[anadoluhaber:37329] ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

Link to ANADOLU HABER GÜNLÜĞÜ

[anadoluhaber:37325] FACEBOOK SAYFAMIZA DAVETLİSİNİZ!

Posted: 13 Jan 2010 01:39 AM PST

Anadolu Haber Günlüğü


Anadolu Haber Günlüğü şimdi Facebook'ta

yukarıda ki linke tıklayarak sayfamızı takip edebilirsiniz!
 






 ---------------------------------------------------------
"HAKİKATİN HATIRI ,DOSTUN HATIRINDAN ÜSTÜNDÜR"
(HZ ALİ ra.)

[anadoluhaber:37319] KURAN MUCİZELERİ

Posted: 13 Jan 2010 12:49 AM PST

KURAN MUCİZELERİ
Mânevi ve ilmi yorumları ile (en büyük yanlışımız olan) Kuran-ı Kerim'i mezarlık kitabı anlayışından çıkarıp, Sırrı Muhammedi cereyanından sunarak Kuran'ı seziş ufkumuzu genişleten, Yüce Aşknâmeyi gönüllerimizin hakikat mekânına sunan Onk. Dr. Haluk Nurbaki; bu sohbeti ile Yüce Kitabımızın ilmi gerçeklerini zihin idrakimize açıyor.
 

--
█ NURBAKİ ÇALIŞMA GRUBU » www.nurbaki.org
■ Haluk Nurbaki, O'na Dair Ne Varsa » http://www.haluknurbaki.net | Kendi Sesi, Kendi Soluğu ile Kutsal Mücadelesi (Hazırlanıyor)
■ Haluk Nurbaki WebTv » http://tv.haluknurbaki.net | Gönlün Sevgiye Bakan Yüzü (Yayında)
www.haluknurbaki.org & www.nurbakihoca.com (Yönlendirme Adresleri)

[anadoluhaber:37323] HAC

Posted: 13 Jan 2010 12:48 AM PST

HAC
İslam aleminin en önemli ibadetlerinden HAC'ın usülleri, hac vazifesinin sebepleri, mânevi hikmetleri hususunda Onk. Dr. Haluk Nurbaki'nin mâna sohbeti.

Sohbeti dinlemek için » http://tv.haluknurbaki.net/sohbet.asp?id=66


--
█ NURBAKİ ÇALIŞMA GRUBU » www.nurbaki.org
■ Haluk Nurbaki, O'na Dair Ne Varsa » http://www.haluknurbaki.net | Kendi Sesi, Kendi Soluğu ile Kutsal Mücadelesi (Hazırlanıyor)
■ Haluk Nurbaki WebTv » http://tv.haluknurbaki.net | Gönlün Sevgiye Bakan Yüzü (Yayında)
www.haluknurbaki.org & www.nurbakihoca.com (Yönlendirme Adresleri)

[anadoluhaber:37308] KIYAMET

Posted: 13 Jan 2010 12:42 AM PST

KIYAMET
Kalkıp da bir insanın herhangi bir sahada, bilimde biraz sivrilmiş olması onun Mehdi olmasını gerektirmez. «Bunlara çok dikkat etmek lazım, hassas noktalar diye arz ediyorum.»... «Mesafeli çağlar gelecektir» ki bu çağlardan bir tanesi "inananların altın çağı" anlamına gelen, içinde bulunduğumuz çağdır. Aşağı yukarı 1980 de başlayıp takriben 2020 veya 2010 yılına kadar süreceği tahmin edilen, inananların bir altın çağıdır. Onun için kıyamet belirtilerini, şu dile getirdiğim bölümü içerisinde kıyameti, bunu hatırınızdan hiç çıkarmayınız ki, Sure-i Duha'nın emrettiği parlak, "leyli secâ" da, yani çok karanlık zulmet bir devrinde yeniden İslam güneşinin parlaması olayı, şu içinde yaşadığımız çağın zaman dilimine aittir. Ki, bu inşallah 2010, 2020 yılına kadar tahmin ediliyor süreceği… Bu devirde böyle bir kıyamet beklemek mümkün değildir. Çünkü kıyametin genel motifine, genel yapısına, Efendimiz'in temel tanımlarına ters düşer.
 
