Yusuf Kaplan Yeni Şafak Gazetesi'ndeki köşe yazısında, son dönemlerde İslam coğrafyasında mezhepsel nedenlerle yayılmacı politika izleyen İran'a yer verdi. Kaplan 'Söylemlerine bakmayın siz Batılı emperyalistlerin! İran, Batılıların en büyük gizli müttefikidir! İran’ı hedef tahtasına yatırıyor olmaları da İran’ın önünü açacak bir stratejinin ürünüdür: İran’ı mağdur ve mazlum konuma düşürerek, İran’ın tepki vermesini, bağırıp çağırmasını, böylelikle Müslümanların haysiyetini İran’ın temsil ettiği algısını oluşturmak istiyorlar!' diyerek çarpıcı bir analizde bulundu.
İşte bahsi geçen o yazı:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, faizlerin yüksek olması ve yüksek kalması için çırpınan faiz lobisine sert eleştiriler yöneltince, faiz lobisi karşı atağa geçti. Dövizi patlattı. Amerikan doları 13.50 TL’ye fırladı bir anda!
Türkiye’ye faiz lobisinin sahibi küresel sistemin ağababalarının önünde diz çöktürmeye çalışıyorlar!
ÇIBANBAŞI!
Mesele sadece faizle ilgili değil. Mesele Türkiye’nin iktisadî bağımsızlığıyla, dolayısıyla bölgesel bir ekonomik blok oluşturma programıyla ilgili.
Son çeyrek asırda, hatta 30 küsur yıldan bu yana bölgeyi kan gölüne çevirdiler, haritaları yeniden çizdiler. BOP’u adım adım hayata geçiriyorlar! Arap dünyasını paçavraya çevirdiler! İslâm dünyasını boğmak istiyorlar!
BOP’da belirtilen her yeri işgal ettiler, her lideri devirdiler, her ülkeyi çökerttiler! İran hâriç! İran’a dokunmadılar ve dokunmayacaklar da!
Söylemlerine bakmayın siz Batılı emperyalistlerin! İran, Batılıların en büyük gizli müttefikidir! İran’ı hedef tahtasına yatırıyor olmaları da İran’ın önünü açacak bir stratejinin ürünüdür: İran’ı mağdur ve mazlum konuma düşürerek, İran’ın tepki vermesini, bağırıp çağırmasını, böylelikle Müslümanların haysiyetini İran’ın temsil ettiği algısını oluşturmak istiyorlar!
İran’la danışıklı dövüş oyunu oynanıyor!
Batılılar, aslâ Iran’a zarar vermezler. Verirlerse kendi bindikleri dalı kesmiş olurlar!
İran, İsrail’den sonra tıpkı Suudlar gibi bir çıbanbaşıdır İslâm dünyasının kalbinde.
Batılılar görünüşte İran’ı hedef göstererek gerçekte İran’ın önünü açıyorlar ve mağdur durumuna düşürerek İslâm dünyasını İran’ın temsil ettiği imajını oluşturmaya, zamanla da bu imajı gerçeğe dönüştürmeye çalışıyorlar!
OMURGANIN ÇATIRDAMASI!
Sünnîler, İslam dünyasının omurgasıdır. Sünnilerin büyük darbe yemesi, zayıflatılması, Şiiliğin güçlendirilmesi, İslâm dünyasının bir daha aslâ belini doğrultamaması be ayağa kalkamamak sonucunu doğuracaktır.
Batılıların asıl hedefi, gerçek düşmanı İran değil, Türkiye’dir. Türkiye’dir çünkü bin yıldır İslam dünyasının kaderini Türkler şekillendiriyor. İslam dünyasının durdurulmasının tek yolu ve İslam dünyasının yeniden ayağa kalkmasının önüne geçebilmesinin tek şartı Türkiye’nin İslami bir yörünge etrafında toparlanmasını imkânsızlaştırmak ya da en azından alabildiğine zorlaştırmaktır.
Türkiye’nin toparlanmasının ve ayağa kalkmasının birkaç şartı var.
Her şeyden önce Türkiye’nin birliğinin, dirliğinin, kardeşliğinin korunması Türkiye ayağa kalkmasını kolaylaştıracaktır.
İkinci olarak, Türkiye’nin maddî olarak büyümesi özellikle de savunma sanayisinde büyük adımlar atması, Türkiye’ye yönelik işgal ve saldırı girişimlerini püskürtecektir.
Üçüncü olarak, Türkiye’nin manevî olarak güçlenmesi, dünyaya yeniden diriltici ve kendine getirici güçlü ve köklü bir medeniyet fikrini armağan etmesine imkan tanıyacaktır.
Türkiye, yirmi yıllık AK Parti iktidarları süresince ekonomi-politika’sındaki yönetimini bağımsızlaştırmayı başardı ve vampir gibi çalışan, ilişki kurduğu ülkelerin kanını emen küresel finans örgütü IMF›ye bağımlı bir ekonomi olmaktan kurtardı Türk ekonomisini.
Dış siyasetini de, sadece Batı-bağımlı olmaktan kurtardı. Çok eksenli, çok yönlü bir dış politika izlemeye başlayarak, zaman zaman eksen ülke potansiyeline sahip bir ülke görünümü almayı başardı.
İSTİKLAL VE İSTİKBAL MÜCADELESİ
15 Temmuz saldırısının püskürtülmesinden bu yana gerçekleştirdiğimiz her askerî harekât başarıyla sonuçlandı; önceden olduğu gibi içerideki hainlerin düşmanlarımıza istihbarat ve askerî harekât bilgilerini sızdırmaları nedeniyle fiyaskoyla sonuçlanmadı.
Türkiye’nin gerçek istiklal ve istikbal mücadelesi 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra gerçekleştirilen Fırat Kalkanı harekâtıyla başladı fiilen. İpler ilk kez iktidarın eline geçmeye başladı, kısmen de olsa.
Dahası, Türkiye, bu süreçte savunma sanayisinde devrim niteliğinde adımlar attı.
Pandemi süreci her yeri olduğu gibi Türk ekonomisini de vurdu.
Özellikle pandemi sürecini fırsat bilen emperyalist ülkeler ve onların yerli şebekeleri Türkiye’de önce ekonomik, sonra da sosyal ve siyasi kaos oluşturacakları ortamı inşa etmek için kollarını sıvadılar.
Türkiye’de görünür gelecekte bir askerî darbe tehdidi olmayacak, sosyal ve iktisadî darbe olacak.
Türkiye’de ülkenin ekonomisinin dibe vurmasını iştahla bekleyen ürpertici bir muhalefet var. Allah onlara fırsat vermesin.
Bu tür dışarıdan tezgâhlanan oyunlara karşı hükûmetin sürekli teyakkuz hâlinde olması ve ekonomik açıdan beli kararları yoksul kitlelerin kucaklanması, kendi hallerine terkedilmemesi gerekiyor.
Türkiye’de şu aşamada askerî darbe olmayacak gibi görülüyor. Ama iktisadî ve sosyal darbe yapacakları anlaşılıyor. Gizli ve asıl derin darbe bu.
Küresel örgütler ve şebek-e-leri tarafından tezgâhlanan, her alanda fahiş fiyatlar oluşturarak, ülkeyi gizlice derin bir kaos ortamına sürükleyerek hayatı cehenneme çevirmek ve yaşanılamaz hâle getirmek istiyorlar.
Bu süreçte sosyal medya tam bir savaş alanı olarak kullanılıyor!
Çok tehlikeli bu.
Vesselâm.
YENİ ŞAFAK - YUSUF KAPLAN
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.