AKIL SAĞLIĞIMIZ DA TEHLİKEDE!...
Av. Cemil CAN
Geçen hafta Davos'ta Başbakana hakaret edildiği ileri sürülerek ülke ayağa kaldırıldı… Bu ayağa kalkışa katılmayanlar neredeyse vatan haini ilan edildi… Kampanya devam ediyor hala… Estirilen bu rüzgar muhalefet partilerini de etkiledi… Öyle ki, Salı günü meclis grubunda yapılan açıklamalarda söze; "Başbakana Davos'ta haksızlık yapıldığını" kabul ettiklerini söyleyerek başlamak zorunda kaldılar… Bu psikolojik durumdan halkın isteğinin, onurlu bir iç ve dış politika yürütülmesi olduğu da ortaya çıktı… 72 milyon insanın Erdoğan'a destek vermesi de bundan. Olup bitenler gösteriyor ki, halkın bu talebini Erdoğan karşılayabilecek durumda değil… Çünkü onurlu bir iç politika yürütebilmenin baş koşulu, dışa karşı bağımsız olabilmektir… Dış politikada bağımsızlığı kendi iradesiyle terk eden bu iktidarın, her konuda eli kolu bağlı, bu belli… Çoğu konuda, ne yapılması gerektiğine 'başkalar' karar veriyor…
Bu pencereden bakarsak, Davos'ta yaşanan krizin, bir senaryodan ibaret olduğunu söyleyenler büyük oranda haklı… Olayın sıcaklığı geçtikçe, krize asıl sebebiyet verenin Erdoğan olduğu da anlaşılmaya başlanıyor… Kriz sonrasında, "Kabile Reisi" olmadığını özellikle vurgulayan Erdoğan, bu söyleminde ne ölçüde samimi ? Yoksa, sadece günü kurtarmanın mı peşinde?… Başarısızlıklarını başarı gibi anlattırma hesabı içinde mi? Yandaş medya zaten kendiliğinden talip bu işe… Şu son iki örneğe bakın: Birincisi, geçen haftalarda, Allah'a ve Peygamber'e küfrettiği için, Şeriat Mahkemesince başı kesilerek idam cezasına mahkum edilen Hataylı Berber olayı… Adamı kurtarıp Arap Kralının elinden, çok önemli kişiler için kullandırılan VIP salonundan geçirterek, Başbakanlıkta kabul ediyor. İkincisi, "Cesaret Madalyalarını" almakla övündüğü, stratejik ortağı İsrail'in Cumhurbaşkanına uluslar arası bir platformda demediğini bırakmıyor… Üstelik yüz yılların deneyimi ile geliştirilmiş diplomatik dil ve kuralları bir tarafa bırakarak… Diplomatlara 'monşer' deyip onları aşağılayarak… Her iki olay da eksi hanesine yazılacak, ülkenin yüzünü 'pembeleştirecek' cinsten… Nasıl 'beceriliyorsa' beceriliyor, bir anda oya dönüştürülüyor milli duygular… Her iki olaydan da artı alarak çıkıyor "Kasımpaşalı" Erdoğan…
Bize, geriye dönüp nasıl bir rol yüklendiğimizi anlayacak zaman bile kalmıyor bu oyunda… Gidişata bakılırsa, büyük olasılıkla 29 Mart'tan sonra da "Biz ne yaptık Allah aşkına!" diyerek dövünemeyeceğiz… Toplum olarak çıldırıyoruz galiba… İnanmıyorsanız bir de söylediği şu sözlere bakın: "Tevrat'ın 'altıncı maddesi' öldürmeyeceksin" diyor başbakan… Musevileri temsil ettiğine yüzde yüz inandığı Peres'in yüzüne bütün ciddiyeti ile bakarak… Bir ülkenin icraatını, o ülkede yaşayan insanların dini ile yargılıyor Türkiye Cumhuriyeti adına… Tam da burada; üstelik uluslar arası bir platformda, durup dururken, bütün ülkelerin elini kuvvetlendiriyor bir çırpıda… Tükenmek bilmez bir olanak sunuyor onlara… Gelin diyor Başbakan, bundan böyle bizim icraatlarımızı da siz Kuran'a göre yargılayın!… Yine diplomatik dil kullanmıyor burada… Öylesine, irticalen konuşuyor bizim Başbakan… Nasıl ama?!... Başbakan, kendi yarattığı bu krizden sonra; "Ne İsrail halkını, ne Cumhurbaşkanı Peres'i ne de Musevi halkını hedef aldım" diyerek (31.01.09 tarihli Cumhuriyet) özür diliyor aslında… Ama, bize dönük olarak yapılan propagandada; Peres'in böyle bir olayı yaşanmasından dolayı duyduğu üzüntü, Erdoğan'dan özür dilendiği şeklinde veriliyor kalın puntolarla… Bir eksi puanı daha Erdoğan'ın hanesine artı olarak yazıyor yandaş medya…
