Dinde reform mu? Dine müdahale mi?
Türkiye'de en çok tartışılan kurumların başında Diyanet İşleri Başkanlığı gelmektedir. Diyanet'in bütçesinin birçok bakanlığın bütçesinden fazla olması, kalabalık bir memur kitlesine sahip olması, dini faaliyetlerin neredeyse tamamının Diyanet kurumunun tekelinde olması sürekli olarak tartışılan konular arasındadır.Din alanında devlet örgütlenmesinin sembolü olan Diyanet kurumunun icraatları sıcak tartışmalara neden olmaya gelecekte de devam edecektir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, kendisiyle ilgili tartışmaları son yıllarda sadece izlemekle yetinmemektedir. Yeni bir çalışma konsepti belirleyen Diyanet, ülke içinde ve dışında etki alanını genişletmeye çalışmaktadır. Orta Asya'da ve İslam Konferansı'na mensup Afrika ülkelerinde yapmış olduğu dini eğitim faaliyetleriyle etkin olmaya çalışan Diyanet, dini ateşeler yoluyla Avrupa'da yaşayan Türkler arasında tek dini güç olmaya gayret göstermektedir. Güneydoğu illerinde de irşat faaliyetlerini arttırmak suretiyle milli birliği din yoluyla güçlendirme şeklinde ifade edilebilecek bir görevi icra etme çabasının içinde bulunmaktadır.
Diyanet'in içte ve dışta yürüttüğü bu faaliyetler, olumlu-olumsuz birçok tepkiyle ve ilgiyle karşılanmaktadır. En son olarak Diyanet'in hadis alanındaki çalışmaları, önde gelen İngiliz yayın organlarında genişçe yer buldu. Bu yayın organlarında yer alan haberlere göre, Diyanet yeni bir hadis külliyatı oluşturmak suretiyle yeni bir peygamber imajı geliştirmekte, Hristıyan reform hareketine eşit bir dinde yenilik hareketinin öncülüğünü yapmaktadır.
İngiliz yayın organlarında, Diyanet'in hadis projesinin dinde kapsamlı bir reform faaliyeti olarak sunulması, kamuoyunda değişik kesimlerin olumsuz tepkilerine neden oldu. Dindar kesimlerin reform kelimesine olan köklü antipatisinin farkında olan Diyanet İşleri Başkanı, yanlış anlamaları önlemek ve tepkilerin büyümesine engel olmak için yaptıklarının dinde reform değil, dinin aslını halka anlatmak için yürütülen bir proje olduğunu söyledi.
Diyanet İşleri'nin dinin aslını halka öğretmek iddiası, aslında yeni bir şey değildir. Uzun bir süreden beri Diyanet, saf İslam'ı halka sunmak iddiasıyla sistematik olarak bir yayın faaliyetinin içinde bulunmaktadır. Daha önce Kuran meali, çocuk kitapları, İslam'a giriş kitapları ve Alevi kaynaklarını yayınlayan Diyanet, şimdi de Hadis literatürü üzerinde çalışarak hadisleri yirmi birinci asrın idrakine uygun hale getirme şeklinde bir amacı gerçekleştirmenin peşinde gözükmektedir.
Kur'an ve hadis başta olmak üzere İslam'ın temel kaynakları üzerinde yayınlar yapan Diyanet'in girişimlerine, dışarıdan yönlendirilen bir dinde reform projesi ya da Amerika'nın ılımlı İslam projesinin Türkiye'deki uygulaması şeklinde değişik kesimler tarafından eleştiriler yöneltilmektedir. Biz, bu yazıda Diyanet'i dinde reform yapmakla ya da ılımlı İslam projesinin değirmenine su taşımakla suçlamayacağız. Verimsiz olan bu suçlamalar yerine, din özgürlüğü açısından Diyanet'in bu çalışmalarını değerlendirmek istiyoruz.
Her dinin temel referans metinleri, tarihi tecrübeleri ve kişilikleri bulunmaktadır. İslam'ında asli metinler Kur'an ve İslam Peygamberi'nin tecrübesini ihtiva eden hadis külliyatıdır. Müslüman dünyanın büyük bölümünde 6 temel hadis kitabı (Kütüb-i Site) referans alınırken Şii dünyada dört temel kitap (Kütüb-i Arbaa) bulunmaktadır.Kuran ve hadis kitaplarının, sadece okunup ezberlenen metinler olmanın ötesinde her çağın ihtiyacına göre açıklanmaları ve yorumlanmaları gerekmektedir. Kuran ve hadisler, ancak yorumlanmak suretiyle onların hayatla ilişkileri korunabilir ve bu ilişki derinleştirilebilir. Dini metinleri anlama ve yorumlama faaliyeti, sadece belirli bir din adamları sınıfının ya da bürokratik kurumun tekelinde olan bir faaliyet değildir. Dini metinlerin herkesin yorumuna ve anlayışına açık olması, din özgürlüğünün bir gereğidir. Diyanet'in ilahiyat hocalarından oluşan bir komisyona, sözü edilen hadis çalışmasını yaptırması, herkesin özgürce Kuran ve hadisleri okuma, anlama ve yorumlamasına bir kısıtlama getirebilme durumunun oluşumuna neden olabilme olasılığından dolayı ifade özgürlüğü açısından kaygı vericidir.
