Tarihe yön verenler

TARİHE YÖN VERENLER!.

Bedrettin KELEŞTİMUR

Farkında mısınız, sıcak gelişmeler yaşıyoruz!. Bu gelişmeleri daha iyi tahlil edebilmemiz için tarihe dönelim. Kabataslak şöyle bir analiz yapalım. —Tarihe şöyle bir göz attığımızda pek çok millet, devlet gelip geçmiştir. Bazıları iz bırakmış, bazıları sürekli olmuş, bazıları ise büyük güç haline gelebilmiş, dünyaya kendi nizamını vermişlerdir. Bu devletlere, ‘büyük devlet’ diyoruz. Kendi dillerini, kültürlerini, cazibe merkezi haline getirmişlerdir. —Anglo -Saksonlar, (Amerika, İngiltere) —Germenler, (Almanya, Avusturya) —Slav Milleti, —Araplar, (Dört Halife, Emeviler, Abbasiler dönemi) —Türkler, (Asya, Orta Doğu, Avrupa ve hatta Afrika’da sayısını dahi bilemeyeceğimiz devlet kurmuşlardır. Asırlarca dünyaya nizam vermişlerdir) Prof. Dr. Bayram Kodaman; “Bir Anglo-Sakson Âlemi vardır, buna mukabil bir Yunan âlemi yoktur. Ermeni Devleti vardır, Ermeni Âlemi yoktur. Japon Devleti vardır, Japon Âlemi yoktur. Türkler potansiyel bir âlemdir.” Aynı düşünce perspektifinden tarihe yönelerek penceremizi biraz daha açalım; “—20. yy.a geldiğimizde Almanya büyük güç haline gelmiş, hak istemeye başlamıştır. 1. dünya harbi çıkmış ve neticede 4 imparatorluk yıkılmış, yeni dengeler oluşmuştur. İki kutup ortaya çıkıyor; Türk dünyası mağlup, Araplar darmadağın.. Hitler, 1939’da yine dünyaya yön vermeye çalışıyor. 2. Cihan harbi patlıyor; Germenler mağlup, Slavlar galip, Arap âlemi sömürge olmuştur…” İki kutup görülür; Anglo –Sakson âlemi, Slav âlemi… Komünist ve liberal dünya.. 1945’lerden sonra artık soğuk savaş dönemi başlamıştır. 45 yıl sürecek bu dönemde diğer ülkeler figüran rolü oynamıştır. 1950-1985 yılları arasında büyük bir mücadeleyi biz ve bizden önceki nesiller görerek yaşadılar!. Hatırlarsınız, bu mücadelede Gorbaçov’la Slav aleminin gücü kaybolur.. Moskova, artık emperyalist güç olmaktan vazgeçiyor(!) Bu gelişme, basit görülmemelidir. Dünya nüfusunun yarısı bu cephenin içindeydi.. Süper bir gücün, devin yıkılması tarihte ilk defa harpsiz ve kansız oluyordu.. —Yukarıda bahsettiğimiz, bu beş âlem; tarihte ve gelecekte potansiyel güçtür. Belirtmeye çalıştığımız gibi gelecekte de bu rolü oynayacaktır. Dengeler bu beş âlem üzerine oturacaktır. Dikkat ederseniz, Osmanlı’dan sonra Orta-Doğu’da istikrarlı dengeler kurulmamıştır. Küçük devletlerde istikrarsızlık başladığı zaman ‘dengeler aranır’ Yeni coğrafi bölgeler, dengeler aranır. Küçükler, ‘marjinal’ güçlerdir, iddiası yoktur. Yer aldığı güce göre önemi artar veya azalır! Yıllarca Orta-Doğu’da, Amerika’nın koruduğu bir denge vardı!. Halihazırda, Amerika’nın dışında kalan dört alem için barış ve dengenin olduğu söylenemez!. Dikkat ederseniz belli kavramlar zihinleri sürekli işgal etmiştir. Günümüzün slogan haline gelen iğreti kavramı ise, ‘insan hakları’ olarak karşımıza çıkmaktadır. Tarihi gelişmeler şunu