''CIA AJANLARI TARAFINDAN KAÇIRILAN MÜSLÜMANLAR VE TÜRKİYEDE CIA OPERASYONLARI''


Hakka Yürüyüş Dergisi Editörü Mustafa Seyfullah Kılıç'ın, İHADER başkanı avukat sayın Osman Karahan ile yaptığı çarpıcı röportaj,

Osman Karahan kamuoyunda genelde müslüman tutuklu ve hükümlülerin avukatlığını üstlenmesi nedeniyle tanınıyor. Avukatlık mesleğini bu yönde kullanmayı tercih eden Karahan tutuklu ve hükümlülerin ve İnsan hakları ihlallerine maruz bırakılan insanların haklarını aramaları için kurulan İHADER’in (İnsan Hukukunu Koruma Derneği) başkanlığınıda yürütüyor. Dernek İslami normlar içerisinde hareket ediyor ve Türkiyede müslüman camia arasında bir ilk olma özelliğine sahip. Dernek resmi sitesinde yayınlanan ve oldukça ses getiren ‘’CIA Türkiye operasyonları’’ ile alakalı haber dikkatimizi çekti. Yoğun gündem arasında kaybolup giden ama oldukça önemli bir haberdi bu, bağımsız bir ülke iddiasındaki Türkiye’de başka bir ülkenin İstihbarat örgütü hiçbir engelleme ve hukuki prosedüre maruz kalmadan operasyonlar yapabiliyor ve hukukla alakası olmayan bu eylemler neticesinde bir çok müslüman sığındığı Türkiyeden kaçırılıyor işkence merkezlerine götürülüyor ve bazılarıda teslim edildikleri üçüncü ülkelerde öldürülüyordu. Bütün bu hukuksuzluğun merkezindeki örgüt CIA iddiaya göre Türkiye’de bu operasyonlarını hiçbir engellemeye maruz kalmadan devam ettiriyordu.


Bu konuyla alakalı olarak bir söyleşi yapmak ve dergimiz okurlarını bu konuda bilgilendirmek gayretiyle İHADER’in kapısını çaldık ve sayın Osman Karahan ile bir röportaj gerçekleştirdik.


M.Seyfullah Kılıç : Bu kişilerin kaçırılmalarına sebeb olan şey nedir açıklarmısınız ?


Osman Karahan : Ekserisi Arap asıllı olan bu insanlar öncelikle Müslüman ve cihad ehli kimselerdir. Hatta bazıları Avrupada ikamet eden Arap asıllı Müslümanlardır. Afganistanda İslam devleti kurulduğunda buraya hicret etti bu insanlar, Abd nin saldırıları sonucunda aileleri ile birlikte İran ve Türkiye ve Pakistan gibi geçiş ülkelerini kullandılar. Pakistanda bu tip aileler tabii şartlar gereği orada bürokrasi anlayışının olmaması giyim kuşam şekli gibi nedenler , Türkiye’deki gibi Müslüman görünüşlü insanların durumları gibi takibat ve aramaya tutulmamaları ve benzeri şartlar nedeniyle Abd’nin Pakistanda normal yaşayan yabancı bir müslümanı yakalaması çok zordur. Orada ancak silahlı eylem yapan yabancılara karşı baskın söz konusu olabilir. Bu kişilerinde zaten böyle bir eylemi yoktur. Tamamen haksız suçlama ve Müslüman camiaya gözdağı verme amaçlı sindirme operasyonlarıdır. Bu Müslümanlar sadece cihad ilan edilmiş olan cephelerde işgal altındaki Müslüman kardeşlerine yardımları ve ilgileri vardır. İkinci geçiş ülkesi olan İran’a gelince , İran’da Abd ve İsrail gibi ülkelerin istihbarat yada operasyon imkanları zordur . Çünkü İran , Türkiye gibi Abd poltikalarına bir ileri karakol yada üs değildir. Sonuçta bu hicret ve cihad ehli Müslümanları , Abd nin tek avlayacağı yer Türkiye’dir. Onun için 400 kişi CIA örgütü tarafından Türkiyeden kaçırılmıştır.


