Zina... Hayvanlar da "özgür" değil... "Domuz"lar hariç!
Delikanlının biri; "yüksek tahsil"e gitmiş, büyük şehirlere... Yaz tatilinde de "köyüne" dönmüş... Eve gelmiş ki, babası yok... Anası, "tarlada çalışıyor" deyince, tarlaya gitmiş!..
Bakmış, babası çalışıyor... Hoş-beş faslından sonra; baba, "az işim kaldı" demiş, "şurayı da belleyip, tırmık çekeyim de, gideriz eve!"
Delikanlı "okumuş" ya, "sınıf atlamış" ya, illâ belli edecek!..
Tepeden bakan bir eda ile sormuş babasına;
"Baba, tırmık dediğin ne?"
Baba, "uyanık" biri... Anlamış oğlundaki "değişim"i!.. Bir "ders" vermek istemiş!..
Yerde, dişleri havaya doğru duran "tırmık"ı gösterip, "hele" demiş, "şunun dişlerine, şöyle kuvvetlice bir basıver!"
Basmış delikanlı!..
Basmasıyla birlikte de, tırmığın sapı, "donk" diye alnının tam ortasında patlamasın mı?!?
Delikanlı; o "acı"yla, babasını filan unutup, basmış küfürü;
"Vayy.....'ın tırmığı!"
Baba, yapıştırmış lâfı;
"Hah, işte şimdi, aramıza hoşgeldin evlât!"
...............
Rahmetli babam, bir "yaz tatili"nde tarlaya gittiğimde anlatmıştı bu hikâyeyi...
Sonra da "nasihat" etmişti;
"Sakın sen de aslını inkâr edenlerden olma!.. Ekmeğini yediğin topraklara sırt çevirme!.. Özünden ve sözünden dönme!.. Bil ki; kökünü/kökenini inkâr eden köksüz kalır!.. Kökü olmayan ağaç, tez kurur!"
Bu nasihat, taa o günden beri "kulağıma küpe"dir!.. Nereye gidersem gideyim, "Anadolu çocuğu" olduğum gerçeğini asla aklımdan çıkarmadım!..
Öyle ya;
"Aslını inkâr eden, haramzâdedir!"
BU DÖNÜŞ, VANTİLATÖRÜ BİLE NEZLE EDER!
İyi de, durduk yerde niye anlattım bunu?.. Anlattım, çünkü, "toplumsal erozyon" ve "yozlaşma" o raddelere geldi ki; ortalık, bırakın "kök"lerini inkâr edenleri, "dal"ları ve "yaprak"larını bile inkâr eden "yabancı"larla doldu!..
Bu toprağın "insan"ına, bu toprağın "inanç"larına, "kültür"üne, "dil"ine, "tarih"ine ve "örf"lerine o kadar "yabancı"lar ki, verdikleri örnekler hep "Avrupa veya ABD"den!.. Kullandıkları dil de "Türkçe" değil!..
"Millete yönelik baskılar" sözkonusu olduğunda, "Ee ne yapalım, bunlar Türkiye'nin gerçekleri!" diyen "zâde"ler, "din, iman, ahlâk, şeref, ar, hâyâ, namus" kavramları gündeme geldiğinde, "Türkiye'nin asıl gerçekleri"ni unutup (!) hemen savunmaya geçiyorlar;
"İleri ve demokratik Batı ülkelerinde bu kavramlar tarihe karıştı!.. Madem Avrupalı olma yolundayız, o halde bu kavramları da gündemimizden çıkaralım!"
Kalıbımı basarım ki;
"Bukalemun" denilen hayvan, bu kadar hızlı "renk" değiştiremez!..
İşlerine geldiğinde o kadar hızlı "dönüyorlar" ki; inanın, bu dönüşün hızından, "vantilatör" bile "nezle" olur!..
Evet, aynen böyle!..
"Millete daha fazla hak, daha fazla özgürlük" istendiğinde, "Ne yapalım, Türkiye gerçekleri!" edebiyatı;
"Din, ahlâk, namus" denildiğinde, "ileri ve demokratik Batı ülkeleri" dayatmaları!..
