İç oğlanlardan veziriazamlara
İmparatorluğun Devşirmeleri
Devşirmelerin kaderi neydi? Kimler, nasıl devşirilirdi?
Devşirmeler, sarayda ve orduda nasıl yükselirlerdi?
Bunların, Müslümanlığı ve Osmanlılığı ne düzeyde benimsedikleri nasıl anlaşılabilirdi?
NECDET SAKAOĞLU / Popüler Tarih - Ocak 2001 / 8.Sayı
Pençik oğlanı, devşirme oğlanı, acemi oğlan, potur oğlanı, kuloğlu, içoğlanı... Bunlar kim lerdi?
Unutmamalı ki, “Orduyu Hü mayun” denilen büyük Osmanlı ordusunun asıl yapısını, her ne kadar Türk tımarlı sipahileri oluşturmakta ise de, merkezdeki daimi ve paralı kapıkulu birlikle ri, Türk unsurların yer almadığı, “kul” statüsündeki gayri Türk tut sak ve devşirmelerden oluşuyor du.
Kapıkullarının kaynağı ise pençik ve devşirme oğlanları idi. Osmanlı devleti, en güçlü dönem lerinde, ordusunun çekirdeği ve yönetsel örgütleriyle bu “oğlanlar”ın üzerine inşa edilmişti; pençik ve devşirme kaynaklarının kuruması, Kapıkulu Ocakları'nın disiplinini yitirmesi sürecinden, modernleşme sürecine girilinceye değin geçen zamanda ise, Kapı kulu ordusu çökmüş; yönetimse çoğunlukla öngörü yoksunu, cahil kişilerin elinde kalmıştır.
Kara Rüstem ve Kara Halil gibi iki namdar din-hukuk ada mının önerisiyle 3. padişah Mu rad Hüdavendigâr (1362- 1389) döneminde kurulup, “Yeniçeri nam ve nişanını yeryüzünden kaldırmaya" yemin eden 30. pa dişah II. Mahmud'un (1808- 1839) 1826'da imha ettiği Kapı kulu Ocakları'nın 500 yıllık tari hi, inanılmaz olaylarla doludur. Bu uzun tarihin 17. yüzyıl sonla rına kadar süren ilk döneminde ise yeniçeriliğin kaynağı önceleri pençik oğlanları, devletin en güç lü dönemlerinde de devşirmeler olmuştur.
“Pençüyekten pençik”
Pençik oğlanı, Farsça “beşte bir” anlamındaki “pençüyek”ten Türkçeleşmiş bir deyimdi. Savaş ve akınlarda tutsak alınan her beş kişiden biri, vergi olarak dev lete veriliyor; bunlardan kızların, güzel ve yetenekli olanları, sara yın harem hazinesine ayrılıyor, diğerleri köle pazarlarında satılı yordu.
Erkek tutsaklar da “şirhor” (henüz bebe), “beççe” (3- 8 yaşın da), “gulâmçe” (8-12 yaşlarında), “gulâm” (buluğa ermiş), “sakallı” (yaşı geçkin), “pir” (ihtiyar) ola rak gruplandırılıyor; gulâmçe ve gulâmların sağlıklı olanları asker adaylığına ayrılıp diğerleri yine satılarak hazineye gelir sağlanı yordu.
Karamanoğulları, Aydıno ğulları beyliklerinde de uygula nan Pençik yasasını, Osmanlıla rın da 1360'lardan başlayarak benimsedikleri; “seçmece” tutsak gençlerden bir ordu kurmaya yö neldikleri anlaşılıyor.
Devşirme oğlanı
Askere duyulan gereksinim ve Pençik Kanunu'nun ancak sa vaş ve akınlar söz konusu oldu ğunda geçerli olması nedeniyle, 15. yüzyıl başında daha düzenli işleyecek bir sistem öngörülerek, Rumeli topraklarında yaşayan Osmanlı uyruğu Hıristiyan aile lerden -yine bir tür pençik vergi si gibi - işe yarar gençler, “devşir me oğlanı” adıyla alınmaya baş lanmış; bunun için bir de Devşir me Kanunu konulmuştur.
Zamanla Bulgaristan, Yuna nistan, Sırp ve Ulah memleketle rini, Arnavutluğu, Bosna ve Hersek'i, Macaristan'ın büyük bölü münü kapsayan Osmanlı toprak larında yaşayan Hıristiyan ailelerden, üç beş yılda bir, Devşirme Kanunu'na göre, 8 ila 20 yaşları arasındaki sağlıklı “seçmece” gençler devşirilmesi, 17. yüzyıl sonlarına kadar sürmüştür. Os manlı belgelerinde, “esnaf-ı tâife- i döğşürme-i gulâman” olarak ge çen devşirme oğlanlarını, 16. yüzyıla kadar beylerbeyleri, san cakbeyleri ve kadılar devşirirler ken, bu işlemin giderek iltimas ve rüşvete bulanması üzerine, mer kezden, Yeniçeri ağasının onayı ile ocağın büyük zabitlerinden, her bölgeye ayrı ayrı devşirme eminleri atanmaya başlanmışsa da, rüşvetle oğlan vermekten kurtulma, önlenememiştir.
