Arap basınında bugün tüm çağrılara kulak asmasından işgal ettiği Filistin topraklarındaki gaspçı ve zalim uygulamalarıyla İsrail oturuyor
Arap basını bugün, Yahudiler'in Kefaret Bayramı kutlamalarının gelmesi ve bu nedenle Aksa Mescidi'ni Müslümanların yüzüne kapatması vesilesiyle İsrail'e geniş yer veriyor. İsrail ve Filistin arasında gerçek barışın sağlanması için artık kınamaların ve ürkek girişimlerin bir fayda vermediği, açıkça uluslararası müdahale ile İsrail'in yerleşimine dur denmesi gerektiği belirtiliyor. Aynı zamanda Arap ve İslam ümmetinin Kudüs ve Aksa Mescidi'ne karşı birinci derecede sorumluluk taşıdığı, siyonist işgalci hükümetin yerleşim uygulamalarına dur demek için daha etkin adım atmalarının zorunlu olduğu açıklanıyor.
Mısır'dan yayımlanan El-Ehram gazetesi bugünkü ''Mısır'ın Barış Üzerine Görüşü ve Gerekli Uluslararası Destek'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''Mısır dışişleri bakanı Ahmet Ebu El-Gayz'ın bölgedeki barış sürecinin harekete geçirilmesi ve halihazırdaki donukluk halinden kurtulunması için BM'nin genel kurul toplantısında sunduğu yol kavramları, birkaç aydır; özellikle de Bünyamin Netenyahu liderliğindeki sağcı hükümetin İsrail'de yönetime gelmesinden bu yana yarı durmuş barış tekerleğinin hareket ettirilmesi için son zamanlarda ortaya atılan en önemli kavramlardandır.
Bu kavram dört ana unsura dayanmaktadır. Bunların en önemlisi de İsrail'in; aralarında Doğu Kudüs de olmak üzere işgal altındaki tüm Filistin topraklarında sürdürdüğü yerleşim faaliyetlerini tamamen durdurmasıdır. Bu icraatler, Filistin tarafının İsrail'in niyeti hususunda güven hissetmesi için müzakere sürecine paralel olarak sürdürülmelidir. Ancak bunun gerçekleşmesinin tasavvur edilmesi, bu hedefin gerçekleşmesi için İbrani devletini uygun uluslararası baskı yapılmadan hiç mümkün gözükmemektedir. Mısır'ın görüşünün ilk bentleri buna işaret etmektedir. Zira bu bentlerde, daha fazla vakit kaybetmeden çatışmanın nihai bir şekilde çözülmesi için Uluslararası Toplum'un şekil sunmayı üstlenmesinin zorunluluğuna işaret edilmektedir.
Burada şunu da söylemek gerekir ki Batı ve Amerika'nın diplomatik çabaları, sözle kınamaları ve bazı ürkek hamleleri İsrail'in yerleşim faaliyetlerinin durdurulması için artık yeterli gelmemektedir. Bu durum, Amerika'nın Orta Doğu barış elçisi Senatör George Mitchell'in turlarının hasılatında açıkça görülmektedir. Zira bugüne kadar İsrail tarafından yerleşim faaliyetlerinin durdurulacağına dair hiçbir söz almakta başarılı olamadı.
ARAP ve İSLAM ÜMMETİ HAREKETE GEÇMELİDİR
Arap basını bugün, Yahudiler'in Kefaret Bayramı kutlamalarının gelmesi ve bu nedenle Aksa Mescidi'ni Müslümanların yüzüne kapatması vesilesiyle İsrail'e geniş yer veriyor. İsrail ve Filistin arasında gerçek barışın sağlanması için artık kınamaların ve ürkek girişimlerin bir fayda vermediği, açıkça uluslararası müdahale ile İsrail'in yerleşimine dur denmesi gerektiği belirtiliyor. Aynı zamanda Arap ve İslam ümmetinin Kudüs ve Aksa Mescidi'ne karşı birinci derecede sorumluluk taşıdığı, siyonist işgalci hükümetin yerleşim uygulamalarına dur demek için daha etkin adım atmalarının zorunlu olduğu açıklanıyor.
Mısır'dan yayımlanan El-Ehram gazetesi bugünkü ''Mısır'ın Barış Üzerine Görüşü ve Gerekli Uluslararası Destek'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''Mısır dışişleri bakanı Ahmet Ebu El-Gayz'ın bölgedeki barış sürecinin harekete geçirilmesi ve halihazırdaki donukluk halinden kurtulunması için BM'nin genel kurul toplantısında sunduğu yol kavramları, birkaç aydır; özellikle de Bünyamin Netenyahu liderliğindeki sağcı hükümetin İsrail'de yönetime gelmesinden bu yana yarı durmuş barış tekerleğinin hareket ettirilmesi için son zamanlarda ortaya atılan en önemli kavramlardandır.
