Türkiye Cumhuriyeti, antiemperyalist bir bağımsızlık savaşı ve ulusalcı halkçı bir devrim ile kurulmuştur. Kuruluşunun bu temel ve vazgeçilmez özelliği aynı zamanda antiemperyalist ulusal güvenlik stratejisinin çerçevesini oluşturmaktadır. Kurtuluş Savaşı yıllarında, İstanbul'daki Osmanlı Devleti için “güvenlik”, “emperyalizmle uzlaşarak Padişah Vahdettin'in saltanatını korumak ve İngiliz mandası altında, "ülke bütünlüğünü sağlamak" anlamına gelirken, Ankara'da 1920'de kurulan yeni milli devlet için “güvenlik”, “Antiemperyalist bir öz içeren ulusal kurtuluş savaşı, Misak ı Milli sınırları içinde ulus egemenliğine dayalı, tam bağımsızlığı temel alarak yükselen cumhuriyetin kuruluşunu tamamlama amacına yöneliktir.” Mustafa Kemal bu güvenlik stratejisini belirlerken, dünyadaki mazlum milletlerin antiemperyalist dayanışmasını ve işbirliğini gerçekleştirerek, emperyalizme karşı asla küçümsenemez bir “güç” oluşturmuştu. Mustafa Kemal mazlum milletlerle dayanışma ve işbirliğindeki amacını “Bütün mazlum milletler zalimleri bir gün mahv ve perişan edecektir. O zaman dünya yüzünden zalim ve mazlum kelimeleri kalkacak, insanlık kendisine yakışan bir halet-i içtimaiyeye mazhar olacaktır...” diyerek açıklıyordu. Bu düşünceden yola çıkılarak Siyasi alanda Ulusal bağımsızlığı öngören vatan savunması anlayışının gereği olarak, mazlum milletlerle dayanışma ve Batıya karşı ittifaklar yapıldı. Atatürk döneminde gerçekleştirilen, Ortadoğu ülkelerini İngiliz emperyalizmi karşısında birleştiren Sadabad Paktı, Balkanlarda yaklaşan İtalyan faşizminin yayılmacılığına karşı kurulan Balkan Paktı, kendi savunması için sadece ve sadece kendi milletine ve kendisi gibi mazlumlara güvenme anlayışının sonucudur. Böylece Mustafa Kemal dünya çapında bir “mazlumlar cephesinin” kurulmasına da öncülük etmekteydi. Türkiye’nin bu girişimleri Ortadoğu ve Balkanlarda emperyalist yayılmacılığın önünü kestiği gibi, ezilen dünyanın tüm Ulusal Kurtuluşçularına yadsınamaz bir moral güç ve destek kaynağı da oluşturmuştu. Atatürk’ün ölümünün ardından Türkiye bu rotadan saptırıldı. Başından sonuna “mazlum millet tepkisi” olan Atatürkçü anlayışı, “Batıcılık” hatta “NATO’culuk” gibi gösterme çabaları ortaya çıktı. Türkiye’nin 1954’te Kore’ye asker göndererek dahil olduğu NATO süreci Batının, emperyalist yağmacılığın çıkarları uğruna, “mazlum uluslar cephesinden” koparılarak, Türk askerinin kanını akıtmaya dayanan bir stratejik müttefiklik aldatmacasına dönüştü. Kısacası, Türkiye Atatürk döneminde Mazlum ulusların ve vatan savunmasının öncülüğünden, güvenliğini ABD’ye ve NATO’ya emanet eden, emperyalizmle uzlaşan, mazlum uluslara saldıranlarla işbirliği yapan, Batının emperyalist saldırılarının koçbaşı haline gelmiş/getirilmiştir. NATO ve ABD ile müttefiklik sürecinin en büyük zararı Türk ordusunun yıpratılması olmuştur. Daha Atatürk zamanında kendi denizaltılarını ve uçaklarını yapabilen Türkiye bugün modern savaş teçhizatında büyük oranda kendisini tehdit eden devletlere bağımlıdır. Türkiye güvenlik ihtiyacının ancak %28’ini kendi içinde karşılayabilmektedir. Ulusal güvenliğimizin NATO adı ile şekillenen Batı ittifakına yani emperyalizmin kendisine teslim edilmesi, Türkiye’nin “müttefik” ve “dost”larınca kuşatılarak yeni bir Sevr’le tehdit edildiği bir sürece girmesi ile sonuçlanmıştır. Kuzey Irak’ta Türk askerlerinin başına “stratejik müttefik” tarafından çuval geçirilerek esir alınmakta, beş yüzyıllık Türk toprağı olan Kıbrıs’ta Türk askerleri “işgalci” olarak görülmekte, stratejik müttefiklerin desteklediği bölücü terör ulusal birliğimizi ve toprak bütünlüğümüzü tehdit etmektedir. Türkiye topraklarında konuşlanmış NATO üsleri, komşularımız ve bölgemizdeki mazlum uluslar ve ülkeler için büyük tehdit oluşturmaktadır. Örneğin, ABD nin işgalinden önce Türkiye’nin Irak’la herhangi bir sorunu bulunmuyordu. Tam aksine sınır dışı PKK operasyonlarında Saddam rejiminin desteğini alıyor, Irak’la önemli ekonomik ilişkiler içinde bulunuyordu. Ancak bu gün aynı şeyi söylemek olanaksız. “Stratejik Müttefik” desteği ile Irak’ın kuzeyinde kurulan Kürt Devleti, Türkiye için kalıcı bir güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Artık iyice anlaşılmalıdır ki, Batı ittifakı ve NATO üyeliği, Türkiye için bir güvenlik şemsiyesi değil, kalıcı bir tehdit odağı olduğu gerçeği ile karşı karşıyayız. Türkiye’nin Batının sömürgeci planları doğrultusunda jeopolitik öneminin arttığını, demokratikleştiğini savunmak ise Atatürk’e ve antiemperyalizme ihanet eden Tanzimat mandacılığından başka bir şey değildir. Ülkenin güvenliğini emperyalizme terk ederek Osmanlıyı bölünme ve çöküş sürecine sokan Tanzimatçı, mandacı ve işbirlikçi anlayışın sonucunda yüzyılın başında Anadolu işgal edilmiştir. Şimdi yeni mandacılar Türkiye’nin ulusal güvenliğini NATO ya, Ulusal ekonomisini AB’ye Maliyesini IMF’ye terk ederek Türkiye’nin “Stratejik Müttefik”lerce işgaline zemin hazırlıyorlar. Dün Atatürkçüler Tanzimatçı Mandacıların yol açtığı işgale ve bu işgale göz yuman işbirlikçilere karşı mücadele veriyorlardı. Bu gün Atatürkçüler, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tasfiye, ekonomisini işgal eden batılı ittifaklara ve onlarla utanmadan işbirliği yapan yeni mandacılara karşı mücadele veriyorlar. Bu nedenle Atatürkçüm diye herkesin NATO’ya da Batı ittifakına da karşı olunmadan Atatürkçü, ilerici olunamayacağını öncelikle bilmesi gerekir. , Natoyu ve Batı ittifakını Atatürkçülük iddiasındakilerin savunması “yeni mandacılıktan” başka bir anlam taşımaz. Çünkü emperyalizmle, emperyalist güçlerle uzlaşarak Atatürkçü olunmaz. Çünkü emperyalizmle, emperyalist güçlerle uzlaşarak, Türk ulusunun varlığını, birliğini korumak olanaksızdır. Mahmut ÖZYÜREK ADD Isparta Şube Başkanı |
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum ,parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş ,Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için , mail atın : anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.