T a r a f s ı z D e ğ i l i z

[anadoluhaber:35531] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

[anadoluhaber:35526] Statiko şeriatında AKP'ye karşı çıkmak farzmı sünnetmi

Posted: 03 Oct 2009 12:58 PM PDT

Statiko şeriatında AKP'ye karşı çıkmak farzmı sünnetmi

Önce bu azim statüko günahları içeren yazım için statükocuların aşırı öfkesinden korunmak için özür dilerim.

Bir yazar aramızdaki grup yazışmalarında benimde herkes moda haline getirilmiş dolduruşa katılıp AKP ye saldırmayışımı benim AKP’yi tuttuğumu ve nasıl bu kadar yanlış davrandığımı sorgulamış. Kendisine verdiğim cevap.

Ben AKP’yi değil TC. Devleti ve milletini savunuyorum. Çünkü onlara saldıranların bu ülkeyi zaten çoktaaaan dışarının kontrolüne bırakmış ve sadece dışarının koruması ile ayakta kaldıklarını artık pek çok kişi gibi bende biliyor. Onları gerçekten küçük görüyorum. Hükümeti eleştirmek serbesttir ama neyin yerine ne önerdiğini de herkes açıklamak zorundadır. Ülkenin geleceği için açıklayabilecek hiçbir fikir ve önerisi olmayan boş ve kof kişilerin yanında durmak için insanın ne biçim bir anlayışta olması lazım gelir ben bilemiyorum.  Bir insan olarak böyle bir durumu da kendime asla yakıştıramıyorum. Sadece her şeye istemezük diye bağırmak ve işi bir yerden sonra şirretliğe dökme saldırganlığının sadece suçlulara ait bir haletiruhiye olduğunu da gayet iyi biliyorum. Kadir bilmezlere bir şeyi beğendirmenin imkanı yoktur. Önce iki kıssa anlatalım.

 

Kıssa 1

Nasrettin Hocanın bir hikayesi vardır. Eşeğe çocuğu bindirmiş kasabadan geçerken birileri ne edepsiz çocuk, yaşlı babası yaya giderken kendisi eşeğe kurulmuş oturuyor derler. Hemen çocuğu indirip kendi biner az sonra birileri yumruk kadar çocuğu yürütüyor da kendi eşeğe binip oturmuş derler. Çocuğu kucağına alır biner. Bir eşeğe iki kişi biniyor zalim alçaklar eşeğe yazık değil mi derler. İkisi de iner bu seferde eşek boş gidiyor aptal heriflerde yaya yürüyor derler.

 

Kıssa 2

İnsan psikolojisi sürüye uymaya meyyal bir yönü ile sürü olmanın sorumsuzluğunu kutsayıp sürüye uyup gerekirse mezbahaya bile gidebilecek zaaflar ile maluldür.

Köroğlu’nu yakalamış elleri bağlı götürüyorlarmış. Herkes de Allah cezanı versin Köroğlu, seni şöyle etsin böyle etsin Köroğlu diye yol boyunca sövüp sayıyorlarmış. Yaşlı bir kocakarı da beddua edince Köroğlu, olduğu yerde durup kocakarıya dönmüş. A be teyze şunun dükkânını kafasına yıktım. Şunlardan haraç alıyordum. Şunlara şu bunlara bu işi yaptım. Doğru yanlış ben kendimi haklı gördüm onlardan aldım siz fukaraya dağıttım. Bunlar hadi sövüp sayıyor beddua ediyor sana ne oluyor da mutlaka gönderdiğim yardımlardan sende aldın sizi dövüp söven adamların ocağını yıktım kimse size dokunamaz oldu. Kime ne kötülük ettimse hepside derebeyi idiler ve sizlerin başının derdi idiler sizlere zulüm eder idiler. Sana ne oluyor da bağırıyor ve beddua ediyorsun demiş. Yaşlı kadın, ne bileyim oğul herkes ediyor bende diyorum diye cevap vermiş. Buna sürüye uymak deniyor. İnsan için yakışıksız bir durumdur.

 

Bu gün bu hükümetin karşısında olan güçler eşkıyalar soyguncular bankaları hortumlayanlar beş katına mal ettikleri gazeteyi beşte bir fiyatına satarken yanında da hediyeler dağıtarak kamuoyunu efsunlayanlar halkı hastahane kuyruklarında aylarca ameliyat için altı ay bekletenler. Yabancıların karşısında süklüm püklüm duranlar dünyada adam yerine bile konulmayanlar. Çankaya da surat asıp oturanlar ve hükümet de yamyamlara para dağıtanlar. Çeteleri ile kendi adamlarını öldürüp halkın üstüne atıp irtica var diye bağırıp halkı korku ve dehşet salarak yönetenler. IMF ile anlaşmayı bir gün geciktirip pazarlık yapmaya kalksalar ülkeyi sallayan dehşet senaryoları ile aç kurtlar gibi mama bekleyen yamyamlar takımı sözde iş adamlarına dağıtanlar. Devletin kurumlarını babalarının çiftliği haline getirenler. Ve onların sahte senaryolarına inandırılmış kitleleri ülkemiz kritik günlerden geçiyor şimdi susun diye sonsuza kadar kritik günler icat etmek için devlet eli ile terör ve eşkıyalık çeteleri kurup işletenler. Ve tüm çeteleri kendileri kurup sonrada o çetelerin dizginlerini dış güçlere kaptıranlar düzeninden bizi çıkarmaya çalışan tarihi bir misyonu üslenmiş bir hükümete sövmeyene hakaret yağdıran sanal ortamlar oluşturanlara rağmen üstelik muhalefet adı altında kriz çıkarmak dışında hiç bir becerileri ve gelecek tasavvuru olmayan kelimenin tam anlamı ile ana babasını dövmekten ve onların kıt kanaat geçindikleri parayı da ellerinden alıp aç bırakmaktan başka elinden bir şey gelmeyen şirret ve çirkef çocuklar gibi davranan muhalefet partilerine ve onların sadece her suçlu gibi yalan haberler ile kendi beş para etmez müptezel değersizliklerini gözlerden saklamaya çalışmalarına rağmen onların safında yer alıp bu hükümete sövebilecek kadar kendimi aşağılık duruma düşünmekten başka bir faydası olamayan utanmazlık durumuna neden düşüreyim.

Dünyada gerçek ise yaramaz ve hain aslında benim diyen bir kişiye rastladınız mı ki bu muhalefet halka hizmet ve daha iyi yönetmeye talip olacak teklifler ile gelmek yerine Asker gelsin ve eski eşkıya düzenini yeniden kursun bizde yamyamlarımızı yeniden besleyelim ve çetelerimize harçlık vermeye devam edelim yoksa ya bizzat bizleri yiyecekler ya da etrafımızdan dağılıp gidecekler diye bu kadar yaygara kopardıklarını anlayamayacak kadar aptal birisi gibimi görünüyorum.

Hayır, ben gerçekten vatanı için ölmeye adanmış bir kişiyim. Kurdun kuşun eşkıyanın çetenin idealleri için değil. Onlar beni öldürseler şehit olurum. Onların yanında yer alıp ölsem Allahın huzuruna ne yüzle giderim. Bunu anlamak çok mu zor geliyor bazılarına. Bu hükümet kurulduğunda ABD bize ne derlerse yapmamız karşılığında bir milyar dolar hibe yada 7,5 milyar dolar borç vermeyi öneriyor, ve bugün hükümete sövüp sayanların basını eğer bu parayı alıp ABD nin dediğini yapmazsak ölürüz biteriz diye yaygaralar koparıyordu. ABD basını da bizi karikatürlerinde dansöz yapıp oynatıyor. Oramıza buramıza para sıkıştırıyordu. Dünyada ekonomik kriz yoktu. Bizim parada fazladan altı sıfır ve açık bütçe vardı. Herkes hükümetin eli bağlı mecbur ne denirse yapacak diyor ve yapmayınca kendilerini ABD nin yerine koyup hükümete saldırıyorlardı. Hükümet o parayı almadı. O krediyi kullanmadı. O para yada kredi karşılığı yapılacak işleri ve verilecek tavizleri vermedi. Orta doğuda uydu devlet olmaktan çıktı. Edilgen değil oyun kuran devlet oldu. ABD nin BOP projesi ve çok sayıda parçalı bohça devletçikler kurma oyunu bozuldu. Bizi dansöz yapan bir milyar doların yerine sadece bir iş adamına üçmilyar dolar ceza kesebilen bir devlet oldu. Dünya krizinde batmadı. Irak’a bombalama ve yön verme hakları elde etti. Dış ticareti geliştirdi. Vatandaşın tümünü hastahanelerden ve ilaçlardan istifade imkanına kavuşturdu.  Ülkeyi anarşi ve terör ile boğarak eski düzeni sürdürmek isteyen iç ve dış mahfilleri devre dışı bırakıp bir sürü terör olayı ile arka arakaya hükümet düşürülmelerini önledi. TC’nin CB.’na ayağa kalkmamayı marifet sanan ve cumhuriyeti tarihi esr kaçakçısı bir rektörle eşitleyip milleti adam yerine koymayan milletin başına tafra ve musibetlik etmekten başka hiçbir hayrı olmayan CHP ye rağmen milli iradeyi ve iç barışı savundu. AB ye satılıyoruz yaygaralarını umursamadan petrol boruları rekabetini Türkiye den iki hat ile birlikte geçirerek hem ABD yi Rusya ile dengeledi hem de AB yi bize mahkum etti. Bunların sonuçlarını yakın zamanda göreceğiz. Ordunun içinden Gladio çetelerini deşifre ederek. Sokakların kana bulanmasını önemli ölçüde durdurup hükümet edilebilir bir ülkeye dönüştürdü. Paranın sıfırlarından ve o sıfırların yanına eklenecek 7 senede en az bir belki iki sıfır daha eklemek den kurtulduk. Deutsche Bank’ın Türkiye 110 milyar dolar borç bulamazsa batar santajını ve statikonun yamyam basınının yaygaralarını umursaman üstelik IMF ede senin keyfine göre anlaşma yok diyerek bu günlere gelmeyi başardı. Tüm bunları dahili ihanet odaklarının, Dış işbirlikçilerinin, Hudson toplantıları ile kurulmaya çalışılan ihtilal gerekçesi sabotajların ve önüne döşenen tüm mayınların üzerinden atlayarak ve vatandaşa AKP iyidir demeyi nerde ise yasaklayarak halkın % 47 sini aşağılayarak saldıranların saldırılarına rağmen şer muhalefet cephesine rağmen yapabildi. Bu ülkede hayırlı bir  iş yapmanın fiilen yasaklanmış hale getirildiği durumdan bizleri çıkarmayı başardı.

Bu durumda ben nasıl yaygaracılar korosunun yalan ve iftira korosuna katılabilirim.

Kimse şaşırmasın çok şükür ben aklımı peynir ekmekle yemiş bir kişi değilim.

Halk da her gün daha da uyanmak da, Muhalefet eğer ülke yönetiminde söz almak istiyorsa vatandaşı bir biri ile çatıştırmaktan vazgeçip iktidar olursa neyi nasıl yapacağını anlatıp ikna etmek zorundadır.

A.D.Şimşek

.


[anadoluhaber:35525] NE MUTLU TURKUM Ozel sesli slayti

Posted: 03 Oct 2009 11:16 AM PDT

Değerli Arkadaşlar,
AVRUPA Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, Türkiye’de “azınlıklar” ile ilgili 01 Ekim 2009 tarihinde yayınladığı raporunda okullarda öğrencilerin söylediği “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözünü eleştirdi ve bununla “etnik ayrımcılık” yapıldığını öne sürdü.
Türkiye’deki okullarda “Türk’üm ve Türk olmaktan gurur duyuyorum” gibi çeşitli antların her gün öğrencilere söyletildiğini ve bu sözlerin “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözüyle tamamlandığını belirterek bunun bir etnik kökeni yücelttiğini iddia etti.
BU İDDİALARI
ŞİDDETLE PROTESTO EDİYORUZ !
Lütfen Burayı tıklayarak indireceğiniz bu güzel slaytı
 

[anadoluhaber:35519] Batı Dünyasının Gerçek Yüzü!

Posted: 03 Oct 2009 06:57 AM PDT

 
BATI DÜNYASININ GERÇEK YÜZÜ!

