[anadoluhaber:36014] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

[anadoluhaber:35991] Anıtkabir "tapınak" mı "türbe" mi?

Posted: 09 Nov 2009 01:38 PM PST


D.Mehmet Doğan - Vakit
2009-11-09

Anıtkabir “tapınak” mı “türbe” mi?
 


“10 kasımda ne yapalım” başlıklı yazımızın yer aldığı “Habervaktim” internet sitesinde okuyucu yorumlarının çoğuna “kriterlerimize uymuyor” diye yer verilememiş. Bu kendini “atatürkçü” addedenlerin nasıl bir dil kullandığını gösteriyor. Atatürk’le ilgili hoşlarına gitmeyen bir şey oldu mu, kendilerini kaybediyorlar. Oysa yazıda Atatürk’le ilgili olumsuz hiçbir şey yok. Sadece onun adına inşa edilen Anıtkabir’le ilgili bazı tesbitlere yer veriliyor.
Anıtkabir’in 1942’de yarışma kazanan projesinin ABD’nin ilk başkanı George Washington’un kabrine benzemesi demek ki bazılarını fena halde rahatsız etmiş. Ne yapalım? Hakikat bu!
Bu echel atatürkçülere bir sorum var:
Anıtkabir’e gömülmeyi, Anıtkabir’i Atatürk mü istedi?
Yakın dostları onun Çankaya’da mütevazı bir mezar düşündüğünü söylüyorlar. Bu vasiyettir aslında. Her fırsatta “izindeyiz” nutku çekenler en önce bu vasiyete uymadı.
1940’larda Türkiye’yi yönetenler, tek parti ideolojisinin kültleştirilmesi için Atatürk’ün kabrini Çankaya’ya değil, Rasattepe’ye yaptırmayı ve görülmemiş cesamette bir bina inşasını gerekli gördüler. O yazımızda belirtmiştik: Modern Türkiye’nin en büyük mimarî yapısı bir “kabir”. Bu öylesine büyük bir kabir ki, 36 Osmanlı padişahının hepsinin türbelerini içine alabilecek cesamette!
Cumhuriyet’in en büyük mimarî abidesi hayata, çağımıza dönük bir yapı olmalıydı. Mesela Meclis binası olabilirdi. “Hakimiyet milletindir” şiarına yakışırdı. Bir ilim müessesesi olabilirdi veya kültür amaçlı bir yapı. Veya bu yapı için harcanan muazzam para, bir sanayi tesisine vücut vermekte kullanılırdı, memleket ekonomisine büyük katkılar sağlardı ve bu tesis Atatürk’ün adını taşırdı...
O zamanın hükümeti, mimarî yarışma programında şu ifadelere yer veriyor: “Anıt bir ziyaretgâh olacaktır. Bu ziyaretgâha büyük bir şeref medhalinden girilecek ve yüzbinlerce Türk’ün Atasının önünde eğilerek tazimini sunmasına ve bağlılığını tekrarlayarak geçmesine müsait olacaktır.”
“Bu âbide, Ata’nın asker Mustafa Kemal, Devlet Reisi Mustafa Kemal, büyük siyasî, ilim adamı, büyük mütefekkir ve nihayet yapıcı ve yaratıcı büyük dehanın vasıflarının kudret ve kaabiliyetinin timsali olacaktır.”
Bu sebeple şehrin Rasattepe olarak bilinen tepesi seçilmiş, adı “Anıttepe”ye çevrilmiş ve Ankara’nın rakımına 45 metre ilave edilerek 905 metreye ulaşan bir yapı ortaya çıkarılmıştır.
Bu yapının nasıl ziyaret edileceği de şöyle açıklanıyor: “Büyük tören günlerinde halk kütleleri, stadyom ve hipodromda toplanarak yola dizilecekler, Ulaştırma Bakanlığı’nın sağında bulunan diğer yapıların yanından geçerek yukarıdaki yola varacaklar. Bu yol doğru Anıtkabir sahasının kuzey ucuna ulaşmaktadır.”
Anıtkabir, sadece bir anıt mezar mıdır?
Mimarisine, büyüklüğüne, ihtişamına bakarsanız anıtmezarı aşan bir yapı tasarlandığını görebilirsiniz. Örnek olarak ABD’nin ilk başkanı George Washington kabri alınmıştır. Elbette Washington’un kabri Anıtkabir yanında hayli mütevazı kalır. Washington’un kabrindekine benzer çıkıntı gerçekleştirilemeyince, yapı Pantheon veya Partenon’a benzemiştir. Pantheon, çok tanrılı eski Yunan’da tanrılar adına yapılan tapınaktır. Sonradan, büyük şahsiyetlerin gömüldüğü binalar böyle anılmıştır. Fransızların pantheonu Sanite Genevieve adına inşaa edilen kilisedir. İngilizlerin ise Westminster Abeyi (manastırı)dır. Merhum sanat tarihçimiz Celal Esat Arseven “türklerde pantheon yapmak âdet değildir” diyor.
Anıtkabir neden Ankara’nın sembolü olamıyor?
Çünkü Atina’nın sembolü ile karışma tehlikesi var! Atina’nın sembolü Parthenon. Bu Atina akropolünde tanrıça Athena adına inşa edilen bir tapınaktır!
Anıtkabir maalesef, bizim mezar mimarimizin dışında bir geleneğe dayanan bir yapı. Türklerin mezar mimarisi, kümbet ve türbe ile yüzyılımıza kadar gelmiş ve gerçekten ölüm mimarisi olarak bütün dünyanın ilgisini çekmiştir.
Anıtkabir neden bir türbe olmadı? Çünkü türbe mabed gibi tasarlanamaz. Ölüm mimarisi her şeye rağmen, tevazu gerektirir.
Devrinde cihan padişahı olan Muhteşem Süleyman’ın kabrinde bile bunu hissedersiniz.
Mustafa Kemal için Türk mimarisi esas alınarak bir yapı inşa edilse idi, elbette millî bir âbide olurdu. Fakat bu millî yapıdan kaçınılması için çok önemli bir sebep vardı: Türbe İslâmı çağrıştırır! Bu da o zamanın yöneticilerinin laiklik anlayışına uymazdı.
Ama aynı yöneticiler, M.Kemal’in arzusu olmamasına rağmen, Anıtkabir’i inşa ederken bir putperest Yunan tapınağını kopyalamaktan da çekinmediler!



