(anadoluhaber) yazar NECATİ ÇAVDAR "gazlı kararla" mahkum edildi



---------- Forwarded message ----------
From: postmaster@interpro.com.tr <postmaster@interpro.com.tr>
Date: 01.Ara.2008 20:29
Subject: Teslim Edilmedi: Fwd: yazar NECATİ ÇAVDAR "gazlı kararla" mahkum edildi
To: necaticavdar@gmail.com

İletiniz şu alıcılara veya dağıtım listelerine teslim edilemedi:

oykug@interpro.com.tr
Alıcının e-posta adresi alıcının e-posta sisteminde bulunamadı. Microsoft Exchange sizin için bu iletiyi yeniden teslim etmeyi denemeyecek. Lütfen e-posta adresini denetleyin ve bu iletiyi yeniden göndermeyi deneyin veya aşağıdaki tanılama metnini sistem yöneticinize verin.


Microsoft Exchange Server 2007 tarafından gönderildi





Yöneticiler için tanı bilgileri:

Sunucu oluşturma: interpro.int

oykug@interpro.com.tr
#550 5.1.1 RESOLVER.ADR.RecipNotFound; not found ##

Özgün ileti üstbilgileri:

Received: from interpro.com.tr (192.168.50.252) by iprofeexch.interpro.int  (192.168.50.253) with Microsoft SMTP Server id 8.1.291.1; Mon, 1 Dec 2008  20:29:14 +0200 Received: from /spool/local	by interpro.com.tr with XMAIL	for  <oykug@interpro.com.tr> from <necaticavdar@gmail.com>;	Mon, 1 Dec 2008  20:29:09 +0200 Received: from ug-out-1314.google.com [[66.249.92.172]]	by interpro.com.tr  with XMAIL;	Mon, 1 Dec 2008 20:28:41 +0200 Received: by ug-out-1314.google.com with SMTP id q7so2862166uge.10        for  <oykug@interpro.com.tr>; Mon, 01 Dec 2008 10:30:12 -0800 (PST) Received: by 10.67.115.5 with SMTP id s5mr3515742ugm.54.1228149652366;         Mon, 01 Dec 2008 08:40:52 -0800 (PST) Received: by 10.67.25.12 with HTTP; Mon, 1 Dec 2008 08:40:51 -0800 (PST) Message-ID: <ef0dfbf80812010840k54fbf25eu91f77a96cc54513d@mail.gmail.com> Date: Mon, 1 Dec 2008 18:40:51 +0200 From: =?ISO-8859-1?Q?Necati_=C7avdar?= <necaticavdar@gmail.com> To: <ilhan_dulger@hotmail.com> Subject: =?UTF-8?Q?Fwd:_yazar_NECAT=C4=B0_=C3=87AVDAR_"g?= =?UTF-8?Q?azl=C4=B1_kararla"_mahkum_edildi?= In-Reply-To: <ef0dfbf80811110947l4db5fbd8ib0eaeab3b696a452@mail.gmail.com> MIME-Version: 1.0 Content-Type: multipart/mixed; 	boundary="----=_Part_47164_16798537.1228149652237" References: <ef0dfbf80811110947l4db5fbd8ib0eaeab3b696a452@mail.gmail.com> Return-Path: necaticavdar@gmail.com 

Final-Recipient: rfc822;oykug@interpro.com.tr
Action: failed
Status: 5.1.1
Diagnostic-Code: smtp;550 5.1.1 RESOLVER.ADR.RecipNotFound; not found



---------- Yönlendirilmiş ileti ----------
From: Necati Çavdar <necaticavdar@gmail.com>
To: <ilhan_dulger@hotmail.com>
Date: Mon, 1 Dec 2008 18:40:51 +0200
Subject: Fwd: yazar NECATİ ÇAVDAR "gazlı kararla" mahkum edildi


---------- Forwarded message ----------
From: Necati Çavdar <necaticavdar@gmail.com>
Date: 11.Kas.2008 19:47
Subject: yazar NECATİ ÇAVDAR "gazlı kararla" mahkum edildi
To:





DOĞAL GAZ zamlarının sorumlusu  bulunarak, cezalandırıldı..

"Allah, Kerim" diyen  Necati Çavdar, Suçlu

 

Şu an "Mavi Akım " operasyonu nedeniyle   ağır cezada  yargılanan, AKP'nin Samsun Milletvekili adayı, BOTAŞ eski Genel Müdür Yardımcısı  Kerim Taşkıran,   yazar Necati Çavdar,'ın 2005 yılında "Anayurt" gazetesi için yazdığı "İşbilir Bürokrat", "İSKİ Unutulmasın" ve "Yetimhanede Miras mı Veriliyor?" başlıklı yazılarında "Allah Kerim" ve "K aynı k" ifadelerini geçirdiği için kendisi kast edildiğinden ve  bu nedenle psikolojisinin bozulduğu iddiasıyla ceza ve tazminat davası açmıştı.

