Allah'ın Resûlü, etraflarında sahabîleri, ince bir değnekle kum üzerine
derince ve dümdüz bir çizgi çektiler ve sonra bu çizginin iki yanına
kırk-ayağa benzer birtakım kısa hatlar ekleyerek buyurdular
-"Şu dosdoğru çizgi kurtuluş yoludur; ondan kopma küçük hatlarsa felâket
yönleri..."
Ve daha nice hadîs... Bir tanesi daha:
-"Musa Peygamber'in ümmeti 71 fırkaya ayrıldı. Biri nur, 70'i ateş
yolunda... İsâ'nın ümmeti de 72 bölüm... Biri nur, 71'i ateş
istikametinde... Benim ümmetimse 73 fırka olacak; biri nura, 72'si ateşe
yönelecek."
Bu hadîsler karşısında gerçek imân hassasiyetinin ne olduğunu da İmâm-ı
Gazalî Hazretlerinin ağzından sunalım:
-"Şüphesiz ki insanların çeşitli din ve milletlerde bulunuşu, daha sonra
ümmetin çeşitli fırkalara ayrılması keyfiyeti, içinde birçok insanın
boğulduğu engin bir denizdir. Pek az insan bu denizden kendini
kurtarabilmiştir. Her fırka da kendisinin doğru yolda olduğunu zanneder.
Nitekim âyette, "Her zümre kendi inancından memnundur" buyuruluyor. Evet; bu
ümmet içinde de yolları birbirine zıt birçok fırkaların zuhur edeceğini,
doğru söyleyenlerin en doğrusu Peygamberimiz buyurmuştur ve haber verdiği
gibi de olmuştur... Gençliğimin başından itibaren henüz 20 yaşıma varmadan,
yani bülûğ çağına yaklaşan bir zamandan beri -ki şimdi 50 yaşımı geçmiş
bulunuyorum- daima bu derin denizin dalgalarıyla mücadele etmekte, korkmadan
ve cesaretle derinliklerine dalmaktayım. Her türlü karanlık meselelerle çok
meşgul oluyorum. Her müşküle göğüs gerer ve her uçurumu atlamaya çalışırım.
Her fırkanın akidesini dikkatle araştırırım. Hak ile bâtılı, sünnete uygun
olanla bid'atı ayırmaya ve her taifenin mezheplerinin sırlarını keşfe
çalışırım."
Bir ân için, gerçekten yırtınan, çırpınan ve "ben doğru olduğumu nereden
bileyim?" diye vicdanları infilâk hâlinde kaynayan bir insan topluluğu
içinde olduğumuzu farzedelim; yâni imânı babadan kalma âdet gibi kabullenen
değil de, imân zaruretine eren ve İslâm içindeki yollardan hangisinin doğru
olduğunu arayan... Hiç kimse "ben yanlış yoldayım!" demeyeceğine, herkese
kendi hakikatinden daha aziz birşey olmayacağına göre, hakikatin hakikati
nerde?..
·
Habercilerin En Doğrucusunun kurtuluş fırkası üzerinde işaret buyurdukları
bir delil vardır:
-"Kurtuluş fırkasının kadrosu içindekiler şunlardır ki, TEK YOL
üzerindedirler... Ben de o yol üzerindeyim. SAHABÎLERİM DE O YOL
ÜZERİNDEDİR."
Ölçü bu kadar açıkken, sahabîye dil uzatan ve onun rolü ve mânâsını bilmez
bir takım ayı zümrelerin kurtuluş yolu dışındaki sapıklığı temsil etmelerini
anlamamak ve hâlâ onlara karşı "hoşgörü"den dem vurmak, ayılığın tâ kendisi
değil midir?..
·
Rahman Sûresi'nde, "ALLAH KUR'ÂN'I ONA ÖĞRETTİ" âyetinden anlaşılıyor ki,
Kur'ân'ın tefsirini yine Allah'tan dinlemek gerektir; bunu Hak'tan
başkasından dinleyemezsin. O yorumcuların tefsiri, onların kendi hâlidir,
Kur'ân'ın tefsiri değil; yoksa dışyüzden sözlü tercümesini beş yaşındaki
çocuklar bile yapabilirler... İş, ölçüsüz endazesiz herkesin kendi keyfine
kaldı mı, herhangi bir Arap çocuğunun Kur'ân'ı kemâliyle anlamakta olduğu
neticesine kadar gider!..
Vahy'in ilk muhatabı olan Allah Sevgilisi bile, Kur'ân'ı bizzat Allah'ın
öğrettiği şekilde öğrenmiştir ve O'nun sünnet ve hadîsleri bu cümledendir...
Onun vârisleri mevkiindekiler de, "davet ve irşâd" bahsinde temas olunan
bâtın kahramanları zümresindendir ki, bu zümrenin bâtın hissesiyle zâhirde
tecelli eden kahramanları da, Allah'tan dinledikleri kadarıyla tefsir işi
üzerindedir... Meselenin özü şu:
-"Bir insan Kur'ân'ı ben aklımla tefsir ederim dese ve bu Beyzavî Tefsirine
eşit olsa, küfürdür!"
İSLÂM'IN KALBİN YOLU olduğuna dair âyeti ortada dururken, kuru akılla
"kaynaktan yapmalıyız" tekerlemesine sarılan ahmak, bizim ölçülerle
ölçülerin mânâsına yaklaşabilme çetinliğini yaşamakta olduğumuzu görmez de,
-hissiz bir ayı ya!-, utanmadan "aman Kur'ân'dan uzak durun!" demekte
oluşumuzu ilân eder... İşin tuhaf tarafı, "kaynaktan yapmalıyız!"
tekerlemecilerinin ölçüleri dışyüzden bile tanımadıkları, dış yüzden bile
mânâlarını göremedikleri işaretlediğimiz ölçüleri görememelerinden belli;
öküz gibi bakmakla, en iptidaî insan idrakının bile görebileceği arasındaki
fark... İşin insan hafsalasını çatlatan misâllerinden biri de şu: Adam
oturmuş iki dergi sayfası kadar yazı yazıyor ve "içinde âyet bulunmayan
sözler boş sözlerdir!" diyor, fakat yazısı içinde âyet yok... Bizim bir
seferine mahsusunu işaretlediğimiz bu hususu, haftalar, aylar, yıllarca
tekerleyenlere ne demek gerektiğini izâha, lûgatte kelimeler âciz kalıyor!..
* Salih MİRZABEYOĞLU, İBDA DİYALEKTİĞİ –Kurtuluş Yolu-, İBDA Yay., 3 Basım,
s. 123-126
www.ibdayayinlari.com
Diğer Windows Live™ özelliklerine göz atın. Sadece e-posta iletilerinden daha fazlası
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.