3 Eylül 2009

[anadoluhaber:35160] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

ŞEHİD BAYRAM ALİ ÖZTÜRK HOCAYI RAHMET İLE ANIYORUZ

Posted: 03 Sep 2009 04:28 AM PDT


3 yıl önce bugün Fatih'teki İsmailağa Camii'nde sabah namazından sonra cemaate vaaz ederken bıçaklanarak şehid edilen emekli imam Bayram Ali Öztürk (54)'ün katilinin perde arkasındaki isimler hâlâ bulunamadı.

Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan katil Mustafa Erdal'ı hangi güçlerin azmettirdiği yönündeki soruşturma, 3 yıldır bir arpa boyu ilerleyemedi. Mustafa Erdal'ın kardeşleri ile Erdal'ın gidip geldiği Şems-Der isimli dernek üyelerinin ifadeleri bulunan dosyanın Ergenekon soruşturması kapsamına alındığı da doğru çıkmadı.

SORUŞTURMA 3 SAVCI DEĞİŞTİRDİ

Fatih Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı Mustafa Alıcıoğlu'da bulunan soruşturma dosyasının izini süren aile, görüştükleri savcıdan "Bir gelişme yok" cevabını aldı. Cumhuriyet savcısı bir gelişme katedemezken, ailesi Bayram Ali Öztürk'ü bıçaklayan kişinin arkasındaki güçlerin araştırılması yönünde şikâyetçi olmasına rağmen Savcı aile fertlerini ifadeye bile çağırmamış. Başbakan Erdoğan'ın bile üzerinde durma sözü verdiği olay ile ilgili yürütülen soruşturmada, dosya 3 kez el değiştirdi. Dosyanın elden ele gezdirilmesi sorumsuzluk olarak nitelendiriliyor.

HOCAYI ÖLDÜRENE MÜDAHALE EDEN HAPİSTE

Cinayet kapsamında yargılanıp ceza alan tek isim var. O da katil Mustafa Erdal'ın elinden bıçağı almış olmasına rağmen linç etmekle suçlanan İrfan Can. İrfan Can, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı ve bir süre Sivas Cezaevi'nde tutuklu kaldı. Dosyası Yargıtay'da temyizde olan İrfan Can, geçtiğimiz aylarda tahliye edildi.

AKILDA KALAN SORU İŞARETLERİ

*Katil Mustafa Erdal'ın telefon trafiği neden incelenmedi?
*Bayram Hoca, Alibeyköy'deki Mevlana Camii'nde görev yaparken suikast girişiminde bulunulmuş, olay yerinden kaçan şahıs koşarken üzerinden bir bıçak düşürmüştü. Bu suikast girişiminin üzerine gidildi mi?

*Hoca, bıçaklandığı anda koluna girip kürsüden indiren sonra da cep telefonu ile görüntü çeken fakat cemaat tarafından hiç tanınmadığı gibi o günden sonra da bir daha görünmeyen kot pantolonlu ve sakalsız kişi kimdi?

*Mustafa Erdal ile birlikte cemaat arasından ayağa kalkan Erdal, Bayram Hoca'ya doğru yürüyüp bıçak saplarken, ayakta duran, sonra da oturan cemaatin hiç tanımadığı bu 3 kişi kimdi?

*Bıçağın iki kaburga arasından geçecek şekilde 180 derece açıyla yatay ve çok profesyonelce saplandığı tespit edildi. Bu derece profesyonelce bıçak kullanan bir kişi meczup olabilir mi?

*Özel bir televizyon kanalı, geçtiğimiz aylarda Bayram Ali Öztürk Hoca'nın bıçaklandıktan sonra camiden çıkarıldığı görüntüleri yayınladı. Ailenin bile ilk kez izlediği ve soruşturma dosyasında olmadığı tahmin edilen görüntülerin kim tarafından bu kanala verildiği bilinmiyor.

6 dil biliyordu, hukukçu ve ilahiyatçıydı

Hain ve karanlık bir saldırı neticesinde şehid edilen Bayram Ali Öztürk Hoca, 6 dil bilen büyük bir İslâm âlimiydi. 1952'de Trabzon'un Of İlçesi'nde doğdu Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden mezun oldu. Fransızca, İngilizce, Arapça, Farsça, Türkçe ve Osmanlıca'yı iyi biliyordu. Fransızcası çok iyiydi. Hukuk ve İlahiyat eğitimi almıştı. Büyük İslâm âlimlerinden İmam Rabbani'nin mektuplarından oluşan 'Mektubat-ı Rabbani' kitabını ezbere biliyor ve her pazar sabahı İsmailağa Camii'nde sohbet veriyordu. Bayram Hoca, İmam-ı Rabbani Hazretleri'nin Mektubat derslerinde zamanla o derece uzmanlaştı ki birçok hocanın okumaya dahi cesaret edemediği mektupları kürsüde şerh etti. Bu yönü "Mektubatçı Bayram Hoca" diye tanımasına yol açtı. Bayram Hoca "Mektubat" dışındaki kitapları okutma noktasında da parmakla gösterilen bir ilim adamıydı.
http://yenisafak.com.tr/resim/site/geme_byk.jpg
3 Eylül 2006 Tarihinde şehid edilen Bayram Ali Öztürk Hocamızı rahmet ile anıyoruz.

Yolu Yolumuz Davası Davamızdır



[anadoluhaber:35157] 28 Şubat'ta darbe şakşakcısıydın!

Posted: 03 Sep 2009 04:06 AM PDT

28 Şubat'ta darbe şakşakcısıydın!

Saadet Partisi’nin “radikal” söylemleriyle tanınan ismi Mehmet Bekaroğlu, Star gazetesindeki köşesinden kendisini “Ergenekoncu” ilan eden Şamil Tayyar’a yeniHarman dergisinden yanıt verdi. Bekaroğlu, Tayyar’ın 28 Şubat sürecindeki tavrını hatırlatarak, “Ben dünün zalimlerine yaptığım gibi bunların da karşısına dikiliyorum” diye konuştu


--
HAKİKATİN HATIRI DOSTUN HATIRINDAN ÜSTÜNDÜR
(HZALİ ra.)

[anadoluhaber:35155] Tesettüre bir bakış..

Posted: 03 Sep 2009 03:13 AM PDT

Kızlarının üzerlerini üşümesin diye örterlermiş, uyuyanın üzerine kar yağarmış yoksa? Hasta olursa, ateşler içinde yanarsa, gözlerini kapatmadan beklerlermiş Fatmanın anne ve babası. Örterlermiş üzerini, üşümesin diye Fatma'nın. Örtüler, hiç bu kadar ısıtmamıştı ve örtülere hiç bu kadar hayret içinde bırakmamıştı Fatmayı...
Dalında duran bir portakalı incelemeye başladı önce, örtüye bürünen portakala dikkatlice baktı. Kabuk tesettürü içinde gizli bir hazine barındıran portakalı yiyebilmek için onu koruyan ve kollayan YARATICIMIZI düşündü?

O sırada hamile bir bayan geçiyordu yoldan.  Dikkatli bir şekilde yürüyordu, bebeğini koruyan tesettüre baktı. Tesettür paketinde gizli bir bilmeceydi bebek, Fatma buna da şaşırdı.
Sonra gözlerini vücuduna çevirdi. Kan ve et yığını olan vücuduna. Tesettürü içinde bilmediği bir alem vardı. Kalbini hiç görmemişti mesela, midesi nasıldı bilmiyordu. Bedeni tesettüre bürünmeseydi, aynaya her baktığında nasıl görürdü ki kendini?...
Kar yağıyordu ve toprak kışlık tesettürünü giyiniyordu üzerine, toprak  da aslında bir tesettürdü. Mesela rahmetli dedesini mezarında saklıyor ve koruyordu. Toprak öyle bir tesettürdü ki, dedesinden hatıra kalan çiçekleri kışları saklıyor ve her baharda çiçekleri gözlerinde güldürerek dedesini hatırlaması için sobeliyordu.
Akşam olmuştu gözlerini bu sefer geceye çeviriyordu Fatma. İnsanların uyumaları gereken zaman aralığında karanlık bir perde çekiliyordu, şehir tesettüre bürünüyordu. Evin ışıklarını yakıyordu annesi ve evlerinin tesettürü olan perdeleri çekiyordu birer birer. Neden perdeleri vardır ki evlerin? Bunu düşünmeye başladı Fatma. Bir kez daha şaşırdı, düşündüklerini dışarıya taşırmadan kendince tesettüre bürüyormuş Fatma? Düşünceler de tesettürlü olurmuş bunu anladı.
Özel ve güzel olan her şeyin bir ambalaj,paketi vardı? Geçen ay annesine aldığı hediyenin paketini düşündü. Neden paketleriz ki hediyeleri diye sordu kendine. Babasına gelen davetiyelerin özel zarfları da çok hoş olurdu. Paketler özel olduğumuzu hatırlatıyordu tıpkı doğmamış anne karnında ki bebek gibi dedi ve heyecanlandı Fatma. Hediyelerin tesettürüymüş paket diye mutlu oldu.
Babaannesinin elinde ki Kur'anın da bir paketi vardı ve itina ile açardı . Babaannesi eline Kur'anı her aldığında gözlerindeki yaşları anlayamazdı Fatma. Kur'anın tesettürü de kapağıymış, onu açınca gizli bir hazine ile baş başa kalırmış insan, tıpkı babaannesi gibi...
Ölüleri neden kefenlerler diye düşündü Fatma. Öldükten sonra bu ince düşünce çok masumane. Bir kundak içinde geldiğimiz dünyadan giderken, bir kefene bürünmek. Doğumun tesettürü kundak ve ölümün tesettürü de kefen. Anne ve babasına kundak içinde Fatmayı veren YARATICIMIZIN, yanına alırken de bir kefen içinde alması ne ince bir düşünceydi. Ölümün tesettürü de kefenmiş diye düşündü Fatma...
Günlüğünü aldı eline, tesettür için düşündüklerini yazmaya başladı. Bir ara gözleri televizyona kaydı. Ayşenin tesettüre bakış açısını izledi. Üzüldü Ayşe'ye. Bu kadar basit tanımlanamaz tesettür dedi. Kapadı defterini, üşümesin diye üzerini örten annesine sordu:
-Anne başını üşümesin diye mi örtüyorsun?
-Tabii ki hayır, iman ve inancım gereği örtüyorum ve örtünüyorum  . Öncelikle  ALLAH ve RESULÜ  emrettiği ve istediği için örtünüyorum.
-Ayşe'ye de dua eder misin?
-Neden kızım?
-Tesettürün ne olduğunu öğrensin diye...

