Ali Haydar Haksal
yediiklim@yahoo.com
Türkiye’deki hızlı değişim ve dönüşümün rengi ve yolu başka alanlara doğru hızla kayıyor. Türkiye’nin Batı ile karşılaşması sürecinde etkilenmelerin boyutu oldukça fazla. Batılılaşma sürecinde yaşanan küçüklük duygusu alabildiğine etkili. Hıristiyanlaşma süreci yeni değil, fakat geçen zaman içinde karşı bir tepki ve refleks bu hızın önünü kesmekteydi.
Hıristiyanlaştırma bu dönemde kendisini iki boyutlu olarak hızlandırmış bulunuyor. Batıcı laik çevrelerin son zamanlardaki dindışılık çabaları iyice belirgin. Oruç tutanlar tutmayanlar çekişmesinde, içki koşutluğu belli bir dikkat gerektiriyor. İçki’nin cumhuriyet rejiminin bir sembolü gibi sunulması ve bu konunun ısrarla gündemde tutulması gözlerden kaçmamalı. İronik bir yaklaşımla içkinin cumhuriyet ideolojisinin önemli bir göstergesi olduğunu vurgulamamız boşuna değil. Bu Ramazan ayında dikkatimizi çeken bir başka önemli husus bulunuyor. Laik batıcıların oruç karşıtı keskin tavırları, inadına sokaklarda oruç yemeleri, sakallıların, örtülülerin, oruç tuttuklarına kani oldukları kimselerin yüzlerine sigara dumanını üflemeleri, gözlerinin içine bakarak yemeleri ideolojik bir tavır. Sanki AKP İslâmî bir hareketmiş gibi bir tutum sergileniyor. Bu karşı ideolojik saldırganlık AKP’yi de hedef almayla ilgili.
Oysa AKP’nin batıcılığı ve hamlesi ve bundaki başarısı onlardan hiç de geri değil. Hatta zarar ve tehlikeleri onlardan çok çok daha fazla. AKP iktidarı zamanında yapılanlar CHP tarafından yapılamazdı, geçmişte kimi uygulamalar yapılamadı da. Millî Gazete haber yapmasa İmam Hatiplerde Papaz ve Hahamlara ders verme fırsatı bilinmeyecek ve hatta hiç duyulmayacaktı.
Nasıl tehlikeli ve korkunç bir durum. Hiç kimsenin dini duygularını küçümseme amacında değiliz. Böyle bir amacımız da yok. Geçmişte Tevfik Fikret’in oğlu Halûk’un Abedeye gitmesi, orada papaz olması yadırganası bir durumdu. Bu yüzden Tevfik Fikret Mehmed Âkif karşısında hep yenik kalmıştır. Batıcıların onca çabalarına rağmen Tevfik Fikret’i diriltememişlerdir.
Safahat’ın en çok satan kitapların başında kalması önemli bir gösterge. Âkif, nezaket ve nezahetinde zangoçlukla suçladığı Fikret’i, ölümünden sonra kayıtlarından silmiştir. İmam Hatip okullarında Papazlara ve Hahamlara dinler tarihi dersi verdirme sorumluluğu ve vebali büyük. AKP parti olarak bütünüyle bir sorumluluk altında, hem onlara oy vermiş seçmenler de bu vebali taşımaktadırlar. Dinler tarihi dersinde Papaz Efendi elbette ki sorularla yüzleşecektir. Hıristiyanlıktaki üçleme konusu nasıl sindirilebilecek?
Baba tanrı, oğlu İsa ve Ruhulkudüs üçlemeli bir ders. Peki bir Müslüman genç çocuk kendi peygamberini burada nereye oturtacak. Hıristiyan kültüründe İsa Peygamber Tanrı’nın oğlu ise, Hazreti Peygamber böyle bir durumda hangi konuma sahip olacak çocuğun gözünde. Haham efendi Yahudi ırkının üstünlüğü konusunu nasıl ve hangi üslup ile dile getirecek.
Tanrı onlara özgüdür ve onlar için özeldir. Bir yazımızda Yahudilerin tanrısı konusunu işlerken bir belge olarak sunduğumuz Mukaddes Kitapta Yeremya bölümünün 13. babındaki durum anımsanmalı. AKP iktidarı kendi ruhsal ve psikolojik durumunu Türkiye geneline yaymak istiyor. İftar sofralarına getirdikleri gayrimüslimlerin onlara ne kattığı merak konusu. Ama, onlardan neler götürdüğü gerçeği göz ardı edilemez. Bir de Kur’an-ı Kerim’deki “Allah’ın katında din sadece ve yalnızca İslâm’dır” bu durumda ne olacak?
