ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ |
- Savaşıyorlar; ancak ortada görünmüyorlar
- ÇİN TÜRKİYE'NİN BAKANINI TAKMADI !
- Gmail, milyonlarca kişiyi mağdur etti!
- Amerika Temmuz 2010'da dağılacak'
- 28 Şubat'ta darbe şakşakcısıydın!
- Oruçlularda mı Üniversiteye Alınmayacak ?
- Askere sıkılan kurşun bana sıkılsın
- [anadoluhaber:35131] Tiranlı Müslüman gazeteci Olsi Jazexhi nin TV röportajı , Gzete Besimtarinin 27-28.sayıları
- [anadoluhaber:35130] ABD projesi diyenler alçaktır konusu
- [anadoluhaber:35129] GÜNÜN SÖZÜ
- .:: Komplo Teorileri ::. 'Erdoğan'a bağlı gizli bir örgüt var'
- .:: Komplo Teorileri ::. RE: .:: KomploTeorileri ::. Türkiye'de 36 etnik dil
- .:: Komplo Teorileri ::. Yurtseverlerin de B Planı Olmalı
- [anadoluhaber:35125] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ
- [anadoluhaber:35127] Bunca gündür sesi sedası çıkmayanlara sesleniyorum: Yoksa onlar can değil miydi?
- [anadoluhaber:35123] WG: ADALET ve HUKUK en fazla onu cigneyenlere lazim olacaktir.
Savaşıyorlar; ancak ortada görünmüyorlar Posted: 02 Sep 2009 05:21 AM PDT The Guardian yazarının Taliban direnişçileri için ilginç yorumu: Ruslara karşı "Duhiler" vardı. Hep ordaydılar ama görünmüyorlardı. Şimdi de tek bir Taliban direnişçisi bulamıyorlar. İngiliz The Guardian yazarlarından Jonathan Steele, Afganistan'daki durumu işleyen ilginç bir yazı kaleme aldı. Steele, ülkede durumun giderek, 80'li yıllardaki Sovyet işgaline benzemeye başladığını belirterek şunları söyledi: "Bugün NATO'nun yaptığı gibi, Kremlin de askerlerinin şehirlerin dışında pek kontrolü olmadığını fark etmişti. Benzerlikler bununla da bitmiyor. Ruslar Afgan düşmanlarına 'Duhi', yani 'hayaletler' derdi. Hep ortadaydılar, ancak görünmüyorlardı. Ölürken de, yaşarken de saklanıyorlardı. Geçenlerde Sean Smith'in Helmand'daki çatışmalarla ilgili yaptığı haberi ve yanındaki İngiliz askerlerinin tek bir Taliban direnişçisi genci bulamamasına çok benziyor." Bir zamanlar dünyanın en büyük devleti olan işgalci Sovyetleri bozguna uğratan Afganlı mücahidlerin yerine, şimdi de Taliban direnişçilerinin ABD önderliğindeki NATO işgal güçlerine karşı başarılı direnişi batı basınında büyük yankı bulmaya başladı. Bir avuç Taliban direnişçisinin dünyanın en güçlü silahlı ordusuna sahip işgal güçlerini zor durumda bırakması NATO'ya askeri güç veren ülkelerde, "ikinci bir yenilgi kapıda mı?" soruları sorulmaya başlandı. Bu sorular Afganistan'daki işgal devleti Amerikan güçlerinin komutanı General Stanley McChrystal'ın yayınladığı raporunda Afganistan'da izlenen stratejinin işe yaramadığını ve Taliban'ın yenilmesi için Afgan halkının kazanılması gerektiğini söylemesinden sonra artmaya başladı. İngiliz The Guardian yazarlarından Jonathan Steele de, Afganistan'daki durumun giderek, 80'li yıllardaki Sovyet işgaline benzemeye başladığını belirterek ilginç bir tesbipte bulundu: "Taliban direnişçileri savaşıyor ancak ortada görünmüyorlar" Guardian yazarı Jonathan Steele, dün Afganistan'daki durumu işleyen dikkat çekici bir yazı kaleme aldı. İNGİLİZ YAZARI ŞAŞIRTAN OLAY Steele, ABD ve NATO işgali altındaki Afganistan'da durumun giderek, 80'li yıllardaki Sovyet işgaline benzemeye başladığına dikkati çekerek şu ilginç örneği verdi: "Büyük ve çok kanlı bir 'Ben bu anı daha önce yaşamıştım' hissi. General McChrystal raporunda başkanı Barack Obama'ya 'Afgan halkı bir güven krizi yaşıyor çünkü Taliban'a karşı savaş yaşamlarında bir iyileşme oluşturmadı" diyecek. 