AB MANDACISI BEDRİ BAYKAM’A CEVAP

AB MANDACISI BEDRİ BAYKAM'A CEVAP Bedri Baykam, 13 Şubat 2007 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki 'Görüş' adlı köşesinde bir yazı yazdı: "Atatürkçüler AB FonlarınıKullanmalıdırlar!". Bu yazısında Bedri Baykam, uyduruk üç proje karşılığı AB'den toplam 700 bin Avro hibe almış Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV)'in, savunuculuğundan da öte, korumacılığını yapıyor, AB fonlarıyla ilgili gerçek dışı varsayımlarla Atatürkçüleri AB'ye el açmaya yönlendirmeye çalışıyordu. Bedri Baykam'ın tamamı yalana dayalı, aslında Atatürkçüleri dolaylı olarak aşağılayan bu yazısına 14 Şubat 2007 tarihinde bir cevap gönderdim. Avrupa Birliği ve özellikle de AB hibeleri konusunda kendisini bilgilendiren, uygarca bir üslupla yazılmış bu mektubuma Bedri Baykam'dan cevap gelmedi. (Bu yazışmaların ayrıntılarını, 29 Ekim 2007'de Asya Şafak Yayınları'nda çıkacak olan 'Gaflet Dalalet Hıyanet' adlı kitabımda bulabilirsiniz). Aylar sonra, Bedri Baykam'dan 25 Eylül 2007 tarihli e-posta iletisini aldım. Bedri Baykam, aynı gün Cumhuriyet gazetesinde çıkan '50 Yılımın Bilançosu' başlıklı köşeyazısını bana göndermişti. Bu bilançodan anladığımıza göre Bedri Baykam; • Daha 4-5 yaşındayken Atatürk resimleri yapmış. (Benim kuşağımda, ilkokul çağlarında Atatürk'ün resimlerini yapmamış tek bir çocuk bile yoktu). • 12 yıl yurtdışında tenis şampiyonluklarında geçirmiş. (Tenis şampiyonluklarıyla, devrimci literatüre yapyeni bir sayfa ekliyor). • Risk almayı hep sevmiş. Ne tür riskler aldığına bir bakıyoruz. Amerika'da vizesi bittiği halde oturmayı sürdürmüş! (Böylesi bir riski, devrimci Che Guevara bile göze alamamıştı.) Doğrusu, Bedri Baykam'ın bu abuk sabuk yazısını okuduktan sonra canım sıkıldı. Aynı gün kendisine şu e-posta iletisini gönderdim: " Atatürkçü Düşünce Derneği ve üyelerine, 'Haydi durmayın, koşun, AB'den hibeleri kapışın!' diyen utanmaz ve hayasız bir AB Mandacısının, şimdi tutup başkalarına ders vermeye kalkışması, pişkinliğin de ötesinde ahlaksızlıktır! 'Bedri Bey, yazdıklarınızın tümü yalan-yanlış, AB hibelerinin içinde sizin iddianızın tam tersine, Türkiye'nin tek bir kuruşu yoktur! Aman bu yanlışı hemen düzeltin' diye dürüstçe yapılan uyarıya cevap verme cesaretini gösteremeyen bir AB Mandacısı, şimdi tutmuş bize 50 yılının bilançosunu veriyor! Kimseyi kandıramıyorsunuz artık Bay Baykam, maskeler düştü, çirkin yüzler ortaya çıktı! Yılmaz Dikbaş Araştırmacı Yazar" İşte bu kısa mektubuma, Bedri Baykam 27 Eylül 2007 tarihinde aşağıdaki cevabı gönderdi. Bedri Baykam'ın bu mektubunu okurken, onun sadece Cumhuriyet gazetesinde bir köşeyazarı olmadığını, bir ressam, yani bir sanat ve kültür adamı olduğunu da lütfen göz önünde tutunuz. "Yılmaz Dikbaş, Sen, 'araştırmacı-yazar' sıfatını kendine giydirmeye çalışarak ele güne rezil oluyorsun. Sen, olsa olsa, 