İslami Pakistan Lal Mescidin enkazı altında kaldı

İslami Pakistan Lal Mescidin enkazı altında kaldı


Eymen ez-Zevahiri Pakistan ordusuna ve halkına hitaben önemli bir konuşma gerçekleştirdi. El Kaide örgütünün Pakistan'a bakış açısı hakkında önemli sinyaller veren konuşmanın birinci bölümünde El Kaide liderlerinden Zevahiri önemli isimler hakkındaki görüşlerine yer verdi. Konuşmasının başından sonuna kadar özellikle Pervez Müşerref ve askıya alınan "Pakistan Teorisi" projesine yer veren Zevahiri, konuşmasının ilk bölümünde Pakistan anılarına ve Pakistanlı şair Muhammed İkbal'e de yer veriyor. Ve "Allame Muhammed İkbal (rahimehullah)" diye hitap ettiği şairden övgüyle söz ediyor. İşte önemli mesajları barındıran konuşmanın ilk bölümü:

Pakistan'daki Müslüman kardeşlerim ve bacılarım,



Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun…



Ben bugünkü konuşmamda Pakistan'ın içine düşmekte olduğu berbat hale dikkatinizi çekmek istiyorum.



Bugün sizinle İngilizce konuşma kararı aldım, hoşlanmadığım bir şey olmasına rağmen… Hoşlanmamamın sebebi elbette Milliyetçi bir bakış açısı değil, Allah biliyor ki biz Milliyetçilerin ve Allah (subhanehu ve teala)'ın kanunlarına muhalif olan Batı'nın demokratik sistemine ve İngilizlerin yasama ve yürütme sistemine inanların en ateşli düşmanlarıyız. Biz Müslüman ümmetini bölüp Ümmetin modern tarihte karşılaştığı en büyük felaketlere sebep olan bu insanların en şiddetli düşmanlarındanız.



Fakat buna rağmen ben birkaç sebepten dolayı İngilizce konuşmaktan hoşlanmıyorum. Her şeyden önce bu Müslümanlar arasında toplumun dili olması gereken Kur'an-ı Kerim'in dili değil. En azından o toplumun konuşabileceği alternatif bir dil özelliğine sahip olacak Müslümanların kullandığı dillerden birisi değil. Umuyorum ki birgün Batılılar İslam'a girecek ve onların dilleri Müslümanların dillerinden bir parça olacak. Fakat o gün gelene kadar İngilizce Müslümanların topraklarını zorla işgal edip onların tam ortasında kurulan, onların kaynaklarını sömüren, işkencelerde bulunan, onları sürgün eden ve öldüren İsrail'e devreden İslam düşmanlarının dilidir. O, bizim kanımızı emen ve Şeriatı insan yapımı kanunlarla değiştiren zalim rejimlere destek sağlayan, yardım eden ve rüşvet yedirenlerin dilidir. İngilizce bizim tercihimiz olmayan, ancak zayıflığımız ve bağımlılığımız sebebiyle kullanmak zorunda kaldığımız bir dildir.



İkincisi İngilizce benim anadilim değil. Bu sebeple fikirlerimi en iyi bir şekilde beyan etmeme engel oluyor. Buna karşın Arapça zenginliğiyle benim söyleyeceklerimin tam karşılığını rahatça bulabildiğim dünyadaki en geniş kapsamlı ve en güzel dil. Fakat maalesef sizlerin çoğu Arapça bilmiyor ve üzgünüm ki ben de Urducuya çok hâkim değilim. İşte tüm bu sebeplerden dolayı ben bugün sizinle direk ilişkiye geçebilmem ve dikkatlerinizi Pakistan'ın karşı karşıya olduğu ve yaklaşan ciddi tehlikelere dikkatiniz çekebilmem için İngilizce konuşmaya karar verdim. Sözlerime başlamandan önce zayıf İngilizcemden dolayı sizlerden özür dilemek istiyorum. Özür dilemek istediğim ikinci şey ise bir zamanlar Pakistan'da yaşamış olan kardeşlerim ve benim için Pakistan'la ilgili meselelerde tarafsız ve objektif kalmanın imkânsız olmasıdır. Öyle ki biz Pakistan'da yaşayan insanlarla çok derin ve duygusal bir ilişki içindeyiz. Her birimiz Pakistanlıların çoğunun sıcak karşılamalarından ve yardımsever tutumlarından oldukça memnun kalmıştık. Öyle ki Pakistanlılar haçlıların ve destekçisi Pervez Müşerref ile avcı köpeklerinin Washington'dan aldıkları emirlerle saldırdığı sırada bizleri en iyi bir şekilde ağırlamışlardır.