 

--
█ NURBAKİ ÇALIŞMA GRUBU » www.nurbaki.org
■ Haluk Nurbaki, O'na Dair Ne Varsa » http://www.haluknurbaki.net | Kendi Sesi, Kendi Soluğu ile Kutsal Mücadelesi (Hazırlanıyor)
■ Haluk Nurbaki WebTv » http://tv.haluknurbaki.net | Gönlün Sevgiye Bakan Yüzü (Yayında)
www.haluknurbaki.org & www.nurbakihoca.com (Yönlendirme Adresleri)

[anadoluhaber:37315] CENNET CEHENNEM

Posted: 13 Jan 2010 12:38 AM PST

CENNET CEHENNEM
 
Cennetin ve Cehenemin yapısını, bu mekânların varlığına iman konusunda Sayın Onk. Dr. Haluk Nurbaki'nin ilmi, hadisler ve Kur'an yorumları ile özel olarak yaptığı gönülleri aydınlatan mânâ sohbeti. * Cennet nasıl bir yerdir? * Cehennem neden yaratılacaktır? * Cennet ve Cehanneme iman nedir? * /
 


--
█ NURBAKİ ÇALIŞMA GRUBU » www.nurbaki.org
■ Haluk Nurbaki, O'na Dair Ne Varsa » http://www.haluknurbaki.net | Kendi Sesi, Kendi Soluğu ile Kutsal Mücadelesi (Hazırlanıyor)
■ Haluk Nurbaki WebTv » http://tv.haluknurbaki.net | Gönlün Sevgiye Bakan Yüzü (Yayında)
www.haluknurbaki.org & www.nurbakihoca.com (Yönlendirme Adresleri)

[anadoluhaber:37305] ÜLSER TEDAVİSİ İÇİN KAPARİ TÜKETİN !!!

Posted: 13 Jan 2010 12:33 AM PST

Prof.Dr.Ahmet.Maranki'den bu günlerde adını çok duyduğumuz kapari halk arasında gebere otu olarak bilinmektedir ;özellikle kanser hastalarıın tronbosit oluşumunda çok etkilidir.

Prof.Dr Ahmet Maranki’nin yaptığı bilimsel çalışmalar sonucunda Kapari bitkisinin faydaları şöyle sıralanabilir;

 

Kaparinin Faydaları;

 

-Ağrı kesici özelliği vardır.
-Sindirim sistemini düzenler
-Kabızlık gidericidir.
-İdrar söktürücüdür.
-Balgam söktürücüdür.
-Adet düzenleyicidir.
-Solucan ve parazit düşürücüdür.
-Romatizma rahatsızlıklarına iyi gelir.

-Felçten korur.
-İskorbit hastalığında kullanılır
-Kan bozukluklarına faydalıdır
-Gut hastalığına iyi gelir.
-Antitümör etkilidir.
-Mide rahatsızlıkları, ülsere iyi gelir
-Hemoroid hastalarına fayda sağlar.
-Dalak büyümesinde faydalıdır.
-Kalça rahatsızlıklarında kullanılır.
-Özellikle kanser hastalarında trombosit sayısını yükselttiğinden faydalıdır.
-Karaciğer fonksiyonlarını düzenleyicidir.
-Multipl Skleroz (MS) hastalığında faydalıdır.
-Cinsel gücü arttırıcıdır.


Kapari bitkisi oldukça faydalıdır. İşlenmiş olanını, ya da tablet halinde satılanları almak gerekir. Mufi markası ile hazırlanan Kapari salamurası da Aynı özellikler sahip doğadan toplanmış steril ve haccp belgeli üretim tesislerinde işlenmiş bir bitki salamurasıdır. Özellikle hazırladığınız salatalara karıştırılması durumunda eşsiz bir lezzet kaynağıdır.

 

www.zilepekmezi.com Web sitemizden satışını yaptığımız %100 doğal ve katkısız ürünleri tüketmenizi önerirken sağlıklık bir hayat geçirmenizi temenni ederiz.

 

www.zilepekmezi.com

doğal ürünler online satış sitesi

[anadoluhaber:37313] HATTI MÜDAFAA YOKTUR… SATHI MÜDAFAA VARDIR!../www.soruyusormak.com