'karıştırıcı-ispiyon' olabilirsin. Normalde seni dava etmem lazım, aklın başına gelsin diye. Ama ona bile değmezsin. Çünkü beyin sağlığın yerinde olmadığından affedilir, huzur evine yollanırsın. Sen, Atatürkçüleri yurt çapında birbirine düşürmek için emperyalistler tarafından ortaya kurgulanmış bir piyonsun. Tek görevin suyu çamurunda bulandırmak. Hadi artık hedefine ulaştığını sanıyorken git de çamuruna saklan ve utançla sus. Sen ülkenin yüz karasısın. Anca gidersin. Artık herkes ne mal olduğunu anladı. Bedri Baykam" İşte şimdi burada, Bedri Baykam'ın yukarıdaki mektubunu cevaplıyorum. "Bay Bedri Baykam, Araştırmacı-yazar sıfatını kendime giydirmeye çalışarak 'ele güne rezil olduğumu' söylüyorsunuz. Şimdi ben size, ele güne karşı nasıl rezil olduğumun örneklerini vereceğim! Basılan onuncu kitabım 'Avrupa Birliği Tabuta Çaklılan Son Çivi' hakkında bakın neler yazıldı. • "Egemenliğimizi, bağımsızlığımızı geri almak istiyorsanız, hemen edinin Yılmaz Dikbaş'ın bu pırlantasını; okuyun, sivil-asker her satılmamışa okutun." Bertan Onaran, Cumhuriyet , 15 Kasım 2006 • "Ansiklopedi ve sözlüklerde şövalyelik, 'Gereğinden çok mert ve yürekli davranış' olarak tanımlanıyor. Yılmaz Dikbaş'ın, ulus devletimizin korunması ve özellikle AB'nin gerçek yüzünü gösterebilmek için yaptığı mücadelede takındığı tutum, 'Şövalyelik' olarak nitelendirilebilir ancak… 'Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi' adlı eseri okuyan herkes, 'AB'nin canı cehenneme' diye haykırmaktan kendini alamayacaktır sanıyorum." Vural Savaş, Onursal Yargıtay Başsavcısı, Aydınlık, 10 Aralık 2006 • "Okumak, öğrenmek, bilmek istemeyenler, bilgiden korkanlar; alın size kitaplar: 'Sivil Örümceğin Ağında', 'Laik Eğitimden Şeriatçı Eğitime', 'Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi', 'Meczup Yaratmak' gibi dev yapıtlar!" Oktay Akbal, Cumhuriyet, 5 Aralık 2006 • "Yılmaz Dikbaş'ın 'Tabuta Çakılan Son Çivi' adlı kitabında, AB ile aramızdaki görüşmelerin başladığı 3 Ekim 2005 tarihinden on yıl öncesinden, yani 1995'ten beri Birliğin Türkiye'de aklınıza gelen hemen her sendika, dernek ve sivil toplum kuruluşuna sözde projeler karşılığı akıttığı paraların listesi var. Yazarın kendisinin belirlediği listede 'hibe' adı altında verilen bu milyonları geçen Avro'lar, AB'nin on bir yıldan bu yana, çoğu kulağı kesik vatandaşımızı yandaş yapabilmek amacıyla nasıl da olağanüstü cömert davrandığını sergiliyor." Orhan Birgit, Cumhuriyet,24 Kasım 2006 • "Yılmaz Dikbaş, 756 sayfalık 'Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi' adlı çalışmasıyla bizlere, yeniden ülkemize bakmamızı, durum değerlendirmesi yapmamızı hatırlatıyor. Bu hatırlatma, son çivinin de ne anlama geldiğidir aslında. 'Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi' salt Türkiye adına okunacak bir kitap değil insanlık adına da dersler çıkarılacak bir kitaptır. Son çiviyi çaktırmamak ve çakılanları sökmek için görev başına." H. Hüseyin Yalvaç, Dünya Kitap, 1 Haziran 2007 • "Tavırlarıyla, yaptıklarıyla, yapıtlarıyla yaşadığımız sorunlara parmak basan, ülkemizin aydınlık geleceğinde her biri birer yıldız gibi parlayan onlarca aydına sahip olmak kıvanç veriyor…Yılmaz Dikbaş da bu aydınlarımızdan biri ve ülkemizin, dünyanın can alıcı sorunlarına ışık tutmaya devam ediyor. 