Dedim ya;
"Bu fırdöndülerin hızlı dönüşünden, vantilatör bile nezle olur!"
TEK HEDEFLERİ İSLÂM!
Şunu gayet rahatlıkla söyleyebilirim:
Bu adamlar, "neyi savunduklarını" bile bilmiyorlar!.. Hatta, "savundukları şeyi nasıl savunacaklarını" da bilmiyorlar!..
Saçmalıyorlar!..
Artık kanıksadık... Biliyoruz ki, "İslâm"a ve "Müslüman"a karşı büyük bir "kin" besliyorlar ve "saldırı" için de her fırsatı kullanıyorlar!..
Meselâ;
Yerden "pıtrak" gibi biten "meyhane"leri, "bar"ları, "kerhane"leri görmüyorlar da, "Camiler birbirinin kapı komşusu!" diye başlık atıyorlar!.. Ya da; sanki çok dertlerindeymiş gibi, "cami" için harcanan 300 milyar liranın "israf" olduğunu yazıyorlar!..
Yığınla örnek!..
Maksat, "İslâm"a ve "Müslüman"lara düşmanlık!..
Hani, adam gibi "marksist" veya mert bir "ateist" olsalar, yine de anlayışla karşılarım!.. "Görevleridir, yapacaklar!" der, geçerim!..
Ne var ki, işin içine;
"Camiye sövgü, kiliseye övgü" girince, işte orada ele veriyorlar kendilerini!.. Demek oluyor ki, bunlar; "Camiye düşman, kiliseye dost"lar!..
"İmam"lara tu kaka!..
"Papaz"lara mersiye!..
"Müslüman"a sövgü,
"Hıristiyan"a övgü!..
Niye?..
Eee, ötekiler "Batılı" ya, bunlar da; içinden çıktıkları kabuğa "kıllı" diyecek kadar "kestaneleşmiş"ler ya, illâ gösterecekler nasıl bir "Batı uşağı" olduklarını!..
HAYVAN KADAR ÖZGÜR!
Lâfı "yabancılaşma"dan açıp, nerelere getirdik?.. Oysa, asıl amacım, "Hayvanlar kadar özgür yaşamak" isteyen Güneri Civaoğlu'na bir çift söz söylemekti...
Madem oraya geldik, o halde Civaoğlu'nun önceki günkü yazısından bir bölüm aktaralım...
Şöyle diyordu:
"Hiçbir AB ülkesi hukukunda öngörülmeyen "zinaya hapis cezası" nasıl olur da "TCK'da AB ile uyum değişiklikleri paketinde" yer alabilir? (...) AB'de insanlar evlenmeden birlikte yaşıyorlar. Eşcinseller bile evlenebiliyor. Onlara bu hüküm uygulanmayacak, sadece TC vatandaşları için mi geçerli olacak? Türkiye, AB'den tam üyelik görüşmeleri için tarih isterken, gerekçesi "Avrupalı olmak..." Ama... Kendi insanlarına Avrupalı'nın insan haklarını, özgürlüğünü, saygınlığını tanımamak. (...) "El âlemin orasına, burasına ceza uygulamaya kalkmak, insanlık haklarına da aykırı. Yoksa sevişmek insanlık hakkı değil mi? İnsanlarımız, bu coğrafyada hayvanlar kadar özgür olamayacaklar mı?"
Hani, biraz önce; "bunlar, neyi nasıl savunacaklarını da bilmiyorlar" demiştim ya, işte bu satırlara istinaden söylemiştim!..
Gördünüz işte;
Güneri efendi, "sevişme" konusunda, "hayvanlar kadar özgür" olmak istiyor!..
Doğrusu, onun adına üzüldüm!.. Çünkü; böyle bir "özgürlük talebi"ni belki Avrupa kabul edebilir ama, "hayvanlar" asla!..
Tabiî, "domuz"lar hariç!.. Çünkü onlar, alabildiğince özgürdür!.. Hatta, belki de, "Güneri efendinin istediğinden" bile fazla özgür!..
Sizin anlayacağınız;
Güneri efendinin "özgürlük talebi"ne, ancak "domuz"lar karşılık verebilir!..
"Diğer hayvanlar" asla!..