Kılıç : Bazı Avrupa ülkelerinde aynı şekilde kanunsuz bir biçimde operasyon yapılması ve kaçırılma olayları olması sebebiyle, sözkonusu ülkeler operasyona katılan CIA ajanları hakkında tutuklama kararı çıkarmaya ve ABD ye uyarı vermeye kadar varan tavırlar sergilediler. Peki Türkiye’nin resmi tavrı ne olmuştur?


Karahan; Türkiye’nin tutumu üzülerek söylüyorumki tam bir ileri karakol vazifesi görmektedir. İstanbulda kaçırılan Müslümanların Beşiktaşta MİT binasında Abd’liler tarafından , Ankarada yakalananların ise bölgede açılan FBI bürosunda sorgulandıkları sağlam kaynaklardan tarafımıza ulaşmıştır. Arap ülkelerine verilenler ise elçilik ve ofislerinin dokunulmazlık zırhı korumasında olan mekanlarında sorgulanıyorlar. Bakın ismini vermek istemiyorum ama bir tv kanalının müdürü olan şahıs bana şunları söyledi ; ‘’Beşşar Esad ve Müşerrefe , Tayip Erdoğan gibi olun tavsiyesi Abd’liler tarafından verilmiştir’’ dedi. Yani bu durumu daha doğrusu hükümetin bu durum karşısındaki resmi tutumunu açıkça gösteriyor. Abd’liler karşısında tam bir teslimiyet ve işbirliği politikası mevcuddur.


Kılıç: Peki yeri gelmişken sorayım siz bir avukatsınız , CIA’in Türkiyede operasyon yapmasının hukuki durum açısından değerlendirmesi nedir.?


Karahan : 2004’te Abd’nin İslam ülkelerindeki istihbarat politikası tamamen değiştirildi ve Abd bu ülkelerin istihbaratına güvenmediklerini 11 Eylul olaylarının , bu istihbarat örgütlerinin kendilerine yeterince hizmet etmemeleri samimi çalışmamaları sebebiyle olduğu söylendi. Bu ülkelerle istihbarat anlaşmalarını yenileme yoluna gittiler. 2004 anlaşmasına göre Abd yerli istihbaratlardan taşeron hizmet almaktan vazgeçti ve o ülkeden doğrudan personel istihkam ederek operasyon yapmaya başladılar. Abd Türkiye’ye şunu söyledi. ‘’Sizin istihbarat teşkilatınız Abd aleyhtarı faaliyetlere ne kadar bir zaman , insan , malzeme harcaması , finansman harcaması yapıyor ise bu orandaki gerekli insan malzeme ve finansman unsurunu doğrudan ben istihkam edeceğim ‘’dedi . Ve şu anda Abd diplomatik ve askeri yetkilileri Türkiye’deki askeri üslerinde resmen CIA’ e işe alma görüşmeleri yapıyor. Doğrudan bir Türk askeri emniyet yetkilisi , işadamı, yada sokaktaki adamla iş sözleşmesi imzalıyorlar. Bu yeni stratejiye göre aslen Türk olan ve doğrudan ABD ye çalışan CIA ajanları , FBI’nin Ankara’daki bürosunun denetiminde operasyon, sorgulama , adam kaçırma eylemleri yapıyorlar. 2005 yılında gazeteci Güler Kömürcü bu anlaşmaları deşifre etti , gazetesinde açıkladı ama olayın hemen üstü örtüldü. Netice olarak Türkiye’deki hukukun ABD faaliyetine ses çıkaracak bir kudreti yoktur. Hükümet’in başını çekenler izzetli bir poltikadan çok uzak, davasının çilesini çekeceğine maalesef askerden korkusuna ABD ye sarılıyor. Sonuçta da bu teslimiyetçi politikaların sonucunda ABD ülkemizde cirit atmaktadır.


Kılıç: Kaçırma olayları sadece Türkiye’de değil, Avrupa ülkelerinde’de görüldü , peki bu ülkelerin bu olaylara bakış açısı ne oldu nasıl davrandılar.?