Posted: 13 Jan 2010 12:15 AM PST

Yaşanan siyasi gelişmeler, olağan olmaktan oldukça uzakta kaldı...
Demirel,
- Bu işin arkasında bir organizasyon var, diyor...
Baykal;
- Ortada darbeci bir muhalefet yok... Komplocu bir Hükümet var, diyor...
Eskinin ünlü İçişleri Bakanı Tantan;
- Süleymaniye'de Türk askerinin başına geçirilen çuval ile... Ankara'da
bileklerine kelepçe geçirilen subaylar arasında büyük bir fark yoktur.
TSK savunma halindedir. Türk milletine karşı bir program
uygulanmaktadır, diyor...
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın baş raportörü olan zatı
muhterem [açık açık];
- AKP kendi yargısını yaratmalıdır, diyebiliyor...
Sincan Ağır Ceza Mahkemesi başkanı;
- Hukuk dışı dinlemelerin ortaya çıkmasını sağlayabilmek amacı ile
Telekomünikasyon merkezi için inceleme kararı veriyoruz; Adalet
Bakanlığı bizim için müfettişler gönderiyor... Ama, Devlet'in en gizli
odaları aranıyor... Kimsede "tık" yok, diyor...
Ve sonra da ilave ediyor:
- Bir çok hakim ve savcı hakkında yüzlerce şikayet var... Ancak,
ivedilikle ve sadece bizim üzerimize geliniyor, diye isyan ediyor...
Evet... Bu gelişmeler olağan değildir...
Bu sözler boşuna edilmemektedir.
Ayrıca bu sözleri sokaktaki adam da etmemektedir.
Bir yanda ömrünü politikaya vermiş, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı
yapmış, darbeler görmüş, Zincirbozanlardan geçmiş siyaset ustaları
var... Öte yanda, yine yıllarını siyaset içinde harmanlamış ana
muhalefet partisinin lideri, bir diğer yanda polis şefi olarak ün
yapmış, ömrü istihbarat iş ve işlemleri içinde geçmiş, içişleri
bakanlığı yapmış ünlü bir Tantan...
Sonra "yandaş" yargının, yandaş yargı kurulmalıdır fetvası ve namuslu
bir Cumhuriyet yargıcının hukuksuzluğa olan isyanı...
Öte yanda ise, basit bir kroki mesnet yapılarak günlerdir Devlet'in en
gizli sırlarının hallaç pamuğu gibi atılması "vakıa"sı...
Evet... Bu bir "vakıa"dır!
Evet... Bu bir hukuk faciasıdır!
Evet... Bu Türkiye'de Anayasal düzenin, hukuka olan güvenin, yargı
bağımsızlığının, özüne dokunulamaması gereken özgürlüklerin iğdiş
edilmesi... Ve neredeyse kerpeten kullanılarak, çivisinin çıkartılması
eylemidir!..
Türkiye'de her gün olağanüstü şeyler olmaktadır.
Türkiye, her gün biraz daha karanlık bir koridora doğru
sürüklenmektedir.
Türkiye, her vurulan darbe sonrasında biraz daha emperyalizmin
pençesine düşürülmekte... Ve azıcık daha taşeronluk işlevini
üstlenmektedir!
Bu gidiş normal değildir... Olağan değildir!
Sapılan yolun sonu bu ülke için altından kalkılamaz risklerle doludur.
Türkiye Ortadoğu'nun ateş dolu karmaşası içine Batılı emperyalistlerin
çıkarlarının karakolu olarak sürülmektedir.
Türkiye, Amerikan emperyalizminin menfaatleri doğrultusunda İran'a
doğru kışkırtılmaktadır.
Türkiye, Kıbrıs politikası ve Batı hudutlarının güvenliğini
zedeleyecek politikalarının içine her gün biraz da itelenmektedir.
Bu sürüklenme, kışkırtılma ve itelenmelerin hiç birisinde Türkiye'nin
bir çıkarı ya da savunma refleksi yer almamaktadır.
Türkiye'nin dış politikası, kendi çıkarları doğrultusunda değil;
yabancıların stratejileri yönünde oluşturulmaktadır.
Türk dış politikasının bu yönde ve bu nitelikte oluşturulabilmesi için
gerekli olan etkin güç ise, Türkiye'nin iç politikasını da dilediğini
şekillendirebilmekte ve istediği ölçülere uygun olarak
yapılandırabilmektedir...
Türkiye haritasının [görünür] koordinatları, işte bu unsurlardan
oluşmaktadır.
Türkiye'nin milli çıkarlarının savunulması ise, [zorunlu olarak] işte
yine bu aynı koordinatlardan hareket edilerek örgütlenecek ve zafere
ulaştırılacaktır!...
Çünkü, "hattı müdafaa yoktur; sathı müdafaa vardır!.."
- Ve bu satıh da, bütün vatan toprağıdır!..