 

 

 

            Şimdiye kadar ülkemizdeki siyasilerin daima dost olarak kabul ettiği aslında bunun gerçek olmadığı batı dünyası (Avrupalılar, genel olarak Hıristiyanlar) tarihleri utanç verici karanlık uygulamalarla doludur. Hıristiyan dünyası kendi dışındakilere daima sömürme, aşağı görme, gerektiğinde ortadan kaldırılması gerekenler olarak bakar. Bu bakış açısını aynı zamanda daha fazla olarak siyonist yahudilerde de görmek mümkündür. Batı tüm tarih boyunca kendi dışında kalan milletlere adalet, yardım götürmek gibi bir faydaya hiçbir zaman sahip olmamıştır. Girdikleri ülkelerin yer altı, yer üstü tüm kaynaklarını sömürmüşler, o toprakların esas sahiplerini köle durumuna getirmişler, karşı gelenlere acımasızca öldürmüşler, adalet değil kanla, gözyaşı yaymakla meşhur olmuşlardır. Tüm Avrupa ülkelerinin tarihleri bu gibi insanlık dışı uygulamalarla doludur. Onların merhamet anlayışı ancak kendi içlerindedir. Avrupa ırkından olmayana bu merhamet anlayışı hiç hem de hiç bulunmamaktadır. Bu kadar kötü, karanlık bir geçmişe sahip olmalarına rağmen kendilerini sütten çıkmış ak kaşık misali dünyaya insanlık, demokrasi dersi, merhamet dağıtmaya sözde devam ederler. Ülkemize dayattıkları ermeni, kürt meselesi gibi. Kendi tarihleri ise tam tersi sindirmeler, asimile etmeler, cinayetlerle doludur.

 

            Hangi Avrupa ülkesine bakarsak bakalım bu tür utanç verici olaylarla karşılaşmamız mümkündür. Bir dünya haritası açtığımızda koskoca büyük okyanusta Avrupa ülkelerine ait zamanında işgal edilmiş, sömürge haline getirilmiş adacık devletleri görürüz. NORVEÇ’te daha 1977’lere kadar Taterlara (göçerlere) karşı biyolojik kısırlaştırma uygulanması, İngilizlerin Avusturalya yerlilerini katletmesi; 1070’lere kadar toplam 100 bin yerli çocuğu zorla ailelerinden alınarak beyaz ailelere işgücü olarak verildi, Almanların 2’nci dünya savaşında yapmış olduğu soykırımlar, Belçikalıların Afrika’daki katliamları… Bütün Avrupa tarihi soykırımlarla doludur.

 

            Fransızlar CEZAYİR’de 1830 ile 1962 yılları arasında 1 milyon Cezayirliyi katlettiler. Bu süre içerisinde her türlü işkence, kültürel soykırım, tecavüz yöntemleri uygulandı. Cezayirliler tıp deneylerinde kobay olarak kullanıldı. Fransızlar 8000 köyü yok ettiler. Birçok Cezayirli korkunç işkenceler altında hayatını kaybetti. (Bkz. Batı Tarihinde İnsanlık Suçları, Sefa M.YÜREKLİ)

 

            Köle ticareti ve kölelerin ucuz işgücü olarak kullanılması o zamanlar o kadar karlı bir işti ki 19’ncu yüzyıla kadar olan zaman içerisinde İngiliz, Portekiz, İspanyol, Danimarkalı, Norveçli, Fransız ve Hollandalı köle tacirleri tarafından, 12 – 13,5 milyon arasında Afrikalı zorla kaçırılarak Amerika’ya götürüldü. Bunların yüzde 25’i uğradıkları ağır koşullar nedeniyle ilk 18 ay içerisinde öldüler. Yolculukta kötü koşullara dayanamayarak ölenlerin yüzde 12,5 ile yüzde 50 arasına olduğu tahmin edilmektedir. O zamanlar bütün Afrika nüfusunun 40-70 milyon arasında olduğu tahmin edildiği bir devirde bu rakam çok büyük boyutlardadır. Dünyaya demokrasi, merhamet havarisi kesilen ABD’de kendi tarihlerine, uygulamalarına bakmadan daha 1950’lere kadar Afrika kökenliler kanunen hala ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmekte idiler. Bugün her ne kadar kanuni kısıtlamalar kalkmış gözükse de fiili durum ne yazık ki devam etmektedir. Şu bir gerçek ki Avrupalı beyaz adam her zaman kendisini diğer milletlerden üstün, efendisi durumunda görmüştür. Şu anda dünyanın en yaygın dini kabul edilen İngilizce, İngilizlerin kendi dillerini işgal ettikleri ülkelere dayatmalarının bir sonucudur. Bu dünyaya kan kusturan, dünyada huzur, düzen bırakmayan emperyalizm ancak Müslüman ülkelerin kendi aralarında Türk İslam Birliği’ni kurmaları, kendi Birleşmiş Milletlerini oluşturmalarıyla önlenebilir. D-8 ülkelerinin oluşturduğu bu birlik, ERBAKAN hükümetinin 28 ŞUBAT darbesiyle birlikte fiilen son bulmuş, AKP hükümeti, emperyalizmin  önündeki bu en büyük engeli, (D-8) ülkemize maddi ve manevi büyük fayda sağlayan bu oluşumu desteklemek yerine TÜRKİYE’nin kurtuluşunu 1000 küsur senedir İslam/Türk düşmanlığı yapan ülkelerin birliğinde, Hıristiyan kulübüne (AB), D-8 yerine de G-20’ye sığınmakta Türk Milletinin faydasına görmüştür!

 

            Başbakan ERDOĞAN, ABD’deki konuşmasında BM eleştirmiş, küresel sorunların  çözülebilmesi için BM’nin yapısı hakkında haklı eleştirilerde bulunmuştur. Buna mukabil iktidar olduktan sonra TÜRKİYE’nin hiçbir sorunu yokmuş, sanki hepsi halledilmiş gibi AB’ye girebilmek için ne dinimize ne de Türk örf ve ananelerimize uygun olmayan tamamen İslam ve ahlak dışı avrupa’nın kanun ve uygulamalarını, ülkemizin birlik ve bütünlüğünü tehlikeye düşürecek AB’nin dayatması kanunları da çıkartmakta bir beis görmemiştir. Cumhuriyet tarihinde AKP hükümeti kadar hiçbir hükümet tamamen adalet, insanlık duygusundan zerre kadar nasibini almamış Avrupa devletlerine (AB) benzemeye de kalkışmamıştır. Başbakan, BM Güvenlik Zirvesi’ndeki nükleer silahları imha kararı alan 5 üye ülkeye “hemen imha edin” çağrısı ve İsrail’i ima ederek özellikle Ortadoğu’da kimsenin nükleer silaha sahip olmamasını istemesi bizi sevindirici girişimlerdir. Ancak hükümetin dedikleri ile uygulamaları tamamen farklıdır. Daha yaklaşık bir hafta önce sahip olduğu nükleer silahlar sebebiyle İsrail aleyhine bir karar çıkmasını engellediğini hatırlarsak dedikleri ile uygulamalarının tamamen çelişkili olduğunu görebiliriz. AKP ve Hıristiyan dünyasının görmemezlikten geldiği İsrail’in elindeki nükleer silahları bir tehdit olarak düşünmezken, İRAN’a vurma tehdidine kadar varan bir engellemenin reva görülmesi, AKP’nin bu konuda tüm dış politikasında da olduğu gibi tam bir net politikasının bulunmaması üzücüdür. Ama dost ve kardeş İRAN’a bir harekat düzenlenirse hiç şüphesiz hükümet her zamanki gibi bu hareketi de destekleyecektir. Şimdiye kadar AKP’nin, ABD, AB ve İsrail dış politikalarına sahip çıktığını gördüğümüzden bu kanaate varmamız doğaldır. İRAN’a bu kadar yüklenilmesinin sebebi esasında “BOP Projesi” nin önündeki en büyük güçlü engeli teşkil etmesidir. İRAN şu anki hali hazır güçlü durumuyla İsrail’in muharref Tevrat’taki vaat edilmiş topraklarının tam da üzerinde durmakta, üstelikte işbirlikçi bir hükümetin başta olmaması sebebiyle acele olarak bertaraf edilmesi gerekmektedir. Eğer ki hükümet IRAK işgalinde olduğu gibi bu hayasızca saldırıya karşı çıkmazsa yine milyonlarca Müslüman kanı dökülecektir ki, bu kadar insanın hayatının kaybetmesi kimseye hayır sağlamaz. Başta AKP olmak üzere.

 

            TÜRKİYE’nin AB’ye ilk müracaatının üzerinden yaklaşık 50 sene geçmiş bulunmaktadır. Bu süre zarfında AB hiçbir zaman bizi içerisine alacak bir tavır takınmamış fakat normal şartlarda dayatamayacağı/yaptıramayacağı; ülkemizin bölünmesine, Türklüğümüze, Müslümanlığımıza özgü dini, milli ve ahlaki kimliğimizi kaybetmemize neden olacak bize zarardan başka hiçbir fayda sağlamayacak olan kanunları çıkarttırmış, işin esas üzen tarafı bu kanunlar çıkarıldıktan sonra AKP’ye oy veren, veren kesimin de üstelik ağırlıklı muhafazakarlardan oluşmasına rağmen seçim öncesi, seçimde ve seçim sonrası hiçbir tepki gelmemiş olması bizim için ne büyük bir gaflet/bilgisizlik içinde bulunduğumuzun bir göstergesidir. Buradan çıkartılan şöyle bir mana da bu yapılanların halkımız tarafından uygun bulunduğu, onaylandığıdır.

 

            AKP iktidar olduktan sonra ilk işi AB’ye girme girişimleri olmuş, geldikleri mecrada tamamen karşı oldukları, Hıristiyan Kulübü olarak niteledikleri bu örgüte girmek için nasıl çaba harcadıkları hepimizin malumudur. AB’nin ilk zamanki imkanları artık yoktur. Kendi içinde bile üye ülkeler tarafından sorgulanmakta, her şey gibi AB’de ömrünü tüketmek üzeredir. Üstelik üye olsak bile üye ülkeler arasında dolaşım hakkımızın olmadığını, ama onların istedikleri gibi ülkemize gelebileceklerini, çalışma haklarının bulunduğunu biliyor muyuz? Yapmış olduğum incelemelerde AB’nin bizim yararımıza tek bir faydasının olmadığını ancak tavizlerle dolu bir üyeliğimizin bulunacağını gördüm. Benim bu gördüğümü AKP’nin de görmüş olacağını umarım. AKP halkımızı iktidarları boyunca AB masalıyla oyaladı/uyuttu. Bunca sorun, başta işsizlik, bozuk giden ekonomi AB duvarının arkasına sığınılarak saklandı, gizlendi. Ama artık mızrak çuvala sığmamaktadır. AB’ye girilemeyeceğini hükümette bal gibi bilmektedir. Fakat AB şekeri kaldırılırsa bu sefer ülkemizin esas sorunlarıyla baş başa kalacaklardır. Şimdi AB aldatmacası, oyalamacısıyla durumu idare ediyorlar ne gerek var ki gerçeklerle karşılaşmaya. Esasında çözülemeyecek sorunlar değildir fakat bu sorunların çözülmesi ABD, AB ve israil eksenli ekonomik ve siyasi politikalardan ayrılmakta geçmektedir. Bu da AKP’nin işine gelmez. Milli bir politika şimdiye kadar ATATÜRK, İNÖNÜ ve ERBAKAN hükümetleri dışında izlenmemiştir. Batıya dönük, onların istekleri doğrultusunda iç ve dış politikalar izlenmiş, sonuç olarak da şu anki bulunduğumuz duruma gelinmiştir. Hıristiyan, yahudi milletinden medet ummak, onların gözüne girmeye çalışmak çok büyük bir gaflettir. “AB bir Hıristiyan Birliği’dir. Müslüman bir TÜRKİYE’yi kesinlikle almazlar.” Dinimizi de değiştirsek, Türklüğümüzden vazgeçsek de olmaz. Ayet-i Kerimede de buyurulduğu gibi “Sen onların dinine girmedikçe asla senden razı olmazlar” buyuruluyor. Bu en güzel şekilde her şeyi özetlemektedir.

 

            Batı, Hıristiyan dünyasının ne kadar Müslümanlara yardımcı olduğunun! en güzel örneğini bize Fatih GENCER’in yüksek lisans tezi olarak hazırladığı Amerikan Yakın Doğu Yardım Komitesi isimli kitapta sözde dostumuz ABD’nin bizlere nasıl yardım yaptığının çok güzel örneklerini bulabileceğiz.

 

1919 senesi HAZİRAN ayında bir amerikan yardım kuruluşunun GİRESUN’da nasıl bir faaliyet izlediğini anılan kitaptan alıntı yaparak veriyorum.

 

“GİRESUN’da faaliyet gösteren bir amerikan heyeti Rum ve Ermeni yetimhanelerine yirmişerbin lira yardımda bulunduğu halde, Türk yetimhanesine sadece yüz elli lira vermişti.”