--
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.

http://dava-vatan.blogspot.com/

[anadoluhaber:35997] YANDAŞ YARGI... Atın Bunları!

Posted: 09 Nov 2009 01:37 PM PST

Adalet Bakanlığı, Sincan Hakimi osman Kaçmaz'ın meslekten ihracını istedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan'ın yargılanmasını isteyen Kaçmaz, en son TİB binasına baskın talimatını vermişti.

Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu'nun ikinci raporu da tamamlandı. Son dönemdeki çıkışları ile büyük tepki toplayan Yarsav Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu hakkında da ihraç isteminde bulunuldu.

--
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.

http://dava-vatan.blogspot.com/

[anadoluhaber:36000] Sonra Bana Kiziyorsunuz

Posted: 08 Nov 2009 06:24 PM PST

[anadoluhaber:35998] Faik Tarımcıoğlu: 'Generaller yargılanmaz'

Posted: 08 Nov 2009 09:18 AM PST

Faik Tarımcıoğlu: 'Generaller yargılanmaz'

“Büyük çapta bir yargılama olmaz. Generaller yargılanmaz ama orduda kapsamı geniş olmayan bir tasfiye olacak. Bu tasfiyeyi Başbuğ yapacak.”
Söyleyişinin devamı "NEŞE DÜZEL'in" PAZARTESİ KONUŞMALARI'ında...2


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:35999] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Posted: 08 Nov 2009 07:11 AM PST

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

[KomploTeorileri] TERÖRİST KİM? KAHRAMAN KİM?

Posted: 08 Nov 2009 02:29 AM PST

Malum hepiniz uyuyorsunuz.
Baya zamandır olduğu gibi....
Üşüyorum parmaklıklar ardında...
Keleş sesinden daha ağır esaret...


Zaman aslında herkes için hayatta iki kez kapıyı çalar. O an cesaret
ettin, atladın içeri kazanırsın; atlamadın kaybedersin.

Bazı şeyler o kadar alınganlık yapıyor ki insanda; vicdanla akıl
arasında şaşırıp kalıyorsun.

Türkiyenin en güvenilir kurumu; Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer
zamanına kadar; Cumhurbaşkanlığı idi. 2.ci olan ise Genelkurmay...

Şimdi bakıyorsun; Genelkurmay 1.ci sırayı almış.

Orduya bakıyorsun; üzerlerinde inanılmaz bir psikolojik baskı var. Son
2 yıldır yıpratıldığı kadar heralde tarih boyunca; bizim için; Felaket
olan Balkan savaşlarında bile bu yıpratılma olmamıştır.

Ki; Balkan savaşlarından sonra; Çanakkale de destan yaratmış; Millet
ordusuna güvenmiştir.

Gece ağır geliyor insana... Vicdanlarla kalp ve akıl aynı zamanda
çalışmazsa, inanılmaz bir çatışma yaşıyorsunuz beyinde.
Duruyorsunuz aniden; beyni başka yere kanalize etmek lazım. Olmuyor.

Düşünüyorsunuz. Hep de söylüyorum.

Eğer, kuzey ıraktan gelen teröristler kahraman ise; biz orada niye o
kadar Şehit verdik.

Dağlıca baskınında niye kaybettik ailelerin tek çocuklarını... Babalar
niye oğullarının tek çocuklarını kaybettikten sonra acılarına
dayanamayarak beyin kanaması geçirdi.

Halen kışlalarda, dağlarda aslanlar " Vatan Sana Canım Feda " diyor.
Niye?

Niye halen anaların canı yanıyor.

Bugün Pazar. Muhtemelen gazeteleri, muhtemelen tvları seyrediyorsunuz.
Elinizde çayınız, mesajlarınıza bakıyorsunuz.

Mesela bir örnek.

"'İKİNCİ BİR SUBAY DAHA YOK'
Üç tane silahlı kuvvetlerde hiçbir subayda üç tane üstün cesaret ve
feragat madalyası yoktur. Sadece onda vardır. Altı tane Üstün Birlik
Yetiştirme Beraatı, 180 tane takdirname, bir sürü şerit rozeti var.
Yani TSK'da bir tane daha böyle bir subay yok! "

Bu madalyalar niye verilir. 3 tane üstün cesaret ve feragat madalyası
TSK'da başka bir subayda yok. O tek...

Bu insanları niye kandırırsınız.

Anaları niye ağlatırsınız.

Pazar günü herkesin çoluk çocuğuyla kahvaltı yapması en doğal hakkı
iken; dünün devlet politikasına doğru yada yanlış; şimdi niye bu
insanlara bedel verdirirsiniz.

Halen insanlar dağlarda; it avında...

Ey Devlet yöneticileri. Bu saatten sonra, gencecik çocuklarla nasıl
terörle mücadele edeceksiniz. Nasıl insanlara " Vatan Sana Canım Feda
" dedittireceksiniz.

Hadi O'nu geçtim.

Diyelim bugün bu mücadele verilmedi.

Yarın şu an verdiğiniz karar için; "Görevi Suistimalden "
yargılanmayacağınızı kim iddia edebilir.

