Süleyman Askeri Bey-III

Süleyman Askeri Bey-III



PORTRE : SÜLEYMAN ASKERİ BEY – 3.BÖLÜM

Ne yâr-ı cân imişsin ah ey ümmid-i istikbâl

Cihanı sensin azad eyleyen bin ye's ü mihnetten

Namık Kemal

Her şeyi geride bırakabilen bazı adamlar vardır...Tüm menfaatlerini geride bırakabilen adamlar Ve çoğu kez yüzleri bile yoktur onların..Bütün yüz hatları silinmiştir özenle.. Tarih sayfaları arasına sıkışmış birer siluet halini almışlardır..Birer gölge, çoğu kez üzerinde durulmayan birer yitik hatıra.. Şimdi , onlarca senedir önemsenmemiş olan bu yüzlere baktığımızda gördüğümüz ise dupduru bir boşluk..Tarihin ve Tanrı'nın not defterinden edindiğimiz bembeyaz birer sayfa. Her şeyi geride bırakabilen bazı adamlar vardır demiştik…Yürüyen hep yürüyen adamlar … Ve her yeni milat bu adamlarla başlar, bu adamlarla biter.. Çok sevilmelerine de sebep budur..Çok sevilmelerine ve daima özlenmelerine..

SÜLEYMAN ASKERİ BAĞDAT'DA ...

Süleyman Askeri'nin hikayesini 1908 senesinde 2.Meşrutiyet'in ilanının hemen sonrasında bırakmıştık. O, II. Meşrutiyet ilan edildiğinde henüz 24 yaşındadır. Bu esnada, Filibe eşrafından Fadime Hanım ile evlenir ve 1909 senesine, yani Bağdat jandarma birliklerinin düzenlenmesi vazifesi ile Bağdat'a gidecek olana kadar Manastır'da kalır.

Pek ala bilinmekte ki Bağdat; gerek barındırdığı ciddi kültürel ve tarihi miras, gerek sahip olduğu çevre havzalar ve Hint yarımadasına giden yol üzerinde olan fevkalade önemli jeopolitik konumu düşünüldüğünde, Osmanlı için de başlıca merkezlerden biri olagelmiştir. Öte yandan Bağdat demiryolu hattı projesi ihalesinin Almanya'ya verilmiş olmasının İngiltere ile Osmanlı arasında evvelden beri yarattığı gerilim de hesaba katılırsa, üzerine pek çok milliyetçi isyan planı yapılan bölgenin askeri bakımdan güçlendirilmesinin önemi çok büyüktür.

Bu nedenle, Manastır'daki görevi boyunca faal bir subay olarak dikkat çekmiş olan Süleyman Askeri, Meşrutiyet sonrasında kolağası (yüzbaşı) rütbesi ile Bağdat Jandarma Birlikleri'nin düzenlenmesi ve ıslahatı ile vazifelendirilir.

VE BAĞDAT'TAN TRABLUSGARP'A…

dilimizde kurtuluş türküleri

mataramızda ab-ı hayat…

Süleyman Askeri Bey'in Bağdat'tan sonraki vazife yeri Trablusgarp – Bingazi olacaktır. Biz , Trablusgarp'ta yaşanan büyük direnişe, Zenci Musa'nın hikayesini anlatırken de değinmiş idik. Gerçekte de binlerce Osmanlı askerini koyun koyuna sonsuz uykuya teslim alan Trablusgarp cephesi, tarih kitaplarının kuru anlatımının dışında anlatılması gereken olağanüstü hikayeler ile doludur.

Trablusgap cephesinin bir diğer özelliği ise, 1913 senesinde Enver Paşa'nın denetimde ve Süleyman Askeri'nin başkanlığında kurulacak olan Teşkilat-ı Mahsusa'nın Fedai Zabıtan ismi ile cephe iradesini ilk gösterdiği yer olmasıdır. Bizler, Fedai Zabıtan ardından da Teşkilat-ı Mahsusa'nın çekirdek kadrosunu oluşturacak İttihatçı subayların hikayelerinin bugün bizlere aktarılan biçimini [bkz. üç-beş adam keyiflerince Sultan'ı tahtından etti edebiyatı ] bir kenara bırakalım da , Süleyman Askeri Bey'in de içlerinde olduğu bu subayların Trablusgarp direnişine tanıklık etmeye çalışalım..