 

GİRESUN’daki Amerikalılar yine insaflı! İmiş. Kazım Karabekir Paşa, KARS’taki Amerikalıların tutumunu şu şekilde dile getiriyor: “Depoları tıklım tıklım dolu olmasına rağmen Amerikalılar bizim çocuklara bir şey vermediler. Binlerce Ermeni çocuğunu insanlık namına diye bol bol giydirip besleyen ve yetiştiren Amerikalıların bizimkilere karşı kayıtsız kalmaları herkese ve hele çocuklara çok fena tesir ediyordu.” (S. 124)

 

Yine: “Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Rus istilasına uğrayan doğu vilayetlerindeki durumu tetkik etmek ve oradaki muhtaç nüfusa yardımda bulunmak amacıyla 1919 yılında imdat heyetleri göndermişti. Bölgeye giden heyetler, TRABZON yöresinde karşılaştıkları Amerikalılarla işbirliği içerisinde çalışmak istemişler, fakat  Amerikalılar “sürgün” ve “katliamlara” maruz kaldıklarını iddia ettikleri Rumların ve Ermenilerin daha fazla yardıma ihtiyaçları olduğunu ileri sürerek öneriyi geri çevirmişlerdir.” (S. 122)

 

Bir noktadan sonra, Amerikalılar Müslümanlara az da olsa yardım etmeye başlar.       O nokta, Türklerin Amerikan mandasına girip girmemeyi tartışmayı başladığı dönemdir. Şirin görünmek gibi bir şey. Buraya kadar vermiş olduğum örnekler biraz da olsa batının (Hıristiyanların) Müslümanlara, Türklere bakış açısını, vermiş olduğu değeri anlatmaya yeterlidir. 1950 yılından beri sözde aldığımız amerikan yardımları acaba ülkemize ne kazandırmıştır? Bunu incelersek bize batının kazandırdığının ne olduğunu ya da olmadığını görmek açısından bize kısa bir misal oluşturur.

 

Müslümanların batılılar karşısında düştükleri acziyetleri de çoktur. Bu insaftan, insanlıktan, merhametten uzak milletleri kendilerine hayat tarzlarını, yaşamlarını, giyimlerini örnek almışlar, kendilerini ona göre yönlendirmişlerdir.

 

Batılıların  sömürdükleri ülkelerinin halklarını nasıl etkilediklerini, kendi kültürleriyle karıştırıp onları bozduklarına güzel bir örnek, Osman Nuri KOÇTÜRK’ün “Sessiz Savaş” isimli eserinde, 1960’lı yılların IRAK’ında tanık olduğu bir olayı şöyle anlatır:

“Halk sinemada İngiliz filmini izlemektedir. Filmin bir sahnesinde İngiliz ulusal marşı söylenmektedir. İstisnasız tüm seyirciler emir almışçasına hep birden ayağa kalkar ve marşı sonuna kadar esas duruşta dinlerler.” Bu olay IRAK’ın bize emperyalist ABD ve İngiliz orduları tarafından kolaylıkla işgal edilmesini anlamayanlar için bir cevap olmaktadır.

 

            Siyonist İsrail, ABD ve İngiltere veya herhangi bir batılı ülke ne yaparsa yapsın asla zalim ve terörist kategorisine girmez. Ama terörle bir alakaları olmadığı halde sadece hakkını arayanlar, ülkelerinde emperyalistleri görmek istemeyenler, bu uğurda gerekli haklı mücadeleyi verenler otomatik olarak terörist olarak damgalanmışlardır.

 

            Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra emperyalist Hıristiyan batı kendilerine yeni bir hedef/düşman aramış, yayılmacılıklarına, sömürü düzenlerini sürdürmeye/kurmaya en büyük engelin İslam olduğunu görmüşlerdir. Gerçektende İslam’ın emir ve prensipleri; sömürüye, cinayete, haksız kazanç sağlamaya engeldir. Bu sömürücü, emperyalist, soykırımcı batının işine gelmemekte, dolayısıyla tarihte pek çok örnekleri görüldüğü gibi İslam’a savaş açmışlardır. Bu ülkelerdeki işbirlikçileri sayesinde gerek işgal ederek, gerekse işgale gerek kalmadan sömürü düzenlerini sürdürmüşler, ülkelerini koruyan, emperyalistleri istemeyenler, bu uğurda mücadele verenler terörist iftirasına ve ülkelerindeki işbirlikçi yöneticileri ve emperyalistlerce en ağır ceza ve hitamlara maruz kalmışladır.

 

            Halen ülkemiz ve tüm Müslüman ve mazlum milletler geçmişte olduğu gibi şimdi ve hatta ileride de emperyalist tehdidi/sömürüsü altında bulunmaktadır. Tüm Müslümanlar bu tehdide karşı daima teyakkuz halinde bulunmalıdır. Çünkü tehlike küçümsenmeyecek kadar büyüktür.

 

Selam, saygı ve dualarımla.

 

Yakup MUSA

 

03.10.2009

 


[anadoluhaber:35521] ATATÜRK ün SEVDİĞİ ŞARKILAR sesli slayti

Posted: 02 Oct 2009 03:41 PM PDT

ATATÜRK ün SEVDİĞİ ŞARKILAR
sesli slayti


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:35523] DİYARBAKIRLI TÜRKMENİN İSYANI

Posted: 02 Oct 2009 03:15 PM PDT

Merhaba;
Son yıllarda Diyarbakır bize çok farklı tanıtıldı...
Diyarbakır'ı inen kepenklerle,
Polise taş atan çocuklarla tanıdık...
AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer dendi. Amed dendi...
Diyarbakır'ı, Diyarbakır'ın Tarihini, kültürünü,Diyarbakırlı bir Türkmen'in, KORAY ELBEYLİ'nin kaleminden öğrenmek istermisiniz...
DİYARBAKIRLI TÜRKMENİN İSYANI

(EKLİ WORD DOSYASINDA LÜTFEN OKUYUNUZ NE KADAR GÜZEL VE GERÇEK)

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:35518]

Posted: 02 Oct 2009 01:21 PM PDT

30 eylül akşam saat 6:45 sularında mehmet emin dursun isimli bir şahis tarafından Çin'nin Ankara Büyükelçiliğine molotoplu saldırı düzenlendiği iddia edildi. elindeki ikinci molotopu atmaya çalışırken Elçiliği korumakla görevli Türk polisleri tarafından etkisiz hale getirilerek ankarada göz altına alındığı bildirildi.olay sırasında elçilik bınasındakı bir odanın hasar gördüğü ancak can kaybının olmadığı gelen haberler arasında.olayla ilgili olarak sanığın istanbuldakı evi nin didik didik arandığı ve evinde bulunan bilgisayarı enmiyet mensuplarınca incelenmek üzere karakola götürüldüğü belirtildi.

Uygur Haber Ajansı olarak mehmet emin Dursun'un Ailesine ulaştığımızda şu bilgilere edindik: Mehmet emin Dursun Doğu Türkistan dan 1997 yılında kaçarak Türkiye ye yerleşmiş,3 çocuk babası Bir uygur T
30 eylül akşam saat 6:45 sularında mehmet emin dursun isimli bir şahis tarafından Çin'nin Ankara Büyükelçiliğine molotoplu saldırı düzenlendiği iddia edildi. elindeki ikinci molotopu atmaya çalışırken Elçiliği korumakla görevli Türk polisleri tarafından etkisiz hale getirilerek ankarada göz altına alındığı bildirildi.olay sırasında elçilik bınasındakı bir odanın hasar gördüğü ancak can kaybının olmadığı gelen haberler arasında.olayla ilgili olarak sanığın istanbuldakı evi nin didik didik arandığı ve evinde bulunan bilgisayarı enmiyet mensuplarınca incelenmek üzere karakola götürüldüğü belirtildi.

Uygur Haber Ajansı olarak mehmet emin Dursun'un Ailesine ulaştığımızda şu bilgilere edindik: Mehmet emin Dursun Doğu Türkistan dan 1997 yılında kaçarak Türkiye ye yerleşmiş,3 çocuk babası Bir uygur Türkü ,kendisi Türk vatandaşı olup Anavatanı D.Türkistan için yanıp tutuşan kendi halinde sakın biri olduğu ,2007 yılında Ankara dakı Çin Büyükelçiliği önünde protesto ya katılırken Çin Devletinin acımasız soykırımına dıkkat çekmek için kendini ateşe verip ağır yaralandığı,ardından 2008 senesinde Çin olimpiyat meş-eli istanbuldan geçerken tam galata köprüsünden geçişişı sırasında eline geçirip denize atmaya kıl payı kala polislerce engellendiği bilgisine ulaşiyoruz.Şuan ortada bir iddia var daha fazla bir şey söylemek henüz erken.olay İncelenmekte olup Türk yargısına İntikal etmiştir.

UYGUR HABER AJANSI
www.doguturkistanim.tr.gg
ürkü ,kendisi Türk vatandaşı olup Anavatanı D.Türkistan için yanıp tutuşan kendi halinde sakın biri olduğu ,2007 yılında Ankara dakı Çin Büyükelçiliği önünde protesto ya katılırken Çin Devletinin acımasız soykırımına dıkkat çekmek için kendini ateşe verip ağır yaralandığı,ardından 2008 senesinde Çin olimpiyat meş-eli istanbuldan geçerken tam galata köprüsünden geçişişı sırasında eline geçirip denize atmaya kıl payı kala polislerce engellendiği bilgisine ulaşiyoruz.Şuan ortada bir iddia var daha fazla bir şey söylemek henüz erken.olay İncelenmekte olup Türk yargısına İntikal etmiştir.

UYGUR HABER AJANSI
www.doguturkistanim.tr.gg


Windows Live: Arkadaşlarınız size e-posta gönderdiklerinde Flickr, Twitter ve Digg güncellemelerinizi öğrenirler.
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:/] İMF ve Dünya Bankası Emperyalist Kapitalizmin Truva Atıdır!

Posted: 02 Oct 2009 11:48 AM PDT


HABER ARA


Gelişmiş Arama
İMF ve Dünya Bankası Emperyalist Kapitalizmin Truva Atıdır!

İmf ve Dünya Bankasının Türkiyede gerçekleştirdiği toplantılar gündemde ki yerini koruyor.Emperyalizmin taşeronu olan bu aktörlerin dünya çapında gerçekleştirdiği operasyonlar ve özellikle Müslümanların yaşadığı topraklarda ki katliamları tekrar hatırlamak adına aşağıda ki 'sol' fraksiyonların derlediği değerlendirmeyi sizlere sunuyoruz.


--
HAKİKATİN HATIRI DOSTUN HATIRINDAN ÜSTÜNDÜR
(HZALİ ra.)

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:/] Çakma Nike'lı Eyleme ve Sol'a Eleştiri

Posted: 02 Oct 2009 11:46 AM PDT

Çakma Nike'lı Eyleme ve Sol'a Eleştiri
IMF Başkanı Strauss-Kahn'ın kafasına atılan NIKE,
Türk solunun şu anda bulunduğu hali mi gözler önüne seriyor?

Bilgi Üniversitesi'nde konferans veren IMF başkanı Strauss-Kahn dün kötü bir sürprizle karşılaştı. Birgün Gazetesi editörü Selçuk Özbek, ayağındaki 'Nike' marka ayakkabıyı Strauss-Kahn'a fırlattı.

Ayakkabıyı fırlatan solcu gencin gerçekleştirdiği eylemin tarzı ve attığı Nike marka ayakkabısı Türk solunu tartışmaya açtı. 

 [Devamını Oku...]

02 Ekim 2009, 18:27

--
HAKİKATİN HATIRI DOSTUN HATIRINDAN ÜSTÜNDÜR
(HZALİ ra.)

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:/] 02.Ekim Kafkasya Bölgesinden Haber Özetleri

Posted: 02 Oct 2009 11:46 AM PDT

Gataevler İkinci Kez Mahkum Edildi

Gataev çiftine destek için kurulan internet sitesine göre, Khadizhat ve Malik Gataev çifti Litvanya mahkemesi kararı gereği 7 ay daha hapiste yatacak.

