Gençlerimizi eğitebildik mi?
Marxist düşünce,gençlerimize teorisini vermekle kalmadı ; bu düşüncenin romantizmini de Nazım Hikmet'in,Ahmet Arif'in şiirleri ile Sabahattin Ali'nin öyküleri ile öylesine lirik verdi ki, nerdeyse bizler bile Marxist olacaktık bir zamanlar.
Nazım Hikmet'in,yakın tarihimiz olan Milli Kurtuluş Savaşımızla ilgili yazdığı şiirleri, okuyanlar bilir :
"Hat boyları yanmış odun kokusu / Askerîde hat boyunun tapusu / Vagonların kırk kişilikse yapısı / Seksen Memet yüz Memet dolu hepisi // Dağ taş Memet dolu, dağ taş sevkiyat / Gidenler aç susuz, dönenler sakat..." ve şiir " Memetçik Memet " diye devam eder.
Şu şiirine bir itirazı olan çıkacak mı içinizde :
BIRINCI BAP YIL 1918 - 1919 ve KARAYILAN HIKAYESI Atesi ve ihaneti gördük ve yanan gözlerimizle durduk bu dünyanin üzerinde. Istanbul 918 Tesrinlerinde, Izmir 919 Mayisinda ve Manisa, Menemen, Aydin, Akhisar : Mayis ortalarindan Haziran ortalarina kadar yani tutun kirma mevsimi, yani, arpalar bicilip bugdaya baslanirken yuvarlandilar... Adana, Antep, Urfa, Maras: düsmüs dövüsüyordu... Atesi ve ihaneti gördük. Ve kanli bankerler pazarinda memleketi alamana satanlar, yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar düstüler can kaygusuna ve kurtarmak icin baslarini halkin gazabindan karanliga karisarak basip gittiler. Yaraliydi, yorgundu, fakirdi millet, en azili duvellerle dövüsüyordu fakat, dövüsüyordu, köle olmamak icin iki kat, iki kat soyulmamak icin. Atesi ve ihaneti gördük. Murat nehri, Canik daglari ve Firat, Yesilirmak, Kizilirmak, Gültepe, Tilbesar Ovasi, gördü uzun disli Ingiliz'i. Ve Aksu'yla Kopsu, Karagol'le Sögüt Gölü ve gümüs basamakli türbesinde yatan büyük, aşık ölü, sapkasi horoz tuylu Italyan'i gördü. Ve Cukurova, kiyasiya düzlük, ucurumlar, yamaclar, daglar kiyasiya ve Seyhan, ve Ceyhan ve kara gözlü Yürük kizi, gördü mavi uniformali Fransiz'i. Ve devam ettik atesi ve ihaneti görmekte. Esraf ve ayan mütehayyizanin cogu, ve agalar: Bagdasar Aga'dan Kellesi Büyük Mehmet Aga'ya kadar, kara donlu köylülerden. Ve bizim tarafa gecenler oldu Tunuslu ve Hindli kölelerden. Ve Turkistanli Haci Ahmet, kısık gözleri, seyrek sakali, hafif makinali tüfegiyle daglarda bir basina dolasti. Ve sabahleyin ve ögle sicaginda ve aksamüstü ve ayisiginda ve yildiz alacasinda geceleyin, ne zaman sIkIssa bizimkiler, peyda oluverdi yerden biter gibi o ve ates etti ve düsmani dagitti ve kayboldu daglarda yine. Atesi ve ihaneti gördük. Dayandik, dayandik her yanda, dayandik Izmir'de, Aydin'da, Adana'da dayandik, dayandik, Urfa'da, Maras'ta, Antep'te. Antepliler silahsör olur, ucan turnayi gözünden, kacan tavsani ard ayagindan vururlar ve arap kisraginin üstünde taze yesil selvi gibi ince uzun dururlar. Antep sicak, Antep cetin yerdir. Antepliler silahsör olur. Antepliler yigit kisilerdir. Karayilan Karayilan olmazdan önce Antep köylüklerinde irgatti. Belki rahatsizdi, belki rahatti, bunu düsünmege vakit birakmiyordular, yasiyordu bir tarla sicani gibi ve korkakti bir tarla sicani kadar. Yigitlik atla, silahla, toprakla olur, onun ati, silahi, topragi yoktu. Boynu yine böyle cöp gibi ince ve böyle kocaman kafaliydi Karayilan Karayilan olmazdan önce. Düsman Antep'e girince Antepliler onu,korkusunu saklayan bir fistik agacindan alip indirdiler.Altina bir at cekip eline bir mavzer verdiler. Antep cetin yerdir. Kirmizi kayalarda yesil kertenkeleler. Sicak bulutlar dolasir havada ileri geri... Düsman tutmustu tepeleri, düsmanin topu vardi. Antepliler düz ovada sIkIsmIslardi. Düsman sarapnel döküyordu, topragi kökünden söküyordu. Düsman tutmustu tepeleriAkan: Antep'in kaniydi. Düz ovada bir gül fidaniydi Karayilan'in Karayilan olmazdan önceki siperi. Bu fidan öyle kücük, korkusu ve kafasi öyle büyüktü ki onun, namliya tek fisek sürmeden yatiyordu yüzükoyun. Antep sicak, Antep cetin yerdir. Antepliler silahsör olur. Antepliler yigit kisilerdir. Fakat düsmanin topu vardi. Ve ne care, kader, düz ovayi Antepliler düsmana birakacaklardi. olmazdan önce umurunda degildi Karayilan'in kiyamete kadar düsmana verseler Antep'i. Cünkü onu düsünmege alistirmadilar. Yasadi toprakta bir tarla sicani gibi, korkakti da bir tarla sicani kadar. Siperi bir gül fidaniydi onun, gül fidani