Kur’an Meselleriyle EHL-İ KİTAP

Kur'an Meselleriyle EHL-İ KİTAP


Fevzi Zülaloğlu / Haksöz Aralık'07

Kur'an'dan önce vahye muhatap olanlar; Ehl-i kitap adıyla ma'ruftur. Bu Kur'anî terkip, ayet-erde daha çok Yahudi ve Hristiyanlar için kullanılmaktadır. Zaten nüfus ve nüfuz bakımından toplumsal hayatta ve dünya siyasetinde etkinliği bu­lunanlar Ehl-i Kitap'tan Yahudiler ve Hristiyanlardır.

Son yıllarda Ehl-i Kitapla ilgili ideolojik bir ça­bayla karşı karşıyayız. "Diyalog" denilen ve son de­rece manipülasyona açık bir yönlendirmeyle karşı karşıyayız. Bu bakımdan Ehl-i Kitab'ın gerçekte kim olduğu hangi özelliklere sahip oldukları daha da önem kazanmaktadır.


Yahudi ve Hristiyanları en iyi tanımanın yolu, şüp­hesiz ilahi kelamın beyanlarından olacaktır. Çünkü kalpleri evirip çeviren, en gizli anlamları tüm teferruat-larıyla bilip deşifre eden şüphesiz Yüce Rabbimizdir.
Biz bu çalışmada, son sözü söyleme iddiasının akıntısına kapılmadan mesellerin anlatım yöntemiyle Ehl-i Kitab'ın özelliklerini göz önüne sermek istiyoruz.

1. Kalpleri Kaya Gibi Katılaşanlar

"Ama bütün bunlardan sonra kalpleriniz katılaştı; kaya gibi hatta daha da sert oldu. Çünkü unutmayın, öyle kayalar var ki yarıldığında içinden su çıkar; bazısı da Allah korkusuyla (yerinden kopup) aşağı yuvarlanır, Allah yaptıklarınızdan gafil değildir." (Bakara, 2/74)

Ehl-i Kitab'ın -özelde israiloğullarının- ibadet­leri genellikle rutinleşmiştir. Şekle boğulmuş tören­lerden ibaret hale gelen, takvadan eser kalmayan kurallar yığını haline dönüşmüş bu ayinler, kalpleri­nin katılığını giderememektedir. Bu nedenle, zaman içinde Ehl-i Kitap hiç ilahi vahiyle ilişkisi bulunmayan müşriklere benzetmişlerdir.1

Kafirlerin kalplerini kayaya benzetmek, kayalara taşlara hakaret için değildir; çünkü kayalar da Allah'ın ayetidir. Fakat insanların duyarsız gözüken kayalara benzemesi doğru değildir. Kayalar vardır; içinden ır-
maklar fışkırır, kayalar vardır; yarılarak içinden sular akıtır; kayalar vardır, Allah korkusundan düşer param­parça olur. Bütün bunlar o varlıkların, yankılarıyla Ya-ratıcı'yı zikretmesinden başka bir şey değildir.2

Allah'ın vahyinde yol gösterdiği gibi, O'nu an­mak, ibadet etmek kalbi yumuşatır. Müşrikler mer­hamet, şefkat duygularının yeşereceği bir kalbe sahip olmadıkları için, yeryüzünü ifsad etmekten çekinmemekte, kolayca zulme meyi edebilmekte­dirler. Bu sebeple müşriklerin imandan yoksun olan kalplerinde tedirginlik, hırçınlık, kibir gibi' kötü duy­gular hakimdir. Çünkü takvanın besleyip büyüteceği tevazu, alçakgönüllülük, arınmaya açıklık yoktur.

