AŞAĞIDA SAYIN ERDAL SARIZEYBEK'İN ANLATTIĞI VAK'AYI HATIRLAYANLARINIZ VAR
MI BİLMİYORUM.
TÜRKİYE'DE BAZI ŞEYLERİN O KADAR RAHAT ÜSTÜ ÖRTÜLÜYOR VE UNUTTURULUYOR
Kİ..İNSAN DÜŞÜNMEDEN YAPAMIYOR. SAYIN ŞENER ERUYGUR; BÜLENT ARINÇIN İRTİCAİ
FAALİYETLER GÖSTEREN DERNEKLE OLAN ORGANİK BAĞI İLE YAKINDAN İLGİLENMESE VE
CD LERİ SAYIN SARIZEYBEK'TEN ALMASA ACABA BUGÜN HAPİSTE OLUR MUYDU?
BÜLENT ARINÇ VAK'ASI!
[image: Yazdır]<http://www.erdalsarizeybek.com.tr/es/index2.php?option=com_content&task=view&id=187&pop=1&page=0&Itemid=67>
*TARİHİMİZE YAZILAN BU VAK'A, 2007 MAYIS'INDA BOMBA GİBİ GÜNDEME DÜŞTÜ AMA
SONU GELMEDİ HİÇ. ARINÇ BEY AKHİSAR HİLALİYE VAKFI HAKKINDA BİZE AÇIKLAMA
YAPACAKTI AMA YAPMADI HİÇ. O GENERALE VE ALBAYA SÖYLEYECEKLERİM VAR, DEDİ
SÖYLEMEDİ HİÇ. KADER BU YA, O GENERAL ŞİMDİ HAPİSTE…* **
OLAYIN GERÇEĞİ İSE ŞU:
Nerden aklıma geldi ki bu olayı size anlatmak, bilemiyorum ki? Kapkara
düşünceler içerisine her dalışımda, düşünceler sürüklüyor beni hep geçmişe
doğru. Etkileyen, iz bırakan ya da derinden izi kalan olaylar bir bir aklıma
geliyor, dalıp gidiyorum. İnanın bu olayın da izi kaldı ben de ama
anlayamadım, Sayın Arınç'ı bizi telefonla aramaya yönelten konuyu hala
anlayamadım. Unutamıyorum, aklıma geliyor ve düşünüp duruyorum.
Olay Temmuz 2003'te geçer. Genel seçimler Kasım 2002'de olmuş, % 34 oyla bir
parti tek başına iktidar. Herkes gibi biz de; ''bu hükümet artık
yolsuzlukları önler, insanlar insanca yaşar ülkemde'', diyoruz. Sayın Arınç
Gazi Paşa'nın meclis başkanı. O zamanlar türban, laiklik konu bile değil.
Genç bir vekil baş olmuş haykırıyor: İnsanı insan gibi yaşatacağız, diye.
Biz de herkes gibi sabırla bekliyoruz görmek için insanların insan gibi
yaşadığını!
Bu bir umut, fakirin ekmeği gibi. O zamanlar hatırlıyorum, hep birlikte umut
ettik haklı olarak. Dedik, belki, belki bunlar onlar gibi değildir. Aradan
geçip de yıllar bu gelenlerin, gidenlerden pek farklı olmadığını bize
gösterince, bir de üstüne üstlük, türban, laiklik yani cumhuriyetin
değerleri ile bizi biz yapan değerlerin siyasete alet edildiğini görünce
derin düşünceler gene aldı beni. Dedim, herhalde hesap sormamızın zamanı
geldi!
Gelelim konumuza, neydi ki bu olay? Anlatayım:
Dediğim gibi yıl 2003, Manisa İl Jandarma Komutanıyım. Tayin de çıkmış
Şanlıurfa'ya. Her tayin döneminde olduğu gibi, içimizde garip bir heyecan,
hazırlanıyoruz yeni bir göreve.
Aylardan Haziran. Paris askeri ataşe yardımcısı Binbaşı Eyüp beni aradı:
Komutanım, buraya mı geliyorsunuz, deyince ben şaşırdım. Bir şeyden haberim
yok. Kim seçmiş, niye seçmiş, görev ne? Ankara'yı aradım. Dediler, Fransa'da
bir uluslar arası tatbikat var, sen Türk Jandarma Birliği komutanı olarak
tatbikata katılacaksın. Komutan seni seçti.
