BAKİ AYTEMİZ
Myanmar'da yaşanan felâkete bakarak diyebiliriz ki:
Tabiî felâketler içtimaî alt-üst oluşlara, kitlesel göçlere yol açarken, Batı, sebep olduğu bu felâketler karşısında,kılını kıpırdatmaya yanaşmıyor. Felâketzede ve geri kalmasına sebep olduğu sömürgelerinden gelen kaçaklar, Batı için her geçen gün altından kalkılamaz bir yüke dönüşüyor. Medenî (!) Batı, ancak kendi topraklarında polisiye tedbirler almak suretiyle birşeyler yapmaya çalışıyor.
Binlerce kişi kayıp,yüzbinlerce kişinin evi de tahripoldu. Kasırganın ekinleri de yok etmesiylebu sene ürün alınamayacak olmasını,para olsa dahi dünyada alacak gıdabulunamayışıyla birleştirince, milyonlarınaçlıkla karşı karşıya kaldığını görüyoruz.Hani BM’nin ve dünyanın diğervampir lordları, dünya üzerindeki açlığadeğil de sebep olacağı içtimai hadiseleredikkat çekiyorlardı ya, işte bukasırga tam da onların korkularını depreştirecekcinsten global çapta akislere sebep olacağa benzer.
Öyle ki, Myanmar’ın başına gelen felâketin işaret ettiği süreç, dünya üzerinde felâketlerin bu çapta yaşanmaya devam edilmesiyle, Batı için kâbuslara gebe…Batı tipi üretim ve tüketim tarzı,“ihtiyaç” kavramını göz ardı ettiğinden,ihtiyaçtan fazlası üretilip, bu üretimindevam etmesi için dünyanın gerikalanının yer altı ve yer üstü zenginliklerinin talan edilmesi, ondan sonrada bu ihtiyaç fazlası malların serbestçe satılabilmesine dayanıyordu.Tarıma dayalı köylü toplumuna vederebeylerinin hâkimiyetine nazaran,kapitalist burjuva devrimini bir ilerleme olarak karşılayan Marks’ın -doğumunun190. yılında kulaklarını çınlatmış olalım- bu yaklaşımı bile bize gösteriyorki, ister kapitalist, ister komünist,Batı adamı kendini dünyanın merkezi olarak gören bir kibir heykelidir.
İşte, şimdi o Batı tipi üretim tarzı,yeryüzünün bütün ekolojik kaynaklarınıkurttu, iklimlere tesir edecek derecedeatmosferi bozdu ve şimdi de büyük iklim felâketleri, bizzat bu durumun ortaya çıkmasının müsebbibi Batı Medeniyeti’ni artık devam edemez noktaya getirdi.Dünyayı yok ettiler, ekolojik yapıyı tarumar ettiler. Havayı, suyu, toprağı kirlettiler. Yediğimiz ve içtiğimizher şey zarar veriyor, zehirliyor.
İşte Batı medeniyetinin, demokrasisinin neticesi:
FELÂKET!
Tabiat olaylarının bir takım neticeleri olacaktır. İçtimai, demografik, iktisadi,siyasî vs…Tarihte görüldüğü üzere göçler olacaktır.Batı halihazırda aldığı göçü absorbe edemezken, bundan sonra göçbelâsının altından hiç kalkamayacak noktaya kadar gelecektir. Batı, bu hadiselerdensonra daha da artacak göçdalgaları karşısında daha da tükenecek,iç nizamı dağılacaktır.Batı sistem olarak bitmiş, demokrasi bitmiş, artık gitmiyor.Buna karşılık Ali Babacan denen kişi, “Eksiklerimiz var ama hedefimiz1. sınıf demokrasi!” diyor.
Sormak gerek,“O da ne ki?
”Demokrasinin, Batı tipi üretim tarzının,ahlâkı yoktur. Özünde yoktur.Bir şey kendi özünde olmayınca da oşeye dışarıdan aşı yapmak mümkün deolmaz. Bünyenin aşı kabul etmesini şartları vardır ve müslüman olmuş bir hanım bilginin de dediği gibi, Batı’nın kötülüğü sırf beşer zaafından doğan tatbik hatalarından ileri gelmemekte,bizzat Batı medeniyetinin kendi kötülüğünün akisleridir bunlar. Batı, asıldada teferruatta da kötüdür.Demokrasi denen palavra, çıkış yeriolan Batı’da yolun sonuna gelmişbulunuyor. Biraz sosyoloji ve tarihokuyun göreceksiniz. Sömürgelerdengelen zenginliklerin içerde paylaşılması üzerine kurulu olan Batı’nın 1.Sınıf demokrasisi, şimdi bizzat şu veyabu şekilde sömürecek bir şey kalmaması karşısında tükeniyor.Tabiatı tüketen, dünya kaynaklarını tüketen ve bu tüketme ve yok etmemantığı ile artık bu sistemin daha dayürümeyeceği aşikârken, hâlâ 1. sınıfdemokrasi edebiyatı…
İktisadî olarak, siyasî olarak, içtimaîolrak, tabiat olarak, bütün bunlarüzerine kurulu hesapların hiçbiri tutmuyor artık.