Benim ise Pakistan'a karşı kişisel olarak eskiden, çocukluk yıllarımdan gelen büyük bir sevgim var. Çünkü dedem Profesör Abdulvahhab Azam (rahimehullah) büyük bir Allame İkbal (rahimehullah) hayranıydı. Dedem, İkbal'in şiirlerini ilk tercüme edenlerdendir. Ben onun kitaplarının arasında Allame İkbal'in bir şiir kitabını bulmuş ve okumuştum. Ayrıca ben İkbal'in kitaplarının Arapça tercümesinin çoğunu okumuştum. Örneğin Piam-i Meşrik, Armagan-i Hicaz, Zarb-i Kaliim ve diğer divanlarını… Ben bunları hayatımın ilk yıllarında okudum ve ben büyürken benim için Pakistan milyonlarca müslümanın yaşayabileceği en iyi yer olmuştu hep… Benim bir umudum ve bir hayalim sömürge çağının ardından Pakistan'da kurulacak bağımsız güçlü bir İslami hükümetti. 1980 yazında Afgan Mücahidleri ve Muhacirleri tedavi etmek üzere Pakistan'a ilk geldiğimde gerçekten de bu umudumla yüz yüze geldim. Bu zamandan sonra Afgan cihadını destekleyen binlerce samimi Müslüman'la birlikte 90'lı yılların başında Amerikalı haçlıların emriyle Pakistan'dan ayrılmaya zorlanıncaya kadar orada kaldım. En az 6 yıl Pakistan'da kaldım, uzun süresi benim halen çok beğendiğim çekici Peşaver şehrinde olmak üzere. Orada kaldığım sürece her hangi gerçek bir Peşaverli gibi yaşadım. Orada yaşadığım süre boyunca, diğer kardeşlerim gibi Pakistanlılarla öyle içli dışlı olduk ki onlarla aramızda hiçbir fark kalmamıştı. Ve ben o günlerim için Allah'a hamd ediyorum. Bazı iyi Pakistanlı dostlarımın ve kardeşlerimin bugün hala beni hatırlayacağını umuyorum.



Pakistan'da bulunduğum sürece Allah'ın lütfüyle Pakistan için hayırlı ve şer olan şeyleri anlama fırsatı buldum. Bunun yanı sıra yaygın güçleri de kıyaslayabilme ve farklı Müslüman toplulukların hastalıklarını tahlil edebilme imkânı buldum. Tüm bu yılların ve tecrübelerin ardından hala Pakistan üzerinde düşünüyorum. Ve hala umudumu betimlemek ve güçlü bağımsız bir İslami hükümetin burçlarını yükseltmenin yollarını belirlemek için düşünüyorum. Öyle ki bu hükümet ayrıca çağdaş Haçlıların kampanyalarına karşı da mücadele etmeli… Ancak bu asla Amerikan ordusunun İslam'la savaşının bir parçası olan ve Lal Mescid katliamının ardından sonra şimdi birden gözden kaybolan sözde Pakistan Teorisi'nin bir parçası değil. Aksine bu İslam'ın zaferi için kendisini feda edebilecek milyonlarca Müslüman Pakistanlının kuracağına inandığım bir proje.

Ben Pakistan'da yaşarken bir gün Pakistan'ı reddedebileceğimizi, Afganistan'ın kurtarıcılarının veya Pakistan'ın savunucularının bir gecede terörist ilan edilip ülkenin her köşesinde avlanmaya çalışılanacağını hayal etmek benim için zordu. Bugün Turkham sınır kapısı boyunca uzanan ve yaklaşık 200 mücahidi barındıran sessiz bir mezarlık var ve Pakistan'a hiçbir zararı olmayan ve tek dertleri Afganistan'ı kuratararak ruhlarını Allah yolunda teslim etmek olan Müslümanlar'a sözde Pakistan İslam Cumhuriyeti'nin nasıl ihanet ettiğine önemli bir tanık olarak orada yaşıyorlar.