Gündem öylesine dolduruluyor ki, Başbakanın savunmak uğruna dünyayı ayağa kaldırdığı Hamas'ı(1) kimse yeterince anlatamıyor 'seçmen vatandaşa'... FKÖ diye bir örgüt vardı vaktiyle(2) … Ondan hiç söz edilmiyor nedense… Oysa, içine girebilmek için üstlerini başlarını yırtıkları Avrupa Birliği, 29 Kasım 2005'te kabul ettiği 'Ortak Tutum Belgesinde' yer alan listenin 17'nci sırasında HAMAS'ı 20'nci sırasında da PKK'yı terör örgütü olarak gösteriyor... 6 Şubat'ta bir açıklama yapan AB Dönem Başkanı Avusturya ise, Türkiye'nin Ortak Tutum Belgesini aynen kabul ettiğini ve mevzuatını buna uydurmak için taahhütte bulunduğunu duyuruyordu bütün dünyaya(3) … Hal böyle olmasına rağmen, yine de kopartılıyordu kızılca kıyamet İsviçre dağlarında… Artık bu aşamadan sonra bilmem kim ciddiye alır resmi söylemimizi? Ciddiye alınmamış olmadığımızdan ötürü, bağırıp çağırmakla yeniden ciddiye alınmak olanaklı mı onu da göreceğiz yakında… Sözü uzatmadan söyleyelim kısaca; biz doğurduk bu krizi aslında… Ve "nur topu gibi" deyip koyduk 72 milyon "sade vatandaşın" kucağına…
Dilerseniz en taze gündem maddesi olan 'Beyaz Eşya Kampanyası"nı şu ana kadar dile getirilmiş olanlardan biraz da farklı, bir başka bakış açısı ile değerlendirmeye geçelim… Bu da benim katkım olsun önümüzdeki hafta başlatılacak tartışmaya… Hatırladığınız gibi, Bush gitmeden 'Küresel Kriz'in etkilerini en aza indirmek amacıyla; hatırı sayılır bir para istemişti ABD Kongresinden(4) … Üretimin durmaması, insanların işsiz kalıp, sosyal sorunlar çıkarmaması için, yerine gelen Obama da; yine Kongreden para isteyerek koyuldu işe(5) … Eşitlik ilkesini ihlal etmedikçe, devletin alması gereken sıradan önlemler bunlar... Bizde de aşağı yukarı aynı nedenle, 'desteklenmesi zorunlu' görülen iş adamı ve sanayicilerin ürünleri bedava dağıtılıyor halka… Böylece, hem üretim durmuyor, hem istihdam sorununa katkı sunuluyor… Kaynak, özelleştirmelerden kalan eldeki mevcut varlıklar… Buraya kadarına kimsenin bir şey demeye hakkı yok zaten… Ne var ki, Yüksek Seçim Kurulu'nun farklı bir gerekçeyle(6) durdurulmasını istediği bu yardımlar, başka bir sınıf doğurmaya da gebe… Bu olayı, 'makarna ve kömür' gibi oy avcılığı kapsamında düşünmek hatalı bence… Zira, bu fırsattan yararlanarak desteklenip kurtarılan sermaye, yandaş kalmak zorunda… Bu 'yandaş sermaye' krizi bu şekilde atlatan işyerlerinde, "yandaş işçi sınıfını" da doğuracak mecburiyetten… Sonunda, 'sade vatandaş' yanında, bir de 'yandaş vatandaş' oluşuverecek… İkinci ürün gibi onlar da girecek aynı ambara… Ne kadarı kasada, nerede saklanıyor özelleştirmelerden elde edilen para ? Bu tür sorulara sıra geleceğini sanmam, bu yoğunluk arasında? Öte yandan, Mecliste en fazla söz alıp konuşan ve tek başına bir muhalefet partisi gibi davranan Tunceli Milletvekili Kamer Genç'ten kurtulma planı da yürüyor beyaz eşya taşıyan hamalların sırtında… 81 il varken, vali öncülüğünde beyaz eşya dağıtımını Tunceli'den başlatmak neden?…
Tutulmasına neredeyse her gün tanık olduğumuz akıl, bu defa yitirilme tehlikesiyle karşı karşıya… Sonunda, topluca ıssız yollara düşüp divane olmak da, yaşanılabilecek yeni bir yerler kaldığına inanıp dağlara vurmakta var!
Kalın sağlıcakla!... 08.02.2009
DİPNOTLAR:
Alt kısmında dipnotların da bulunduğu bir 'word' dosyası ilişikte sunulmaktadır
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.