T a r a f s ı z D e ğ i l i z

(anadoluhaber) Halk Düşmanı CHP

...
Cumhuriyetçilik, siyasi sahanın 'insanlara ait' olması düşüncesinden yola çıkan, hürriyetin temin edilebilmesi için siyasi hayata keyfi müdahalelerin ortadan kaldırılmasını gerekli gören ve bu nedenle de 'hukukun üstünlüğü' ilkesini esas alan bir siyasi idare şekli.

 

Cumhuriyetçilik, insan merkezli bu sivil yapısı nedeniyle monarşi karşıtlığını da doğal olarak içinde barındırıyor. Kendisini saltanat karşıtlığıyla çok güçlü bir şekilde ilişkilendiren Kemalizm, Altı Ok konseptindeki cumhuriyetçilik ilkesini 'monarşi karşıtlığı' şeklinde, dar anlamlı olarak tanımladı.

 

Bir başka deyişle, Osmanlı padişahının sürgüne gönderilerek cumhuriyetin ilan edilmesi ile birlikte halk egemenliğinin de tesis edildiği iddia ediliyordu. 1935 yılı CHP programında ulusal egemenlik ile cumhuriyet arasındaki ilişki şu şekilde ele alınıyor:

 

'Parti, ulus egemenliği ülküsünü en iyi ve en sağlam surette imsiliyen [temsil eden] ve taplayan [tatbik eden] devlet şeklinin Cumhuriyet olduğuna kanığdır[ikna olmuştur]. Parti bu sarsılmaz kanağatla, Cumhuriyeti her tehlükeye karşı, bütün araçlarla korur.'

 

Kemalizmin temel kaynaklarının cumhuriyetçilik kavramı hakkında bundan daha derin manada herhangi bir şey söylemekte olduğunu iddia etmek epey zor. Cumhuriyet algısının, ders kitaplarında da sıklıkla rastlanan, 'padişah tarafından ezilen halk' ve 'ezilen halkı egemen kılan cumhuriyet' şeklinde karşılaştırmalı olarak sunulan iki konseptin vurgulanmasıyla sınırlı olduğu rahatlıkla söylenebilir.

 

Resmi söylemin dayattığı bu gerçek dışı yaklaşım, fazlasıyla sorunlu iki sonuç veriyor.

 

Cumhuriyetçilik konusunda ortaya çıkan ilk sorun, 1923 yılının Osmanlı Devleti ile Türkiye arasında kalın bir çizgi olarak tanımlaması. Zira bu yaklaşım, padişahın otoritesinin ciddi ölçüde sınırlandırılarak (Britanya'dakine benzer bir şekilde) sembolikleştirildiği, Osmanlı Devleti'nin çok partili ve anayasal bir siyasi sisteme geçtiği II. Meşrutiyet (1908-1918) dönemini tamamen göz ardı ediyor. Gerek Osmanlı Devleti'nin, gerekse Türkiye Cumhuriyeti'nin belli kalıplara sokularak kitlelere sunulması bu iki dönem hakkında sağlıklı değerlendirmelerin yapılmasını engellediğinden, toplumun düşünce dünyasında durağanlığa da neden oluyor.

 

Ne Osmanlı Devleti'nde 18. yüzyıldan itibaren yaşanan Batılılaşma sürecini, ne de Türkiye Cumhuriyeti'nin kısa tarihinde yaşanan korkunç ayrımcılık ve insan hakları ihlallerini doğru bir şekilde öğrenmesine izin verilmeyen kitleler, her iki dönemi de, ezberlenmiş, kıymeti kendinden menkul önermelerle tartışıyorlar. Bu durum, cumhuriyetçilik ilkesi söz konusu olduğunda da kendini gösteriyor ve (yukarıda CHP programından yapılan alıntıda olduğu gibi) herşey 'Padişah kovuldu, cumhuriyet geldi, ulus egemen oldu' basitliğine sığdırılmaya çalışılıyor – ki nedensellikten nasibini alamamış bu tür yaklaşımlar dahi, bilgi kavramına olan yabancılığın ifadesi. Zira padişah kovmakla cumhuriyetçi olunamayacağı gibi, bir devletin adına 'cumhuriyet' kelimesini eklemekle de rejim 'insanlara ait' olmaz.

 

Resmi söylemin neden olduğu ikinci büyük sorun ise, mümkün olan en dar şekilde tanımlanarak bir dezenformasyon paketi içerisinde sunulan cumhuriyetçilik konusunda bireysel haklar merkezli herhangi bir düşünce geleneğinin oluşmasına imkan verilmemiş olması. Halkın siyasi alana müdahil olabilmesi bir yana, merkezi iktidar tarafından 'adam edilmesi gerekli olan bir yığın' olarak görülmüş olması, tanımı gereği 'insanlara ait' olması beklenen cumhuriyet rejiminin, 'Türk cumhuriyetçiliği' söz konusu olduğunda bir oksimorona dönüşmüş olduğu gerçeğini ortaya çıkarıyor. CHP programında cumhuriyetçilik açıklanırken, 'Parti, ulus egemenliği ülküsünü en iyi ve en sağlam surette imsiliyen [temsil eden] ve taplayan [tatbik eden] devlet şeklinin Cumhuriyet olduğuna kanığdır [ikna olmuştur].' dendikten hemen sonra, 'Parti bu sarsılmaz kanağatla, Cumhuriyeti her tehlükeye karşı, bütün araçlarla korur.' ifadesinin kullanılmış olması da zaten bu zihniyetin bir sonucu. Zira Türk cumhuriyetçiliği, rejimin halka ait olduğu değil, halkın rejime karşı bir 'tehlüke' olarak görüldüğü bir idarenin adıdır. Parti, (kendi anladığı manada) cumhuriyetçiliğe kanığdır [ikna olmuştur], şimdi ise sıra cahil halkı bu işe ikna etmeye gelmiştir.

 

Blog Adresim
http://sivilinisiyatif.blogspot.com
(www.vtunnel.com adresinden girebilirsiniz. Yasak yok.)
Bu Sitede Yer Almayan İletiler Bana Ait Değildir.
-------------------------------------------------------------------------
Şimşekleri üstüne en çok "oyunları bozanlar" çeker!
Zulüm, kısmak istediği sesi nârâ yapar!
Ve bazı ölüler, yaşayanlardan çok daha yüksek sesle konuşur...
Malcolm X onlardandı.


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır...
        Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."

            *Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
-----------------------------------------------------------------....
"ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ" Haber Bilgi Paylaşım  grubu.
 Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
 Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
 Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.