"görevinden dolayı yayın yoluyla hakaret  edildiği" iddiasıyla açılan    2005/419 Esas numaralı  davayı gören Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 13/12/2005 tarihinde

"Suça konu olan yazılar bir bütün olarak Yasa ve Yerleşmiş Yargıtay içtihatları ile birlikte değerlendirildiğinde ;

Eleştiri ve haber sınırları içerisinde kaleme alındığı, katılanın kişilik haklarına saldırı niteliğinde söz ve cümlelerin kullanılmadığı, atılı yayın  yolu ile hakaret suçunun  unsurlarının oluşmadığı hususunda mahkememizde tam kanaat hasıl olmakla;

Sanığın atılı suçtan beraatine karar verilmesi cihetine gidilmiştir.

HÜKÜM:

Sanığın atılı Yayın yolu ile hakaret suçundan BERAATİNE"şeklinde   " karar vermişti.

TEK DELİL:

"Allah, kerim ve K aynı K"

Hukuk Mahkemesine verdiği dilekçede;

Necati Çavdar'ın" Ya Kerim..  Ey Kerim Allah nelere kadirsin" şeklinde ki ifadelerinden dolayı " duyduğu derin üzüntü psikolojisini fevkalade  olumsuz etkilediğini" belirten Kerim Taşkıran'ın  temiz  isteği;

Osman Yaşar, Niyazi Erdoğan,Nuri Yılmaz, Celal Aras,Ramazan Özkebir'den oluşan YARGITAY 4.Ceza  Dairesi'nde ittifakla  bozulduğu için Necati Çavdar, 5 Kasım 2008 Çarşamba  günü  yeniden yargılandı.


 ÇİFTE  STANDART

Duruşmada "ilerde olması muhtemel olumsuzluklar olmaması için yetki mevkiine getirdiklerinize dikkat edin" diye  siyasal iktidarı uyarmak maksadıyla yazı yazdığını belirten Necati Çavdar;

 'Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin  bozma kararı  bu konuda  verdiği içtihatlara ve insan hakları mahkemesi kararlarına aykırıdır" diyerek  daha önce  mahkemeye sunduğu YARGITAY 4. HUKUK Dairesinin;

Kamu oyunda "Salaklar" davası diye bilinen  Hürriyet Gazetesi ile   Milli Gazete  yazarları Mustafa Yılmaz ve Mustafa Kurdaş davasındaki 2003/7767 esas ve 2003/12788 karar sayılı içtihadını,

 Yine kamu oyunda éDönek " dvası diye ünlenen Başbakan Erdoğan'nın açtığı Suat Pamukçu davasını  kararını,

Ve  İnsan Hakları Mahkemesi'nin gazeteci Lingens'in  yazdığı yazıda Avusturya eski Başbakanı Bruno Kreiski hakkında "ahlak dışı ve hasiyetsiz"şeklindeki ifadeleri  nedeniyle verdiği kararı  hatırlatarak  mahkemeden "Berat kararında direnilmesini" istedi.

 

Necati Çavdar;

 "Allah, kerim"  sözlerimden  birileri   alınıyor ise, "Gökten taş düşecek" diye yazsa idim  yazılarımda alınan  kişi  soyadında  "taş " var diye yine mi  dava  edecekti? Üstelik,  yazılarımı üstüne alarak  adı  geçen kişi  her hangi normal vatandaş değil, siyasal iktidarın tercihi ile  3'lü kararname ile tayin edilerek milletin imkanlarını kullanmak  karar  mevkiine getirilen birisi.Ve son seçimlerde milletvekili adayı yapılan siyasi kişiliktir. Olayın bu yönü dikkate alınarak yazılarım bir bütün olarak değerlendirilmelidir.Ayrıca  şikayetçi  olan kişi şu an "Mavi hat " operasyonu nedeniyle Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaktadır. Bu  durumda yazılarımdaki uyarılarımın  ne kadar  isabetli olduğunu göstermektedir." şeklinde savunma yaptı.

 

AYNI MAHKEME  AYNI YAZI, KARARLAR  AYRI

 Yeni bir  olay ve delil ortaya konmadığı halde  eski kararında direnmeyerek Yargıtay'ın bozma kararına uyan Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi, duruşmada  Necati Çavdar'ın cezalandırılmasına karar verdi. 

Aynı mahkemenin aynı yazılara farklı kararlar vermesi, geçen sürede "Mavi akım"  operasyonu ve Doğalgaz zamları dışında konuyla ilgili yeni bir delil olmadığına göre;"  ne değişti ... Necati Çavdar'ın  yazı yazmayıp da  kimi bürokratların  psikolojileri düzgün olsa idi, doğalgaz zamları olmayabilir mi idi?" sorusunu akla getirdi?

 

 

 

BOTAŞÇI'NIN Psikolojisini Etkilediğini İddia Ederek 11 Miylar Tazminat Ve Ceza  Davasına  Konu Edilen NECATİ ÇAVDAR'IN Yazıları

 

 

 "İŞ" BİLİR BÜROKRAT!

 

Önceki gün, kıştan bahara geçişte ki tatlı bir rüzgarın  hafiften okşadığı, güneşin bir görünüp kaybolduğu  bir  Pazar günü İsmi bizde olan ve saçlarını  o  uğurda ağartmış  bir eğitimci ile konuşuyoruz.

Konu Enerji yolsuzluğu... Dolayısıyla  "Mafya, Bürokrat ve iş adamı"  işbirliği şeklindeki soygunlar...