25 Eylül 2009 tarihinde, Litvanya’nın Kaunas kentinde Bölge Mahkemesi’nde Savcının iddialarının okunması ve davalı tarafın savunmasını sunmasından sonra mahkeme Khadizhat ve Malik Gataev çiftini 1 yıl 6 ay hapis ile cezalandırdı. Çiftin 11 ay hapiste kaldığı için 7 ay daha hapiste yatacak.


haberin devamı... www.shamilonline.org

***
Sasha Podrabinek İçin Yazma ve Yaşama Özgürlüğü

Rusya'dan bağımsız gazeteci, insan hakları savunucusu ve Sovyet döneminde bir siyasi mahkum Alexander (Sasha) Podrabinek, www.ej.ru adresindeki internet sitesinde yayınlanan bir makalesi nedeniyle ölüm tehditleri alıyor. Hükümet destekli gençlik çeteleri yazdığı gazeteyi bastı ve ailesine tehdit etmeye başladı.

haberin devamı... www.shamilonline.org


 
***
Hammarberg’in Raporu Yayınlandı: “Türkiye’de Sığınmacılar ve Mülteciler”
Daha önce yayınladığımız üzere, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg ve beraberindeki bir heyet, 28 Haziran-3 Temmuz 2009 tarihleri arasında Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Ziyaret süresince komiser ve beraberindeki heyet, sığınmacılar ve mültecilerin durumu dahil olmak üzere insan hakları konusunda çeşitli görüşmeler yaptı. Heyet, ulusal ve yerel yetkililer, uluslararası ve sivil toplum organizasyonları ile bir araya geldi; gözaltı merkezleri ve sığınmacıların ikamet alanları gibi çeşitli yerleri de ziyaret etti.

haberin devamı... www.shamilonline.org

 
***
Avrupa Parlamentosu’nda Kuzey Kafkasya’daki İnsan Hakları Tartışıldı

1 Ekim 2009 Çarşamba günü, Avrupa Parlamentosu’nda milletvekilleri ve Rus aktisivtlerin katılımıyla, Rusya’da ve özellikle Kuzey Kafkasya’da gittikçe kötüye giden insan hakları konusu gündeme taşındı. Rus yetkililerle ilişkilerde yapılacak baskılar ve ne tür bir denge politikası izlenmesi konusu tartışıldı.
 

haberin devamı... www.shamilonline.org

 
***
Mürtedler Sivil İnsanları Kaçırıp Öldürüyor ve "Militan" İlan Ediyor.

Shamilonline nin İmarat Kavkaz haber kaynaklarından aldığı bilgiye göre, yerel mürtedlerin çetebaşı Kafirov Kadirovsky, Kişisel bir operasyona katıldığını ve Benoy köyü civarında 20 mücahidten oluşan bir grubu sıkıştırdıklarını ve 8 mücahidi öldürdüklerini duyurdu.

haberin devamı... www.shamilonline.org

 
***
Kabardey-Balkaria , Nalchik te Çatışma 1 Mürted Polis Öldürüldü 3 Yaralı

Shamilonline nin İmarat Kavkaz Kaberdey-Balkaria ve Karaçay sektörü haber kaynaklarından edindiği bilgilere göre, Kabardey in Başşehri Nalchik eteklerinde, Mücahidlerle yerel mürted polis güçleri arasında silah bir çatışma yaşandı.

haberin devamı... www.shamilonline.org

 
***
Dağıstan, Erpel Köyünde 2 Mücahid Şehid Edildi İddiası

Shamilonline nin İmarat Kavkaz Dağıstan sektörü haber kaynalkarından aldığı habere göre, işgalcilerin yandaş medyası Dağıstan bölgesi Temirhan Shurinskom (eski Buinaksk) yerleşim yerinin ormanlık alanı içindeki Erpel köyü yakınlarında yerel mürted güvenlikçiler ve FSB güçlerinin 2 mücahidi şehid ettiğini iddia etti.

haberin devamı... www.shamilonline.org

 
***
Özbekistan İslam Hareketi lideri Tahir Yuldashev Öldürüldü İddiası

Pakistan istihbarat yetkililerinin, 28 Eylülde Pakistan-Afganistan sınırındaki Güney Veziristan bölgesinde ABD ye ait insansız uçak tarafından düzenlenen bir füze saldırısında, Özbekistan İslam Hareketi lideri Tahir Yuldashev öldürüldüğü iddiasına karşın, bugün Amerikan Radio Liberty nin Özbekçe yayın yapan Radyo Ozodlik, bölümüne bir yalanlama geldi.

haberin devamı... www.shamilonline.org

 
***
Çeçenya, Shatoi ve Goity de Siviller Kaçırıldı, İntihar Bombacısı İlan Edildi

Çeçenya nın Shatoi ilçesinde geçtiğimiz 27 Eylül de 2 enstitü öğrencisi kaçırıldı, yakın akrabaları ve ailesi bulabilmek için yerel polis birimlerine müracaat ettiler fakat aldıkları cevap olumsuzdu. Bir hafhta sonra aileler sadece öğrencilerin cansız bedenlerini bulabildiler. Yerel halktan görgü tanıklarının anlattıklarına göre bu masum 2 öğrenci her zaman olduğu gibi maskeli ve silahlı ölüm mangalarının çeteleri tarafından kaçırılmıştı.

haberin devamı... www.shamilonline.org 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:/] Pişman Değiliz!

Posted: 02 Oct 2009 11:43 AM PDT

Pişman Değiliz!

Pişman Değiliz!

İBÜ'de konferans veren IMF Başkanı Strauss-Kahn'a ayakkabı fırlatarak protestoda bulunan Birgün Gazetesi Editörü S. Selçuk Özbek, pişman olmadıklarını söyledi.

Özbek ve beraberindeki Birgün Gazetesi muhabiri Zeynep Çatalkaya, serbest bırakıldıktan sonra Mecidiyeköy'deki gazete binası önünde basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

"Böyle bir eylemi yapmak ne zaman aklınıza geldi?" sorusu üzerine Özbek, "İçerideyken kendiliğinden gelişti. El Zeydi'nin yaptığı eylem aklımıza geldi ve emperyalizme karşı bir simge olduğu için ayakkabıyı kullanmak istedik. Bu bireysel bir tavır olarak algılanmasın" diye konuştu.

DEVAMI>>>
--
HAKİKATİN HATIRI DOSTUN HATIRINDAN ÜSTÜNDÜR
(HZALİ ra.)

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:/] Engin Çeber'in o görüntüleri..

Posted: 02 Oct 2009 11:41 AM PDT

Engin Çeber'in o görüntüleri..

 

Cezaevinde işkenceden öldüğü iddia edilen Engin Çeber karakolda neler yaşadı ? Cezaevinde işkenceden öldüğü iddia edilen Engin Çeber’in yeni görüntüleri yayınladı.. Çeber’in ilk gözaltına alındığı gün İstanbul’da İstinye Karakolu’nda polis kamerasıyla çekilen görüntüler, Çeber ve arkadaşlarının gözaltı şartlarını ortaya koydu.

(Video) [Devamını Oku...]

02 Ekim 2009, 18:54


--
HAKİKATİN HATIRI DOSTUN HATIRINDAN ÜSTÜNDÜR
(HZALİ ra.)

--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

konuþanlar ve susanlar

Posted: 02 Oct 2009 07:57 AM PDT

Nurullah AYDIN
2 Ekim 2009

Konuşanlar ve susanlar!

Ya da şöyle diyelim; konuşturulanlar ve susturulanlar!

Ağzı olan konuşuyor. İncir çekirdeğini ya da fındık kabuğunu doldurmayacak
ölçüde konuşanlar var. Ağzı torba değil ki büzesin..

Bırak konuşsunlar diyeni de var, susturun şunu diyeni de!..

Son günlerde olan bitenler karşısında bu cümleler ağızlardan dökülüyor..

Karanlıkta ışık yakanlar tehdit altında.
Sistemli bir tedirgin etme süreci yaşanıyor/yaşatılıyor.
Elbette her karanlık gecenin bir sabahı vardır.
Bu gerçek yok sayılamaz.
Güneşin doğuşu engellenemez.
Ne var ki, Ama güneş doğacak diyenlerin bunu görememeleri mümkün.
Galileo, iddiaları, kitapları nedeniyle zindana atılmıştı.
Taş duvarlar arasında kör oldu.
Son sabahında da doğan güneşi görememişti.

Herkes her gün konuşuyor..
Tarafların temel konulara bakış açısından yeni ne var, yeni ne olabilir
sorusunu düşündüm.
Var mı yeni bir şey?
İnandırıcı olabiliyorlar mı?
Beni ikna edemiyorlar, ya sizleri?

Türkiye'de asker, siyaset, medya, sermaye ilişkilerinin demokrasilerdeki
olağan yerine oturması için hem zihinsel hem yasal değişiklikler gerekiyor.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü açısından bu ihtiyaç uzun yıllardır orta
yerde duruyor.

Kurumların saygınlığı...
Bazı önyargılarla ve demokratlık kisvesi altında kurumların saygınlığını
sarsmak isteyenler yargıyı, TSK'yı, demokrasiyi engelleyici bir kurum olarak
görüyor.

Siyasetçilerin dokunulmazlık zırhına bürünmeleri, Türkiye'de demokrasi ve
hukuk düzeninin yerli yerine oturmasında olumsuz rol oynamıştır.

O kadar çok örneği var ki.
Böyle düşünmek, ne önyargılı olmaktır, ne de demokratlık kisvesi altında
devleti yıpratmaya çalışmaktır.

Tam tersine. Demokrasi ve hukuk düzeni içinde kurumların doğru yerini
savunmak, onun saygınlığını korumak ve kollamakla eşanlamlıdır.

Cumhuriyet sonrası Türkiye'sinde 'ulus-devlet'in kuruluş aşamasındaki bazı
aşırılıkları ve bunların bugüne dönük kötü mirası üstünde daha çok düşünmeli.

Bu acıların tümünden eğer dersler çıkarıp bu ülkede demokrasi ve hukuku
oturtacaksak, böyle bir niyetimiz varsa, herkesin kendi içine dönerek köklü
bir özeleştiri mekanizması çalıştırması gerekir.

Sorumluluk uygusu; hem demokrasi ve hukuk, hem de kurumların saygınlığı
açısından şarttır.

Kurumları ve o kurum yetkililerini eleştirmek, devlet hele hele hükümet
düşmanlığı değildir.
Siyasi iktidar yetkilerini bazı bakımlardan eleştirmeyi, devlet-hükümet
düşmanlığı' içine sokmak, yanlışları sorgulamayı önlemektir ki, bu da
demokrasileri demokrasi yapan özgür tartışmaya büyük bir darbe indirmek olur.

İktidar partisi, eşittir, devlet anlayışı, tehlikeli bir gidiştir.

Farklı düşünenlerle bir tartışma ihtiyacı, bir diyalog kapısı aralama
ihtiyacından doğabilir.

Türkiye'nin daha fazla gerilmemesi, kutuplaşmaması için özgür tartışma ve
diyalog ortamlarına kesin ihtiyacı var.

Günün Sözü: Ne yaptığını iyi anlarsan, ne yapacağına doğru karar verirsin.

[anadoluhaber:/] AKP'nin Yapmış ve Yapmakda Oldukları Yanlış İcraatlar!

Posted: 02 Oct 2009 07:30 AM PDT

 
AKP’NİN YAPMIŞ VE YAPMAKDA OLDUKLARI YANLIŞ İCRAATLAR !

 

 

 

AKP Hükümeti, Müslümanları biraz daha rahatlatmak,  başörtüsü sorununu çözmek, Müslümanların sıkıntı duyduğu konuları (Örneğin, YÖK) ve ekonomik yönden de halkın sorunlarını çözeceğim diye halkımızdan oy istedi ve oy verildi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Raporu’nun bir yerinde diyor ki; “TÜRKİYE’deki başörtüsü yasağı kamusal alanın da dışına taşınarak 2006 yılında yaygınlaştı.” Herhalde bunda AKP’nin rolü yoktur! bundan o mesul değildir diyemeyiz. İktidara geldikten sonra bizler “Milli Görüş Gömleğini çıkarttık” dediler. Neden bunu seçim yapılmadan önce söylemediler? Biliyorlardı ki böyle söyleseler asla Saadet Partisi’nin oylarını alamayacaklardı. Üstelik oy aldığı kesim de hemen hemen Müslüman kesimdi. Milli Görüş mecrasından gelip, fakat Milli Görüş’ten vazgeçmekle övünen, hatta kendisini iktidara getiren gücün Milli Görüş olduğu gerçeğini reddeden bir zihniyetin iş başında bulunması TÜRKİYE’nin esas sorunudur. Millet hala AKP’yi takiyye yaptığını zannederek gerekli tedbirleri almakta fırsat kolladığını zannediyorlar. Artık halkımız hala onlardan TÜRKİYE’nin sorunlarını çözecek icraatlar bekliyor, onların hala Milli Görüş sahibi olduklarını(!) bir takım şer odaklarından çekindikleri için tedbirli gitmeleri zannına kapılıyorlar. Sayın Bülent ARINÇ seçim öncesi konuşmasında “Başörtüsü namusumuzdur mutlaka bu sorunu çözeceğiz” demedi mi? AKP, İnsan Hakları Beyannamesi’nde başörtüsünün yasak olmasını istediğini bizzat söylemiştir. Kimseyi kast etmeden genelde söylüyorum, yalan söyleyenlerden, vermiş oldukları sözleri tutmayanlardan, emanete hıyanet edenlerden, haram yiyen, ribacılardan, nerden edinildiği belli olmayan servet sahiplerinden ülkemize, dinimize ve bu Müslüman Türk halkına hayır gelmez.

