Geçen hafta İran’da seçimler yapıldı. Seçimlerde, demokrasi havarisi Batılıların ve onların uşaklarının görmeyi arzu ettikleri bütün tedbir alınmış seçimler büyük bir olgunlukla sonuçlanmıştı. İş sonuçların açıklanmasına geldi. Eski Devlet Başkanı Ahmed-i Necad’ın partisi % 60 gibi ezici bir çoğunlukla seçimleri tekrar kazanmıştı. Muhalifler ise %36 civarında oyu ancak alabilmişlerdi.
Demokrasilerde sandıktan çıkan neticeye her kesin saygı göstermesi ve isteyerek veya istemeyerek iktidarı elinde tutanlara saygı ve itaat gösterilmesi gerekirdi, değil mi?
Ama iş öyle olmadı. Muhalifler mağlubiyetlerine sabır edecekleri yerde başladılar taşkınlıklar göstermeye. Arabaları, motosikletleri ateşe verdiler, dükkânların cam çerçeve ne varsa yere indirdiler ve güvenlik güçleri polisle çatışmalara girdiler.
A… O da ne? Bizim demokrasi havarisi televizyonlarımız, o allı şanlı gazetelerimiz de muhalifler ağzıyla yazıp çizmeye başlamamışlar mı?
Vay efendim, insanlar eziliyormuş, gençler ve polis tarafından tartaklanıyormuş, polis sert davranıyormuş, daha neler neler… Haberler, fotoğraflar, filimler…
Baylar, size ne oluyor? Siz bir komşu ülkenin seçimlerini okuyucularınıza duyuruyorsunuz. Bunu tarafsız bir şekilde verilmeli değil misiniz? Bu ne tarafgirlik böyle? % 36’nın taşkınlıklarını, sergerdeliklerini, yağmalarını görmeyecek bir de üstüne üstlük onları % 60’ın karşısında hakları çiğnenmiş gibi göstereceksiniz, % 60 reyin ve bununla iktidarlarını koruyanların haklarını ise yok sayacaksınız? Bu nasıl demokrasi anlayışı böyle?
Pes, doğrusu. İşte çifte standart denilen şey budur. İşte iki yüzlülük diye buna denir.
İRAN SEÇİMLERİ
İran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Batı Dünyası karşısında İran’ın tam bağımsızlığı savunan ve yüzü Asya’ya dönük Ahmedi Necad ile Batı Dünyası ile ilişkileri daha da ileri götürmek yanlısı Mir Hüseyin Müsavi arasında cereyan etti. Ahmedi Necad yüzde 60’ın üzerindeki oy oranıyla ezici bir zafer kazandı.
Seçim sonuçlarının değerlendiren Mehmet Bedri Gültekin Bey; bizim de altına imzamızı atacağımız şu tespitleri yapmaktadır.
“Seçimlerin ne anlama geldiğini, belki de en iyi, İsrail’in gösterdiği tepkiye bakarak anlayabiliriz. İsrail Başbakan Yardımcısı Sivan Şalom; “Sonuçların, İran’ın özgür dünya ile gerçek bir diyalog kurmaya hazır olduğuna ve nükleer programını durduracağına inananların yüzünde patlayan bir tokat olduğunu” söyledi. Amerika’nın değerlendirmesinin de çok farklı olmadığını söyleyebiliriz.
Türkiye’deki Amerikancılar, seçim kampanyası boyunca ateşli bir Müsavici kesilmişler, sanki seçim Türkiye’de yapılıyormuşcasına çırpınmışlardı”
ANTİEMPERYALİZM
“Ahmedi Necad önderliğindeki İran, “zor yılları” tam bağımsızlık politikasına sıkı sıkıya sarılarak geride bıraktı. Hatırlanacağı üzere Irak’ın işgalinden sonra bütün Dünya, Amerika’nın İran’a ne zaman gireceğini konuşuyordu.