Eğitimci bey diyor ki,  "Dikkat edin, normal bürokrat  belirli yerlere gelmek için  nice cenderelere tabi tutulur. Çok kere bir koltuğu adeta çakarlar..  Normal iş adamı da öyle.Basamakları hazmederek geçip bir yerlere gelebilenlerde hiç falso olmaz.Ama  şu  son enerji operasyonunda  da yaşandığı gibi  bu tür işleri yapan gerek iş adamı, gerekse bürokrat adeta  fişek gibi  büyük bir hızla yükselir, yükseltilir."

 Vatandaş, çocukların eğitimine bağlı olarak  evinden çıkıp muhit değiştirmek zorunda kalıyor. Yeni bir muhitte ev kiralanıyor. Ev sahibi  insan mı insan.Eğitim ordusunun en başlarında yıllarını vermiş malda mülkte gözü olmayan Allah'ın adamı. Hanımı ile yıllarını çalışmaya vermiş çocuklarının eğitimini tamamlatmışlar. Kooperatifte olsa iki ev  edinmişler.

Kiracıları diyor ki," Çocuğun lise eğitimi bitene kadar buralardayız.Sonra evimize gideceğiz." Onlar ise "Nasıl olsa bizim bir evimiz daha var..Güle güle oturun..."

Ancak   henüz birinci yıl tamamlanıyor ki, o dünya tatlısı insan arayarak  "Çok zordayım.Kusura bakmayın.Emin olun Ankara'yı terk etmek istedim..Evi satmak zorundayım.Ne olur beni anlayın" diyerek  bin bir özür diliyor.Kiracısı,  "Mülk sizin tabii ki  istediğiniz tasarrufta bulunursunuz "diyor. Ama muhatabı " Allah kimseyi düşürmesin. Kötü adamlarla  karşı karşıya kaldık.Mecburum" diyerek  evi  satarak  kiracıyı da  sıkıntıya soktuğu için üzüntüsünü ifade ediyor.

Kiracının evi alırken bile hiç görmediği bir kişi  gecenin bir saatinde  telefon ediyor."Ben yeni ev sahibinizim.Görüşmek istiyorum" Hay hay deniyor.Genç adam geliyor.Botaş'da çalışırmış.. "Derhal çıkmalısınız" diyor. Kiracı, "Çocuk için geldik.. Lise ikinci sınıf. Bu eğitim  yılı bitiyor.Gelecek yıl bitiriyor..Zaten gideceğiz.Bir yıl süre diyor" bakarız deyip gidiyor..

Sonra  Noter kanalı ile ihtar.." Kendim oturacağımdan altı ay içinde boşaltın.." Yoksa..

Birkaç gün sonra evin kapısına  iki bayan dayanıyor: Kirayı isteriz.

Hanımlardan birisi " kirayı bana elden vereceksin" diye tutturuyor.

"Peki sen kimsin? " sorusuna "Ben  yeni ev sahibinin baldızı.." diyor ve  parmaklarını bir birine sürerek  "Benimle bunlar aynı." diyor. "Nasıl aynı?" sorusun kızarak cevaplıyor:"İşte aynı.Aynı dedikse aynı."

"Tamam ama ben mal sahibinin ya  ihtarda gösterdiği  adrese gönderirim ya da  ismine açılmış banka hesabına " denince  daha da  kızıyor  "aynıyız" diyen.. Parayı elden alamayınca apartmanı küfürlerle bir birine katarcasına bağırıp çağırarak gidiyorlar.

Akşam ev sahibi olduğun söyleyen bey arıyor. Bir banka hesabı veriyor.İsim farklı.

"İyide sizin hesabınıza yatırmamız gerek " deyince "Bir sürü kiracımızda sorun olmuyor da sende mi oluyor. Kardeşim... Nereye diyorsak oraya yatır" diye ısrar ediyor.Kiracının "Hukuken başkasının ad ve  hesabına değil sizin  adınıza yatırmak isteriz" ısrarına  karşılık " Şimdi senin için   banka hesabı mı açacağız.Var olana yatır.Onlar bize teslim ederler bir şey olmaz" diye diretiyor.. Ve "çoluk çocukların var.Onu düşünüyoruz. Ne gerekiyorsa yaparız.." diye tehdit etmeye başlıyor. "Hukuk ne diyorsa o " dendiğinde  de ise "Botaş'ta  emrimizde 60 tane avukat var.Günlük bilgi alıyoruz. Bizimle baş edemezsin" diyerek işi daha da edep dışına taşıyarak "E..gibi  çakarsın.. Çıkarırız" demesi üzerine kiracı telefonu yüzüne kapatıyor..

Sonra  ismi bizde  saklı olan bir hanım arayarak bey efendi adına  açılmış banka hesabı nosunu veriyor. Sonrada  kiraların  yatıp yatmadığını bayan takip ediyor. Kiracının  "Size nasıl ulaşırız" diyerek telefon istediği bayan "Gerek yok. Ben sadece aracılık ediyorum..Biz size ulaşırız" diye telefon numarası vermekten imtina ediyor..

Buraya kadar her şey, ev sahibi kiracı ilişiklisi içinde olabilecek şeyler gibi..

Ancak araştırıyoruz ki kiracıyı arayan bayan  bu günlerde operasyonlar yapılan Botaş'da sekreter.