 

Kendilerine İslami gazeteler olarak bildiğimiz (Vakit, Zaman, Yeni Şafak şimdilerde ne olduğu tam anlaşılamayan Taraf Gazetesi) gazeteler bir zamanlar ısrarla savundukları  başta başörtüsü, YÖK ve diğer Müslümanları rencide eden konularda hükümete yüklenecek onu eleştirmek yerine, konuyu çözmesi için elinde kanuni yetki bulunan ve tek başına iktidara gelmiş olup ve şimdiye kadar hiçbir hükümete verilmemiş imkanların bu hükümete üstelik kendisini muhafazakar olarak nitelendiren halk tarafından bizzat verilmesine rağmen bu hükümeti uyarmak yerine, bu sorunları çıkartan kurum veya kişiler aleyhinde yazıyor, hükümeti bu konuda sorumlu hissetmiyorlar. Kendilerinin de bildiği gibi hükümet istese hemen kanunlar ve anayasayı değiştirmek suretiyle bu konuları en kısa zamanda çözebilirdi. Oy veren seçmenlere de  seçim öncesi vermiş olduğu sözleri yerine getirerek verdiği sözleri tutan bir parti olduğunu ispatlardı. TBMM’nde üçte iki oranında gibi büyük bir sandalyeye sahip bir partinin başörtü meselesinden korkması, tabu gibi görmesi inanılacak bir şey değildir. AKP; “KIBRIS ve yurt güvenliği” ile ilgili konularda TSK.’ni dinlemiyor da başörtüsü konusunda toplumsal mutabakat diye ortaya çıkıyor. 22 TEMMUZ 2007 tarih ve 25883 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 6 adet Yönetmelik farklı alanları kapsıyor.  Bu Yönetmeliklerin isimleri ise ; Özel Dershaneler Yönetmeliği, Özel Kurslar Yönetmeliği, Özel Okullar Çerçeve Yönetmeliği, Özel Öğrenci Etüt Eğitim Merkezi Yönetmeliği, Özel Eğitim Kursları Yönetmeliği ve Özel Eğitim Okulları Çerçeve Yönetmeliği. Bu yönetmeliklerdeki kılık kıyafet  şeklini belirleyen hükümlerde, bundan 24  yıl öncesinde konular yasak kararına atıfta bulunuluyor. Bakanlar Kurulu’nun 22 TEMMUZ 1981 tarihinde aldığı bir kararda, resmi ve özel okullarda  kılık kıyafetlerin nasıl olması gerektiği belirtilirken, okul için başı açık olunması zorunluluğu getiriliyor. Ancak bu karar, Bakanlık tarafından yeni bir Yönetmelik çıkarılmadığı için Özel Eğitim Kurumlarında yıllardır uygulanmıyordu.  AKP Hükümeti, 24 yıl önceki bu kararı çıkardığı Yönetmelik ile resmileştirmiş oldu.  Sayın ERDOĞAN bu sorun ancak bütün siyasi partilerin ve bütün sivil toplum kuruluşlarının katılımlarıyla çözülebilir diyor. Ama bir AKP’linin Cumhurbaşkanı seçilmesine gelince böyle bir konsensüse hacet olmadığını söyleyebiliyor. Demek ki başörtüsü sorununu çözmek, AKP indinde bir AKP’linin Cumhurbaşkanı seçiminden çok daha zor bir işmiş. Hatırlarsanız, MSP-CHP koalisyonunda 48 kişilik bir gruba sahip iken bu meseleyi MSP nasıl çözmüştü? Şöyle ki CHP’li M.E.B.’nın üniversite ve orta dereceli okullara bir tamim göndererek koyduğu baş örtüsü yasağı karşısında başta Sayın ERBAKAN olmak üzere tüm MSP grubu galeyana gelmiş, bu ciddi tavır karşısında kanuni maksadı olmayan yasaklamadan vazgeçilmiş, ta ki Turgut ÖZAL iktidara gelinceye kadar yani 10 seneden fazla bir süre içerisinde bu konudan söz bile edilememişti. Bu geçmiş tarihi olayın AKP’ye ve Sayın ERDOĞAN’a örnek olmasını dilerim. Bilindiği gibi başörtüsü yasağının hiçbir kanuni dayanağı yoktur. Anayasa’nın sarih ve amir hükümlerine göre, yasaklar ve güvenlik tedbirleri ancak kanun ile konulabilir. Bu yasağa neden olabilecek, bazı mahkemelerin, TBMM’nin yasama hakkına tecavüz ederek verdiği, kaynağını Anayasa’dan almayan biz yaptık oldu yorumları bulunmaktadır. Dünyadaki bütün hukuk sistemlerinde kabul edileni sarih ve amir kanun hükümleri dışında asla herhangi bir kurum ya da kurumların içtihadına sapılamaz. Böyle bir sapma olursa düzenlemeler kanuna dayanmadığı için geçersizdir/hükümsüzdür. AKP ise hiçbir kanuni mesnedi olmayan bu yasağı sürdürmeye bir yerlerden korkarak mesnetsiz ve defakto  karardan çekiniyoruz, bunun için baş örtüsü yasağına biz boyun eğiyoruz diye bir geçersiz mazerete sığınıyorlar. Halende bu mazeretlerini devam ettiriyorlar. AKP iktidarı çoğunluk olarak Anayasa’yı değiştirebilecek bir sandalye oy yapısına sahipken ve Anayasa’nın 38’nci ve 153’ncü maddelerine bir satırlık hüküm ilave edilerek “yargı erkinin, yasama erkinin hudutlarına tecavüz etmesini bile önleyebilirsiniz” Çok üzülerek ilave etmek isterim ki hiçbir siyasi partinin eline geçmeyecek olan bu tarihi fırsat değerlendirilememiş, sadece başörtüsü sorununda değil, 1982 Anayasası’nın demokratik kriterlere göre düzeltilemeyerek, Cumhurbaşkanı yetkilerinin olması gerekene kavuşturulması gibi büyük bir görev daha başarılmamış/başarılamamıştır.   Buna çifte standart derler.  Eğer bunu diğer bir başka hükümet yapmış olsaydı; mesela DSP, CHP, MHP veya diğer herhangi bir parti, malum iktidar yanlısı basın/medya demediğini yapmadığını bırakmaz, tüm güçleriyle bu hükümetler aleyhinde yazarlardı ki yazmışlardırlar da. Bu sorunları çözecek olan tek başına şimdiye kadar en büyük oy kitlesi ve milletvekili çoğunluğu ile iktidara gelen AKP’dir. Fakat bu konuda uyarıcı bir tutum iktidar yanlısı basın/medyadan ne yazık ki şimdiye kadar gelmemiştir. Onlarda aynen kartel gazeteleri gibi şu anda bir nevi partizanlık yapmaktadırlar. Malum medya AKP’nin İslam’a, halka, TÜRKİYE’ye hizmet yerine başta;  İMF, ABD, AB,  israil’e ve avrupa’nın işine yarayan politikalar izlediğini pek ala görüyor ve biliyorlar. Bakmayalım bugün ABD’nin yanı başımızda durduğuna, yarın bir döner bakarsınız yanınızda kimseler yok. ABD; bunu tarih incelendiğinde de görüleceği gibi hep yapmıştır. Yani kullan ve at politikası. Mesela Saddam HÜSEYİN’de olduğu gibi. Emperyalizmi destekleyen Müslümanlık/İslam olamaz. AKP İslam’la emperyalizmi birleştirmiştir. BOP projesini destekleyen kendini bu  projenin Eş Başkanı yapan AKP’yi İslamlıkla/Müslümanlıkla bağdaştırmak imkansızdır. ABD’nin istediği ılımlı İslamcılığı AKP bizzat oluşturmuştur. İşin üzücü tarafı BOP’un Eş Başkanlığını üstlenmesidir. Büyük israil’in kurulması demek olan bu şer projeyi AKP ve Sayın ERDOĞAN’ın tasvip ettiği anlaşılmaktadır. Bu proje gereği güzel ülkemizden büyük israil’in kurulabilmesi için siyonistlere toprak verileceğini acaba Sayın ERDOĞAN ve AKP biliyorlar mı? Eş Başkanlığını yürütmekte bu projenin Türklüğe/Müslümanlığa/İslamiyet’e faydasının ne olduğunu Sayın başbakanın açıklaması gerekir. “Küresel emperyalizmin büyüsüne kapılanlar Milli İstiklalimizi koruyamazlar.” AKP’nin iktidar olduğu sürece yaptığı iktisadi bağımlılık Milli İstiklalin kaybına yol açmıştır. Milli istiklaline sahip çıkamayan toplumlarda tarih sahnesinden silinirler.

AKP hükümeti misyonerliği iktidarları boyunca desteklemişlerdir. Zamanlarında açılan apartman kiliselerin, onarılan kiliselerin sayısı şimdiye kadar iktidar olan hiçbir hükümete nasip olmamıştır. Hiç hıristiyan nüfusu bulunmayan yerlere dahi apartman kilise açılmıştır. İSTANBUL’daki Fener Rum Patrikliği’ne ekümenlik sıfatının tanınması, ruhban okulunun açılması icraatlarının arasındadır. Buna mukabil gelen papaların tümünün İslam/Türk düşmanı olduklarıdır. Onların hıristiyan ülkelerinde aynını Müslümanların yürüteceği misyonerlik faaliyetlerine nasıl tavır verebileceklerini, müsaade edeceklerini hiç zannetmiyorum. Zalimlerden medet uman mazlumların iki yakası bir araya gelmez. Müslümanlara hiçbir fayda sağlamayan, yaklaşık 1000 yıldan fazla Müslüman, Türk düşmanlığı yapan hıristiyan ve yahudi’lerden AKP dostluk ummaktadır. Onları memnun etmek için Hakkın Ali hatırını kırmakta bir beis görmemektedirler. ÇANAKKALE Törenlerinde gözyaşı döken Sayın Başbakan, 1 MART Teskeresi keşke geçseydi demiş, amerikan askerleri sağ salim dönmesi için dua da etmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda boğazımıza sarılanlar şimdi birden dost mu oldular? Bugün ufuklarımızda kara bulutlar dolaşmaktadır. Kanlı siyonist israil’in mimarı olduğu BOP’da bugünkü haliyle büyük ve bütün TÜRKİYE’ye yer yoktur. İsrail’in halen mevcut gücüyle BOP Projesi’ni gerçekleştirmeye gücü yetmediğinden kendisine her konuda müttefik ABD’yi bu projenin uygulamaya konulmasında maşa olarak kullanmaktadırlar. Dost ve kardeş IRAK’ı üçe ayırdılar. İRAN’ı da parçalamak projenin bir gereğidir. Gene aynı proje; MISIR’da bağımsız bir Kıpti devleti kurulmasını tasavvur etmekdedir. LÜBNAN küçük bir ülke olmasına rağmen onu da birkaç parçaya ayırmak istenmektedir. SURİYE’nin bir parçasında da Dürzi devleti kurulacaktır. TÜRKİYE’yi de üç parçaya ayırmak, ülkemizin bir kısmında sözde bağımsız kürdistan kurmak istiyorlar! SAMSUN ile RİZE arasında da pontus Rum devleti, batı’da kalan parçasını da sabataycıların idaresinde bir AB üyesi yapabilirler. Anılan uygulamalar; Sayın Başbakanın Eş Başkanlığını yürüttüğü sahiplendiği/desteklediği “Pob Projesi” ne aittir. Tarih tekerrürden ibarettir. Onda günümüzü ve geleceğimizi görebilirsiniz. Buradan anlaşılan, TÜRKİYE’yi parçalamak ve Sevr’i hortlatmak istiyorlar. Tehlike umduğumuzdan da büyüktür. Halen AKP bunları bilmesine rağmen bir hıristiyan kulübü olan  ve adına Avrupa Birliği denen hıristiyan birliğine girmeye çalışmakta, bunun için halkımızın ne dini nede milli duygu düşünce ve yaşantılarına hiç uygun olmayan kanunları dayatmakta böylece ne kadar yanlış yolda olduklarının belki farkına bile varmamaktadırlar. Malum mütareke ve destekçi sözde İslami medya/basın da olup bitenleri müşahede etmelerine rağmen görmemezlikten gelmekte “doğruları bilip de söylemeyen dilsiz şeytanı” oynamaktadırlar. ABD’nin istediği; sadece ibadetlerini yerine getiren fazla bir şeye karışmayan, ABD’nin, siyonistlerin  oyunlarını bozmayacak ALLAH (c.c.)’ın emri olan cihadı terk edecek Müslümanlar oluşturmayı dileyen ABD’nin ortaya attığı, asıl mimarının ise siyonistler olduğu “Ilımlı İslam Projesi” de AKP hükümeti zamanında ortaya çıkmış, kendini göstermiştir. Hiçbir şekilde dinimizce ehli kitap ile dini yönden bir araya gelemeyeceğimiz, (Dinler arası diyalogun baş şartı olan önce, benim peygamberim son peygamberdir inancından vazgeçilmesi haşa ki biz böyle düşünürsek/inanırsak ki dinden çıkarız, mürted oluruz) Kur’an-ı Kerim’de Kafirun Suresi’nde de belirtildiği gibi herkesin dini kendisine emrine rağmen; “Dinler Arası Diyalog” yanlışına destek veren AKP hükümeti ve Fethullah GÜLEN cemaatine malum işbirlikçi İslami basında yine her zaman olduğu gibi tek bir yazı çıkmamaktadır. Tavırlarıyla böylece dinler arası diyaloğa/aldatmacaya onay verdikleri, destekledikleri artık anlaşılmaktadır. Malum sözde İslami basının ise AKP iktidar olduktan sonra anlayışı değişmiş, yüce İslam, hıristiyanlık ve musevilik arasında bir fark olmadığı, hepsinin de ehli necat olduğu anlayışı hakim olmuş, din konusunda cahil olan halkımızına böyle olduğuna inanmasını istemişler, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca da bu diyaloğun yüce İslam’da yeri olmadığına dair kesin bir  yazı/fetva yazılmamış, verilmemiş bulunmamaktadır.

