Son zamanlarda ister istemez gündemimize misafir olan bazı meşhur dizilerle birlikte, "medyanın ahlakî çöküşteki rolü" tekrar tartışılmaya başlandı. Her ne kadar medya bu çöküşteki rolünü inkâr etse de, kamuoyu bunun böyle olduğunda hemfikir. Garip olan şey ise şu: Eleştirmeyi çok seven medya, aynı zamanda eleştiriye de en kapalı olan kesimi oluşturuyor. Kendisi konuşuyor, kendisini konuşturuyor, ama asla kendini düzeltemiyor!
Benim medya hakkındaki hüsn-ü zanlarımın yerle yeksan olduğu tarihse lise dönemime rastlar. O sıralarda izlediğim bir Türk filmi sayesinde "medya" benim gözümde hakiki rengini bulmuştu. Filmin olağanüstü bir yanı yoktu aslında. Basit ve sıradan bir konuya sahipti. Bir kızın aşkını, kavuşamamasını, kaçışını ve bütün bunların arkasından "garip tesadüfler" eşliğinde şöhrete ulaşmasını anlatıyordu.
Buraya kadar her şey normaldi ve izlediğim tam anlamıyla bir Türk filmiydi. Eh, ben de "boşa geçen vaktimi doldurdum" sanarak bir keyif alıyordum. Ama sonra jenerikteki yapımcı ismini fark ettim…
Ve birden, medyaya dair bildiğim her şeyin rengi değişiverdi! Medya bir maşa
Okuduğum isim, tanıdıktı. Bir zamanlar, evlerinden kaçan genç kızları bataklığa düşürmesiyle meşhur olan birisine aitti. Yaptığı bu çirkin işle vergi rekortmeni olmasından ve takdir görmesinden daha garip olansa, aynı kişinin "evinden kaçıp ünlü olan kız" hikâyelerine filmler çektirmesiydi. Bilirsiniz, o dönemde bu kaçışların yaşanmasının en büyük sebebi bu tarz filmlerdi. Onlardan aldıkları ümitle pek çok genç kız evinden kaçtı ve bunların da pek çoğu tuzaklara düşürüldüler…
Demek ki medya bir maşaydı! Ve o maşa çok çirkin ve kuvvetli bir silah olarak, sistemli bir şekilde kullanılıyordu.Günahları meşrulaştırıyor
Reytingi şu sıralarda zirveye oynayan bir dizinin hikâyesi de biraz bunu anımsattı bana. Lösemili bir çocuğun annesi, ameliyata gereken parayı elde etmek için aynı çirkin işi yapmayı kabul ediyor. Ediyor etmesine de olay burada kapanmıyor. Yönetmenin ve senaristin de yardımıyla o kadar masumane(!) yapıyor ki bu işi, neredeyse diyeceksiniz "Masum kızcağız! Ne yapsın? Mecbur kaldı, ondan yapıyor. Yoksa çok ahlaklı!"
Ve medya kulağımıza gizlice şunu fısıldıyor: "Mecbur kalırsanız siz de bunu…"
Garip ama medya sürekli günahları meşrulaştırmaya çalışıyor. Böylesine çirkin bir işi, öylesine süslü bir tepside sunuyor ki, ister istemez acıyorsunuz. Neredeyse bu işi yapanları gerçek birer "kahraman" göreceksiniz. Sütçü İmam'ın torunları
Ama bir dakika durun yahu! Bu bizim dinimizde yedi büyük günahtan birisi olan "zina"dan sayılmaz mı? Hem Sütçü İmam neden Fransız askerlerine ilk kurşunu atmıştı, hatırlayan var mı? Ben hatırlıyorum! Fransız askerlerinden birisi, bir annemizin peçesini açmaya, sarkıntılık etmeye kalkışmıştı. Bu hal, o kadına o kadar ağır gelmişti ki, oracıkta bayılmıştı. Bunu gören Sütçü İmam'da dayanamamış, kurşunu sıkmıştı adama!