Karahan : Türkiyede az önce anlattığım karışık duruma rağmen bunu bir zillet olarak yorumluyorum , İtalya’da bir müslümanın kaçırılma eylemine karşı , 23 CIA ajanı hakkında kırmızı bültenle tutuklama kararı çıkardı. Hakeza AB konseyi maalesef Türkiye’yi ikaz ederek bir sözde İslam ülkesini Müslümanların kaçırıldığı bir tezgah olmaması için uyarmakta ve bu yönde uluslararası merkezler ABD aleyhinde soruşturmalar yapmaktadır. Fakat bunlarda kendi batı mantığı açısından yapılan doğru politikalardır. Yoksa demokratik düzenlerinin ne kadar sahte olduğunu Avrupa içinde hemen ispatlayabiliriz. Aynı İtalya’nın zindanlarında sadece zan üzre alınmış binlerce Müslüman var. Yine Belçika’da ‘’cihad müslümanı’’ şüphesiyle gözaltı sürelerini 2 yıla çıkarıp diktatör arap rejimleriyle aynı sonucu yakalamıştır.


Kılıç: Kaçırılanların şu anki durumlarından bir haber varmı ve ailelerin durumları nedir?


Karahan: CIA tarafından Türkiye’den kaçırdığı bu kişilerden 7 tanesi resmi kayıtlarla doğrulanmış olup bu kişiler Guantanamoda’dır. 2 tanesi Libya ‘ya teslim edilmiş orada kurşuna dizilmişlerdir. Bunlardan 15 kişi civarında belirlediğimiz Müslümanlar , arap rejimlerine (Tunus , Cezayir, Fas, Mısır) zindanlarındadır. Bu kişiler İstanbul-Fatihten kaçırılmışlardır , ve bu 15 kişi den bazıları sorgulandıktan hemen sonra ABD tarafından Fas’a verilmişlerdir . Bu Müslümanlar zindanda iken Fas’da Casablanka saldırıları gerçekleştirilmiştir ve ne oldu biliyormusunuz ? zaten gözlerinin önünde zindanlarda olan adamları tutup bu saldırılardan sorumlu tuttular ve bu Müslümanlara göz göre göre haksızca 30’ar yıl hapis cezası verdiler. Diğerlerinden ise hiç haber alınamamaktadır. Bazıları aileleri ile kaçırıldılar ama çoğunluk kısmı sadece kendisi kaçırılıp ailesi Türkiye’de bırakıldı. Ailelerde ülkelerine döndüler. Kadın ve koca ayrı ayrı arap ülkelerinden olduklarında arada resmi nikahta yoksa bu durumda kadını fazla rahatsız etmiyorlar bu resmi nikahın olmaması ve resmi olarak izlerinin sürülememesinden kaynaklanıyordu. Ama genelde tutuklanan erkek oluyor ve ailede öylece ortalıkta sahipsiz kalakalıyor.


Kılıç: Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin bu mağdur durumdaki mültecilerin kaçırılmaları olayına karşı bir yaptırımı oldumu tavırları nedir bu durum karşısında?


Karahan: Bm Mülteciler Yüksek Komiserliğinin Ankara’da resmi şubesi vardır. Rejim muhalifi ve siyasi mülteci olarak başvuran herkese sahip çıkmak zorundadır. Çünkü BM sözleşmesi böyledir, ilgili kişinin ait olduğu ülkede uluslar arası rapora göre %1 dahi işkence olasılığı olan bir yerse bu kişiyi korumak mecburiyetindedir. Ancak BM tüm güvenceleri bizim bu dosyalarımızda da ispat edildiği gibi ABD ve İsrail menfaatlerine ters düşerse ayak altında çiğnenmektedir. Fas hükümetinin 30 yıla mahkum ettiği gençler , Libya’ya teslim edilip kurşuna dizilen İMAD AHMED ve arkadaşı , Pakistan’da kaçırılan EBU ZÜBEYDE , en son Gaziantep’te yakalanıp ABD ‘ye teslim edilen ve Guantanamo’da olduğu açıklanan ABDULHADİ EL IRAKİ , hepsi BM koruması altındaki kişilerdi. Ancak doğrudan ABD nin hedef almadığı uluslar arası bültenle aranmayan sadece Arap rejimlerinin aradığı insanlar için BM koruma sistemini tam olarak işletiyor ve bu kişileri Türkiye teslim edemiyor. Bu seferde bu gibi Müslümanları diktatör rejimlerden koruyan bunlara mültecilik yolunu gösteren benim gibi avukatlar istihbaratlarının hedefi haline geliyor. Abd nin sadece Arap rejimlerindeki yada Türkiye aleyhindeki birisinin yakalanışına operasyonel destek vermemesinin tek nedeni masraf yapmak istememesidir . Onlar için kendilerine karşı olanları almak daha önemlidir başkalarınıda çok fazla düşünmedikleri bir gerçek. Bu arada BM’nin iki yüzlü davranışına en canlı örnek Çeçen mülteciler sorunudur , kendilerine Türkiye’de bir mültecilik hakkı dahi verilmezken Putin ve benzeri bir rus devlet adamının her Türkiye’ye gelişinde geçtiğimiz günlerde de olduğu gibi ismi belirlenen ve misafirmiz durumunda olan Çeçenlerin alınıp gözaltında tutulmasıdır.