Devşirme eminleri ne yapıyorlardı?
Bunlar, kendi devşirme alanların daki yerleşim yer lerini gezip, köyle re tellallar çıkarta rak Hıristiyan ço cukları, babalarıy la birlikte ve başla rında köy papazı, papazın elinde de vaf tiz defteri olmak üzere, kadılık merkezine getirtirlerdi. Kadı'nın, sipahi ağalarının, köy kethüdalarının da hazır bu lunduğu şer'i mecliste, “kırk ha nede bir oğlan” hesabıyla, ayrıca evliler, yaşı on dördün altında, on sekizin üstünde olanlar, tek çocuklar, sağlıksızlar, çelim siz ve çirkin olanlar, keller, sığırtmaçlık ve ço banlık yapanlar, yetim ve öksüzler hariç tutu larak seçim yapılır; se çilenlerden, endamlı, güzel yüzlü, zeki ve soylu olanlara, ileride saraya kaydırılmaları için, eşkâllerinin (fiziksel özelliklerinin) yazıldığı defterlere işaret konurdu. Bu defterlere vücut özellikleri, köyleri, baba ve ana adları yazılan devşirme oğlanları, yüzer, yüz ellişer kişilik “sürü”ler halinde sürücülere teslim edilirdi.
Anadolu'daki Rum ve Erme ni Hıristiyanlardan da zaman za man devşirme oğlanı toplanmış tır ki, Mimar Sinan bunlardan dır. 1616 ve 1626'da iki kez sad razam olan Halil Paşa, Maraş dolaylarından devşirilmiş bir Ermeni idi.
(Tarihci’nin Notu:Her ne kadar Mimar Sinan, Rum ya da Ermeni asıllıdır dense de, günümüzde aralarında Erhan Afyoncu’nun da olduğu pek çok tarihçi Mimar Sinan’ın Karamanî Türkü olduğunu savunmaktadır…Karamanî Türkleri,Malazgirt Savaşı’ndan iki ya da üç yüzyıl önce Anadolu ve Balkanlara yerleşmiş Peçenek ve Oğuz Türkleriydi. Bu Türk boyları Bizans Devleti içinde yaşıyorlar ve paralı askerlik yapıyorlardı. Sonradan Bizans’tan etkilenip Hristiyanlığın Ortodoksluk mezhebini kabul ettiler. Malazgirt Savaşı’nda bu Peçenek ve Oğuz Türklerinin savaştığı milletin Türk olduğunu anlayınca saf değiştirdikleri de bilinir. Karamanî Türkleri Malazgirt Savaşı’ndan sonra Konya, Karaman, Kayseri, Nevşehir civarına yerleştiler. Hıristiyan olmalarına rağmen dillerini ve örf-adetlerini devam ettirdiler. Mübadele sırasında çok büyük bir çoğunluğu da Yunanistan’a göç etti.)
16. yüzyılda, Trabzon civarındaki Laz köylerin den de devşirme oğlanı toplanmıştır.
Tarihimizde pek konu edilmeyen trajik sahneler
Bu noktada, yüz yıllarca süren devşir me uygulamasının ya şattığı dramatik-trajik sahneler, tarihlerimiz yazmasa da gözler önüne geliyor.
Kimi tarihçiler, Hı ristiyan ailelerin çocuklarını, ileride paşa olacakları umuduyla ve seve seve verdikleri ni ileri sürseler de, bu na inanmak için ada makıllı saf olmalıdır.
Bir Hıristiyan aile nin, evladının din de ğiştireceğini, asker olacağını, savaşlara gideceğini ve güçlü bir olasılıkla ölece ğini, sağ kalsa bile, bir daha yurduna dönmeyeceğini bilerek, gencecik oğlunun devşi rilmesine olumlu bakması, ola cak şey değildir.
Nitekim Devşirme Kanu nu'na yüzyıllarca boyun eğmiş ülkelerin tarihlerinde, biz abart ma desek de, bunun tam tersi ya zılmakta, trajik sahneler anlatıl maktadır.