Buhari ve Muslim'in hadis kitapları, İslam dünyasında Kuran'dan sonra en sağlam kaynak metinler olarak kabul edilmektedir. Buhari ve Muslim'in bütün titizliklerine rağmen, bu kitaplarda İslam'ın özüne, Kuran'ın muhtevasına, insani gerçekliğe ve akla aykırı birçok ifade bulunmaktadır.Özellikle bu kitaplarda kadınla ilgili mevcut hadisler, sürekli olarak gündeme getirilmekte ve bu ifadeler, İslam'da cinsiyet ayırımcılığının ve kadın düşmanlığının göstergeleri olarak sunulmaktadır. Diyanet yetkilileri, bu çalışmada kadınla ilgili problemli hadisleri eleştirel bir analize tuttuklarını ifade etmektedirler. Kadınla ilgili problemli hadislerin tartışılması ve eleştirilmesi önemlidir ve gereklidir. Ancak bu eleştiri faaliyetinin sınırlı sayıdaki ilahiyat hocasıyla sınırlı tutulması doğru değildir ve ortaya çıkacak sonuç verimli de olmayacaktır. Burada sorun, bu hadislere yanlış ya da İslam'a aykırı demekle bitmemektedir. Konunun, kadın tecrübesinin günümüzde vardığı düzey ışığında değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Bunun için de, konuya küresel düzeyde bir kadın katkısının olması kaçınılmazdır. Ulusal ölçekte bile bu projeye kaç kadının katıldığı ve projeye katkı sunduğu belli değildir. Şu unutulmamalıdır ki, kadın dışlanarak kadına dinde yerinin ne olduğunu söylemek din tecrübesi geleneğinin en zayıf boyutunu oluşturmaktadır. Din özgürlüğünün bir gereği olarak kadının dinin kutsal metinlerini yorumlaması, dini tecrübedeki bu zafiyetin giderilmesine katkı sunacaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, dini bir organ olmaktan çok devletin bürokratik bir kurumudur. Bürokratik bir kurum olarak Diyanet İşleri Başkanlığının, yirmi birinci yüzyılda İslam'ın temel kaynaklarının yani Kuran ve hadisin nasıl anlaşılması gerektiğini ortaya koyması, devletin tarafsızlığı ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Bir devlet kurumunun ortaya koyduğu hadis anlayışını beğenmeyen farklı kişi ve gruplar, kendi anlayışlarını ortaya koyarken Diyanet'in görüşleriyle eşit şartlarda rekabet edemeyeceklerdir. Diyanet, elindeki devlet imkanlarını kullanarak kendi görüşlerini yaygınlaştırmakta, kitaplarını her yere ulaştırabilmektedir. Ama aynı imkana özel birey ve gruplar sahip bulunmamaktadırlar.
Diyanet'in hadis projesi, devletin tarafsızlığı ilkesine aykırı olduğu gibi sistematik olarak belirli bir din görüşünü topluma empoze etme amacı taşımaktadır. Bu projesiyle Diyanet, kendisini, hadisler konusunda neyin İslam'a uygun neyin uygun olmadığına karar veren üst dini merci durumuna yükseltmektedir. Bu durum, hadislerle ilgili farklı görüşlere sahip kişi ve grupların, kendi kişisel yorumlarının isabetli olup olmadığını anlamak için Diyanet'in onayına başvurma zorunluluğu gibi bir durum yaratmaktadır. Bir dini endoktrinasyon örneği olarak Diyanet'in bu hadis çalışması, din özgürlüğünün özüne zarar vermektedir.