Dün Devlet politikasıyla, Milli Güvenlik Kurul kararlarıyla insanlara
açıkladığınız; TRT'de yayınlattığınız;

" Milli güvenlik kararlarından; İrtica ve terörle mücadelede
kararlılık kararı alındı. " diye aldığınız ve insanları dağlara
sürdüğünüz politikalarla; hayatlarını bitirdiğiniz Milletin asil
gençlerine iki cihanda nasıl hesap vereceksiniz.

Hadi diyelim; tıktınız içeri; öldürdünüz... Kanser ettiniz.
Çıkartmadınız orada.
Öksüz mü kalacak sandınız Türk Milletini...

10 Kasım'da tamamen gömdünüz mü sanırsınız Cumhuriyeti'de...
Türkiye'de, kalben aynı duyguya inanan; O'nurlu, namuslu, satılmayan,
satmayan, içinin bir yerlerinde kalbi sıkışan, canı yanan,
verdiklerinin fotoğraflarına; O analar o şehidin fotoğraflarında
parmaklarını dolaştırırken; dülbent'iyle yanaklarından tomurcuk
tomurcuk yaşlar süzülürken; "Yurttaşlarım... " diye başlayan bir ses
duyduğunda; tüyleri diken diken olan; Milyonlarca insan olduğunu
bilmezmisiniz?

Sizin kömürlerle, çekyatlarla satın aldığınız insanların milyar
tanesinin; Milyon yüzdesinin O insanların birinin tırnağı
olamayacağını sizde biliyorsunuz.

Çünkü, artık daha fazla satın alabileceğiniz insan yok. Ve yarın başka
biri çıkıp; yine rüşvet verdiğinde; o insanlar sizi satacak.
Ama, Gönlü, kalbi Cumhuriyet için atan; Aydınlık Türkiye için atan
insanların sattığını yazılı tarih kaydetmemiştir.

Türk Ordusunun Terörle mücadelede her türlü eksik ve yanlışa rağmen;
başarıya ulaştıran tek şey; o çocukların, o subayların; erinden
eratına kadar herkesin coşkusu ve o dağlarda yazılan, şiire
sevdasıydı.
O sevdaya ihanet ettiniz.

Bir gün, vicdanlarınızla hesaplaşırken; o anaların toprağa düşen
gözyaşlarının bir tanesinin hesabını ödeyemeyeceksiniz.

Teröristi kahraman; Asıl kahramanları cezaevine tıkan zihniyet
kendini, devlet anlayışını, neye hizmet ettiğini iyi düşünmelidir.

Kaldı ki; bundan sonraki teröristlerle savaşta, aynı coşkunun
olacağını, aynı kahramanlığın "samimiyete inanana kadar"
gösterileceğini sanmıyorum. Ve bu samimiyetsizlik SİZİNDE SONUNUZU
hazırlayacak; ve sizde kaybedeceksiniz.

Ve görev sürenizde başarısız olacak; çok anaları ağlatacaksınız.
Gönül isterdi ki, teröristleri kahraman gibi karşılarken; Kendisinden
özür dileyip, O'nu da bırakmak.

Ama, bazen geçiş zamanları vardır; birilerinin doğruyu anlaması için;
devlet adamlığı duruşunu göstermesi gerekir.

Bazen gerçekten; kaç yıldız olursa üniformasında olsun; Sadece albay
olması yeterli...

Herkes 10 kasımda mesajla dolduracak ekranlarınızı... Benimki erken
olsun.
Bir insan vatanı için, kolunu, bacağını, gözünü, suratını, kulağını,
yar'ini, yarenini, canını veriyorsa; kurşun saklıyorsa bedeninde;

- Ve insanlar bu durumda ise; Sizde suçlusunuz. Yarın sizlerinde
kapılarına çarpı işaretleri konduğunda;

- Ölmüşsünüzde; sesinizi canlılara duyuramıyorsunuz demektir.

Yada, Yaşayanlar ölmüş; Şehitleri duymuyordur.
Ruhunuz Şad olsun.

Vatan Sağolsun........

Bu bir süreç, birisinin anlaması için; birinin yanması gerek. O
kahraman! ! ! teröristlerin öldüremediklerini; Madalya verdiğiniz en
cesur askeri, şehit edersiniz artık içerde....

VARLIĞIM AYNI DUYGU VE DÜŞÜNCEYİ PAYLAŞTIĞIM YÜCE TÜRK MİLLETİNE
ARMAĞAN OLSUN.
**
Gümmmm diye patladı yanımda bir mayın...
Kaybettim bir keleş sesiyle organımı....
Kaybettiklerim değildi üzüldüğüm....
Sol yanıma giren sözlerdi acıtan....

Düşündünüz mü? 6 dil bilen; organını kaybetmiş, devlet ne görev
verirse yapmış, En iyi Cesaret madalyasını alan TEK subay olsaydınız;
ne yapardınız :) Lanet okurdunuz verdiğiniz bedeller için belki...

Not: Milleti için, Kalben temiz düşünen insanlara, ne korku, ne
şeytan, ne top, ne tüfek, ne satılmış beyinler zarar verebilir. Takdir
Mevlanındır.

[anadoluhaber:35983] SGK'NIN TAKİBE ALDIĞI SAHTE BOŞANMALAR HAKKINDA (SİTENİZDE YAYINLANMASI DİLEĞİ İLE GÜNCEL YAZI)

Posted: 08 Nov 2009 01:52 AM PST

SGK’NIN TAKİBE ALDIĞI SAHTE BOŞANMALAR HAKKINDA

YA DA

HABERLERE KONU OLAN HALAM

Bodrum’da TV kanalının birinde haberleri izliyordum. Karşıma Ankara’da oturan halam çıktı.

Spiker halama soruyordu:

“Devleti dolandırmaya utanmıyor musunuz?”