göstermiştir; “Batı, sürekli insan haklarını değil, kendi çıkarlarını savunuyor.” Orta-Doğu’ya Türkiye’nin penceresinden baktığımızda belli senaryolar ve komplo teoriler kendisini derhal belli eder. —Anglo- Saksonlar, üç bazı öne sürmüşlerdir; İsrail görüntüsündeki Ermeniler, küçük parçalara ayrılmış Araplar ve Rumlar… —Germenlerin, B teorisini gerçekleştirme gibi politikası, Türk âlemi ile menfaatlerinin devamlı çatıştığını göstermektedir. Berlin, Budapeşte, Boğazlar, Bağdat ve Basra yolu hâkimiyet rolündeki geleceğinin hesaplarını gösterir. Almanya, B teorisine göre PKK’ya sahip çıkıyor. --Araplar, büyük ve güçlü Türk dünyasını, bu coğrafyanın hakimiyet sahası içerisinde olmasını istemezler!. --Slavlar, Türkiye’nin cazibe merkezi olmasını istemez.. Öyle ki, Türk âleminin oluşması; Eğe Adalarından Alma Ata’ya kadar uzanan bir coğrafyayı hafızalara getirir ki, buda bölgesel ve ekonomik bir Türk Dünyasını gündeme getirir. —İran, Türkiye’nin güçlenmesini istememiştir. 20 milyon Azeri vardır. Daha öncede belirttik; Yunan Devleti var, âlemi yoktur. Böyle bir âlemde, Rumların esamesi bile okunmaz. Ancak batı dünyasına üst olabilir! Bölgedeki son gelişmelere bu perspektiften bakmalıyız. Fransa ile Almanya’nın birleşme yönünde attıkları adım dikkatle izlenmelidir. 1864-1871 yılında Alman Birliğinin temelleri 39 küçük Alman Devletinin bir araya gelerek Bismark’ın öncülüğünde atılıyordu Bu temeller atılırken, Batı Roma’nın tekrar ihyası düşünülmüştür!. AB’nin çekirdeğinde, gerçekte ‘Birleşik Almanya’ ideali yatar!. 1985 yılından sonra Alman ekonomisinin kıta Avrupa’sını giderek kuşatma altına aldığını görmekteyiz. Ve, Doğu Almanya ile başlayan bu yolculuk bizlere, Hitler döneminin Almanya’sını derhal hatırlattı!. Anlaşılan o ki, sular giderek ısınmaya başladı!. Yeni dengeler oluşmaya başladı…Kıta Avrupa’sında böyle bir yapılanma meydana gelirken; 20. asrın başlarına kadar sömürge imparatorluğu olarak da bilinen İngiltere, AB’den kopacaktır!. Bu kopma, yeni bir süreci başlatacaktır… Önümüzdeki günler, büyük değişmelere ve hadiselere gebe olarak görünüyor. Türkiye’nin Kuzey Irak ve Kıbrıs da ‘kararlı bir politika’ takip etmesi gerektiğine özellikle vurgu yapmalıyım. Öyle ki, her iki coğrafyada bizim tarihten gelen tabii haklarımız ve bağlarımız vardır. Şüphesiz, Türkiye’nin kararlı ve istikrarlı politikasıyla bölgede, ‘güvenlik şeridi’ oluşabilir!. Türkiyesiz bir adım veya düşünce, yıllarca onarılması güç olacak bir felaket getirir. VE KOSOVA’NIN BAĞIMSIZLIĞI Balkanlar, Türkiye’ye Kafkaslar kadar sıcak ve yakındır. Nerede ise, Anadolu’nun 3. Bir kıtaya açılan kanatlarıdır. Kafkaslardan, Uluğ Türkistan’a doğru yol alırsınız. Ata Yurdunuzdur. Tarihin en kadim hatıraları ile saklı bir çeyiz sandığı gibidir. Batı Trakya veya Rumeli, Türk’ün batıya olan sıcak yüzünün tebessümünü hala saklar! O tebessümde, koca bir Evlad-ı Fatihan Yurdu soluklanır. Bu soluklanma şuna inanıyorum ki Balkanlarda olduğu kadar, Kafkaslarda da, Kıbrıs’ta da bizim özleminde olduğumuz kapıları açacaktır. Balkanlar, son bir asırdır yaşanan insan katliamından o kadar bizar olmuştur ki, Türk’ün asırlar boyu süren güven ortamını aramaktadır. Tarihten bir misal verelim; 16. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolay Katolik Avrupa tarafından kendisine "Hıristiyanlığın şövalyesi" unvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan'ın ölüm döşeğin de, evlatlarına; "Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rus'a yanaşmayın. Haindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler" Kafkaslar ve Balkanlar tarihi göç dalgalarının en fazla yaşandığı, ‘—geçiş noktalarıdır’ İşte, ‘—mozaik’ kavramını özellikle de, Balkanlar için kullanabilirsiniz. Kaynaşması da zor, idare edilmesi de en çetin olan, ‘—etnik dilimlere ayrılmış’ bir coğrafya! Daha yakın bir tarihte, Sırpların etnik temizlik hareketiyle bir vahşeti yaşamıştı bu coğrafyanın insanı! Kolay değil, ‘—bir bela def ediliyor’ bir coğrafyadan! Bir utanç, bir büyük kabahat elbette bu coğrafyadan tecrit edilmek zorunda! Özelliklede bu coğrafyada, Türklük ve İslamiyet birbirine o kadar kaynaşmıştır ki, Müslüman olan halk kendisini, Türk hisseder! Aynı zamanda, her iki kavram, ‘—bir barışın, hakkaniyetin, eşitliğin, güvenin, hoşgörünün’ de adıdır. Kosova’da, Türk askerinin ve bayrağının oluşu bile buraya bir güven ve istikrar ruhunu taşımıştır. Balkanlarda, tarihi bir dönem başlıyor. O dönemin karar merciinde de, ‘—tarihe yön verenler’ olacaktır. Türkiye bu coğrafyada şüphesiz ki en etkili bir güçtür.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

1 yorum:

  1. TÜRK’ÜN CİNGİZ ATASI UÇMAĞA VARDI!
    Bedretti KELEŞTİMUR
    O kadar zorki, ‘ayrılık yazısı’ yazmak. O kadar ağır ki, ‘ Çingiz Agamdan’ ayrılmak! Bilirim ve iman etmişimdir, ‘ölüm perde ötesi hakikat’ Ama neylersiniz ki, insanız! Garibi olduğumuz şu dünyada bir alimin, bir abidin ölmesi ne demektir; ‘güneşin batışı kadar zor’
    Cengiz Aytmatov ismi, Türk Dünyası’nda bir Ulu Köprüdür! Eserleri 150’nin üzerinde dile çevrildi. Bu nedir? Türk’ü cihana taşıyan bir tefekkür nehri! MANAS YÜREKLİ BİR BAHADIR! Yüreği, bir sevda kalemiydi. Alem, onda Türk’ün ta kendisiydi! Bu alemin bir seyyah-ı fakihiydi! Kominizmanın en hırçın dönemlerinde bile eserlerinde, bu milletin özü vardır, sözü vardır, doğası vardır, yiğitliği, civanmertliği ve belki de en önemlisi; Türk’ün aşkı, o aşkın romanı(hikayesi) vardır.
    O, Kırgız Türk’ünün dünyaya akseden aynası olmuştur! Kimliğinin en can alıcı bir zırhı! Eserlerinde, Türk’ün kimliği vardır. O kimlikle var olan ulu köklerine su vermiştir! Cingiz Atam’ın eserlerine bakınız; bazen tarihçidir, bazen hikayeci, bazen dilcidir. Kullandığı en can alıcı renkler, motifler, desenler, çizgiler Ulu Türkistan’ın en âla kök boyasıdır.