Kitabi dinler konusundaki şu dikkat gözlerimizden kaçıyor. Hıristiyanlıkta kabul gören, aslında sayısı çok daha fazla olan sayısız İncil’lerden hangi Hıristiyanlığı Kitabi din olarak kabul edeceğiz.
Matta, Markos, Lukka ve Yuhanna…
Şimdi bu durumda bunlar İlâhi kitaplar mıdır?
Peki Kabala oluşlu Tevrat mı ilâhi bir kitaptır? Öyle ise imam hatipli bir genç nasıl bir duygu içinde olacak? Kur’an’daki hükümleri yok mu kabul edecek? Böyle bir durumda imani konuda bir zayıflama belirmez mi? Bu sene oruç tutanların sayısında azalma var. İmam Hatip okullarındaki İslâm düşüncesi zayıflığına yeni bir halka eklenmiş olmaz mı?
Yüzünü batıya çeviren kim varsa hepsi aynı niyet ve yön içindedir, hiç fark
etmiyor.
MİLLİ GAZETE
yediiklim@yahoo.com
Türkiye’deki hızlı değişim ve dönüşümün rengi ve yolu başka alanlara doğru hızla kayıyor. Türkiye’nin Batı ile karşılaşması sürecinde etkilenmelerin boyutu oldukça fazla. Batılılaşma sürecinde yaşanan küçüklük duygusu alabildiğine etkili. Hıristiyanlaşma süreci yeni değil, fakat geçen zaman içinde karşı bir tepki ve refleks bu hızın önünü kesmekteydi.
Hıristiyanlaştırma bu dönemde kendisini iki boyutlu olarak hızlandırmış bulunuyor. Batıcı laik çevrelerin son zamanlardaki dindışılık çabaları iyice belirgin. Oruç tutanlar tutmayanlar çekişmesinde, içki koşutluğu belli bir dikkat gerektiriyor. İçki’nin cumhuriyet rejiminin bir sembolü gibi sunulması ve bu konunun ısrarla gündemde tutulması gözlerden kaçmamalı. İronik bir yaklaşımla içkinin cumhuriyet ideolojisinin önemli bir göstergesi olduğunu vurgulamamız boşuna değil. Bu Ramazan ayında dikkatimizi çeken bir başka önemli husus bulunuyor. Laik batıcıların oruç karşıtı keskin tavırları, inadına sokaklarda oruç yemeleri, sakallıların, örtülülerin, oruç tuttuklarına kani oldukları kimselerin yüzlerine sigara dumanını üflemeleri, gözlerinin içine bakarak yemeleri ideolojik bir tavır. Sanki AKP İslâmî bir hareketmiş gibi bir tutum sergileniyor. Bu karşı ideolojik saldırganlık AKP’yi de hedef almayla ilgili.
Oysa AKP’nin batıcılığı ve hamlesi ve bundaki başarısı onlardan hiç de geri değil. Hatta zarar ve tehlikeleri onlardan çok çok daha fazla. AKP iktidarı zamanında yapılanlar CHP tarafından yapılamazdı, geçmişte kimi uygulamalar yapılamadı da. Millî Gazete haber yapmasa İmam Hatiplerde Papaz ve Hahamlara ders verme fırsatı bilinmeyecek ve hatta hiç duyulmayacaktı.
Nasıl tehlikeli ve korkunç bir durum. Hiç kimsenin dini duygularını küçümseme amacında değiliz. Böyle bir amacımız da yok. Geçmişte Tevfik Fikret’in oğlu Halûk’un Abedeye gitmesi, orada papaz olması yadırganası bir durumdu. Bu yüzden Tevfik Fikret Mehmed Âkif karşısında hep yenik kalmıştır. Batıcıların onca çabalarına rağmen Tevfik Fikret’i diriltememişlerdir.
Safahat’ın en çok satan kitapların başında kalması önemli bir gösterge. Âkif, nezaket ve nezahetinde zangoçlukla suçladığı Fikret’i, ölümünden sonra kayıtlarından silmiştir. İmam Hatip okullarında Papazlara ve Hahamlara dinler tarihi dersi verdirme sorumluluğu ve vebali büyük. AKP parti olarak bütünüyle bir sorumluluk altında, hem onlara oy vermiş seçmenler de bu vebali taşımaktadırlar. Dinler tarihi dersinde Papaz Efendi elbette ki sorularla yüzleşecektir. Hıristiyanlıktaki üçleme konusu nasıl sindirilebilecek?