Bunlar tarih elbette. Şimdi şartlar değişti. Medya artık cinsellikten para kazanıyor! Hatta bu rezillikte Türk filmleri, Batı menşeli filmleri bile geride bırakıyorlar. Artık güzellik, dans ve şarkı yarışmalarında Türk kızları oynatılıyor ve medya gözümüzün önünde günahları meşrulaştırıyor. O gün Fransız askerinin yapamadığını, bugün birileri göz göre göre yapıyor ve aynı Sütçü İmam'ın torunları ekranlarının karşısında bun hali alkışlıyor! Medya ne yapıyor?
Bir yerli dizide bakıyorsunuz, herkes büyü yapıyor. Çocuklar da büyü yapmaya özeniyorlar. Fakat ne garip, büyü yapmanın bizim dinimizde günah sayıldığını bilmiyorlar. Bir dizide çocuk, annesine ve babasına "anne" veya "baba" demiyor. İsimleriyle hitap ediyor. Ne garip, bu da bizim geleneklerimize aykırı! Başka bir dizide "bacak kadar" tabir ettiğimiz bir çocuk, erkek arkadaşını babasıyla tanıştırmaya getiriyor. Ne tuhaf, bu da bizim ahlakımızda yok! Bakıyorsunuz, dizilerin tamamında evlere ayakkabılarla giriliyor. Akşamları mutlaka barlara gidiliyor. İçki, su gibi içiliyor. Ramazan'da oruç tutulmuyor, namaz kılınmıyor, vesaire vesaire…
Allah aşkına "Medya ne yapıyor?" Avrupa Birliği'nin uyum yasalarına kızanlar, medyanın uyum yasalarını duymamışlar anlaşılan. Hâlbuki medya, uyum yasalarından çok önce başladı bizi Avrupalı yapmaya. Çoktan beridir ekranlardan sürekli, bir "Avrupaî hayat" pompalanıyor. Topyekûn bir millet, ekranların karşısında değişim geçiriyor. Dininden, geleneğinden, kültüründen koparılıyor ve medya adım adım bizi, "bizden" ayırıyor. Özgürlük mü, beyin yıkamak mı?
Diyanet İşleri bu dizileri denetlese, acaba on üzerinden kaç puan verir? Buna düşünce özgürlüğü diyenlere sormak istiyorum, "Düşünce özgürlüğü buysa, ya beyin yıkamak nedir?"
Artık kuklalara değil, onu tutan iplere bakmalıyız. Zihnimize uygulanan bu kültür erozyonuna "Dur!" demenin vakti gelmedi mi sizce? Peki, bu nasıl yapılacak? Âlemin inadına, medyanın inadına, beyaz perdenin inadına kültürümüze sahip çıkarak, öğrenerek elbette… Çocuğunun kendisine ismiyle hitap etmesinden çekinen her baba; kızının ahlakını korumak isteyen her anne; milletini, tarihini bilir görmek isteyen her tarihçi ve en önemlisi, camisini dolu görmek isteyen her Müslüman bu davanın bir ucundan tutmalı, destek vermeli. Yoksa Allah korusun, bir nesil sonramızı, adı anıldığında dahi yüzümüzü kızartan, utancımızdan yerin dibine battığımız işlerin içinde, onları normal karşılar bir halde bulabiliriz. O zaman ağlayan gözlerle suçlu aradığımızda bulduğumuz tek yüz, aynada şaşkın ve üzgün bize bakan kendi siluetimiz olur. Elimizde de mahvolmuş bir milletin, geçmişteki şanından, şanlı mazisinden başka teselli kalmaz. Aktif izleyici olun
Öyle ya, bir millet, toprağı işgal edildiğinde değil, insanı işgal edildiğinde kahrolur!
Bu işgalin karşısında "Hiçbir şey yapmadım" dememek için hadi! Sizi pasif izleyiciden, aktif izleyici olmaya çağırıyoruz! RTÜK şikâyet hattını (444 1 178'i) ya da kısaca 178 numaralı telefonu arayıp şikâyetinizi bildirebilirsiniz. Ayrıca bu konudaki maillerinizi rtuk@rtuk.org.tr adresine de gönderebilirsiniz.
Lütfen, kendinize inanın! Yapabileceklerinizi ve size yapılanları artık küçümsemeyin!
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
--
Bana ulaşmak için: dosta333@gmail.com
" HAYAT BIR UYKUDUR, OLUNCE UYANIR INSAN; SEN ERKEN DAVRAN OLMEDEN ONCE UYAN..."
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.