    Aytmatov, riyasız ve hilesiz saf ve duru duruşuyla, bu milletin özge kahramanıdır. Bu ilkeli ve dürüst insanı 25-27 Ekim 2007 tarihlerinde Elâzığ’da ağırladık. Hala gözlerimin önündedir, Elâzığ Havalimanında uçaktan inişleri; “ağır ağır ineceksin bu merdivenlerden” Bu merdivenlerde bir yürek kıpırtısı vardır. Koca Trükistan’ın uyanışı vardır. O uyanışla, Elâzığ canı yürekren Cingiz Atasını bağrına basıyordu. 15. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları Cengiz Aytmatov anısına yapılıyordu. Elâzığ’da, şehrin ödülü olarak her yıl verilmekte olan Türk Dünyası Hizmet Ödülü, mahşeri bir kalabalıkta, gönül alkışlarıyla Cengiz Aytmatov’a veriliyordu. Elâzığ’da, bir tarih yazılıyordu. Birçok TV kanalı, Doğunun ak yüzü olan bu şehirden canlı yayınlar yapıyordu. Elâzığ’da, artık Elâzığ Belediye Başkanlığının birlikte açılışını, ‘mehterle’ yaptığı bir görkemli parkın ismi, CENGİZ AYTMATOV PARKIYDI! Ve Fırat Üniversitesi’nde bu güzel insana, ‘ilim ve irfan cübbesi’ giydiriliyordu.
    O bir MANASÇIYDI! Kırgız Türk’ünün nefesiydi. Türk’ün beyefendisiydi. Yürüyen tarihiydi.Ak saçıydı. Tebessüm eden bilge yüzüydü. Zorlu Geçit, Yüzyüze, Cemile, İlk Öğretmenim, Elveda Gülsarı, Beyaz Gemi, Selvi Boylum Al Yazmalım, Gün Olur Asra Bedel, Dişi Kurdun Rüyaları, Toprak Ana, Cengiz Han'a Küsen Bulut, Dağlar Devrildiğinde gibi eserleri Anadolu insanınında hafızasında!
    Aymatov'un yardımcısı Abdıldacan Akmataliev: " Türk dünyasının medar-ı iftiharı ünlü yazar Çıngız Aytmatov'u kaybettik. Başta Kırgızistan olmak üzere bütün Türk dünyasının başı sağ olsun."
    3-4 Temmuz 2008 Tarihinde, Elâzığ MANAS YAYINCILIK TARİHİ BİR GÖREVİ İFA EDECEK!. Cengiz Agamızın, 80. Doğum yoldönümünü Abdılacan Akmataliev’inde katılacağı çok kapsamlı bir proğramla yâd edeceğiz. Bu tarihi proğram kendilerinin sağlıklı olduğu bir zaman diliminde kararlaştırılmıştı. Kader, ağını nasıl atar bilemezsiniz ki! Bildiğimiz birşey var ki, Cengiz Aytmatov’un Elâzığ’da bıraktığı güzelim izler, güzelim hatıralar herbiri artık gönüllerde yaşayacak.
    Bu bahtlı, şiirin ve sanatın tahtlı şehrine kimler gelmedi ki. Doğu Türkistan’ın Lideri İsa Yusuf Alptekin mi diyelim, Batı Trakya’dan Gümülcine Müftüsü Mehmet Emin Aga’mı diyelim. Ve daha niceleri. Her birini rahmetle anıyoruz. Türk Milletine, başın sağolsun diyoruz.
    YALANI HABER YAPMAK!
    Geçtiği yoldaki taşları kaldıracağına, dikenleri ayıklayacağına bir marifetmiş gibi başkalarının zarar görmesi için sivri çakıl ve diken döken ki, isimlerine ‘esfel-e sefilin’ gibi hastalıklı kişileri gördük!
    Elâzığ İli Karakoçan Kaymakamı, Erdinç YILMAZ bir iftiraya maruz kaldı. Belki, maruzatını bile çevresine anlatmaya fırsat bulamadan bir dörtlüğümüzde de ifade ettiğimiz gibi; “Atalarımız, 'iftira at, izi kalır' /Karanın karası, doğrunun izi kalır/ Malum sanatı kendine yar edenin/ Ebedi lekesi, silinmez izi kalır.” Çamur at, belki doğruya bulaşmaz ama toplumda bazen olur ki, kanayan bir yara halinde izi kalır.
    Karakoçan İlçesi AKP, CHP, MHP, DSP, ANAP İlçe Başkanları ile Karakoçan İl Genel Meclis Üyesinin ortak açıklamaları hiç değilse bizimde yüreklerimize su serpmiş oldu.