'Taliban' kelimesini 'Mücahid' ile değiştirin, Rusların çeyrek yüzyıl önce fark ettiği şeyin tam bir tekrarını görürsünüz. Bugün NATO'nun yaptığı gibi, Kremlin de askerlerinin şehirlerin dışında pek kontrolü olmadığını fark etmişti. Benzerlikler bununla da bitmiyor. Ruslar Afgan düşmanlarına 'Duhi', yani 'hayaletler' derdi. Hep ortadaydılar, ancak görünmüyorlardı. Ölürken de, yaşarken de saklanıyorlardı. Geçenlerde Sean Smith'in Helmand'daki çatışmalarla ilgili yaptığı haberi ve yanındaki İngiliz askerlerinin tek bir Taliban direnişçisi genci bulamamasına çok benziyor." Kaynak: Vakit | ||||||||||||
ÇİN TÜRKİYE'NİN BAKANINI TAKMADI ! Posted: 02 Sep 2009 05:01 AM PDT Çin ile cumhurbaşkanı düzeyinde ikili anlaşmalara imza atan Türkiyenin Dış Ticaretten sorumlu olan bakanına adeta sizde kimsiniz muamelesi yaptı. Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Çin ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden olan Urumçi olaylarının ardından geldiği Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nde diplomatik skandalla karşı karşıya kaldı. Çağlayan ve beraberindeki 14 kişilik heyetin Urumçi havalimanından Akşabat'a gitmek isterken Çin polisinin engeliyle karşılaşması diplomatik gerginliğin yaşanmasına neden oldu. Kontrol noktasını terketti Olaylar, Çağlayan ve heyetinin CZ 6015 sefer sayılı China Southern Havayolları'nın Urumçi'den Aşkabat'a gidecek olan uçağa binmek için Urumçi Havalimanı'na gelmesiyle başladı. Kırmızı, yeşil ve gri pasaport sahibi olan Çağlayan ile Türk heyeti Urumçi Havaalanı'nda ekonomi sınıfı yolcularına uygulanan prosedür ile karşılaşınca gergin anlar yaşandı. Çağlayan'ın yanında Sincan Özerk Bölgesi Valisi Nur Bekri ve Çin Dışişleri Bakanlığı'ndan yetkililer olmasına rağmen sorun giderilemedi. Çağlayan bunun üzerine Türkiye'nin Pekin Büyükelçisi Murat Esenli'yle birlikte pasaport kontrol noktasını terk ederek durumun düzeltilmemesi halinde uçağa binmeyeceğini söyledi ve çıkış kapısına yöneldi. Korumalarla polis arasında arbede Çağlayan ile Esenli bir süre durum değerlendirmesi yaptılar. Bu sırada heyettekiler itirazlarla kontrol noktasından geçtikten sonra Çağlayan da koruması ve Esenli eşliğinde polis kontrol noktasına geldi. Çin polisi kontrol noktasından aranmadan geçen Çağlayan'a müdahale etmek isteyince araya koruması girdi ve bakana hamle yapan Çin polisini durdurdu. Çağlayan'ın koruması ile Çin polisi arasında kısa süreli itiş kakış yaşandı. Çin Dışişleri Bakanlığı yetkileri, Çin Polisi, Türk heyeti ve Esenli olaya müdahale ederek tarafları yatıştırmaya çalıştı. Nota gönderilsin, mektup yazılsın O sırada bekleme salonunda olayları büyük bir gerginlik içinde izleyen Çağlayan bu durumu kınayarak Esenli'ye konuyla ilgili Çin Dışişleri Bakanlığı'na iletilmek üzere bir nota gönderilmesini ve Çin Başbakanı'na olayı anlatan bir mektup yazmasını söyledi. Çağlayan Çin tarafının yapılan bu saygısızlıktan dolayı özür dilemedikleri takdirde eylül ayı sonunda yapılması planlanan Karma Ekonomik Komisyon (KEK) toplantısını iptal edeceğini belirtti. Çağlayan ve Türk heyetini taşıyan uçak yaşanan gerginlik nedeniyle 50 dakika rötarla kalktı. | ||||||||||||
