Selâm size…
İBDA tarihi, 1919’da Abdulhakîm Arvâsî Hazretleri’nin Anadolu’daki mücadeleye verdiği destekle başlar. Bugünkü kuşatılmışlığa ve işgale baktığımızda Anadolu’daki mücadelenin gayesine ulaştığını, herhalde, hiçbir gerçek vatansever inanan söyleyemez.
Türk Kürt herkesin 1919 şartlarını hatırladığı bugünde “gayesine ermemiş savaş bitmemiştir” diyenlerle güç birliği yapıp, kurtuluş savaşını gayesine erdirme mecburiyeti açıktır.
Kuşatılmışlığın, işgalin ve sömürünün üzerine bir de Moğol istilacılarına yarayan sahte kutuplaşmaları eklerseniz, bu şartlar altında, bırakın gerçek bir kurtuluş savaşı vermeyi, böyle bir savaşın gerekliliği dahi anlaşılamaz.
Ne yapıp edip sahte kutuplaşmalara son vererek her kesimin samimi unsurları, 1919 şartlarını idrak etmiş olarak, işgalciye karşı ortak cepheyi oluşturmalıdır. Çünkü bu kadar bölünmüşlük ve parçalanmışlık içinde sömürgeciye karşı durmak mümkün değildir.
Yeni sömürgecilikte sömürgeler işbirlikçiler eliyle idare edildiğinden dolayı, dış düşmanın yanında artık, bir de iç düşman vardır. Hatta iç düşman dış düşmandan daha tehlikelidir.
Batı’da hazırlanan bir raporda denildiği üzere, “Türkiye’ye dışarıdan müdahaleye gerek kalmamıştır. 1950’den sonra Türkiye’de Batı tipi politikacı yetişmiştir.” İfade gayet açık…
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra klasik sömürgeciliği bitirip yeni sömürgeciliği eline alan Amerika, bugüne kadar hiç masrafsız, işbirlikçiler eliyle gayet rahat etmiştir. Bugün geldiğimiz noktada, özellikle son haftalardaki iç ve dış gelişmeler, Türkiye’nin nasıl bir işgal ve sömürge altında olduğunu bütün çıplaklığıyla haykırmaktadır. Batı tipi işbirlikçi, kendi içinde sahte kutuplaşmalar meydana getirirken, her zaman bütün kesimlerin hainlerinin vazifelerini icra edecekleri bir çatı teşkil etmeyi de ihmal etmez.
Olan hep kandırılmış, takiyyeye kurban gitmiş her kesimin samimisine olmaktadır. Sahte kutuplaşmanın işgalciye yaradığının şuuruyla artık samimilerin de bir birlerinin iyi yönleriyle köprüler kurarak antiemperyalist bir çizgide güç birliği yapmaları gerekmektedir. Neredeyse mekânda yer işgal etme hakkımızı kaybedeceğimiz şu günlerde, “çağdaş uygarlık projesi” denilen Batılılaşmanın asıl adının “demokratik sömürgeleşme” olduğunun şuuruna varılmalı!..
17 Ocak 1991’den beri devam eden Irak savaşının adı da “demokratik sömürgeleştirme” savaşıdır. İşte bu savaş 19 Mayıs 1919’da başlayıp, fakat gayesine erdirilememiş mücadelenin bıraktığımız yerden-coğrafyadan tekrar başlayan savaşın adıdır. Yani kurtuluş savaşı bitmemiştir. Daha önce defalarca ifade ettiğimiz gibi Bağdat Ankara’dır, Ankara Bağdat’tır. Bağdat’ta verilen mücadele bütün bir savaşın bir muharebesidir. Çizilen Misak-ı Millî haritalarındaki Anadolu’nun uzantısıdır Bağdat!
Bu yüzden 17 Ocak 91 Moğol istilasında “Saddam sen oradan bir buradan!” dedik! Ve hâlen demekteyiz. Buradaki sömürgecinin elindeki kuklalar Anadolu başta olmaz üzere, İslâm milletinin yaşadığı coğrafyada esas düşman Müslümanlarmış gibi, devamlı laiklikten dem vurarak efelendiler. Şimdi ise sahte kutuplaşmanın tarafı olan bu kuklalar, diğer Batıcı “imansız İslâmcı”larla kolkolalar!
Belki de hiçbir şeyin gizli kalamayacağı bir sürece girdik. Bu süreçte açık olan şu ki, İslâm coğrafyasında cereyan eden “demokratik sömürgeleştirme” savaşının bir tarafı Batı ise diğer tarafı Müslümanlar… Coğrafyayı istila eden düşmana karşı verilen antiemperyalist mücadelenin İslâm zemini üzerinden yürüdüğü herkesin malûmu… Amerikan vahşetinin bugünkü versiyonu olan “ılımlı-imansız İslâm”a takılmadan bütün samimilerin bu realiteye dikkat etmesi gerekir.
İlâhî yolda verilen istiklâl savaşına eklemlenmenin yolu İslâm düşmanlığı yapmamaktan geçer. Türkiye başta olmak üzere, bütün İslâm coğrafyasını kurtuluşa çıkaracak tek yol, kendi haininden arınmış, ideolojisi ne olursa olsun her kesimin samimisinin teşkil edeceği İslâm düşmanı olmayan antiemperyalist cephenin kurtuluş iradesine sahip olmasıdır.
“Yeni nizam, yeni insan, yeni yurt” için safları netleştirelim! İşgalciyi ilk önce kızgın çöllere sürelim, oradan denize dökelim. 1919’da mücahid Mehmetçiğin siperlerini tahkim ettiği yer orasıydı.
Anadolu ses versin Irak çöllerinde istiklâl savaşı veren mücahid silahlı kuvvetlere!..
***
Geçtiğimiz hafta eski yazıişleri müdürümüz iki aylık tutukluluk sürecinden sonra tahliye olmuştur. Gazası mübarek olsun!
Geçen sayımızda ilk bölümünü yayınladığımız Sayın Dr. Seyit Mehmet Başaran’la yaptığımız röportajın ikinci ve son kısmını yayınlıyoruz.
Ayrıca gündemle ilgili diğer yazıları da dikkatinize sunuyoruz. Eleştiri ve düşüncelerinizi bizimle paylaşırsanız seviniriz…
İntikam hissiniz daim olsun!..
KÂİM ve DÂİM
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.