Garip bir heyecan. Uluslar arası bir tatbikat. Türk jandarma birliğinin
komutanı olmak ne demek! Büyük onur, büyük mutluluk! Bizi seçmişler,
güvenmişler. Gururluyum, jandarmayı temsil etmek ne demek! Gittik,
görmeliydiniz kahraman jandarmayı. Çatlattılar düşmanı, dosta güven verdiler
ve döndüler. Basın yazıyor, gururumuz jandarma, biz de havalarda. Bakın
gazetelere nasıl yansımış:
*''İçişleri Bakanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı Genel Sekreterliği*
*Tarih:01 Temmuz 2003 Duyuru No: 2003 / 21*
*Basın Açıklaması*
*1. Avrupa birliğine üye ülkelerden, İngiltere, Fransa, İtalya, Portekiz,
İspanya ve Hollanda ile birliğe henüz üye olmayan Türkiye ve Romanya
jandarmasından teşkil edilen müşterek görev taburunun, 16 Haziran 2003 günü
Fransa'nın Saint – Astier kentinde başlayan tatbikatı 28 Haziran 2003
tarihinde sona ermiştir. Avrupa kolluk kuvvetleri müşterek tatbikatına
katılan ve başarı ile tamamlayan Türk Jandarma Özel Operasyon Birliği,
29.06.2003 tarihinde yurda dönmüştür.*
* 2. Avrupa Güvenlik Kuvvetleri Taburu'nun 2002 yılında düzenlenen
tatbikatına gözlemci olarak katılan Türk jandarması, bu yıl J.Kd. Albay
Erdal Sarızeybek başkanlığında 25 kişiden oluşan, özel bir operasyon birliği
ile katılmıştır.*
*3. Söz konusu tatbikata; Rusya, Almanya, Avusturya ve Belçika ile
birlikte toplam onbeş ülke gözlemci olarak katılmış olup, gelecek yıl
yapılacak olan tatbikata daha fazla ülkenin fiilen katılması
beklenmektedir. *
*4. Avrupa birliği çerçevesinde yapılan güvenlikle ilgili çalışmaları
yakından takip eden Jandarma Genel Komutanlığı, ilk olarak 1998 yılında
Avrupa Jandarmalar Birliğine gözlemci olarak katılmış, müteakiben tam üye
statüsünde halen birlik düzeyinde çalışmalarını sürdürmektedir. Bu kapsamda
çalışmalarını sürdüren Türk Jandarması yeni teşkil edilmekte olan Avrupa
birliği güvenlik kuvvetleri müşterek görev kuvvetindeki yerini bu tatbikatla
birlikte almıştır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.*
Rapor hazırladım, Sayın Orgeneral Şener ERUYGUR'a sundum. Tebrik etti ve
döndük Manisa'ya. Döner dönmez ne göreyim: Benim aslanlarım, Gazi Paşa'nın
laik cumhuriyetini beğenmeyip yerine şeriat isteyen bir tarikatın izini
bulmuş mu, bulmuş da tam operasyon zamanı mı?
Kısaca olay şu:
Nurcuların Okuyucular grubu diye adlandırılan bir tarikat ya da cemaat,
Manisa'da üç beş yerde yazlık eğitim merkezi açmış, özellikle fakir ve zeki
çocukları çeşitli illerden almış bu merkeze. Bir de, kimi İstanbul kimi
başka yerden üst düzey ulemalar ve âlimler bulmuş. Abi ve ablalarla dini
eğitim veriyorlar. O zamanlar Türkiye Cumhuriyeti laik ve demokratik bir
ülke. Anayasamıza göre, izinsiz dershane açmak suç, izinsiz dini eğitim
vermek suç, bildiğim kadarıyla şimdi de suç.