Annesi tebessüm etti ve çıktı odasından.Fatma da Ayşe'ye dua ederek gözlerinin tesettürü olan göz kapaklarını kapatarak ölümün kardeşi olan uykuya daldı.
Sessizce mırıldandı;
"Verilen ömrün tesettürü de ölümdü"
 
MİHRİCAN KESKİN

Taliban yeniden Kabil kapılarında

Posted: 02 Sep 2009 06:43 PM PDT


Afganistan'da Taliban yeniden iktidara mı geliyor? ABD ve NATO başarısızlıklarını resmen ilan etti. Karzai halk desteğini tamamen yitirdi. Almanya çekilmeyi tartışıyor.Ertuğrul Kahraman / TİMETURK

Taliban Afganistan'da yeniden iktidara mı geliyor yoksa bölge yeni bir büyük kanlı çatışmaya mı hazırlanıyor? Afganistan'daki Amerikan güçlerinin komutanı General Stanley McChrystal hazırladığı son raporda, ABD ve NATO'nun bölgede resmen başarısız olduğu ortaya konuldu. Son seçimlere katılımın çok düşük olmasını ve Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai'nin de halk desteğini yitirmesini değerlendiren uzmanlar, Taliban'ın ele geçirmesinin an meselesi olduğunu ifade ediyorlar.

Uzmanlar, Afganistan'ın doğusunda, önceki gün, Milli Güvenlik İstihbarat Kurumu başkan yardımcısı Abdullah Lehmani'nin öldürülmesinin Taliban'ın ne kadar güçlü olduğunu gösterdiğini bildirdi. Hamid Karzai'nin en yakın adamı olan ve ABD İstihbaratının bölgedeki elemanlarından olduğu belirtilen Lehmani'nin öldürülmesinin bölgedeki batılı güçlere büyük bir darbe olduğu kaydediliyor.

Silah talebinde korkutan artış

İngiliz Independent gazetesinde yer alan bir haberde, Afganistan'da Kalaşnikof tüfeklerinin fiyatlarının iki katına çıktığını ve tanesi 600 dolardan satılmaya başlandığını duyurdu. Gazete, Cumhurbaşkanı Hamid Karzai'nin seçimde usulsüzlük yaptığı iddialarının arttığını, silaha talebin yükselmesinin şiddet kaygılarını artırdığı vurguladı.

Haberde ayrıca, ülkenin kuzeyine, Taciklerin çoğunlukta yaşadığı ve Karzai'nin seçimdeki başlıca rakibi Abdullah Abdullah'ın seçim bölgesi olan kesimlere düzenli bir şekilde silah sevkiyatı yapıldığı belirtildi.

Sovyet işgaliyle benzerlikler

"İmparatorluklar Mezarı" olarak adlandırılan Afganistan'ın ABD'ye de mezar olacağı belirtiliyor. İngiliz THe Guardian gazetesi yazarlarından Jonathan Steele de önceki gün Afganistan'daki durumu işleyen bir yazı kalame aldı. Steele, ülkede durumun giderek, 80'li yıllardaki Sovyet işgaline benzemeye başladığını söyledi.

Steele yazısında şu ifadele yer verdi; "Büyük ve çok kanlı bir 'Ben bu anı daha önce yaşamıştım" hissi. General McChrystal raporunda başkanı Barack Obama'ya 'Afgan halkı bir güven krizi yaşıyor çünkü Taliban'a karşı savaş yaşamlarında bir iyileşme yaratmadı" diyecek. 'Taliban' kelimesini 'Mücahit' ile değiştirin, Rusların çeyrek yüzyıl önce fark ettiği şeyin tam bir tekrarını görürsünüz. Bugün NATO'nun yaptığı gibi, Kremlin de askerlerinin şehirlerin dışında pek kontrolü olmadığını fark etmişti. Benzerlikler bununla da bitmiyor. Ruslar Afgan düşmanlarına 'Duhi', yani 'hayaletler' derdi. Hep ortadaydılar, ancak görünmüyorlardı. Ölürken de, yaşarken de saklanıyorlardı. Geçenlerde Sean Smith'in Helmand'daki çatışmalarla ilgili yaptığı haberi ve yanındaki İngiliz askerlerinin tek bir Taliban militanı genci bulamamasına çok benziyor."

Paris'te Afganistan Konferansı

Bu arada dün Fransa'nın ev sahipliğinde Afganistan'ın yeniden yapılanması konusunun görüşüldüğü uluslararası bir konferans düzenleniyor. Afganistan'da henüz kesinleşmeyen devlet başkanlığı seçim sonuçları, halen devlet başkanlığı görevini yürüten Hamid Karzai'ye yönelik yolsuzluk iddialarıyla Batı'nın Afganistan'da yürüttüğü askeri misyona azalan destek ve Taliban'ın bölgedeki etkinliği, Afganistan'ın yeniden yapılanma çalışmalarının önündeki engeller arasında sayılıyor.



Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, "Afganistan konusundaki pozisyonumuzu artık açıkça ortaya koymalıyız" diye konuştu. Konferansa ABD Başkanı Barack Obama'nın Afganistan Özel Temsilcisi Richard Holbrook da katılıyor.

Afganistan'da elan NATO'ya bağlı 100 bin asker asayiş ve yeniden yapılanmaya destek veriyor. Ancak Taliban zararsız hale getirilemiyor. Afganistan'da yabancı misyonun başladığı 2001'den bu yana Amerikan birlikleri en büyük kaybı bu yılın Ağustos ayında verdi.

Almanya,çekilmeyi tartışıyor

Almanya'da iki merkez sağ ve Sosyal Demokrat Parti'nin oluşturduğu büyük koalisyon bünyesinde Afganistan'da görev yapan Alman askerlerinin çekilmesi tartışılıyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel, "Alman askerlerinin Afganistan'da ilelebet kalmayacağını" söyledi.

Almanya'nın misyonunu, "Afganistan'ı kendi güvenliğini sağlayabilecek seviyeye ulaştırmak" olarak tanımlayan Merkel, bu hedef kapsamında yürütülen çalışmalarda mesafe kat edildiğini, ne kadar hızlı hareket edilirse sorumluluğun da Afgan hükümetine o kadar erken devredilebileceğini belirtti.

'ABD seni daha fazla korumayacak'

Posted: 02 Sep 2009 06:26 PM PDT


Hamas, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'yla görüşmeye hazırlanan Abbas'ı sert bir şekilde uyardı.

Hamas'ın Lübnan temsilcisi Üsame Hamdan, Fetih lideri Mahmud Abbas'a "Amerika, seni daha fazla korumayacak!" dedi.

Kudüs televizyonuna konuşan Hamas'ın Lübnan temsilcisi Usame Hamdan, Filistinliler arası uzlaşının sağlanamamasından Fetih lideri Mahmud Abbas'ın sorumlu olduğunu söyledi.

Hamdan "Hamas'ın ulusal uzlaşı için Hamas'ın önüne koyduğu şartlar, ulusal şartlardır. Fakat Abbas'ın bize sunduğu şartlar, Amerika'nın şartlarıdır. Amerika, Abbas'ı daha fazla korumayacak" dedi.

Abbas'ın seçim önerisini değerlendiren Hamdan "Seçimden korkmuyoruz. Seçimleri kabul edeceğiz. Fakat seçimler nasıl olacak? Nasıl bir ortamda gerçekleştirilecek? Hamas halk desteğine sahip olduğundan endişe etmemektedir. Fakat Batı Şeria'daki diktatör yönetiminin gölgesinde, uzlaşıya varılmadan gidilecek seçimlerin tehlikeli sonuçları olacaktır" dedi.

İsrailli esir asker Gilad Shalit karşılığında Filistinli esirlerin serbest bırakılmasını sağlayacak esir takasına değinen Hamdan, Almanya heyetinin henüz çalışmalarına yeni başladığını, sonuç alınması için bir süre daha zamana ihtiyaç olunduğunu kaydetti.

Almanya'nın Mısır'ın yanında arabulucu olarak çalışmalara başlamasını İsrail'in istediğini ifade den Hamdan, Hamas'ın esir takasında sunduğu şartlardan geri adım atmadığını söyledi.

Hamas ile Ürdün arasındaki ilişkileri değerlendiren Hamdan, "Ürdün ile Hamas arasındaki diyalog, hiçbir zaman durmadı. Hamas'ın diğer Arap ülkeleriyle olduğu gibi Ürdün'le ilişki kurmasında da bir engel yoktur" dedi.

[anadoluhaber:35150] Rabia Kadir Çin İle Görüşmeye Hazır-TÜBİTAK Sır'ını yarın açıklayacak

Posted: 02 Sep 2009 11:07 AM PDT



Rabia Kadir doğrudan müzakere etmeye hazır olduğunu belirtti.

Resmen ilk kez davet edildiği Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Komisyonu'nda konuşan Kadir, "Son 60 yılın siyasi hatalarını aşmanın ve siyasi reformların yapılmasının yollarını konuşmak üzere Çinli yetkililerle müzakereye hazırım. Çin hükümetinin, sadece resmi siyasetle uyuşmazlık içinde oldukları için iftiraya uğramış, hapsedilmiş ve küçük düşürülmüş Han olmayan bütün Çin toplumlarının liderleriyle, benimle ve Dalay Lama ile konuşmasının vakti gelmiştir" dedi.

AB'den, Sincan Uygur Özerk Bölgesiyle ile ilgili anayasada yer alan özerklik kanunlarına uyması için Çinli yetkililere baskı yapmasını isteyen Kadir, "Çinli yetkililerin, yurtdışındaki Uygur temsilcileriyle gerçek bir diyalog başlatarak Doğu Türkistan'daki gerilimi azaltmasını umuyorum" ifadesini kullandı.

Kadir, AB'yi Pekin'den 5 Temmuzdaki olaylarla ilgili bağımsız bir soruşturma talep etmeye de davet etti.

--
www.vatanbir.org

[anadoluhaber:35147] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Posted: 02 Sep 2009 07:10 AM PDT

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Savaşıyorlar; ancak ortada görünmüyorlar

Posted: 02 Sep 2009 05:21 AM PDT


The Guardian yazarının Taliban direnişçileri için ilginç yorumu: Ruslara karşı "Duhiler" vardı. Hep ordaydılar ama görünmüyorlardı. Şimdi de tek bir Taliban direnişçisi bulamıyorlar.

İngiliz The Guardian yazarlarından Jonathan Steele, Afganistan'daki durumu işleyen ilginç bir yazı kaleme aldı.

Steele, ülkede durumun giderek, 80'li yıllardaki Sovyet işgaline benzemeye başladığını belirterek şunları söyledi: "Bugün NATO'nun yaptığı gibi, Kremlin de askerlerinin şehirlerin dışında pek kontrolü olmadığını fark etmişti. Benzerlikler bununla da bitmiyor. Ruslar Afgan düşmanlarına 'Duhi', yani 'hayaletler' derdi. Hep ortadaydılar, ancak görünmüyorlardı. Ölürken de, yaşarken de saklanıyorlardı. Geçenlerde Sean Smith'in Helmand'daki çatışmalarla ilgili yaptığı haberi ve yanındaki İngiliz askerlerinin tek bir Taliban direnişçisi genci bulamamasına çok benziyor."

Bir zamanlar dünyanın en büyük devleti olan işgalci Sovyetleri bozguna uğratan Afganlı mücahidlerin yerine, şimdi de Taliban direnişçilerinin ABD önderliğindeki NATO işgal güçlerine karşı başarılı direnişi batı basınında büyük yankı bulmaya başladı. Bir avuç Taliban direnişçisinin dünyanın en güçlü silahlı ordusuna sahip işgal güçlerini zor durumda bırakması NATO'ya askeri güç veren ülkelerde, "ikinci bir yenilgi kapıda mı?" soruları sorulmaya başlandı.

