Cami mi? büyükler için devlet okulu mu?
Daha önce de defaaten yazdığım gibi, TC'de din-devlet ilişkisi Osmanlı İmparatorluğu'ndakinin devamıydı. Osmanlılar'daki sistem de Bizans'takinin benzeriydi. Fakat gerçek dünyada reel bir karşılığı olmayan abartılı laiklik söylemi, bu durumun anlaşılmasını zorlaştırdı. Türkiye'deki rejimin laik sayılabilmesinin asgari koşulu, dinin devlet aygıtının dışına çıkarılması ve vicdan özgürlüğünün güvence altına alınmasıydı. Bir rejim, ancak dinin hiç bir politik işlev üstlenmediği, devlete bulaşmadığı, devletin de dinle ilişkisinin kesildiği, din alanına müdahale etmediği durumda, laik tanımını hak edebilir. Rejim böyle bir şeye cesaret edecek kadar güçlü değildi. O zaman geriye dini araçlaştırmak, manipüle etmek kalıyordu. Bu amaçla din, duruma göre baskı altına alındı veya belirli amaçlar için araçlaştırıldı [sola ve genel olarak aydınlanmaya karşı kullanmak, vb...]. İrtica, bir "iç düşman" olarak iktidarın kendini yeniden üretmesinin bir 'aracı', onun varlık nedenlerinden biriydi. Yönetici elit ancak 'kurtarıcılık retoriğiyle' kendini yeniden ürebildiği için, konjonktüre göre halkı irticadan, komünizmden, bölücülükten kurtarmaya devam ediyor... Aslında her seferinde 'kurtarılandan' değil de 'kotarılandan' söz etmek daha uygundur. Devlet genç neslin önemli bir bölümünü okullar aracılığıyla kapsıyordu ama geniş yetişkinler kitlesi kapsama alanının dışında kalmıştı. Onlara ulaşmanın yolu da Diyanet, İmam Hatip Okulları, Kur'an Kursları, radyo-televizyon proğramları, Hacca gidişin devlet tarafından organizasyonundan, vb. geçiyordu. Fakat üstesinden gelinmesi zor bir çelişki söz konusuydu. Devlet dine karıştıkça, din de devlete karışmak durumundaydı ve bu çelişki giderek karışanlara karışılır, kullananlar kullanılır biçimini alacaktı. Devlet dini araçlaştırıp kullanmak isterken, din de devlet aygıtına nüfuz edecekti... Aslında bunda şaşılacak birşey yoktur: Karışma fiili her zaman doğası gereği karşılıklıdır, adı üstünde karışmak iki tarafı angaje eder... 1930'lu yılların: "herşey devlet için ve devlet içinde " sloganı câmiyi de kapsıyordu elbette. Bu amaçla caminin de devletin ideolojik aygıtlarından biri haline getirilmesi gerekiyordu. İmam, öğretmenin camideki benzeridir, maaşını devlet öder o da bir devlet okulu olan İmam Hatip Okulu'ndan mezundur. İl müftüsü de il milli eğitim müdürünün karşılığıdır. İmamın okuduğu hutbe, verdiği vaaz merkezden yollanır, misyonu resmi ideolojiyle harmanlanmış "devlet dininin" bekçiliğini yapmaktır. Buna "Atatürk İlke ve İnkılâplarına bağlı din" demek de mümkündür... Aslında rejim Genel Kurmay - Diyânet ikilisine dayanıyor ama başta hukukçular taifesi olmak üzere, rejimin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu "sananlar" hayli çok... Cami de aynı okullar gibi Ulu Önderin, vatanın, devletin, militarizmin ve savaşseverliğin kutsandığı bir kurum. Şimdilerde bu duruma bir tuhaflık daha eklenmek üzere... Caminin kapsama alanını daha da genişletilmek üzere Aleviler sahnede... Alevileri de Cem Evi söylemiyle sürece dahil etmek için son dönemde yoğun bir çaba gözleniyor. Bu amaçla adı cem evi olan yeni camiler ve yeni İmamların devreye sokulması planlanıyor. Alevilerin bir bölümü bütçeden pay almak, maaşa bağlanmak için çoktan seferber olmuş durumdalar. Aslında zahmet edip sözlüğe bakılırsa, cem'in cami'nin çoğulu olduğu görülecektir. Dolasıyıla, cemevi demekle cami demek arasında bir fark yok. İkisi aynı şey. O zaman ikiyüzlülüğe gerek olmamalıdır. Hâni Alevilik ilericilikti, özgürlükçülüktü, hoş görüydü... Alevilik de son tahlilde diğerleri gibi pre-kapitalist, pre-modern bir ideolojidir. Daha fazlası değil... Boşuna gelin - güveyi olup, kendini aldatmanın bir âlemi var mı? O halde devletin diyanetinde, camisinde yer edinme aymazlığını bırakıp, dinin her türlüsünün devlet aygıtının dışına çıkarılması için mücadele etmek daha anlamlı değil mi? Sorunların çözümü devletten maaş alan 'alevi imamlardan' mı geçiyor? Aleviler de cami kapsamına alınmak istenirken, ağızlarını her açtıklarında 'Türkiye laiktir laik kalacak' diyenlerin kulakları çınlıyor mudur dersiniz...
--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
İster Mermi Kullansın, İster Oy Pusulası,
İnsan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı...
-------------------------------------------------------------------------
MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.