Yazmayayım dedim ama dayanamadım…
Bugün 10 Ocak ve ÇALIŞAN gazeteciler günü. Çalışan…
Dikkat edin bu sihirli cümleye…
Çalışan…
Evet, Bildiğiniz üzere, 10 Ocak 1961 yılında 212 sayılı basın yasasının yürürlüğü girmesiyle 10 Ocak tarihi 'Çalışan Gazeteciler Bayramı' olarak kabul edilmiş ancak 12 Mart müdahalesinden sonra 1971 yılında gelişen bazı olumsuzluklar nedeniyle bu tarih bayram olmaktan çıkarılarak 'Çalışan Gazeteciler Günü' şekline dönüştürülmüştür.
İşte o gün bugün 10 Ocak dedi mi bizim muhterem basın, çalışan gazeteciler gününü anar ve kutlar. Muhterem zevatta aynı terennüm ile işi geçiştirir.
Aslında çok üzüntü verici durumdur.
Çünkü GAZETECİLERİN o kadar çok mesleki ve yaşamsal sorunları vardır ki, ben burada yazmakla bitiremem.
Hiç bu sorunlar irdelenmez. Tartışılmaz. Konuşulmaz ve çözüm yolları aranmaz. Sadece gıy gıdı… Laf salatası ile işler geçiştirilir.
İşte o yüzden Gazetecilik sektörü büyük sorun ve sıkıntı içindedir. Çalışan gazeteciler günü deniyor ama son dönemde o kadar çok gazeteci işsiz kaldı ki şaşarsınız.
Gazeteci deyince aklınıza yaygın basında yer tutan, köşe yazan, tepede bulunan kardeşlerimizi sanıyorsunuz.
Aşağı bakın. Anadolu’nun içine. Taşraya. Yerele inin. Ne çileler var. Açlıkla, yoklukla boğuşan gazeteciler var.
1983 te başladım. 1987 de ise kendim Gazete kurdum. Derken bugün 25 sene olmuş. Ben çalışan gazeteciler günlerinde söylenen sözlerin yerine geldiğini hiç görmedim.
İktidarlara gelen vurdu, giden vurdu. Gazeteciler hep yalnızlığı oynadı.
Yazdı çizdi eleştirdi ise sevilmedi, olumlu baktı ve olurunu yazdı ise bu sefer pohpohçu, yağcı yalaka, yandaş oldu.
Kısaca Gazeteci de 1980 sonrası ne yapacağını şaşırdı. Çok zor, çok…
Neyse…
Çalışan gazeteciler günü ya, biz ona gelelim.
Hangi çalışan abi?
Bugün gelinen noktada Anadolu’nun her yerinde işsizlik, açlık, yokluk almış başını gidiyor.
Piyasa cayır cayır yanıyor.
Buda ister istemez BASIN sektörünü de vuruyor.
Yerelde Gazetecilik yapanlar aynı zamanda matbaacılık da yaparlar.
Gidin bakın matbaalar susmuş.
Gazetelere ilan veren, reklâm veren yok.
Her tarafta BİLBOORD levhalar, ışıklı levha ve sine vizyonlar ile devasa panolar var ve BELEDİYELER bunları ihale ile birilerine vermişler. Vatandaş yerel gazeteyi ne yapsın? Koşuyor buraya. Doğal olarak (!)
Edirne’den Kars’a 1284 gazeteci son 3 yılda işinden olmuş.
Bunlar yerel radyo, tv muhabir ve programcıları.
Yerel gazetelerdeki muhabir ve çalışanlar.
Ve kapanan yerel radyo, gazete, tv niceleri…
Hangi çalışan gazeteci gününü kutluyoruz, kutluyorsunuz?
Çalışan, çok az sayıda geride kalan ve açlık, yoklukla boğuşanların halini mi kutluyoruz?
Yoksa zirvede olan, tepede yer edinmiş, dama çıkıp da merdiveni çekmiş çok az sayıda tuzu kurunun gününü mü kutluyoruz?
Hey yavrum hey!..
Makaram sarı bağlar, kız söyler gelin ağlar (!)
Çalışan gazeteciler günü olan bugün bir bakın bakalım.
Kaç gazeteci hapiste?
Ne için, neden hapiste?
Gazeteci örgütleri bu kardeşlerimiz için ne yapmışlar?
Sivil toplum örgütleri, mesleki ve sanayi oda başkanlıkları, demokratik kitle kuruluşları Gazetecilik mesleğinin çektiği mesleki ve yaşamsal sorunların çözümü için ne yapmışlar? Hangi projeyi sunmuşlar?