www.soruyusormak.com
www.dnm-ler.com

[anadoluhaber:37314] Enerji devleri Karadeniz için anlaştı

Posted: 12 Jan 2010 11:36 PM PST


Enerji devleri Karadeniz için anlaştı

Exxon ve Petrobras şirketleri, TPAO ile Karadeniz'in derin sularında petrol ve doğalgaz aramak için anlaştı
12 Ocak 2010 Salı 15:31
Exxon Mobil Corporation ve Petrobras şirketleri, iştirakleri Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile Karadeniz açıklarındaki derin sularda petrol ve doğalgaz aramak için anlaşma imzaladıklarını açıkladı. 
Exxon Mobil'den yapılan açıklamada, anlaşma hükümlerine göre, ExxonMobil Exploration and Production Turkey B.V, AR/TPO/3922 numaralı arama ruhsatının Sinop, Ayancık ve Çarşamba bloklarında yüzde 25 hisse elde edecek. Petrobras, bloktaki yüzde 25 hisse payını elinde bulunduracak ve operatör olmaya devam edeceği TPAO'nun ise kalan yüzde 50 hisseye sahip olduğu belirtildi.
Yaklaşık 3 milyon hektarı kapsayan anlaşmanın Türk hükümetinin onayından sonra geçerlilik kazanacağı bildirildi.
TPAO Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Mehmet Uysal, konuya ilişkin değerlendirmesinde, Karadeniz'de potansiyel ticari kaynakları araştırırken 3 şirketin de teknoloji ve uzmanlıklarından yararlanmak için sabırsızlandıklarını belirtti. 
ExxonMobil International Limited Arama Direktörü Russ Bellis de söz konusu potansiyel sahayı küresel portföylerine eklemekten ve Karadeniz derin sularındaki mevcudiyetlerini genişletmekten memnun olduklarını ifade etti.



Yeni Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

TÜRKİYE'deki ''İSRAİL ÜSSÜ'' ÇALIŞIYOR MU?

Posted: 12 Jan 2010 08:57 PM PST

TÜRKİYE’deki ’’İSRAİL ÜSSÜ’’ ÇALIŞIYOR MU?

HaberX den Rauf Atilla Polat Türkiye deki bir çok önemli olayın arkasında Siyonist İSRAİL in parmağı olduğunu çok güzel deşifre etmiş…



İnönü İsrail ile ne görüştü?

Derin ’’HAHAMLAR’’ çok kızacak...

7 şehit olayının arkasında MOSSAD ile birlikte Rus Yahudilerinin yönettiği KGB’nin olduğunu yazdığımızda ’olmaz’ öyle şey diyenlere, zannediyorum Tayyar’ın makalesi bir şeyler anlatmıştır.

Devlet bu konunun üzerine gitmeli, muhakkak gitmelidir. Bu mesele 33 şehit olayından farklı bir boyuttadır. Konu kapatılmamalı. Bence MİT ve diğer güvenlik birimleri bu konuyu deşmeye çalışmalıdır.

Çünkü ufukta farklı bir birim vardır.

*

Asıl meselemize gelince;

28 Şubat darbesinde görünmeyen darbeci devletin İsrail olması;

7 Şehit olayının arkasında İsrail’in olması;

Güneydoğudaki olayların çıkmasında ve Kürt devleti projesinin arkasında İsrail’in olması;

ve İsrail’in Türkiye’de bu kadar rahat hareket ediyor olması...

Hayır, sizlere MOSSAD’ın Türkiye’deki yapılanmasını anlatmayacağım. Artık bu konulardan herkes sıkılmış durumda.

Anlatacağım yapının ucu çok ilginç yerlere bağlanıyor ve bu yapının Türkiye’de hala aktif olup olmadığı belli değil...

Ve hiç dile getirilmeyen bir ÜS...

Bu üsse Türkiye’de ’’İSRAİL ÜSSÜ’’ diyorlar.

Bu üssün ülkenin neresinde olduğu pek açık değil.

Üstelik bu üs uzun yıllardır kullanılıyor.

*

Malumunuz üzere İsrail’i ilk tanıyan devletlerden biri olarak İsrail’le görüşen ilk devlet büyüklerinden biriside bizim tek adam İSMET İNÖNÜ’dür.

İnönü’nün şu meşhur gizli görüşmesinin detaylarını kimse bilmemektedir.

Bu görüşmenin içeriği ne meclis kayıtlarında mevcuttur ne de İsmet İnönü’nün yanında kendisinden başka devlet yetkilisi vardır. Görüşme meçhul kalmıştır.

Bildiğiniz gibi ABD, TÜRKİYE ve İSRAİL 1958 yılında Türkiye’de bir İsrail üssü kurulmasına karar vermişti. MOSSAD elemanları CIA ile birlikte o dönemde kurulan Özel Harp elemanlarımıza eğitimi birlikte veriyordu. (Bu sürekli İsrail yandaşı basın tarafından görülmemektedir)

1958’ten sonra da ülkedeki karışıklıklar artmış ve 60 darbesi de peşi sıra gelmişti. -Detaya girmeye gerek yok-

Bilindiği kadarıyla bu MOSSAD üssü 1970 yılına kadar CIA ile birlikte Özel Harp dairesinde beraber çalışıyordu. 70’den sonra İsrail üssünün farklı bir yere taşındığı yönünde kesin bir bilgi elimizde bulunmasa da duyumlara göre o dönemde Ergenekon’da da değişen bir yapıyla birlikte üssün farklı bir yere taşındığı söyleniyor.