Bu sorular Afganistan'daki işgal devleti Amerikan güçlerinin komutanı General Stanley McChrystal'ın yayınladığı raporunda Afganistan'da izlenen stratejinin işe yaramadığını ve Taliban'ın yenilmesi için Afgan halkının kazanılması gerektiğini söylemesinden sonra artmaya başladı. İngiliz The Guardian yazarlarından Jonathan Steele de, Afganistan'daki durumun giderek, 80'li yıllardaki Sovyet işgaline benzemeye başladığını belirterek ilginç bir tesbipte bulundu: "Taliban direnişçileri savaşıyor ancak ortada görünmüyorlar"

Guardian yazarı Jonathan Steele, dün Afganistan'daki durumu işleyen dikkat çekici bir yazı kaleme aldı.

İNGİLİZ YAZARI ŞAŞIRTAN OLAY

Steele, ABD ve NATO işgali altındaki Afganistan'da durumun giderek, 80'li yıllardaki Sovyet işgaline benzemeye başladığına dikkati çekerek şu ilginç örneği verdi:
"Büyük ve çok kanlı bir 'Ben bu anı daha önce yaşamıştım' hissi. General McChrystal raporunda başkanı Barack Obama'ya 'Afgan halkı bir güven krizi yaşıyor çünkü Taliban'a karşı savaş yaşamlarında bir iyileşme oluşturmadı" diyecek. 'Taliban' kelimesini 'Mücahid' ile değiştirin, Rusların çeyrek yüzyıl önce fark ettiği şeyin tam bir tekrarını görürsünüz. Bugün NATO'nun yaptığı gibi, Kremlin de askerlerinin şehirlerin dışında pek kontrolü olmadığını fark etmişti.

Benzerlikler bununla da bitmiyor. Ruslar Afgan düşmanlarına 'Duhi', yani 'hayaletler' derdi. Hep ortadaydılar, ancak görünmüyorlardı. Ölürken de, yaşarken de saklanıyorlardı.

Geçenlerde Sean Smith'in Helmand'daki çatışmalarla ilgili yaptığı haberi ve yanındaki İngiliz askerlerinin tek bir Taliban direnişçisi genci bulamamasına çok benziyor."

Kaynak: Vakit

ÇİN TÜRKİYE'NİN BAKANINI TAKMADI !

Posted: 02 Sep 2009 05:01 AM PDT

Çin ile cumhurbaşkanı düzeyinde ikili anlaşmalara imza atan Türkiyenin Dış Ticaretten sorumlu olan bakanına adeta sizde kimsiniz muamelesi yaptı.

Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Çin ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden olan Urumçi olaylarının ardından geldiği Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde diplomatik skandalla karşı karşıya kaldı. Çağlayan ve beraberindeki 14 kişilik heyetin Urumçi havalimanından Akşabat'a gitmek isterken Çin polisinin engeliyle karşılaşması diplomatik gerginliğin yaşanmasına neden oldu.

Kontrol noktasını terketti

Olaylar, Çağlayan ve heyetinin CZ 6015 sefer sayılı China Southern Havayolları'nın Urumçi'den Aşkabat'a gidecek olan uçağa binmek için Urumçi Havalimanı'na gelmesiyle başladı.

Kırmızı, yeşil ve gri pasaport sahibi olan Çağlayan ile Türk heyeti Urumçi Havaalanı'nda ekonomi sınıfı yolcularına uygulanan prosedür ile karşılaşınca gergin anlar yaşandı. Çağlayan'ın yanında Sincan Özerk Bölgesi Valisi Nur Bekri ve Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan yetkililer olmasına rağmen sorun giderilemedi. Çağlayan bunun üzerine Türkiye'nin Pekin Büyükelçisi Murat Esenli'yle birlikte pasaport kontrol noktasını terk ederek durumun düzeltilmemesi halinde uçağa binmeyeceğini söyledi ve çıkış kapısına yöneldi.

Korumalarla polis arasında arbede

Çağlayan ile Esenli bir süre durum değerlendirmesi yaptılar. Bu sırada heyettekiler itirazlarla kontrol noktasından geçtikten sonra Çağlayan da koruması ve Esenli eşliğinde polis kontrol noktasına geldi. Çin polisi kontrol noktasından aranmadan geçen Çağlayan'a müdahale etmek isteyince araya koruması girdi ve bakana hamle yapan Çin polisini durdurdu. Çağlayan'ın koruması ile Çin polisi arasında kısa süreli itiş kakış yaşandı. Çin Dışişleri Bakanlığı yetkileri, Çin Polisi, Türk heyeti ve Esenli olaya müdahale ederek tarafları yatıştırmaya çalıştı.

Nota gönderilsin, mektup yazılsın

O sırada bekleme salonunda olayları büyük bir gerginlik içinde izleyen Çağlayan bu durumu kınayarak Esenli'ye konuyla ilgili Çin Dışişleri Bakanlığı'na iletilmek üzere bir nota gönderilmesini ve Çin Başbakanı'na olayı anlatan bir mektup yazmasını söyledi. Çağlayan Çin tarafının yapılan bu saygısızlıktan dolayı özür dilemedikleri takdirde eylül ayı sonunda yapılması planlanan Karma Ekonomik Komisyon (KEK) toplantısını iptal edeceğini belirtti.

Çağlayan ve Türk heyetini taşıyan uçak yaşanan gerginlik nedeniyle 50 dakika rötarla kalktı.

Gmail, milyonlarca kişiyi mağdur etti!

Posted: 02 Sep 2009 01:44 AM PDT


Google'ın e-posta servisinde yaşanan erişim sıkıntısı, internet devinin başını ağrıtacak gibi görünüyor. Peki, beklenmeyen arıza neden kaynaklanıyor, Google ne diyor?

Teknoloji sitesi ShiftDelete.Net'in haberine göre, POP3 tabanlı e-posta servisler konusunda neredeyse alternatifsiz hale gelen Gmail'in bu yıl şubat ayında yaşadığı çökmenin ardından ikinci kez sunucu hatası vermesi, akıllarda soru işaretleri uyandırdı.

5. yılını deviren e-posta servisinin beta aşamasını tamamlamasının ardından yaşanan bu aksaklık, Gmail'e alternatif erişim sunulması talebini bir kez daha gündeme getirdi.

Google'ın App Status Dashboard (Uygulama durum paneli) sayfasında da durumun toparlanmaya çalışıldığı ve kademeli olarak kullanıcıların erişiminin aktif hale getirildiği duyuruldu.

Ancak sunucu tarafından yaşanan bir çökmenin, milyonlarca Gmail kullanıcısını mağdur durumda bırakması Google'ın başını ağrıtabilir.

Güncelleme (02/09/2009 - 00:33): 1 saate yakın süren kesinti, an itibarı ile çözülmüş gibi görünüyor. Google yetkilleri, resmi blog'larında da durumdan dolayı özür diliyor.

Amerika Temmuz 2010'da dağılacak'

Posted: 01 Sep 2009 07:10 PM PDT


ABD'nin altı parçaya bölüneceği tezi ile gündeme gelen Rusların ünlü diplomatik profesörü İgor Panarin, yine ilginç bir öngörüde bulundu.

Rusya Dışişleri Bakanlığı'na bağlı Diplomatik Akademi'de öğretim görevlisi olan siyaset bilimci Panarin, ABD'nin Temmuz 2010'da çökeceğini iddia etti.

Düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulunan Panarin, mevcut mali yılın sonuçlarının yatırımcılar açısından şok etkisi yaratacağını kaydederek, Temmuz 2010'da ABD'nin çökme ihtimalinin yüzde 50'inin üzerinde olduğunu söyledi.

ABD Başkanı Barack Obama'nın dünyayı yeni bir değişim dönemine taşıyacağı düşüncelerini paylaşmadığını ifade eden uzman, "Obama, mantık olarak sosyal bir işçi gibi davranıyor. Güzel konuşuyor, ancak güzel yönetemiyor. Büyük bir ihtimalle ABD'yi bir çöküşe götürecek." değerlendirmesinde bulundu.

Amerika'nın mevcut durumu ile psikolojik bir çöküş içinde olduğunu savunan Rus siyaset bilimci, "Obama'nın yönetimindeki ABD, Mihail Gorbaçov dönemindeki Sovyetler Birliği'ne çok benziyor. 11 yılda ABD borçları tam 11 kat arttı. Gorbaçov yönetiminde de Sovyetler Birliği'nin borçları beş katına çıkmıştı." dedi.

Global Politics in Russia dergisinin editörü Feodor Lukyanov, Panarin'in değerlendirmelerinin uzmanlar açısından çok büyük değer taşımadığını savundu. Lukyanov eleştirisinde, "İnsanlar artistik hareketlerle, zengin hayaller kuruyorlar." ifadesini kullandı. Panarin'in değerlendirmeleri fazlaca marjinal olsa da, Kremlin yanlısı uzmanlar arasında etkin olduğu kaydediliyor.

28 Şubat'ta darbe şakşakcısıydın!

Posted: 01 Sep 2009 06:57 PM PDT


Şamil Tayyar'a sert yanıt... Saadet Partisi Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, kendisi için Ergenekoncu diyen Tayyar'a sert yanıt verdi


Saadet Partisi'nin "radikal" söylemleriyle tanınan ismi Mehmet Bekaroğlu, Star gazetesindeki köşesinden kendisini "Ergenekoncu" ilan eden Şamil Tayyar'a yeniHarman dergisinden yanıt verdi. Bekaroğlu, Tayyar'ın 28 Şubat sürecindeki tavrını hatırlatarak, "Ben dünün zalimlerine yaptığım gibi bunların da karşısına dikiliyorum" diye konuştu.

Bekaroğlu şöyle konuştu:

- 28 Şubat çok zor bir dönemdi. Psikolojik savaş işkence düzeyine varmıştı. Milli Görüşçü, İslamcı, Müslüman olarak bilinenlere hayat hakkı tanınmıyordu. Üniversite hocasından kasaba, bakkaldan bürokratına kadar tüm dindar insanlar yargısız infazlara tabi tutuldu. Ben KTÜ'de 'örnek mürteci' olarak seçilmiştim, Atatürk düşmanlığı, Cumhuriyet karşıtlığı ile suçlandım, yargılandım. Sadece bana değil ilkokulda okuyan kızıma bile saldırdılar, arkadaşları 'baban gerici' diye sıralarında oturtmadılar.

- Bugünün güç sahipleri dünün güç sahipleri gibi davranıyorlar, bunlar da daha öncekiler gibi insaf ve adaletli olmayı ihmal ediyor, iktidar güçlerini kullanarak insanları mahrum ediyorlar, zulmediyorlar. Ben dünün zalimlerine yaptığım gibi bunların da karşısına dikeliyorum. Olay budur. Bu duruma şaşmıyorum. Ben yalnızlıktan korkmuyorum, iktidar sahiplerinizden çekinmiyorum. Onların bana verebilecekleri bir zarar yok. Onlar mahrum ederek, yalnızlaştırarak zarar veriyorlar. Beni mahrum edebilecekleri hiçbir şey yok, ben onları zaten elimin tersiyle itmişim. Yalnızlıktan da korkmuyorum. Kaldı ki beni yalnızlaştırmaları da mümkün değil. Bu söylediklerim meydan okumadır ama büyüklenme değil. Ben isimsiz insanlarla, sokaktakilerle birlikteyim, beni onlar hiç yalnız bırakmıyor.