Bir genel müdür muavininin işlerini takiple görevli imiş.. Bu olaylar meşhur  "İş" adamı   "ibo' operasyonundan önce idi. Operasyondan sonra aklımıza şu sorular geldi

Bay bürokratın hanımı "biz ikimiz aynıyız" demesi  hukuken hangi anlama geliyordu?...

Verilen banka hesabı kimindi?..

 Bir sürü kiracımızda sorun olmuyor da sende mi oluyor. Kardeşim... Nereye diyorsak oraya yatır. Onlar bize teslim ederler bir şey olmaz" demesinin anlamı neydi? ..

Gerçekten  piyasası 60-70 milyar görülen ancak tapuda 34 milyarla kayda geçilen satışla  daireyi kim almıştı, hangi  para ile almışlardı?

Sekreter  hanım, hangi makamdan aramıştı?..

  Niçin telefon numarası vermekten kaçıyordu?

 Eski ev sahibinin "kötü adamlar" ifadesiyle  meşhur bürokratın   bay  bacanağının  "Çoluk çocukların var.Onu düşünüyoruz. Ne gerekiyorsa yaparız.."  şeklindeki sözlerin ilgileri neydi?...

 A taamının mı B takımının mı ilgi alanına girerdi?..

Eğer kiracı hukuk yolunu denerse başına  kim nasıl ve ne iş getirecekti?

Ben tabi soruların cevabını bulmaktan acizim Ancak bay bürokratın  sadece ismini verince epeyce tanıyanı  çıktı. Hem de yakından..

Diyorlar ki;

"Hava atmayı çık severdi. En mühimi yönü yıllar önceden bile omuzdan askılı   sedef tabanca takması, bunu da  ceketini çıkararak millete sergilemesiydi. Araba düşkünü idi.. Ta o zamanlarda  Croke jeeplerle gezmeyi, farklı imkanlara sahip olduğunu göstermekten hoşlanırdı."

Daha yakından tanıyanlar ise;

"Bizim çocuklardandı.. Önce Aile Araştırma Kurumunda küçük 'memur'du.Orada iktidar sahipleri bunu kullanarak arkadaşlarını ezdirdiler.Sonrada bunu..O mağduriyetleri iyi kullanır. Bu yönü ile olsa gerek 1991 de  anlı şanlı hem oğuz, hem han hem asil, hem tür öz be öz Türk evladına sekreter olarak TBMM'ye  getirildi. Oradan uzaklaştırılınca da  geçici  personel olduğu halde hemen geldiği  kuruma gönderilmeyerek TBMM'nin matbaa, sosyal hizmetler gibi gözden ırak yerlerinde idare edildi.  Maaşlı, ama  "boş" gezdiği dönemde  ticari zekasını  kullanarak ortak dershane filan işine girdi..  Yer altı denen guruplarla teması olduğunu  duyardık. Havasından da öyle sezdirirdi. Yumuşak davrandığında ezmeye, dişini gösterdiğinde tırsmaya uygun bir yapısı vardı.Sonra  'mason –Müslümanların' ortak platformu denen bir vakfın  önde gelen adamına sekreter oldu.O bakan olunca bakanlığa götürmedi.Botoş'a geçti. Orada 'uzman' yapıldı.. Son seçimlerde iktidar partisinden dayı adayı oldu. Sonra bir Bakan'ın özel kaleminde arzı endam etti. Ne olduysa özel kalemden aldılar.Ama bu defa Botaş'a Genel Müdür Muavini yaptılar.Bacanağını da oraya getirtmiş olabilir.."

 Ve  derler ki  "İlgili bakan beye yolsuzlukla ilgili bir dosya verdiği gün, yetkileri elinden alınıverdi.Şimdi unvanlı ancak kızakta.."

Bir başka tanıyanı da  ise şöyle diyor "Aman ağbey.. O'nun A takımı (!) da var B takımı (!)da.Çocuklar şunu halledin dedi mi hallederler.. Uzak durmakta fayda vardır.. Anlıyorsun değil mi? .."

Doğrusu anlamıyorum..

Çünkü:

En büyük güç.Allah'tır.. Sadece O'na güvenir, sadece O'ndan yardım dilenirim.. O'nun dışında hiçbir ilah tanımıyorum..ve Allah dışında ilahı olanların ilahları ayaklarımın altındalar..

Elbet işi anlayan ve çözen birileri çıkabilir..

Fakat kimi  "iş" bilir  bürokratın nasıl da fişek gibi yükseltilebildiğini gerçekten anlamıyorum..

Anlayamıyorum..

............00000000000...............

Necati Çavdar-3.3.2005

 

İSKİ, UNUTULMAMALI

(1)

 

Bilindiği gibi bir dönem SHP diye bir parti vardı.Başında da Erdal İnönü.

Bu partiye mensup insanlar, "yalan ,dolan, talan"  sloganları ile eski yönetimi devirerek  yerel yönetimler seçimlerinde adeta hemen her yerde yerel iktidar oldular. SHP kadroları  koltukları doldurdular..

Bir süre  sonra  İSKİ  sakandalı patlak verdi. Herkesin elinde , dilinde İSKİ..Ve adeta  yer yüzünde su yerine tüm musluklar,  rüzgarlar  kendi sesleri yerine  İSKİiiiiiiiiiiii diye ses verir oldu.