Yürütülen bu hadis projesi, dinin hurafelerden arındırılması, halkın dinin kaynakları konusunda aydınlatılması ve yirmi birinci yüzyıla uygun bir peygamber modelinin ortaya konması gibi gerekçelere dayandırılmaktadır. Bu gerekçelerin, isabetli olup olmadıkları tartışılabilir. Ancak bu gerekçelere dayanarak bürokratik bir devlet kurumunun doğru bir din yorumunu ortaya koyma girişiminin meşru görülmesi mümkün değildir.Bireyler ve gruplar, bu gerekçeler ya da başka nedenlerle istedikleri çalışmayı dini metinler üzerinde özgürce yapabilirler, ancak bu gerekçeler, bir devlet kurumunun doğru hadis anlayışını ortaya koyma girişimini meşrulaştırmamaktadır.
Diyanet,'in bu girişiminde yapılan konumlandırma çok dikkat çekicidir. Diyanet, kendisini hadis konusunda doğru ve aydınlanmış bilgilere sahip bir otorite durumunda sunmaktadır. Diyanet'in bu konumuna karşılık halk kitleleri ise, inançları hurafelerle karışmış, aydınlatılmaya ve eğitilmeye muhtaç yığınlar olarak sunulmaktadır. Diyanet, halkın hadisler konusunda bir aydınlanma talebinin ve ihtiyacının olup olmadığına bakmamaktadır. Böyle bir toplumsal ihtiyaç olduğunu kabul etsek bile, bu ihtiyacı nasıl gidereceklerine birey ve grupların kendileri karar verebilirler. Böyle bir ihtiyacın varlığı, Diyanet'e bu konuda bir görev ve sorumluluk yüklememektedir.Toplumu dini konularda aydınlatma gibi bir görevi olduğunu vehmeden Diyanet İşleri'nin bu algılayışı, aydınlanmacı despotizmin tipik bir tezahürüdür. Toplum için dini konularda neyin doğru olacağına karar verme yetkisini kendisinde gören Diyanet'in bu algılaması, din alanını devlet müdahalesine sınırsız bir şekilde açtığı gibi din özgürlüğünü dışlayan totaliter gelişmelere de zemin hazırlamaktadır. Din alanının hangi gerekçelerle olursa olsun devlet müdahalesine açık hale getirilmesi, ifade özgürlüğü ve din hürriyeti alanını daraltıcı bir sonuç
--Türkiye'de en çok tartışılan kurumların başında Diyanet İşleri Başkanlığı gelmektedir. Diyanet'in bütçesinin birçok bakanlığın bütçesinden fazla olması, kalabalık bir memur kitlesine sahip olması, dini faaliyetlerin neredeyse tamamının Diyanet kurumunun tekelinde olması sürekli olarak tartışılan konular arasındadır.Din alanında devlet örgütlenmesinin sembolü olan Diyanet kurumunun icraatları sıcak tartışmalara neden olmaya gelecekte de devam edecektir.
Diyanet İşleri Başkanlığı, kendisiyle ilgili tartışmaları son yıllarda sadece izlemekle yetinmemektedir. Yeni bir çalışma konsepti belirleyen Diyanet, ülke içinde ve dışında etki alanını genişletmeye çalışmaktadır. Orta Asya'da ve İslam Konferansı'na mensup Afrika ülkelerinde yapmış olduğu dini eğitim faaliyetleriyle etkin olmaya çalışan Diyanet, dini ateşeler yoluyla Avrupa'da yaşayan Türkler arasında tek dini güç olmaya gayret göstermektedir. Güneydoğu illerinde de irşat faaliyetlerini arttırmak suretiyle milli birliği din yoluyla güçlendirme şeklinde ifade edilebilecek bir görevi icra etme çabasının içinde bulunmaktadır.
Diyanet'in içte ve dışta yürüttüğü bu faaliyetler, olumlu-olumsuz birçok tepkiyle ve ilgiyle karşılanmaktadır. En son olarak Diyanet'in hadis alanındaki çalışmaları, önde gelen İngiliz yayın organlarında genişçe yer buldu. Bu yayın organlarında yer alan haberlere göre, Diyanet yeni bir hadis külliyatı oluşturmak suretiyle yeni bir peygamber imajı geliştirmekte, Hristıyan reform hareketine eşit bir dinde yenilik hareketinin öncülüğünü yapmaktadır.
İngiliz yayın organlarında, Diyanet'in hadis projesinin dinde kapsamlı bir reform faaliyeti olarak sunulması, kamuoyunda değişik kesimlerin olumsuz tepkilerine neden oldu. Dindar kesimlerin reform kelimesine olan köklü antipatisinin farkında olan Diyanet İşleri Başkanı, yanlış anlamaları önlemek ve tepkilerin büyümesine engel olmak için yaptıklarının dinde reform değil, dinin aslını halka anlatmak için yürütülen bir proje olduğunu söyledi.