ŞAMİL TAYYAR GİBİ İNSANLARA HER DÖNEM RASTLANIR

- Bakın, bu Şamil Tayyar tipi insanlara her dönemde rastlanır. Bilmiyorum, siz bu Tayyar'ı ne kadar tanıyorsunuz? Bu adam 28 Şubat'ta darbe şakşakçısıydı. 28 Şubat sonrasında yapılan 1999 seçimlerinde ara dönem partisi DSP'den milletvekili adayı oldu. Sonra bir başka 28 Şubat partisinden aday adayı oldu. Daha sonra işler değişinde, 'demokratlığa' dümen kırarak AKP'ye aday olmak için başvurdu. Bu arada 'iyi istihbaratçılar'dan aldığı bilgilerle Ergenekon kitapları yazdı. Denk geldi, bu kitaplardan iyi para da kazandı. Şimdi köşesinden kendisine imkân sağlayanlara yaranmak için herkesi karalıyor, hakaret ediyor, küfrediyor. Bu zat sahibinin sesidir, kendisinin hiçbir önemi yok.

'BAŞ DARBECİYİ BAŞ KÖŞELERDE AĞIRLIYORLAR

- 'Kenan Evren'in Çanklaya Köşkü'nde ağırlanmasının hatırlatılması üzerine) Ne garip değil mi, darbelerle mücadele edenler baş darbeciyi başköşelerde ağırlıyor. Bu ayıp onlara yeter. Bu ülkede darbelerin anası 12 Eylül'dür. Yüz binlerce insanın işkence tezgâhlarından geçirildiği 12 Eylül'ü unutmamalıyız. Ben 12 Eylül'le hesaplaşmadan bu ülkede demokrasi ve hukuk devletinin inşa edilemeyeceğini düşünüyorum. Benim darbem senin darben ayırımı yapanlara da acıyorum. Hala 12 Eylül anayasasını değiştiremeyenler, hala Geçici 15. Madde ayıbını kaldıramayanların bu ülkede demokrasi kuracaklarına inanmak akla ziyandır. (Vatan)

Oruçlularda mı Üniversiteye Alınmayacak ?

Posted: 01 Sep 2009 08:24 AM PDT


TOKAD, üniversite öğrencilerinin başörtülü kayıt edilmemesi sebebiyle yaptığı açıklamada yasağı ve yasakçı rektörleri eleştirerek "Örtüleri gibi oruçlarını açmaları için de ikna odaları kuracak mısınız?" sorusunu gündeme getirdi.

Tokat'ta faaliyetlerine devam eden TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği), üniversite kayıtları esnasında başörtülü öğrencilere yönelik uygulanan ayrımcı ve baskıcı uygulamaları kınayan bir basın açıklaması yaparak, yasağın yasal bir dayanağı ve halk nezdinde meşruiyeti bulunmadığını vurguladı.

Dernek başkanı Umut Uzun tarafından yapılan açıklamada "Başörtüsü yasağının en düşündürücü yönlerinden birini de bu yıl kayıt döneminin Ramazan ayına denk gelmesi oluşturuyor. Başörtüsünün işaret ettiği hakikate yasak uygulayanlar, oruç tutan öğrencilerin örtülü fotoğraflarını kabul etmiyor, başörtülü olarak kayıtlarını yapmıyor. Oysaki her ikisi de Allah'ın emri ve bu bağlamda hem tesettür hem de oruç aynı hakikati sembolize ediyor. Birini diğerinden ayrı tutmak mümkün değil" denildi.

Açıklamada ayrıca, başta Gaziosmanpaşa Üniversitesi rektörü olmak üzere, Türkiye'nin tüm rektörlerine şu sorular soruldu:

"Anayasa Mahkemesi'nin karar gerekçesi kanun yerine geçemeyeceğine göre, halen yasal bir gerekçeden yoksun bulunan bu asılsız yasağı uygulamaya nasıl devam ediyorsunuz? Yasal gerekçesi olsaydı bile halk nezdinde hiçbir zaman meşruiyet kazanamamış bir yasağı uygulayarak ve halkın paralarıyla yapılan okullara halkın çocuklarını almayarak ayrımcılık ve haksızlık yapmış olmuyor musunuz? Orucu da başörtüsü gibi siyasi simge kabul edip oruçlu öğrencileri kayıt etmemeyi de düşünüyor musunuz? Örtüleri gibi oruçlarını açmaları için de ikna odaları kuracak mısınız? Peki, üniversite çağına gelmiş bir öğrencinin hangi dini ve siyasi görüşü benimseyip savunacağına, onu hayatına nasıl taşıyacağına siz nasıl karar verebiliyorsunuz?
habervaktim


Askere sıkılan kurşun bana sıkılsın

Posted: 01 Sep 2009 08:15 AM PDT


Barış mitinginde konuşan DTP Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, konuşmasında, ateşkesin tek taraflı yürümeyeceğini çift taraflı olması gerektiğini söyledi.

ASKERE SAKILAN KURŞUN BANA SIKILSIN
Hakkari'de 30 Ağustos'ta 4 askerin şehit olmasıyla ilgili "Ben bir Kürt evladı olarak çıkıp derim ki, askere sıkılan kurşun bundan böyle bana sıkılsın" dedi.

Bu sözlerinin ardından alkışlanan Baydemir sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ancak Türk aydını, Türk politikacısı çıksın desin ki, bundan böyle gerillaya sıkılan kurşun bana sıkılsın. Çünkü ölmekle, öldürmekle bu sorun çözülmez"

50 BİN KİŞİ...
Dünya Barış Günü nedeniyle DTP'nin Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda 'Onurlu bir barışa evet mitingi' yaptı. Miting nedeniyle kentte yoğun güvenlik önlemleri alındı.

Mitingin yapıldığı meydana 'Kürt sorunu muhataplarıyla çözülür', 'Kürt sorunu çözümü ertelenemez', 'Onurlu bir barış için alanlara', 'Yüzünü güneşe çevirmeyen karanlıktan çıkamaz' yazılı pankartlar ile bir süre önce Yunanistan'ta yaşamını yitiren Ermeni asıllı sanatçı Aram Tigran'ın posteri asıldı. DTP'lilerin kurduğu 'Barış Çadırı'nın bulunduğu Sümerpark'ta mitingi bekleyenlerin bir kısma terör örgütü PKK lehine sloganlar attı. Saat 16.00'da alanda toplananların sayısı yaklaşık 50 bini buldu.

POLİS ÇOCUKLARA TOP DAĞITTI
Miting nedeniyle Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, çevre illerden gelen takviye polislerle çok sıkı güvenlik önlemleri aldı. Miting nedeniyle polislerin izinleri kaldırılırken, 4 bin 500 polis görev yaptı. Saat 11.00'de İstasyon Meydanı'na çıkan tüm yollar kapatılarak, polis köpekleriyle platform altı ve çevresinde bomba araması gerçekleştirildi.

Diyarbakır Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam, telsizle anons yaparak arama noktalarındaki görevlileri vatandaşlara karşı kibar ve saygılı davranmaları konusunda uyardı. Polis, meydanın hemen yanındaki İstasyon Camii minaresine kamera kururak, alanda tüm yaşananları kaydetti. Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam ve güvenlikten sorumlu diğer yetkililer, meydana kurulan canlı yayın aracından gelen görüntülerini merkezde kurulan Asayiş Harekat Merkezi'nden izledi.

ROJ TV YAYINI
Meydandan, PKK çizgisinde yayın yapan Roj TV'nin aladan canlı yayın yaptığının duyulması üzerine polisler, tüm canlı yayın araçlarında inceleme yaptı. Diyabakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı da mitingi canlı yayınladı. Saat 13.00'den sonra kurulan arama noktalarından mitinge katılacaklar tek tek aranarak içeriye alınırken, flamaların üzerinde bulunduğu sopalar toplandı.

Arama noktalarında görevlendirilen polisler çocuklara üzerinde, 'Size güveniyoruz. Diyarbakır polisi' yazılı beyaz renkli toplar dağıttı.

TUĞLUK ARAÇLA SOKULMADI
DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk, mitingin yapılacağı İstasyon Meydanı'na sivil bir otomobille Kurt İsmail Paşa Sokağı'ndan girmek istedi. Ancak, görevli polisler Tuğluk'a alana bu sokaktan araçla giremeyeceğini söyledi. Bunun üzerine otomobile girip oturan Tuğluk, bir süre cep telefonu ile görüşme yaptı. Daha sonra dışarıya çıkan Tuğluk, sokağa gelen polis müdürlerinin araçla giremeceğini söylemesi üzerine sokaktan ayrıldı.

TAŞLI SALDIRI
Miting alanına girmek isteyen üzerinde Peşmerge kıyafeti bulunan bir kişi ile polis arasında tartışma çıktı. Polisin bu kişiyi gözaltına almak istemesi üzerine çevrede bulunan bir grup taşlı saldırıda bulundu. Polislerin de taşlı cevap vermesi üzerine kısa süreli arbede yaşandı. Polis, bu kişiyi alıp Ziya Gökalp Spor Salonu'na götürmesi üzerine, çevredekiler protesto gösterisinde bulundu.

ÖCALAN POSTERLERİ DAĞITILDI
Miting alanında bir grup genç yanlarında getirdikleri poşetler içinden çıkardıkları Abdullah Öcalan posterleri ve PKK flamalarını dağıttı. Öcalan posteri ve flamaları sallanırken, çatışmalarda öldürülen PKK'lılar için yazılan Kürtçe türküler eşliğinde halaylar çekildi.

Alanda Türkçe ve Kürtçe yazılı 'Varlığım dilimdir', 'Dilimiz hakkımızdır', 'Barış için yola gelin' yazılı pankart ve dövizler açıldı.

[anadoluhaber:35131] Tiranlı Müslüman gazeteci Olsi Jazexhi nin TV röportajı , Gzete Besimtarinin 27-28.sayıları

Posted: 01 Sep 2009 06:33 AM PDT

 
Olsi Jazexhi - Rrokum TV röportajı
 
 
Olsi Jazexhi - Rrokum TV röportajı sitemize eklenmiştir
Hayırlı günler dileğiyle
Müslüman Arnavutluk
 
 

 
Besimtari 28
 
Gazeta Besimtari'nin 28. sayısını
adresinde bulabilirsiniz.
Hayırlı günler dileğiyle...
Müslüman Arnavutluk
 
 
 

 

Gazeta Besimtari 27

Gazeta Besimtari'nin 27.sayısını

http://www.muslumanarnavutluk.com/gazeta-besimtari/besimtari_27_pdf.pdf

 

adresinde bulabilirsiniz.

Besimtari'nin diğer sayıları için

http://muslumanarnavutluk.com/default.asp?id=25750&lng=1

adresini ziyaret edebilirsiniz.