Durum hemen Cumhuriyet Savcısına bildirildi. Arama kararları alındı<!--[if
!supportFootnotes]-->[i]<!--[endif]--><http://www.erdalsarizeybek.com.tr/es/haberler/makaleleri/bulent-arinc-vak-asi.html#_edn1>ve
operasyona başlandı. Jandarma bölgesinde üç eğitim merkezi bulundu;
yurt
içi, yurt dışı teşkilat, öğrenci listeleri, abi abla listeleri, eğitim ve
öğretim ders notları, günlük faaliyet çizelgesi. Nerde bizim milli okullarda
böyle düzenli planlar programlar! Onlar benim çocukluğumda vardı. Şimdi bile
hatırlıyorum; pırıl pırıl öğretmenlerim, saygın ve asil, Atatürkçü, ülkesini
seven. Yerli malı haftaları, akla ve fikre ilmin ve bilmin egemen olduğu
yıllar. Önce yerli malı bitti ya da bitirildi, ithal et yedik deli dana,
buğday yedik ithal, tarım ve hayvancılığın gözde olduğu ülkemizde ete
buğdaya muhtaç olduk. Ardından, önce PKK denen kan dökücü teröristler
öğretmenlerimizi öldürdü ve biz koruyamadık yeni neslin eğiticilerini. Sonra
derken kemer sıkma politikası aldı yürüdü. Maaş yetmez oldu öğretmenimize,
kimi simit satmaya başladı, kimi şoförlük yaptı. Sonra paralı dershaneler
açtık, aldılar gittiler en iyi öğretmenlerimi, düşünmediler parasız olan ne
yapsın! Doğu, güneydoğu bir çile yeri oldu öğretmenime terör belasından;
odun yok, kömür yok, okul yok. Bir derslikte beş sınıfa birden nasıl ders
verilir? Gelin de görün bizim öğretmenimizi Van'da, Hakkâri'de, nasıl beş
sınıf birden yetiştirilir bir sınıfta, görün. Bu gerçeği bilmeyen çıkar
televizyona: Doğuda eğitim sorunu var, bu sorunu aşmak için oradaki
öğrencilere üç beş puan fazla verelim, üniversiteye girsin, der. Biz de
dinleriz. Ama onlar bilmez atalarının sözlerini; ağaç yaşken eğilir diyen.
Gelelim bizim irtica operasyonuna. Jandarma bölgesi tamam; ifadeler,
tutanaklar, tespitler. Eldeki dokümanlar, bu dini eğitim merkezlerinden iki
üç tanede polis bölgesinde olduğunu gösterir. Hepsi Akhisar Hilaliye Vakfı
kontrolünde.
Dedim madem biz başladık bu işe, biz bitirelim. Emniyet müdürümüz Kahraman
Koçak, halim selim bir insan, anlayış gösterdi. Aldık bir polis yanımıza
operasyon müşterek olsun diye. Savcıya bilgi verdik ve girdik Manisa
merkeze. İki merkez bitti, geldik son merkezine dini eğitimin. Bir de
bakalım ne görelim; arama kararında diyor no: 5, ama no:5'te var beş ayrı
daire! Bir de bu apartmanın Sayın ARINÇ'ın annesine ait olduğu duyulmasın
mı, gerisini siz düşünün!
Hemen cumhuriyet savcısına durumu ilettik ve arama kararının beş daireyi
kapsayacak şekilde genişletilmesini istedik. Cumhuriyetin savcısı da öğrendi
mi evin kime ait olduğunu, aldı mı bir telaş Manisa adliyesini, Allah'ım o
ne telaş!
İnanın bana öğretmenlerimiz ne kadar zorluk çekiyorsa yaşamak ve yaşatmak
için, cumhuriyetimizin savcıları da aynı, hakimlerimiz de öyle. Yirmi yıl
yaşadım savcı ve hakimlerimizle, on ayrı yerde. Sade bir mantıkla bakarsanız
olaya aslında hepimiz biziz!
Küçük ilçelerde çalıştığımız zamanlar, birbirimizden hiç ayrılmazdık ki;
akşam yemeği beraber, ev gezmeleri beraber, mesai içinde ziyaretler, bir
bütün gibi. Onlar da çok çile çekti, görevlerini layıkıyla yapabilmek için.