10 yıl önce, ülkemizde yaşanan özelleştirme belası konusundaki öncü çalışmalardan olan 'Özelleştirme Sömürgeleştirme' (1997) ile başladığı aydınlatma serüvenine, ülkemiz ekonomisinin son on yıllarına damgasını vuran enflasyon canavarı ile ilgili 'En Büyük Sorun Enflasyon mu?' (1999) ve 'Özelleştirme Yalanları' (1999) adlı yapıtlarıyla devam etmişti. 'Gaflet Dalalet Hıyanet' (2001), 'Amerika'nın Irak Yalanları' (2002), 'Gönüllü Devşirmeler' (2002), 'Satılık Vatan' (2005) ve 'İsrail'in Nükleer Silah Cephaneliği' (2006) adlı çalışmalarıyla dünyanın ve ülkemizin sorunlarına bilinçle duyarlılığı, sorumlulukla aydın olma işlevini, çalışkanlıkla yurt sevgisini örtüştüren bir yaklaşımın örneğini vermişti. 'Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi!, bir bütün olarak ülkemizin konulduğu tabutun son çivisi diye tanımlanan AB ile ve Türkiye-AB ilişkileriyle ilgili birçok bilinmezi bilinir kılan bir hazine olarak okunmayı bekliyor." Öner Yağcı, Cumhuriyet Kitap, 14 Haziran 2007 •"Yılmaz Dikbaş, çağdaş Prometheus'tur. Tanrılardan ateşi çalan adamın yirmi birinci yüzyıl temsilcisidir. AB ve ABD emperyalizmin, giderek tüm emperyalizmlerin maskesini yüzlerinden çalmış ve maskelerin altındaki asıl amaçlarını taşıyan yüzlerini göstermiştir. Dikbaş, 'Kral Çıplak' diyen çocuktur. Bu yüzdendir ki, adı gibi her türlü emperyalizme karşı dik başı ile direnmekte, ulusal değerleri ve toplumsal doğruları yılmaz bir biçimde savunmaktadır. Hem yılmaz bir savaşımcıdır, hem de sömürüye karşı dik başlıdır. … Yılmaz Dikbaş, kitabına koyduğu adla 'İsrail'in Nükleer Silah Cephaneliği' diyor, ben çöplük görüyorum, 'İsrail'in Nükleer Silah Çöplüğü' diyorum. İsrail çöplüktür. ABD çöplüktür. Dünya çöplüktür artık!" Halit Payza, "İsrail'in Nükleer Çöplüğü", Berfin Bahar, Temmuz 2007 •"Yılmaz Dikbaş'ın 'Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi' kitabı bir hamaset kitabı değil. Her vatansever Türk'ün mutlaka okuması gereken 756 sayfalık belgeler bombası. Bu kitap, 'varlığım Türk varlığına armağan olsun' diyen vatanseverleri sevindirecektir. Öte yandan, 'siyasal İslamcı' ve 'ceberut laik' devşirmeleri de şimdi 'nereden çıktı bu!' diye korkutacak kadar güçlü bir eser. Eline, diline ve yüreğine sağlık Sayın Dikbaş. Yenilerin bekliyoruz." Dr. Ramazan K. Kurt, Ortadoğu, 19 Aralık 2006 • "Avrupa Birliği'ni, 'Türk Milleti Adına' yargılayan araştırmacı-yazar Yılmaz Dikbaş, hükmünü 756 sayfalık bir kitapla vermiş…Okudum bu değerli eseri…Tüm ulusalcılara