Öyle ki bu yapı, hem PKK’yı hem de Ergenekon’un belli bir kanadını çok rahat bir şekilde kullanabiliyordu. Şuan da içeride olan ve ismi geçen masonlar Ergenekon’da MOSSAD adına çalışan ayakları oluşturan kişilerden bazılarıdır.

İlk 8’in içinde de ciddi bir mason, yani Mossad ağırlığı göze çarpıyor. Masada oturan bir yöneticinin de ayda bir İsrail’e ve ABD’ye gittiğini ve Yahudilerle görüşmesini de işin içine katarsak zannediyorum olayın boyutu biraz daha belirginleşecektir.

80’den önce çıkan olaylarda özel harp dairesine eğitim veren CIA elemanlarında bazılarının Yahudi oluşu, Kandilin ve Barzani’nin en büyük dostu İsrail’in olması ve bu MOSSAD elemanlarının Türkiye’de rahat dolaşıyor olmaları bu üssün çok rahat hareket ettiğini gösteriyor.

Benjamin Beit-Hallahmi’nin de dediği gibi;

’’MOSSAD ile gerçekleştirilen bir gizli görüşme de Başbakan İsmet İnönü’nün 1964 yılında İsrail Başbakanı Levi Eşkol ve MOSSAD Başkanı Meir Amit ile Paris görüşmesiydi. Kıbrıs’ta katliamlar sürecinde gerçekleştirilen bu görüşmede çok önemli konuların yanı sıra MOSSAD üssü ve MOSSAD’ın faaliyet bağlantılarının görüşüldüğüne şüphe yoktur.’’

Ne yazık ki bu görüşme bugüne kadar gündeme getirilmemiştir. Gizli tutulmuştur.

İsmet bey, MOSSAD’la görüştükten sonra Türkiye’de İSRAİL ÜSSÜ kuruluyor ve bu üs hiçbir kitap ve gazeteye konu olmuyor.

Acaba niçin?...

CIA tartışılırken İSRAİL ÜSSÜ neden hiç konuşulmamıştır.

Bu üssün varlığını inkar etmek kolaydır. Ancak bazı şirketler ve Almanya’daki PKK ile Yahudi Merkel’in adamlarının bağlantıları ve PKK’nın yurt dışı sorumluları ile yapılan görüşmeler nasıl inkar edilecektir?

Başlarına çuval geçirilen askerlerden sorumlu olan Korgeneral Köksal Karabey’in, Dick Cheney’in şirketinin , Koç grubunun ve Yahudi işadamlarının desteklediği Silopi’de kurulan ’’Emekli Ajanlar Şirketi’nin’’ İsrail üssü ile bir alakasının olduğunu söylersek ve buradaki yöneticilerden bazılarının Türkiye’de uzun yıllardır bulunduğunu da eklersek hata mı etmiş oluruz?

Jitem’in aktif olduğu dönemde bölgede PKK kadrolarına hem sınır dışı hem de sınır için de rahat bir şekilde silah dağıtımı yapan, Ankara ve İstanbul’da PKK’lı bazı yöneticilerle özellikle 92-99 arası toplantılar yapan MOSSAD’ın Türkiye’de üssünün olmadığını nasıl yok sayacağız?

Kurulan bu Black Hawk şirketine birileri pasif demeye çalışsa da o bölgede yaşayanlarla konuştuğunuz zaman ve o bölgede çalışan askerleri dinlediğiniz de size çok farklı bilgiler verecektir.

Ayrıca;

’’Dışişleri Bakanıyken Hikmet Çetin İsrail’i ziyaretin de Şimon Perez’le 12 madde’lik çok gizli bir anlaşma yapmıştı.

