[ANADOLU HABER] Türkiye’de “Hukukun Üstünlüğü” Kime Yarar?

Türkiye'de "Hukukun Üstünlüğü" Kime Yarar?

Ocak 28th, 2007 Talha CAN 10450 kez okundu

hukuk2.jpgAnayasal devletin vazgeçilmez unsurlarından biri olan "hukukun üstünlüğü", demokratik ülkelerde meşruiyetin temelini oluşturan "milli irade" ve "insan hakları" arasındaki dengenin sağlanmakla birilikte otoritenin egemenliğinin sınırlandırılması için hayati önem taşır. Demokrasideki 3H (Halkın Halk için Halk tarafından) kuralının teminatı niteliğindeki "hukukun üstünlüğü"nün ıskalanması halinde insan hakları ihlali kaçınılmazdır.
Türkiye'nin de Anayasa'da belirtildiği üzere bünyesinde barındırdığı hukuk devletinin özelliği; yönetilenlerin, yönetenlerin ve kanun koyucuların hukuk tarafından bağlayıcı oldukları, hukuka bağlı oldukları devlettir. Kanun devletlerinde yönetenler kanunlara bağlı değillerdir. Yani, hukuk devletinde devleti yöneten egemen kanunlardır, kanun devletinde ise egemen yöneticilerdir. Hâl böyle olunca devlet, yönetenlerin makamını dolduran şahısların ve biricik fikirlerinin egemenliği devlet bünyesini işgal ediyor ve yöneticiler üzerindeki yönetim demokrasiden uzaklaşmış oluyor.
Hukuk devletinde devlet amaç değil araçtır. Kanunlar genel, soyut, sürekli ve öngörülebilirdir. Kanun önünde eşitlik vardır. Devletin hukuku (hikmet-i hükümet) "devletin bekası için" görüşüne dayanıp hukuku ihlal edilebilir görüşüdür. Aslen "devletçi" yaklaşıma dayanır. Devletin hukukunda temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması "beka" kavramıyla meşrulaştırılmış olur. "Kanunlar kendi özel işlevinin çizdiği çerçevede tutunmak bir yana temel amacından tamamen ters istikamette saptırılmış ve hatta kendisini yok etmiş, kullanılmıştır. Bu yüzdendir ki hukuk kendisinden korunmasını beklediğimiz adaleti yok etmeye, saygılı olması gereken hakları da sınırlamaya hatta tahrip etmeye başlamıştır." (Doç. Dr. Zühtü Arslan)
Özgürlük sarkacına göre olağanüstü hallerde devlet istisnalara başvurarak, hukukun üstünlüğünü ıskalar ve hukuk devletinden, devletin hukukuna bir kayma olur. Olağanüstü hallerdeki bu kayma insan haklarının ve özgürlüklerinin en çok ihlal edildiği ve üstelik meşrulaştırıldığı zamanlardır.
Hukukun üstünlüğünün vazgeçilmez unsurlarında biri "yargısal denetim"dir. Yargısal denetim idare organlarının her türlü eylem ve işleminin yargıya açık olması demektir. Yargısal denetim, demokrasinin teminatını oluştururken yönetimde şeffaflığı ve insani bir vasıf olan hesap verebilirliği temellendirmekle birlikte, yönetenlerin eylemlerinin sorgulanmasıyla temel hakları ve özgürlükleri güvence altına alır. Yargısal denetim, temel hakların korunması ve kanun önünde eşitliği gerçek anlamda temin eder. ("All animals are equal, but some animals are more equal than others" Animal Farm, kanun önünde eşitliğin gerçekleştirilebilmesi için denetlemenin önemini gayet açık vurgulamaktadır. )
Buraya kadar anayasal devlet yapılanması içinde demokrasinin uygulanması esasında "hukukun üstünlüğü"nü önemini, hikmet-i hükümet ile olan zıtlığıyla ele alarak bir yelpaze çizdik. Peki, Türkiye bu yelpazenin neresinde? Anayasal devletin gerektirdiği özellikleri ne kadar içselleştirdiği ve özellikle yargısal denetimin uygulanması bu yelpaze için bir ölçü olacaktır. Hukukun üstünlüğü, birey hak ve özgürlüklerinin korunması hangi hallerde ihlal ediliyor, bunlar tek tek sorgulayalım.
Hukuk devletinde, anayasaya uygunluk, idari işlem ve eylemler için koşulsuz bir şarttır. Yargısal denetim, bu işlem ve eylemlerin anayasaya denetimini sağlayarak hukukun üstünlüğünü sağlar. Fakat "Burası Türkiye, yok öyle!" söylemi gerçekle vuku buluyor, maalesef bizi, hukukun en kritik halkasından; yargısal denetimden vuruyor ve "vesayetçi", "devletçi" "otoriter" söylemlerin gerçekleşmesine neden oluyor. Türkiye'de 4 esasla hukuktan verdiğimiz ödün, insan hak ve özgürlüklerine indirilen birer Zülfikar "darbe"si oluyor.