Diyanet İşleri'nin dinin aslını halka öğretmek iddiası, aslında yeni bir şey değildir. Uzun bir süreden beri Diyanet, saf İslam'ı halka sunmak iddiasıyla sistematik olarak bir yayın faaliyetinin içinde bulunmaktadır. Daha önce Kuran meali, çocuk kitapları, İslam'a giriş kitapları ve Alevi kaynaklarını yayınlayan Diyanet, şimdi de Hadis literatürü üzerinde çalışarak hadisleri yirmi birinci asrın idrakine uygun hale getirme şeklinde bir amacı gerçekleştirmenin peşinde gözükmektedir.
Kur'an ve hadis başta olmak üzere İslam'ın temel kaynakları üzerinde yayınlar yapan Diyanet'in girişimlerine, dışarıdan yönlendirilen bir dinde reform projesi ya da Amerika'nın ılımlı İslam projesinin Türkiye'deki uygulaması şeklinde değişik kesimler tarafından eleştiriler yöneltilmektedir. Biz, bu yazıda Diyanet'i dinde reform yapmakla ya da ılımlı İslam projesinin değirmenine su taşımakla suçlamayacağız. Verimsiz olan bu suçlamalar yerine, din özgürlüğü açısından Diyanet'in bu çalışmalarını değerlendirmek istiyoruz.
Her dinin temel referans metinleri, tarihi tecrübeleri ve kişilikleri bulunmaktadır. İslam'ında asli metinler Kur'an ve İslam Peygamberi'nin tecrübesini ihtiva eden hadis külliyatıdır. Müslüman dünyanın büyük bölümünde 6 temel hadis kitabı (Kütüb-i Site) referans alınırken Şii dünyada dört temel kitap (Kütüb-i Arbaa) bulunmaktadır.Kuran ve hadis kitaplarının, sadece okunup ezberlenen metinler olmanın ötesinde her çağın ihtiyacına göre açıklanmaları ve yorumlanmaları gerekmektedir. Kuran ve hadisler, ancak yorumlanmak suretiyle onların hayatla ilişkileri korunabilir ve bu ilişki derinleştirilebilir. Dini metinleri anlama ve yorumlama faaliyeti, sadece belirli bir din adamları sınıfının ya da bürokratik kurumun tekelinde olan bir faaliyet değildir. Dini metinlerin herkesin yorumuna ve anlayışına açık olması, din özgürlüğünün bir gereğidir. Diyanet'in ilahiyat hocalarından oluşan bir komisyona, sözü edilen hadis çalışmasını yaptırması, herkesin özgürce Kuran ve hadisleri okuma, anlama ve yorumlamasına bir kısıtlama getirebilme durumunun oluşumuna neden olabilme olasılığından dolayı ifade özgürlüğü açısından kaygı vericidir.
Buhari ve Muslim'in hadis kitapları, İslam dünyasında Kuran'dan sonra en sağlam kaynak metinler olarak kabul edilmektedir. Buhari ve Muslim'in bütün titizliklerine rağmen, bu kitaplarda İslam'ın özüne, Kuran'ın muhtevasına, insani gerçekliğe ve akla aykırı birçok ifade bulunmaktadır.Özellikle bu kitaplarda kadınla ilgili mevcut hadisler, sürekli olarak gündeme getirilmekte ve bu ifadeler, İslam'da cinsiyet ayırımcılığının ve kadın düşmanlığının göstergeleri olarak sunulmaktadır. Diyanet yetkilileri, bu çalışmada kadınla ilgili problemli hadisleri eleştirel bir analize tuttuklarını ifade etmektedirler. Kadınla ilgili problemli hadislerin tartışılması ve eleştirilmesi önemlidir ve gereklidir. Ancak bu eleştiri faaliyetinin sınırlı sayıdaki ilahiyat hocasıyla sınırlı tutulması doğru değildir ve ortaya çıkacak sonuç verimli de olmayacaktır. Burada sorun, bu hadislere yanlış ya da İslam'a aykırı demekle bitmemektedir. Konunun, kadın tecrübesinin günümüzde vardığı düzey ışığında değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Bunun için de, konuya küresel düzeyde bir kadın katkısının olması kaçınılmazdır. Ulusal ölçekte bile bu projeye kaç kadının katıldığı ve projeye katkı sunduğu belli değildir. Şu unutulmamalıdır ki, kadın dışlanarak kadına dinde yerinin ne olduğunu söylemek din tecrübesi geleneğinin en zayıf boyutunu oluşturmaktadır. Din özgürlüğünün bir gereği olarak kadının dinin kutsal metinlerini yorumlaması, dini tecrübedeki bu zafiyetin giderilmesine katkı sunacaktır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, dini bir organ olmaktan çok devletin bürokratik bir kurumudur. Bürokratik bir kurum olarak Diyanet İşleri Başkanlığının, yirmi birinci yüzyılda İslam'ın temel kaynaklarının yani Kuran ve hadisin nasıl anlaşılması gerektiğini ortaya koyması, devletin tarafsızlığı ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Bir devlet kurumunun ortaya koyduğu hadis anlayışını beğenmeyen farklı kişi ve gruplar, kendi anlayışlarını ortaya koyarken Diyanet'in görüşleriyle eşit şartlarda rekabet edemeyeceklerdir. Diyanet, elindeki devlet imkanlarını kullanarak kendi görüşlerini yaygınlaştırmakta, kitaplarını her yere ulaştırabilmektedir. Ama aynı imkana özel birey ve gruplar sahip bulunmamaktadırlar.