Hayırlı günler dileğiyle

 

Müslüman Arnavutluk

 

 

 


[anadoluhaber:35130] ABD projesi diyenler alçaktır konusu

Posted: 01 Sep 2009 03:44 AM PDT

Bir yazar Başbakanla muhalefet arasındaki tartışmalarda geçen bircümleyi doğrulamak amacı ile İngilizce uzun bir metni alıntı yapıp başındada şöye bir şey yazmış.

 

Tayyip Bey "Kürt açılımına Amerikan Projesi diyenler bunu ispatlayamazlarsa alçaktırlar namussuzdurlar" diyedursun, Amerikalılar bu projeyi rapor halinde ABD Kongresi'ne resmen sunmuşlar. Hem de saklı gizli değil, açık açık. Sunum tarihi 15 Ekim 2007. Raporun adı: "PKK'nın silahsızlandırılması, dağıtılması ve toplumla yeniden kaynaştırılması". Raporu derleyen kurum: Amerikan Dış Siyaseti Ulusal Komitesi. Derleyen kişi: David Phillips (Deyvid Filips okunuyor)

 

Konuya geçmeden şunu belirteyim. 2007 den bu güne kadar hızla değişen dünyada çok şeyler oldu. O raporlar kim bilir kaçıncı rapordu ve onlardan sonrada daha kaç rapor sunulup tozlu raflarda kaldı. Üstelik her türlü rapor sunulur ama yüzlerce rapordan bir tanesi uygulanmak için ele alınır o da sürekli güncellemeler ile sunulan rapordan eser kalmadan bambaşka bir hale dönüşerek dönüşmeye de devam ederek sürer gider. Bir baş bakanın bırakın yabancı ülkelerde çoğu çöpe gitmeye mahkum raporlarını kendi ülkemizdeki tüm hazırlanan raporları dahi pek acil olanlar dışında sadece göz atacak kadar bile vakti yoktur. Muhalefetin daha çok vakti vardır ve bin olumlu rapordan bir olumsuzu bulup çıkarıp laf diye söyler çünkü yapabileceği pek çok pozitif iş olmasına rağmen, sadece muhalefet olsun diye muhalefet yaptıkları için başka işleri de yoktur.

Usta ve organize siyaset böyle bir şeydir. Görevimiz Tehlike adlı Amerikan dizisini seyir edenler bilirler.

ABD ilgi alanındaki ülkelerde kendi karşıtlarını tasfiye için onları kendi yandaşı durumuna düşürüp güya kolluyormuş gibi yaparak ya da paralel hareketlere girişerek kendi emirlerinde imiş de deşifre olmuşlar durumuna düşürerek, o ülkedeki asıl yandaşlarının kamuflajını sağlarken karşıtlarını da vatan haini durumuna düşürerek kendi yandaşlarına imha ettirirler.

Hudson Toplantısında Bizim generaller ile Barzani’nin yeğenini de yanlarına alarak ne konuşuyorlardı, Eski anayasa mahkemesi başkanını öldürüp çarşı pazarda terör olayları yaparak hükümeti yapılacak gösteriler ile yerden yere vurup daima yapa geldikleri işbirliklerinde olduğu gibi düşürmek.

Başka, başka gelin size tüm PKK'lı lider kadrosunu derdest edip teslim edelim bu konuyu bitirelim. Peki. Bizim pek akıllı Atatürkçü şaşkın generaller ne diyordu aman sakın ha, bu AKP ye yarar. Çünkü Atatürk’e ait söylev de bu gibi durumlarda nasıl oyun kurulup nasıl oynanır diye bir şey okumamışlardı. Okudukları da her derde deva idi ama burada akıllarına bir şey getirmediği için hemen üstüne atlayıp aman sakın ha bu AKP ye yarar diyorlardı. Onlara siyaset denilen oyunun Atatürk’ün nutkundan öğrenilmesinin imkansız olduğunu, bunu sadece kendisi olabilen kişilerin kendi gözlemleri, araştırmaları, öğrenmeleri ve kendi akıl ve zekaları ile sayısız pozisyonda sayısız oyun ya da karşı oyun kurabilmeyi öğrenmiş olmaları gerekiyordu. Ama onlar  öğrenmemiş yetişmemiş yetiştirilmemiş bir alman deyiminde geçen rençper=çiftçi  açıkgözlü yada rençper zekası olarak tercüme edebileceğimiz. (bauer schlau) gibi davranıyorlardı. Çünkü milleti adam ediyim derken kendileri rençperlerimizin de gerisinde kalmışlardı. B yüzden ne öğretildi ise onunla on yılda bir vatanımızı milletimizden kurtarıyorlardı. Kendi başlarına ve bağımsız olarak her yeni durum karşısında ne yapacakları bilmeleri düşünmeleri gerektiğini öğreten olmamıştı ve kendilerinin de akıllarına gelip öğrenmemişlerdi. Belki de Toplantıya girerken Allah’ım bize yardım et de vatanımız için hayırlı sonuçlar alabilelim ve tuzaklara düşmeyelim diye içlerinden dua etmeyi de bilmiyor olabilirlerdi. Biraz sonra öğreneceklerdi.

Şimdi bunu analiz edelim. ABD’liler generallerin böyle diyeceğini bilmeden mi yoksa bilerek mi bu teklifi yaptılar.

Bana göre alacakları cevaptan gayet emin olarak ve bilerek böyle yaptılar. 

Peki, bizim kendilerini çok akıllı zanneden siyasetten bir şey anlamadıkları halde yurtta sopa ile sulhu sağlayıp sonrada dünyaya nizamat vermeye kalkışan muhterem generallerimiz, karşılarındakilerin ABD’li ve eskiden beri Türk milletine karşı hareket de birlikte oldukları dostları olarak dostluğun sürekli devam edeceğini mi veya hala devam ettiğini mi zannediyorlardı?

Aman sakın haa bu AKP ye yarar dediler. Hâlbuki ülkelerin siyaseti değişebilirdi ve siyaset bir takım oyunu idi. ABD’nin hesapları da değişmiş ve artık kendileri ile süre gelen oyunu oynamıyorlardı. Bu teklif sadece kendilerini oltaya çeken yemdi. Yemi yuttular ve oltaya takıldılar sonrada Türk kamuoyuna deşifre edilerek ABD’nin Türkiye politikasının değişmiş olduğunu öğrendiler. Ama artık geç kalmışlardı

Halbuki söze evet iyi olur diye başlayıp ABD’lilerin gerçek maksadını anlamaya çalışıp sonra gerekirse aman ha bu AKP ye yarar demeleri gerekirdi. Belki de öyle davransalar ABD’liler aslında maksatları bu değil ise bir sürü başka mesele çıkarıp yorganı yokuşa süreceklerdi. ABD’liler Generallerimize eskiden alıştıkları iyi polis rolünü oynadılar. Ama içlerinden bir kötü polis de onları Türkiye’ye ihbar edip rezil etti. İşte kendi milleti ve meşru hükümeti ile kavgalı olan generallerin eninde sonunda alacağı sonucu alıp bozguna uğradılar. Tam bir görevimiz tehlike oyunu idi belki ileri de bunu da film olarak çevirirlerde genç olanlar görürler. Belki de eskiden çevirdikleri oyunlardan birini uygulamışlardır. Dışarıdan dost tutanların şu atasözümüzü unutmuş olmalarının sonucu budur. Yabandan dost domuzdan post olmaz.

A.D.Şimşek

 


[anadoluhaber:35127] Bunca gündür sesi sedası çıkmayanlara sesleniyorum: Yoksa onlar can değil miydi?

Posted: 31 Aug 2009 01:39 AM PDT

Günlerdir sesi sedası çıkmayanlara sesleniyorum.   Öncelikle muhalefete sesleniyorum.
Baykal’la Bahçeli’ye sesleniyorum.
Yoksa onlar can değil miydi?
İktidara sesleniyorum.
Başbakan Erdoğan’a, Savunma Bakanı Gönül’e sesleniyorum.
Askere sesleniyorum.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’a sesleniyorum.
Neden sesiniz çıkmıyor?..
Yoksa onlar can değil miydi?
Onların ana babaları yok mu?
Birazcık vicdanı olan herkese sesleniyorum.
Neden susuyorsunuz?
Hepsi can değil miydi?
Yoksa ben mi yanılıyorum?
Komutan, ceza olarak, pimi çekilmiş el bombasını tutuşturuyor askerin eline...
Bomba elinde patlıyor.
Ve dört asker ölüyor.
Tarih 17 Ağustos 2009.
Kaza diye açıklama yapılıyor, şehit diye toprağa veriliyor dört asker.
Oysa kaza değil.
Kaza olmadığını, aradan dokuz gün geçtikten sonra Taraf gazetesinin manşetinde patlayan haberden öğreniyor Türkiye. Ancak o zaman tutuklanıyor komutan...
Ve Genelkurmay’dan bir açıklama ancak dün akşam üstü geliyor.
Bir haber daha var.
O da Taraf’ta çıktı.
Üç ay önce, 27 Mayıs’ta Güneydoğu’daki bir yerde mayın patlıyor, 6 asker şehit oluyor, açıklama PKK mayını diye geliyor. Büyük bir cenaze töreni düzenleniyor. Başbakan, DTP Genel Başkanı’yla randevusunu iptal ediyor.
Gerçekten PKK mayını mı?..
İlgili iki komutan arasında internete düşen telefon görüşmesi, eğer doğruysa, patlayan mayın PKK mayını değil. Altı erin ölümüne yol açan mayın, koruma amaçlı olarak bizzat asker tarafından döşenmiş.
Komutanların kendi aralarındaki telefon görüşmesinden çıkan gerçek bu, öyle mi?
Bir başka deyişle:
PKK değil, eğitim zayiatı mı?..
Evet, günlerdir sesi sedası çıkmayan herkese seslenmek istiyorum.
En başta da Baykal’la Bahçeli’ye..
Neden sesiniz çıkmıyor?..
Ölenler can değil miydi?
Bu önemsiz bir olay mı?
Orgeneral Başbuğ’a sesleniyorum:
‘Güçlü ordu’ böyle mi olur?
Savunma Bakanı’na sesleniyorum:
Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki ‘eğitim zayiatı’ konusuna el atmayı düşünüyor musunuz?
Başbakan Erdoğan’a sesleniyorum:
Asker sorgulanmayacak mı?
Asker tabu mu?
Asker, üstüne vazife olmadığı halde her gün siyaset kurumunun işine karışacak, ama siyaset kurumu, siyasetçiler askerin yanlışlarına sessiz kalmaya devam edecekler?
Siyasetçi askere mi tabi?
Yoksa tersi mi?..
Hatırlasanıza:
Daha bir kaç ay önce Yunanistan’da çok konuşan bir Genelkurmay Başkanı bir anda emekliye sevkedildi hükümet tarafından...
Gerçek demokrasi budur.
Canlar ölecek, hesabı verilmeyecek!
Böyle demokrasi olur mu?
Böyle hukuk devleti olur mu?
Sonra da mikrofonların karşısına geçilip bilgiçlik taslanacak, eski deyişle malumatfuruşluk yapılacak, “Güçlü ordu, güçlü Türkiye!” diye fetvalar verilecek!
Hadi canım sen de!
Önce ana babalar, askere gönderdikleri çocuklarının nasıl öldüklerini öğrenebilsinler.
Yapılacak ilk iş budur.
Genelkurmay’da dün yapılan haftalık basını bilgilendirme toplantısında ölümlerle ilgili sesi sedası çıkmayanlara sesleniyorum:
Nerelerdesiniz?
Yoksa onlar can değil miydi?..
Anaları babaları yok muydu?..
Ne yazık!
Ne zor bir ülkede yaşıyoruz.
 