" Bize uzak olmasa hadlerini bildirmek, her zaman mümkün olur. Fakat uzaklık ve deniz üstünlüğü, müessir müdahale yapmamıza imkan vermez. Bu yüzden Trablusgarp'ı er veya geç kaybedeceğiz…"

II.Abdülhamit

İtalya'nın, Eylül 1911'de Osmanlı'nın Kuzey Afrika'daki topraklarını işgal etmesi karşısında, II.Abdülhamit karamsardır. Sözün burasında yani mevzu bahis II.Abdülhamit iken bir parantez açmakta fayda var. Bugün pek ala basit bir mantık içerisinde bize aktarılan II.Abdülhamit – İttihatçı kavgası içinde, kalemimiz genç İttihatçı subayların hikayeleri üzerinde duruyor ise, bu II.Abdülhamit hakkında kin dolu bir ifade benimseyeceğimiz anlamına gelmiyor. Zira bizler, tarihin bu denli yüzeysel aktarılamayacağını biliyor ve İttihatçı subaylar hakkında yürütülen tüm karalama-küfür kampanyaları karşısında taraf olmaktan ziyade, hiçbir zaman ve mekanda ecdadına küfür etmeyecek olan bir şuura sahip olmaktan gurur duyuyoruz. Zira gayretimiz küfre değil, anlamaya yönelik ve maksadımız alçalmak değil daima irtifa kazanmak ..

II.Abdülhamit karamsardır çünkü daha önce de bahsini ettiğimiz gibi, zaten yıkılmakta olan Osmanlı tahtına oturduktan sonra sarayda geçirdiği otuz sene boyunca pek çok hadiseye tanıklık etmiş olan Sultan'ın en hüzünlü tanıklığı, emperyalist ulusların birer birer Osmanlı topraklarını işgale başlaması olacaktır.

İtalya , 27 Eylül 1911'de, II.Abdülhamit Selanik'te iken, bir ültimatom verir. Ültimatomun amacı Osmanlı'nın işgale razı olmasını sağlamaktır. Ültimatom, bir gün sonra Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa kabinesi tarafından reddedilir. Ancak, İtalya bildiğini okumaktan geri durmaz ve işgal bilfiil başlar. Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa kabinesi bu durum karşısında istifasını sunar ve yerine geçen yeni Sait Paşa kabinesi işgalin uluslar arası platformda çözüleceğini umarak, hareketsiz kalır. İşgale karşı bir protesto mesajı yayınlamakla yetinir ancak bu esnada İtalyanlar çoktan Derne'yi bombalamaya başlayarak, Trablusgarp'ı abluka altına almışlardır bile…

Bu olaylar cereyan ederken, Berlin'de askeri ateşe vazifesinde bulunan Enver Paşa ve yanındakilerin tek çabası hükümeti işgali protestodan daha fazla ikna etmektir. Osmanlı, tüm bu çabalar sonucunda işgale karşı eyleme geçilmesine razı olur. Ancak bir şart ile …

Osmanlı'nın resmi politikası işgale boyun etmektir bu nedenle Enver Paşa komutasındaki subayların Trablusgarp'a ulaşmaları için fevkalade tehlikeli, gizli yollara başvurmaları gerekmektedir. Ve bu genç subaylar yakalandıkları takdirde ise tek bir söz söyleyeceklerdir ; "Bizler , Osmanlı hükümetinin resmi politikalarına karşı duran bir avuç maceraperestiz.. Her ne yapıyor isek şahsi irademiz ile yapıyoruz, devletimizin herhangi bir sorumluluğu yoktur.. "

" Çıplak ayaklı paçavralar içindeki yurtseverleriz biz.. Osmanlı bizi terk ederse, ülkemiz üzerindeki haklarından vazgeçtiğini bildireceğiz..Trablusgarp cumhuriyetini kuracağız..O zaman, bizlerin Trablusgarp'ı nasıl savunacağını göreceksiniz …."

Trablusgarp kumandanlarından Ferhad Bey

" Artık bizim mukavemet hareketimiz, herhangi bir Osmanlı kabinesi adına değil , milli gurur ve haysiyetimiz adına, Afrika'daki son Osmanlı toprağının müdafaası adına yapılıyordu…"

Trablusgarp kumandanlarından Eşref Kuşcubaşı

Enver Paşa, hemen gönüllü subaylardan oluşan birlikleri oluşturmaya başlar. Gönüllülerin en başında , Süleyman Askeri gelecektir. Süleyman Askeri'nin Trablusgarp'a geçişi hoca kılığında olur.. Mustafa Kemal Paşa ve Enver Paşa'nın yanı sıra, Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa, Halil Paşa, Fuat Bulca, Nuri Conker, Ali Fethi Okyar, Nazmi Bey, Ömer Fevzi Mardin, Kara Kemal, Rauf Orbay, Kuşçubaşı Eşref, Yakup Cemil, Hacı Selim Sami, Abdurreşit İbrahim, Ali Çetinkaya, Sadık Bey, Çerkez Reşit Bey, Mim Kemal Öke'nin de aralarında olduğu yaklaşık 20 Osmanlı subayı, Libya'ya "Magrep'te Osmanlı'nın elindeki son İslâm toprağını" muhafaza etmek için gelirler.

