Sovyetler Birliği'nden 400, ABD'den de 4 atom bombasının çalındığı iddia edildi. Evrak çantasına sığacak büyüklükteki bombalar Nagazaki’ye atılandan yüz kat daha güçlü ve...
Vatan gazetesi yazarı Zülfi Livaneli'nin yazısına taşıdığı iddialar...
Çantalar içinde 404 atom bombası
Son günlerde iç siyasete kilitlenen gündemimize uzak bile olsa, belki bazı ilgilenenler olur diye bunlardan söz etmek istiyorum.
Harvard Üniversitesi’nden aldığım bir konferans daveti üzerine üç günlüğüne Boston’a gidip geldim ve tahmin edeceğiniz gibi, konuşma yapmanın yanı sıra bu bilim kurumunda çok ilginç kişilerle konuşma ve onları dinleme olanağı buldum.
Son günlerde iç siyasete kilitlenen gündemimize uzak bile olsa, belki bazı ilgilenenler olur diye bunlardan söz etmek istiyorum.
Önce en çarpıcı olanından başlayayım:
Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle, sistemin tekrar kontrol altına alınması arasında geçen otorite boşluğu döneminde bu ülkeden 400 atom bombası çalınmış.
Bunlar birer evrak çantasına sığacak büyüklükte bombalar ama her birinin Nagazaki’ye atılandan yüz kat daha fazla tahrip gücü var.
Uzmanlar, bu bombaların gümrüklerdeki x ışını cihazları tarafından da görülemediğini söylüyor.
Harvard çapındaki bir üniversitede yapılan resmi bir konuşma olmasa insanın inanası gelmiyor ama Amerika’dan da dört bomba çalınmış durumda.
Yani dünyada şehirleri yok edebilecek 404 adet bomba birilerinin elinde.
Bir kısmının Bin Ladin’in elinde olduğundan kuşkulanılıyor.
Çünkü hazret birkaç yıl önce yaptığı bir açıklamada “Elimizde İslam bombası var!” demişti.
Hükümete de danışmanlık yapan uzman profesörler diyor ki: “Bu konuda ne yazık ki elimiz kolumuz bağlı. Birisi Washington’u uçurmayı aklına koyarsa eline bir çanta alıp gelerek bunu yapabilir.”
Sonra bu çaresizliği şu sözlerle daha da vahim hale getiriyorlar:
“Bu durumda, bomba patladıktan sonra neler yapabilecekleri konusunda halkı aydınlatmaktan başka çare yok. Böyle bir durumda herkesin aklına kaçmak gelir. Sakın bunu yapmayın. Evin bodrumu gibi bir yerlere girin, kapıları sıkıca kapatın. Yeme içme derdine düşmeden en az üç gün orada bekleyin. Sonra da kaçabildiğiniz kadar uzağa kaçın. Belki üç ay yaşama şansınız olur.”
Amerika’nın beyni sayılan bir üniversitede açık açık söylenen bu sözler ülkedeki korkunun ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
Böyle bir dönemde Bush gibi her türlü çılgınlığı yapabilen birisinin görevde olması, tehlikeyi daha da artırıyor.
Çünkü Bush Orta Doğu’daki dengeleri giderek daha da çözülemez hale getirmekte.
***
Kendimle ilgili olduğu için epey tereddüt ettim ama sonunda bir Harvard profesörünün Bush şakasını aktarmaktan alıkoyamadım kendimi.
Harvard’ta konuşma dışında Mutluluk filmi de gösterildi. Harvard Film Arşivi’ndeki gösteriden sonra gelen soruları cevaplandırırken, kitabın orijinali ile İngilizcesi arasında fark olup olmadığını soran bir izleyiciye “Evet var!” dedim. “Amerika’daki yayınevi kitabı ortalama Amerikalı da anlasın diye basitleştirdi.”
Bunun üzerine Lenor Martin adlı Harvard profesörü espriyi patlattı: “Demek ki Başkan Bush da kitabı okuyabilir artık.”
Bilmem, salonda müthiş bir kahkaha ve alkış patladığını belirtmeme gerek var mı?
***
Şaka bir yana ama bu bomba işi sahiden ciddi. Bilim adamlarının sunuşlarını dinlerken sırtınız ürperiyor.
Diyeceksiniz ki bizim o kadar çok sırtımızı ürperten konu var ki, varsın bir de bu olsun.
Ama benim anladığım kadarıyla dünya diken üstünde.
Vatan
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.