Baba tanrı, oğlu İsa ve Ruhulkudüs üçlemeli bir ders. Peki bir Müslüman genç çocuk kendi peygamberini burada nereye oturtacak. Hıristiyan kültüründe İsa Peygamber Tanrı’nın oğlu ise, Hazreti Peygamber böyle bir durumda hangi konuma sahip olacak çocuğun gözünde. Haham efendi Yahudi ırkının üstünlüğü konusunu nasıl ve hangi üslup ile dile getirecek.
Tanrı onlara özgüdür ve onlar için özeldir. Bir yazımızda Yahudilerin tanrısı konusunu işlerken bir belge olarak sunduğumuz Mukaddes Kitapta Yeremya bölümünün 13. babındaki durum anımsanmalı. AKP iktidarı kendi ruhsal ve psikolojik durumunu Türkiye geneline yaymak istiyor. İftar sofralarına getirdikleri gayrimüslimlerin onlara ne kattığı merak konusu. Ama, onlardan neler götürdüğü gerçeği göz ardı edilemez. Bir de Kur’an-ı Kerim’deki “Allah’ın katında din sadece ve yalnızca İslâm’dır” bu durumda ne olacak?
Kitabi dinler konusundaki şu dikkat gözlerimizden kaçıyor. Hıristiyanlıkta kabul gören, aslında sayısı çok daha fazla olan sayısız İncil’lerden hangi Hıristiyanlığı Kitabi din olarak kabul edeceğiz.
Matta, Markos, Lukka ve Yuhanna…
Şimdi bu durumda bunlar İlâhi kitaplar mıdır?
Peki Kabala oluşlu Tevrat mı ilâhi bir kitaptır? Öyle ise imam hatipli bir genç nasıl bir duygu içinde olacak? Kur’an’daki hükümleri yok mu kabul edecek? Böyle bir durumda imani konuda bir zayıflama belirmez mi? Bu sene oruç tutanların sayısında azalma var. İmam Hatip okullarındaki İslâm düşüncesi zayıflığına yeni bir halka eklenmiş olmaz mı?
Yüzünü batıya çeviren kim varsa hepsi aynı niyet ve yön içindedir, hiç fark
etmiyor.
MİLLİ GAZETE
Eğer Turan Dursun'un kutsal Dinlerin Kökeni adlı kitaplar okunursa ve
YanıtlaSilTürklüğün koşulları ( Herkesi kendin gibi tutmak, komşun aç yatarken sen tok yatamazsın ve aman diyene kılıç çekilmez) gözönünde bulundurulursa, yanıta oldukça yaklaşılınır. Turan Dursun'un Kitapları, ders olarak dünyadaki tüm dini okullarda okutulmalı. Böylelikle, Yaratan ile Yaratılanlar arasındaki dört bin yıldır var olan Kombassanlar, Yimpaşlar ve Deniz Fenerleri belki ortadan kaldırınılabilinir. Pazar günü çevremdeki ona yakın kiliseyi hızla dolaştım. Toplasan hepsi yüz kişi yoktu. Almanların yüzde beşi İncili, Tevratı okumamışlar. Hiristiyan Avrupa'da hiristiyanlık için ölçü, düzenli olarak kilise vergisinin verilip verilmediğidir. Eğer islamda da kişiye düzenli olarak, aylık olarak cami vergisi verme getirilirse, hiristiyanlık ile islam arasında sorun kalmaz. Papa hemen dinayet işleri başkanlığına işbirliği teklifinde bulunur. Gel bir uluslar arası din şirketi kuralım, diye. Papanın korkusu, eğer hiristiyanlar, Tevrat, İncil ve Kuranda anlatılan Yahudi Tarihi Öykülerinin tıpa tıp aynı olduğunu öğrenirse, müslüman olunarak, kilise vergisi vermeden de bu öyküleri yaşam boyu dinlemenin olası olduğunu öğrendiklerinde Avrupa'da hiristiyan kalır mı? Papalık dünyanın en varlıklı şirketi olma özelliğini nasıl sürdürebilir? Türk halkı bir gecede hiristiyanlığı kabul etsin, düzenli kilise vergisi vermeye başlasın, bir günde AB e üye olur. Kombassan, Yimbaş, Jetpa, Deniz Feneri hatta AKP den hemen kurtulur. Soygundan Türk halkı daha az zararla çıkar. Yarı şaka yarı ciddi yazdım. Adamlar ya uygularsa. Benim umrumda değil, Üç kutsal kitabı da iyi okudum. Hemen papazlık diplomasını da alabilirim, tek engel, çok şükür Türk Değer Yargılarından kişiliğimin oluşması. Saygı ve sevgilerimle, İsmet Aydemir