İslâm’ı Tahrif Çabaları


ALLAH’ın, Peygamber vasıtasıyla insanlığa gönderdiği İslâm tektir. İnsanların İslâm’ı anlamalarında, yorumlamalarında çeşitlilik vardır. Allah’ın ve Peygamberin razı olduğu dinî anlayış Kur’ân’a ve Sünnete uygun olanıdır.

Son yıllarda ortaya atılan light İslâm, Müslümanları kandırmak için çıkartılmıştır, bir tuzaktır.

Ilımlı İslâm da böyledir.

İslâm’ın ilerlemesinden, Müslümanların çoğalıp güçlenmesinden çok korkan kâfirler ve münâfıklar işlerine gelen, kendilerine zarar vermeyecek olan ehlî/evcil bir İslâm türetmek istiyorlar.

Ilımlı, light, evcil İslâm türetme hareketi ilâhî ve münzel gerçek İslâm’ı bozma, değiştirme, tahrif etme maksadına yöneliktir.

İslâm bize nasıl ulaşmıştır?

1. Kur’ân’la.

2. Sünnetle.

3. Peygambere nurânî bir silsile ile bağlı icazetli ulemâ ile.

4. Yine Peygamber’e kopuksuz bir silsile ile bağlı olan icazetli meşayih ve mürşidler ile.

5. İcazetli ulemânın ve meşayihin yazdıkları muteber kitaplar ile.

Dall ve mudil olan reformcular, fıkhı inkâr ediyor ve hükümlerini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bu bir tahrip ve yıkım hareketidir. Buna muhalefet edilmelidir.

Dinlerarası Diyalog taraftarları “Zamanımızda üç ibrahimî din vardır, üçünün de mensupları ehl-i necat ve ehl-i Cennettir” derken Kur’ân’a, Sünnet’e, gerçek İslâm’a aykırı bir iddiada ve beyanda bulunmaktadır. Bu inanç kendilerini küfre kadar götürebilir.

Dinde reform yapmak isteyenlerin, yenilik ve değişim taraftarlarının, tarihselcilerin, Diyalogçuların, light ve evcil İslâm türetmek isteyenlerin ana sloganı şudur: “İşte Allah’ın kitabı Kur’ân, işte Peygamberin sahih hadîsleri....Her Müslüman bunlardan bizzat kendi kafasına göre hüküm çıkartsın, dinini bu ana kaynaklardan öğrensin...” Böylece icazetli ulemâyı devre dışı bırakmak İslâmî hiyerarşiyi yıkmak, dinin anlaşılmasında, öğretilmesinde kaos ve anarşi çıkartmak istiyorlar.

Reformcuların, Diyalogçuların, ılımlı İslâm taraftarlarının, Tarihselcilerin fikir, görüş, iddia, beyan ve açıklamalarında Kur’ân’a, Sünnete, gerçek İslâm’a uymayan binlerce bozuk anlayış ve yorum vardır. Bunların bazısının kişiyi küfre götürmesinden korkulur.

Yüce dinimizi, yukarıda birkaçını saydığım sapıklıklardan korumamız biz Müslümanlar için çok temel bir vazifedir.

Kur’ân’a ve Sünnete aykırı reformculuklardan, bid’atlardan, yanlış yorumlardan, yanlış metodlardan, light ve evcil din türetme çabalarından, diyalog tuzağından kendimizi korumalıyız.

Dinimizde kopukluk olmamalıdır.

Bizi Peygambere (salat ve selam olsun O’na) bağlayan nuranî silsilede kopukluk olması bizim için büyük bir felâket olur.

İslâm’da, Katolik dininde olduğu gibi bir papazlar/ruhanîler sınıfı yoktur ama icazetli âlimler vardır. Kur’ân “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” buyurmaktadır.

İcazetli gerçek âlimler Peygamberimizin vârisleri, vekilleri ve halifeleridir.

Allah Kur’ân’da biz mü’min kullarına “Allah’a, Resulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat ediniz” buyurmuştur. Bizden olan emir sahipleri icazetli, ‘âmil alimlerdir.

Ecdadımız Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslâmlığına bağlı olarak üç kıt’ada büyük fütuhat yapmışlar ve devlet-i Osmaniye’nin yükseliş devrinde harika bir dünya barışı kurmuşlardır.

Fıkıh düşmanlığı, dinde reformculuk, kaos ve anarşi ortamı olsaydı bu fütuhatı yapamazlar, bu barışı (pax) kuramazlardı.

Ümmet-i Muhammed için en büyük felâket, dinî konuların ayağa düşmesi, önüne gelenin kendi re’y, heva ve görüşü ile din hakkında uluorta kasıtlı ve cahilane konuşmasıdır.

Sevgili Müslümanlar!.. Yukarıda anlattığım tuzaklara düşmeyiniz. Geleneksel, kopuksuz, Kitaba ve Sünnete bağlı klasik din anlayışından sakın ayrılmayınız. Doğru ve orta yol budur. Bu yol Mevlâ’ya götürür.

Tevhid ve Teslis Asla Uyuşmaz

DİNLERARASI Diyalog taraftarları kendilerini yakacak sözler ve iddialar ile karşımıza çıkıyor. Bu yakıcı beyanların en vahimi “Biz Müslümanlar Âmentü konusunda Ehl-i Kitab ile ittifak halindeyiz” mealindeki sözdür.

Bu sözün gerçekleri aksettirmediğini bilmek ve anlamak için din âlimi olmak gerekmez.

İslâm dini Tevhid (Allah’ı bir ve tek bilme, O’na ortak koşmama) inancı üzerine kuruludur. Hıristiyanlığın Teslis inancı ise Hz. İsa’yı “Tanrı’nın oğlu” olarak kabul eder. Ayrıca Ruhü’l-Kuds denilen üçüncü bir uknum vardır, böylece onlara göre Tanrı hem birdir, hem üçtür.

