Bir 27 Mayıs subayının anıları [3]

Subayların halkla ilk teması: 6-7 Eylül olayları

Kumandasını üstlendiğim ve Atatürk Köprüsü'nden geçen tanklar, Şişhane yokuşunu izleyerek Tünel yönünden İstiklal Caddesi'ne girdiğinde patinaj yapmaya başlamıştı. Paletlere takılan ipekli kumaşlar yürüyüşümüzü engelliyor, Beyoğlu mağaza vitrinlerinden caddeye atılan tüm eşyaların paletler altında çıkardığı sesler tankların homurdayan sesleri ile karışıyordu.

Gördüğümüz manzara dehşet verici idi: Un çuvalları gibi yığınak halindeki pudralardan, yanık gaz ve benzin kokularını bastıran parfüm kokuları, yıllardır bildiğimiz Beyoğlu'nun havasından görünümüne dek öyle bir değişiklik yaratmıştı ki, ürpermemek elde değildi.

Tankın kulesinin yanına tırmanmış gerçek isteklerinin ne olduğu belli olmayan vatandaşlar çoğunlukta idi. Hemen hemen her kesimden halk. Kadınlar da az sayılmazdı. Askerlerin müdahalesi ile durgunlaşan olaylar gece yarısından sonra sakinleşti. Tutuklanan yağmacı halk yığınları Rami, Maltepe ve Davutpaşa kışlalarına götürülüyordu. Davutpaşa Kışlası'ndaki tutukluların büyük çoğunluğunu gecekondu bölgelerinden gelmiş halk kesiminin oluşturduğu dikkati çekiyordu. Bunlar ifadelerinde ''Kıbrıs için kalabalığa katıldıklarını'' söylüyorlardı. Ayrı ayrı bölgelerden gelen, aynı sosyal yapı içindeki halk yığınları, İstiklal Caddesi'nde aynı anda nasıl buluşmuşlardı?

İnönü'yü izliyorduk

CHP'nin iktidarda uygulamalarının aksine, İnönü'nün kişisel muhalefetini yakından izlemeye başlamıştık. İnönü, gerçekçi ve toplumsal açıdan geçerli bir muhalefet yapıyordu. CHP'nin kongrelerini, hatta konuşmacılarını okuma özlemine kaptırmıştık kendimizi. Okuma imkanı bulamayanlar, birbirine anlatımdan faydalanıyorlardı.

Bizden büyük rütbedeki üstlerimiz ve kendi akranlarımız arkadaşlar ile yaptığımız sohbetlerde, harp kahramanı ihtiyar askerin 1950 düşüşünü sık sık eleştirirdik. Bu düşüşün en önemli nedenleri, halkın tek kişiye olan bezginliği, şeker fiyatlarına zam, köy yollarının yapımındaki imece usulü, savaş yıllarındaki gaz ve bez sıkıntısı gibi sorunların oluşturduğu karamsarlık ve isteksizlikten doğduğu kanaatini taşıyorduk. Bir de, varlık vergisi ucubesi müslim, gayrimüslim bütün vatandaşları ciddi manada tedirgin etmişti.

Öte yanda, yeni kurulan Demokrat Parti'nin özellikle iki başı olan Bayar ve Menderes'in yoksul ve işsiz büyük halk yığınlarına mutluluk vaat eden bir umut ışığı olmaları, bu partinin iktidara gelişinin önde gelen nedeni idi. Demokrat Parti milletvekilleri ve yöneticilerinin halkın içinden geldiklerini söylemeleri, onlarla bağdaş kurup, soğanı kırarak yemeleri halkımızı peşlerinden sürükleyen nedenler olmuştur.
Gaz, bez ve karne sorunları ile yıpranmış ihtiyar asker ise, çözümlenemeyen sorunların yanında devlet adamlığı ve iktidar sürdüğü devrin tecrübeleri ile DP'nin, özellikle başlarına yüklendikçe yükleniyordu. Dozunu artırdığı, yıpratıcı sözleri ile her gün çözümlenemeyecek konuları ortaya döküyordu.

NATO'nun ve ABD'nin askerî yetkililerinin biri gelip biri gidiyordu, kışlamızdan. ABD yardımlarını organize eden sivil Amerikan yönetim elemanları, onların sistemine uymayan bizleri fazlası ile rahatsız ediyordu. Ordu donatım ve levazım ikmali görevlerinin bizdeki uygulamaları ile onların istedikleri arasında doğal olarak sistem uyuşmazlığı çekişmelere sebep oluyordu. Bunlarla kalmayan gösteriler, Güney Kore askerî heyetine, İran, Irak ve Pakistan gibi komşularımız heyetleri için sık sık tekrarlanıyordu.

NATO'ya, sistemler de dahil olmak üzere her şeyi ile uyum sağlamakta zorluk çeken ordumuz, kurslarla oryante edilme çabasında idi. Bunların sonunda, 2. Dünya Savaşı içinde ve savaş bittikten sonra ortaya çıkan silah, mühimmat ve bunlara intibakı sağlayan eğitim sistemlerinin uygulanması, ordumuza itibar sağlamasının yanında, siyasî kadrolarımıza da yeni yeni oluşumların getirdiklerini bahşediyordu.