Gmail, milyonlarca kişiyi mağdur etti! Posted: 02 Sep 2009 01:44 AM PDT Google'ın e-posta servisinde yaşanan erişim sıkıntısı, internet devinin başını ağrıtacak gibi görünüyor. Peki, beklenmeyen arıza neden kaynaklanıyor, Google ne diyor? Teknoloji sitesi ShiftDelete.Net'in haberine göre, POP3 tabanlı e-posta servisler konusunda neredeyse alternatifsiz hale gelen Gmail'in bu yıl şubat ayında yaşadığı çökmenin ardından ikinci kez sunucu hatası vermesi, akıllarda soru işaretleri uyandırdı. 5. yılını deviren e-posta servisinin beta aşamasını tamamlamasının ardından yaşanan bu aksaklık, Gmail'e alternatif erişim sunulması talebini bir kez daha gündeme getirdi. Google'ın App Status Dashboard (Uygulama durum paneli) sayfasında da durumun toparlanmaya çalışıldığı ve kademeli olarak kullanıcıların erişiminin aktif hale getirildiği duyuruldu. Ancak sunucu tarafından yaşanan bir çökmenin, milyonlarca Gmail kullanıcısını mağdur durumda bırakması Google'ın başını ağrıtabilir. Güncelleme (02/09/2009 - 00:33): 1 saate yakın süren kesinti, an itibarı ile çözülmüş gibi görünüyor. Google yetkilleri, resmi blog'larında da durumdan dolayı özür diliyor. | ||||||||||||
Amerika Temmuz 2010'da dağılacak' Posted: 01 Sep 2009 07:10 PM PDT ABD'nin altı parçaya bölüneceği tezi ile gündeme gelen Rusların ünlü diplomatik profesörü İgor Panarin, yine ilginç bir öngörüde bulundu. Rusya Dışişleri Bakanlığı'na bağlı Diplomatik Akademi'de öğretim görevlisi olan siyaset bilimci Panarin, ABD'nin Temmuz 2010'da çökeceğini iddia etti. ABD Başkanı Barack Obama'nın dünyayı yeni bir değişim dönemine taşıyacağı düşüncelerini paylaşmadığını ifade eden uzman, "Obama, mantık olarak sosyal bir işçi gibi davranıyor. Güzel konuşuyor, ancak güzel yönetemiyor. Büyük bir ihtimalle ABD'yi bir çöküşe götürecek." değerlendirmesinde bulundu. Amerika'nın mevcut durumu ile psikolojik bir çöküş içinde olduğunu savunan Rus siyaset bilimci, "Obama'nın yönetimindeki ABD, Mihail Gorbaçov dönemindeki Sovyetler Birliği'ne çok benziyor. 11 yılda ABD borçları tam 11 kat arttı. Gorbaçov yönetiminde de Sovyetler Birliği'nin borçları beş katına çıkmıştı." dedi. Global Politics in Russia dergisinin editörü Feodor Lukyanov, Panarin'in değerlendirmelerinin uzmanlar açısından çok büyük değer taşımadığını savundu. Lukyanov eleştirisinde, "İnsanlar artistik hareketlerle, zengin hayaller kuruyorlar." ifadesini kullandı. Panarin'in değerlendirmeleri fazlaca marjinal olsa da, Kremlin yanlısı uzmanlar arasında etkin olduğu kaydediliyor. | ||||||||||||
28 Şubat'ta darbe şakşakcısıydın! Posted: 01 Sep 2009 06:57 PM PDT Şamil Tayyar'a sert yanıt... Saadet Partisi Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, kendisi için Ergenekoncu diyen Tayyar'a sert yanıt verdi Saadet Partisi'nin "radikal" söylemleriyle tanınan ismi Mehmet Bekaroğlu, Star gazetesindeki köşesinden kendisini "Ergenekoncu" ilan eden Şamil Tayyar'a yeniHarman dergisinden yanıt verdi. Bekaroğlu, Tayyar'ın 28 Şubat sürecindeki tavrını hatırlatarak, "Ben dünün zalimlerine yaptığım gibi bunların da karşısına dikiliyorum" diye konuştu. Bekaroğlu şöyle konuştu: - 28 Şubat çok zor bir dönemdi. Psikolojik savaş işkence düzeyine varmıştı. Milli Görüşçü, İslamcı, Müslüman olarak bilinenlere hayat hakkı tanınmıyordu. Üniversite hocasından kasaba, bakkaldan bürokratına kadar tüm dindar insanlar yargısız infazlara tabi tutuldu. Ben KTÜ'de 'örnek mürteci' olarak seçilmiştim, Atatürk düşmanlığı, Cumhuriyet karşıtlığı ile suçlandım, yargılandım. Sadece bana değil ilkokulda okuyan kızıma bile saldırdılar, arkadaşları 'baban gerici' diye sıralarında oturtmadılar. - Bakın, bu Şamil Tayyar tipi insanlara her dönemde rastlanır. Bilmiyorum, siz bu Tayyar'ı ne kadar tanıyorsunuz? Bu adam 28 Şubat'ta darbe şakşakçısıydı. 