T a r a f s ı z D e ğ i l i z

ilk hedef İncirlik...




İlk Hedef İncirlik
Osman Halid

Şimdi artık iktidarda olan Siyasal İslamcı kesimin içinde yer alan bu işbirlikçi Kürtler beni Kemalistlikle suçluyorlar, kendilerince karalamaya çalışıyorlar. Ben Kemalist falan değilim ama M. Kemal'in Kurtuluş Savaşı'nda Kürtlerle yaptığı ittifakı görmek gerekiyor. Tarihi doğru değerlendirmeden bugüne ilişkin doğru politika üretemezsiniz. M. Kemal o dönem gidip Kürt büyüklerinin ellerini bile öpmüştür. Kürtlerle ittifak yapmaktan çekinmemiştir, Kürt varlığını inkâr etmemiştir. Ben de bugün bu ittifakın tekrar yapılması gerektiğini söylüyorum. Tarihte de Kürtler ve Türkler hep ittifak yapmıştır. M. Kemal'in kendi sözüdür: Türkiye Kürtsüz olmaz, Kürdistan da Türksüz olmaz! Bugün de artık çok hassas bir noktadan geçiyoruz, Irak'ın hali ortadadır. Eğer bugünkü süreç barışa evrilmez ise Türkiye bir süre sonra Yugoslavya ya da Iraklaşacaktır. Ben bunun önüne geçmek istiyorum. Zamanında Yunanistan ve Kıbrıs kurularak Türkiye'nin Avrupa ve Akdeniz'le bağı kesilmiştir. Ermenistan kurularak Orta Asya ve Rusya ile ilişkileri kesilmiştir. Şimdi de Güney'de kurulacak Kürdistan ile Türkiye'nin Arap dünyası ve İran ile bağları kesilecektir.

Benim söylediklerim daha farklıdır. Yanlış anlaşılmasın. Ben Kürtleri bir tehlike olarak görmüyorum. Bu tehlikelerin önüne geçmek için Kürt-Türk ittifakını öneriyorum."

Yukarıdaki ifadeleri, bizden daha iyi devletin "etkili ve yetkili" mercileri biliyor. Çünkü bu ifadeler Abdullah Öcalan'ın İmralı'da avukatlarıyla yaptığı konuşmalarda geçmekte…

Ne devletin içinden ne de dışından Öcalan'ın dile getirdiği bu hususlara "yanlış" diyebilecek bir kişinin dahi bulunacağını zannetmiyoruz.

Türk-Kürt ittifakı belki de içinde yaşadığımız coğrafyadaki iki ırkın en uzun ittifakıdır. Malazgirt'ten başlayan bu ittifak, emperyalizmin bütün gücünü sarfederek bozmaya çalışmasına rağmen bugüne kadar gelmiştir. Bugün ise, yaklaşık bir asır evvel İngilizlerin beceremediği ve yarım bıraktığı işi; yani Türk'le Kürt'ü birbirine düşman etmeyi, terörist başı Amerika yapmaya çalışmakta… Batı'nın emperyalist politikalarına uygun olarak bölgede tatbik ettiği stratejiler, bölge halklarının yararını düşünerek değil de kendi yararlarını düşünerek çizilmekte… Buna rağmen 1919 şartlarında bölgedeki sorunların çözümünde "İngiltere ne der?" diye düşünen zihniyet, bugün de "Acaba Amerika ne der?" diye düşünmektedir.

Sorunun asıl kaynağını çözümün en önemli unsuru gibi gören bu zihniyet, aslında Anadolu'daki akan kanın da baş müsebbibi işbirlikçi zihniyettir.

Batı emperyalizmi bölgede kendi plânları ve çıkarları haricindeki hiçbir çözüm teklifini kabul etmez. Daha doğrusu kendi inisiyatifi dışındaki, bölgenin aslî unsurlarının kendi ürettikleri çözüm teklifleri, emperyalizmi ve işbirlikçilerini oyun dışında bırakacağından dolayı bu çözüm tekliflerinin onlar tarafından kabul edilmesi mümkün değildir. Emperyalist politikalar, "böl, parçala, yönet" stratejisine göre meydana getirildiğinden, iç unsurların (Türk-Kürt-Arap) birleşmesini sağlayacak hiçbir siyasi çözümün kabul edilmesi bir yana, dile getirilmesi bile düşünülemez.