Enderun örgütünün özellikleri
Pençik ve devşirme oğlanları arasından seçildikten sonra Topkapı, Galata, İbrahimpaşa ve Edirne saraylarında, çok yönlü eğitimden geçirilen saray acemi oğlanlarına bu evrede “celeb” deniyordu. Bunlar arasından özenle seçilenler, huzura çıkartılıp padişahın da onayı alındıktan sonra Enderun'a yollanırdı. Ayrıca savaşlarda tutsak edilen soylu yabancı çocukları, iç oğlanları ya da Gılmanan-ı Enderun adıyla, Topkapı Sarayı'nın Enderun örgütüne alınırlardı. Artık “dolamalı” olarak anılan gençler, önce “Büyük Oda” ve “Küçük Oda” denilen hazırlık sınıflarında eğitilirler; buradan da “Kaftanlı'”sanıyla Seferli, Kiler, Hazine odalarına ve nihayet en saygın konumdaki Hasoda'ya geçerek “zülüflü ağa” olurlardı. Bütün bu aşamalarda çok sıkı bir eğitim gördükleri gibi, bir yandan da padişahın özel hizmetlerini kusursuz bir biçimde yerine getirirler, müzik, spor, sahne gösterileri sergilerlerdi. “Çıkma” denen bir saray geleneğiyle de sırası gelenin içoğlanlığı sona erer, önemli dış görevlere atanarak saraydan ayrılırlardı.
Acemi oğlan veya torba oğlanı
Payitahta getirilen devşir me oğlanları, önce sağ elleri nin başparmakları kaldırtılıp Kelime-i Şahadet getirtile rek Müslüman olurlar; sonra, Ağakapusu'nda merdivenbaşında oturan Yeniçeri Ağası'nın huzurun da, ocak cerrahı tarafından muayeneden ge çirilip sünnet edilirlerdi.
“Eşkâl defteri”ndeki kayıtlara da bakan Ye niçeri Ağası, devşirme oğlanlarının en yakışık lı, güzel yüzlü, zeyrek ve soylu olanlarını saray için, gürbüzce olanlarını da Bostancı Ocağı için ayırır; kalanlar, geçici olarak Rumeli ve Anadolu'daki Türk çiftliklerine satılır; böylece tıpkı pençik oğ lanları gibi, devşirme oğlanları da birkaç yıl “Türk üzerin de” kaldıktan sonra, bir akçe yev miye ile temel askerlik eğitimi alacakları Acemi Ocağı'na veya doğrudan Yaya, Cebeci, Topçu, Sekban ocaklarına gönderilirlerdi.
Pençik ve devşirme oğlanları nın askeri eğitim gördükleri kış lalara “Acemi Ocağı” deniyordu. Pençik oğlanları, çoğunlukla Geli bolu Acemi Ocağı'nda yetiştiriliyordu. İstanbul'un alışından sonra, Şehzadebaşı - Vezneciler arasındaki “Eski Odalar” olarak anılan Yeniçeri kışlasının yanın da, büyük bir Acemi ocağı Oda sı (kışla) vardı. Devşirmeler bu rada, 31 cemaat (bölük) olarak askeri eğitim alır; belli dallarda profesyonelliğe hazırlanır, türlü hizmetlere koşulur; gereksinim oldukça da Kapıkulu ocaklarına geçerlerdi.
Kapıkulu ocakları
Acemi oğlanlıktan Kapıkulu ocaklarına geçerek yeniçeri, sipa hi, cebeci, topçu, humbaracı olanların askerlikleri ölünceye kadar sürerdi. Bunlar, “Oda” de nen kışlalarda yaşar, savaş çıkın ca cepheye giderlerdi.
İlk zamanlar, yaşlı ocak za bitlerine emekli olma ve evlenme izni verilirken, sonraları yaşı genç her kapıkulunun evlenmesi ne göz yumuldu. Hatta bunların, “kuloğlu” denen- erkek çocukları na da bir takım ayrıcalıklar - ör neğin babaları ölenlere, Sekban lar fırınından un ve ekmek, üç ayda bir 15 akçe ulufe, donluk çuha verilmesi gibi - haklar tanın dı. 16. yüzyıl sonlarında ise kulo ğulları, Acemi Ocağı'na, kimi as keri hizmet yerlerine alınmaya başlandı.
Sonuç olarak, devşirme ve tutsak kökenli “Osmanlı”lara yö nelik değerlendirmeler farklıdır. Bir itham, Türk padişahının or dusunda ve sarayında ne kadar saygınlık kazansalar ve mevkiler elde etseler de kendi iradeleri dı şında yazgılarını değiştiren Türk lere, kin besledikleri ve düşman lık ettikleri yönündedir. Merhum İsmail Hami Danişmend, “Mu fassal Osmanlı Tarihi Kronoloji si”nde, devşirme kökenli Osman lı paşalarının özellikle Anadolu Türklerine reva gördükleri kı yımları ön plana çıkarmıştır.