Yukarıdaki meselin bir benzeri de Hadid Su-resi'nde geçmektedir:

"İmana ermiş olanların kalplerinin Allah'ı ve (ken­dilerine) indirilen hakikati anarken acizliklerini fark etmelerinin zamanı gelmedi mi? (Ve vakit gelmedi mi) kendilerine daha önce vahiy indirilmiş olanlara ve za­manın geçmesiyle kalpleri katılaşarak çoğu (bugün) yoldan sapmış olan/ara benzememelerinin?" (Hadîd, 57/16)

Israiloğulları'nm çoğunluğu ruhi çoraklık ve kuraklık hastalığına duçar olmuşlardır. Onların bu vahiyden kopuk, dünyevileştirilmiş dindarlıkları Kur'an'da tenkit edilmiştir.

Mesellerin anlatım yöntemiyle israiloğulları, kalpleri sert kayalar kadar katılaşmış, kurak çöller gibi hiçbir ürün vermeyen, hiçbir güzelliğe ev sa­hipliği yapmayan kimselerdir. Hatta sert ve katı olan kayalardan bile bereketin, canlılığın sembolü olan su çıkmakta, ama kalpleri kayalaşmış bulunan isra­iloğulları tüm duyarlılıklarını yitirdikleri için hiçbir güzelliğe ev sahipliği yapamamaktadırlar.

2. Binlerce Yıl Yaşamak İsteyenler

"Ve sen onları başkalarından daha

ihtirasla (dün­ya) hayatına sarılmış göreceksin, hatta Allah'tan baş­kasına ilahtık yakıştırmaya şartlanmış olan müşrikler­den bile daha çok. Onların her biri binlerce yıl yaşamak isterler; halbuki uzun yaşaması, böyle birini (ahirette) azaptan kurtarmaz. Zira Allah onların bütün yapıp et­tiklerini görmektedir." (Bakara, 2/96)

ilahi vahiy nimetine sahip oldukları halde za­manla Yahudiieşenler dünyevileşmiş dindarlardır; kendilerini hem dünyada hem de ahirette seçkinler­den görürler, öte dünyanın nimetlerinin sadece ken­dilerine özgü olduğunu, bu konuda Rab katında ayrı­calıklı, torpilli olduklarını iddia ederler; öyleyse ölümü arzulamaları gerekmez mi? (2/94) Halbuki binlerce yıl dünyada yaşamak isterler; bu bir çelişkidir.

3. Karınlarını Ateşle Dolduranlar

"Allah'ın indirdiği vahiyden bazı kısımları gizle­yenler ve bunu az bir kazanç karşılığı değiştirenlere gelince: Onlar karınlarına ateş doldururlar. Ve Kıyamet Günü Allah onlarla ne konuşacak ne de (günahların­dan) onlan arındıracaktır, şiddetli azap onları bekle­mektedir.

işte onlar hidayet karşılığında sapıklığı ve mağfiret karşılığında azabı satın almışlardır. Oysa ateşten ne ka­dar az korkar görünüyorlar!" (Bakara, 2/174-175)

Vahyi, çıkar karşılığı saklayan, ambargo koyan ya­hut yorumlayarak çarpıtan Din'in içinden olup sahip olduğu nimete ihanet eden "din bezirganları"™ kor­kunç bir azap beklemektedir. Din istismarcıları, doğru bilgiye giden yolu tıkayarak, insanların şuurlanması-na ve salih ameller işlemesine set çekmiş olurlar.Tah­rif diye de isimlendirebileceğimiz bu hususa neden olan başlıca sebepler şunlardır: Siyasiye maddi çıkar, mevki kaybı ya da ırkına, çevresine ilkesiz bağlılık… Bu nedenle Yüce Allah, Ahiret Günü onları muhatap alıp yüzlerine bakmayacak, temize çıkarmayacaktır.