 İSKİ, ismini dağa taşa, sağır sultana duyurdular. Tabii ki İSKİ'nin çağrıştırdığı tüm olumsuz anlamları da..

Hiç kimse kalkıp da "Partinin o günkü lideri Erdal İnönü, bu işin içinde" demedi..

Hatta İSKİ'nin bir numaralı amiri olan zamanın  İstanbul Belediye Başkanı  Nurettin Sözen için de bir şey denmedi.Adam  şan ve şerefle şimdi parlamento  yerini  aldı.

Bazı şeylerin şüyuu vukuundan beterdir" diye  bir darb- meselimiz var. Yapılmasından ziyade duyulması tehlikeli ..

Bir şey duyuldu mu artık onu kimse silemiyor. Koskoca parti ve onun lideri de silemedi. Bir çoğu  baldırı çıplak insanları millet bunlar daha dürüst, hiç değilse Allah korkusu var diye yerel de iktidar yaptı. Millet, başta Tayyip Erdoğanlar olmak üzere bir çok değeri  böylece tanımış oldu.

O hızla genelde de iktidara oturdular ki, bir 28 Şubat  dayatması alaşağı etti.Ama  yerelde o gün  bugün iktidar koltuğundakiler hala yerinde ve başarılı hizmetlere de imza atmaya devam ediyorlar..

Buraya nerden geldik?

 İSKİ'den ve İSKİ'nin başındaki bir  veya birkaç bürokratın yediği söylenen naneler yüzünden bir partinin başına gelenlerden....

Geçenlerde  "İş" bilir  bürokrata değinmiştim.İş bilenlerden biri  tutar, o yazıdan kast edilen 'benim' diyerek  bir arkadaşı;" Beni bilirsen sen bilirsin, başkası bilmez..Şöyle eder, böyle ederiz" gibilerden vızıldayarak en son  ağzındaki baklayı çıkarıyor. "Nasıl oluyor da AK Parti'nin bürokratı için bunları söylüyorsunuz"  diye sözde tehdit eder..

Burası mühim.

Oldu ki AK Parti, bir bürokratı  iş başına getirdi.O da elindeki imkanları  kendi ve çevresinin  "iş"lerinde kullanıyor. Buna kimse ses çıkarmamalı mı?

Hele hele onu oraya getiren AK partililer ya da yediği herzeleri duyanlar susmalı mı?

Susarsa ne olur?

 İSKİ'ler olur..

SHP'yi  koruyan, kollayan dinamikler mevcuttu.

Milletin iradesinin seçim sonuçları ile ortada olmasına rağmen,  içerde AK Parti iktidarının hala meşruiyetini  kabullenmeyen  çevrelerin varlığı unutulmamalı.

Zaten zaman ve zemin kolluyorlar.

Siyaseti önce bozup sonra dizerek şekillendirmek için gerek siyasal yelpazedeki hareketlilik gerekse  olabilecek değişiklikler için psikolojik ortamın oluşturulmasına yönelik  olarak kimi kasetler topluyor, kimi tökezlemesine bakıyor.Kimi telefon kayıtlarını gözden geçiriyor. "Özel yapım" ve "özel servis" edilen kasetler, cd'ler, filimler ortada gezmeye başladı bile..

Birde  "iş" bilir bürokratlar ortaya çıkarılırsa o zaman görürsünüz püsküllü belayı.

Ve milletin huzuruna gidererek "Alın size  istediğiniz, arzu ettiğiniz AK İktidar!"diyerek propaganda yaptıklarında,  "iş" bilir bürokratlar!

 Ne  çok güvendiğiniz sizi oraya getiren etkililer, ne ortaklarınız kalır.Ya da  kimi  gelişen ve de değişerek  "eski gömlekleri" çıkarmayı marifet sayıp 'dem bu demdir' diyerek  "iş" bilir bürokrat haline gelenler, derhal saf değiştirerek yeni ağalarına  dosya üstüne dosya servisine başlarlar.

Bu geçmişte oldu gelecek de olacaktır..

Mühim olan sağlam durmak, hele hele namuslu olmaktır.. Yoksa oradaki makamların hiç biri  kimsenin babasının malı değil.

İnşallah milletin verdiğini millet alır.

Aksi halde  siyasilerin sıkıntısının ötesinde hem millet hem de ülke sıkıntıya girer.

Aman ha, iktidarın ucundan tutanlar size söylüyorum:

Yanınızdaki yörenizdekilere dikkat edin. Yoksa pandoranın kutusu açılınca sizler de şaşıracaksınız. Baksanıza yanınızdaki misafir(!) kuşlar uçuyor.Hangi  sözde şirketlerin iş tutmak için; nerelere kimleri getirdiklerini, bunların arksında kimlerin referansları olduğu, bunlara "iş" tutturmak için güya millet ve memleket hayrına  kimi projeleri göstermek arzu ile bakanları bile  "uçurduklarını" açıklarsa soğuk  terler  dökersiniz.Veya  adam, bu özel bürolardan proje takipçilerini ya da millete makamları kapatıp sadece ve sadece  "iş" adamları ile bunların  "iş" bilir" bürokratlarına açan yanınızdakini alır gider de bakar kalırsınız..