HANGİ HAYVAN O?
"Belgesel"lerde görmüşsünüzdür!..
"Yürüyen, uçan, yüzen ve sürünen bütün hayvanlar"da, istisnasız "aile hayatı" vardır!.. "Aile"yi çekip-çeviren ve yöneten de, "tek erkek"tir!.. Diğer erkekler; ya sırasını savmıştır, ya da sırasını beklemektedir!..
"Güçlü" olan mücadeleyi kazanmış ve "aileyi yönetme" hakkını elde etmiştir!.. Onun haricindeki hiçbir erkek, "dişi"lere dokunamaz!.. Dişi, "çiftleşme"nin ardından, artık "erkeğin koruması"na geçmiştir!.. "Doğum"a ve hatta "yavru"nun kendi ayakları üzerinde durmasına kadar, erkek, hep dişisinin yanındadır!..
Peki, niçin?..
Elbette, "neslin sağlıklı devamı" için!.. Aksi halde, "kimin, kimden doğduğu" belli olmaz ki; bu da "sağlıklı aile yapısı"nın ortadan kalkması ve "Dallas'vari bir karmaşa"nın yaşanması demektir!..
Diyeceğim o ki;
Güneri efendinin arzuladığı "hayvanlar kadar özgür" olma hayâline, "hayvanlar dünyası"nda bile yer yok!.. Ama, dediğim gibi, "domuzlar" hariç!..
Ve fakat;
Güneri efendinin; kalkıp da, "kendi pisliğini bile yiyen" bir hayvan kadar "özgür olmayı" isteyeceğini hiç sanmam!..
Ama, ne yapalım ki;
Onun arzuladığı "cinsel yaşam biçimi"ne uyan, "domuz"dan başka da bir "mahlûk" yok!..
Varsa söylesin de, "hayvanlar dünyası"yla ilgili bilgilerimizi gözden geçirelim!..
AHH O "METRES"LER!
Olayın Güneri boyutunu burada kesip, diğer boyutunu açık ve net koyalım ortaya... Ne kadar "yok" sayılmak istenirse istensin; bu ülkenin "değişmez gerçek"lerinden biri de "din"dir!..
Tartışılan "zina" konusu da, "dinî bir kavram"dır... Dolayısıyla, bu kavram "kendi alanı" içinde ve de "ehil insanlar" tarafından konuşulur!..
Ama, kalkıp da;
İş, "dinî nikâh da zinaya girer mi?" noktasına götürürlerse; işte orada, bana düşen görev, "Oha!.. Çüşş!" demektir!..
Öyle ya;
Dinin "ruhsat" verdiği bir evliliğe, sen kalkar da "zina" dersen, işte bu "eşşeklik"tir!.. Malûm, eşşekler de "kitap ve bilgi yüklüdür"ler, ama sırtlarında taşıdıkları kitaplar, onları "eşşeklik"ten kurtaramaz!..
Size bir şey söyleyeyim mi;
"Zina serbest olsun" diyenler var ya, bunları asıl düşündüren şey, "garsoniyer"leridir!.. Çünkü; evlerinden uzakta ve karılarından gizli dayayıp-döşedikleri "garsoniyer"lerde, sık sık "metres" değiştirip, "o biçim" yaşıyorlar!..
"Lolita" yarışmaları düzenleyip, "şöhret yapma" vaadleriyle "çocuk yaştaki kızlar"ı kirleterek, hayatlarını karartıyorlar!..
Asıl istedikleri, işte bu!..
Ahlâksızlık ve iğrençlik dolu bu "yaşam biçimi"nin sürmesini istiyorlar!..
Eğer "ceza" gelirse, "garsoniyer"lere "metres" atmak zorlaşacak!.. Hem, işin içinde "deşifre" olma riski de var!.. Her olay da, "asansör boşluğuna düşmek"le örtbas(!) edilemiyor ki!..
Merak ediyorum;
Kendi karıları da "hayvanlar kadar özgür yaşamak" isteseler, acaba ne derlerdi?..
BEBEK YERİNE KÖPEK!