Hasan CEMAL

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:35123] WG: ADALET ve HUKUK en fazla onu cigneyenlere lazim olacaktir.

Posted: 31 Aug 2009 12:41 AM PDT

Selamlar,

Daha düne kadar Iktidar tarafindan özel donatilara sahip kilinarak, yasadisi dinlemelerle " Suclu " yaratmaya calisan " F tipi emniyetciler, simdi olay kendilerine dönmeye baslayinca, suclulugun telasiyla, Isyan etmeye ve olayin " yasadisi " oldugunu " itiraf " etmeye basladilar.

Simdiden paniklemeyin beyler,  daha bunlar yaptiginiz Yasa ve Hukuk tanimaz uygulamalarin, kücük bir bölümü..Bu ülke gercek Demokrat bir iktidar elinde, sizlerin yaptiginiz, tüm " yasa ve Hukukdisi "  uygulamalarinizi, bu gariban halka birer birer kanitlariyla aktaracak ve siz her zamanki " utanmazliginizla " olayi piskinlige vurmaya calisacaksiniz...

Bu iktidarin Demokrat oldugunu ve Demokrasi istedigini savunanlarin kafalarini " Kum'dan " cikarmalari icin, belkide son sanstir bu gerceklerin ortaya birer birer cikmasi.


Not: " Uyanamayanlarin, uyutuldugunu farkedemeyenlerin " ,  sayfalar dolusu, kendilerine mazeret yaratma cabalarini büyük bir üzüntü ve acima duygusuyla karsiladigimiz bilinmelidir.

--- email@addthis.com <email@addthis.com> schrieb am Mo, 31.8.2009:

Von: email@addthis.com <email@addthis.com>
Betreff: Link shared by ab@berberoglu.eu
An: azmiberberoglu@yahoo.de
Datum: Montag, 31. August 2009, 9:13

Hukuk, en fazla onu cigneyenlere lazim olacaktir.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/12380487.asp?gid=229

[Message sent by ab@berberoglu.eu via AddThis.com.]




--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:35142] Kürt Açılımı

Posted: 02 Sep 2009 06:35 AM PDT

 
KÜRT AÇILIMI!

 

 

 

 

 

Son günlerde ülkemiz gündemini işgal eden bu Kürt sorunundan söz ediliyor. Bu ülkede birçok farklı etkinlikte yaşayan insanlarımız var. Esasında ülkemizde hiç kimsenin bağlı olduğu etkinlikten yana bir sorunu yok. Kimseye bağlı olduğu ırktan/etnik kökenden ötürü bir baskı ya da devlet imkanlarından kısıtlı bırakıldığı bir durumda söz konusu değildir. Aramızda Kürt Türk diye bir ayrım da yoktur. Herhangi bir yüksek memurluğa gelmek istedikleri takdirde eğer gerekli başarıyı gösterirse o makama gelebilir. Bu bütün herkes için de geçerlidir. Herhangi bir ayrım da söz konusu değildir. Kürt vatandaşlarımıza verilen ve hiç kimseye faydası olmayan sözde imkanlardan sonra diğer etnik kökene sahip kardeşlerimiz bizde Kürt kardeşlerimiz gibi haklar isteriz derlerse ne olacak? Bu yapılanlardan sonrada isterlerse bu doğal karşılanmalıdır.

 

Esasen Kürt vatandaşlarımız kadar tüm ülkemizin sorunu işsizliktir. Doğu ve güneydoğu yıllardır ihmal edilmiştir. Yatırım yapılmamıştır. Sonunda işsizlik büyük boyutlara ulaşmış, göçe sebep olmuştur. Orda ki vatandaşlarımızın sorunu dil ya da herhangi bir şey değildir. Zaten evlerinde ve dışarıda genellikle Kürtçe konuşuyorlar. Tek sorun işsizlik, geçim zorluğudur. Oraya yapılacak yatırım, iş imkanı sağlanması her şeyi halledebilirdi. Böyle kesin sonuç alınacak yöntemler yerine halkımıza hiçbir fayda sağlamayacak tehlikeli girişimlere bilerek ya da bilmeyerek neden olunmamalıdır.Yapılanlar kesinlikle ayrımcılık oluşturacak, birlik ve bütünlüğümüzü tehlikeye sokacak girişimlerdir. Hükümet tarafından yapılacak reformlar neticesi aklımıza Anayasada belirtilen resmi dil Türkçe güneydoğu da ve doğuda artık uygulanmayacak mı? Resmi yazışmalar Kürtçe mi olacak? Sokaklara, mahallelere Kürtçe isimler de verilecek mi? Bunlar tehlikeli şeylerdir. Sonuçları geri dönülmesi imkansız olan durumlara kadar gidebilir. Şimdiye kadar ABD’nin talimatları üzerine hareket eden, ABD’yi örnek alan hükümetler  ABD’de İngilizceden başka bir dilin resmi olarak konuşulmasının bütün eyaletlerinde yasak olduğunu herhalde bilmemektedirler. Bu ortaya atılan “Kürt Açılımının” arkasında ABD’nin ve onu yöneticisi israil’in olması aklımıza ilk gelen kuşkudur. Amaç önce federasyon, arkasından siyonist israil’e, ABD’ye bağlı kukla bir Kürt devleti kurulmasına kadar gidebilir. 1984 senesinde “Asala Ermeni Örgütü/Terörü” biter bitmez yerine PKK ihdas edildi. Ergenekon soruşturmasında TSK.’ya ait “GİZLİ” gizlilik derecesine sahip ve hala gizliliği kalkmayan  evraklarda; PKK’ya destek veren ülkeler; ABD, AVUSTRALYA, AVUSTURYA, Balkanlar, Kafkasya, Orta Asya, BELÇİKA,  ÇEK CUMHURİYETİ, DANİMARKA, FİNLANDİYA, FRANSA, HOLLANDA, İNGİLTERE, İRLANDA, İSPANYA, İSVEÇ, İSVİÇRE, İTALYA, MACARİSTAN, NORVEÇ, Orta Doğu ve Afrika ülkeleri, POLONYA, UKRAYNA olarak sıralanıyor. Esas destekçisi israil ve ABD’dir.

 

Kürt veya diğer bir başka etnik köken sorunu ülkemizde yoktur. Suni olarak dış mihraklarca oluşturulan ülkemizi bölmek için uygulanan bir senaryonun bölümüdür. Sünni alevi ayrımından sonra birde bu ülkenin has halkını azınlık ilan etmek herhalde bu ülkeye ve bu halkın insanlarına en büyük kötülüğü yapmaktır. Halkımızın isteği yukarıda da belirttiğim gibi iş imkanı bütün sorunları halledecektir. Esasında işsizlik tüm ülkemizin sorunudur. İşsizlik çözüldüğünde sorunlarda kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Maddi imkanların bozuk olması aile ve toplumun her bakımdan bozulması demektir.

 

Sorunlar nedeniyle Kürt gençlerinin dağa çıkması mazur, hoş görülüyor. Hiçbir şekilde böyle bir davranış hoş görüyle karşılanamaz. Bu eskilerin tabiriyle eşkiyalıktır. Suç işlemiş bir insan ne olursa olsun ister siyasi ister adi suç cezası verilmelidir. Siyasi olmayan, devlete karşı işlenmeyen bir suça nasıl ceza veriliyorsa aynı şekilde diğer terör suçlarına da ayrım yapılmadan bir hukuk devleti olarak kanunlar çerçevesinde cezalandırılmalıdır. Suçlu suçunun karşılığını mutlaka görmelidir.Yapılan suçun hiçbir şekilde mazereti olamaz. Bu türlü aflar PKK’ya cesaret verecek, daha rahat terör eylemleri gerçekleştirmesine neden olacaktır. İşin bir vahim tarafı da DTP çocuk katilinin muhatap alınmasını istemektedir. Umarım ki hükümet böyle bir yanlışlık içine girmez. Gerçi yapılan açıklamalarda bunun söz konusu olmadığını söylediler. Ama işin gidişatı ne yazık ki böyle olmadığını göstermektedir.

 

            Bu çözüm diye sunulanlar esasında ABD, Avrupa, israil ve PKK’nın işine gelecektir. İleride federasyon dayatması ABD, avrupalı sözde dostlarımız tarafından çıkartılırsa hiç şaşmamak gerekir.  Bu çözüm diye sunulanların ileride daha da çözümsüzlük oluşturabileceği unutulmamalıdır.

 

            Dış mihrakların oyunlarının giderek ülkemizde arttığı zor bir dönemden geçiyoruz. Bu oyunlar karşısında başta hükümet ve halkımız her zamankinden daha uyanık olmalıdır. Şunu bilmeliyiz ki bölünmekten, ayrılıktan bu vatanın hiçbir evladına fayda gelmez.

 

Selam, saygı ve dualarımla.

 

Yakup MUSA

 

02.09.2009

 

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:35146] Uydurukça Hastalığı

Posted: 02 Sep 2009 06:22 AM PDT

 
UYDURUKÇA HASTALIĞI

 

 

 

            Nasıl mimaride bir sanat değeri var, ‘yapı’ da bu yoksa, şimdi eser yerine uydurulan yapıt’ta bu yoktur.

 

            Bu cemiyet, Mimar Sinan’ın eserine yapıt diyecek seviyeye düşmeye görsün, o artık mimari yapılamaz.

 

            Yarı dini, yarı lisani muhteşem manalı kelime’ye sözcük diyecek kadar küçülmüş her ruh, dilde taş devrine dönmüş bir iz’an yoksuludur.

 

            Bir insan bütün bu uyarmalara rağmen, eser yerine yapıt, teşkilat yerine örgüt, tabiat yerine doğa, mesela yerine örneğin diyebiliyorsa onun bizim milliyetimizden kopartılmaya çalışılmış bir kimse olduğundan şüphe etmemeliyiz.

 

            Hele aygıt, kalıt, kalız, görkem, betimlemek, çelgen, yatsıma, kişi tini, uzyönüm, tüm görüt ve benzeri sözcüklerle yapıtlar kurmaya kalkıyorsa hayatınızı muhtemel tehlikelerden korumak için, böylelerinin yanından kaçmamız lazım gelir.

 

(Türkçe’nin Sırları)

 

Selam, saygı ve dualarımla.

 

Yakup MUSA

 

02.09.2009


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:35145] Saidi Nursi Hazretlerinin Görüşü

Posted: 02 Sep 2009 06:13 AM PDT

 
SAİDİ NURSİ HAZRETLERİNİN GÖRÜŞÜ!