28 Şubat sonrasında yapılan 1999 seçimlerinde ara dönem partisi DSP'den milletvekili adayı oldu. Sonra bir başka 28 Şubat partisinden aday adayı oldu. Daha sonra işler değişinde, 'demokratlığa' dümen kırarak AKP'ye aday olmak için başvurdu. Bu arada 'iyi istihbaratçılar'dan aldığı bilgilerle Ergenekon kitapları yazdı. Denk geldi, bu kitaplardan iyi para da kazandı. Şimdi köşesinden kendisine imkân sağlayanlara yaranmak için herkesi karalıyor, hakaret ediyor, küfrediyor. Bu zat sahibinin sesidir, kendisinin hiçbir önemi yok. 'BAŞ DARBECİYİ BAŞ KÖŞELERDE AĞIRLIYORLAR- 'Kenan Evren'in Çanklaya Köşkü'nde ağırlanmasının hatırlatılması üzerine) Ne garip değil mi, darbelerle mücadele edenler baş darbeciyi başköşelerde ağırlıyor. Bu ayıp onlara yeter. Bu ülkede darbelerin anası 12 Eylül'dür. Yüz binlerce insanın işkence tezgâhlarından geçirildiği 12 Eylül'ü unutmamalıyız. Ben 12 Eylül'le hesaplaşmadan bu ülkede demokrasi ve hukuk devletinin inşa edilemeyeceğini düşünüyorum. Benim darbem senin darben ayırımı yapanlara da acıyorum. Hala 12 Eylül anayasasını değiştiremeyenler, hala Geçici 15. Madde ayıbını kaldıramayanların bu ülkede demokrasi kuracaklarına inanmak akla ziyandır. (Vatan) | ||||||||||||
Oruçlularda mı Üniversiteye Alınmayacak ? Posted: 01 Sep 2009 08:24 AM PDT TOKAD, üniversite öğrencilerinin başörtülü kayıt edilmemesi sebebiyle yaptığı açıklamada yasağı ve yasakçı rektörleri eleştirerek "Örtüleri gibi oruçlarını açmaları için de ikna odaları kuracak mısınız?" sorusunu gündeme getirdi. Tokat'ta faaliyetlerine devam eden TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği), üniversite kayıtları esnasında başörtülü öğrencilere yönelik uygulanan ayrımcı ve baskıcı uygulamaları kınayan bir basın açıklaması yaparak, yasağın yasal bir dayanağı ve halk nezdinde meşruiyeti bulunmadığını vurguladı. Dernek başkanı Umut Uzun tarafından yapılan açıklamada "Başörtüsü yasağının en düşündürücü yönlerinden birini de bu yıl kayıt döneminin Ramazan ayına denk gelmesi oluşturuyor. Başörtüsünün işaret ettiği hakikate yasak uygulayanlar, oruç tutan öğrencilerin örtülü fotoğraflarını kabul etmiyor, başörtülü olarak kayıtlarını yapmıyor. Oysaki her ikisi de Allah'ın emri ve bu bağlamda hem tesettür hem de oruç aynı hakikati sembolize ediyor. Birini diğerinden ayrı tutmak mümkün değil" denildi. Açıklamada ayrıca, başta Gaziosmanpaşa Üniversitesi rektörü olmak üzere, Türkiye'nin tüm rektörlerine şu sorular soruldu: "Anayasa Mahkemesi'nin karar gerekçesi kanun yerine geçemeyeceğine göre, halen yasal bir gerekçeden yoksun bulunan bu asılsız yasağı uygulamaya nasıl devam ediyorsunuz? Yasal gerekçesi olsaydı bile halk nezdinde hiçbir zaman meşruiyet kazanamamış bir yasağı uygulayarak ve halkın paralarıyla yapılan okullara halkın çocuklarını almayarak ayrımcılık ve haksızlık yapmış olmuyor musunuz? Orucu da başörtüsü gibi siyasi simge kabul edip oruçlu öğrencileri kayıt etmemeyi de düşünüyor musunuz? Örtüleri gibi oruçlarını açmaları için de ikna odaları kuracak mısınız? Peki, üniversite çağına gelmiş bir öğrencinin hangi dini ve siyasi görüşü benimseyip savunacağına, onu hayatına nasıl taşıyacağına siz nasıl karar verebiliyorsunuz? habervaktim | ||||||||||||