Bu kavram dört ana unsura dayanmaktadır. Bunların en önemlisi de İsrail'in; aralarında Doğu Kudüs de olmak üzere işgal altındaki tüm Filistin topraklarında sürdürdüğü yerleşim faaliyetlerini tamamen durdurmasıdır. Bu icraatler, Filistin tarafının İsrail'in niyeti hususunda güven hissetmesi için müzakere sürecine paralel olarak sürdürülmelidir. Ancak bunun gerçekleşmesinin tasavvur edilmesi, bu hedefin gerçekleşmesi için İbrani devletini uygun uluslararası baskı yapılmadan hiç mümkün gözükmemektedir. Mısır'ın görüşünün ilk bentleri buna işaret etmektedir. Zira bu bentlerde, daha fazla vakit kaybetmeden çatışmanın nihai bir şekilde çözülmesi için Uluslararası Toplum'un şekil sunmayı üstlenmesinin zorunluluğuna işaret edilmektedir.
Burada şunu da söylemek gerekir ki Batı ve Amerika'nın diplomatik çabaları, sözle kınamaları ve bazı ürkek hamleleri İsrail'in yerleşim faaliyetlerinin durdurulması için artık yeterli gelmemektedir. Bu durum, Amerika'nın Orta Doğu barış elçisi Senatör George Mitchell'in turlarının hasılatında açıkça görülmektedir. Zira bugüne kadar İsrail tarafından yerleşim faaliyetlerinin durdurulacağına dair hiçbir söz almakta başarılı olamadı.
ARAP ve İSLAM ÜMMETİ HAREKETE GEÇMELİDİR
Ürdün'den yayımlanan El-Düstur gazetesi bugünkü ''Aksa'nın Himayesi Arap ve Müslümanların Sorumluluğudur'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''radikal Yahudilerin mübarek Aksa Mescidi'ni Pazar gününe denk gelen Kefaret Bayramı'nda (Yom Kippur) yıkacakları yönündeki tehditleri, terörist Şaron'un 28 Eylül 2000 tarihinde Aksa'ya düzenlediği provokatif ziyaretin yıldönümü ile aynı zamana denk gelmektedir. Bu da işgalci çetelerin, ilk etapta en büyük derecede sahayı istila etmeyi hedefleyen plan ve programlarının devam etmekte olduğunu göstermektedir.
Bu ırkçı saldırılar, Müslümanların mübarek Ramazan ayında namaz kılmalarının engellenmesi işgal hükümetinin iki devletli çözümü reddetmesi ve yerleşime; özellikle Kudüs'te devam etmekte ısrarı ve 4 Haziran 1967 sınırlarına çekilmeyi reddetmesi ile aynı zamana denk gelmektedir. (Netenyahu BM'deki son söyleminde bunu açıklamıştır).
Özetle: Kudüs ve Aksa'ya yönelik, açıkça Uluslararası Kanunun ve 4. Cenevre Antlaşması'nın ihlal edilmesini teşkil eden Siyonist ırkçı saldırılar, İsrail varlığının düşmanca hedeflerini uygulamakta devam ettiğini göstermektedir. Bu da Siyonist çeteler akla ve mantığa başvurmayı, uluslararası meşruiyet kanunlarını uygulamayı reddedip bölgeyi uçuruma sürüklemeyi tercih ettikten sonra Arap ve İslam ümmetinin kendilerini rezil eden şüpheli suskunluk halinden çıkıp, bölgeyi ve ümmeti tehdit eden tehlikeli olaylar düzeyinde ayaklanmasını gerekli kılmaktadır.Arap ve İslam ümmeti tüm dünyaya ve bu terör çetelerine Kudüs ve Aksa Arap egemenliğine geri dönmeden barış olmayacağını göstermelidir.
KINAMALAR KAFİ DEĞİL
Katar'dan yayımlanan El-Şark gazetesi bugünkü ''Zafer İçin Gerekli Olan Şey'' başlıklı yorumunda şu ifadelere yer veriyor; ''dünkü haberler arasında işgalci İsrail'in yönetiminin, Batı Yaka'daki Halil kentinde bulunan Harem-i İbrahimi'yi yarın (Pazartesi) Müslümanların yüzüne kapatıp haremin tüm koridorlarında ibadetlerini etmeleri için yerleşimcilere açacağı yer aldı. Bu tabiki Kefaret Bayramı bahanesiyle gerçekleştirilecek. İşgalci yönetim haremin kapısını Müslümanların yüzüne ilk defa kapatmıyor. Bundan önce de defalarca kapattı. Hatta en son, geçtiğimiz Cumartesi-Pazar günleri Yahudilerin İbrani takvimine göre yılbaşı olması nedeniyle kapatıldı.
İşgalci İsrail yönetiminin Filistin topraklarında her gün sürdürdüğü icraatlarından, savaşlardan, katletmesinden, tutuklamalarından, suikastlarından, ambargodan, toprakları kazmasından, arazilere el koymasından, ırkçı duvarı dikmesinden ve diğer uygulamalarından mümkün olan en uç seviyede genişletmeyi hedeflediği yerleşim programını sürdürdüğünü, Kudüs'ü Arap kimliğini kaybedecek derecede Yahudileştirdiğini açıkça göstermektedir.