Ehli kitap kafirlerin durumu; Kur’anı Kerim’de anlatıldığı, onlardan uzak durmak gerektiği, İslam’ın azılı düşmanlarının olduğu belirtilen benim bulabildiğim Ayeti Kerimeleri size de sunuyorum.

 

Maide             :  3/5/13/14/15/16/17/18/41/42/43/51/55/56/57/58/62/63/

               64/65/66/68/70/72/73/75/78/79/80/81/82

Al-i  İmran      : 12/13/14/19/20/21/23/31/64/67/70/ 71/78/81/82/85/93/100/106/

                          108/119/199

Beyyine          : 4/6 

Tevbe             : 28/29/30/31/34

Nisa                : 39/44/47/139/154/156/160/161

Bakara           : 75/79/84/85/88/89/91/120/94/95/97/98/105/109/136/137/146/285

Enam              : 91

Araf                : 157

Nur                 : 63

İsra                 : 8

Fetih               : 28/48

Mümtehine    : 8/9

Mücadele       : 22

 

                   İsa, ALLAH, Ruh-ul Kudüs diye üçüzlü inanç; Papa’ya yanılmazlık, papaza günah affetmek gibi yetkiler veren bir Peygamber inancı, İslam’a terstir. Mevcut İncil ve Tevrat ise ne zaman ne de sıhhat bakımından Kur’anı Kerim’le asla kıyaslanamaz. Bu kadar ayrılığa, Tevhid inancına ters düşen hıristiyanlık ve museviliği “Dinler Arası Diyalog” ve “misyonerlik” faaliyetlerine verdikleri destekle herhalde AKP’de birleştirmiş, aralarında bağ kurabilmiştir. Üstelik Sayın Başbakan siyonist yahudi örgütü ADL’den cesaret madalyası almış, aynı zamanda bu yahudi örgütü Fethullah GÜLEN’in “Dinler Arası Diyalog” kitaplarını bedava bastırıp dağıtmasıyla da bilinmektedir.

  

Sayın ERDOĞAN AKP kurulmadan Saadet Partisi içindeyken ABD, israil, AB ve avrupa’ya muhalifken şimdi bu muhaliflikleri kalmamıştır. Malum İslami medyada her zaman olduğu gibi daha önce ABD, AB’ci partileri eleştirirken AKP iktidar olduktan sonra eleştirileri son bulmuştur. AKP’ce yürütülen bu aşırı dostluk akla şöyle bir soru getiriyor; Acaba TÜRKİYE Tel Aviv’den ve Washington’dan mı idare ediliyor(!) diye.

 

AKP ile Barzani’nin istediği aynıdır. Ben ABD’nin adamıyım, BOP’un Eş Başkanıyım demiştir Sayın Başbakan. Çeşitli toplantılarda ve geçmiş ABD başkanı Bush’a girip çıkarken açıkça BOP’un adamı olduğunu söylemişlerdir. Durum gösteriyor ki Barzani ile AKP arasında büyük bir ticari anlaşma olduğu şüphesini uyandırmaktadır.

 

Milli dava olan KIBRIS’a gelince; AKP’nin ne gibi yanlış/tutarsız politikalar izlediğini biliyor musunuz? Yıllardır MARAŞ boş tutuluyor. AKP’nin söylediği tavize hazırız diyorlar. Bunu da izolasyonları kaldırmak için yaptıklarını söylüyorlar. Demek ki  parça parça KIBRIS’dan toprakları çıkarmayı göze aldıkları belli olmuştur. AKP hükümetinin KIBRIS sorunun çözümü hakkında en fazla tekrarladığı laf, “KIBRIS’da tek yanlı adımlar atmamızı bizden kimse beklemesin” idi. Ama hatırlanırsa o zamanlarda hepimizin radyo ve televizyonlarından öğrendiği haberler hiç de öyle demiyordu. Gün içinde ve hatta o günden bugüne kadar ne Dışişleri Bakanı ne Sayın Başbakan nede başka bir üst düzey yönetici tarafından sahiplenilmeyen, ayrıntıları halka dahi anlatılmayan, ama FİNLANDİYA ve yabancı basın tarafından elde edilen bilgiler, önerilerin nelerden oluştuğunu ortaya koymaktadır. Hükümet yaptığı teklifte TÜRKİYE’nin bir liman ve bir havaalanını Rumlara yani AB’nin tanıdığı şekliyle “KIBRIS Cumhuriyeti” ne şartsız olarak açmayı teklif edilmiş, birde “biz bu Kuzey KIBRIS’a uygulanan ambargolar tamamen kalkmadan tek taraflı adım atmayız” diye daha önceki söylenen politikalara tamamen taban tabana zıt uygulamalar gerçekleştirilmiştir. İşin komik tarafı AKP hükümeti bu planı FİNLANDİYA’nın önüne koymadan neredeyse 24 saat öncesinde de tekrarlamıştı. KIBRIS’ta referanduma sunulan Annan Planı’nı Türk tarafı büyük bir çoğunlukla kabul, Rum tarafının ise büyük bir çoğunluğuyla da ret edilmişdi. İki gün sonrada Avrupa Komisyonu durumdan herhalde utanıp KIBRIS Türkleri’ne uygulanan izolasyonları kaldırılmasını sağlayacaklarını açıklamışlardı. AB her zamanki kalleşliği gibi sonra bu sözünü de unutmuştur. Rumların kendilerine mani oldukları engeline sarılmışlardır. AB’nin isterse bir üyesini yerin dibine sokabileceğini de görmüştük. AVUSTURYA’daki seçimlerde ırkçı bir partinin iktidara gelmesi üzerine hemen yaptırımlara girişmiş ve ardından Wolgang SCHÜSSEL’in başbakanlığında bir hükümet kurulmasını sağlamıştı. Yani dediği gibi bir şey yapamıyor değilmiş. Tabi ki hükümette her zaman olduğu gibi bunu da AB’ye örnek gösteremedi. Çünkü uygulanan tamamen bir teslim oluş politikası izliyor olmalarıydı. Üç buçuk milyon Rum’un AB’ye engel olduğu masalına AKP inandı ama millet inanmadı. Ardından AB bir Ek Protokolü başımıza sardı. AKP, Ek Protokol’ü imzalayarak yürürlüğe koyacaklarının taahhüdünde bulundular. Ama uygulamaya konulmasını TBMM’ne bıraktılar. AB kendi vermiş olduğu izolasyonların kaldırılması taahhütlerini unuttu ama sizin imzaladığınız Ek Protokol taahhütlerinizi yerine getiriniz demeye başladı. AKP’nin her zamanki muhteşem politikaları gibi bu da başımıza bu sonucu doğurdu. Zaten bu Ek Protokolü imzalamakla Rumları bir devlet olarak tanımayı taahhüt etmiş olunmakta, üstelik bu durum adadaki askerlerimizi bir işgalci durumuna da düşürmüştür. AB, AKP’ye  güvenmediği için yapmış olduğu hava alanı ve liman açma teklifinizi yazılı olarak vermemizi istemiştir. AKP, eğer yazılı olarak verirsek o zaman KIBRIS Cumhuriyetini yani Rumları resmen tanımış oluruz açıklamasını getirmiştir. O Ek Protokol’e imza atmakla zaten tanımış oluyorlardı ki. AKP’nin bu tutumundan KIBRIS’ı gözden çıkarttığı manası çıkmaktadır. Sadece halka  KIBRIS’ı teslim etmeyi nasıl anlatacağını düşünmesi kalmaktadır. O kadar acziyetler var ki anlat anlat bitmiyor.

 

KKTC’de toprağı olan bir Rum kadın dava açıp 1 milyon dolarlık davayı AİHM’de kazandı. Yaklaşık 4000 Rum da AİHM’de dava açmaya hazırlanıyor. Üstelik mahkeme masraflarının da Güney KIBRIS Rum devletince karşılanacağı bildirildi. KKTC’de sokak ve cadde adlarının Rumca isimler verildiğini biliyor musunuz?. Şimdiye kadar hiçbir hükümet AKP kadar bu kadar teslimiyet içerisine girmemiştir. KIBRIS ilk fethedildiğinden bu yana pek çok şehit verilerek alındı. Eğer KIBRIS bu kadar şehitlere rağmen bize hiçbir fayda sağlamayacak ancak Müslüman Türk kimliğimizi kaybetmemize neden olacak AB yüzünden rum’a peşkeş çekilecekse o kadar şehidin ahı tutar ki  Sayın ERDOĞAN ve ekibine hayır etmez. AKP ne olacağı belli olmayan AB için KIBRIS Türk Cumhuriyeti’ni yok etmeyi göze aldığı bu olan bitenden sonra daha da anlaşılmaktadır. Acaba AKP HÜKÜMETİ bunun vebalini kaldırabilecek mi? AKP dış politikanın her alanında örneği görülemeyecek şekilde teslimiyetçi  politikalar uyguladı. TÜRKİYE’nin gelmiş geçmiş ne kadar hükümetleri varsa izlenilen dış politika çıkarlarımıza uygun değildi. IRAK politikası ise; ABD’ye tam teslimiyet şeklinde oluştu. Ne Türkmenler ne de  TÜRKİYE’nin IRAK üzerindeki hak ve menfaatleri konularının hiçbirisi AKP Hükümetinin politikasında yer almadı.

 

 

AKP Hükümeti döneminde; yabancılar TÜRKİYE’ye aşırı ilgi göstermeye başladılar. Bu ilgi, önce özelleştirilecek kuruluşlarla başladı daha sonra da borsada hızlı bir şekilde kontrolü ele geçirmelerine kadar sürdü. Arkasından bankacılık, inşaat ve emlak sektörü, arsa ve tatil köyleri satışları birbirini hızla izledi. En tehlikeli özelleştirmeye örnek de  TELEKOM gösterilebilir. Her türlü hatta gizli konuşmaların bile yapılabildiği telefon işletmesinin yabancıların elinde olması bile korkunç bir istihbarat zafiyetini doğurur.

 

TÜRKİYE’de tarım sektöründe de çok ciddi gerileme yaşanmaktadır. Yüzde 30 erime var. Tarım yasaklanıyor. Çıkartılan Şeker Kanunu, Tohum Kanunu vb. kanunlar çiftçimize darbe vurmuş, adeta tarım yapmaları yasaklanmıştır.

 

Diğer yanlış/tehlikeli uygulamalara örnek; GAP’ın uluslar arası bir komisyona devredilip, israil lehine karar alınması, KIBRIS’ın YUNANİSTAN lehine  çözülmesi sırf AB  istiyor diye AKP kabul ediyor gözükmüştür. IRAK’ın işgalinde 4200 uçak İncirlik’ten kalkmış, 4200 sorti yapılmış, milyonlarca Müslüman IRAK’lı bombalanmıştır. Milyonlarca  Müslüman IRAK’lı şehid oldu. O zamanlar TÜRKİYE bu harekata taraf olmasaydı ABD bu saldırıyı gerçekleştiremez, bunca insanın kanı dökülmezdi.