Özgür basın herkese lazım demeyi biliyorlar.
Peki, özgür basının oluşması yönünde hangi ciddi ve somut çalışmayı yapmışlar?
Boş…
Kuru laf..
Çalışan gazeteciler günü kutlu olsun!
Son 3 yılda 1284 gazeteci işsiz kalmış.
Son 10 yılda 487 Gazeteci yazdığı yazılardan dolayı çeşitli ceza almış.
Sadece 2009 da 37 basın emekçisi cezaevine konulmuş.
Son beş yılda yazdığı yazıdan dolayı yâda yaptığı haberden dolayı 782 gazeteci ceza almış ve bu cezalardan 548’i ertelenmiş…
Ertelenme şu demek, sıkı ise bir daha yaz. Yazda göreyim. Önceki ile birleştirir senide içeri tıkarım. İşte o kadar. Hadi gel de yaz, eleştir, konuş..
Çok zor, çok… Hele yerel basın için daha da çok zor.
Çalışan gazeteciler günü kutlanıyormuş.
Hani nerede?
Kaç çalışan kaldı, kaç çalışan ayakta durabiliyor, kaç çalışan evini geçindirebiliyor?
Meseleler ve sorunlar halının altına süpürülme ile çözümlenmiyor.
Gazetecilerin mesleki sorunları dağ ğibi.
Aldığı ücret, işsizlik, işini yaparken şiddet ve hakaret, kaba kuvvet, can güvenliğinin olmayışı ayrı bir sorun.
Sözde devletin yasama, yürütme, yargı organından sonra dördüncü kuvveti olan BASIN, milletin müşterek sesi…
İşit de inanma…
Eskiden mesleği icra ederken bir takım kolaylıklar sunan devlet tüm bu kolaylıkları kaldırdı. Sarı Basın kartını halen tanımıyorlar. Üzerinde TC kimlik nosu olan devletin soğuk mührünü ve TC Başbakanlık unvanı yazan kartı, resmi kurum ve kuruluşlar, resmi kimlik olarak kabul etmiyorlar.
Şimdi bana diyecekler ki, tamam iyi hoş, yazmışın, bizde biliyoruz bunları, çözümü söyle, sen olsan ne yapardın?
Eğer bu işleri çözme makamında olsa idim, ve icra makamında bulunuyor olsa idim…
Yani kısacası Başbakan ile yakın temasta, iktidar gücü elinde olan bir yetkili olsaydım, buradan söylüyor ve yazıyorum. Ayrıca taahhüt ediyorum.
2 yılda bu ülkede Basın sorunu diye bir sorun bırakmazdım.
Anadolu basını yani taşra ile Merkezde görev yapanların mesleki sorunlarını bertaraf edecek yasal düzenleme ile mesleki kalkınmayı sağlayacak ekonomik, sosyal tedbirleri harekete geçirirdim.
Teknolojiye yenik düşen Yerel basını teşvik eder, mevcut teknolojiyi yakalamasını sağlardım.
Yine meslek içi eğitimler ile kalifiye eleman gücünü arttırır, atıl haldeki makine ve ekipmanı işler hale getirirdim.
Tüm bunları yaparken bir yandan da Anadolu basınını parçalanmış, bölük pörçük, ayrı mekânlarda her biri ayrı yaşam savaşı verir haldeki görüntü ve durumundan kurtarmak için harekete geçerdim.
Bunun için iyileştirme, güzelleştirme için ( 2- 3 gazeteyi ve kuruluşu tek bir yayın organı haline getirerek ve güçlendirerek) BİRLEŞTİRME adını koyar, işin içine devlet desteğini de katar yerel basın olarak tabir ettiğimiz Anadolu basının canlandırırdım.
Bu zor bir şey değil.
Peh, peh, Pehhhh… Der gibisiniz… Sesinizi duyar gibiyim…
Ayıp size. Zaten biz her fikre alaycı baktığımız ve burun kıvırdığımız için bu haldeyiz.
Gelin ben tüm varlığımı bu işe adamaya hazırım.
Yeter ki fırsat verin, önümüzü açın.
Bakın neler değişecek ve olacak?
Çalışan gazeteci günü bu gün değil, işte o gün asıl kutlanacak !
Saygılarımla.
MUSTAFA GÖKTAŞ
GAZETECİ YAZAR VE İKTİSATÇI
ÇEVRE VE TÜKETİCİ HAKLARINI KORUMA DERNEĞİ (ÇETKODER)
GENEL BAŞKANI
0 yorum:
Yorum Gönder
Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.