Bundan daha kötüsü İslam dünyası da aralarında olmak üzere tüm dünya –Allah'ın rahmet ettikleri hariç- oturmuş olanları seyrediyor. İsrail ise kendisinden bu eylemlerinden utanıp durdurmasını talep eden seslere kulaklarını tıkayarak yerleşim projelerini sürdürüyor. Filistin meselesini ana dava kabul eden Arap ve İslam ülkelerinin durumu gözden geçirmesi gerekmektedir. Özellikle ümmetin işgalci İsraille bugüne kadar sürdürdüğü method dava adına hiçbir başarı getirmedi. Davanın durumu özellikle Aksa'nın hürmetinin çiğnenmesi ve Kudüs'te yürütülen Yahudileştirme siyaseti gölgesinde oldukça endişe verici.
Hamza Muhammed / Timetürk
YAHUDİLER BUGÜN MESCİD_İ AKSAYA GİRMEK İSTEDİ!
JYahudilerin en kutsal günü sayılan Yom Kippur`un (Kefaret Günü) arifesinde, dua etmek amacıyla Ağlama Duvarı`na gelen Yahudilerin bazılarının Haremüşşerif`e girdi. Müslümanların ibadet saatlerine denk gelen bu davranış tartışmalara yol açtı. Sabah namazını kılarken karşılarında Yahudileri gören Müslüman cemaat neye uğradığını şaşırdı. İsrail polisinin de Yahudilerle birlikte içeri girmesi gerginliği tırmandırdı. Çıkan olaylarda Müslümanlar darp edidi.
Görgü tanıklarından edinilen bilgiye göre olay sabah saatlerinde meydana geldi. Ağlama Duvarı`na Yom Kippur nedeniyle akın eden binlerce Yahudi`den bazıları, Mugrabi kapısından (Faslılar Kapısı) cami alanına geçti. Bu sırada Müslümanlar sabah namazını kılıyordu. Cami alanına girenler Mescid-i Aksa Camisi`ne de girmeye çalıştı. Bunun üzerine camide sabah namazı için bulunan Filistinliler tepki gösterdi.
İsrail polisi, Haremüşşerif içindekileri dağıtmak için gaz bombaları da kullandı. Kısa süreli gelişen şiddet olaylarında 9 Filistinlinin yanı sıra 2 polisin yaralandığı bildirilirken, Yahudiler de dışarı çıkarıldı.
Eski Kudüs Müftüsü, İslam Meclisi Başkanı İkrima Sabri ile Filistinli milletvekillerinden Hatim Abdülkadir`in camiye girmesine de engel olduğu bildirildi.
Camiye giden Müslümanların çoğu, içeri girebilmek için hemen her kapı arasında mekik dokudu, ancak seccadeleri omuzlarında geri döndüler.
DÜNYA BÜLTENİ
YAHUDİLER BUGÜN MESCİD_İ AKSAYA GİRMEK İSTEDİ!
JYahudilerin en kutsal günü sayılan Yom Kippur`un (Kefaret Günü) arifesinde, dua etmek amacıyla Ağlama Duvarı`na gelen Yahudilerin bazılarının Haremüşşerif`e girdi. Müslümanların ibadet saatlerine denk gelen bu davranış tartışmalara yol açtı. Sabah namazını kılarken karşılarında Yahudileri gören Müslüman cemaat neye uğradığını şaşırdı. İsrail polisinin de Yahudilerle birlikte içeri girmesi gerginliği tırmandırdı. Çıkan olaylarda Müslümanlar darp edidi.
Görgü tanıklarından edinilen bilgiye göre olay sabah saatlerinde meydana geldi. Ağlama Duvarı`na Yom Kippur nedeniyle akın eden binlerce Yahudi`den bazıları, Mugrabi kapısından (Faslılar Kapısı) cami alanına geçti. Bu sırada Müslümanlar sabah namazını kılıyordu. Cami alanına girenler Mescid-i Aksa Camisi`ne de girmeye çalıştı. Bunun üzerine camide sabah namazı için bulunan Filistinliler tepki gösterdi.
İsrail polisi, Haremüşşerif içindekileri dağıtmak için gaz bombaları da kullandı. Kısa süreli gelişen şiddet olaylarında 9 Filistinlinin yanı sıra 2 polisin yaralandığı bildirilirken, Yahudiler de dışarı çıkarıldı.
Eski Kudüs Müftüsü, İslam Meclisi Başkanı İkrima Sabri ile Filistinli milletvekillerinden Hatim Abdülkadir`in camiye girmesine de engel olduğu bildirildi.
Camiye giden Müslümanların çoğu, içeri girebilmek için hemen her kapı arasında mekik dokudu, ancak seccadeleri omuzlarında geri döndüler.
DÜNYA BÜLTENİ
hangi ümmet ümmetmi kaldıki sizin ümmet sandıklarınız ganimet oldu bildiginiz üzere ganimette saklanmayı sever güven ortamı bulursa ortaya çıkar
YanıtlaSil