Emperyalizmin terör tarifine ve terör algılamasına da yukarıda bahsettiğimiz çıkarları açısından bakmak gerekir. Buradaki Batıcılar devamlı ağlaya dursunlar, "Hani teröre karşı işbirliği yapacaktık, hani beraber hareket edecektik" diye… Bilmezden geldikleri hakikat ise, Batı'nın terör dediği kendi emperyalist politikalarına ve çıkarlarına yapılan saldırılardır. Bunların anladığı gibi Batı, kanun dışı silahlı her hareketi terör olarak algılamamakta… Bir hareketin terör kapsamına girebilmesi için Türkiye Cumhuriyeti'nin değil Amerika Birleşik devletlerinin çıkarlarına zarar verilmesi gerekir. Batı'nın bu algılamasını aslında onlar da biliyorlar. Peki, "şu terörü bitirelim" diye Amerika'nın kapısında sümüklü çocuklar gibi ağlayıp zırlamalarının sebebi nedir? Emperyalist politikaların buradaki uygulayıcısı olduklarından dolayı bunların devamlı Amerika'nın kapısını çalmalarını, "Ya böyle yapmayın bizi milletin önünde zor duruma düşürüyorsunuz; yaptıklarınızın izahını artık millete yapamıyoruz. İnsanımız bütün pisliklerin arkasında sizin olduğunuzu anlayacak. İlk önce bizi tepeleyecek, sonra da sizi kovacaklar Ortadoğu'dan…" şeklinde okumak gerekir.

Amerikan politikalarının gönüllü uygulayıcıları ve bu uygulamaların nezaretçilerinin "dış destek"li olduğu herkesin malûmu… Bu "dış destek"liler terörist başı Amerika'nın Irak'ı işgalinde en büyük destekçi olmuştur. O da yetmiyormuş gibi Amerika'ya direnişin sembolü hâline gelen Irak devlet başkanı Saddam Hüseyin'in boynuna geçirilen yağlı urganı da gönderenlerdir. Aynı şekilde yine bu Amerikan muhipleri, zamanında Amerika'nın isteği doğrultusunda Talabani ve Barzani'nin Batı adına buradaki hamileriydi. Talabani ve Barzani'yle beraber PKK'yı yok etmek için giriştikleri operasyonlar da hepimizin malûmu… Bugünkü gelinen nokta emperyalist politikalardan yana konulan bu tercihlerin neticesidir. Bu neticeye baktığımızda rahatlıkla şunu söyleyebiliriz:

Bugünkü olumsuzlukların sorumluları, dün bu siyasi çizgiyi tercih eden, bugün de mevcut durumdan şikâyet ederek çözüm ürettiğini zanneden işbirlikçilerdir. Hâliyle sorunların çözümüne yönelik atılacak ilk adım Amerikan politikaları doğrultusunda Batı'nın sözcülüğünü yapan Turuncu bal kabaklarına hesap sorulması gerekir.

Hatırlanacağı üzere 17 Ocak 91 Irak saldırısında PKK da Saddam'ın yanında Amerikan karşıtı tavır almıştı. Hatta Irak'ın kuzeyindeki Kürtlerin isyanının başarısızlığından dolayı bu Kürtlerin başlarına gelen hadiseleri kastederek Abdullah Öcalan, "İhanet ederseniz böyle olur!" diye bir söz sarfetmişti. Özellikle Amerika'nın isteği doğrultusunda, 93, 94, 95 yılları arasındaki TC, Talabani, Barzani işbirliğinde yürütülen operasyonların sebebini bu duruşta aramak lazım. Çünkü, Abdullah Öcalan'ın geçmişte ve bugün İmralı'dan sunduğu çözüm teklifleri emperyalist politikaların dışında olarak antiemperyalist bir çizgi takip etmektedir. Örgüt olarak buna uygun davranılıp davranılmadığı bir yana; fakat PKK'nın büyük bir kesiminin Talabani'yi Amerikan kuklası olarak gördüğü bir gerçek...

Yazımızın başında da Öcalan'ın ağzından ifade ettiğimiz gibi M. Kemal Kürt liderlerle gelip görüşmüş, hatta bu liderlerin başı Hacı Musa Bey'e, "Eğer biz burada başarılı olamazsak yanınızda yerimiz var mıdır?" diye telgraf çekmiş; bu telgrafa aldığı müsbet karşılık neticesinde iç Anadolu'da işlerini rahat yürütmüştür. Fransız ordusundaki Ermeni lejyonları Kürtler tarafından durdurulduktan sonra arkasından emin olan diğer kuvvetler, ancak o zaman Yunanlılara karşı savaşabilmiştir. O gün İngiliz emperyalizminin tek derdi Türklerle Kürtler arasına nifak tohumları ekerek "Bin yıllık ittifak"ı bozmaktı ve onları birbirine kırdırmaktı.

