| |||
Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da bir toplantı düzenlendi. Toplantının konusu "Türkiye ve Laiklik"ti. Katılımcılar, Türkiye'deki belli başlı İslâmcı, liberal, gayr-ı müslim yazarlardı. 5 kişilik bir konuşmacı grubu vardı; konuşmacılardan biri de bendim. Ancak içime bir kurt düşmüştü: Toplantıyı düzenleyenlerle ilgili internette bir araştırma yaptım: Meğer toplantıyı 51 ülkede faaliyet gösteren bir Soros Vakfı düzenliyormuş! Nasıl şoke olduğumu anlatamam... Tabiî toplantıya gitmedim. Gidemezdim; çünkü Türkiye'de zorba, jakoben, dayatmacı bir laiklik uygulaması da olsa, ben müslüman bir yazar olarak, Türkiye'deki bu zorba laiklik anlayışını Sorosçular üzerinden, Amerikalılar üzerinden, Batılılar üzerinden tartışamazdım. Bu, asalet ve şahsiyet sahibi bir müslümana yakışmayacak kadar onursuzca bir şey olurdu. Eğer toplantıya katılacak olsaydım, sadece şu sözleri söylemek için katılacaktım: "Bu toplantıyı düzenleyenleri ve bu toplantıya katılanları kınıyorum. Biz bu ülkede laiklikle sorun yaşıyor olabiliriz. Müslümanlar, asalet ve şahsiyet sahibi insanlardır ve kendi iç sorunlarını kendileri halletmesini bilirler. Bunun için, Batılıların aracılığına ihtiyaçları yoktur. Çünkü böyle bir şey, onursuzluktur, köleleşmektir, ülkenin satılmasıdır." Evet bunları söylemek için katılabilirdim toplantıya. Ama o zaman olay kontrolden çıkabilir endişesiyle bu toplantıya katılmadım. Bu anekdotu şunun için aktarma ihtiyacı duydum: Batılıların Osmanlı'yı çökertmek, tıpkı Endülüs örneğinde olduğu gibi tarihten silmek için tam üç asır üzerimize "çullandıkları", Osmanlı / İslâm medeniyetine ölümcül darbeyi vurmaya hazırlandıkları ve bizi dört bir taraftan kuşatarak Anadolu yarımadasına hapsettikleri bir zaman diliminde, 1908 komitacı darbesinden sonraki süreçte Osmanlı durduruldu. Ama Batılılar, Osmanlı'yı, bizim içimizdeki "komitacı şebeke"nin marifetleriyle durdurdular. İngilizlerin başını çektiği Batılılar, türlü numaralarla bu komitacı şebekeyi kullanarak, bizi iddiamızdan vazgeçirmeyi başardılar: Türkiye, medeniyet iddiasını terkedecekti! Peki, Türkiye, medeniyet iddiasını terketmeseydi ne olacaktı? Olacak şey çok netti: Abdülhamit'le birlikte Osmanlı büyük bir sıçrama gerçekleştirmişti: Dünyanın en büyük stratejik gücü haline gelmişti. Bu arada Avrupa'daki emperyalist devletler, birbirleriyle küre ölçeğinde kıyasıya boğuşuyorlardı. Eğer Osmanlı, durdurulmazsa, önümüzdeki yarım asır içinde, Ortadoğu'daki doğal gaz ve petrol kaynaklarıyla, gerçekleştirdiği stratejik atakla, İslâm dünyasını yeniden toparlayabileceğini gösteren muazzam dış politika atılımıyla, dünyanın en büyük süper gücü hâline gelecekti. İngilizler, bunu çok iyi görmüşlerdi. Avrupa devletleri, birbirine girmek üzereydi. Eğer Osmanlı durdurulamazsa, Abdülhamit'in başlattığı medeniyet hamlesi, Avrupa hegemonyasının sonunu getirebilirdi. Gerçekten de İngilizlerin öngörüleri gerçekleşti: Avrupa, Birinci Savaşı'ta büyük darbe yedi; İkinci Savaş'tan sonra da harabu turab oldu ve tarihten çekildi. Şimdi toparlanmaya çalışıyor. Eğer Osmanlı durdurulmamış olsaydı, bugün Amerika'nın yerinde Osmanlı olacaktı. Burada hayalî şeylerden sözetmiyorum: Yaşanan ve hâlen yaşamakta olduğumuz yakıcı gerçeklerden sözediyorum. Dikkatinizi çekerim: Asıl yakıcı mesele, içimizdeki "komitacı şebeke"nin marifetleriyle bizim medeniyet iddiamızı terketmemiz, dolayısıyla Batılıların sömürgeleştiremediği bu ülkeyi bizzat bizim sömürgeleştirme aymazlığı göstermemiz meselesidir. İşte bunu sömürgeciler bile yapamazdı; yapamadılar da nitekim. Başörtüsünün ithal malı olduğunu söyleyen aymazlar, başörtüsünün bir bez parçası olmadığını, Türkiye'nin yeniden İslâmî iddialara sahip olmasının bir göstergesi olduğunu çok iyi biliyorlar; o yüzden "[ithal] laiklik elden gidiyor, Türkiye (Batılı / seküler) raydan çıkıyor" diye naralar atarak Türkiye'nin, yeniden medeniyet iddiasına soyunmasını önlemek için mücadele ediyorlar. Oysa böyle yapmakla, sadece Batılıların ekmeğine yağ sürüyorlar: Böyle yapmakla, seküler küresel sistemin dünyayı cehenneme çevirdiği bir zaman diliminde, dünyaya adaletin, hakkaniyetin, barışın ne demek olduğunu, "insanlığın son adası" olduğunu öğretmiş bir medeniyetin çocuklarının, yeniden dünyanın böyle bir medeniyet iddiasını hayata ve harekete geçirebilecek tarihî derinliğe, coğrafî merkezîliğe, fikrî ve rûhî potansiyele sahip tek aktör olan bir Türkiye'nin tarih sahnesine çıkmasına kölece ve körleştirici bir paranoya ile engel olmaya çalışıyorlar. Mesele başörtüsü meselesi değildir. Asıl mesele, dün Osmanlıyı durduran komitacı şebekenin torunlarının bugün dünyada medeniyet iddiasına soyunabilecek tek ülke olan Türkiye'nin önünün tıkanması sürecinde oyuna getirilmeleridir. |
--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
İster Mermi Kullansın, İster Oy Pusulası,
İnsan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı...
-------------------------------------------------------------------------
MALCOLM X'İN AZİZ HATIRASINA (Son Günleri/Suikast):
http://www.youtube.com/watch?v=Vf8_oZf7nRo#GU5U2spHI_4
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.