Askere sıkılan kurşun bana sıkılsın Posted: 01 Sep 2009 08:15 AM PDT Barış mitinginde konuşan DTP Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, konuşmasında, ateşkesin tek taraflı yürümeyeceğini çift taraflı olması gerektiğini söyledi. ASKERE SAKILAN KURŞUN BANA SIKILSIN Hakkari'de 30 Ağustos'ta 4 askerin şehit olmasıyla ilgili "Ben bir Kürt evladı olarak çıkıp derim ki, askere sıkılan kurşun bundan böyle bana sıkılsın" dedi. Bu sözlerinin ardından alkışlanan Baydemir sözlerini şöyle sürdürdü: "Ancak Türk aydını, Türk politikacısı çıksın desin ki, bundan böyle gerillaya sıkılan kurşun bana sıkılsın. Çünkü ölmekle, öldürmekle bu sorun çözülmez" 50 BİN KİŞİ... Dünya Barış Günü nedeniyle DTP'nin Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda 'Onurlu bir barışa evet mitingi' yaptı. Miting nedeniyle kentte yoğun güvenlik önlemleri alındı. Mitingin yapıldığı meydana 'Kürt sorunu muhataplarıyla çözülür', 'Kürt sorunu çözümü ertelenemez', 'Onurlu bir barış için alanlara', 'Yüzünü güneşe çevirmeyen karanlıktan çıkamaz' yazılı pankartlar ile bir süre önce Yunanistan'ta yaşamını yitiren Ermeni asıllı sanatçı Aram Tigran'ın posteri asıldı. DTP'lilerin kurduğu 'Barış Çadırı'nın bulunduğu Sümerpark'ta mitingi bekleyenlerin bir kısma terör örgütü PKK lehine sloganlar attı. Saat 16.00'da alanda toplananların sayısı yaklaşık 50 bini buldu. POLİS ÇOCUKLARA TOP DAĞITTI Miting nedeniyle Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, çevre illerden gelen takviye polislerle çok sıkı güvenlik önlemleri aldı. Miting nedeniyle polislerin izinleri kaldırılırken, 4 bin 500 polis görev yaptı. Saat 11.00'de İstasyon Meydanı'na çıkan tüm yollar kapatılarak, polis köpekleriyle platform altı ve çevresinde bomba araması gerçekleştirildi. Diyarbakır Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam, telsizle anons yaparak arama noktalarındaki görevlileri vatandaşlara karşı kibar ve saygılı davranmaları konusunda uyardı. Polis, meydanın hemen yanındaki İstasyon Camii minaresine kamera kururak, alanda tüm yaşananları kaydetti. Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam ve güvenlikten sorumlu diğer yetkililer, meydana kurulan canlı yayın aracından gelen görüntülerini merkezde kurulan Asayiş Harekat Merkezi'nden izledi. ROJ TV YAYINI Meydandan, PKK çizgisinde yayın yapan Roj TV'nin aladan canlı yayın yaptığının duyulması üzerine polisler, tüm canlı yayın araçlarında inceleme yaptı. Diyabakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı da mitingi canlı yayınladı. Saat 13.00'den sonra kurulan arama noktalarından mitinge katılacaklar tek tek aranarak içeriye alınırken, flamaların üzerinde bulunduğu sopalar toplandı. Arama noktalarında görevlendirilen polisler çocuklara üzerinde, 'Size güveniyoruz. Diyarbakır polisi' yazılı beyaz renkli toplar dağıttı. TUĞLUK ARAÇLA SOKULMADI DTP Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk, mitingin yapılacağı İstasyon Meydanı'na sivil bir otomobille Kurt İsmail Paşa Sokağı'ndan girmek istedi. Ancak, görevli polisler Tuğluk'a alana bu sokaktan araçla giremeyeceğini söyledi. Bunun üzerine otomobile girip oturan Tuğluk, bir süre cep telefonu ile görüşme yaptı. Daha sonra dışarıya çıkan Tuğluk, sokağa gelen polis müdürlerinin araçla giremeceğini söylemesi üzerine sokaktan ayrıldı. TAŞLI SALDIRI Miting alanına girmek isteyen üzerinde Peşmerge kıyafeti bulunan bir kişi ile polis arasında tartışma çıktı. Polisin bu kişiyi gözaltına almak istemesi üzerine çevrede bulunan bir grup taşlı