AGARTA DENEN KURU GÜRÜLTÜ

Son Günlerde AGARTA adlı , zinciri kopmuş, hiçbir mantığı toparlayamayacağı gizem dolul(!) olaylar , efsaane sıfatıyla halkımıza zaman kaybettirmiştir.

Bu konuda , Hürriyet’in 17 temmuz sayısında Sn.Ayşe kerimli GÖNEN’in bu konuda yazmış olduğu makalede 4 önemli nokta var
1-Yüksek Bilgi sahipleri
2-Agarta’yı, kat’i olmayan kaynaklar, Tibet, Himalâyalar ya da Moğolistan’da göstermektedirler
3- yerli halkın anlattıkları
4- Agarta’nın sırları GOBİ ve HANGAY bozkırlarındadır.

İnceleme :1- Yüksek Bilgi sahipleri, Yazıyı bulan yüksek düşünce sahibi kişiler yani, Ön-Türklerdir. Bunlar tarihte İLK’leri vermişlerdir. Tek Tanrı inancını kuramsallaştırarak tek Tanrı kavramını ve Din felsefesini vermişler, İlk siyasal birlikler, İlk kentler, İlk kere açılan oklular, İlk tarihçiler vb… Bu Ön-Türk Uygarlığına aittirler.
Tarihini kat’i tespit ettiğimiz İlk kurulan egemenlik BİR-OY BÏL’dir (…8500 /1517)

İnceleme 2 : Ön-Atalar , Tibet’ten binlerce yıl öncedirler Moğolistanı onlar kurmuşlardır. Himâlayalar, egemen oldukları geniş topraklara dahildir.

İnceleme 3 : halkın anlattıkları kaynak olduğuna göre , zaman ve yeri bilinmeyen, bunun yanında doğruluk derecesi ise söylenti çerçevesinde kalırlar, Zaten yazarların hepsi EZOTERİZM çerçevesinde kalmakta yaani hayal ile gerçek arasındaki kavramlardan söz etmektedirler.. .

İnceleme 4 : Gobi ve Hangay…Yüksek seviyede düşünce sahibi olan ve Tek Tanrı kavramına erişmiş olan Ön-Türklerde BUĞUN TUR’lar yani rahipler meclisi vardır. Bunlar en başta BOLTI’ları ,dinsel fikirleri tartışır ve kayd ederler bunun yanında da , duydukları gördüklerini kısacası yaşadıkların (-1517)den (-512) ye kadar 1000(bin)yıl ,tahta panolar kayın kabukları, biri tür kağıt


(Ön-Türklerin Kâğıdı icat ettiklerini düşünmemiz gerekmektedir)ve öteki yazıya elverişli eşya üzerinde tespit ederlerdi.(K.MİRŞAN).

İncelemeyi derinleştirelim : (-1517 tarihi ikinci büyük Ön-Türk egemenliği olan AT-OY BÏL’dir. Bu Devlet (-879)da sona ermiş, yeniden organize olarak TÜRÜK BÏL adıyla ortaya çıkmış ve isdan sonar ve Kül-TÏgin’in 575’te ölümnden 5 yıl sonra 580’de sona ermiştir.. Bu gösteriyor ki, Buğun Turlar 1.000 yıl içinde bu iki egemenlik ve halkları hakkında düşündükleri, buldukları, bildikleri gördükleri ve yaşadıkları hakkında geniş bilgiler vermişlerdir.