O gün bu plânında başarılı olamayan emperyalizm yarım bıraktığı işi bugün tamamlama gayreti içerisinde…

Tarihî bir hakikat olarak ifade etmek gerekirse buna engel olan en önemli unsur Hacı Musa Bey'dir. Abdullah Öcalan'ın da konuşmalarında sık sık işaret ettiği tarihi şahsiyet Salih Mirzabeyoğlu'nun dedesi olan Hacı Musa Bey'in kendisidir.
Tekrar ifade etmemiz gerekirse emperyalizm, kendisini dışta bırakacak bölgedeki hiçbir çözümü kabul etmeyecek ve ettirmeyecektir. Kendiliğinden açığa çıkan husus Amerika'nın hem Türk'ün, hem Kürt'ün hem de Arab'ın düşmanı olduğudur.

Terör tarifinden devam edelim… Terör, sivil halka uygulanan şiddet… Yine sivil halkın üzerinde şiddetli korku ve dehşet hissi uyandırmak… Bir ülkenin teröristi de o ülkenin maddî, manevî, millî çıkarlarına zarar verendir. Terörist tespit edildikten sonra nerede yuvalanıyorsa orayı tarumar etmek, teröristi ininde vurmak mevcut silahlı kuvvetlerin ilk görevidir.

Bu paragrafı hiç unutmayalım…

Şu an yaşadığımız süreci Dağlıca'daki Genelkurmay kaynaklarına göre 12, HPG kaynaklarına göre ise 35 askerin öldüğü hadiseyle başlatmak çok büyük yanılgı olur.

Amerika ve kuyrukçularının 17 Ocak 91 Irak'a saldırısında en büyük desteği veren yine Ankara'ydı. Bugün mesel olmuş "bir koyup üç alma" sözü, dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal'a ait olup, Irak'la ilgili söylenmiştir. Irak'a karşı Amerika'yla birlik olan Ankara, "İyi" Kürtler, Talabani ve Barzani'ye de kendi ifadeleriyle kırmızı pasaport veriyorlardı. Barzani ve Talabani, Ankara'yla beraber, "kötü" Kürt Apo'ya karşı Amerika'nın izni dahilinde operasyon yaptığı için "iyi" Kürt'tü.

Irak'ın kuzeyinin şu an "terör üssü" olduğunu söyleyenler, şunların cevabını verecekler:
1- 90'dan 2007'ye kadar Irak Devleti(*)'ne karşı terörist başı Amerika'yı siz desteklemediniz mi? Ve halen bu desteğiniz devam etmiyor mu?
2-Bölgedeki istikrarsızlığın, kan ve gözyaşının müsebbibi Amerika… Siz de ona verdiğiniz destekten dolayı suç ortağı değil misiniz?
3-Irak'ın kuzeyindeki bölge yönetiminin ve şu anki kukla Irak yönetiminin oluşmasında en büyük pay Ankara'ya ait değil mi?
4- Irak Devlet Başkanı Şehid Saddam Hüseyin zamanında Abdullah Öcalan Suriye'deydi. Irak'ın kuzeyi ise bugünkü arzettiği manzara gibi PKK'nın lider kadrosunun bulunduğu yer değildi. Irak'ın kuzeyi bugün madem bu kadar tehditkâr bir konuma geldi; bunun sorumlusu Ankara'nın Irak Devleti'ne karşı Amerika'yla işbirliği yapması değil mi?

Bu soruları çoğaltmak mümkün… Ama nereden bakarsanız bakın, sorumluluğun büyük kısmı "iyi" Kürt, "kötü" Kürt tanımlamasını yanlış yapan Ankara'daki Amerikan muhiplerine aittir. Şimdi aynı çevreler kalkmış, "gerekirse yüzbin kişi feda ederiz" diyor. Kimin için? Senin pisliklerini temizlemek için mi? Abdullah Öcalan'n İmralı'daki duruşu belli. "Gelin bu meseleyi kendi içimizde halledelim" diyor. "Emperyalizmin Kürt'ün, Türk'ün, Arap'ın arasına çekmeye çalıştığı sete izin vermeyelim" diyor… Barış savaşan tarafla yapılır. Eğer buna yanaşmayacaksanız, oynanan İmralı tiyatrosunun ne anlamı var? Senin gözünde şu ân ABD'nin maşası olduğunu söylediğin Talabani ve Barzani "kötü" Kürt ise, Amerikan işgaline karşı omuz omuza istiklâl savaşı öneren Öcalan'ı, İmralı'da niye tutuyorsun?

Amerika 91 yılından beri Irak'ta tarihin belki de en büyük soykırımını uyguluyor. Amerika yanıbaşında 2 milyon müslümanı katlederek "Arap Soykırımı" gerçekleştirirken buna karşı sesini yükseltmek bir tarafa, suyunu, benzinini, yiyeceğini, tuvalet kağıdını vererek erketelik yaptın!

Terör sivil halkı katletmek değil miydi? Terörist başı, bebek katili Amerika'nın yaptığı terör değil mi? Denilebilir ki, "O Irak'ta yaptı, Türkiye'de değil." Peki Süleymaniye'de Mehmetçiğin kafasına çuvalı geçiren kim? Buna sessiz kalıp, "Aman Amerika'yla aramızda bir sorun çıkmasın!" diyen kim?