İslâm dini böyle bir inancı şirk olarak görür. Allah bütün günahları affeder fakat şirki, Kendisine ortak ve şerik koşulmasını affetmez.

Demek ki, İslâm dini ile Hıristiyanlık arasında Tevhid yâni temel inanç konusunda çok büyük bir ihtilâf, anlaşmazlık, uyumsuzluk vardır.

Gerçek ve doğru şudur:

Müslümanlar ile Hıristiyanlar arasında Yüce Rabbe ve Yaratan’a inanç konusunda ittifak yoktur, ittifaksızlık ve derin bir ihtilâf vardır.

İslâm ulemasının ve önderlerinin bu konuda 14 asırlık bir icmâları bulunmaktadır.

Diyalogçular böyle bir icmâya nasıl karşı geliyorlar?

Kendilerini savunmak için birtakım gerekçeleri varsa, bu konuda büyük bir din meclisinin toplanmasını istemeli ve orada (hiçbir inanç ve görüşlerini saklamadan yâni taqiyye yapmadan) kendilerini savunmalıdır.

Böyle bir Meclis’in üyeleri kimler olacaktır?

1. Kesinlikle gerçek ve icazetli Ulemâ olacaktır. Ulemâdan olmayanların böyle bir toplantıya katılmaları caiz olamaz.

2. Kendilerinde en az fetva verecek deredece ilmî ehliyet ve liyakat bulunacaktır.

İslâm ile Hıristiyanlığın Âmentü konusunda, Tevhid ve Teslis konusunda ittifak ve ittihad halinde olduğunu iddia etmenin birkaç vahim sonucu bulunmaktadır.

Birincisi: Böyle bir inanca sahip olan, İslâm dininden çıkmış olur.

İkincisi: Böyle bir inancı ortaya atan hem dâll ve hem de mudil olur yâni hem kendisi sapıtmış, hem de başkalarını sapıttıran olur.

Üçüncüsü: Böyle bir inancı ortaya çıkartanlar, 14 asırlık İslâm tarihinde görülmemiş yeni bir fırka tesis etmiş (kurmuş)olurlar. İlm-i Kelâm âlimleri elbette bu konuyu ileride derin şekilde inceleyecekler, kitaplar yazacaklardır.

Diyalogçuların bu gibi inançlarının Ehl-i Sünnet İslâmlığına, hattâ diğer fırkaların akaidlerine kesinlikle uymadığını ve ters düştüğünü söyleyebiliriz.

Bugünkü İslâm dünyasında düzinelerce büyük fetva merkezi bulunmaktadır. Bunlara müracaat edildiği takdirde hepsinden gelecek cevapların özetleri şöyle olacaktır:

İslâm ile Hıristiyanlık uluhiyet konusunda asla ittifak halinde değildir.... Tevhid ile Teslis asla bağdaşmaz ve uyuşmaz... Bu iki din arasında ittifak değil derin ihtilâf vardır.

Memleketimizde, yakın tarihteki büyük ârızalar, kopukluklar yüzünden din konusunda büyük bir cehalet ve kafa karışıklığı hüküm sürmektedir. Halkımızın ve gençliğimizin bir kısmı din kültüründen ve bilgisinden mahrum kalmıştır, bırakılmıştır.

Halkımızın, İslâm’ın esasları konusunda eğitilmesi, uyarılması zarurî bir vazifedir. Bu vazife öncelikle Diyanet İşleri Başkanlığı’na düşer... Başkanlık bundan birkaç yıl önce Mardin’de Kasimiye medresesinde yapılan bir Diyalog âyinine sarıklı bir müftüyü göndermiş; orada çan sesleri ve ezanlar arasında patrikler, çeşitli kiliselere mensup papazlar ve sarıklı müftü, havuzun üzerindeki temsilî Sırat köprüsünden geçerek akıllarınca hep birlikte Cennet’e girmişlerdi. Diyanet kesinlikle bu gibi Diyalog şovlarına katılmamalıdır.

Hazret-i İsa aleyhisselâm Efendimiz Tevhid inancına bağlı idi. Bu konuda ibrahimî bir yolda idi. O, Allah’ın kulu ve Resûlü idi. O büyük ve mübarek zatı tanrılık taslamaktan ve Teslis inancından tenzih ederiz.

Hz. isa aleyhisselâm âhir zamanda dünyaya nüzul ettiği zaman Müslümanların yanına gidecektir. Onun yeri İslâm’dır.

Teslis inancını Pavlos ortaya çıkartmıştır.

Bugün elimizde sahih ve doğru bir İncil nüshası bulunmamaktadır.

Derin tarihçiler, teoloji uzmanları, araştırıcılar, uzmanlar teslis inancı ile ilgili cümlelerin İncil metnine sonradan ilave edildiğini ilmen isbat etmişlerdir.

Teslis inancı insanlık tarihinin en büyük faciasıdır.

Müslümanların vazifesi Diyalog yapmak değil, Ümmet-i dâvete (Henüz Müslüman olmamış kimselere) dâvet ve tebliğ yapmak, onları hak din ve inanç olan İslâm’a ve Tevhid’e çağırmaktır.

İslâm ve Tevhid Hz. İbrahim’in, Hz.Musa’nın, Hz. İsa’nın bütün hak Peygamberlerin (aleyhimüsselam) dinidir.

Hakaretleri ve düşmanlıkları göze alarak Diyalogçuları uyarıyorum: Geliniz bu büyük yanlıştan dönünüz, kendinizi ateşe atmayınız.

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.