Bu hükümet, kim ne derse desin hala içerde meşruiyet problemi yaşıyor, dışarıdaki meşruiyeti ise ülke aleyhine vereceği tavizlere bağlı..

Ülkenin bir baştan bir başa soygun ve yolsuzluklardan yaşamasından  sonra  gelen bu iktidarın milletle irtibatı ama tek irtibatı ise dürüstlük, doğruluk.Tek sermayesi var oda doğruluk ve dürüstlük.

Bunun ötesi yok.

Hele hele pisliğe bulaşmış ya da bulaşma istidadı içendeki  Ak Parti bürokratlarını  koruma, pisliği halının altına süpürme gibi bir lüksü yok.

Eğer öyle yaparsa birisi gelir  o pisliklerle birlikte halıları  kaldırır da  halıları başlarına örtmüş bulurlar.. İSKİ'leri birileri unutmuş olabilir.  Fakat  milletin hafızasında  çağrışımları hala taze...

Yoksa iş bilirlik konusunda  bundan öncekilerden daha"iş"bilir olduklarını, olacaklarını kim söyleyebilir? 

 

.............0000000000000000000........................

 

 

YETİMHANEDE MİRAS MI VERİLİYOR?

(ll)

 

"İş" bilir bürokrat demiştik ya?..

Meğer ne iş bilirler varmış!

Zira  birileri  tanıdıklarına hava bassa bile hiç kimse bilinmez değil, hiçbir olay duyulmaz değil.. Tesadüf bu ya.. Bir dostum, birinin ismini   duyunca: "Aman onu sormayın.Tüm  vebal ve günah bana aittir" dedikten sonra cemazüyelevvelini sayıyor:

Yıl 1991-92.. Bana Nevşehirli ki tanıdık genç geldi.. Yanlarında bir başka ufak tefek genç... Bu yetimhaneden çıktı...İmam-Hatip'de okudu. Filan yare DYP ... vekili ... yardımı ile  kapağı attı. Ama..'Yetim' dediler..'İmam-Hatip' dediler. Bizim de o zaman 'İmam -Hatip' deyice her şeyin tamam olduğunu sandığımız dönem.. 'Olur' dedim... 

O zaman mecliste üst seviyede görevli ve  unvanı olan vekillerin   ana binada makamlarının yanında birde  kullanmadıkları halkla ilişkilerde  yerleri vardı.Gidip  zamanın ünlüsüne, Böyle biri var.Gitsin öbür tarafa otursun.Onu buraya alıyorum.." dedim. Adam tanımaz bilmez..Ne yaptımsa ben yaptım.Günahı bana...Zaman geçti.  Allah var.. O da bana; "Araştırdın mı, kimdir, ileride bir sıkıntı oluşturmasın" dedi. "Onu bana bırak" dedim.. "Sen bilirsin" dedi..

Gönderdik,  halkla ilişkilere  sekreter  diye .. İki ay geçti..

Birde duyduk ki, adam  sağda solda  'Ben falancanın özel kalemiyim' diye hava atıyor.. Sekreteryada değil, ünlünün  masasında oturuyor.. 'Çağırıp yapma' dedik.. "Tamam" yapmam ama "  'Ne yapayım?..  Sekreteryada oturamıyorum. Çünkü; kızlarla oturmak edebime aykırı' dedi. Biz inandık. Gitti..

Ama o aynı naneleri yemeye  yine devam etti.Bizim  K.. aynı..K..

Duyduk ki  adama acıyarak; "Git otur.Üç beş kuruş faza al " diye gönderdiğimiz yerde  rahat durmuyor, sağda solda o ünlü kişi üzerinden 'iş' takibi yapıyor.. Çağırıp; "M..." diye hitap ederek; '-Bu gün bakan-olan – o ünlünün  gerçek sekreteri  kişi bile - Ben özel kalem müdürüyüm demiyor. Seni  yetimhaneden çıktı, İmam-Hatipli  diye alıp burada idare etsin dedik, ne haltla sağda solda böyle söylüyorsun' diye kendisini azarladım. Kendimi tutamayarak tokatladım.. Yine de dönemin etkili ve ünlü kişisine   gidip  durumunu anlatmış, oda kendisine acımış, bana dedi ki ' Yazıktır, yetimdir. Biraz idare edin ' 

 Fakat, düzelmedi.Kovduk..

Çıkarı için yapmayacağı hiç bir ama hiç bir şey yoktur. İsim, adam  kullanmada, mağdurları oynamada, karalamada  çok mahirdir.Bu dönem baktık ki; bir bakanın özel kaleminde..Sona uluslararası ilişkileri olan bir genel müdürlükte yetkili.. Tüm yetimhaneden  çıkan ve orada olan kardeşlerimi tenzih ederim  ama  dün baldırı cıplak dizlerimize yapışan, bu  gün füze gibi yükseltilen  bürokratların  eş dost, akraba, yaren, baldız, bacanak  üstüne yaptığı söylenen mallar... Yetimhaneden mirasla çıkmadığına göre  ne ile sağlanıyor?

 Ben bilmiyorum..Ancak adamın cemazüyelevelini bilirim.."

Demek ki tokat işe yaramış.Adamı hem makamlara gark etmiş hem mala mülke..

Ya Kerim...

Ey Kerim Allah nelere kadirsin..

...