Her neyse... Devamını arzuladıkları "Televole dünyası"na girmeyelim şimdi!.. Ne var ki; şunu söylemek zorundayım: Dayattıkları "cinsel özgürlük" şekli; "domuz"lar hariç, "hayvanlar dünyası"nda yok!..
Haa, Avrupa'da yok mu?..
Elbette var!.. Ama, "Avrupalı kadın"ın durumu ortada: Kadınların, "cinsel özgürlük" adına; karınlarında "bebek" taşımayı reddedip, kucaklarında "köpek" gezdirmeyi tercih etmelerinden bu yana, habire "yaşlanıyor" Avrupa!.. Hem de, "binlerce Euro'luk doğum teşvikleri"ne rağmen!..
Evet;
Evlerden "bebek" ağlamaları değil, "köpek" havlamaları yükseliyor!..
İşin doğrusu, "hızla yok oluyor" Avrupa!.. "Aile" kavramı, zaten tükenmiş durumda!.. Hiç kuşkunuz olmasın ki; bir gün gelecek, "zina edecek kadın" da kalmayacak ve "Sodom-Gomore" günlerini yaşayacaklar!..
Arzu ettikleri; Avrupa'daki "homoseksüel evlilik"ler ise, yol açık, buyursunlar "orada" yaşasınlar özgürlüklerini!..
Ama biz; bu toprağa ve bu toprağın "değer"lerine bağlı kalmayı sürdüreceğiz!..
"Hayvanca" değil, "insanca" yaşayarak!..
Tavsiyem o ki;
"Yaban"lar da, dönsün "öz"üne!..
Bazı şeyler, "dank" etsin kafalarına!..
Tırmığın sapı "donk" etmeden!
Delikanlının biri; "yüksek tahsil"e gitmiş, büyük şehirlere... Yaz tatilinde de "köyüne" dönmüş... Eve gelmiş ki, babası yok... Anası, "tarlada çalışıyor" deyince, tarlaya gitmiş!..
Bakmış, babası çalışıyor... Hoş-beş faslından sonra; baba, "az işim kaldı" demiş, "şurayı da belleyip, tırmık çekeyim de, gideriz eve!"
Delikanlı "okumuş" ya, "sınıf atlamış" ya, illâ belli edecek!..
Tepeden bakan bir eda ile sormuş babasına;
"Baba, tırmık dediğin ne?"
Baba, "uyanık" biri... Anlamış oğlundaki "değişim"i!.. Bir "ders" vermek istemiş!..
Yerde, dişleri havaya doğru duran "tırmık"ı gösterip, "hele" demiş, "şunun dişlerine, şöyle kuvvetlice bir basıver!"
Basmış delikanlı!..
Basmasıyla birlikte de, tırmığın sapı, "donk" diye alnının tam ortasında patlamasın mı?!?
Delikanlı; o "acı"yla, babasını filan unutup, basmış küfürü;
"Vayy.....'ın tırmığı!"
Baba, yapıştırmış lâfı;
"Hah, işte şimdi, aramıza hoşgeldin evlât!"
...............
Rahmetli babam, bir "yaz tatili"nde tarlaya gittiğimde anlatmıştı bu hikâyeyi...
Sonra da "nasihat" etmişti;
"Sakın sen de aslını inkâr edenlerden olma!.. Ekmeğini yediğin topraklara sırt çevirme!.. Özünden ve sözünden dönme!.. Bil ki; kökünü/kökenini inkâr eden köksüz kalır!.. Kökü olmayan ağaç, tez kurur!"
Bu nasihat, taa o günden beri "kulağıma küpe"dir!.. Nereye gidersem gideyim, "Anadolu çocuğu" olduğum gerçeğini asla aklımdan çıkarmadım!..
Öyle ya;
"Aslını inkâr eden, haramzâdedir!"
BU DÖNÜŞ, VANTİLATÖRÜ BİLE NEZLE EDER!
İyi de, durduk yerde niye anlattım bunu?.. Anlattım, çünkü, "toplumsal erozyon" ve "yozlaşma" o raddelere geldi ki; ortalık, bırakın "kök"lerini inkâr edenleri, "dal"ları ve "yaprak"larını bile inkâr eden "yabancı"larla doldu!..