4. Öfkeleri Ağızlarından Taşan;
Öfkeden Parmak Uçlarını Isıranlar

"Siz ey imana ermiş olanlar! Sizden olmayan kişileri can yoldaşı edinmeyin. Onlar sizi yoldan çıkarmak için ellerinden gelen hiçbir çabayı esirgemezler ve sizi sıkıntı­da görmekten hoşlanırlar. Şiddetli öfke ağızlarından taş­maktadır; kalplerinde sakladıkları ise daha kötüdür. Biz (bununla ilgili) işaretlen sizin için (işte böylesine) açık ve anlaşılır kıldık, eğer aklınızı kullanırsanız.
Siz onları sev(meye haz)ırsınız, ama onlar bütün vahiylere inansanız bile sizi sevmeyecekler. Ve sizinle karşılaştıklarında, 'Biz (sizin inandığınız gibi) inanıyo­ruz!' derler. Ama kendi başlarına kalınca öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. De ki: Öfkenizle kahrolun! Unut­mayın, Allah (insanların) kalplerinde ne varsa hepsini bilir!"(Ali imran, 3/118-119)

Bu mesel ikiyüzlü Yahudilerle, yine ikiyüzlü müna­fıklar arasındaki benzerliğe dikkat çekmektedir. Ehl-i Kitap'tan bazı gruplar münafıklarla, müşriklerle işbirli­ği yaparak Müslümanların sıkıntıya düşmesi için çaba sarfederler. Uzun süre sinelerinde gizledikleri düşman­lıklar, söze dönüşerek ağızlarından dışarı taşar.

Müslümanlar ilahi vahyin önceki müntesipleri oldukları için, sevip dost olma arzularına rağmen Ehl-i Kitap'tan bir kısım insanlar kıskançlıklarından dolayı mü'minlere öfke duymuşlardır; öfkelerini giz­lemek için de parmak uçlarını ısırarak bu düşmanca tavırlarını münafıklar gibi gizlemeye çalışmışlardır.

5. Kıl Kadar Haksızlığa Uğratılmazlar Meseli

"Kendilerini tertemiz sayanların farkında değil mi­sin? Hayır, aksine Allah dilediğini temize çıkarır ve kim­seye kıl kadar haksızlık yapılmaz." (Nisa, 4/49)

Tarihi süreç içinde Yahudiieşenler sahip oldukla­rı kültürel kimlik sebebiyle ve hiçbir çaba gösterme­den Allah katında imtiyazlı bir yer edinebileceklerini iddia etmişlerdir. Oysa yukarıdaki mesel, doğuştan seçkin ve imtiyazlı sayılmanın ilahi adalete uygun düşmediğini beyan etmektedir. Çünkü Allah katın­da değerli olmak, doğuştan kazanılmaz, erdemli çabalar ve Tevhid'e uygun bir sa'y ile elde edilebilir. Bu nedenle doğuştan elde edilen, insanın fiziksel ve kültürel kimliğini belirleyen renk, ırk ve adetler, toplumsal ön kabuller kişiye Allah katında bir say­gınlık kazandırmaz. Allah katında saygınlık O'na kar­şı sorumluluk bilinci taşımak ve o şuurla elde ettiği inançlarını hayatında ete, kemiğe, güzel ürünlere dönüştürmekle elde edilebilir.3

Ruhi arınma iddia ile olmaz ve tezkiye de kim­senin tekelinde değildir. Arınmak Allah'a bağlı kalın­dığı sürece ve O'nun rahmeti ile olabilir. Değil mi ki, arınmanın yolları ilahi vahiyle tarih boyunca beyan edilmiştir; öyleyse kişinin ruhi arınmasını gerçek­leştirmesi ancak Yüce Allah'ın yol gösterdiği şekilde mümkün olabilir.

1 Kitap Ehli'nin zamanla kalplerinin katılaştığından söz eden başka ayetler de vardır: Hadid, 57/16.

2 Her şey Allah'ı teşbih eder: "Yedi gök ile yer ve onların içinde yer alan her şey O'nun sınırsız kudret ve yüceliğini anmaktadır. 0′-nun yüceliğini, aşkınlığını övgüyle yankılamayan bir tek nesne yoktur; ne var ki siz onların yücelemelerini anlayamıyor, kav-rayamıyorsunuz! Yine hem çok bağışlayıcı, hem de halim olan Ottur.'" (isra, 17/44)

3 Bkz.Hucurat,49/13.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.