Bu anlaşma ile İsrail; Suriye ve İran’da çok rahat operasyonlar yapabilecekti,

İsrail’in Türkiye’de organize ettiği bir ’’özel güvenlik şirketi’’ aracılığıyla ajan eğitimi verilmesine,

İsrail İstihbaratı’na Türkiye’deki MOSSAD Üssü’nü genişletme imkânı tanımasına,

Türkiye’de TEVEL ve TZOMET adlı MOSSAD şubelerinin resmen açılmasına,

İsrail savaş uçaklarına Konya’da uçuş üssü verilmesine ve savaş pilotlarının eğitimine izin verilmiştir. ’’

Dikkat ederseniz bu anlaşma 1993 yılında yapıldı. İkinci madde de özel bir şirket diyor. Silopi’deki Özel bir şirketti. Tansu Çillerin de İsrail ile olan görüşmelerini göz ardı etmemek lazım.

Veli Küçük ve Doğu Perinçek’in de alt kadrolarında şirketlerle bağlantılı isimler mevcut. Ergenekon’daki güvenlik şirketlerinde çalışanları da bir gözden geçirmekte fayda var.

Son olarak;

2001 yılında CIA ve MOSSAD tarafından 5 bin MİT mensubunun gerçek kimlikleri deşifre olduğu yönünde bir haber vardı. Bu bilgilerin deşifresin de o banka da çalışan yönetici ve güvenlik elemanlarından bazılarının MOSSAD’a çalıştığı yönünde bir de bilgi paylaşsak ve bu yöneticilerden bazılarının Ergenekon operasyonundan sonra kayıplara karıştığını açıklasak ne dersiniz?

Ya da;

Özel hap dairesine girilmesinden rahatsızlık duyan Murat Karayılan’ın 99 yılından önce MOSSAD’ın adamı olarak PKK içerisinde çalıştığını ve birçok harekatı da onlarla birlikte gerçekleştirdiğini yazsak ve yine desek ki; 7 şehit olayından birkaç gün sonra çıkıp operasyonu sahiplenmesini de başkan DAGAN istedi diye bir tez ortaya atsak ... Bize kızarlar mı?..

Evet fazla uzatmayalım;

Türkiye’deki İsrail üssünün varlığını devlet biliyor mu? Ergenekon’a 2003’te inanmayan devlet bu üssün varlığına inanıyor mu? Eğer cevap olumsuzsa son bir önerim var;

Devlet son iki MİT başkanı ve merkez medyanın eski yaşlı yazarını çekip sorgulasın. Bakarsınız duymadığınız şeyleri ilk kez duymuş olursunuz…

 

Rauf Atilla Polat
rapolat@haberx.com

 


 



__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4762 (20100111) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com


__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4762 (20100111) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com

[anadoluhaber:37324] KIYMETLİ ARKADAŞLAR ÇETKODER BUGÜN ZAMLARI KINADI VE ÇOK GÖRKEMLİ PROTESTO YAPTI

Posted: 12 Jan 2010 01:41 PM PST

BAKIN ÇETKODERİN KEFENLİ, AMPULLÜ, ÇANLI VE HAVLULU PROTESTO HABERİ
 
 
 

Domuz gribiyle ilgili şok iddia: "Domuz gribi, ilaç firmalarının başlattığı sahte bir salgındır"

Posted: 12 Jan 2010 11:35 AM PST

Domuz gribiyle ilgili şok iddia

"Domuz gribi, ilaç firmalarının başlattığı sahte bir salgındır. Bu olay yüzyılın en büyük tıp skandallarından biridir"

Özellikle de işin içinde para isteyen ilaç firmalarının olduğu söylendi. Ancak bugüne kadar bu iddiaları dile getirenlerden hiçbiri de onun kadar güvenilir ve güçlü değildi. Avrupa Konseyi Sağlık komisyonu başkanı "Domuz gribi ilaç firmalarının başlattığı sahte bir salgındır" iddiası üzerine konuyla ilgili inceleme başlatılmasına karar verdi.

Avrupa Konseyi Aile ve Sağlık Komisyonu Başkanı Wolfgang Wodarg, "Domuz gribi, ilaç firmalarının başlattığı sahte bir salgındır. Bu olay yüzyılın en büyük tıp skandallarından biridir" dedi. İngiliz Daily Mail'e açıklama yapan Wodarg, grip ilaçlarının ve aşılarının üreticilerini Dünya Sağlık Örgütü'nün salgın ilanı yapma kararını etkilemekle suçladı. Wodarg'a göre Dünya Sağlık Örgütü'nün salgın ilanıyla ilaç firmaları 'devasa kazançlar' elde etti. Buna göre, Domuz gribi salgını 'sahte bir salgındı' ve dünya genelinde milyarlarca dolar kazanmak amacıyla ilaç şirketleri tarafından ortaya atıldı.