Bu sütunları takip edenler bilir ki; biz kimi "iş" bilir  bürokratları aylardır yazıyoruz. Zira  her partinin atadığı,herkesim ve düşünceden hırsız, uğursuz çıkabilir.Adam AK parti döneminde bir yere geldi diye ak kaşık değil ya..

Birileri bu yazdıklarımı yeni zannedip, sağa sola saldıracak olursa onlara  da"hoşt" demek gerek...

Zira, "30.12.2004" da "2 KASIM 2002'YE DÖNÜP BAKINIZ" başlıklı bir yazı yazmışız..

Başbakan Tayyip  Erdoğan, partisinin yılın son  TBMM Grup Toplantısı'nın basına kapalı bölümündeki   " Diğer iktidarlar yolsuzluk nedeniyle gitti. Biz de aynı duruma düşmemeliyiz. Bu konuda dikkatli olmalıyız. İşi sıkı tutmalıyız. Hükümet olarak en hassas olduğumuz konuların başında yolsuzluklar geliyor... Daha önceki iktidarlar yolsuzluk nedeniyle gitti. Biz de aynı duruma düşmemek için dikkatli olmalıyız" diye konuşması gerçekten önemli. İnşallah havada kalmaz. Zira yolsuzluğun kendisi değil söylentisi bile iktidarları yiyor, bitiriyor.." demişiz.

"Yeni dostların konumları, kendilerini sunumları, yürüyüşleri, arabaları farklı...Onlara uymaya kalktın mı yandın.Para gerek.  Birde çocuğu çocuğu, eşi onlarla buluşturdun mu "yıkılası viranede evlad-ı iyal" derdi sizi alıp bir yerlere götürüverir."  diyerek kimi vekillerin, kimi bürokratların değişip, geliştiğini (!) söylemişiz..

Birde anlatım sunmuşuz: " Bizimkiler iktidara geldi....Gencecik danışmanlar... Öyle vekil danışmanları gibilerden değil. Daha üstekiler... Emin olun oturacak yerleri yoktu... Oran civarındaki  dairelerimden  bir kısmını onlara. sırf yardım olsun diye  bedava tahsis ettim.... Ama gel gör ki; ilk zamanlar, üçü beşi aynı yerde kalmalarına rağmen dairelerin   elektrik,  su , apartman aidatını karşılayamayan bu adamlar, bir süre sonra  yüz milyarlarca değeri olan daireler alarak taşındılar. Bu değirmenin suyu nerden geldi?... Nasıl bu noktaya geldiler?..  Bilemiyorum.. Hemen  kendilerine yeni yeni  dostlar edindiler.Ankara'yı bilmezler, imkanları yok, o nedenle kendilerine yardım olsun  diye  ev açtığımız insanlara bizlerin ulaşması bile mümkün değil." diyordu."

Ve  eklemişiz:"Bunları söylerken yanınızda başka şahitler, hatta Başbakan'ın yakınlarındaki insanlardan kişiler vardı. Bu tür  ileri geri konuşmalar artık  Ankara sokaklarında konuşuluyor..İş işten geçmeden  eski halinize dönünüz. Zira millet, sizi öyle bildi, öyle gördü ve o şekilde olurlar diye gönderdi.Esas işinize; işsiz, emekli, asgari ücretli ve çiftçinin yani milletin gündemine, millete  dönün.Huzuru bulun..Aksi halde huzurda bulamazsınız. Kendinizi bir daha Ankara'da da görmezsiniz..İsterseniz şöyle geriye, 2 Kasım 2002'ye dönüp bakınız."

Evet yeni İSKİ'ler ortaya çıkmadan birileri tez elden  kimilerinin cemazüyyelevellerine baksa iyi olur.

Değirmenin suyu nerden geliyor?

.....................00000000000000000..........................

 

 

 

"İŞ " ADAMI!..

 

Bu ülke  ne Osmanlı ne de İslam ahlakı ile ahlaklaşmıştır.

Tüm siyasal , sosyal ve ahlaki  yapılanmasını Bizans usulü  şekillendirmiştir.

En büyük  patron!..

 Hazineye eli uzanandır.

 En büyük adalet sağlayıcı!..

  Resmi adalet mekanizması değil, çetelerdir.

En büyük siyasetçi!..  Her dönem yağ külahının başındaki ...

 Sabah biri gelirde iktidarı devralırsa , hep devralanın yayında olandır.

İşadamı-mafya-siyasetçi üçgeni sürer gider. Birisi değilse diğeri..

 Eğitim, beceri, hatta  asalet hak getire..

1986l'ardan sonra  bir "İbo"  tanırdık..

Galiba  Çankaya Birlik mahallesi  ANAP delegesi idi.Ve beş parasız. Doğrusu pek öyle okuma yazma gibi işlerle işinin olduğunu da  zannetmiyorum. "İş yok, eş yok, çoluk çocuk hak getire" derlerdi. Nerede bir  kongre olsa,  kongrede aday olanın yayında biter, ona korumalık filan yapardı.Gözünü budaktan da esirgemezdi. Zira kaybedeceği bir şey yoktu. Yapısı tipi hep öyle idi, rajon keserek " milliyetçi! " takılan   yağız dekanlının.