Hiç korktuklarını görmedim ne terörden ne de kaçakçıdan. Hep vicdanlarının
sesini dinlediler adaleti tecelli ettirmek için. Sanırım nasıl ki,
öğretmenlerimizi yalnız bıraktık, destek olmadık, sıkıntılarını göremedik,
aynı şekilde yargımıza da sahip çıkamadık, yanlarında olamadık, sorunlarını
sahiplenmedik ve de çözemedik.
Ben anlıyorum onları ama gelin görün ki, devran döndü mertlik bozuldu.
Gazetelerden öğreniyoruz, iktidarı elinde tutanlara ters düştünüz mü işiniz
bitti. Geçen gün okudum, görevden alınan milli eğitim müdürlerine hindi
nasıl yetiştirilir gibi araştırma konuları vermişler faydalı olsunlar diye
memlekete millete!
Çoluk var çocuk var okuyan. Eş var çalışan. Maaş malum kime yetiyor ki? Tam
bir yere tayin olup düzen kuruyorsunuz, al sana bir tayin daha. Ne dirlik
kalıyor ne düzen. Yaş kemale ermiş, insan istiyor bir yere yerleşmek,
yaşamak insan gibi ama ne mümkün.
İşte böyle bir ortamda, tayinin ceza olduğu bir yerde, bizim adliyeyi haklı
olarak aldı bir telaş. Ne olacak şimdi? Sayın Arınç'ın evi nasıl aranacak?
Ama şu da var, bir kere arama kararı verilmiş, deliller yeterli görülmüş, o
yer aranacak. İstenen karar kapsamının genişletilmesi. Üstelik bu beş
dairenin üçü bu vakfa kiraya verilmiş, biri de hibe edilmiş. Yani tüm
daireler ile vakıf arasında bir bağ olduğu gibi ele geçen dokümanlarda da
buranın dini eğitim merkezi olduğunu gösterir somut ve inandırıcı deliller
var.
Bakıyorum bugünlerde özellikle bizi yönetenler bağırıyor: Yargıya müdahale
olmaz, diye. Siz diyorsunuz bu çocuk iyidir, beraber çalıştık, al sana
yargıya müdahale, üstelik çete halinde. İstanbul'dan bir iş adamı çıkıyor:
Ya yapmayın etmeyin, bu rektör, üniversite rektörü, ülke bizim, üniversite
bizim, rektör bizim, elbette herkes görevini yapacak bu vatan için, halk
için ama biraz dikkat! Al sana yargıya müdahale! Önce inceleme başlatılıyor,
sonra niyet anlaşılıyor, dava kapanıyor. Ama dikkatiniz çekiliyor, kendi
işine bak, bizim işimize karışma, dercesine. Nasıl oluyorsa bu iş, oluyor
işte bizim ülkemizde.
Şimdi herkes sustu; korkudan mı neden bilmem? Sivil toplum sustu, rektör
sustu, iş adamı sustu, sendika sustu, oda borsa sustu; sanırsınız her şey
güllük gülistanlık ve ülkemiz bir cennet, biz de yaşarız hurilerle cennet
bahçesinde!
Allah aşkına sorarım size: Siz hiç yargıya sesli müdahale gördünüz mü? Yani
birinin çıkıp da: Buna ceza vermeyeceksiniz, bu için üç yıl verin yeter,
buna dava açmayın, diyecek kadar çılgın birini gördünüz mü hiç? İsterseniz
bir deneyin! Sizi deli diye hastaneye yatırırlar inanın. Peki, yargıya
müdahale olur mu? Olur. Nasıl mı olur, işaret parmağıyla, sessiz ve derin!
Anlatayım:
Siz büyük Türk milletinin takdirine mazhar olarak büyük ve de önemli bir
koltuğa oturtulursunuz. Aslında o koltuğa otururken '' Gazi Paşa olmasaydı,
ben de bu koltuk da olmazdım'' demeniz gerekir ama demezsiniz ve üstelik
O'nu inkâr edersiniz. İster deyin siyasi çıkar, ister deyin şahsi çıkar,
sizinle ilgili bir değil bir çok dava gelir bizim savcımıza, hakimimize.