saldırıda bulundu. Polislerin de taşlı cevap vermesi üzerine kısa süreli arbede yaşandı. Polis, bu kişiyi alıp Ziya Gökalp Spor Salonu'na götürmesi üzerine, çevredekiler protesto gösterisinde bulundu. ÖCALAN POSTERLERİ DAĞITILDI Miting alanında bir grup genç yanlarında getirdikleri poşetler içinden çıkardıkları Abdullah Öcalan posterleri ve PKK flamalarını dağıttı. Öcalan posteri ve flamaları sallanırken, çatışmalarda öldürülen PKK'lılar için yazılan Kürtçe türküler eşliğinde halaylar çekildi. Alanda Türkçe ve Kürtçe yazılı 'Varlığım dilimdir', 'Dilimiz hakkımızdır', 'Barış için yola gelin' yazılı pankart ve dövizler açıldı. | ||||||||||||
Posted: 01 Sep 2009 06:33 AM PDT
| ||||||||||||
[anadoluhaber:35130] ABD projesi diyenler alçaktır konusu Posted: 01 Sep 2009 03:44 AM PDT Bir yazar Başbakanla muhalefet arasındaki tartışmalarda geçen bircümleyi doğrulamak amacı ile İngilizce uzun bir metni alıntı yapıp başındada şöye bir şey yazmış.
Tayyip Bey "Kürt açılımına Amerikan Projesi diyenler bunu ispatlayamazlarsa alçaktırlar namussuzdurlar" diyedursun, Amerikalılar bu projeyi rapor halinde ABD Kongresi'ne resmen sunmuşlar. Hem de saklı gizli değil, açık açık. Sunum tarihi 15 Ekim 2007. Raporun adı: "PKK'nın silahsızlandırılması, dağıtılması ve toplumla yeniden kaynaştırılması". Raporu derleyen kurum: Amerikan Dış Siyaseti Ulusal Komitesi. Derleyen kişi: David Phillips (Deyvid Filips okunuyor)
Konuya geçmeden şunu belirteyim. 2007 den bu güne kadar hızla değişen dünyada çok şeyler oldu. O raporlar kim bilir kaçıncı rapordu ve onlardan sonrada daha kaç rapor sunulup tozlu raflarda kaldı. Üstelik her türlü rapor sunulur ama yüzlerce rapordan bir tanesi uygulanmak için ele alınır o da sürekli güncellemeler ile sunulan rapordan eser kalmadan bambaşka bir hale dönüşerek dönüşmeye de devam ederek sürer gider. Bir baş bakanın bırakın yabancı ülkelerde çoğu çöpe gitmeye mahkum raporlarını kendi ülkemizdeki tüm hazırlanan raporları dahi pek acil olanlar dışında sadece göz atacak kadar bile vakti yoktur. Muhalefetin daha çok vakti vardır ve bin olumlu rapordan bir olumsuzu bulup çıkarıp laf diye söyler çünkü yapabileceği pek çok pozitif iş olmasına rağmen, sadece muhalefet olsun diye muhalefet yaptıkları için başka işleri de yoktur. Usta ve organize siyaset böyle bir şeydir. Görevimiz Tehlike adlı Amerikan dizisini seyir edenler bilirler. ABD ilgi alanındaki ülkelerde kendi karşıtlarını tasfiye için onları kendi yandaşı durumuna düşürüp güya kolluyormuş gibi yaparak ya da paralel hareketlere girişerek kendi emirlerinde imiş de deşifre olmuşlar durumuna düşürerek, o ülkedeki asıl yandaşlarının kamuflajını sağlarken karşıtlarını da vatan haini durumuna düşürerek kendi yandaşlarına imha ettirirler. Hudson Toplantısında Bizim generaller ile Barzani’nin yeğenini de yanlarına alarak ne konuşuyorlardı, Eski anayasa mahkemesi başkanını öldürüp çarşı pazarda terör olayları yaparak hükümeti yapılacak gösteriler ile yerden yere vurup daima yapa geldikleri işbirliklerinde olduğu gibi düşürmek. Başka, başka gelin size tüm PKK'lı lider kadrosunu derdest edip teslim edelim bu konuyu bitirelim. Peki. Bizim pek akıllı Atatürkçü şaşkın generaller ne diyordu aman sakın ha, bu AKP ye yarar. Çünkü Atatürk’e ait söylev de bu gibi durumlarda nasıl oyun kurulup nasıl oynanır diye bir şey okumamışlardı. Okudukları da her derde deva idi ama burada akıllarına bir şey getirmediği için