Tutmayınca da demokrasiusulleri ile bakalım daha nereye kadargidebilecek şu Barbar Batı!Göç dalgaları Batı’nın içtimai nizamınıtüketiyor, göçle gelenler Batı içinçok büyük iktisadi yük oluyor. Güvenlik problemi doğuruyor.Batı toplumları, kendi içine kapatacakşekilde tepki vermelerine sebepoluyor. Yükselen Doğu ekonomileri,Batı’nın iktisadına ortak olurken Batı’nın pastadan aldığı pay azalıyor.Myanmar’da yaşanan ve bundan sonra da yaşanacak olan tabiî felâketler,Batı medeniyetinin köküne kibritsuyu dökecek neticelere sebep olacak.Göçler, kitlesel bir keyfiyete bürünecek.Kaçakçılık artacak, kara para vegayrı meşru ekonomi, Batı karşıtı savaşveren İstiklâl Savaşçılarının gelir kaynaklarını oluşturacak. Batı finanssitemi çatırdarken, süreç kendi alternatiflerini ortaya çıkartacak.Batı’nın dondurduğu el koyduğu banka hesapları saikiyle, para alternatifyollardan akmaya başlayacak.Hayatın her sahasında Batı medeniyeti karşısına yeni kurumlar oluşmaya başladı, bu süreç devam edecek.
Bir dünya yıkılırken, yeni bir dünya kuruluyor.
Bu yeni dünya, eskisine karşı cephede savaşan mücahid istiklâl savaşçılarının eseri oluyor. Irak’ta, Afganistan’da,Çeçenistan’da, Somali’de,Cezayir’de, Pakistan’da, Moro’da,Türkiye’de ve dünyanın dört bucağında verilen bu savaş, BüyükDoğu İstiklâl Savaşı olarak tarihe geçecek.
Batı medeniyetinin sömürüp aç bıraktığı,korumasız bıraktığı ve Mynmar daki gibi sistem tarafından yalnız başlarına çırpınmaya mahkûm ettiği kalabalıklar, Moğol ordularından daha feci bir işgâl sürüsü olarak Batı’nın varoşlarını doldururken, mücahid istiklâl savaşçılarının tabiî müttefikleri olacaklar…Bu aç kitleler, sofrasında, Doğu’dançaldığı ekmeği kemirmenin rahatınıve lüksünü yaşamaya alışmış Batı insanın gırtlağına sarıldığında,Batı rüyası da bir daha dirilmemek üzere son bulmuş olacak.
İstiklâl Savaşçısı mücahidler, işte bu aç ve sefil bırakılmış insanlara ümit ve alternatif olmakta. Emperyalizme karşı Mücahidlerin açtığı bayrak, herkesimden mazlumu gölgesi altındatoplamaya yetecek fikrî ve ahlâkî donanımla dalgalanıyor.Batı demokrasisi iflâs ederken, Batı’yakarşı isyan eden kitleler, Başyücelik Nizâmı ile buluşacak ve aksiyononlara hakikati bulduracak.
Gören gözler için söyleyelim, Fırtına Myanmar’ı değil, Batı medeniyetini tarumaretti aslında.
Doğu’nun artan acısı, Batı’nın kabaran faturası demek olacak.Batı, artık işlerin demokrasi ile devam edemeyeceğini anlamış olduğundan saldırdı Irak, Büyük Doğu’ya…Bu saldırı aslında demokrasinin deölüm salasından başka bir şey değildi.Buna rağmen bir takım uyanıklar, hâlâ“1. sınıf demokrasi” edebiyatıyla biziuyutarak bulanık suda balık avlayabileceklerinizannetmekteler.Batı olacakları gördü ve “önleyici vuruş” dedikleri teoriyle, düşman kendiüzerine gelmeden, kendisi düşmanınüzerine gitmeye mecbur olduğunun idrakiyle harekete geçti.
Doğu’nun artan acısı, Batı’nın kabaran faturası demek olacak.Batı, artık işlerin demokrasi ile devam edemeyeceğini anlamış olduğundan saldırdı Irak, Büyük Doğu’ya…Bu saldırı aslında demokrasinin deölüm salasından başka bir şey değildi.Buna rağmen bir takım uyanıklar, hâlâ“1. sınıf demokrasi” edebiyatıyla biziuyutarak bulanık suda balık avlayabileceklerinizannetmekteler.Batı olacakları gördü ve “önleyici vuruş” dedikleri teoriyle, düşman kendiüzerine gelmeden, kendisi düşmanınüzerine gitmeye mecbur olduğunun idrakiyle harekete geçti.
Bu hesaplaşma tarih kadar eski, nefsle ruhun, Batı ile Doğu’nun hesaplaşması.Ve, Batı’nın kandırıp, aramızdan kendisine kul yaptığı birileri, Deccal komitesinin uşakları, bize dönmüş, “1.sınıf demokrasi!” geyiği ile “küçük”plânda yerlerini alacaklarını zannediyorlar.“Hodri meydan!” demiştik!“1. sınıf demokrasi” gibi ucuz atraksiyonlarla ancak gülünç oluyorlar;
Fikir fikirle köreltilir!
Var mı Başyücelik’e alternatifiniz?
BARAN DERGİSİ 70. SAYIDAN İKTİBASTIR..
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.