Savcı vicdanın sesini dinler, olayda sizi suçlu görür dava açar. Hakim
vicdanın sesini dinler, olayda sizi suçlu görür mahkum eder. Bir bakarsınız,
savcı Hakkari'de, hakim Şemdinli'de. Bu sizin ders almanıza, tecrübe
kazanmanıza yetmez. Bir başka hakim gelir, bir başka savcı, yine dava yine
mahkumiyet. Onlar bu sefer Kars'a diğeri Ardahan'a. Koltukta oturan işaret
parmağını size doğru sallar ama siz o parmağı göremezsiniz sadece
hissedersiniz.
Nihayet bir başkaları gelir karar makamına. O gelenler sessiz düşünür;
''çocuk var, çoluk var, geçim derdi bir yandan, gelecek kaygısı bir yandan,
yaş kemale de erdi, ne de olsa eden bulur bir gün'' der. Ayrıca öbür
dünyadaki mekânı da garantiye almak için '' Allahım, bir günah işlediysem,
affet'' der. Bir bakmışsınız ne dava kalmış ne karar ne de mahkûmiyet!
Elbette bu sessiz düşünceler ve düşüncelerin kararı karşılıksız kalmaz, alın
size rütbe alın nişan, sanki ulufe! Böylece ne yapmanız gerektiği size
öğretilmiş olur işaret parmağıyla. İşte yargıya müdahale böyle olur, sessiz
olur, sadece siz hissedersiniz, başkası bilmez.
Neyse biz vakamıza devam edelim bakalım: Biz o gün, gecikmesinde sakınca
olduğu gerekçesiyle savcıdan yazılı izin alamadık. Savcı dedi: Şifahen ben
izin veriyorum arayın. Dedik: Savcı bey şifahen olmaz, imza atın şu kağıda,
arada Sayın Arınç var, yarın görev yetki hududunu aşmak falan, al başına
belayı, bizi kim kurtaracak? Tabi savcı da düşünüyordu sanırım, O'nu kim
kurtaracak? Velhasıl o gün izin alamadık, mahkemeye müracaat etti savcı bey,
iş yarına kaldı. Ekipler çevrede, tedbirimiz tamam.
Geldim bizim meşhur koltuğa ve oturdum. Yaktım bir sigara, düşünüyorum, bu
iş ne iş diye. Dediler, komutan arıyor. Dedim, hangi komutan? Jandarma genel
komutanı Şener paşa. Şaşırdım, heyecanlandım. Dedim, genel komutan beni niye
arar? Ne sorar, acaba bir kusur mu ettik hizmette? Ne, nedir bilmeden
bağırdım var gücümle:
*Albay Sarızeybek, Manisa İl Jandarma Komutanı, emret komutanım.*
*Nasılsın evladım.*
*Sağ ol komutanım.*
*Anlat bakayım bu Arınç meselesi nedir?*
*Emredersin komutanım, dedim ve anlattım bir bir.*
*Şimdi olay ne safhada?*
*Komutanım, savcılık kanalıyla mahkemeye başvurduk arama kararının
genişletilmesi için. Yarın cevap verecekler. Biz gerekli tedbirleri aldık,
bekliyoruz komutanım.*
*Peki, evin etrafında tedbir aldınız mı, filme çektiniz mi?*
*Evet komutanım.*
*Şimdi o tüm dokümanlardan, CD'lerden birer kopya çıkar, hemen bu gece bir
kuryeyle bana gönder.*
*Emredersin komutanım. *Dedik ve gönderdik.
O zaman da şaşırmıştım şimdi de şaşkınım; genel komutanın bizzat bu işle
ilgilenmesi ve alay komutanıyla doğrudan temasa geçmesi; arada kurmay
başkanı korgeneral var, bölge komutanı tuğgeneral var. Bilmem ki, elbet bir
bildiği vardı büyüklerimin deyip geçtim ve hiç düşünmedim.
Gece saat dokuz ya da on gibi, dediler sizi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Sayın Bülent Arınç telefonla arıyor. Vallahi korktum. Korku gibi
değil de başka bir şey, beni niye arıyor acaba, merak ettim. Bir yandan da
mutluyum. Dedim, Erdal artık adam oldun, bak kimler arıyor seni. Herhalde
nedir bu iş diye soracak, nasıl anlatayım şeriat irtica falan. Ya korkumdan
ya da başka bir şeyden telefona çıkamadım. Oldu sabah.