Yazgıları pençik oğlanı, dev şirme oğlanı, acemi oğlanı, içoğ lanı olarak başlayıp, sonra çeşitli aşamalardan geçip kapı kulluğundan ya da saraydan “çık ma” yöntemiyle ayrılarak sadra zamlığa kadar yükselen devletli ler çoktur.
Sistem nasıl bozuldu?
Sultan III. Murad'ın (1574- 1595) 1582'de, oğlu şehzâde Mehmed (III. Mehmed) için Atmeydanı'nda düzenlettiği sünnet şenliğinde, kimi hünerbazları, Yeniçeri ağasının itirazına kulak asmayarak “ağa çırağı” sanıyla Acemi Ocağı'na aldırtması, Kapıkulları tarihinde bir dönüm noktası sayılır ki, o tarihten sonra, “ulufeli” (hazineden aylıklı) olmak isteyenlere, rüşvet karşılığı “ağa çırağı” statüsünde Acemi Ocağı’na, oradan da Kapıkulu ocaklarına geçmenin yolu açıldığından; zamanla Pençik ve Devşirme kanunları işlemez olmuş; ocaklar, ağa çırakları ve kuloğulları ile dolmuştur.
Devşirme paşalar
Devşirmelere yükselme yolu nu açan padişahların ilki ise, Fa tih'tir. Onun veziriazamlarından Mahmud Paşa, Gedik Ahmet Paşa başta olmak üzere, sonraki dönemlerin ünlü Osmanlıları, ör neğin Makbul İbrahim, Sokollu Mehmed, Cığalazâde Sinan, Fer had, Lala Mehmed, Kuyucu Mu rad, Kemankeş Kara Mustafa Paşalar devşirme kökenliydiler. Bunların Müslümanlığı ve Osmanlılığı ne düzeyde benimsedik lerini, hizmetlerine, bıraktıkları hayır eserlerine, tesis ettikleri va kıflara bakarak açıklayabiliyo ruz.
Kimilerinin, bilinçli olarak - örneğin Kuyucu Murad Paşa gi bi- Türk, Türkmen düşmanlığı yaptıkları ise tartışma konusu dur. Devşirme kökenli kimi paşa ların asıllarını ve ailelerini unut madıkları da kanıtlanabiliyor.
Örneğin, Sokollu Mehmed Paşa, Bosna'daki ailesiyle ilişki sini kesmemiştir. Yine Macaristan'da Lipve Sancakbeyi olan Mustafa Bey'i, Hıristiyan kardeşleri ziya ret ederlermiş. Bu zatın akrabası olup Avusturya kralının damadı ve elektörü olan bir kişinin Mus tafa Bey'in aracılığıyla İstanbul'a gelmek istemesi de ilginçtir.
Kaptan-ı Derya Cığalazade Sinan Paşa, Donanma-yı Hümâ yun ile Mesina'ya gittiğinde, ken di memleketi olan yörede coş kuyla karşılandığı, annesi ve kız kardeşiyle görüştüğü; sadrazam Halil Paşa'nın ise 1626'daki Do ğu seferinde, ordu Payas menzi linde iken köyüne kadar gidip Ermeni akrabalarıyla görüştüğü nü tarihler yazmaktadır.
Hazırlayanlar : Tarihci http://www.tarihcininyeri.net
--
http://groups.google.com.tr/group/ayna-?hl=tr
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~
Bu grubun hiç bir siyasi oluşum, parti, vakıf, örgüt, dernek veya benzeri yapılanmalarla alakası yoktur.Aynı zamanda onlara uzaklığı veya yakınlığıda bulunmamaktadır. Müslüman Anadolu İnsanının Tarafında yer alan Gerçek Vatanseverliği ilke edinmiş, Anti Emperyalist HABER BİLGİ PAYLAŞIM STANDIDIR.."
Grupta yayınlanan yorum ve yazılardan yazarları sorumludur.Ayrıca harici linklerden de Anadolu Haber Günlüğü Mesul değildir...
Grup Yöneticileri Mail Adresleri Aşağıdadır
kurtulusyolu99@gmail.com
bahadirserhad@gmail.com
forevermirza@gmail.com
Bu gruba posta göndermek için, mail atın: anadoluhaber@googlegroups.com
Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak için şu adrese e-posta gönderin: anadoluhaber-unsubscribe@googlegroups.com
Daha fazla seçenek için, http://groups.google.com/group/anadoluhaber?hl=tr
adresinde bu grubu ziyaret edin
-~----------~----~----~----~------~----~------~--~---
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.