Ansızın halam ekranlarda görünmüştü. Şaşmış kalmıştım.

Halam kim, devleti dolandırmak kim?

Genç spiker gururluydu.

“Devleti dolandırmaya utanmıyor musunuz derken,” önemli bir görev yaptığını düşünüyor olmalıydı.

Hükümet yeni bir karar almış, dolandırıcılar hakkında sıkı denetim, sıkı takip başlatılmış…

Dolandırıcılık dediğime bakmayın… Sinirimden söylüyorum… Hani evlenmeyen, ya da eşinden ayrılmış olan bayanlara devlet yardım ediyordu ya… Babanız memursa ve ölmüşse, siz de, işi olmayan dul bir kadınsanız, babanızın maaşından size bir miktar yardım edilirdi.

Bu yardım bugünlerde masaya yatırılmış.

“Babası memur olan bir kıza niye yardım ediliyor?”

“Memursa ne olmuş? Esnafın ne suçu var?”

“Köylünün kızına yardım edilmiyorsa memurun kızına da yardım edilmesin!”

Yenidünya düzeninde mantık böyle işliyor. Devlet eliyle düzenli yardım ayrımcılık, kömür dağıtmak, gıda yardımı yapmak, halkı sadakaya alıştırmak devlet anlayışı oldu.

“Esnafın, köylünün kızına da devlet yardım etmelidir,” denmiyor. “Devlet, işsiz olan, mağdur olan herkese yardım etmelidir. Ve bu yardım hak olmalıdır. Birileri oy için devlet kasasından halka sadaka dağıtmamalıdır.”

Artık Cumhuriyetimiz, kimsesizlerin cumhuriyeti değil.

80’li yıllara kadar kimse, “benim babam memurdu,” diyerek devleti dolandırmaya kalkmıyordu.

 Bunun adı dolandırıcılıksa niye böyle olduğuna bakmak lazım.

Son yıllarda, devletten destek almak için eşinden ayrılmak isteyen memur kızlarının sayısı arttı. Aslında eşlerinden ayrılmıyorlar. Karıkoca yine aynı evde yaşıyorlar. Yalnızca kâğıt üzerinde ayrılmış görünüyorlar.

Olaya dışarıdan bakınca dolandırıcılık gibi görünebilir.

O gün halamı televizyonda  görünce içimi büyük bir acı kapladı. Halam kanserdi…

Dört çocuk doğurmuştu. İki çocuğu ölmüştü. Kalan iki oğlu okumuş, biri mühendis, biri öğretmen olmuştu. Onca emekten sonra işsiz kalmışlardı.

Mühendis olan, bir süre taksilerde çalıştı. Evden eve yük taşıdı.

Memlekette ziraat mühendisine ihtiyaç yokmuş. Ülke nüfusu, dünya nüfusu artarken Türkiye’de tarımı yok ettiler. Pamuk tarlalarını, tütün tarlalarını kuruttular. Et üreten bir ülkeyken, et alan bir ülke haline geldik.

 Bize her şeyi dışarıdan almamızı söylüyorlar. Onlar fabrika kuracak, biz de onların ucuz işgücü olacağız.

Bizlere kendi çiftliklerimizde, fabrikalarımızda çalışmak yasak… Türk insanı çiftlik sahibi olmayacak, fabrikalar yabancı şirketler eliyle yönetilecek…

Öğretmen olan kuzenime gelince… O da dershanelerde çorba parasına çalışıyor.

Binlerce öğretmen işsiz… Çalışanların çoğu iş güvencesinden yoksun.

Milli Eğitim Bakanlığı’na göre okullarda öğretmen açığı yok. Kuzenimin branşı tarih öğretmenliği… Birçok branşta olduğu gibi artık tarih öğretmenlerine de iş vermiyorlar.

 Bütün okullarda öğretmen açığı var ama devlet bu açığı ücretli öğretmenlerle kapatıyor. Ücretli öğretmene 300, bilemediniz 400 lira maaş veriliyor.

Herkesi de ücretli öğretmen yapmıyorlar.

Halamın kimi kimsesi yok ki torpil yaptırsın. Küçücük bir iş için, kapa kapı, parti parti dolaşmak gerekiyor.

Hacı eniştem bakkal işletirdi. Marketler çoğalınca bakkallar battı. O iki çocuk nasıl okudu? Yaşayan bilir ancak…

Biz fakir aileyiz. Halalarım, dayılarım, amcalarım… Herkes kendi yağı ile kavruluyor.  

Bizim bu ülkeden başka gidecek yerimiz yok. Zengin adam dünyanın her yerinde yaşar.  PKK açılımıyla vatanı bölmeye çalışsalar da bizler bu topraklar için can vermeye devam ediyoruz.

Teyzemin benle yaşıt oğlu daha bir yıl önce Güneydoğu'da şehit oldu.  Bizler bu ülkeye şirketlerimizle değil, şehit kanlarımızla bağlıyız.

Babadan oğla, yalnızca, Çanakkale’de şehit düşen dedelerimizin adlarını miras bırakabiliyoruz.

O zor günlerinde hiç birimiz halamlara yardımcı olamadık. Hacı eniştem, çocuklarını okutabilmek için pazarlarda naylon eşya sattı. 60 yaşında işportacı gibi sokaklarda dolaştı.

Çocukların okul masrafı yüzünden bir ev sahibi bile olamadılar. Halam, sürekli çalışırdı. Sağlığı yerindeyken ev temizliğine giderdi.

Kuzenlerimin biri İstanbul’da, biri Ankara’da hem çalıştı hem okudu.

Bunları düşününce üzülüyorum.

Halam kanser olunca bir süre evden çıkamadı. Çocukların işsizliğine, eniştemin yaşlılığı eklendi. Günlerden bir gün halamın aklına, ölen babasının memur olduğu geldi.