"Mücahid Mehmedçik"i aslından uzaklaştırmak için, mânâsına zıt ne kadar uygulama varsa ellerinden geldiğince hepsini yapan Turuncu balkabakları!

Çuvalla beraber Türk ordusunun bir subayını İncirlik terör üssünün önünde yere yatırıp üzerinde tepinen Amerika, çıkarlarını tehdit etmiyor mu? Niye Amerika'ya karşı bir tezkere çıkarmıyorsun? İlk önce terör ve terörist tarifini doğru yap ki, millet samimiyetinden emin olsun. Bir taraftan Irak İstiklâl Savaşı'na "terör hareketi" diyeceksin, diğer taraftan da "yedi düvel"e karşı Kurtuluş Savaşı'ndan bahsedeceksin!

Samimi olup şunu diyebilirsin:

"Kurtuluş Savaşı, sırtımızda bir yük olduğu için emperyalizmle ilişkilerimizde bize ayak bağı oluyor. Bundan dolayı bu yükten kurtulmamız lazım." O zaman herkes kimin ne olduğunu bilir. Terör Örgütü NATO'ya üyelik anlaşmasıyla, ikili anlaşmalarla kılıfına uyduruup, görünmezleştirilen Amerikan işgaline karşı verilecek bir İstiklâl Harbi, terör hareketi mi olacak?

Bunun, yani Kurtuluş Savaşı'nın bir yük olduğunu samimi olarak itiraf edersen, hiç olmazsa Kurtuluş Savaşı'nı verenler biraz rahat eder.

Öcalan Kürt, Türk, Arap ittifakından bahsediyor. Ve "emperyalistleri karıştırmadan dış müdahaleye izin vermeden sorunu kendi içimizde çözelim" diyor. Bu teklifin niye kabul edilmediğini izah ettik. Çünkü bu teklifin anlamı şudur:

Türk, Kürt, Arap bütün bölge halkları hep beraber işgale karşı birleşelim! Asıl teröristi ülkemizden kovalım! Fakat başta da söylediğimiz gibi emperyalizm buna izin vermemekte çünkü bunun kendi çıkarlarına karşı kurulmuş bir ittifak olduğunun şuurunda!

Eğer samimiyseniz, milletin bildiği ve çok derinden hissettiği hakikate göre davranacaksınız. Bölgede Türk'ün de Kürt'ün de Arap'ın da bir tek düşmanı vardır; bütün sahte kutuplaşmaları ve sahte düşmanlıkları da körükleyen odur: Terörist başı Amerika ve yanı başında İsrail!

İmralı ve Bolu tiyatrosuna bir son vermeden kurtuluş mümkün değil.

Yasadışı terör grubu Amerika, bütün lojistik destekleriyle bir an önce yok edilmeli. Bütün gerçek vatansever inananlar biliyorlar ki, gerçek kutuplaşma işgalci ve onun işbirlikçileriyle karşı olanlar arasındadır.

O zaman yapılacak şey gayet basit…

Arap, Türkmen ve Kürdüyle bütün Irak direnişiyle birleşerek yasadışı terör hareketinin faaliyetine son vermek...

Bölgede korku ve dehşet saçan bu terör hareketinin yuvalandığı yer İncirlik'tir. İncirlik'i hemen yerle bir edelim! Daha sonra hep beraber bu işgalci düşmanı Musul'dan, Bağdat'tan, Diyarbakır'dan, İstanbul'dan, Ankara'dan, Kerkük'ten, Basra'dan, Şam'dan çıkaralım! Yani Büyük Doğu'nun dışına atıp denize dökelim! Ve Büyük bir Doğu devrimiyle zaferimizi taçlandıralım. Bunu hemen şimdi yapıyoruz.

Tezkereyi "1000 yıllık kardeş"ine değil, bin yıllık düşmanın Haçlı sürülerine karşı çıkaracaksın!.. "Mücahid Mehmedcik"in esas düşmanı bu haçlı sürüleridir.

(*) Irak Devleti'nden kasıt, 1991 ve 2003 saldırılarına karşı Irak Devlet Başkanı Şehid Saddam Hüseyin Önderliğinde kahramanca direnen ve bu direnişi sürdüren Irak Devleti'dir. İşgal medyasının Irak Devleti adıyla andığı "şey" ise devlet-mevlet olmayıp, işgalcinin sahneye sürdüğü kukla yapılanmadır.

BARAN Dergisi 42. Sayı



--

-----------------------------------------------------------------

"DOĞRU DÜŞÜNCE OLMADAN DOĞRU DÜŞÜNCE FAALİYETİ DE OLMAZ"
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.

"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.