    Aynı şekilde, Karakoçan KaymakamlığınınWeb Sitesinde yer alan, ‘Bilgi Notunu’ vicdani bir sorumlulukla kamuoyuyla paylaşmak istiyorum; “Hürriyet Gazetesi yazarı Şükrü KÜÇÜKŞAHİN’in 02.06.2008 tarihli yazısında; belirtildiği gibi aramızda bir konuşma asla olmamıştır. Devlet anlayışımda böyle bir yaklaşımın yeri olmamıştır ve olmayacaktır. Tüm vatandaşlar benim için eşittir. Şu anda da öğrencilerimizin hangisi hangi mezhebe aittir bilmiyorum. Böyle bir şey aklıma asla gelmez ki bileyim. "Sayın Milletvekilim, 28 öğrencinin 12’si Alevi. Bunların devlete bakışını zaten biliyorsunuz" gibi bir söz asla söylemediğim gibi söz konusu öğrencilerin sorunları ile bizzat yakından ilgilendim ve bu öğrencilerimizin okullarına gidebilmeleri için servis tahsis ettim.”
    Şimdi, “Ah nefsim nasıl aldanıyorsun” diyebiliyormusunuz! Elâzığ’ın en büyük İlçesi olarak da kabul gören kadirşinas ve de gönlü ve yüreği memlelekt aşkıyla çarpan bir Kaymakam’ı, ‘yalan haberle tuzağa düşürmek’ ayıp değil mi? Ayıbın da ötesinde, alevisiyle sünnisiyle kaynaşmış, hemhal olmuş bir ilçenin kadim insanları arasına, ‘fitne tohumu atmak’ iğrenç olmuyor mu?
    Gıybeti de biliriz, dil yarasının bırakacağı tahribatı da! Edep içre olmayan sözlerin vehametini de biliriz!
    Şurası gayet iyi bilinmeli ve anlaşılmalıdır ki, “biz bir bedenin organları gibiyiz” Bizim kültürümüzde, ‘paylaşma’ vardır. Uzaktan gazel okuyarak, ‘paylama’ veya ‘azarlama’ değil.
    Sözün özünü söylemek gerekirse, ‘elinize ince bir elek alınız’ Bir bilgi veya bir haber var sa, öncelikle ‘ince eleyip sık dokuyunuz’ Sonra, ‘akıl imbiğinden’ geçiriniz. Vicdanınızda tartınız.
    Telafi edemeyeceğimiz durumlar vardır. Bunlar; Taş, atıldıktan sonra! Söz, ağızdan çıktıktan sonra! Fırsat, kaçtıktan sonra! Zaman, geçtikten sonra!
    Taş atıldı, söz ağızdan çıktı. Ne oldu? Sükût ve Doğruluk galip geldi! Karakoçan halkı, öyle incelik ve zarafet gösterdi ki, ‘biz buradayız, bir binanın taşları gibiyiz’ dediler! Öfke ve kin sağnağından yeri geldiğinde uzak kalacaksınız!
    KEY, İKİ AY ERTELENDİ!
    Konut Edindirme Yardımının adı, ‘KEY’ oldu. Beylikten çıktı, Hey’den de, Huy’dan da çıktı! Şimdi, Bakan şimşek maruzat beyan ediyorlar; “ödeme iki ay sonraya kalsın” Yazık be, 9 milyon insan bütün gözünü ‘KEY’ den gelecek, ‘KEYİF’e saklamıştı.
    Neymiş efendim, Bazı daireler ‘hatalı bildirimler’ yapmışlar. Tabir yerinde ise, hatalı bildirimlerin miktarı mevcudun yanında, ‘devede kulak’ kalıyor.
    Yanılıyorsam lütfen düzeltiniz; KEY ödemesiyle birlikte piyasalara, 1.8 milyar YTL para girecek. Bu sıcak para birşeyleri tetikleyebilir! Anladığım kadarıyla, ‘kemerlerin azami sıkıldığı’ bir dönemdeyiz. Kemer sıkma politikası, KEY ödemelerinin iki ay ileriye sarkmasına sebep olabilir.

    YanıtlaSil

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.