Bu toprağın "insan"ına, bu toprağın "inanç"larına, "kültür"üne, "dil"ine, "tarih"ine ve "örf"lerine o kadar "yabancı"lar ki, verdikleri örnekler hep "Avrupa veya ABD"den!.. Kullandıkları dil de "Türkçe" değil!..
"Millete yönelik baskılar" sözkonusu olduğunda, "Ee ne yapalım, bunlar Türkiye'nin gerçekleri!" diyen "zâde"ler, "din, iman, ahlâk, şeref, ar, hâyâ, namus" kavramları gündeme geldiğinde, "Türkiye'nin asıl gerçekleri"ni unutup (!) hemen savunmaya geçiyorlar;
"İleri ve demokratik Batı ülkelerinde bu kavramlar tarihe karıştı!.. Madem Avrupalı olma yolundayız, o halde bu kavramları da gündemimizden çıkaralım!"
Kalıbımı basarım ki;
"Bukalemun" denilen hayvan, bu kadar hızlı "renk" değiştiremez!..
İşlerine geldiğinde o kadar hızlı "dönüyorlar" ki; inanın, bu dönüşün hızından, "vantilatör" bile "nezle" olur!..
Evet, aynen böyle!..
"Millete daha fazla hak, daha fazla özgürlük" istendiğinde, "Ne yapalım, Türkiye gerçekleri!" edebiyatı;
"Din, ahlâk, namus" denildiğinde, "ileri ve demokratik Batı ülkeleri" dayatmaları!..
Dedim ya;
"Bu fırdöndülerin hızlı dönüşünden, vantilatör bile nezle olur!"
TEK HEDEFLERİ İSLÂM!
Şunu gayet rahatlıkla söyleyebilirim:
Bu adamlar, "neyi savunduklarını" bile bilmiyorlar!.. Hatta, "savundukları şeyi nasıl savunacaklarını" da bilmiyorlar!..
Saçmalıyorlar!..
Artık kanıksadık... Biliyoruz ki, "İslâm"a ve "Müslüman"a karşı büyük bir "kin" besliyorlar ve "saldırı" için de her fırsatı kullanıyorlar!..
Meselâ;
Yerden "pıtrak" gibi biten "meyhane"leri, "bar"ları, "kerhane"leri görmüyorlar da, "Camiler birbirinin kapı komşusu!" diye başlık atıyorlar!.. Ya da; sanki çok dertlerindeymiş gibi, "cami" için harcanan 300 milyar liranın "israf" olduğunu yazıyorlar!..
Yığınla örnek!..
Maksat, "İslâm"a ve "Müslüman"lara düşmanlık!..
Hani, adam gibi "marksist" veya mert bir "ateist" olsalar, yine de anlayışla karşılarım!.. "Görevleridir, yapacaklar!" der, geçerim!..
Ne var ki, işin içine;
"Camiye sövgü, kiliseye övgü" girince, işte orada ele veriyorlar kendilerini!.. Demek oluyor ki, bunlar; "Camiye düşman, kiliseye dost"lar!..
"İmam"lara tu kaka!..
"Papaz"lara mersiye!..
"Müslüman"a sövgü,
"Hıristiyan"a övgü!..
Niye?..
Eee, ötekiler "Batılı" ya, bunlar da; içinden çıktıkları kabuğa "kıllı" diyecek kadar "kestaneleşmiş"ler ya, illâ gösterecekler nasıl bir "Batı uşağı" olduklarını!..
HAYVAN KADAR ÖZGÜR!
Lâfı "yabancılaşma"dan açıp, nerelere getirdik?.. Oysa, asıl amacım, "Hayvanlar kadar özgür yaşamak" isteyen Güneri Civaoğlu'na bir çift söz söylemekti...
Madem oraya geldik, o halde Civaoğlu'nun önceki günkü yazısından bir bölüm aktaralım...