Wodarg şöyle konuştu: "Domuz gribi, ilaç firmalarının başlattığı sahte bir salgındır. Yüzyılın en büyük tıp skandallarından biridir. İlaç firmaları, domuz gribine karşı geliştirdikleri patentli ilaçlarını satmak için, bilim insanlarını ve halk sağlığından sorumlu resmi kurumlara telkinlerde bulunarak, dünya çapında hükümetlerin alarm durumuna geçmesini sağladılar." Aşıları üreten şirketleri Dünya Sağlık Örgütü'nün domuz gribini bir salgın olarak tanımlama kararını etkilediğini savunan Wodarg, "Tüm bu korku tohumları, 5 yıl önce kuş gribi salgınında atıldı. Kuş gribinin insana geçecek şekilde mutasyona uğraması riski pompalamasıyla panik atmosferi nedeniyle hükümetler milyonlarca dolarlık aşı kontratları imzaladı. İlaç şirketleri hiç finansal risk almadan milyonlarca dolarlık gelir elde etti."

Dr. Wodarg'ın ilaç firmalarının rolüyle ilgili bir soruşturma başlatılmasını öngören yasa tasarısı da Konsey'den geçti. Gelecek ay bu konuda Avrupa Konseyi acil olarak toplanacak.

Wodarg, geçen hafta aralarında AK Parti İstanbul Milletvekili Lokman Ayva ile Karabük Milletvekili Mustafa Ünal'ın da yer aldığı 14 Avrupa milletvekiliyle birlikte Avrupa Konseyi'ne "domuz gribi sahte bir salgın mıydı, araştırılsın" başlıklı bir araştırma önergesi vermişti. Geçen ay Uluslararası Şeffaflık Örgütü Yönetim Kurulu Üyesi Anke Martiny kuşkularını dile getirmişti.


 



__________ Information from ESET Smart Security, version of virus signature database 4762 (20100111) __________

The message was checked by ESET Smart Security.

http://www.eset.com

[anadoluhaber:37321] Selamünaleyküm diyen ADD sekreteri neyi gösteriyor ?

Posted: 12 Jan 2010 10:37 AM PST

Bak şu Dünya'nın işine !....

 

Dünya değişiyor, alem başkalaşıyor..

Bu arada insanlar da gelişiyor, farklılaşıyor..

 

Geçmiş yıllarda Bülent Ecevit MÜSİAD' DA bir konferans vermişti. Söylediklerini Müsiad Üyelerinden ileriydi. Salon her cümleden sonra alkıştan yıkılıyordu. Sıra sorulara geldiğinde ben de bir soru gönderdim: "Sayın Ecevit, Dünya değişiyor, insanlar farklılaşıyor. Bugün gördük ki, siz de değişmişsiniz. Bu sebepledir ki, 1975 de Gerede'de size taş atan ellerimiz bugün sizi alkışlamaktan kızardı. Bu değişikliği, Abdülhamit Han Hazretlerinin huzur hocası olan dediniz Şükrü Efendiye mi, yoksa zamana mı borçluyuz." mealinde sormuştum.. Verdiği cevabı http://muzafferdeligoz.blogcu.com/Bulent+Ecevit__e+sorumuz sitesinde okuyabilirsiniz.

 

Tayyip Erdoğan "değiştim" dediği zaman da çok kişi aynı şekilde şaşırmış, inanmamıştı.

 

Şimdi ben aşağıdaki maili okuyunca; devrin değiştiğine, insanların geliştiğine kesin olarak inandım.

 

Atatürkçü Düşünce Derneği Münih sekreteri Murat Taşdanoğlu'nun mailine Selamunaleykum diye başlaması bunu göstermiyor mu ? Ülkemiz için ümitvar olabiliriz. Sivrilikler aşınıyor, normal hale geliyor. Ne kadar sevinsek yeridir diye düşünüyorum.

 

Selamlar..

 

Muzaffer Deligöz

 

 

 

-----Original Message-----
From: anadoluhaber@googlegroups.com
Sent: Sunday, January 10, 2010 11:14 PM
Subject: [anadoluhaber:37278] Selam

 

Selamunaleykum

 

Çalışmalarınızda başarılar diler,

Saygı ve selamlarımı iletirim...

Murat Taşdanoğlu

Atatürkçü Düşünce Derneği Münih sekreteri

Münih/ Almanya

tasdanoglu@yahoo.de

Tel.: 0175 2485728

 

__________________________________________________

[anadoluhaber:37311] UĞUR MUMCU'NUN OĞLU LİBOŞ OLMUŞ!

Posted: 12 Jan 2010 09:21 AM PST

UĞUR MUMCU'NUN OĞLU LİBOŞ OLMUŞ!