Ya sabah sabah da olur mu, diyeceksiniz ama oldu, Sayın Arınç sabah sabah
bizi gene aradı cep telefonundan. O da evladım, diyor genel komutan gibi.
*Albay Sarızeybek, buyurun Sayın Meclis Başkanım.*
*Bir arama yapacakmışsınız annemin evinde.*
*Evet, Sayın Meclis Başkanım. Elimizde mahkeme kararı var. Her şey yasalara
uygun Sayın Meclis Başkanım.*
*Aramada dikkat edin olur mu, alt katta annemin eşyaları var, onlara bir
zarar vermesinler askerler.*
*Emredersiniz Sayın Meclis Başkanım. Ben bizzat aramada bulunacağım. Hiçbir
şeye zarar verilmeyecek. Bundan emin olunuz Sayın Meclis Başkanım.*
Tabi ben bunları söylüyorum, zannediyorum ki biz biraz sonra arama
yapacağız. Ama nerde! Bakın ve görün olanları, olaylar nasıl gelişti.
Telefon bitti, inanın içim bir garip oldu. Ben neyim ki, bir albay, il
jandarma komutanı. Beni arayan kim? Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi
Paşa'nın Meclis Başkanı, Türk Milleti'nin Meclisinde Başkan. Beni niye
arıyor?
Jandarma annesinin evinde arama yapacak!
Niye yapacak?
Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet yerine şeriatı getirmeyi hedefleyen bir
tarikat ya da cemaatin yaptığı izinsiz dini eğitimin önlenmesi ve
faaliyetlerinin açığa çıkarılması için!
Sizce de bu işte bir gariplik var değil mi? Bu işte bir yanlışlık var değil
mi? Bir yanlışlık var, yanlışlığın olduğu kesin. Kesin bir yanlışlık var da
nasıl anlatmalı? Size mutlaka anlatacağım bu yanlışlığı yeter ki siz bilin
kim hangi şekilde?
Sonra basında yer aldı bu olay, bildiğim Star gazetesinde Uzanların. Aradım
haberi bulamadım. Google'da araştırdım:
*Arınç'ın Evine İrtica Baskını Tarih: 10.07.2003 Saat: 09:22 Konu:
Hakimiyeti Milliye. Jandarma, Manisa'da irticai faaliyetlerde bulunulduğunu
tespit ettiği .*
*www.hakimiyetimilliye.org/modules php?name=News&file=print&sid=336- 4k.*
Bu sayfayı açtım, gene hayret: *Bu Siteye Erişim Mahkeme Kararı ile
Engellenmiştir!*
Neyse, bizim işimiz magazin değil; derdimiz halkımız, halka hizmet. Bilmek
de hakkımız, halkımıza kim hizmet eder! Dedim ya bu vakayı size
anlatmayacaktım ama şimdi yazıyorum. Niye mi yazıyorum?
Aynı Sayın Arınç, 23 Nisan konuşmasında laiklik kavramı üzerine ve dini
inançlar üzerine bir konuşma yapmadı mı Gazi Paşa'nın Meclisinde? Peki, ne
dedi?
İşte bunun için yazıyorum, gerçekleri bilesiniz diye. Biz, bize inanan vatan
evlatlarıyla birlikte omuz omuza mücadele etmedik mi, teröriste karşı,
kaçakçıya karşı, niye?
Ne için biz mücadele ettik? Hepimiz huzur ve mutluluk içinde bu güzel ülkede
yaşayalım diye.
Peki, şehitler, niye şehit? Geride bırakacak evlatlarımız güvenli bir
gelecek içinde yaşasın diye.
Peki, bu şehitlerin ruhu melek olmuş gökyüzünden bizi seyretmiyor mu?
Demiyor mu, biz bu günleri görmek için mi, bunları duymak için mi şehit
olduk?
Biz şehitlerin canlı tanığıyız. Biz onların şahadetlerinin tanığıyız. Biz
onların niye şehit olduğunun tanığıyız. Biz onlara cevap veremeyiz bu
konuda. Biz onlara bir şey diyemeyiz. Siz cevap vereceksiniz, bu ne iş,
nasıl iş, siz anlatacaksınız.