"Mutlaka birileri cebine  para kor, o da onu savunur onun adına delege toplar,hep arkasında birileri olur,hep birileri için  çalışır" derlerdi.

En iyi bildiğim  ise Girgin'li günlerde kahve içtiğimiz  mekanı ziyaret ettiğinde Kadir  Tetik beye " dayı " diye hitap etmesi, onun da "yeğinim" demesi idi.Doğrusu bizim bildiğimiz "ibo" ,  Erzurum Horasan'dandı..Kadir Tetik,  her ne kadar Haymanalı ise de Urfa kökenli olduğu bilinirdi.

Sonra   ANAP Çankaya'nın başına  " aşkun" bir genç gelince talihi değişti.  Kendisine  yakın olanları ihya ettiği söylenen "demir" bir "el"e  yapıştığı söylendi.Zira sanki ANAP Çankaya ilçe ve Ankara il teşkilatlarının  gönüllü koruması gibi bir şeydi. Oradan çıkmazdı..Hoş "gideceği yerde, pek yok" derlerdi.

Kendisine  küçük bir "iş "  temin edildi de birilerinden  "para alır" durumdan kurtuldu denmişti..

Sonraları   partinin il ve ilçe yönetimlerinde duyup,"şu buzum İbo mu!" demekten kendimizi almamıştık. Hatta    27 Mart 1994 yerel seçimlerinde  Ankara'nın Altındağ İlçesi Belediye Başkanlığı'na ANAP'tan aday adayı olduğu söyleniyordu.Doğrusu  "atılgan" çocuktu..

Ama o dönemde henüz daha  "işçi", ibo'luktan "iş " adamı "İbrahim bey" imajına terfi etmemişti. 1991'dan sonrasını özelliklede  "kirliliğe" karşı "çamura oturmam" diye diye " Yüce Divan'a  yol  alan adamın döneminde biz unuttuk.. Zaten kendiside  simsiyah bıyıklarını kesip, kulvar değiştirmiş.

Eğer bizim bildiğimiz "ibo" aynısı ise;

Meğer ne meziyet ve meslekleri varmış!

Ne iş bilirmiş!

Zira gazeteler:

"Bir zamanlar Botaş'ta güvenlik görevlisi olarak çalıştığı, daha sonra Botaş'tan ayrılarak ihale takip bürosu kurduğu öne sürülen İbrahim Selçuk'un, hangi enerji ihalelerinin hangi firmalara verileceğini organize ettiğini,

60 milyar alarak devletin hastanesine  tuvalet yapmış gider borusu koymayarak büyük başarıya  imza attığını,

Ultra-lüks ofisinde bazı bakan, milletvekilleri ve bürokratlarına 'çiğ köfte' partileri düzenlediği"Bakanlık yüksek bürokratlarının   İstanbul'daki 5 yıldızlı otellerde ağırlandığının tespit edildiğini.. Kimi bürokratlara 'kapalı zarfların' gönderdiğini,

Bir bürokratı "Ulan sen beni nasıl unutursun? Senin de bakanının da.." diyerek tehdit ettiğini,

Bazı bürokratlara değerli hediyeler ve rüşvet verdiği, lüks otellerde ağırladığı, geçen ramazanda aralarında bakan ve milletvekillerinin de bulunduğu AKP'lilere iftar verdiğini,

İbo'nun 'Dengir ağabey' diye bahsettiği, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat'ın  "bürosuna ortak olduğunuz söyleniyor" sorusuna "Hayır ortak değilim. Bir iş ortaklığım da yok. Ramazanda iftar yemeğine çağırdılar, gittim. ...ANAP döneminden tanırım. Yemekte, çok sayıda bakan ve en az 15 milletvekili vardı. O büroya belki 2-3 kez daha gitmişimdir." G. Osmanpaşa'daki saunalı lüks ofisinde verdiği  iftara katılan AKP Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler'in ise " umre arkadaşıyız. Bir ortaklığım iş yapmışlığım yok. İbrahim'in bürosuna iki üç kez gitmişimdir"  dediğini, Köroğlu'ndaki bürosuna gelenler arasında, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun da olduğu, Selçuk'la, ANAP'ta siyaset yaptığı dönemde tanıştığının anlaşıldığını,

İbo'nun  MİT  mensupları ile bile düşüp kalkabildiğini " yazıyor.

Sen neymişsin be ağbi?

Biz " rüşvetlerden, haramlardan kaçıp" işimizi, gücümüzü yitirdiğimiz dönemde meğer aynı adamsa  işsiz güçsüz İbo, tam tersi büyümüşte büyümüş. Bakanlara emir verecek kadar...

Benim bildiğim İbo'nun çapı ortada, ama arkasındaki kim?.

Ne dersin, "Bana  siyaset yapmam için  Çavdar gibi devletle işi olmayan  beş kişi olsa yeter" diyerek "her önüne gelenin hazineyi soymak gibi bir  fikri olduğunu" söyleyen Orhan Sakarya ağbey, yalan mıyım?

"Bırakın şu  iti" diye kime diyordun ki?

İt yalaya yalaya "adam" olur mu?

Demek ki "iş'e yarayacaksa, "iş'e "adam" eki, isme de "bey "  etiketi bile takarlar..

 

....................00000000000000000000.............................


NECATİ  ÇAVDAR
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.