Diyanet'in hadis projesi, devletin tarafsızlığı ilkesine aykırı olduğu gibi sistematik olarak belirli bir din görüşünü topluma empoze etme amacı taşımaktadır. Bu projesiyle Diyanet, kendisini, hadisler konusunda neyin İslam'a uygun neyin uygun olmadığına karar veren üst dini merci durumuna yükseltmektedir. Bu durum, hadislerle ilgili farklı görüşlere sahip kişi ve grupların, kendi kişisel yorumlarının isabetli olup olmadığını anlamak için Diyanet'in onayına başvurma zorunluluğu gibi bir durum yaratmaktadır. Bir dini endoktrinasyon örneği olarak Diyanet'in bu hadis çalışması, din özgürlüğünün özüne zarar vermektedir.
Yürütülen bu hadis projesi, dinin hurafelerden arındırılması, halkın dinin kaynakları konusunda aydınlatılması ve yirmi birinci yüzyıla uygun bir peygamber modelinin ortaya konması gibi gerekçelere dayandırılmaktadır. Bu gerekçelerin, isabetli olup olmadıkları tartışılabilir. Ancak bu gerekçelere dayanarak bürokratik bir devlet kurumunun doğru bir din yorumunu ortaya koyma girişiminin meşru görülmesi mümkün değildir.Bireyler ve gruplar, bu gerekçeler ya da başka nedenlerle istedikleri çalışmayı dini metinler üzerinde özgürce yapabilirler, ancak bu gerekçeler, bir devlet kurumunun doğru hadis anlayışını ortaya koyma girişimini meşrulaştırmamaktadır.
Diyanet,'in bu girişiminde yapılan konumlandırma çok dikkat çekicidir. Diyanet, kendisini hadis konusunda doğru ve aydınlanmış bilgilere sahip bir otorite durumunda sunmaktadır. Diyanet'in bu konumuna karşılık halk kitleleri ise, inançları hurafelerle karışmış, aydınlatılmaya ve eğitilmeye muhtaç yığınlar olarak sunulmaktadır. Diyanet, halkın hadisler konusunda bir aydınlanma talebinin ve ihtiyacının olup olmadığına bakmamaktadır. Böyle bir toplumsal ihtiyaç olduğunu kabul etsek bile, bu ihtiyacı nasıl gidereceklerine birey ve grupların kendileri karar verebilirler. Böyle bir ihtiyacın varlığı, Diyanet'e bu konuda bir görev ve sorumluluk yüklememektedir.Toplumu dini konularda aydınlatma gibi bir görevi olduğunu vehmeden Diyanet İşleri'nin bu algılayışı, aydınlanmacı despotizmin tipik bir tezahürüdür. Toplum için dini konularda neyin doğru olacağına karar verme yetkisini kendisinde gören Diyanet'in bu algılaması, din alanını devlet müdahalesine sınırsız bir şekilde açtığı gibi din özgürlüğünü dışlayan totaliter gelişmelere de zemin hazırlamaktadır. Din alanının hangi gerekçelerle olursa olsun devlet müdahalesine açık hale getirilmesi, ifade özgürlüğü ve din hürriyeti alanını daraltıcı bir sonuç
Blog Adresim http://sivilinisiyatif.blogspot.com
-------------------------------------------------------------------------
Şimşekleri üstüne en çok "oyunları bozanlar" çeker! Zulüm, kısmak
istediği sesi nârâ yapar! Ve bazı ölüler, yaşayanlardan çok daha yüksek
sesle konuşur... Malcolm X onlardandı. (ALLAH RAHMET EYLESİN)
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.