Neyse biz gene konumuza dönelim. Mahkemeye müracaat ettik, bekliyoruz karar
gelsin diye ve geldi. Bizim talebimiz yeterli delil olmadığından
reddedilmiş<!--[if
!supportFootnotes]-->[ii]<!--[endif]--><http://www.erdalsarizeybek.com.tr/es/haberler/makaleleri/bulent-arinc-vak-asi.html#_edn2>!
Hayda! Tabi biz yargıya nasıl müdahale edelim! Peki, hani önce delil vardı,
bu delile dayanarak da arama kararı verilmişti? Şimdi ne oldu? Şimdi ne
değişti?
Her vatandaş gibi bir üst mahkemeye müracaat ettik, bu kararının bozulması
için. Yanılmıyorsam oldu akşam. İş kaldı yarına. Savcı, çok sevdiğimiz
saydığımız insan, bizim gözlerimize bakıyor, ne diyeyim, ne söyleyeyim diye.
Bir şey demesine gerek yok ki arif olan anlıyor zaten.
Biz gene döndük makama ve şu ünlü koltuğa oturduk. Haberci geldi. Dedi,
komutan arıyor ama bu sefer açıkladı, arayan genel komutan:
*Albay Sarızeybek, Manisa il jandarma komutanı, emret komutanım.*
*Evladım, noldu? Gelişmeler nasıl?*
*Komutanım, mahkeme talebimizi reddetti. Bir üst mahkemeye başvuruldu.
Kararı bekliyoruz. Bütün yasal yolları kullanıyoruz komutanım.*
*Evde tedbirler devam ediyor mu?*
*Ediyor komutanım. 24 saat esasına göre tedbir aldık. Komutanım ayrıca
Meclis Başkanı Sayın Arınç aradı. Eşyalara zarar verilmemesini istedi.
Bilgilerinize arz ederim.*
*Başka bir şey dedi mi?*
*Demedi komutanım. Bizimle çok nazik konuştu. Görevimize müdahale olacak bir
şey demedi komutanım.*
*Son alınan dokümanları da hemen bu gece kuryeye ver, doğrudan bana
getirsin.*
*Emredersiniz komutanım. Başka bir emriniz var mı komutanım. Sağolun
komutanım.*
Ben hala anlamamıştım bu iş ne işti? Bir yanda Meclis başkanı, bir yanda
genel komutan. Kendi kendime soruyorum acaba eksik bir şey mi yaptık ya da
kusur mu işledik, diye. Bir şey de bulamıyordum eksik ya da kusur ama bir
gariplik vardı bu işte.
Oldu ertesi gün. Merakla beklenen karar çıktı. Üst mahkeme de talebimizi
reddetti<!--[if
!supportFootnotes]-->[iii]<!--[endif]--><http://www.erdalsarizeybek.com.tr/es/haberler/makaleleri/bulent-arinc-vak-asi.html#_edn3>.
Başkaca bir itiraz merci de kalmamıştı. Durumu genel komutana bildirdim,
ilgili kararları istedi, gönderdim.
Tabi bu soruşturma başımıza gelince başladık biz bir dünü bir bugünü
düşünmeye. Şener Paşa ısrarla bu Arınç olayını takip etmiş, günlük
gelişmeleri adım adım izlemiş ve her belgeyi CD ortamında bizden almıştı
yani bizim gönderdiğimiz kuryeden.
Olay önemliydi. Zeki ve fakir çocukların bir örgüt marifetiyle tek tek
tespit edilip vakıf adı altında kurulan tarikat yurtlarında toplanması,
eğitimlerinin baştan sona takibi, kendi görüşleri doğrultusunda dini eğitime
tabi tutulması, üniversitelerden hocaların yaz aylarında bunlara özel eğitim
verilmesi, bunların tüm masraflarının hayırsever insanlarımız tarafından
karşılanması, bu öğrencilerin okul sonrası yaşamlarının denetlemesi, tüm
bunlar sizce ne demektir?