 

Yine avrupa Sevgili Peygamberimize hakaret edince AKP ne yazık ki sesini çıkartamamıştır. Yine benzer durum büyük Hakan Sultan Abdülhamit Han zamanında da yaşanmış, yazar Mustafa ARMAĞAN’ın “Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı” adlı eserinin 188’nci sayfasını okuduğumuzda  bir Müslüman Hakan’ın nasıl bir duruş sergilediği şimdiki yöneticilere bir örnek oluşturmalıdır. AB’nin, Müslüman Türk kimliğini Osmanlı kültürünü bırakın, ÇANAKKALE İstiklal Savaşı ruhunu kaybedin, bizim gibi yaşayın diyor. AKP’de bunun aynen kabul etmektedir. Acaba AKP, AB’de İslam’a, Müslüman Türk Milletinin faydasına ne buldu ki yaklaşık 1000 yıldır  Müslüman/Türk düşmanlığı yapan  hıristiyan devletlerinin oluşturduğu bu kulübünün peşinden koşturuyor?

 

Kartelin, rantiyenin güvenini almış,  İMF politikalarının dışına çıkamayan bir politikayı sürdürmeyi uygun görmüş ve görmektedirler. Kendileri Milli Görüş kimliğini değiştirdiler, globalleşmeden kurtulmayı kesinlikle düşünmemektedirler. Dikkatimden kaçmayan bir husus Fatiha’nın son ayetini zikretmiyorlar. Çocuklarımıza kin nefret öğretmeyelim diye bir inanışı savunuyorlar. AKP inanışına göre, inanca dayalı ekonomik, siyasi birliktelik olmaz diyorlar! Saadet  Partisi’ndeyken özelleştirmeye partinin politikası gereği karşı çıkıyorlardı. Şimdi ise kendi iktidarlarında devletin çok önemli ve güvenlik arz eden kurumlarını/fabrikalarını mesela TELEKOM” gibi haraç mezat  satmışlardır. Bu milletin gücü ile kurulan KİT’ler özelleştirme adı altında stratejik, ekonomik, kar eden, etmeyen demeden (daha doğrusu kar edenler satılıyor, kar etmeyenler satılmıyor)  yabancı sermayeye ya da onların TÜRKİYE’deki misyondaşlarına devredildi. Saadet Partisi tarafından uygulanan “Havuz Sistemi” ni uygulamaktan kaçınmışlardır. Her gün yaklaşık 90 milyon dolar faiz ödüyoruz. Dikkat ettiyseniz alt yapı yatırımları askıya alındı, halka hizmet seçim arifesine hatırlanır oldu. İşsizlik arttı. Hükümete göre % 10’larda, gerçekte ise % 20’leri aşmış, eğitimli  işsizlerin oranı ise % 30’ların üzerinde.Yanlış değerler vererek halkı yanıltmaktadırlar. Esnaf ise uluslar arası büyük marketlerin insafına bırakılmıştır.  Sanayicimiz yatırım yapabilmek, ayakta kalabilmek için yurtdışına kaçırılırken, yabancıya, yerliye tanınmayan yatırım imkanları sağlanmış, ithalat akıl almaz boyutlara ulaşmıştır. Bunun yanında yarısı düzeyde artan ihracatla övünülür olmuş, dış ticaret açığımız AKP iktidarında rekor üstüne rekor kırmıştır.

 

Sigortacılık sektöründeki gelişmelerde incelenirse, biz çalışacağız, üreteceğiz, hasılatı ise avrupalılar,  ABD toplayarak kendi ülkelerine götürecekler, kendi ülkelerinin açıklarını kapatmakta kullanacaklar. İşte yabancıların TÜRKİYE’ye ilgisinin arka yüzü diyebiliriz.

 

Bundan 10 yıldan fazla bir süre önce önce ANTALYA’da AB temsilcileriyle bir toplantı yapılmıştı. “TÜRKİYE çok büyük, idaresinde zorlanıyorsunuz, şunu güzelce bir küçültün, bir ucundan öbür ucuna gitmek kolay olsun, idaresi de fazla ağır ve zahmetli olmasın” Bu toplantıyı hatırlayan halkın içinden kaç kişi çıkar acaba? AKP hükümetinin bu konuda bir girişimi var mı? Umarım Sayın Başbakanın bu toplantıda alınan kararları  engelleyeceği kanaatindeyim. 

 

Cari açık ile ilgili endişeler dile getirilmesine rağmen, “endişe edilecek düzeyde değil” denilerek krizlere kapı açıldı. Para piyasalarında her çalkantının ardından ülkemiz milyarlarca dolar değerinde zarara uğramaktadır. Hükümet yetkilileri “Bakın para piyasası yeniden raya oturdu” türünden açıklamalarla kamuoyunu yanlış bilgi vermektedir. Vatandaşın uğradığı zarar ne olacak? Onların zararını kim karşılayacak? Hükümet; “İstesek İMF’ye borcumuzu bir çek yazar öderiz” diyor. Güya hazinede dövizimiz fazlasıyla varmış. Peki o zaman neden ödenmiyor? Bu milleti niye İMF’ye mahkum edip süründürüyorlar? Ama yapamazlar çünkü İMF‘ye göbekten bağlılar. Bütün ekonomik politikaları İMF’nin emir ve direktifleri üzerine kuruludur.

 

ABD Temsilciler Meclisi’ne sunulan “Ermeni Tasarısını” kabul edilmesini engellemek amacıyla  musevi lobisi ve düşünce kuruluşlarının temsilcileriyle görüşmek üzere AKP ve CHP milletvekillerinden oluşan TBMM Heyeti WASHINGTON’a gitmiş ve görüşmüştür. TBMM heyetinin ABD’ye gitmesi TÜRKİYE’yi küçük düşürücü bir hareket olduğu kanısındayım. Bunun yorumunu sizlere bırakıyorum. O zamanın İSTANBUL Milletvekili Emin ŞİRİN TÜRKİYE’nin dünyanın birçok yerinde gündeme gelen Ermeni tasarılarına karşı ne yapılması gerektiği konusunda bir kanun teklifinde bulundu. Kanun teklifinin içeriği “Çeçen kırımı, Bosna Hersek Kırımı, ermenilerin Azerbeycan’da yaptıkları kırım, Fransızların Cezayir kırımı, amerikalıların zencilere uyguladıkları ayrımcılık ve zulüm” gibi olayların kınanması ve hatırlanması için anma günlerinin tesis edilmesini talep eden bir kanun teklifiydi. Ancak AKP’nin oylarıyla bu kanun teklifinin gündeme alınması ret edildi.

 

İslami öğrenim (Kur’anı Kerim) 15 yaşına kadar yasaklandı. Bunu neden düzeltilmesi için hükümeti uyarıcı bir yazı malum destekçi sözde İslami medya/basın yazmıyor, gündeme getirmiyor? Yoksa inançlı halkın sesini duyurduğunu söyleyen işbirlikçi/İslami medya ile oy veren kesim bu kanunun taraftarı mıdır? Hükümet ne yazık ki çıkardığı kanunlarla din eğitimine de ciddi darbeler vurmuştur. Ceza Kanununa göre 12 yaşından küçük çocuğa Kur’an-ı Kerim dersi verilirse anne ve babaya ceza verilmesi bu kanun dahilindedir. Domuz kredisi çıkartılıyor ama 12 yaşından daha doğrusu ilkokulu bitirmeden çocuklara Kur’an-ı Kerim öğrenmesini mümkün kılan kanun nedense çıkmıyor. İSTANBUL Kasımpaşa’da Kur’an Kursu yıkılıyor, buna karşın kiliseler onarılıyor. Bu sizce AB’ye, avrupa’ya verilmiş bir taviz midir? Bu yapılanın İslam’a ne gibi faydası olabilir? Yoksa olmaz mı?

 

 

AKP İnsan Hakları Beyannamesi’nde başörtüsünün yasak olmasını istediğini bizzat söylemiştir.

 

Sayın Başbakan; sıradan bir yurttaşın bile ağzına yakışmayacak sözlerinden! Birkaç ibretlik örnek, tedbirli olunması, ders alınabilmesi açısından faydalı olması maksadıyla yazmak ihtiyacını duyuyorum:  “Al ananı git…” “gözünüzü toprak doyursun” “ İş aslanın ağzında, taşı sık suyunu çıkar.” “Ne borç affı? Yok öyle yirmi beş kuruşa simit …” Mağdur Meslek Liselilere; “Bedel ödemeye hazır değilseniz, biz de  hazır değiliz.” “Askerlik yan gelip yatılacak yer değildir.” “Dur beni dinle! 9 ay 10 gün be…” “Akılları basmaz. Bana frikik attırıyorlar, iyi frikik atarım.” “Ne konuşuyorsun, seninle geldik biz bu hale hemşerim! Yav sen…” “Adam gibi adam lazım bunlar tükürdüğünü yalıyor.” “Gel buraya artistlik yapma” “Böyle bağırılmaz… Lan bana anayasayı öğretme. Terbiyesizlik yapma lan.”

 

            Peki yukarıda saymış olduğum cümleler pekala Sayın Başbakan tarafından halka söylenmiş ahlak ölçülerinin dışında, kendisinin de İHL’li olmasına rağmen her bakımdan yakışmayan yakışıksız söyler. Peki Sayın AKP taraftarları yukarıda söylenenlerin doğru olduğunu ve bir Başbakana yakışacağını söyleyebilir mi? Şimdi bu olumsuzlar hiç yaşanmamış, yeminlerle verilen sözler yerine getirilmiş, 2/3 meclis çoğunluğuyla “Milli İradeye” sahip çıkılabilmiş gibi meydanlarda yeniden boy gösterecekler, hem de olumsuz hiçbir şey yokmuş gibi yeni vaatlerle gelecekler. Önceki seçimler kendilerine örnek olmalıdır. Halkın, kendi istekleri yönünde icraatları olmayan ABD, AB’ci partileri nasıl sandığa gömdüğü hükümetçe de unutulmamalıdır.

 

İMF konusunda ise; AKP üst düzey yöneticileri sürekli İMF’ye olan borcumuzun azaldığını söyleyip durmaktadırlar. Ancak bunu öyle ifade ediyorlar ki, halk sanki toplam borcumuz ya da dış borcumuz azalıyormuş gibi anlayacak, İMF’ye olan borcumuz şu kadar dolar, onu da ödüyoruz bir müddet sonra da İMF’ye olan borcumuz tamamen ödenmiş olacak diye halka anlatacaklar. AKP iktidara geldiği zaman; iç ve dış toplam borcumuz 240 milyar dolar idi. 2006 sonu itibarıyla da toplam borcumuz 380 milyar doları aşmış durumda. Yani AKP borçlarımızı en az 140 milyar dolar artırarak 380 milyar doları aşmıştır. Azalan bir şey yok. İMF‘ye olan borcu ise başkasına daha çok borçlanarak kapatmaktadırlar Netice 2006 yılı itibariyle 380 milyar dolarlık borca sıcak para ve yabancı mevduatları da kattığımızda borçlar 500 milyar dolara dayanır. Ülkemizi borca esir edilmiştir. Her zamanki gibi malum işbirlikçi medya/basın bu haberleri de görmemezlikten gelmiş, yazmamıştır.  Faiz muntazaman ödenirken gerekli parayı bulunuyor, (rantiye, İMF) fakat memur, işçi, köylü ve emekliye geldi mi enflasyon artar diye hak etmiş oldukları ücretleri minimum düzeyde tutmaya gene İMF direktifleri gereği devam edilmektedir.

 

Sayın Başbakan BRÜKSEL’e gittiğinde zinayı serbest bırakmasını istediler. Teslimiyetçi AKP’de hemen Meclis Başkanı Sayın ARINÇ’ı aradı ve hemen bu yasanın çıkarılmasını istedi. Savaş varmış gibi hemen meclis toplandı ve zina AKP sayesinde meşru hale getirildi. Zina suç kapsamından çıkarılırken yeni TCK’da dini nikah kıymak ve kıydırmak suç kapsamına alındı. Acaba AB kriterleri denen zırvalar; Yüce ALLAH’ın Kitabından, asil Türk Milletinin ahlak anlayışından daha mı üstün? Anadoluda Vakit gazetesinin yazarı Hüseyin ÜZMEZ; doğruluğu ve kötülüğü babasının da yapmış olsa söyleyeceğini taahhüt ederken,  AKP’nin bu kanunu “kerhen” yaptı diye bir kılıf uyduruyor. Bu kanunu diğer partiler çıkarmış olsaydı acaba aynı hoşgörüyü kendisi ve mensup olduğu gazete gösterir miydi? Muhakkak ki hayır. Manşetten en ağız bir dille eleştirip yazarlardı. Ama AKP yapınca nedense her şey meşrulaşıyor, bir sebep bulunuyor. Demek ki AKP gibi İslami gazetelerde! değişebiliyormuş. Eleştirdikleri Kartel Gazetelerinin yazarlarının yapmış olduğu yanlışlıkları/görmemezlikleri şimdi kendileri yapıyorlar. Şu anda erkek erkeğe evlenme hakkında bir kanunun AB mutabakat kanunu gereği için çıkartılması çalışmalarının yürütüldüğüne dair duyumlar da mevcuttur.