Bundan sonra hayat benim daha gerçekçi düşünmemi sağladı ve ben şu acı verici gerçekle yüzyüze kaldım; meğer bu azılı kanunlar sadece Müslümanlara ihanet etmek için hazırlanmamış, aynı zamanda onların masum komşularını da Pakistan'dan sınırdışı etmek ve hatta yakalamak ve öldürmek için, bu da yetmezmiş gibi bir de topraklarını işgal etmiş olan, köylerini bombalayan ve izzetli İslam Emirliğini yıkan ve yerine kukla Pakistan rejimini kuran Sionist Haçlıları desteklemek ve yardım etmek için hazırlanmış. Öyle ki bu kanunlar vatan hainleri yetiştirmiş, uyuşturucu ticaretini teşvik etmiş Hindistan ve Rusya'ya sadık bireyler yetiştirmiştir. Bu kanunlar sadece kendi vatandaşlarını öldürmek ve evlerini yıkmak için değil, cami ve medreseleri de imha etmek için, binlerce masum medrese talebesini de öldürmek için hazırlanmış. Ve tüm bunlar sadece onlara para veren Beyaz Saray'daki Neo-Haçlı yöneticilerini memnun etmek için yapılıyor. Bu açgözlü Müşriklerin tek istedikleri çıkarlarını korumak ve rüşvet toplamaktır. Eğer siz onlara yeterli parayı verirseniz her türlü kötülüğü onlara yaptırabilirsiniz.

Bu nedenle benim bugün içinde samimi bir şekilde İslam ve Peygamber (salat ve selam üzerine olsun) aşkı taşıyan Pakistanlı Müslümanlara mesajım, dini ve imani sorumluluklarını yükseltmeleri ve kendilerine oldukça ciddi kritik sorular sormalarıdır. Pakistan ordusu Müslümanları mı savunmaktadır? Yoksa sadece kendilerine para veren Beyaz Saray'daki Neo-Haçlıları memnun etmek için Müslümanları öldüren bir güvenlik servisi acentası ve paralı asker midir? Ve gerçekten bu Amerikalı yöneticiler Pakistan ordusu için gerçekten ne düşünyor? Veya her hangi bir Pakistanlı her hangi bir orduya bu şekilde yardım edebilir ve suçlarına ortak olabilir mi modern İslam düşmanlarının "terörle mücadele" adı altında samimi Müslümanlarla savaşması için? Yoska bunu yapan basitçe Kur'an ve Sünnet'in temel prensiplerini çiğneyen bir İslam düşmanı mı olur? "Pakistan teorisi" ismiyle şu ana kadar her hangi bir şey yapıldı mı? Yoksa o "terörle mücadele" adı altında dökülen masum insanların kanının içinde boğuldu mu? Belki de Lal Mescid'in enkazı altında ezilmiştir?

İlk soruya dönecek olursak, açıktır ki Pakistan Ordusu'nun görevi yıllarca Kabil'den İslamabad'a Müslüman ölümlerinin hem dolaylı yoldan hem direkt bir parçası olmak olmuştur. Öyle ki Güney Asya ve Orta Doğu'da İslam ümmetini tehlikelerden koruyan, Müslümanlara izzet güvenlik ve nitelik kazandıran bu ordu açgözlü kumandanlarının emirleriyle dönüştürülmüştür.

Şimdi Pakistan ordusunun uygulamalarını onun meşhur logosuyla karşılaştırın ve göreceksiniz ki sadece ordu binasının üzerindeki logodaki yazılar bile bir şakadan başka birşey olamaz. (Logosunda ordunun amacının Allah yolunda cihad etmek olduğu yazılıdır.) Bacılarım ve kardeşlerim şimdi bana Pervez Müşerref'in emriyle bu ordunun ve Müşerref'in Müslümanlar'a karşı savaşası için Pakistan'ın içinde veya dışında rüşvetle beslediği çetelerin işlediği cürümlerden birkaç örnek vermem için izin verin. Perves Pakistan'daki Müslümanların en büyük düşmanı olduğunu kanıtlamıştır. O, Başbakanlığa ilk geldiğinde yayınladığı bildirisinde Hilafeti yıkan, alimleri öldüren, Hicab'ı yasaklayan ve Türkiye'ye zorla laikliği sokan *** örnek aldığını ilan etti. Neo-Haçlıların emirleriyle uyum içinde Kabil'deki İslam Emirliği'ni devirmek için her türlü desteği sağlamayı teklif etti. Ve bu çerçevede Pakistan hükümeti 20 yıl başarmak için savaşan Müslüman Afganlıları öldürmek istedi ve binlerce Mücahidi, milyonlarca Müslüman'ı yaşadıkları yerlerden sürdü.