Yılmaz Dikbaş'ın hem bu eserini, hem de aynı yayınevi tarafından yayımlanan 'İsrail'in Nükleer Silah Cephaneliği' adlı eserini hararetle tavsiye ediyorum." Cazim Gürbüz, Yeniçağ,5 Aralık 2006 • "Yılmaz Dikbaş, 'Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi' kitabında, Türkiye'nin AB ile yapılan çalışmalarını, başvurunun yapıldığı 1959 yılından başlayarak yıl yıl dökümünü yapar. Türkiye'de AB'ye karşı çıkanların gerekçelerini, AB için yapılan çalışmaları ve AB'nin Türkiye ile görüşlerini de aktarır çalışmalarında… Kitabın en can alıcı bölümü ise Türkiye'de AB'den para almış toplam 315 sivil toplum örgütünün yer aldığı listedir. Bu örgütler arasında sendikalar, odalar, vakıflar, üniversite vakıfları, dernekler bulunuyor… Avrupa Birliği'nin Türkiye ile başlattığı müzakereler sonunda üyelik garantisi bile verilmemişken, Yılmaz Dikbaş, Türkiye'ye niye bu paralar veriliyor sorusuna kendi cevabını veriyor kitabında." Rozerin Bolluk, Radikal, 9 Şubat 2007 Bay Bedri Baykam, Görüyor musunuz, ele güne nasıl rezil olmuşum! Hem, hepsi bu kadar değil. Kitaplarımı ve internette yayınlanan makalelerimi okuyanlardan aldığım mektup sayısı yedi cilt oldu, her cillte ikiyüz mektup var. Aralarında birkaç tane eleştiri de olsa, tamamı övgü dolu maktuplar… Dahası var. İnetrnetteki sitemde (www.kalinka.com.tr) ziyaretçi defterinde yalnız yurtiçinden değil, yurtdışından da mektup gönderen onlarca değerli okuyucunun mektubu yer alıyor. Yani sizin anlayacağınız, ele güne rezil oluşum ülke sınırlarını da aşmış! Bay Bedri Baykam, Benim için, olsa olsa 'karıştırıcı-ispiyon' olabilirsin, diyorsunuz. Ben kitaplarımda, Atatürkçü maskesi altında ABD ve AB Mandacılığı yapanları tek tek, isim vererek açıkladım. Hiç kimse hakkında 'olsa olsa' diyerek söz etmedim. Hep çok sağlam belgelere ve kaynaklara dayanarak yazdım. Onurlu ve şerefli yazar olmanın önkoşulu da budur. Şimdi size sesleniyorum, eğer siz de onurlu veşerefli bir yazarsanız, nasıl karıştırıcı olduğumu, kimleri ispiyonladığımı belgeleriyle, kanıtlarıyla tek tek ortaya koyup kamuoyuna duyurursunuz. Eğer bunu yapmazsanız, sizin onursuz ve şerefsiz bir yazar oldugunuzu ilân edeceğim. Bay Bedri Baykam, Aklımı başıma getirmek için aslında beni 'dava etmeniz gerektiğini' söylüyorsunuz. Keşke etseniz! Korumacılığını yaptığınız ÇEV'in eski 2. Başkanı Şener Eruygur ve yönetim kurulu üyesi Prof. Dr. Nur Serter de, sanırım sizin gibi düşünüp aklımı başıma getirmek için beni ayrı ayrı dava ettiler. AB'den hibe almış tüm kurum ve kuruluşları 'Anadolu'nun bağrına sokulmuş birer Truva Atı' olarak nitelemiş, ÇEV'i de elbette bu genellemenin içine koymuştum. ÇEV'in yöneticileri olarak 'Truva Atı' olarak tanımlanmalarının kişilik haklarına saldırı olduğunu iddia ederek mahkemeye başvurmuşlar ve kişi başına 5 bin YTL. tazminat talep etmişlerdi. Mahkeme bir ay önce kararını verdi, Şener