Lafı bol, karnı geniş soyları taklit etme;
Sözü sağlam, özü sağlam, adam ol, ırkına çek.” *
Birçok sahada iş yerine bol laf ürettiğimiz; özü farklı sözü farklı, ağzından konuşmak şöyle dursun, karnından konuşan adamcıklar haline geldiğimiz için;
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için, geçmişe kalkıp sövemem!” *
‘Haklı’ olanın ‘güçlü’ olması gerekirken, ‘güçlü’ olanın ‘haklı’ olduğu bir dünyada; zalim ile mazlumu birbirine karıştırıp, gelenin ağam, gidenin paşam olduğu ‘oportünist’ şahsiyetler olduğumuz için;
“Değil mi cephemizin sinesinde iman bir
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir
Değil mi sinede birdir vuran yürek… Yılmaz!
Cihan yıkılsa, emin ol bu cephe sarsılmaz!..” *
Dünyanın süper(!) güçlerinden korktuğumuz ve çekindiğimiz kadar, Yüce Allah’tan korkmayıp, iman ve itikad kalelerimizi muhafaza edemediğimiz için;
“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.” *
Çanakkale’de omuz omuza savaşan, Süleymaniye’de aynı safta namaz kılan Anadolu insanını, birbirine bağlayan ve tek vücut haline getiren kardeşlik çimentosunu kazıyıp, tarumar ettikten sonra, yan komşumuzla olan hısımlığımızı bile hasımlığa çevirdiğimiz için;
“Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı!
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı;
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.” **
Çanakkale’nin, Sarıkamış’ın, Sakarya’nın ruhunu anlamadan, kalbimizi Paris’e, New York’a, Londra’ya satarak; kefensiz yatan aslanların toprağında, çakalların ayak izleri oluştuğu için;
“Edepsizliğin başladığı yerde, edebiyat biter.” *
‘Edeb’in eline, beline, diline hâkim olmak olduğunu unutup, yatak odası sırlarını ifşa edenlerin çok okunan yazarlar arasında yer aldığı; Akşemseddinlerin, Yunusların, Mevlanaların, Hacı Bektaşların bulunduğu tarihimizi, övenin değil de sövenin ödüle layık olduğu günümüzde, edebiyatımızı ‘edeb’den, şahsiyetimizi hakikatten kopardığımız için;
“Ne irfandır ahlaka yükseklik veren, ne vicdandır;
Fazilet hissi insanda, Allah korkusundandır.” *
Bizi ötekinden ayıran, bizi biz yapan; “irfan, ahlak, vicdan, fazilet” gibi kavramların içlerini boşaltarak, kişisel sözlüklerimizden sildiğimiz için;
Asım’ın nesli olma şuurunun tadına varamayıp, hayatın tadını Coca Cola kültürüyle çıkarttığımız için;
Bütün ömrü boyunca maddi ve manevi sıkıntı çekmiş, memleket sevdasını kendi öz nefsinin her daim üzerinde tutmuş, İstiklâl Marşı’nın parasını dahi almamış, ısrarlar üzerine sonradan aldığı parayı da hayır kurumlarına bağışlamış, Ankara’nın soğuğunda sırtında paltosu bile olmadan dolaşmış, İstiklâl Marşı’na “Benim değil, milletimin marşı.” diyerek ‘Safahat’ında yer vermemiş, Burdur, Kastamonu, Konya, Afyon ve Eskişehir’e gidip, halkı milli mücadeleye çağırmış; hayatı şiir, şiiri saf aksiyon olan gerçek münevver, hakiki vatansever, İstiklâl Harbi’nin manevi kumandanı Üstad Mehmed Âkif;
Vefatınızın 72. yılı sebebiyle, Anadolu insanının bütün oluşları ve olamayışları adına, hakkınızı helal etmenizi dileyerek, “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırtmasın!” duanıza iştirak ediyoruz.
“Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
‘Gömelim gel seni tarihe!’ desem, sığmazsın.” *
Nur içinde yat büyük şair!..
(**) İstiklâl Marşı – Mehmed Âkif
Gerçekten çok güzel bir yazı. Allah razı olsun. Allah istiklal şairimiz Mehmet Akif'e rahmet eylesin.
YanıtlaSilHangi Çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım!
YanıtlaSilYırtarım dağları enginlere sığmaz taşarım..........
H*ELALLİK DİLEYELİM DE Helal edermi orası mechul...!
zincirde vurdular bize bugün enginlere değil bop haritalarına mahkum ettiler cetvelle çizilmiş haritaların içine sığdırıldık .....