Bu Rahipler , milyon yıllar önce bir deniz olan Taklamakan çölünden Gobi’ye doğru uzanan MİRAN (Tun-Huang)kenti dolaylarındaki çok sayıdaki mağaralara yerleşmiş olacaklardır.
Miran, Ön-Atalarımızın kurduğu ilk üniversite şehri İdi : İB-İS BOLIQ , yani Bu mağaralar sonraları Batılılar tarafından BİN BUDİST MAĞARASI diye adlandırılmışlardır*. Demek ki başlangıçta Ön-Türk Rahiplerini yaşadığı belki sayısı henüz 1.000 olmayan mağaralar , sonradan ( 5’nci ve 14’ncü y.yıllarda kaçmak, göç etmek gereğinde kalan Budist rahipler tarafından kullanılmış ve onlar sayıyı bin’e çıkarmışlardır? Bu konudaki karanlık noktaları tarihçilerimiz ortaya çıkarabilirler… Eğer , Ön-Türk alerjileri izin verirse?...
Mağaralarda, Macar tarihçi, Aurel Stein’in bildirdiğine ve resimlerini de yayımladığına göre Manikeist Uygur, Uygur, Köktürk yazılarının yanında işgalcilerin yazıları, Sanskritçe, Brahmanca, Tibetçe yazılmış yüzlerce belge vadır.**
Bu mağaralar Çin işgali ile, Türk ve Dünya tarihine önemi düşünülemeyecek derecede olan bu panolar ve diğer belgeler, Kamyonlar, develerle, Berlin, Paris, Londra ve Pekin müzelerine kaçırılmışlardır.***Büyük bir Türk kültürünün ortaya çıkmaması için bu müzeler bu belgeleri dikkatle saklamaktadırlar. Türk tarih Kurunu başkanı Sn Halaçoğluna ve Türk kültürünün ortaya çıkmasından utanç duygusu taşımayacak kişi ve kuruluşlara saygılarla bildiririm.
Eğer, düşünülürse, 1.000 yıl süreyle bu rahiplerin – elbetteki - gizli çalışmaları
duyulmuş bilinmiş, bazı sızan bilgilerle, söylentiler , dalgalar halinde yayılmış kulaktan kulağa ilâvelerle, hayâl gücünün verdiği güçle inanılmaz noktalara varmıştır:
Girilemeyen yer altı mağaraları ,gizli yollar, gaipten, kaybolmuştan, haber veren kâhinler , bunların üstün kudretleri, bir takım ışıklar, alevler, şekiller , sihirli taşlar, heykeller, mucizeler, yüzlerce yıl gelişmiş gerçekten çok uzaklara gidilmiş kısacası EZOTERİZM çerçevesinde AGARTA denen bir efsaane yaratılmıştır. Adı üstünde bir EFSAANE…. Mantık sisteminin sistemsizliği gösteren anlatılar.

İnceleme: Su yolları . Bu mağaralardan başka, Orta Asya’nın çöl kısmında yaşayan Asyalı kardeşlerimizin, her biri ayrı bir Mühendislik şaheseri olan , çölün altında açmış oldukları kilometrelerce su yolları da Orta Asya’da efsane arayan seyyahların hayâlini harekete geçirmiş olmalıdırlar.

İnceleme : 600 yıllık efsâne :Bugün AGARTA denen efsaneyi 600 yıl geriye götürüp bu tarihi çok eskiymiş gibi algılayanlar bu seçtikleri tarih ile çok gülünç durumdadırlar. Ön-Türk rahiplerinin ve esası oluşturan bilgilerin son tarihi (-512) olduğuna göre 1.000 yıl geride kalmışlardır.
Ancak, Budist rahiplerin son geliş tarihi olan 1400 esas alınırsa, o zaman 600 sayısı geçerli olabilir

AGARTA . Sn Lâle Gürman’ın gönderdiği Mustafa Süreyya Sezginin(musugin@gmail.com) 30 kadar tablodan oluşan açıklamasından ilginç noktaları aşağıya alıyoruz .
tablo10 KILIÇ: İskitler tarihe (- 1517)de At-Oy Bïl Konfederasyonunda OQ-UŞUY(OQ halkı federasyonu)adıyla ayak basmışlardır: kılıç, İskitlerde kudret sembolü diye bulunmaktadır. Almanların Niebelungen Efsanesine geçmiştir. Wagner’in Siegrfried operasında Meşhur NOTHUNG( gizemli kılıç) aryasıyla bulunur Antalya’ da PERGA kalıntılarında büyük bir giriş kapısının üstünde görürlür.

Tablo 17 . Bilge kişi, Ön-Türkçe damgalar :
· Dört kolludur. 4sayısı, dört cihan yani EVREN sembolüdür.
· Kollardan ikisinden biri yari öteki göğü gösterir.Bu, yeryüzü bereketini Güneş yoluyla Tanrıya , tanrını da yeryüzünde bereketin devamı için güneş ışınlarını yılan şeklinde yeryüzüne göndermesi kavramını ifade eder. Kazakistan’da Tamgalı vadisindeki (-8000) kaya resminde bu kavramları görürüz :Ön-Türk Kozmogonisin, ifade eder(K.Mirşan)
· Mevlevîlerimizin duruşu buradan çıkmadır
· Bu duruş ayni zamanda OZ damgasıdır, Tanrıyla özdeşleşmeyi ifade eder.
· Söz konusu kollarının avuıçlarında UÇ., Tanrıya can’ın uçuşunu ifade eden iki damga bulunur.
· Bilge kişi’nin ışıldayan göbeğinin üstünde el ve başparmaklar ËD, yaratma , yaratan, damgasıdır
· Kızıl renkli parlayan İKİ GÖZ; Düaliteyi yani yeryüzünde her şey çifttir. Ancak, yaratan tektir anlamını verir
· Başın üstündeki şekil sonu gelmeden daima döner. Ön-türk damgası değildir fakat, ebediyetin timsali olabilir.