Eruygur ve Prof. Dr. Nur Serter'in iddialarını reddetti. Yani bu kişilerin, mahkeme kararıyla 'Truva Atı' olduğu kanıtlanmış oldu. Keşke siz de beni dava etseniz de, gazetesindeki köşesinde AB hakkında yalan yazan bir yazar olduğunuzu, Atatürkçüleri Hıristiyan AB'ye el açmaları yönünde kışkırtacak kadar ileriye giden gözü dönmüş bir AB Mandacısı olduğunuzu mahkeme tutanaklarına geçirtebilsem! Sıkı korumacılığını yaptığınız ÇEV, bir başka konu nedeniyle de beni dava etti. ÇEV'in Türkiye'de Hıristiyan Misyonerliği yaptığını belegeleriyle kitabımda yazmıştım. ('Avrupa Birliği Tabuta Çakılan Son Çivi', AsyaŞafak Yayınları, İstanbul, Mayıs 2007. 5. Baskı, sf.338-346 ve 719-725). Bu konuda benimle söyleşide bulunan bir gazeteye de aynı bilgileri aktarmıştım. Korumacılığını yaptığınız AB Mandacısı ÇEV, verdiğim bilgilerin doğru olmadığını iddia ederek dava açtı, benden 20 bin YTL tazminat talep etti. Dava görüşüldü, bir ay kadar önce mahkeme kararını verdi. Korumacılığını yaptığınız ÇEV'in iddia ve talebi reddedildi. Şimdi anladınız mı, neden keşke siz de dava etseniz, diyorum? Bay Bedri Baykam, Beni dava etmemenin gerekçesini şöyle açıklıyorsunuz: 'Beyin sağlığın yerinde olmadığından affedilir, huzur evine yollanırsın.' Eğer beyin sağlığım yerinde olmasaydı, yapmış olduğum kapsamlı araştırmaları yapamaz, her biri en az üç baskı yapan kitaplar yazamazdım. Kaldı ki, yakın dostlarım arasında konularında uzman çok değerli hekimler var. İlk önce onlar böyle bir durumu görür ve eminim bana yardımcı olurlardı. Huzur evine yollanma konusuna gelince. Bir kişinin hayatının nerede, nasıl sonlanacağını öngörmek hemen hemen olanaksızdır. Bir gün, kimin huzur evine yollanacağını baştan bilemeyiz. Hem, huzur evlerinin tüm konukları, sizin savunduğunuz gibi beyin sağlığı yerinde olmayanlar değilidir. Böyle bir yargıda bulunarak, oradaki insanları da incitmiş olmuyor musunuz? Konuyu siz açtığınız için yazacağım. Siz kendinizi savunurken benim beyin sağlığımın yerinde olmadığını iddia ediyorsunuz ama, sizi çok yakından tanıyanlar sizin ruh sağlığınızdan ciddi olarak kuşku duyuyorlar. Nasıl mı? Anımsatayım. Siz, 35 yıl önce sperminizi sildiğiniz peçeteyi saklamış ve sonra bunu İstanbul'da bir sergide, 'sanat eseri' olarak sergilemiştiniz. Ben bir sanat eleştirmeni olmadığım için yorum yapmıyor, sözü bu konunun uzmanlarına bırakıyorum. • "Sağlıklı bir ruha sahip insan bunu yapmaz. Bu olay benim sanat anlayışımla bağdaşmaz. Normal bir insan da bunu yapmaz." Ediz Hun, Ünlü Sinema Oyuncusu • "Bedri resmen saçmalamış. Zaten ülkede sanatın içine yapan birçok insan var. O da bunlara katıldı. O 'spermen' olarak tarihe geçecektir. Biz de o zaman sahneye s……m. Bu da sanat olsun. Eskiden seks filmleri oynatan sinemalar vardı. Peçete bol olurdu, bayağı sanatsal çalışma olurdu orada. O zaman bu seks filmi oynatan sinemalar da sanat galerisi oluyor." Behzat