 

Günümüzde Kur’anı Kerim Ayetlerinden bazılarının hükmleri artık geçersiz, Hadisi şeriflerin bazılarının uydurma sayılabildiği halde Said–i Nursî Hazretlerinin  risaleleri hakkında İslamî ölçüler içerisinde bir eleştiriye kalkışsanız bu eleştiri asla kabul edilmez. İmanın gitmesinden korkulur. Bu manevî tehdidi alan kişilerle karşılaştım. Bu risaleler hakkında eleştirilerimi aşağıda bulacaksınız.

Önce Said–i Nursî’ Hazretlerinin  doğruluğu kesin olarak kabul edilen risalelerinden biri olan İşarat’ül İcaz’da geçen bir cümlede şöyle yazıyor:


Kur’an–ı Kerim, o cümlede Ehl–i Kitab’ı imana teşvik etmekle onlara bir

ünsiyet, bir suhulet gösteriyor. Şöyle ki: Ey Ehl–i Kitab! İslâmiyet’i kabul etmekte size bir meşakkat yoktur. Size ağır gelmesin! Zira, size bütün bütün dininizi terketmenizi emretmiyor. Ancak itikadınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat–ı diniye üzerine bina ediniz; diye teklifte bulunuyor
(İşarat–ül İ’caz, s. 49–50)
ayrıca bkz:
http://www.bediuzzaman.net/kulliyat/1175.html
veya: http://www.saidnursi.com/turkce/semp/s2_4.html (ayrıca aşağıda Yazar Sayın Ahmet ŞAHİN’in yazısı yayınlanmıştır.)

YAZAR AHMET ŞAHİN’İN YAZISI :


Zaman Gazetesi yazarı Sayın Ahmet ŞAHİN’in 05 MAYIS 2004 tarihli yazısı şöyle

yazılmış: 

 

“(Ehl–i kitap) Kendi kitaplarını, kendi peygamberlerini inkar etmeden,

eksiklerini tamamlamaları, yani Hazreti Muhammed’le Kur’an’ı da tanımaları...


Nitekim biz onların peygamberlerini ve kitaplarını tanıyoruz. Onlardan da aynı

centilmenlikte bulunmalarını makul ve mantıklı buluyoruz...


Bu, onlar için zor bir kabul de değildir. Çünkü kendi inançlarını inkar etmeleri

gerekmiyor, kendi inançlarını korumakla birlikte sadece eksiklerini ikmal etmelerinin gereği oluyor bu kabul.” 

 

Görüldüğü gibi, Ahmet ŞAHİN Said-i Nursi Hazretlerinin yazısını Türkçeye tercüme etmiştir.

 

Halen nurcu cemaatinin yahudi ve hıristiyanlara duymuş olduğu bu yakınlık Said-i Nursi Hazretlerinin bu yazı/risalelerinden kaynaklanmaktadır.

 

 

 

Peki nedir ehl–i kitabın/Hıristiyanların doğru kabul edilen “esasat–ı diniyeler?” ya da

inkar etmeleri gerekmeyen kendi inançları?

 

Bir dinin “esasat–ı diniyesi/inkar etmeleri gerekmeyen kendi inançlar” o dinin amentüsü anlamına gelmektedir.

 

Çok yaygın görüş ehli kitap arasında hıristiyanlar yani katolikler İslam’a çok yakın ve saygılıdırlar.

 

KATOLİK AMENTÜSÜ :

 

Katoliklerin amentüsünü şöyle özetleyebiliriz;

1–Ben, yeri ve göğü yaratan, her şeye Kadir Baba Tanrı’ya.
2–Ve efendimiz olan, onun biricik oğlu İsa’ya,
3–Ruh’ül Kudüs’ten gebe kalana.
4–Ve bakire Meryem’den doğana.
5–O’nun Pontus Pilatus’tan zulüm gördüğüne.
6–Çarmıha gerildiğine, öldüğüne, gömüldüğüne.
7–Cehennemlere indiğine.
8–Üçüncü gün tekrar canlandığına.
9–Göklere çıkıp Kadir olan Baba Tanrı’nın sağına oturduğuna.
10–Oradan gelip ölüleri dirileri hesaba çekeceğine.

İşte size İslam’a en yakın ve sözde dost katoliklerin dini esasları!

Bütün bu inançlarına rağmen şirk/küfür inanışını terk etmeden, bu inançlarını

koruyarak eksikliklerini ikmal edecekler.

 
Yazar Ahmet ŞAHİN’in bir başka makalesini de “Ehl–i Kitab’la amentüde ittifakımız

var” başlığıyla yayımladığını (Zaman Gazetesi, 17 NİSAN 2000) 

 

Peki İslam ölçüsüne göre Ehl–i Kitap’ın Müslüman olabilmesi hangi şartlara bağlıdır? Ki doğrusu da budur.

 

Hanefi Mezhebi’nin kurucusu İmam Azam Hazretlerinden sonra gelen ikinci imamı ve aynı zamanda İmam Şafii hazretlerinin de hocası İmam Muhammed b. Hasan Hazretlerinin bu konudaki görüşleri şöyledir ;

 

Ehl–i Kitab’ın İslam Olabilmesi Hangi Şartlarda Mümkündür?

 

Büyük İslam alimi İmam Muhammed Hazretlerinin “Siyer–i Kebir” isimli eserindeki açıklamalarına geçmeden kendisini inceleyelim.

 

İmam Muhammed b. Hasan Hazretleri, mezhep imamımız İmam–ı Azam Hazretlerinin iki imam diye anılan iki büyük öğrencisinden biridir. Diğeri ise İmam Ebu Yusuf Hazretleridir.

 

İki imamın görüşleri bir konuda ittifak ederse fetva bu görüşe göre verilir ve buna “ve bihî yüfta/yani fetva bu görüşe göredir” şeklinde ifade edilir. İmam Muhammed b. Hasan, Hazretleri büyük mezhep imamı İmam Şafii Hazretlerinin hocasıdır. İmamı Azam Hazretlerinin en etkili talebesi olan İmam–ı Muhammed b. Hasan Hazretleri Hanefî Mezhebi’nin dünya üzerinde yayılmasında önemli rol oynamıştır. İmam Muhammed Hazretlerine ait olan Siyer–i Kebir’in “İslam” başlıklı bölümünde Ehl–i Kitab’ın Müslüman olabilmesi şu şartlara bağlıdır:

 

            Hasan–ı Basri Hazretlerinden (r.a.), Resullullah Aleyhissalatu Vesselam’ın şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Müşrikler, “La İlahe İllallah” deyinceye dek onlarla savaşmakla emrolundum. Bu sözü söyledikleri zaman can ve mallarını benden kurtarmış olurlar. Ancak hak ile (ölüm cezasını hak eden ile maldan verilen haraç ve zekat olarak) alınanı hariç (içlerinde gizlediklerinden dolayı) hesaba çekilmeleri ise Allah’a aittir.

 

Siyer-i Kebir’in yazarı İmam Muhammed Hazretleri der ki: Rasullullah Aleyhissalatu Vesselam Allah’ı birlemeyen putperestlerle savaşıyordu. Onlardan her kim “La İlahe İllallah” dediyse bu sözü İslam’ı kabul ettiğine delil sayılır.

 

Netice olarak bir kimse, malum olan şirk itikadının hilafı olan tevhidi söylediği zaman İslam’ı kabul etmiş sayılır. Çünkü gerçek itikadını tespit etme imkanımız yoktur. Neyi ikrar ettiğini duyarsak o inançta olduğuna hükmederiz. Onlardan her kim, “La İlahe İllallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” derse, daha önce üzerinde bulunduğu inancın muhalifini ikrar etmiştir. Onun için de bu, imanına delil sayılmıştır.

 

Ateist olanlarla, yerde ve gökte iki ilah olduğunu iddia edenler de bu durumdadır. Bunlardan biri “Lâ ilahe illallah” derse, bu, onun İslâm’ı kabul ettiğine delildir.

 

Ama Yahudilerle Hıristiyanların durumu böyle değildir. Onların “lâ İlahe İllallah” demeleri, İslâm’a girmiş olmalarına delil sayılamaz. Resulullah’ın peygamberliğine inanmıyorlardı. Onun için İslam’a girmiş olmaları için “Muhammed’ür–Rasûlullah” demeleri de gerekiyor.

 

Nitekim, rivayete göre, Resulullah Aleyhissalatu Vesselam, hasta olan yahudi

komşusunu ziyarete gitti ve o yahudi’ye telkin sadedinde:

 

“Şahadet ederim ki, Allah’tan başka ilâh yoktur ve ben Allah’ın resûlüyüm” buyurdu. Hasta yahudi, babasına baktı (Şahadeti getirmek için müsaade istiyordu). Babası da ona: “Ebü’l Kasım’a cevap ver” dedi. Hasta, şahadeti getirdi ve sonra da ruhunu teslim etti. Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalatu Vesselam şöyle buyurdu:

 

Sayemde bir kişiyi cehennem ateşinden kurtaran Allah’a şükürler olsun.” Daha sonra ashabına da dönerek: “Din kardeşinizin cenaze işlemlerini” yapın diye emretti.

 

İmam Muhammed Hazretleri dedi ki: Bugün ise IRAK topraklarında yaşayan Ehl–i Kitab’dan bazıları var ki, “lâ ilahe illallah ve enne Muhammeden rasûlullah” derler, ama onun, Arapların peygamberi olduğunu, İsrail oğullarına gönderilmediğini ileri sürerler. Onlardan her kim, bu inançla Hazreti Muhammed Aleyhissalatu Vesselam’in peygamberliğini kabul ederse yine İslâm’ı kabul etmemiş sayılır. İslâm’a girebilmesi için kendi dininden tamamen uzaklaşması gerekiyor. Hatta Yahudi yahut Hıristiyan olan bir kimse: “Ben Müslüman’ım yahut Müslüman oldum” derse yine İslâm’ı kabul ettiğine hükmolunmaz. Çünkü batıl dinlerine İslâm ismini verip; “Müslüman, Hakk’a teslim olan kimsedir, biz de Hakk’a teslim olmuş kimseleriz” derler. Onun için sadece bu sözü söylemeleri, onları Müslüman kabul etmemizi gerektirmez. Mutlaka, tâbi oldukları dini de terk etmeleri gerekir.

 

            Yine onlardan biri: “Ben Yahudilikten beriyim” der, ama bununla birlikte “İslâm’a girdim” demezse, İslâm’ına hükmolunmaz. Olabilir ki, Yahudilikten çıkıp Hıristiyanlığa girmiştir. Ama “Yahudilikten çıktım” dedikten sonra “İslâm’a girdim” derse, o zaman Hıristiyanlığa girmiş olması ihtimali ortadan kalkar.

 

Şayet Mecûsi “Müslüman oldum, yahut ben Müslüman’ım” dese, onun İslâm’ına hükmolunur.

 
Rivayet olundu ki, biri, Abdullah İbni Abbas Hazretlerine gelerek: “Annem öldü. Ancak Hıristiyan idi. Şimdi cenazesinin peşinden gideyim mi?” diye sordu. İbn–u Abbas Hazretleri ona şu karşılığı verdi: “Cenazesini takip et. O’nu göm. Sadece üzerine namaz kılma.”
 