Yurt içinde il il hatta birçok ilçede teşkilatlanma, yurt dışında özellikle
Kafkas ülkelerinde teşkilatlanma, her bir yerin sorumlusu, adres ve
telefonları ve bunların içinde Sayın Arınç'ın annesine ait beş katlı bina da
var, tüm bunlar sizce ne demektir? Tüm bunların amacı nedir? Bunlara göz
yummak ne demektir? Sonra Özkök Paşa aklıma geldi hani şu emekli olduğu
sırada Sayın Arınç'ı ziyaret edip '' *demokratikleşme sürecine katkılarınız
unutulmayacak''* diyen Özkök Paşa. Dedim her hal demokrasi bu, laik
cumhuriyete karşı teşkilatlanmak!
Mesajla da bildirdik gelişmeleri, organize bir olayla karşı karşıya
kaldığımızı, hedefin laik cumhuriyet olduğunu dilimizin döndüğünce anlattık.
Planlı dosyalar açtık. Tüm illere durumdan haberdar ettik ve bölgelerindeki
bu tür yerlerin kontrol altına alınmasını istedik. Bilmiyorum ki acaba bizim
dilimiz dönmemiş, dönmemiş de yaklaşan tehlikeyi mi anlatamamıştık Şener
Paşa'ya? Niye bu olay yarım kaldı bilemiyorum.
Sonuçta ne oldu? Bize sorarsanız bir hiç! Bu soruşturmanın ülke çapında
genişletilip şimdiye kadar çoktan bitmesi gerekirdi ama bitmedi. Uzun süre
bekledim, gazetelerde manşetten bir haber göreyim diye. Bu vakıfların tüm
mal varlıklarına el konulduğunu, dini hür, vicdanı hür, aklı hür pırıl pırıl
beyinleri barındıran bu teşkilat yönetiminin devletimizin Atatürkçü
kadrolarına teslim edildiğini müjdeleyen bir haber! Aradan geçti yıllar, ben
hala bekliyorum, umudum var Gazi Paşalardan.
Bizim olaya gelince, 30 yıldır bu işi yapıyorum, böyle bir hukuki durumla
ilk kez karşılaşıyorum. Şimdi ben kendi kendime soruyorum, tabi savcı beyle
de konuşuyoruz o da kendi kendine soruyor, elimizde bir arama kararı var, bu
karar da halen geçerli. Ne bu karar; No:5'de yeterli delil olduğundan arama
yapılması kararı. Ama no:5 te beş daire var. Karar kapsamını genişletin
dedik genişletmediler. Peki, bu verilmiş karar ne olacak? İnanın unuttum
şimdi. Ne yaptılar, o kararı da mı iptal ettiler, yoksa öyle mi kaldı,
inanın bilmiyorum.
Ama olay vahimdi aklımda kalan; geniş çaplı bir örgütlenme, parasız yurtlar,
yeme içme bedava, hep fakir ama zeki çocuklar, abiler, ablalar. Çocuk fakir
ise ne yapsın belki sizden bizden Atatürkçü ama ne yapsın? Aslında devletin
işi bu ama devlet yapmazsa bu işi, bir yapan bulunuyormuş demek.
Bu vaka Manisa adliyesinde. Tayinim çıktığı için fazla ilgilenemedim bu
olayla ama görevimi yaptım. Şener Paşa var şimdilerin Atatürkçü Düşünce
Derneği Başkanı. O bize anlatabilir bildiklerini, gördüklerini. Hadi eskiden
askerdik siyaset bize uzaktı ama ya şimdi? Şener Paşa istediği gibi
konuşabilir çünkü irtica ile mücadele şimdi asli görevi Paşamın. Diyeceğim
şu ki O biliyor, her şeyi biliyor. Belki bir gün çıkar, anlatır tüm
detayları, nedir bu irticanın abileri, ablaları, okulları, yurtları, yurtiçi
yurt dışı teşkilatları, para kaynakları anlatır bize, biz de öğreniriz neler
oluyor bu güzel memleketimizde.
Biliyorsunuz yargıya intikal etmiş bir olay hakkında konuşmak olmaz, yargıya
müdahale olur. Sahi, şimdi sorayım: Sizce yargıya nasıl müdahale olur, sesli
mi sessiz mi?
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.