“Ayrılalım herif!” dedi kocasına…

 Karı koca kağıt üzerinde ayrıldılar. Halam düzenli maaş almaya başladı. Maaş da maaş olsa… Üç kuruş da olsa halama bir gelir oluyordu.

 Elinden her iş gelir hamamın. İki yüz gram kıyma alsa, dört çeşit yemek yapar.

Çocuklarını kimseye muhtaç etmemek için karı koca yıllarca ter döktü.

Onca emekten sonra iki oğlan işe giremedi. İki delikanlı otuz yaşına geldi. Evlenmek istediler evlenemediler.

 Sayın Başbakan 3 çocuk yapın diyor ya… Ben henüz üniversite son sınıftayım. Durumumun kuzenlerimden farklı olacağını sanmıyorum.

Bizler çocuk düşünecek durumda değiliz. Bizler gelecek kaygısı içindeyiz. Bizler Kürt açılımının nereye varacağını düşünüyoruz. Bizler bu ülke için şehit oluyoruz. Bizler iş arıyoruz.

Hasta halamı, büyük bir soyguncuymuş gibi Türkiye’nin karşısına çıkardılar. O günden sonra halam evden hiç çıkmadı.

Utanacak ne vardı? Devletin yoksul olana, düşkün olana yardım etmesi gerekmez mi?

Ne var ki bu anlayış unutuldu.

Devlet, halkı yoksullaştırmak, elini kolunu bağlayıp sermayeye teslim etmek için devlet oluyor.

Hiçbir şeye üzülmüyorum da, kış günü pardösüsüz kalmasına üzülüyorum halamın. Devletten aldığı o maaşla sırtına bir pardösü almıştı. Hayatında alabildiği tek pardösüydü.  O günden sonra pardösünün yüzüne bakmadı.

Gazeteler yazdı. Devlet, bundan sonra dolandırıcılara göz açtırmayacakmış.

Zavallı halam şimdi hastanede. Bu olay olmasaydı bu gün belki bu durumda olmazdı.

Bekliyorum bakalım devlet ne kadar fatura kesecek halama, o faturayı nasıl tahsil edecek?

Ne kadar eşyası varsa halamım hepsi eski.  Cüzdanları boş.

Halam yatağından çıkamıyor.

Halam hasta, halamdan alabilecekleri bir şey yok. Halam kurudu, halamın ağzında son bir nefes kaldı… Halam bir deri bir kemik kaldı.

 Yazan: İsmail Cengiz Cengizhan


[anadoluhaber:35986] WG: (oybirligi) İŞTE ERGENEKON!!!aaa, BALON' mus

Posted: 08 Nov 2009 01:20 AM PST

AB-D nin talimatlari, AKP' nin taseronlugu ile F tipi emniyetciler eliyle yürütülen, " Ergenekon " isimli uydurulmus örgüt olayinda, kisileri ve kurumlari anlamsizca suclamak icin, özel caba gösteren, kalemsörlerimize, bu yaziyi okumalarini, ve varsa akil ve vicdanlariyla bes-on dakikalik  " insani bir vicdan muhasebesi " yapmalarini öneriyorum..
Böylesine kosullanmis insanlar icin, böylesine insani taleplerde bulunmanin, sonuc itibariyle " hicbirsey" ifade etmedigini tabiiki hepimiz bilmekteyiz. Hani ne derler; Cikmadik can' dan umut kesilmezmis.
Baskalarinin güdümüne girerek, kendi vatanini bilerek yada bilmeyerek satanlar, günün birinde Tipki Ali Kemal'ler gibi yaptiklarinin hesabini vereceklerini unutmamalidirlar..


--- atakitapdunyasi.tr.cx <gokboru.yayincilik@gmail.com> schrieb am So, 8.11.2009:

Von: atakitapdunyasi.tr.cx <gokboru.yayincilik@gmail.com>
Betreff: (oybirligi) İŞTE ERGENEKON!!!
An:
Datum: Sonntag, 8. November 2009, 2:29

İŞTE ERGENEKON!!!

İŞTE ERGENEKON!!!

İlginç bir yazı.(Sonuna kadar okuyun) HERKESE İLTMENİZİ ÖNERİRİM..

İstanbul 13ncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'na

Esas No : 2009/85
Talepte Bulunan Sanık : D.Ali ÖZOĞLU
L. Konusu : Savunmaya ilişkin delillerin toplanması talebinden ibarettir.
Açıklamalar : Yukarıda esas numarası yazılı davada 1 yılı aşkın bir süredir tutuklu bulunmaktayım.

Hakkımda tutuklanmamı gerektirecek bir delil bulunmadığını düşünüyorum, dolayısıyla artık haksız ve uzun sürelerle bu davada insanların neden tutuklu bırakıldıklarının da sorgulanması gereken bir aşamaya gelinmiştir. Bu nedenle bu hukuka aykırılığın delillerinin
de araştırılması zorunludur. Zira gören bir göz düşünen bir akıl için bu davanın ABD'nin Fetullah GÜLEN Cemaati ile O'nun basın, polis ve yargı içindeki müritlerini kullanarak Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhuriyetin asli koruyucusu olan TSK'yı hedef alan örtülü bir
operasyon olduğu aydınlığa kavuşmuştur. Elbette hakimler de geri zekalı değildir. Bu nedenle yabancı gazetecilerin dahi anladığı ve titiz araştırmalar yaparak "böyle bir örgüt yoktur" diye rapor düzenlediği bir davada hala ve ısrarla yargılanan insanların tutukluluk hallerine son vermediklerini n n edenlerinin araştırılması ve ortaya çıkartılması gerekmektedir. Keza bu operasyonun kuklası olan Fetullah GÜLEN'in, "gerekirse hakim ve savcı kiralayın" sözleri hatırlandığında bu kadar hukuksuzluğun sebebinin yargılamanın süresi olan hakim ve savcılar, acaba cemaat tarafından kiralandılar mı diye insanı düşündürtmektedir.