Böylece O, Amerika'nın ve Batı'nın Rusya'nın yenilmesinin ardından hep planladıkları şey olan bölgede laik, ateist, Komunist, dikdatör ve Batı ajanı bir devlet kurma planını başarmış oldu. Bu onların tüm çabalarına rağmen başarısız oldukları bir projeydi. Fakat Pakistan hükümeti bunu onlariçin kendi elleriyle gerçekleştirdi. Ayrıca Pervez Pakistan'daki İslami medreselerin önüne engeller koymak için de elinden ene geliyorsa yaptı. Ve o yeni bir din uydurdu: Cihaddan yoksun, emri bil maruf ve nehyi anil münker (iyiliği emir ve kötülükten sakındırma) ve şeriatın kanunlarına bağlılık temeli üzerine... O, eskiden İngilizlerce desteklenen ve yeniden canlandırılmak istenen Amerikan destekli Kadıyanilerce sunulan "aydınlatılmış ılımlı" bir din ortaya attı. Yüce Allah şöyle buyuruyor: "İnsanları bilgisizce saptırmak için Allah'a karşı yalan uyduran kimseden daha zalim kimdir? Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez." (En'am Suresi, 144) Ve Allame İkbal (rahimehullah) dediği gibi, O isterse Kabe'yi bir Mecusi ateş evine çevirebilir, isterse içine Avrupa'nın putlarından birini yerleştirebilir. Eğer isterse O Kur'an'ı bir yorum oyuncağına çevirebilir. Ve eğer isterse yeni bir Şeriat icat edebilir. Pervez Pakistan'ın varlığı için birçok yeri imha etti. Terörle mücadeleye katıldığı zaman "Pakistan Teorisi"ni bozdu. Bu çerçevede kendi Müslüman halkına, Müslüman komşularına ve destekçilerine saldırdı. Ve son olarak da mescidlerini bşalarına yıkarak Lal Mescid'deki öğrencileri katletti. Biz ise şu durumda Amerika-Hindistan müşterek desteğiyle Pakistan'ı bölme hedefine ulaşmak için Pakistan ordusunun liderliğindeki bu operasyonların sürdüğünün unutulmasından korkmaktayız.

Lal Mescid'e geri dönecek olursak, neden o yıkıldı ve içinde katliam gerçekleştirildi? Bu olay açıkça Pakistan ordusundaki, bürokrasisindeki ve siyasi kurumlarındaki bozulmayı gözler önüne serdi. Bu her özgür, samimi Müslümanın vicdanını yaralamıştır. Lal Mescid'in enkazı altında meşhur Pakistan Teorisi gömüldü ve onun ortaya çıkaran amaçlar yok oldu. İçerisinde şehid düşenlerin üzerine ise Amerikan, Siyonist ve Hint barakları çekildi. Lal Mescid ve kabile bölgelerindeki katliamlar Pakistan ordusu komutanlığının İslam karşıtı yüzünü gözler önüne serdi. Kabile bölgelerindeki cürümler kısmen gizlenebildi, fakat Lal Mescid'de patlatılan bombanın dumanı katledilen öğrencilerin yanan cesetleriyle birlikte Pakistan'ın her köşesine süzüldü. Ve hem yerli hem yabancı medya tarafından bu katliamın üzeri örtüldü. Lal Mescid katliamı, basit bir kilise saldırıya uğradığında veya tek bir Amerikalı veya İngiliz öldürüldüğünde şiddetli bir protesto dalgası yayan Batı uygarlığının çirkinliğini ve ikiyüzlülüğünü bir kez daha ortaya çıkardı. Atlı süvariler, seçkin komandılar ve düzenli ordu, ISI ajanları ve askeri istihbarat tarafından gerçekleştirilen Lal Mescid katliamı Pakistan'daki her asker ve memur için bir utançtır. Ve bu ciddi bir soruyu akıllara getiriyor: Pakistan ordusu Pakistan'da ve Güney Asya'da İslam'ı mı veya İslam düşmanlarının saldırdığı Müslümanlar'ın çıkarlarını savunuyor? Pakistan'da müslümanların kalkanını mı temsil ediyor? Yoksa O, sadece İngiliz-Hindistan suç çetesinin varisi mi?

El Kaide örgütü iki numaralı ismi
Eymen ez-Zevahiri

Tercüme: Press Medya


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."

Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.