hemen üstüne atlayıp aman sakın ha bu AKP ye yarar diyorlardı. Onlara siyaset denilen oyunun Atatürk’ün nutkundan öğrenilmesinin imkansız olduğunu, bunu sadece kendisi olabilen kişilerin kendi gözlemleri, araştırmaları, öğrenmeleri ve kendi akıl ve zekaları ile sayısız pozisyonda sayısız oyun ya da karşı oyun kurabilmeyi öğrenmiş olmaları gerekiyordu. Ama onlar öğrenmemiş yetişmemiş yetiştirilmemiş bir alman deyiminde geçen rençper=çiftçi açıkgözlü yada rençper zekası olarak tercüme edebileceğimiz. (bauer schlau) gibi davranıyorlardı. Çünkü milleti adam ediyim derken kendileri rençperlerimizin de gerisinde kalmışlardı. B yüzden ne öğretildi ise onunla on yılda bir vatanımızı milletimizden kurtarıyorlardı. Kendi başlarına ve bağımsız olarak her yeni durum karşısında ne yapacakları bilmeleri düşünmeleri gerektiğini öğreten olmamıştı ve kendilerinin de akıllarına gelip öğrenmemişlerdi. Belki de Toplantıya girerken Allah’ım bize yardım et de vatanımız için hayırlı sonuçlar alabilelim ve tuzaklara düşmeyelim diye içlerinden dua etmeyi de bilmiyor olabilirlerdi. Biraz sonra öğreneceklerdi. Şimdi bunu analiz edelim. ABD’liler generallerin böyle diyeceğini bilmeden mi yoksa bilerek mi bu teklifi yaptılar. Bana göre alacakları cevaptan gayet emin olarak ve bilerek böyle yaptılar. Peki, bizim kendilerini çok akıllı zanneden siyasetten bir şey anlamadıkları halde yurtta sopa ile sulhu sağlayıp sonrada dünyaya nizamat vermeye kalkışan muhterem generallerimiz, karşılarındakilerin ABD’li ve eskiden beri Türk milletine karşı hareket de birlikte oldukları dostları olarak dostluğun sürekli devam edeceğini mi veya hala devam ettiğini mi zannediyorlardı? Aman sakın haa bu AKP ye yarar dediler. Hâlbuki ülkelerin siyaseti değişebilirdi ve siyaset bir takım oyunu idi. ABD’nin hesapları da değişmiş ve artık kendileri ile süre gelen oyunu oynamıyorlardı. Bu teklif sadece kendilerini oltaya çeken yemdi. Yemi yuttular ve oltaya takıldılar sonrada Türk kamuoyuna deşifre edilerek ABD’nin Türkiye politikasının değişmiş olduğunu öğrendiler. Ama artık geç kalmışlardı Halbuki söze evet iyi olur diye başlayıp ABD’lilerin gerçek maksadını anlamaya çalışıp sonra gerekirse aman ha bu AKP ye yarar demeleri gerekirdi. Belki de öyle davransalar ABD’liler aslında maksatları bu değil ise bir sürü başka mesele çıkarıp yorganı yokuşa süreceklerdi. ABD’liler Generallerimize eskiden alıştıkları iyi polis rolünü oynadılar. Ama içlerinden bir kötü polis de onları Türkiye’ye ihbar edip rezil etti. İşte kendi milleti ve meşru hükümeti ile kavgalı olan generallerin eninde sonunda alacağı sonucu alıp bozguna uğradılar. Tam bir görevimiz tehlike oyunu idi belki ileri de bunu da film olarak çevirirlerde genç olanlar görürler. Belki de eskiden çevirdikleri oyunlardan birini uygulamışlardır. Dışarıdan dost tutanların şu atasözümüzü unutmuş olmalarının sonucu budur. Yabandan dost domuzdan post olmaz. A.D.Şimşek
| ||||||||||||
