Çağdaş yaşamcı, modernistlerin çocukları babasız, kadınları kocasız kaldı…

Karşı konulamaz bir virüs gibi yeryüzünü istila eden modernitenin sunduğu yaşam biçiminin insana getirisinin sadece yalnızlık ve mutsuzluk olduğu, modernizmin tüm havarileri tarafından birer birer ikrar ve itiraf ediliyor. Son zamanlarda köşe yazılarında, “Bari bu yaz sevgili yapalım.” “Yavrum senin baban kim?” gibi, trajik başlıklara rastlıyorsunuz.

Birey üzerine kurulan; iyi, güzel, olması gereken diye sunulan bu yaşam biçimi geleneğe karşı koymayı hedef olarak benimsemiş ve gerçekten de bir çığ gibi yayılarak benimsenmişti.
Hedonist tatminlerle, günü kurtarma, egoya tapınmayı öne çıkararak, insan için asıl olan ne varsa eski ilan ederek sürekli değişim ve dönüşümün sonucu, geri dönülmez karşı konulmaz bir çaresizlik yalnızlık ve mutsuzluk olmuştur.

Geleneksel aileden, kendi anne-baba ocağından kopmuş bir şekilde uzaklaşmış kendi çekirdek ailesini de kuramamış, genç kadınların sayısı her geçen gün artmak da. Tek eşlilik ve sadakat, günümüz insanı için artık sadece ütopya olmuş, bir yastıkta kocayan, birbirine yaslanarak paylaşarak yaşlanan çiftler görmek, maalesef çok eskilerde kalmıştır.

İnsanlar aile kurmaya özendirilecek yerde, başka bir çözümsüzlük ve açmazlık olan sperm bankaları, çözüm olarak sunulmakta böylece sorunlar katlanmaktadır. Bu durum tıpkı Kur-an’ı Kerim de susuzluktan kavrulan insanların, asit gibi içlerini yakarak eriten irinli suyu sonucu bilerek çaresiz bir şekilde bir daha, bir daha içmelerinin tasvir edildiği o çok trajik sahneye benzemektedir.

Allah’ın vaaz ettiği düzeni elinin tersi ile iterek, insanın kendi iyiliğine sandığı kurduğu düzenlerin yine kendine bir faydası yok. Kadın hakları ve özgürlükleri diye çıkarılan alâyiş ve nümayişler sonucu aile yapısı tamamıyla sabote edilmiş, bu hareketler ve sonuçları kadının mutsuzluğuna ve yalnızlığına sebep olmuştur. Bu yalnızlıkların ve mutsuzlukların, kadın hayatını hiçe sayan töre cinayetlerinden bence bir farkı yok; hatta bir başka versiyonu gibi. Her halükârda olan kadına ve çocuğa oluyor. Cehaletin hüküm sürdüğü toplumlarda töre adı altında ezilen, utanılan yok edilmeye çalışılan kadın, gelişmiş diye adlandırılan toplumlarda modernizm adına kullanılmış ve terk edilmiş, yalnızlığa mahkum edilmiş vaziyette. Az gelişmiş toplumlarda, karnında ya da kucağında bebeği ile, yine bir çocuğun eline silah verilerek öldürülmeye çalışılan kadın, gelişmiş toplumlarda da, evlenip yuva kuracak erkek bulamayarak, çocuk hasretini sperm bankalarıyla gidermeye çalışıp, tek başına çocuk yetiştirmeye zorlanıyor… Toplum evrim geçirdi kadın ve çocuk problemi, bir sarmal gibi dönüp dolaşıp devam etmekte. Sahne ve dekor değişti belki ama kadının problemi değişmedi.

Bu toplum düzeni içinde erkekler, adeta aldatma ve ihanet etme zorunluluğundaymış gibi serkeş ve gerçekte tatminsiz ve zavallı bir perişanlık sergilerken, kadınlarda artık güvenini kaybettiği için hep huzursuz, sevgisiz bir hırçınlık ve başkaldırı içinde…
Necip fazıl Kısakürek bir şiirinde: “Eşini kaybetmiş herkes eşinde.. İçinizde yiv yiv derinleşin de, çıksın karşınıza en yakınınız.” Demişti. Son iki mısraı elbette bu yazının konusu değil, orada ki mana için erbabı, ehline kitaplar dolusu yazmış ama “eşini kaybetmiş herkes eşinde” mısraı bence çok manidar.

Bu “sen sensen; ben de benim” bayrağı elinde, kibir gurur abidesi haline gelen, birey olma adına, fedakârlık ve özveri hasletlerini unutmuş ya da sadece kullanılmak olarak algılayan insanların neyi nerede kaybettiğini ne güzel söylüyor. İnsanın, sosyal ve duygusal dünyası için olmazsa olmaz olan aile bağlarını ve birliğini topa tutup talan ederken kendi bindiği dalı kesen adamla ne farkı vardır.

İblisi Hakkın huzurundan lanetleyerek kovduran kibir ve enaniyet bu günün insanını da sevgi ve şefkatten mahrum ederek, dünyasını zindana çevirmektedir. Bitkilerin sebzelerin meyvelerin genleri ile pervasızca oynayan zihniyet toplumunda genleri ile oynayarak aile mevhumunu yok ederek bir açmaz yaratılmıştır. Sperm bankası ile üreyecek nesli nasıl bir sosyolojik ve psikolojik sorunlar bekliyor, henüz tam olarak ön görülemese bile, bir kaos ve bunalım olacağı aşikardır. İnsan modernizm adına fıtratına aykırı kürek çekmeye devam ettiği müddetçe mutlu olamayacaktır…

Handan Özduygu

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.