Kılıç: Peki kaçırılanların arasında Türkiye vatandaşı varmı?


Karahan: Türkiyeden kaçırılan ve resmi kayıtlara geçen 2 kişi var , birinden halen haber alınamıyor, diğeride Abd’liler tarafından alınarak gözleri bağlı olarak bir yerlere götürülüp sorgulandı. Bu kişi daha sonra Suriye’de bilinmeyen bir yerde bırakıldı. Ben bu iki kişinin avukatlığını yapıyorum. Kaçırılanlarla ilgili resmi mercilere bir çok bilgi verdiğim halde maalesef Türkiye kendi vatandaşının kaçırılışına tepki koymamıştır. Aksine konuyla uğraştığım için bana düşmanlık besliyorlar, avukatlık yaparkende polise karşı gelmişim suçlamasıyla beni 6 ay hapsediyorlar. Bunun asıl nedeni bu mağdur ve mazlum insanlara sahip çıkmamdır. Bu iki kişi isimlerini açıklamamı istemedikleri için açıklamıyorum çünkü birisinin ailesi diğerininde kendisi korkuyor ve afişe olmak istemiyor , ama resmi evraklar ve haklarındaki durumu bildiren rapor resmi makamların elindedir her şey bilgileri dahilindedir.


Kılıç: Son olarak , başına bu tür olaylar gelmesi muhtemel mağdur ve mazlum durumdakilere tecrubeleriniz ışığında ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz. ?


Karahan: Bir insanın böylesi zalimler tarafından kaçırılması esnasında yüksek sesle etrafını uyarması , tekbir getirmesi, ve benzeri nidalarla etrafın dikkatini çekmesini tavsiye ediyorum. Etrafdaki bir araç yada bina kapısına yaklaşmamak için direnmesini tavsiye ederiz. Malumunuz ki bu tür kaçırmalarda kaçırılan kişi en yakındaki bina yada bir araca sokulduğu tesbit edimiştir. O sırada kendisini kaçıranların elbisesini yırtmaları faydalıdır. Çünkü bu zor kullanılarak kaçırıldığının bir delilidir. Aksi takdirde kendi rızasıyla geldi denilebilir, bu önemli kaçırılan kişinin en son yapacağı faydalı işte kaçırılma anında ismini ve soyismini orada bulunabilecek olası şahidlerin duyabileceği bir biçimde haykırmasıdır. Çünkü bu kişilerin tekrar aranması sırasında bir şahidin doğru bilgiler vermesi bu şekilde mümkündür. Diğer bir tavsiye konumuz Ortadoğu kökenli , Ortaysa kökenli veya Doğu Türkistan ve Çeçenistan asıllı Müslümanların bu işkence devletlerine teslim edilmemesi için, Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliğinin ;


0312 409 70 96 no’lu telefonunun aranması ,


Sancak mahallesi Tiflis caddesi (12. cadde)


212. sokak No: 3


P.K 06550


Çankaya- ANKARA


Adresine bizzat başvurmaları veya İHADER’in 0 212 635 39 35 no’lu telefonundan mülteci koruma komisyonundan yardım almalarını isteriz.


Kılıç : Bizimle röportaj teklifini kabul ettiğiniz ve bu bilgi ve belgeleri bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. Çalışmalarınızda size başarılar dileriz.


Karahan: Bende size teşekkür ederim.


Röportaj:Mustafa Seyfullah Kılıç


Hakka Yürüyüş Dergisi

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.