Mısır ve Tunus üzerinden Trablusgarp'a sızan –ki bu seyahatlerin nasıl çetin koşullarda gerçekleştiği Eşref Kuşcubaşı'nın hatıralarında mevcut- genç Osmanlı subayları, bölgeye vardıklarında ilk iş olarak bölgedeki aşiret reislerinin desteğini sağlamaya çalışır. Sonraki hedef, İtalyanların iç bölgelere doğru ilerlemesini engellemek için bedevi gönüllüleri örgütlemek olacaktır.

Bu esnada Osmanlı birliklerine en büyük desteği verecek olan kişi Şeyh Ahmed Eş-Şerif Es Sunusi olur. Şeyh Sunusi, Trablusgarp işgali sırasında İtalyanlara karşı gösterdiği büyük direniş ile adeta bir efsane yaratacaktır .

Süleyman Askeri'nin vazifesi açıktır. O, Binbaşı Aziz Ali Bey'in kurmay başkanlığı ve Enver Paşa'nın Derne'deki karargahı ile Bingazi'deki direniş arasındaki irtibatı idare etmektedir. Ve o esnada Bingazi'de ile Trablusgarp'ta bulunan 50.000 kişilik İtalyan kuvveti karşısında örgütlediği bedeviler gerilla savaşında o denli başarılı olur ki, İtalyan orduları uzun süre sahil şeridine sıkışıp kalmaktan öteye gidemezler.

Ancak, bu sırada Osmanlı'da önemli gelişmeler meydana gelmektedir. Direnişi destekleyen kabinenin yerine harbiye Nezareti'ne Mahmut Şevket Paşa'nın geçmesi ile Fedai Zabıtan grubuna yapılan maddi destek iyice zayıflar ve başlayan Balkan ayaklanmaları karşısında Osmanlı İtalyanlar ile masaya oturarak Uşi Barış Antlaşmasını imzalar ve birliklerin geri gelmesini öngörür. Trablusgarp elden çıkmaya başlamıştır.

Bu durum Fedai Zabıtan subayları arasında büyük tartışmalara yol açar. Zira, tam da genç subayların direnişinin başarıya ulaşmak üzere olduğu dönemde yapılan bu anlaşma ile Osmanlı'nın geri çekilmesi öngörülmektedir.

Büyük başarıların elde edildiği Trablusgarp direnişinin sonrasında gelen haber ise düşünceye mahal bırakmayacak şekilde ivedidir. Fedai Zabıtan, Trablusgarp'ta direnişe devam etmeye yönelik tüm planlarını askıya alır ..Çünkü İstanbul'dan gelen telgrafa göre ;

" Düşman ordumuzu mahvetti ve Çatalca'daki son müdafaa hattımıza kadar ilerledi "

Velhasıl Trakya elden gitmektedir..

Her şeyi geride bırakabilen bazı adamlar vardır demiştik.. Tüm menfaatlerini.. Tıpkı Süleyman Askeri'nin geride bıraktığı eşi Fadime Hanım gibi, eşini geride bırakan…Tarih sayfalarına sıkışmış, yitik birer hatıra halini almış adamlar..Bu yitik hatıralara, silik siluetlere baktığımızda gördüğümüzün bembeyaz birer sayfa olduğundan bahsetmiştik…Tarihin ve Tanrı'nın not defterinden edinilmiş bembeyaz sayfalar…

Ve bu adamların Trablusgarp direnişi esnasında yaktığı ateş, Libyalı Müslümanların İtalyan çizmesi altında ezilmesini önleyecektir. Ömer Muhtar, İttihatçı subayların antlaşmadan sonra da küçük birlikler ile devam ettirdiği direniş ateşinin içinden doğarak onuruna sahip çıkacak olan bir millete önderlik etmiştir. Ve Libya vicdanı, unutulmaz bir direnişe imza atan Genç Osmanlı subayları için bugün hala Fatiha'lar okumaktadır..

Trablusgarp elden gidiyor demiştik…

O halde , Süleyman Askeri'nin de Trablusgarp'tan sonraki vazife sahası , elbette Batı Trakya olacak..

(Devam edecek …)

Peren Biraygili



--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
İster Mermi Kullansın, İster Oy Pusulası,
İnsan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı...
-------------------------------------------------------------------------

MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır... Taraf olunması gerekiyor isede "MÜSLÜMAN ANADOLU İNSANININ " tarafında yer alan HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Sayfalarımızda yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.

"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.