dibinde yatiyordu ki yüzükoyun ak bir tasin ardindan kara bir yilan cikardi kafasini. Derisi isil, gözleri atesten al, dili cataldi. Birden bir kursun gelip kafasini aldi. Hayvan devrildi kaldi. Karayilan Karayilan olmazdan önce kara yilanin encamini görünce haykirdi avaz avaz ömrünün ilk düsüncesini: Ve bir tarla sicani gibi yasayip bir tarla sicani kadar korkak olan, firlayip atlayinca ileri, bir dehset aldi Anteplileri, segirttiler pesince. Düsmani tepelerde yediler. Ve bir tarla sicani gibi yasayip bir tarla sicani gibi korkak olana: KARAYILAN dediler. Ve biz de bunu böylece duyduk ve cetesinin basinda yillarca nami yürüyen Karayilan'i ve Anteplileri ve Antep'i aynen duyup isittigimiz gibi destanimizin birinci basina koyduk. ( Nazım Hikmet ) Ve ne yazık ki Nazım Hikmet'in şiirlerini okumak için illa komünist olmak gerekmediğini ise yıllar sonra anlayacaktık. Ahmet Arif'in: " Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş,
Karanfil kokuyor cıgaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin... " dizelerini belki çoğunuz okumuşsunuzdur. Sabahattin Ali'nin "ISITMAK İÇİN " isimli öyküsünü okuyun bakalım,gözyaşlarınızı tutabilecek misiniz? Türkçülüğün romantizmini rahmetli H.Nihal Atsız'da bulmuştuk bir zamanlar. "Bozkurtlar" romanındaki Çin Sarayı'nı basan 40 çeriyi ve Kürşat'ı unutmak ne mümkün."Deli Kurt " romanındaki Gökçen kızın o öldürücü gözlerini unutmak ne mümkün.Ve Atsız Hoca'nın " Kahramanlık " şiirindeki şu dizeleri bir hatırlayın : " Kkahramanlık ne yalnızca bir yükseliş demektir,
ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir.
ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
sızlasa da gönüller düşenlerin yasından
koşar adım gitmeli onların arkasından.
kahramanlık; içerek acı ölüm tasından
ileriye atılmak ve sonra dönmemektir.
yırtıcılar az yaşar... uzun sürmez doğanlık...
her ışığın ardında gizlidir bir karanlık.
adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık;
göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir.
kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir.
bunun için ölüme bir atılış gerektir.
kahramanlık;atılıp bir daha dönmemektir " Rahmetli Atsız da olmasaydı eğer, ülkücülere Türklük romantizmini verecek bir babayiğit de olmayacaktı hani.Gelgelelim ülkücü gençlere sahabe hayatını,İslam ahlakını,İslam'daki : Kendisinden başka herkes için yaşamak düşüncesini,yani " diğergamlığı " ,dürüstlüğü belli bir romantizm içinde veremedik ne yazık ki... Çocuklar : " Kanımız aksa da zafer İslam'ın " dediler,ama ruh yoktu,kuru sloganlarla da büyük hedeflere ulaşılamıyordu.Netice ne oldu : Sadece kendisi için yaşayan,sıla-i rahmi bile kesen ve hatta vergi kaçıran bir ucube çıktı karşımıza. Peki İslamcı kesim neler yapıyor acaba? Ellerinde belli bir sermaye birikimi olan geniş bir kesim var,onlar ne yapıyorlar? Peygamberimizin ( s.a.v ) örnek hayatını anlatan filmler çevirmeyi hiç düşünüyorlar mı? Bu işler sadece " Minyeli Abdullah " filmi ile olmuyor malum.Peygamberimizin hayatını bile Hollywood artistleri canlandırıyor. Ara ki rahmet ve bereket bulasın filmlerinde.Soğuk,ruhsuz,itici...Onların çevirdikleri ancak o kadar oluyor işte," Truva " filmi gibi kavga,döğüş...Sahabe hayatlarından örnekler,mesela bir Ebu-Zer Gıfari bir filme konu olamaz mı? Holdinglere oturup iki üç tane hatun almaktan daha efdaldir herhalde böyle bir film için pamuk elleri ceplere atmak,ya da öksüz bir çocuk okutmak. Ne dersiniz gençlerimizi eğitebildik mi, yoksa Marxistler kadar bile mi olamadık?!...kahramanlık ne yalnızca bir yükseliş demektir,
ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir.
ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
sızlasa da gönüller düşenlerin yasından
koşar adım gitmeli onların arkasından.
kahramanlık; içerek acı ölüm tasından
ileriye atılmak ve sonra dönmemektir.
yırtıcılar az yaşar... uzun sürmez doğanlık...
her ışığın ardında gizlidir bir karanlık.
adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık;
göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir.
kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir.
bunun için ölüme bir atılış gerektir.
kahramanlık;atılıp bir daha dönmemektir
ahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.