Şöyle diyordu:
"Hiçbir AB ülkesi hukukunda öngörülmeyen "zinaya hapis cezası" nasıl olur da "TCK'da AB ile uyum değişiklikleri paketinde" yer alabilir? (...) AB'de insanlar evlenmeden birlikte yaşıyorlar. Eşcinseller bile evlenebiliyor. Onlara bu hüküm uygulanmayacak, sadece TC vatandaşları için mi geçerli olacak? Türkiye, AB'den tam üyelik görüşmeleri için tarih isterken, gerekçesi "Avrupalı olmak..." Ama... Kendi insanlarına Avrupalı'nın insan haklarını, özgürlüğünü, saygınlığını tanımamak. (...) "El âlemin orasına, burasına ceza uygulamaya kalkmak, insanlık haklarına da aykırı. Yoksa sevişmek insanlık hakkı değil mi? İnsanlarımız, bu coğrafyada hayvanlar kadar özgür olamayacaklar mı?"
Hani, biraz önce; "bunlar, neyi nasıl savunacaklarını da bilmiyorlar" demiştim ya, işte bu satırlara istinaden söylemiştim!..
Gördünüz işte;
Güneri efendi, "sevişme" konusunda, "hayvanlar kadar özgür" olmak istiyor!..
Doğrusu, onun adına üzüldüm!.. Çünkü; böyle bir "özgürlük talebi"ni belki Avrupa kabul edebilir ama, "hayvanlar" asla!..
Tabiî, "domuz"lar hariç!.. Çünkü onlar, alabildiğince özgürdür!.. Hatta, belki de, "Güneri efendinin istediğinden" bile fazla özgür!..
Sizin anlayacağınız;
Güneri efendinin "özgürlük talebi"ne, ancak "domuz"lar karşılık verebilir!..
"Diğer hayvanlar" asla!..
HANGİ HAYVAN O?
"Belgesel"lerde görmüşsünüzdür!..
"Yürüyen, uçan, yüzen ve sürünen bütün hayvanlar"da, istisnasız "aile hayatı" vardır!.. "Aile"yi çekip-çeviren ve yöneten de, "tek erkek"tir!.. Diğer erkekler; ya sırasını savmıştır, ya da sırasını beklemektedir!..
"Güçlü" olan mücadeleyi kazanmış ve "aileyi yönetme" hakkını elde etmiştir!.. Onun haricindeki hiçbir erkek, "dişi"lere dokunamaz!.. Dişi, "çiftleşme"nin ardından, artık "erkeğin koruması"na geçmiştir!.. "Doğum"a ve hatta "yavru"nun kendi ayakları üzerinde durmasına kadar, erkek, hep dişisinin yanındadır!..
Peki, niçin?..
Elbette, "neslin sağlıklı devamı" için!.. Aksi halde, "kimin, kimden doğduğu" belli olmaz ki; bu da "sağlıklı aile yapısı"nın ortadan kalkması ve "Dallas'vari bir karmaşa"nın yaşanması demektir!..
Diyeceğim o ki;
Güneri efendinin arzuladığı "hayvanlar kadar özgür" olma hayâline, "hayvanlar dünyası"nda bile yer yok!.. Ama, dediğim gibi, "domuzlar" hariç!..
Ve fakat;
Güneri efendinin; kalkıp da, "kendi pisliğini bile yiyen" bir hayvan kadar "özgür olmayı" isteyeceğini hiç sanmam!..
Ama, ne yapalım ki;
Onun arzuladığı "cinsel yaşam biçimi"ne uyan, "domuz"dan başka da bir "mahlûk" yok!..
Varsa söylesin de, "hayvanlar dünyası"yla ilgili bilgilerimizi gözden geçirelim!..
AHH O "METRES"LER!
Olayın Güneri boyutunu burada kesip, diğer boyutunu açık ve net koyalım ortaya... Ne kadar "yok" sayılmak istenirse istensin; bu ülkenin "değişmez gerçek"lerinden biri de "din"dir!..
Tartışılan "zina" konusu da, "dinî bir kavram"dır... Dolayısıyla, bu kavram "kendi alanı" içinde ve de "ehil insanlar" tarafından konuşulur!..
Ama, kalkıp da;
İş, "dinî nikâh da zinaya girer mi?" noktasına götürürlerse; işte orada, bana düşen görev, "Oha!.. Çüşş!" demektir!..