ABD'nin şartlı yardımlarına, bir bakıma, memnun oluyorduk. 1945 yılı sonunda, çeşitli kullanım amaçlı doksan iki çeşit araç çeşitli ikmal kaynaklarına dayalı idi. Şimdi ise savaşta denenmiş, standart hale getirilmiş çok amaçlı kullanılabilen araçlar ordumuzun yüzünü güldürmeye başlamıştı. Yeni tanklar, arazi vitesli araçlar, kademeler arası haberleşmeyi sağlayan değişik güçteki telsizler, hava ve deniz sınıfları için yeni savaş araçları bizleri memnun ediyordu.

Irak'taki askeri müdahale

1953 yılında Trakya'da yapılan NATO'nun Well Fast manevralarının son günü Fenertepe'de büyük çadırlar kurulmuştu. Füze taburlarının ilk atış gösterileri yapıldıktan sonra Türk kumandanları ve yabancı askeri misyon şeflerinin katıldığı resepsiyonda, İstanbul Orduevi'nden getirilen kristallerin süslediği ziyafet sofrasını, alıştığımız törenlerin dışında şaşkınlıkla karşılamıştık. Ziyafet masasında sunulan yemekler, Türk askerinin karavanasına büyük ölçüde ters düşüyordu.

Siyah bir bere, golf pantolon ile resmî kabule gelen Celal Bayar'ı o gün daha yakından izleme imkânı bulmuştuk. Bayar, Cumhurbaşkanlığı arabası ile ayrılacağı sırada, hareketsiz kalan otosunu değiştirmek zorunda kaldı ve Genelkurmay başkanının arabasına binerek gitti. Belki kendisinin ve birçok taraftarının bilmediği gerçek, arabasındaki benzine, benim dışımda bir üsteğmen tarafından su katıldığı idi.

Başlangıçta kamuoyunun görmediği yanlışlar dizisi orduda sürüp gidiyordu. Komşu ve dost ülke olan Irak'ta yapılan darbenin, DP iktidarınca, Türk ordusuna yansıtılması da hatalar zincirine yeni bir halka eklemişti. Osmanlı devri Harbiye'sinden yetişen Irak Başbakanı Nuri Sait Paşa'nın Kral Faysal ile birlikte öldürülmesi, duygusal olan Başbakan Menderes'i çok etkilemiş olmalı idi. Bu etkiyledir ki, olay Türk ordusuna yansıtılmıştır.

14 Temmuz 1958 günü, Başbakan Menderes İstanbul'a gelmişti. Öğleye doğru Irak kral ve başbakanı ile yine aynı saatlerde İran şahının geleceği bildirilmişti. Başbakan Menderes, Ankara'dan gelmiş şeref salonunda konukların gelmesini bekliyordu. Menderes ve beraberindekiler, meraklı bir bekleyiş içinde iken Yeşilköy Havaalanı'na, Irak Hava Kuvvetleri'ne ait bir nakliye uçağı indi. Uçaktan kralın birkaç hizmetkârı çıktı. Krala özel bazı eşyalarla deniz motorunun uçakta bulunduğu öğrenildi. Uçaktaki personelin, kralın gecikmesi ile ilgili bir bilgiye sahip olmadıkları anlaşılmıştı. Daha sonra alana inen İngiliz Hava Yolları'na ait bir uçağın yolcu ve mürettebatının ifadelerinden, Irak'ta askerî bir harekâtın olduğu ve Bağdat Havaalanı'na inme olanağı bulamadıkları öğrenildi. Ancak, olayın gerçek yönü tam bir açıklığa kavuşmamıştı. Menderes ve beraberindekiler, Çınar Oteli'ne gitmeyi ve olayları orada izlemeyi yeğ tutmuşlardı.

Menderes'in isteği

Öğleye doğru İran Şahı Rıza Pehlevi'yi getiren özel uçağı Yeşilköy Havaalanı'na indi. Karşılama töreni pek sade bir biçimde yapıldı ve Şah, Menderes tarafından karşılanmaksızın araba ile Çınar Oteli'ne hareket etti.
Öğle ajansları, Bağdat şehrinde kanlı darbeyi bildirirken,Yeşilköy'ün uluslararası telsiz çevrimi de Orta Doğu havaalanları ile ilişki kurarak net sonuçları Başbakan'a ulaştırmaya çalışıyordu. Nuri Sait Paşa'nın sağ olduğu söylentileri, karışık biçimdeki havadislerle her ağızda şekil değiştiriyordu.

Tüm bu söz kargaşalığı içinde Başbakan Menderes ve İran Şahı, Ankara ve Tahran doğrultusunda Yeşilköy'den uçaklarla ayrılıyorlardı.

Konuk ve karşılayıcıların ayrılmasından sonra hiçbir emir almadan kışlaya döndüğümüzde yeni bir şaşırtıcı olay ile karşı karşıya kalmıştık. Tugay, sefer görev emrini almış ve sefer görev yerine intikal etme hazırlıkları içindeydi. Bu arada daha ilginç haberler alıyorduk. Ankara ve civarındaki birliklerden bazıları güneye doğru kaydırılıyordu. Güney ve Güneydoğu'daki zırhlı ve mekanize birlikler Irak hududuna doğru hareket halinde idiler.

Türkiye'nin Irak'taki darbeye karşı bir girişimde bulunma eğilim ve arzusunun güneye akış hareketinin nedeni olduğu öğrenilmişti.

--
We are in the world as words are in a book. Each generation is like a line, a phrase...

Dünyada, bir kitabın içerisindeki sözcükler gibiyiz. Her nesil bir satır, bir cümle misali…
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.