Bir söyleme göre 25 milyar dolar, diğer bir söyleme göre 40 milyar dolar serveti bulunduğu iddia edilen cemaatin hakim ve savcı kiralama hedefinin bu davada gerçekleşip gerçekleşmediğinin ciddi bir suretle araştırılması zorunludur.

Öte yandan 2 yıldır devam eden soruşturma ve kovuşturmalar sonucu gelinen aşamada esasen böyle bir örgütün olmadığı ortaya çıkmıştır. Mevcut iktidarı; irticanın, yolsuzluğun, hırsızlığın, rüşvetin, çürümenin, ekonomik çöküntünün, fuhuşun artmasının ve ranta dayalı
devlet soygununun kaynağı olarak görmek ve bunun alternatifi olarak TSK'nın ülkeyi yönetmesini öngörmek, düşünmek ve konuşmak suç değildir. Hoşunuza gitmeyebilir, çağdaş olmayabilir ancak bu bir düşüncedir ve suç değildir. Dolayısıyla örtülü operasyonun senaryosu gereği burada toparlanan insanların tek ortak yönü ABD politikaları karşıtı olması ve AKP'den hoşlanmamasıdır.

Sizin "soruşturma" adını verdiğiniz bu örtülü operasyon CIA tarafından kukla haline getirilmiş Gülen Cemaatine bağlı bir polis grubu tarafından fiilen yürütülmektedir. Bütün kararlar ve uygulamalar polis tarafından alınmakta ve uygulanmaktadır. Savcılar, sadece polis tarafından getirilen kişilere ve yine polis tarafından hazırlanan sorular yönelterek sorguları yapıyor gibi görünmektedir.

Bilindiği üzere Türkiye'de polisler İçişleri Bakanlığı'na, İçişleri Bakanlığı da Başbakana bağlıdır. Dolayısıyla Başbakanın, "ben bu davanın savcısıyım" ifadesi aslında bir gerçeği ifade etmektedir. Aynı şekilde hakimler ve savcılar hakkında soruşturma açılmasına karar
verecek olan Adalet Bakanı da Başbakana bağlıdır. Bu da yargılamayı yapan mahkemelerin üzerinde, gerektiğinde kafa uçurmak üzere Demokles'in kılıcı gibi sallandığı anlamına gelir. Böyle bir devlette adaletin tecelli etmesi mümkün değildir. Böyle kanunsuzlukların hesabı
o polislerden, savcılardan, hakimlerden, Adalet Bakanından ve Başbakandan ancak iktidar değiştiğinde sorulabilir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki bu hesapta mutlaka sorulacaktır.

Yürütülen soruşturmalarda polisin dijital ortamda konusu suç teşkil eden veriler oluşturup, aramalarda hedef seçilen kişilerin evlerine ve iş yerlerine bırakılarak tutuklanmaları sağlandığı, keza hedef seçilen kişilere bırakılan bir kısım belgelerin "ÜRETİLMİŞ BELGELER" olduğu da hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkmıştır.

Öte yanda, Zir Vadisi'nde ve Gölbaşı'nda bulunan Lav silahları, el bombaları, plastik patlayıcılar İçişleri Bakanlığı'nın talimatıyla Özel Harekat Daire Başkanlığı tarafından illerdeki Şube Müdürlüklerinden toparlanıp, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'na teslim edilen silah ve mühimmatlardır. Fetullahçı olmayan dönemin Özel Harekat Daire Başkanı Behcet OKTAY, bu durumu fark ettiği ve karşı çıktığı için öldürülmüştür. Bu husus doğrudan davayla ilgilidir, bunun araştırılmaması açıkça iddia ve itham ediyorum ki mahkemenin de bu işin içinde olduğu yönünde kuvvetli şüphe uyandırır. Bu nedenle Behcet OKTAY'ın öldürülmesi olayının, Emniyetten bağımsız uzmanlar tarafından yetkili bir savcının denetiminde yeniden araştırılması gerekmektedir. Sonuç olarak; Huzurdaki dava; ABD'nin angaje ettiği ve kukla olarak kullandığı Fetullah GÜLEN Cemaatinin illegal olarak emniyet ve yargıya sızdırdığı müritleri aracılığı ile yürüttüğü, esasen Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmesi ve rejim değişikliğini hedefleyen örtülü operasyonun bir parçasıdır. Bu şekilde TSK ve Cumhuriyet Rejimini güçlü olarak destekleyen unsurlar, destabilize edilerek örtülü operasyonun hedefine ulaşması amaçlanmaktadır. Dolayısıyla ABD, bu davanın ve sürecin tamamen içindedir.

Dava bir bütün olduğundan savunma delillerinin de yukarıda izah edilen olguları ortaya çıkartacak şekilde toplanması gerekmektedir.