Öyle ya;
Dinin "ruhsat" verdiği bir evliliğe, sen kalkar da "zina" dersen, işte bu "eşşeklik"tir!.. Malûm, eşşekler de "kitap ve bilgi yüklüdür"ler, ama sırtlarında taşıdıkları kitaplar, onları "eşşeklik"ten kurtaramaz!..
Size bir şey söyleyeyim mi;
"Zina serbest olsun" diyenler var ya, bunları asıl düşündüren şey, "garsoniyer"leridir!.. Çünkü; evlerinden uzakta ve karılarından gizli dayayıp-döşedikleri "garsoniyer"lerde, sık sık "metres" değiştirip, "o biçim" yaşıyorlar!..
"Lolita" yarışmaları düzenleyip, "şöhret yapma" vaadleriyle "çocuk yaştaki kızlar"ı kirleterek, hayatlarını karartıyorlar!..
Asıl istedikleri, işte bu!..
Ahlâksızlık ve iğrençlik dolu bu "yaşam biçimi"nin sürmesini istiyorlar!..
Eğer "ceza" gelirse, "garsoniyer"lere "metres" atmak zorlaşacak!.. Hem, işin içinde "deşifre" olma riski de var!.. Her olay da, "asansör boşluğuna düşmek"le örtbas(!) edilemiyor ki!..
Merak ediyorum;
Kendi karıları da "hayvanlar kadar özgür yaşamak" isteseler, acaba ne derlerdi?..
BEBEK YERİNE KÖPEK!
Her neyse... Devamını arzuladıkları "Televole dünyası"na girmeyelim şimdi!.. Ne var ki; şunu söylemek zorundayım: Dayattıkları "cinsel özgürlük" şekli; "domuz"lar hariç, "hayvanlar dünyası"nda yok!..
Haa, Avrupa'da yok mu?..
Elbette var!.. Ama, "Avrupalı kadın"ın durumu ortada: Kadınların, "cinsel özgürlük" adına; karınlarında "bebek" taşımayı reddedip, kucaklarında "köpek" gezdirmeyi tercih etmelerinden bu yana, habire "yaşlanıyor" Avrupa!.. Hem de, "binlerce Euro'luk doğum teşvikleri"ne rağmen!..
Evet;
Evlerden "bebek" ağlamaları değil, "köpek" havlamaları yükseliyor!..
İşin doğrusu, "hızla yok oluyor" Avrupa!.. "Aile" kavramı, zaten tükenmiş durumda!.. Hiç kuşkunuz olmasın ki; bir gün gelecek, "zina edecek kadın" da kalmayacak ve "Sodom-Gomore" günlerini yaşayacaklar!..
Arzu ettikleri; Avrupa'daki "homoseksüel evlilik"ler ise, yol açık, buyursunlar "orada" yaşasınlar özgürlüklerini!..
Ama biz; bu toprağa ve bu toprağın "değer"lerine bağlı kalmayı sürdüreceğiz!..
"Hayvanca" değil, "insanca" yaşayarak!..
Tavsiyem o ki;
"Yaban"lar da, dönsün "öz"üne!..
Bazı şeyler, "dank" etsin kafalarına!..
Tırmığın sapı "donk" etmeden!
Hasan Karakaya 5 Eylül 2004
--
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
(www.vtunnel.com adresinden girebilirsiniz. Yasak yok.)
Bu Sitede Yer Almayan İletiler Bana Ait Değildir.
-------------------------------------------------------------------------
Şimşekleri üstüne en çok "oyunları bozanlar" çeker!
Zulüm, kısmak istediği sesi nârâ yapar!
Ve bazı ölüler, yaşayanlardan çok daha yüksek sesle konuşur...
Malcolm X onlardandı.
Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
(www.vtunnel.com adresinden girebilirsiniz. Yasak yok.)
Bu Sitede Yer Almayan İletiler Bana Ait Değildir.
-------------------------------------------------------------------------
Şimşekleri üstüne en çok "oyunları bozanlar" çeker!
Zulüm, kısmak istediği sesi nârâ yapar!
Ve bazı ölüler, yaşayanlardan çok daha yüksek sesle konuşur...
Malcolm X onlardandı.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
*Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım grubu.
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.