Tablo21 MU Kıt’ası. MU kıt’ası İlk dünya devleti olan BİR-OY BÏL’dir.(K. Mirşan). Bu devlet evrensel uygalıklardaki İLK’leri söylemiştir.Yukarda sözünü etmiştik: : 80 binlerde doğan İnsan üstü kudret kavramından TEK TANRI kavramını kuramsallaştırılması, Gök, Güneş, Ateş kült’leriyle Tanrıdan geliş ona varış, kişiler arsasında eşitlik, Yazının icadı, ilk kere okullar açılması, ilk siyasal kuruluşlar, ilk kentler, Astrofiziğe ilkadım, vb, uygarlıkların temelini oluşturan öğeler, göçler yoluyla tüm dünyaya yayılmış ve DİP kültürü oluşturmuştur.Bugün bu devletin askeri teşkilat ve gücünü açık ve seçik bir şekilde bilmekteyiz(K.Mirşan)başka bir makalede bu konuyu geniş olarak görürüz.
Tablo 17 Gamalı haç : Hitler, üstün Irk iddiasıyla dünyaya egemen olmak üzere bir kaynak arıyordu. O zamanlar ortaya atılmış olan Hint-Avrupa uygarlığına sarıldı ve HİNT-CERMEN adını verdiği bir imparatorluk kurmak istedi.Bu arada Hindistan ve Tibet’te görülen ve çok cahilcesine GAMALI HAÇ denen şekli timsal olarak aldı ve Nazilere pazubent yaptı.
· Ön-Türkçe tersine (L) harfı ÖG damgasıdır, anlamı felsefi- yüksek düşünce yani Tanrıya erişmek için gerekli düşünce demektir
· Ön-atalarımız 4 adet ÖG damgasını uçlarından bir haç şekli oluşturacak şekilde birleştirmişlerdir.. 4 sayısı, Dört cihan demektir ki, bu şekil 4 cihanda Tanrıya erişme düşüncesine sahip olma demektir.
· HAÇ diye görülen şekil ise, Ön-Türkçede, OQ damasıdır Günahsız olmayı ifade eder. İ.S.4’ncü yılda Vatikan tarafından kabul edilmiştir.
· Aslında meydan gelen şekil HAÇ değil, UÇ damgasıdır, El işlerinde bu şekil genelde 5 kollu olarak geçer ve adı yanar/ döner’dir. Çünkü şekil , dönme hissi verir. Bu UÇ damgası Ruh’un dönerek Tanrıya erişmesini ifade eder.
· Bu ön-Türkçe damgayı Kandıra hazinesindeki 123 parça Sikke üzerinde buluruz(prof.M.Tekin , Bizans Sikkeleri, Yapı Kredi bankası) Araştırmacılarımız bu damganın “yeldeğirmeni” diye değerlendirmişlerdir.
· İstanbul Arkeoloji müzesinde Bizans sikkesi denen ve 1numara ile kayıtlı olan sikke gene bu damgayı taşır(Prof. A.Alpay, İst. Archeo. Mus. A Turizm, 1995)
· İ.Ö. 500 tarihi verilen bu sikkeler bu tarihte, İstanbul’da Bizanslıların değil , Ön-Atalarımızın bulunduklarını gösterir.
· Bu sikkelerin öteki yüzünde Ön-Türkçe OY-ÖGÜY ; yani düşünme yeteneği yazılıdır(K.Mirşan)
· UÇ damgası şeklinde düzenlenmiş olan bu ÖG damgaları, Kilim, Hallarımızda mevcutturlar. Antalya Yat limanında bir evin tahta penceresi bu UÇ damgasıyla r.bir sanat şaheseri olarak süslenmiştir.( eğer ,hâlâ duruyorsa?)


İstanbul Arkeoloji Müzesinde Bizans Sikkeleri No.1.



(*.**.***) Bilinmeyen İç Asya ,L. Ligeti, Türk Dil Kurumu yayınları , no.527- S. Karatay)

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.