikayetini etmiyor. Bu bağlamda Osmanlı coğrafyasında bugün Türkiye'nin sınırları dışında kalan topraklardaki Türk İslam eserleri için de yer yer duyarsız yer yer ise bilinçli bir tahribatın yapıldığı bilinmektedir. Ama bütün bunları biz dile getirdiğimiz zaman sorumluluk adına ve öz eleştiri adına bile cevap çok az geliyor. Bu karar ile Türkiye egemenlik alanına sahip çıktığını göstermektedir. Özgürlük karakterini sergilemiştir aslında. Zira, hiçbir dış güçten kimseden bir destek bir yardım bir kollama beklemeden bu karar alınmıştır. Sadece Türk Milleti'nin iradesine bakılmıştır. Bu ülke Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ülkesidir, bu ülke Türklerin ve Müslümanların ülkesi ve bu hal üzere 1000 yıldır tarihin öznesi olarak Türkler bu coğrafyada yaşıyor. Bundan sonra da böyle yaşamak istediklerini sevinçle göstermektedirler. Aslında bu kararın tezahür eden yönü budur.
KAYNAK: SABAH
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.