Uygur, Tiyatrocu, Dizi ve Sinema Oyuncusu Görüyor musunuz Bay Baykam (yoksa size 'Bay Spermen' mi demeliyim?), sizin gibi tanınmış bazı sanat adamları, ruh sağlığınızdan bayağı kuşkulu, hatta normal bir insan olamayacağınız kaygısını taşıyor. Korkarım, bana huzur evinin yolunu gösterirken, siz bir ruh hastalıkları hastanesinin yolunu tutabilirsiniz! Şimdiden geçmiş olsun diyorum. Bay Bedri Baykam, Mektubunuzda benim için, 'emperyalistler tarafından ortaya kurgulanmış bir piyonsun' diyorsunuz. Maskelerini indirdiğim sahte Atatürkçü ve AB Mandacılarının çoğu, kuyruklarını kıvırıp oturdular, seslerini kestiler! Sizin gibi işi rezilliğe dökerek, üste çıkmak isteyen birkaç kişi ise, hakaretlerle, iftiralarla, yalanlarla ve içi boş babalanmalarla, akıllarınca beni susturmaya çalıştı. Konunun özü şu: Hem AB'ci, hem de Ulusalcı olunamaz! Hem AB'ci, hem de Atatürkçü olunamaz! Hem AB'ci, hem de Anti-emperyalist olunamaz! Siz, çok ateşli bir AB Mandacısı olduğunuz için; Ulusalcı, Atatürkçü, Anti-emperyalist olamazsınız! Hıristiyan AB'ye el açıp, 'biraz daha hibe, biraz daha hibe' çığırtkanlığı yapanlar, en utanmaz AB Mandacısıdırlar! Yukarıda yazdım, tekrarlıyorum. Ben yazdığım her şeyi belgeledim, sağlam kaynaklara dayandırdım. Çünkü onurlu ve şerefli bir yazar olmanın, önkoşulu budur. Bu nedenle, buradan size bir kez daha sesleniyorum: Eğer siz onurlu ve şerefli bir yazarsanız, ne tür emperyalistler tarafından ne zaman nasıl kurkulandığımı, onların elinde nasıl bir piyon olduğumu belegeleriyle, kanıtlarıyla, tanıklaryla ortaya koyarsınız. Eğer bunu yapmazsanız, ele güne, sizin onursuz ve şerefsiz bir yazar olduğunuzu duyuracağım! Bay Bedri Baykam, Benim için, 'Sen ülkenin yüz karasısın' diyorsunuz. Ülkemizin yüzkarası mı yoksa yüzakı mı olduğuma, ülkemin onurlu ve şerefli yaşamayı temel ilke edinmiş vatanseverleri karar verecektir, hiç utanmadan Hıristiyan AB'ye el açan, ulusal onuradan yoksun AB Mandacıları değil! Bay Bedri Baykam, Bana kapıyı gösteriyor, 'Anca gidersin' diyorsunuz. Bu söyleminiz, sizin gibi bir AB Mandacısı olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ünlü söylemiyle örtüşüyor. Onunla aynı safta yer almanız, size çok yakışıyor. Ancak hemen söyleyeyim, hiçbir yere gittiğim yok. Mandacılarla savaşım gibi yaşamsal önceliği olan bir görevim var, ne pahasına olursa olsun bu görevimi sürdürmeye kesin kararlıyım. Bay Bedri Baykam, Mektubunuzu, 'Artık herkes ne mal olduğunu anladı' diyerek bitirmişsiniz. Şunu yapacağıma söz veriyorum. Sizin mektubunuzu ve ona cevap olan benim bu mektubumu hem medyaya ileteceğim, hem de internet ortamında yayınlayacağım. Okuyanlar karar versinler, kimin ne mal olduğuna! Sağlıklar diliyorum, Yılmaz Dikbaş Araştırmacı Yazar 28 Eylül 2007 dikbas@kalinka.com.tr www.kalinka.com.tr

--
Söz bitmedi, Umut Yaşıyor!
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.