Bu bağlamda aşağıdaki delillerin toplanmasını talep ediyorum;

1.      Huzurdaki dava kapsamında yargılanan sanıklara bir bütün olarak, örgüt kurarak eylemlerde bulundukları iddia edilmekte ve geçmişte yaşanan bir çok olayın faili olarak bu hayali örgüt gösterilmektedir. Bunlardan biride Gazi Mahallesi olaylarıdır. Her ne kadar iddianame kapsamında soyut olarak Gazi Olayları'ndan bu hayali örgütün sorumlu olduğu iddia edilmişse de bu iddia sadece komedi parodilerine kaynak olacak bir iddiadır. Zira Gazi olaylarının kim tarafından nasıl başlatıldığı hususuyla olayların arkasında hangi gücün bulunduğu konusu İçişleri Bakanlığı'nın 15 Mart 1995  tarihinde Bakanlar Kurulu'na sunmuş olduğu gizli raporda hiçbir kuşkuya yer bırakılmayacak şekilde açıklanmıştır. Şöyle ki;

ABD tarafından o dönemde Irak'ın lideri olan Saddam HÜSEYİN'e karşı "BOP" kod adlı bir operasyon planlanmış, bu operasyona ABD tarafından 100 milyon Dolar harcanmış ise de General Vefik SAMARRAY'i tarafından yapılması planlanan bu operasyonun Irak yönetimi tarafından öğrenilmesi üzerine operasyon mecburen iptal edilmiştir. 4 Mart 1995 tarihinde Mesut BARZANİ, Silopi'de Türk askeri yetkililerle görüşmüş, neticede Mart 1995'de ABD'nin karşı çıkmasına rağmen ÇELİK HAREKATI ve BOP kod adlı operasyonun fiyaskoyla sonuçlanması nedeni ile ÇEKİÇ GÜÇ operasyonu sona erdirilmek zorunda kalınmış ABD, yüzlerce CIA ajanı ve 7.500 Peşmerge ile bölgeden kaçmak zorunda kalmıştır.

BOP Operasyonunun Türkler tarafından Irak Yönetimine sızdırıldığından şüphelenen ABD, ÇEKİÇ GÜÇ HAREKATI'nın da Türkiye'nin engellemeleri sonucu başarısızlığa uğraması nedeni ile Türk ordusunu durdurmak için "GAZİ MAHALLESİ PROVAKOSYONU"nu sahneye koymuş ve "sen benim nüfuz alanıma girersen ben de senin içini karıştırırım" mesajı vermiştir.

Bugün aslında ERGENEKON OPERAASYONU ile yapılan da aynı amacın farklı bir şekilde geçekleştirilmesidir.

Dolayısıyla savcılığın 15 Mart 1995 tarihli İçişleri Bakanlığı raporundan haberdar olmadığı düşünülemeyeceğine göre Gazi olayları provakasyonunu ne maksatla bu dosyaya dahil etmeye çalıştıkları çok açıktır.

Türkiye Cumhuriyeti Savcılığı, CIA operasyonlarını temizleme makamı değildir. Bu nedenle savcılar hakkında suç duyurusunda bulunulmasını ve 15 Mart 1995 tarihli, İçişleri Bakanlığı tarafından Bakanlar Kurulu'na sunulan GİZLİ RAPOR'un dosyaya getirilmesini talep ediyorum.

2.      Bu bir gizli servis operasyonudur. Cemaatlerde bununla ilişkilidir. Bundan dolayı ABD elçiliklerinde görevli olanların Türkiye'de kullandıkları telefon kayıt dökümleri,isim listesi ve kullandıkları telefonların geriye dönük iletişim döküm kayıtları,

3.      MİT'e müzekkere yazılarak CIA'nın Türkiye'de faaliyet gösteren şirketlerinin bulunup bulunmadığı gösteriyorsa bu şirketlerin isim listesi ve şirketlerin yöneticilerinin telefon kayıtları,

4.      İstanbul ve Ankara Ticaret Odaları'na müzekkere yazılarak CIA'nın şirketlerinden olduğu iddia edilen İNTERGRAF adlı şirketin Türkiye temsilcisinin kim olduğu bu kişinin kullandığı bütün telefonlarının tespit edilerek telefon kayıtlarının geriye dönük olarak çıkartılması ve bu kişiye geçici olarak yurt dışına çıkış yasağı konulmasına,

5.      Elazığ Cumhuriyet Savcılığı'na müzekkere yazılarak 2001 yılında Elazığ'da yargılanan bir öğretmenin camide unuttuğu çantasının içinde bulunan ve bütün Türkiye'deki yargı dahil Gülen Cemaati'nin; emniyet, ordu,,yargı ve sair kurumlardaki yapılanmasını gösteren 8 ya da 11 adet CD'nin istenilmesine,

6.      MİT'e müzekkere yazılarak Gülen Cemaatinin müritlerinin ABD Gizli servisi CIA'ye angaje edilip edilmediğinin ve cemaatin müritlerinin yabancı ülkelerde ABD hesabına ajan olarak kullanılıp kullanılmadığının sorulmasına, aynı sorunun adli yardımlaşma çerçevesinde Rusya ve Özbekistan'a sorulmasına,

7.      Genelkurmay Başkanlığı'na müzekkere yazılarak son iki yıl içerisinde Gülen Cemaatinin yargı, emniyet ve diğer kurumlar içerisinde yapılanmasını gösteren mutemet kişilerin isimlerinin bulunduğu bir CD elde edilip edilmediği, elde edilmişse bu CD de savcı
M. Ali PEKGÜZEL'in adının bulunup bulunmadığının sorulmasına

8.      Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'na müzekkere yazılarak Gülen cemaatinin yabancı bir gizli servise angaje edilip edilmediğinin sorulmasına

9.      Genelkurmay Başkanlığı'na müzekkere yazılarak ruhsal bir rahatsızlık nedeni ile askerliğini yapamadığına dair iddianın bulunması karşısında adı geçen kişinin bu raporunun savcılık ve devlet memurluğu yapıp yapamayacağının belirlenmesi açısından askerlik dosyası ve sağlık raporlarının istenmesine

10.    Adalet Bakanlığı'na müzekkere yazılarak Zekeriya ÖZ'ün bu güne kadar psikiyatrik hastalıklardan rapor alıp almadığı ve aldıysa kullandığı ilaçların dökümünün istenmesine

11. Zir Vadisi'nde ve Gölbaşı'nda bulunan silahların Özel Harekât tarafından Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı'na teslim edilen silahlar olduğu ortaya çıkması nedeni ile bu duruma tepki gösteren ve Fetullahçı olmadığı anlaşılan Daire başkanı Behcet OKTAY'ın bu
gerçeğin açıklanmasının engellenmesi maksadıyla öldürüldüğü iddialarına nazaran intihar denilerek kapatılan bu olayın emniyet dışında bağımsız bir kurul tarafından araştırılmasına, mezar fek'i yapılarak derhal yeniden otopsi yapılmasına, o geceye ait kendisinin ve o gün birlikte olduğu kişilerin telefon dökümlerinin geriye dönük olarak istenmesine karar verilmesini mahkemenizden talep ediyorum.