Yargısal denetimdeki 4 istisnanın üzerinden durmadan önce, Türk siyasi tarihimizde insanımızın ve demokrasinin en çok tehdit altına sokulduğu, bütün dünya ilerlerken bizim her müdahalede bir on-yirmi sene geri gittiğimiz zamanları hatırlayalım. Sayacağımız bu istisnalar muhakkak ki bu müdahaleleri meşrulaştıran sarsılmaz dogmalar olarak karşımıza çıkacaktır.
Cumhurbaşkanının tek başına aldığı kararların anayasaya uygunluğu sorgulanamaz. Cumhurbaşkanının gerek Bakanlar Kurulu ile aldığı ortaklaşa karaları gerekse tek başına aldığı kararlar yargı denetimine kapalıdır. Sorumlu olmadığı halde yetki sahibi olan cumhurbaşkanı demokrasinin ve siyasi yapının başına gelebilecek kritik sorunlardandır.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, özerk bir kurum gibi gözükse de Adalet Bakanlığı'na bağlıdır. Aldığı kararlar yargısal denetime kapalıdır. İtiraz için AİHM'ye gidilir. Örnek olarak Van Başsavcısının meslekten ihracını söyleyebiliriz.
YAŞ Kararları, yargısal denetime kapalı bir başka istisnadır. İtirazı Strazburg Mahkemesine yapılır.
Olağanüstü Hallerde Çıkarılan Kanun Hükmündeki Kararnameler, anayasaya uygunluğu aranmayan kararlar içermesi açısından yargısal denetime kapalı kararlar içerisinde demokrasiye indirilen "darbe"lerden belki de güçlüsüdür. İnsan haklarının korunmaya en çok muhtaç olduğu dönemlerde, hakları ve özgürlükleri tehlike altına sokması durumu çokça tartışılmaktadır. "Beka" kaygısıyla, vesayetçi bir yaklaşımla çıkarılan bu kanunlar ve ardından gelen uygulamalar demokrasiyi kaçınılmaz bir tehdit altına sokmaktadır.
Beşinci olarak uyarma ve kınama cezalarını da söyleyebiliriz. Yalnız icra olarak pek uygulanmamakla birlikte, yakın zamanda kaldırılacağı beklenmektedir.
"Rousseau'nun Türk Siyasi Yapısına Etkileri" yazısında belirttiğim gibi "Devletin bekası" adına yapılan her türlü icraatların meşrulaştırılması ve böyle bir zihniyetin benimsenmesi Türkiye'de demokrasiye darbe vuran gelişmeleri doğurmuş ve özelliklede "derin devlet"in oluşmasına ve "mafya"nın fikri anlamda beslenmesine sebep olmuştur. Hikmet-i hükümetin altında "devletçilik" anlayışı yatmaktadır. Siyasi yapılanmamıza baktığımızda, Tek partili yönetimin bürokratik yapının konuşlanması tamamlanasıya kadar sürdürülmesi, anayasanın bürokratik ve siyasi çerçevesini tamamlayasıya kadar güçler birliğinin uygulanması, devrimlerde "genel irade" ve "beka" adı altında otorite tarafından yapılan yenilikler, Halk Partisinin korporasist uygulamaları, devlet politikasında solidarizmin benimsenmesi ve "halkçılık" ilkesini şekillendirmesi, vesayetçiliğin bürokratik yapı tarafından özümsenmesi ve anayasanın otoriter siyasi damarı beslemesi "devletçilik" anlayışı üzerinden yapılan icraatlardır. Yargısal denetime kapalı olduğunu gördüğümüz istisnalara ve "devletçilik" anlayışıyla tarihimizde gerçekleşenlere baktığımızda "hukukun üstünlüğünün" ıskalanmasının Türkiye'de kimlere yaradığını görebiliriz.
Siyasi iktidar mücadelesi gölgesinde gelişen bu olguları sosyal, siyasal ve ekonomik yönden değerlendirdiğimizde "hukukun üstünlüğü"nün kimlere yaradığını söylemek, kimlerin yargısal denetime kapalılıktan fayda sağladığını anladıktan sonra çok daha kolay oluyor. Çok fazla değil, Osmanlı'nın son dönemlerinden bu yana baktığımızda, Türkiye'de "hukukun üstünlüğü"nün sağlanması şimdiye kadar mağdur olan özneye; halka fayda sağlayacaktır. Yani; Türkiye'ye…


--
Söz bitmedi, Umut Yaşıyor!

Türkiye 12 Eylül Askeri Darbesiyle beraber farklı bir değişim süreci içine girdi. 1980 yılından itibaren 12 Eylül Askeri yönetiminin İslami bir değişimi benimsediği ve bu doğrultuda Türkiyede ki bazı kesimleri kolladığı ileri sürüldü..Oysaki yaşanan değişim bunun aksini ispatladı..Tüketim kültürünün hakim belirleyen olduğu bir değişim dayatılmaya çalışıldı..Bugün yaşanan budur….Toplumsal doku bugün artık paramparça olmuştur..Türk halkına belli yaşam formları ideal olarak dayatılmaktadır.Belli formların tercih edilmesi halinde ideal bir toplum seviyesine varacağımız hergün medyatik bombardıman altında bize sunulmaya devam ediyor…
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR..
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.