20. yüzyılda dünya üç korkunç rejime tanık oldu: İtalya ve Almanya'da faşizm/nazizim; Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa, Çin ve bazı Asya ükelerinde komünizm; Güney Afrika'da da apathaid. Türkçesi ırkçı rejim. Bu rejimde beyazlar siyahlar üzerinde korkunç baskılar kurmuşlardı, uygulamaları utanç vericiydi. Bu rejim 1950'lerden başlayıp 1990'lara kadar katı bir biçimde sürdü, başlangıç tarihi ise beyazların Güney Afrika'ya gidip sömürgeci yönetimler kurmasına kadar uzanır. Her açıdan insane onuruna ve haysiyetine aykırıydı, çünkü bu rejimin patronları, hakikatte Allah katında ontolojik cevherleri dolayısıyla eşit olan insanları renklerine ve ırklarına göre ayırıma tabu tutuyorlardı.
Söz konusu ayrımcılıklar hala varlığını devam ettiriyor. Hem de belli bir bölgede değil, küresel düzeyde. Bölgeler, sınıflar ve ülkeler arasındaki eşitsizlik derinleştikçe, bu eşitsizliğe sebebiyet verenler, dünya üzerinde kurdukları sistemin meşruiyet çerçevesini üstü örtülü bir biçimde ve adı konulmamış olarak ırkçılığa dayandırmaktadırlar.
Mahiyeti itibariyle Batılı Beyaz Adam'ın bilinç altında köklü bir ırk ayrımcılığı yatar. Politik haklar alanında sağlanan bunca 'iyileşmeler'e rağmen, modern politik kültür özünde ayrımcılıklara dayanır; humanist arka plana rağmen Batı hala 'kültürel ırkçı'dır, bilinç altından hiçbir zaman kendini Batı-dışı dünya ile eşit görmez. Batı hiçbir zaman emansipasyona inanmaz, onun için asimilasyon önemlidir. Modernizasyon politikalarını dikkatli bir analize tabi tutun, dibinde asimilasyonun küreselleşmiş formunu bulursunuz.
Yunan felsefesinin hangi ölçülerde Yahudilikten etkilendiği hala bir muamma. Aynı şekilde Batı'da teşekkül eden ırkçlığın da hangi ölçülerde Yahudilerin teolojik kaynaklarından etkilendiği merak konusu. Şu veya bu, ortada bir gerçek var, Batı'nın ırkçılığı ile İsrail'in geriden yücelttiği inançlar arasında belli belirsiz örtüşme noktaları var. Belki de bu yüzden İsrail'in Filistinlilere uyguladığı ayrımcılıklar Batının bilinç dünyasına çok aykırı görünmüyor. Hergün bu konuda yeni bilgiler, raporlar yayınlanıyor. Ama Batı, İsrail'e dişe dokunur herhangi bir müeyyide uygulaması söz konusu değil.
Bir "şabat günü" (Cumartesi, 27 Aralık 2008), İsrail bir temerküz kampına çevirdiği Gazze'ye son yirmi yılın en ağır saldırısını düzenledi. 300'e yakın ölü –Arap medyası rakamı 1.000'e çıkartıyor-, yüzlerce yaralı. Avrupa ülkeleri standart tepkiler verdiler; ABD masum halkın hayatını kaybettiği saldırıdan Hamas'ı sorumlu tutu. ABD'ye göre İsrail "savunma hakkı"nı kullanmış. Değil mi ki, 6 aydır ateşkese bağlı kalan Hamas, bir füze ile iki İsrailli'nin yaralanmasına sebebişet vermiş, yüzlerce masumun öldürülmesine bu yeter de artar bile.
Gazze, Hamas'ın denetiminde. Ve niçin İsrail'in hedefinde olduğu anlaşılabilir. Pekiyi, ya El Fetih, yani Hamas'ı sertlikle ve törerle suçlayan El Fetih'in hakim olduğu Batı Şeria?!. İsrail'in önde gelen sivil toplum örgütlerinden Medeni Haklar Derneğinin hazırladığı raporda, İsrail'in Batı Şeria'da Filistinliler ve Yahudi göçmenlere reva gördüğü farklı muameleler konusunda ilginç bilgiler veriyor.
Filistinlilere yapılan ayrımcılığın kurumsallaştırıldığına işaret edilen raporda, "hizmet, bütçe ve doğal kaynaklardan yararlanma konusundaki açık ayrımcılığın, eşitlik ilkesine ters düştüğü, bunun da bazı bakımlardan bir vakitler Güney Afrika'da uygulanan ırkçı rejime benzediği" vurgulanıyor. Raporda, "Güney Afrika'da ayrımcılık ırk esasına dayalıydı, burada da millet kriteri esas alınıyor..." deniliyor. Filistinlilere askeri, Yahudilere sivil yasalar işliyor Evrensel insan hakları beyannamesinin 60. yıl dönümü münasebetiyle yayımlanan raporda, Batı Şeria'da yaşayan yaklaşık 2,5 milyon Filistinliye askeri kuralların, 250 bin Yahudi göçmenine ise sivil yasaların uygulandığına işaret edildi.
Bu raporun bize gösterdiği tek bir gerçek var, İsrail açısından El Fetih ve Hamas arasında hiç fark yok. O, İsrail'dir, Tanrı ile beraber yürüdüğünü ve Tanrı'nın arzusu doğrultusunda tanrısal bir planı gerçekleştirdiğini düşünüyor.
İsrail vuruyor, öldürüyor, yakıyor, yıkıyor. Biz 1,5 milyar Müslüman kimimiz kadınlar gibi ağlıyor, kimimiz hissizleşmiş olarak seyrediyoruz. Arun aleyna!.
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.