Amerikan propagandası harekete geçmişti. İran’ın ne kadar “şeytan” olduğu anlatılıyordu her yolla. Holivut, kendisine verilen görev üzerine kolları sıvamıştı. 2496 yıl önce, Perslerle Yunanlılar arasında cereyan eden Termofil Savaşı hatırlandı. Holivut tarihinin en çok reklâmı yapılan filmlerinden olan “300 Spartalı” çekildi. Şimdi Nükleer silah üretmek isteyen ‘İran, o 2500 yıl önceki kötü Perslerin mirasçısı bir devletti.’
İşte İran, Ahmedinecad’ın önderliğinde bu emperyalist kuşatmayı yardı. Tehditlere aldırmadı. Bir yanda dünya çapında akıllı bir ittifak politikası ile Amerika ve İsrail’in tecrit politikasını boşa çıkardı. Rusya, Hindistan ve Çin ile ilişkilerini geliştirdi.
Hugo Chavez ve Ahmedinecad kolkola çıktılar Amerikan emperyalizminin karşısına.
Bu arada milli savunmasını güçlendirdi. Uzaya uydu gönderdi. En son teknoloji ile üretilmiş savaş uçaklarını geliştirdi. Uzun menzilli füze denemelerinde yeni başarılar elde etti.
Gazeteler sık sık İran’ın savunma sanayinde kaydettiği “mucizeleri” yazdılar.
ULUSAL BİRLİK
Savunma sanayinde elde edilen başarılardan daha da önemli olan İran’ın izlediği antiemperyalist politika sonucunda ülke içinde sağladığı ulusal birliktir.
İran, Türkiye ile kıyaslandığında etnik bakımdan çok daha parçalı bir görünüme sahiptir. Türkiye’de yaşayan insanların yüzde 90’ından daha fazlası kendini Türk olarak tanımladığı halde, ciddi bir etnik problemin varlığı malumunuzdur.
Bölücü terör ve ayrılıkçılık bizim en önemli gündem maddelerimizden biri olmaya devam ederken, İran için bu önemli bir iç sorun olmayıp, Amerikanın hâkimiyet alanından gerçekleştirilen dış saldırı boyutunda ele alınmaktadır.
Oysa İran nüfusunun yüzde 40’ı Fars, yüzde 35 kadarı Azeri, yüzde 7’si Kürt’tür. Arap ve Beluci nüfus yüzde 10’un üzerindedir. Ayrıca başka azınlıklar da bulunmaktadır.
Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’nde İran toprakları üzerinde Kürdistan ve Belucistan devletleri kurulmuştur. İran’a yönelik bölücü faaliyetler bu ülke tarafından açıkça desteklenmektedir.
Ahmedi Necad, antiemperyalizm politikası sayesinde çok milliyetli İran toplumunu ulusal birlik içinde tutabilmektedir.
Ve elbette ülke dışındaki ekonomik sıkıntılara paralel olarak İranda’da ekonomik sıkıntılar yaşanmasına rağmen, bağımsızlık politikası sayesinde İran, Batı dünyasını ve Türkiye’yi kasıp kavuran ekonomik krizin dışında kalmayı başarmıştır.
SADE, MÜTEVAZI VE DÜRÜST
Dört yıl önce sürpriz bir şekilde Cumhurbaşkanı seçildiğinde, İran’ı yakından izleyen herkes, halkın; kendinden biri olarak gördüğü için Ahmedi Necad’a oy verdiği tespitinde birleşmişti. Aradan geçen dört yıl içinde Ahmedi Necad bu tespiti yapanları yanıltmadı. Sade yaşadı. Yolsuzluklara bulaşmadı.
Oğlunun düğün görüntüleri, dar gelirli bir İran yurttaşının düğün görüntülerinden farklı değildi.
İranlılar, bir kez daha kendilerinden olan birine oy verdiler.
Ve bizim; dostumuz, kardeşimiz ve komşumuz olan İran’dan öğreneceğimiz çok şey olduğu anlaşılıyor.”
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.