 

 

O zamanlar Dışişleri Bakanı olan Sayın GÜL  Cumhurbaşkanı adayı olduğu günlerde ortaya atılan “Dindar cumhurbaşkanı” söylemine karşı çıkarak bunu doğru bulmadığını(!)  söyleyerek “kendime dindar diyemem” diyor. Bu durumda sayın GÜL dindar olmadığını bizzat açıklıyor. Ama ne yazık ki AKP’li fanatik taraftarlar bunu asla kabul etmezler, yine takiyye yapıyor/yapıyorlar diye kabul edip, görmemezlikten gelirler. Tıpkı Milli Görüş gömleğini çıkarttık demelerini takip kabul ettikleri gibi. ABD’ci AB’ci oldukları, halkı azarladıkları gibi, BOP’un Eş Başkanlığı gibi, çıkartılan Şeker, Petrol, Vakıflar, Sosyal Güvenlik Kanunu ve Tohum Kanunu gibi. “sadece İsrail’den alınacak tohumlarla tarım yapılabileceği, eğer çiftçi kendi yetiştirdiği tohumlarla tarım yaparsa cezaya çarptırılacağı/cezalandırılacağı” gibi hep bunlar takiyye oluyor. Bu gaflet uykusundan ALLAH halkımızı ve malum işbirlikçi medya/basını uyandırsın. Bizden dua etmek. Tabi ki biz yapılan uygulamalara bakarak Sayın GÜL’ün dediğini doğru kabul ediyoruz. Sayın GÜL’ün dediğini doğru kabul etmemiz için pek çok önemli neden/sebep var önümüzde. Bunları saymak istersek; mesela kendi medeniyetini yenik ilan ederek, galip medeniyetlerin(!) himayesine sığınma çabaları, BOP gibi ülkemizin ve diğer Müslüman ülkelerin çok yararına olan projenin(!) hayata geçirilmesi için nasıl canla başla çalıştığı,  Müslüman kardeş IRAK’ın işgali için ABD’ ile birlikte nasıl hareket ettiği,  ama bu yapılanlar AKP’cilere ve destekçilerine göre bunlar reel politikalardır. Ama bize göre Sayın GÜL’ün dindar olmadığı ve değiştiğinin delilleridir. Ne yazık ki bir zamanlar eski Milli Görüşçüler; Milli Görüşçülükleriyle övünürken şimdi günahlarıyla, dindar olmadıklarıyla anılmayı istemek onlara daha cazip görünüyor. İslam dininin temel ve esas hükümleri (muhakemat) Yüce ALLAH tarafından konulmuştur. Onlar kesinlikle değiştirilemez, tatil edilemez. Ama ne yazık ki ABD, AB’nin buyrukları Yüce ALLAH’ın emirlerinin ve onun çok sevgili Resulunun sünnetinin yerine geçmiş bulunmaktadır.

 

Sayın Umur TALU’nun söylediği gibi, derhal NATO’dan çıkarak yeni ittifaklar kurmalıyız. Avrupa ve özellikle ABD yanında, israil’le de tüm ilişkilerimizi kesmeliyiz. Tüm askeri ihalelerimizi iptal etmeliyiz. Başka İncirlik olmak üzere tüm üsleri kapatmalıyız. IRAK’ın işgalinde “ABD’nin ortağı” görüntüsüne son vermeliyiz. IRAK’ın benzeri, iç savaş halindeki AFGANİSTAN ve LÜBNAN’dan, ABD, NATO, BM istedi diye yolladığımız tüm askeri ve sivil personeli geri çağırmalıyız.

 

Şu son olaylardan biride RİYAD’da yapılan  Arap Birliği zirvesinde, Başbakan Sayın ERDOĞAN, FİLİSTİN Başbakanı Haniye’yi TÜRKİYE’ye davet etti. Bu davetten rahatsız olan israil, hemen girişimde bulunarak, Başbakan ERDOĞAN’na geri adım attırdı. Ama yaptıkları peş peşe açıklamalara bakılırsa böyle bir davet hiçbir zaman yapılmamıştı! Yapılsaydı ki mutlaka hatırlanırdı! Sayın Necdet KUTSAL’ın 01 NİSAN’da yayınlanan “TÜRKİYE’yi İsrail mi yönetiyor başlıklı yazısı bu mesele hakkında oldukça ayrıntılı bilgilere sahip, bizi bilgilendiriyor. AKP sürekli ABD, israil, İNGİLTERE gibi güçlerden tavır almakta olduğunu he zaman yinelemektedir.

 

 

Malum işbirlikçi medya/basının  yazarları sus pus olmuşlar, makalelerinde bu gidişe dur diyecek tek bir eleştiri içeren yazı, makale, eleştiri yazmıyorlar. Ne oldu bu bilgili/Müslüman yazarlara? Bizler Müslüman Türk Milletiyiz. Bunca yıllık tarihimiz hiçbir zaman köleliği, bir başkasına hele yıllarca düşmanlık yapmış olan birilerine el açmayı ve onlarla dostluk yapmayı tarihimiz yazmamıştır. Şimdi bu hükümetin yapmış olduğu gaflete malum işbirlikçi medya/basın da aynen sahip çıkmakta, desteklemektedir.

 

Hükümet programları da İMF heyetinin gidiş gelişlerine göre ayarlandı. İMF emrediyor, AKP yerine getiriyor. Seçime gelmeden önceki seçim çalışmalarında TÜRKİYE’yi İMF’ye bağımlı kılmaktan kurtaracaklarını söylüyorlardı. İktidarları döneminde İMF ile bağımız gayet sıkı bir şekilde devam etmektedir. İktisadi bağımlılık  milli istikbalin kaybına yol açar. İMF’nin gönderdiği asistanlara, TÜRKİYE’nin en mahrem bilgileri  teslim edildi. Böylece AKP’lilerin bile bilmediği, “sonucunda halk zarar görür mü?” diye düşünülmediği uygulamalar yürürlüğe konuldu. IMF’nin en büyük yağlı müşterisi AKP sayesinde bir tek biz kaldık. Herkes borcunu ödeyip kurtuldu. TÜRKİYE olmasa IMF iflas edecek duruma geldi. IMF politikalarını uygulamaya koyan AKP sayesinde bu hale geldik.

 

Geçmiş zamanda İslami bir söylemin en keskin ifadecileri, Amerikancı, AB’ci bir yerde olmakta sakınca görmüyorlar. Bu ise onları giderek çizgisinden çıkardı, kişiliksizleştirdi. Milli Görüş ne kadar milli ekonomi yanlısı idiyse, AKP’de o kadar küresel sermayeye, TÜRKİYE’yi teslim etme yanlısıdır. AKP anlayışına göre stratejik hiçbir ürün, sektör, işletme yoktur. Hepsini ona göre yabancılar alabilir. En son PETKİM örneğinde görüldüğü gibi bu yabancılar ermeni ortaklar bile olabilir. Her şeylerini avrupa’ya göre düzenliyorlar. Acaba herhangi bir AB üyesi bir ülke elindeki stratejik öneme sahip bir işletme/sektörünü yabancı bir ülkeye satabilir mi? Elbette ki hayır.

 

            Şuurlu Mümin aynı delikten ikinci defa sokulmaz. Umarım, 44 milyon seçmen olarak cümlemizin aklı başında ve şuuru yerindedir de, aynı delikten ikinci defa sokulmayız. AKP’nin hiçbir konuyu/sorunu çözemeyeceğini bu gelmiş olduğu ikinci iktidar döneminde birincide olduğu gibi gördük. Saadet Partisi’nin deyişiyle; Hiçbir milli müessese bırakmadılar! Bu hükümet; kimliksizliği ve benliksizliği, en büyük değer yaptı. Batı taklitçiliği ve hayranlığı AKP ile görülmemiş boyutlara ulaştı. Sonuç; milli değerlerinden uzaklaşan bir TÜRKİYE. Bu icraat ve uygulamalar malum medya/basınca  desteklendiği müddetçe AKP’nin yapmış oldukları günahlara, dinimize ve milliyetimize tamamen aykırı olan AB’ye uyum kanunları çerçevesinde çıkartılan kanun ve uygulamaların günahlarına aynen ortak olurlar. Özellikle dış politika ve ekonomi açısından yaptığım karşılaştırmalar AKP ile Saadet Partisi arasında farklılığın taban tabana zıt olduğunu göstermektedir.  Milli Görüş daima TÜRKİYE’nin milli çıkarlarını merkezde tutan bir dış siyaset anlayışına sahip oldu. Bu tavrını iktidar ve muhalefette de devam ettirdi. 

 

“TÜRKİYE’nin kurtuluşu Milli Görüşü yeniden iktidar yapmak; bu suretle Müslüman Türk halkının 1997 iktidarındaki gibi Milli ve ekonomik refaha yeniden kavuşturulması sağlanmalıdır.”

 

Bugünkü medya; AKP ve CHP’den başka parti yokmuş gibi bir sunuş yapmaktadırlar. Halbuki iki partide icraat/fikir olarak aynıdır. Daha doğrusu geriye kalan tüm partiler bir iki istisna dışında ABD, AB ve İMF politikalarının uygulayıcısıdırlar. Halka yapılan ikna ile diyorlar ki; laikler, Cumhuriyetçiler CHP’ ye, Müslümanlar da AKP’ye gitsinler diyorlar. Sayın ERBAKAN Hocanın da dediği gibi aslında hepsinin hamuru aynı. Tabi ki biz Müslümanlar bu oyuna düşmeyeceğiz.

 

Sayın Başbakanın ABD gezisine başlar başlamaz hemen otele bile gitmeden Yahudi toplantısına katıldılar. Bir zamanlar Davos’ta söylediği “One Minute” balonunu tamamen söndürdüler. Siyonistleri memnun etmek her zaman AKP’nin politikası olmuştur. Konuşmalarında “israil’liler kadar Filistinlilerin de yaşama hakkından” söz ettiler. Herhalde Sayın Başbakan işgalcilerin Filistinliler değil siyonistler olduğunu unutuyorlar. Davos’da Müslümanların sözcüsü oldukları konusunda halkımızın ve mazlum Müslüman milletlerin umudu suya düşmüştür. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun  (UAEK) 53’ncü Genel Kurul Toplantısı’nda, israil’in aleyhine alınan kararı oylama öncesinde TÜRKİYE salonu terk etmiştir.

 

Esasında yazılacak/eleştirilecek daha çok konu var. Ben yazmaktan yoruldum, fakat AKP hata yapmaktan yorulmadı. Kendilerini Milli Görüş gömleğini giyip mazlum Müslüman halkların savunucusu olduğunu görür müyüz bilmiyorum. Şahsen benim hiç umudum yok. Bu yazdıklarımı siz sayın okuyucularımızın da bilgilenmesi ve geçmişe dönük unutulan icraatların hatırlanması maksadıyla yazmış bulunmaktayım.  Tüm yazılanların yorumunu da sizlere bırakıyorum.

 

Selam, saygı ve dualarımla.

 

Yakup MUSA

 

27.09.2009

 

                                                                     

 

 

                                                                                                                                          

 

 

             

 

 

 

 

 


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:/] Yankılı Kabuslar

Posted: 02 Oct 2009 07:30 AM PDT

Yankılı Kabuslar

İstenilen oldu bebeğim işte
Köşe bucak kaçtık gene buldular
Yalvar yakarsak ta her serzenişte
Saç tellerimizi bir bir yoldular

Günlerce mahzende korkuyla durduk
Bir iki saatlik uykuyla durduk
Nice vakitleri vuslata kurduk
En güzel anları bizden çaldılar

En titrek sesimiz sığmadı göğe
Üzüntüler doldu iki yüreğe
Nasıl edilmesin sitem feleğe
Elemsiz kalplere dertle doldular

Yankılı kapuslar sardı her yanı
Sokaklar caddeler tuzak kapanı
Titrek bedenlere gizledik canı
Her köşe başında bekler oldular

Bedeli belirsiz bedbaht hayata
Kaynayan duygular haykırdı adeta
Katreler inerken başladık ağıta
Islanan gözleri yaşla sildiler

Engin NAMLI 14:23 01.09.2009

bu şiir TANITIM amaçlı sunulmuştur...


mesaj:
enginnamli@hotmail.com

www.antoloji.com/engin_namli


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.