Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Sekreteri Yalçın Topçu, yasakçı rektörlerin psikolojik tedaviye ihtiyaçları olduğunu söyledi.
BBP Genel Sekreteri Yalçın Topçu'nun basın açıklaması
Rektörler Yüksek Kurulu'nun yaptığı açıklamalar, bazı rektörlerin keyfi uygulamaları ve son olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın YÖK Başkanı hakkında inceleme başlatmasıyla başörtüsü konusunda yeni bir kriz süreci yaşamaktayız.
Üniversitelere başörtüsüyle girilmesi hakkında herhangi bir yasal dayanağı olmayıp, Anayasa Mahkemesi'nin bir kararı referans gösterilerek yıllarca uygulanan keyfi yasaklama, Meclis'te uzlaşıyla bir anayasa değişikliği yapılarak ortadan kaldırılmıştır.
Fakat despotik seküler laikçi anlayışla malum çevrelerce bilinçli bir şekilde oluşturulan seküler laikçi psiko terörün sonucu suni kaos, şimdi de bir hukuki kaosa dönüştürülmek istenmektedir.
Üniversite eğitimi almak isteyen başörtülü kızlarımızın mağduriyetini gecikmiş olsa da kısmen gideren bu özgürlüğün her yönüyle suni ve hayali olan bir kaosa kurban edilmek istendiğini şaşkınlık içinde görmekteyiz.
Devletin ve milletin memuru olan rektörlerin, devletin ve milletin iradesinin temsil noktası olan TBMM'nin kararını uygulamaması düşünülemez.
Rektörler, bir ideoloji baronu gibi değil bilim ve özgürlükler kurumu olan üniversitelerde fikir işçisi gibi davranmalıdır. Milletimiz rektörlerden militanlık değil, bilimsellik ve münevver bir üslup beklemektedir.
YÖK Başkanı'nın istifasını isteyen bazı rektörler, özgürlükleri uygulama cesareti gösteremiyor ya da bunu içlerine sindiremiyorlarsa kendileri istifa etmelidir.
İstifa da bir erdemdir. Tahammülsüz ve depresif tavırlar sergileyen bu yasakçı rektörlerin, hem kendilerinin hem de üniversitelerimizdeki eğitimin sağlığı açısından, görevlerinden istifa ederek Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde tedavi olmalarını tavsiye ediyoruz.
Kendilerine imtiyaz vehmederek, milletimize ve değerlerimize tepeden bakan bu yasakçı rektörlerin, çocuklarımıza öğretecekleri bilimsel faaliyet, ne yazık ki ancak despotizmin uygulamalı örneği olacaktır.
Rektörlerin dokunulmazlığı yoktur. Bu ülkede demokratik hukuk sistemimizin garantörü olarak, yasaları uygulayan hâkim ve savcıları göreve çağırıyoruz. Yasakçı rektörlerin hukuku gözetmeyen uygulamaları cezasız kalmamalıdır.
Bütün bunların yanında, sınır ötesi operasyon sonucu onlarca vatan evladımız şehit olurken bile, bir kısım medyanın yönlendirmesiyle başörtüsü kavgası sürdürülmektedir.
Türkiye'nin, çok zor bir süreçten geçtiği bu günlerde birlik ve beraberliğimizi koruyup güçlendirmemiz gerekirken, yasakçı rektörlerin despotik tutumları ve bir kısım medyanın kötümser senaryolarıyla uğraşmak zorunda kalıyoruz. Bu yasakçı rektörlerin bölücü terörle mücadelemizde ise, başörtüsü konusunda olduğu gibi kararlı duruşlarını maalesef göremiyoruz.
BBP olarak bu durumdan ızdırap duyuyoruz. Bu nahoş görüntünün sona erdirilmesini istiyoruz.
Başörtüsü konusunun bir an önce netliğe kavuşturulup, gündemden düşmesi noktasında herkesi sorumlu davranmaya davet ediyoruz.
Ayrıca, üzülerek ifade etmeliyim ki, tahrik edici açıklamalar ile sosyal gerilim oluşturmayı amaçlayan laikçi despot çevrelerin ekmeğine yağ sürer gibi bir kısım sözde dini, bazı radikal çevrelerden de Cumhuriyet, Laiklik, Atatürk gibi ortak değerlerimizin nezaketini gözetmeyen sorumsuz sözler duymaktayız. Meseleyi hak ve hürriyetleri aşan bir şekilde istismar eden bu çevrelerin sakat anlayışlarını ve sözlerini şiddetle reddediyoruz.
BBP, İslam ahlakıyla şereflenmiş büyük Türk milletinin hoşgörü ve anlayış temelinde şekillenen yerli düşüncesinin en güçlü ve yılmaz tercümanı olan bir siyasi harekettir. BBP olarak, seküler laikçi despotik uygulamalara karşı olduğumuz gibi sözüm ona dindarlık adına, kindarlık yapılmasına ve başı açık kızlarımızı suçlayan veya hor gören bağnazlıklara da asla fırsat vermeyiz.
Radikal kesimler, ister dini bağnaz çevrelerden isterse laikçi despotik çevrelerden olsun Türkiye Devleti'nin ve Büyük Türk Milletinin kilimindeki güzel desenleri bozamayacaklardır.
29 Şubat 2008
--
Söz bitmedi, Umut Yaşıyor!
Türkiye 12 Eylül Askeri Darbesiyle beraber farklı bir değişim süreci içine girdi. 1980 yılından itibaren 12 Eylül Askeri yönetiminin İslami bir değişimi benimsediği ve bu doğrultuda Türkiyede ki bazı kesimleri kolladığı ileri sürüldü..Oysaki yaşanan değişim bunun aksini ispatladı..Tüketim kültürünün hakim belirleyen olduğu bir değişim dayatılmaya çalışıldı..Bugün yaşanan budur….Toplumsal doku bugün artık paramparça olmuştur..Türk halkına belli yaşam formları ideal olarak dayatılmaktadır.Belli formların tercih edilmesi halinde ideal bir toplum seviyesine varacağımız hergün medyatik bombardıman altında bize sunulmaya devam ediyor…
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.