Posted: 31 Aug 2009 01:39 AM PDT Günlerdir sesi sedası çıkmayanlara sesleniyorum. Öncelikle muhalefete sesleniyorum. Baykal’la Bahçeli’ye sesleniyorum. Yoksa onlar can değil miydi? İktidara sesleniyorum. Başbakan Erdoğan’a, Savunma Bakanı Gönül’e sesleniyorum. Askere sesleniyorum. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’a sesleniyorum. Neden sesiniz çıkmıyor?.. Yoksa onlar can değil miydi? Onların ana babaları yok mu? Birazcık vicdanı olan herkese sesleniyorum. Neden susuyorsunuz? Hepsi can değil miydi? Yoksa ben mi yanılıyorum? Komutan, ceza olarak, pimi çekilmiş el bombasını tutuşturuyor askerin eline... Bomba elinde patlıyor. Ve dört asker ölüyor. Tarih 17 Ağustos 2009. Kaza diye açıklama yapılıyor, şehit diye toprağa veriliyor dört asker. Oysa kaza değil. Kaza olmadığını, aradan dokuz gün geçtikten sonra Taraf gazetesinin manşetinde patlayan haberden öğreniyor Türkiye. Ancak o zaman tutuklanıyor komutan... Ve Genelkurmay’dan bir açıklama ancak dün akşam üstü geliyor. Bir haber daha var. O da Taraf’ta çıktı. Üç ay önce, 27 Mayıs’ta Güneydoğu’daki bir yerde mayın patlıyor, 6 asker şehit oluyor, açıklama PKK mayını diye geliyor. Büyük bir cenaze töreni düzenleniyor. Başbakan, DTP Genel Başkanı’yla randevusunu iptal ediyor. Gerçekten PKK mayını mı?.. İlgili iki komutan arasında internete düşen telefon görüşmesi, eğer doğruysa, patlayan mayın PKK mayını değil. Altı erin ölümüne yol açan mayın, koruma amaçlı olarak bizzat asker tarafından döşenmiş. Komutanların kendi aralarındaki telefon görüşmesinden çıkan gerçek bu, öyle mi? Bir başka deyişle: PKK değil, eğitim zayiatı mı?.. Evet, günlerdir sesi sedası çıkmayan herkese seslenmek istiyorum. En başta da Baykal’la Bahçeli’ye.. Neden sesiniz çıkmıyor?.. Ölenler can değil miydi? Bu önemsiz bir olay mı? Orgeneral Başbuğ’a sesleniyorum: ‘Güçlü ordu’ böyle mi olur? Savunma Bakanı’na sesleniyorum: Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki ‘eğitim zayiatı’ konusuna el atmayı düşünüyor musunuz? Başbakan Erdoğan’a sesleniyorum: Asker sorgulanmayacak mı? Asker tabu mu? Asker, üstüne vazife olmadığı halde her gün siyaset kurumunun işine karışacak, ama siyaset kurumu, siyasetçiler askerin yanlışlarına sessiz kalmaya devam edecekler? Siyasetçi askere mi tabi? Yoksa tersi mi?.. Hatırlasanıza: Daha bir kaç ay önce Yunanistan’da çok konuşan bir Genelkurmay Başkanı bir anda emekliye sevkedildi hükümet tarafından... Gerçek demokrasi budur. Canlar ölecek, hesabı verilmeyecek! Böyle demokrasi olur mu? Böyle hukuk devleti olur mu? Sonra da mikrofonların karşısına geçilip bilgiçlik taslanacak, eski deyişle malumatfuruşluk yapılacak, “Güçlü ordu, güçlü Türkiye!” diye fetvalar verilecek! Hadi canım sen de! Önce ana babalar, askere gönderdikleri çocuklarının nasıl öldüklerini öğrenebilsinler. Yapılacak ilk iş budur. Genelkurmay’da dün yapılan haftalık basını bilgilendirme toplantısında ölümlerle ilgili sesi sedası çıkmayanlara sesleniyorum: Nerelerdesiniz? Yoksa onlar can değil miydi?.. Anaları babaları yok muydu?.. Ne yazık! Ne zor bir ülkede yaşıyoruz. Hasan CEMAL --~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.." Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir... Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com | ||||||||||||
[anadoluhaber:35123] WG: ADALET ve HUKUK en fazla onu cigneyenlere lazim olacaktir. Posted: 31 Aug 2009 12:41 AM PDT
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~ Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.." Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir... Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com |
You are subscribed to email updates from ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ To stop receiving these emails, you may unsubscribe now. | Email delivery powered by Google |
Google Inc., 20 West Kinzie, Chicago IL USA 60610 |
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.