Biz de aynı düşüncedeyiz. Şayet cenazesinin defni ile ilgilenecek kâfir bir oğlu yoksa, Müslüman oğlunun bu görevi yerine getirmesi ve onu yırtıcı hayvanlara terk etmemesi gerekir.
 
Ama bu görevi yerine getirecek müşrik akrabaları varsa, evlâ olan Müslüman’ın bu işi onlara bırakmasıdır. Lâkin dilerse, cenazesinin peşinden gidebilir.
 
Rivayete göre, el–Haris b.Ebî Rabia Hazretlerinin hıristiyan olan annesi öldüğünde sahabeden birkaç kişiyle cenazesinin peşinden gitmiştir. Ancak cenazeyle birlikte, cenazenin dinine mensup olanlar da bulunuyorsa, Müslüman’ın onlarla karışarak değil, ayrı bir şekilde yürümesi yahut cenazenin önünde gitmesi gerekir ki, müşriklerin topluluğunu çoğaltmamış olsun.
(İmam Muhammed b. Hasan, Siyer–i Kebîr, EVS yay. İst. 1980. c.1, s.163–165).
 
Büyük İslam alimi İmam–ı Muhammed Hazretlerinin bugüne ışık tutan, müminlerin gönlünü rahatlatan açıklamaları bu şekilde bulunmaktadır. Dikkat edilirse Hıristiyan ve Yahudilerin imanlarına kanaat getirmek için La İlahe İllallah ile birlikte Muhammedün Resulullah diye de söylemeleri gerekmektedir. Yani sevgili peygamberimizi tasdik etmezlerse yine de İslam’a giremezler.
 
Şimdi tekrar Said–i Nursî Hazretlerinin ifadelerini inceleyelim;
 
“Kur’an–ı Kerim, o cümlede Ehl–i Kitab’ı imana teşvik etmekle onlara bir ünsiyet, bir suhulet gösteriyor. Şöyle ki: Ey Ehl–i Kitab! İslâmiyet’i kabul etmekte size bir meşakkat yoktur. Size ağır gelmesin! Zira, size bütün bütün dininizi terketmenizi emretmiyor. Ancak itikadatınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat–ı diniye üzerine bina ediniz; diye teklifte bulunuyor” (İşarat–ül İ’caz, s. 49–50).
 
İmam Muhammed Hazretleriyle ile Said–i Nursî Hazretlerinin Ehl–i Kitab’a bakışları dikkatle incelendiğinde birbirine zıt olduğu görülüyor.
 
Görüldüğü gibi inanç olarak şimdi burada ayrılıyoruz.
 
Ya İmam Muhammed Hazretlerinin ya da Said–i Nursî Hazretlerinin görüşlerini tercih etme durumundayız. Ben İmam Muhammed Hazretleri gibi bir büyük İslam Alimi’nin görüşleri benim tevhid inancıma ters düşmemektedir.
 
 Tabi bu görüş Dünya Barışı’nı, dinler arası diyaloğu tehlikeye düşürdüğü için nurcular/Fethullah GÜLEN cemaati beğenmeyeceklerdir.
 
Yoksa Hz.Kur’an-ı Kerim’deki Ehl–i Kitap ile ilgili ayetler İmam Muhammed Hazretlerinden sonra yürürlükten mi kaldırıldı?
 
Ben, hiçbir ilave yapmadan büyük imamın, ayet ve hadisten kaynaklanarak verdiği hükümleri burada belirttim.
 
Şöyle bir soru sorabiliriz;
 
Hz. Peygamber Aleyhissalatu Vesselam, gerek İslam’a davet mektuplarında, gerekse de dini ve beşeri münasebetlerinde ehl–i kitaba böylesi bir beyanda bulunmuş mudur?
 
Tabi ki hayır ve asla bulunmamıştır. Zaten öyle haşa yapmış olsaydı gönderiliş gayesinin dışına çıkmış olurdu. Çünkü İslam, muharref hıristiyanlığın savunduğu yanlış ve batıl inanışı aynı zamanda yahudilerin de çarpık inanışlarını değiştirmek, daha açık belirtirsek yeryüzünde yayılan şirki kaldırıp yerine tevhidi yerleştirmek için gelmiştir ve beşer olarak da Hz. Muhammed Aleyhissalatu Vesselam bununla görevlendirilmişti. Zaten haşa böyle bir beyanda bulunmuş olsaydı bunu diyalogcular hemen kaynak göstererek hıristiyanlığı, yahudiliği ve Müslümanlığın aynı olduğuna hangi dine inanırsak inanalım Cennete gireceğimize delil gösterirlerdi. Ellerinde böyle bir delil olmadığı halde şimdiden üç dini bir tutmaktadırlar.
 
Bu konuda en çarpıcı örnek, Hz. Peygamber’in Ehl–i kitap olan Yemen halkına İslam’ı tebliğ için gönderdiği Hz.Muaz b. Cebel’e (r.a.) emir ve tavsiyeleridir.
 
Bu yazıyı yazmaktaki amacım son günlerde doğruymuş gibi bu konularda fazla bilgisi olmayan halkımıza imanımızı zedeleyecek, zaten gayeleri de bu olan diyalogcuların yanlış itikatlarına karşı bir uyarı, savunma, halkımıza bilgi niyetiyledir.

Selam, saygı ve dualarımla.

 
Yakup MUSA
 
02.09.2009
 
            Yazar Sayın Ahmet ŞAHİN’in yazısı aşağıda olduğu gibidir.

DİNLER VE KÜLTÜRLERARASI DİYALOG TOPLANTILARI

Biz dinleri ikiye ayırıyoruz. Semavi dinler-beşeri dinler. Semavi dinler aslında Rabb’imizin gönderdiği İlahi kitaba ve Peygamber’e dayanan İlahi dinlerdir.

Hıristiyanlık ve Musevilik gibi. Bu iki semavi dinin mensuplarına ‘ehli kitap’ diyoruz. Bize göre ehli kitap, diğerlerinden ayrıdır. Hem o kadar ayrı ki, ehli kitapla akrabalık bile kurabiliyoruz. Nikahla kızlarını alabiliyor, çocuklarımızın anası yapmayı düşünebiliyoruz. Kestiklerini yemede de tereddüt göstermiyoruz...

- Neden bu kadar yakınlaşabiliyoruz?.. Onlar da Rabb’imizin gönderdiği bir İlahi kitaba inanıyor, Peygamber’e dayanıyor da ondan... Sadece bir eksikleri var, onu da onların takdirlerine havale ediyoruz.

- Nedir o eksikleri?

- Kendi kitaplarını, kendi peygamberlerini inkar etmeden, eksiklerini tamamlamaları, yani Hazreti Muhammed’le Kur’an’ı da tanımaları...

Nitekim biz onların peygamberlerini ve kitaplarını tanıyoruz. Onlardan da aynı centilmenlikte bulunmalarını makul ve mantıklı buluyoruz...

Bu, onlar için zor bir kabul de değildir. Çünkü kendi inançlarını inkar etmeleri gerekmiyor, kendi inançlarını korumakla birlikte sadece eksiklerini ikmal etmelerinin gereği oluyor bu kabul.

Her ne ise... Bu ayrı bir konu aslında. Burada yine de biz kendi nefsimizi sorguluyor, İslam dünyası olarak İslam’ın güzelliğini halimizle gösteremeyince onlar da şimdilik seyirci kalmakta kendilerini haklı buluyorlar, diye düşünüyoruz. İslam’ın imrenilecek güzelliklerini ekonomik, sosyal, kültürel yaşayışımızla tam gösterebilseydik durumu çok farklı olacaktı diye değerlendirme yapıyoruz...

Gelelim semavi olmadıkları halde din ismi verilen beşerin iyilik ekollerine...

Onların dinin emir ve tavsiyelerine aykırı düşmeyen faydalı söylemlerine de itibar ediyor, destek veriyoruz. Ama ehli kitap gibi bir akrabalık ve kestiklerini yeme gibi bir yakınlığımız söz konusu olmuyor...

Demek ki bizler, farklı dine mensup insanların ortak doğrular etrafında birlik meydana getirmelerinden yanayız. Nitekim onlar da böyle birlikten yanalar.

Hal böyle olunca farklı dinin dindarları, insanlığın hayrına olan konularda bir araya gelseler, dinsizliğin dini değerleri yok etme çabalarına karşı çareler bulmaya yönelseler, bu yakınlaşmadan ne ehli kitap zarar görür ne de bunun öncülüğünü yapan Müslümanlar...

Bu konuda Hucurat Sûresi ayet 13 çok net mesaj vermektedir:

- Ey insanlar! (Ey müminler! demiyor, tüm insanlığa hitap ediyor.) Biz sizi bir erkek ve dişiden yarattık. Kabile ve milletlere ayırarak yer yüzüne yaydık ki, tanışasınız, yardımlaşasınız, iyilikte birbirinize destek veresiniz!..

Bakın, birbirinizle vuruşasınız, savaşasınız, düşmanlık edip de güçlü olanınız zayıf olanlarınızı ezesiniz.. diye farklı yarattık demiyor... Tanışmayı, diyaloğu ve iyilikte yardımlaşmayı dikkatimize sunuyor...

İşte bunun için diyoruz ki, semavi din mensuplarının insanlığın hayrına olan doğrularda yakınlaşmaları, yardımlaşmaları İslam’ın verdiği mesajın da gereğidir. Böyle faydalı birliği sağlamakta öncülük, evrensel İslam’a yakışmakta, geçmişine de uygun düşmektedir. Her ne kadar bazılarının ufku henüz buralara kadar ulaşmasa da...

18.05.2004

E-posta adresi:a.sahin@zaman.com.tr

http://www.zaman.com.tr

 

 

 

 

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

.:: Komplo Teorileri ::. Elimi Siz Tutarmısınız..?

Posted: 02 Sep 2009 02:52 AM PDT

 
Bu mail bilgilendirme amaçlı gönderilmiştir...

 

saygılarımla

ertan

 


Arkadaşlar merhaba,


Özenle ve bağışlarla hazırlattığımız reklam filmimizi göstermek için Televizyonlar inanılmaz paralar istediler. Amaç tüm duyarlı kişilerin izlemesi değil mi?
Biz de e- posta ortamında yollayarak, sizler de arkadaşlarınıza göndererek, onlar da çevrelerine ileterek 70 milyon insanın hem de birkaç defa bu filmi seyretmesini sağlayamaz mıyız?
Bu sayede tv. lere vereceğimiz paraları da lösemili çocuklarımız için kullanmış oluruz J .
Haydi, hep beraber sivil toplumun gücünü gösterelim, lösemili kardeşlerimize hayat verelim.
Sevgi ve saygılarımızla…
 
LÖSEV Halkla İlişkiler  


[anadoluhaber:35148] Diese Seite anzeigen: " Dikkat ! Aramızda polis köpeği var.. (2)"

Posted: 02 Sep 2009 01:37 AM PDT

Dikkat ! Aramızda polis köpeği var..

Klicken Sie auf http://groups.google.com/group/anadoluhaber/web/dikkat--aramzda-polis-kpei-var-2.
Falls dies nicht funktioniert, kopieren Sie den Link und fügen ihn in
die Adressleiste Ihres Browsers ein.

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.