12. Eski Adalet Bakanı M.Ali ŞAHİN'in oğlu Bekir ŞAHİN'in, Uluslararası Danışmanlık şirketindeki ortağı ABD eski askeri İstihbarat görevlisi Larry adlı kişinin geriye dönük bütün telefon kayıtlarının getirtilmesine,

13. Mehmet EYMÜR ve eşi Janset EYMÜR'ün adına kayıtlı telefon ve elektronik  posta kayıtlarının getirtilmesine,

14. Son 5 yıl içerisinde ABD'den gelip Erzurum'a uçan Amerikalıların isim listesinin THY'dan istenmesini ve bu ABD'lilerin kaçının ya da hangisinin Cuma namazı kılmak için Ulu Cami'ye gittiğinin MİT'den sorulmasına,

15. Huzurdaki davanın gelinen aşamasında bir örgüt bulunmadığı orta zekalı bir insanın dahi algılayabileceği açıklıkta ortaya çıkmış olmasına rağmen, bu kadar çok insanın neden uzun süredir tutuklu bulunduğu, bunun hukuk dışı nedenlerinin var olup olmadığının tespiti
için;

a-)Beşiktaş Adliyesi'ndeki hakim ve savcıların malvarlığı ve banka hesaplarının araştırılması,

b-)En az 3 yıllık süreyle geriye dönük olarak kendilerinin,zabıt katiplerinin ve koruma polislerinin telefon kayıtlarının araştırılması,

c-)ABD Büyükelçiliğinde görevli kişilerle Beşiktaş Adliyesi'ndeki Hakim ve savcıların herhangi bir irtibatının bulunup bulunmadığının araştırılması,

d-)Virginya'da CIA merkezinde görevliyken operasyondan hemen önce ilginç bir şekilde Türkiye'ye gelen Mehmet EYMÜR ile Beşiktaş Adliyesi'ndeki hakim ve savcıların kişisel bağlantılarının bulunup bulunmadığının araştırılması,

e-)Beşiktaş Adliyesi'nde görevli hakim ve savcıların ABD tarafından angaje edilmiş ve bu operasyonda kukla olarak kullanılan Gülen Cemaati tarafından kurulan dernek ve vakıflara üyeliklerinin bulunup bulunmadığının araştırılmasına,

f-)Savcı Zekeriya ÖZ, M.Ali PEKGÜZEL, Hakim İdris ASAN, Sedat Sami HAŞILOĞLU, Ömer DİKEN'in Gülen cemaatinden olup olmadığının araştırılmasına,

16  .Daha öncede izah ettiğim üzere bu operasyon, ABD'nin yürüttüğü örtülü bir operasyondur. ABD'nin bu operasyon için CIA'nın Türkiye'deki istasyon şefi olan Cemis Jeffre'ye 400 milyon dolar gönderdiği ve bu paranın bir kısmının örtülü operasyonun psikolojik harp desteğinin sağlanması için medyaya aktarıldığı yönünde iddialar bulunmaktadır.

Bu iddiaların aydınlığa kavuşması için;Cengiz ÇANDAR,Fehmi KORU,Yasemin ÇONGAR,Ahmet ALTAN,Hasan Cüneyt ZAPSU, Can PAKER,Ali BAYRAMOĞLU, Hasan Kaya CEMAL, Soner ÇAĞAPTAY, Eser KARAKAŞ, Kaan SOYAK, Amberin ZAMAN, prof dr. Namık D. VOLKAN, Ekrem DUMANLI, Mümtaz Er TÜRKÖNE, Mehmet ALTAN, Ergun BABAHAN, Emre AKÖZ, Tamer KORKMAZ, Umur TALU, Şamil TAYYAR, Cüneyt ÜLSEVER, Hadi ULUENGİN, Ahmet ÇALIK, Nazlı ILICAK  adlı kişiler ile Zaman Gazetesi,Bugün Gazetesi,
Anadoluda Vakit Gazetesi,Yeni Şafak adlı gazetelerin sahibi olan şirketlerin, CIA istasyon şefi Cemis Jeffre'nin Türkiye'ye atandığı ve göreve başladığı günden bu güne kadarki tüm bankalar ile borsadaki hesap hareketlerinin araştırılmasını mahkemenizden talep ediyorum.

24.09.2009
Tutuklu Sanık
D.Ali ÖZOĞLU

http://atakitapdunyasi.tr.cx

 



--
Facebook

http://atakitapdunyasi.tr.cx

Google Grup

http://groups.google.com.tr/group/internetmedya

kontraergenekon

http://kontraergenekon.tr.cx




[anadoluhaber:35981] Zamanın varken sende keşfet alemi

Posted: 07 Nov 2009 04:53 PM PST

Türkiyenin en iddialı sitesi
zamanın varken sende gir,
sende keşfett alemi...
www.zamanimvarken.com




--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

[anadoluhaber:35995] PAZAR E-KARTLARINIZ. (4 Ad.)

Posted: 08 Nov 2009 05:54 AM PST

PAZAR E-KARTLARINIZ
(4 Ad.)


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---


--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
        Bu grubun  hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM  STANDIDIR.."
      Grupta yayınlanan  yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...

Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com

Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.