T24 - Ahmet Kekeç, Star gazetesindeki köşesinde, 17 yıl önce öldürülen Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu'nun oğlu Özgür Mumcu'nun açıklamalarını değerlendirdi.

Kekeç, www.t24.com.tr için Selin Ongun'un sorularını yanıtlayan Özgür Mumcu'nun sözlerinden yola çıkarak Türkiye'deki “liberalizm” algısını da eleştirdi.


Ahmet Kekeç, Uğur Mumcu cinayeti için “Siyasal İslamcıların bir operasyonu olduğuna inanmıyorum” diyen Özgür Mumcu için şu ifadeleri kullandı:


“Birincisi, Özgür Mumcu, 'Uğur Mumcu’nun oğlu' tanımlamasının çağrıştırdıklarıyla alakalı bir yerde durmuyor.

İkincisi, hazır kalıp yargıların ve ezber bilgilerin adamı değil.

Üçüncüsü, hakkaniyet sahibi...

Dördüncüsü de şu olsun:

Evet, Uğur Mumcu’nun oğlu... Bunun gururu her evlada nasip olmaz...”


Ahmet Kekeç'in Star'da yayımlanan (12 Ocak 2009) yazısı şöyle:


Uğur Mumcu’nun oğlu liboş olmuş!

Bir “istihfaf” çabası içinde değilim. “Uğur Mumcu’nun oğlu” ifadesini de, “liboş” yakıştırmasını da küçültücü bulurum.


Fakat düzey bu...


Bizde liberalizmle ilgili tartışmalar “liboş” seviyesini aşamıyor.
Murat Belge bir toplantı vesilesiyle bizzat gitmiş, Avrupa’da liberaller arasında bulunmuş, liberalizm tartışmalarına ve bu konudaki geniş müktesebata şahit olmuş da, şaşkınlıkla anlatıyordu: AB’ye aday koskoca Türkiye’nin liberalizm konusundaki birikimi maalesef “liboş aşağılaması” düzeyinde...
 

Böyledir.


Liberalizm bahsi, gazetelerde köşe tutmuş aklı ve zekâsı kıt ulusalcı takımının küfür jargonunda “liboş”u dönüştüğü için, bir süre daha “böyle olmaya” devam edecek.


Dün, “t24” adlı sitede bir röportaj okudum.


Evet, yine o site.

Röportajı yapan kişi, Selin Ongun...

Evet, yine o gazeteci.

Selin Ongun, çok iyi bir iş yapmış, Birgün gazetesi yazarı Özgür Mumcu’yu konuşturmuş.


Röportajı okuyunca, bir kez daha Murat Belge’ye hak verdim. Çünkü, ilerlemeci entelijansiyamız, Özgür Mumcu’nun ne anlattığına, kendisini nasıl konumlandırdığına, İlhan Selçuk ve Cumhuriyet gazetesi konusunda ne söylediğine değil, nerede durması yahut durmaması gerektiğine bakacak (İlhan abi’nin yanında durması tercih edilir) ve kafadan yargıyı yapıştıracak: “Uğur Mumcu’nun oğlu liboş olmuş.”


Evet, fazla değilse de, birazcık öyle olmuş.

Fena da olmamış hani... Yakışmış.


Daha önce yazılarına bakmazdım. Kendisiyle yapılan röportajı okuyunca neler kaçırdığımı fark ettim.


Birincisi, Özgür Mumcu, “Uğur Mumcu’nun oğlu” tanımlamasının çağrıştırdıklarıyla alakalı bir yerde durmuyor.


İkincisi, hazır kalıp yargıların ve ezber bilgilerin adamı değil.


Üçüncüsü, hakkaniyet sahibi...


Dördüncüsü de şu olsun:

Evet, Uğur Mumcu’nun oğlu... Bunun gururu her evlada nasip olmaz. Ama bunun da ötesinde düşünen, araştıran, bilgi ve muhakemeyle hareket eden, ismi de “Özgür Mumcu” olan bir entelektüel... Bunun güveniyle konuşuyor ve doğru şeyler söylüyor.


Röportajdan “tadımlık” kabilinden pasajlar aktarmak istiyorum; meramımı daha iyi anlatacaktır:


BİR- Uğur Mumcu cinayetini kontrgerillanın işlediğini duysam şaşırmam. Ben bu cinayetin bir İslamcı operasyonu olduğuna inanmıyorum.


İKİ- Başörtüsü yasağına karşıyım. (….) Babam da TCK’nın 141-142. maddeleriyle birlikte 163’ün kaldırılmasını savunurdu. “Tarikat, siyaset, ticaret” üçgenine eleştirileri vardı, ama ifade özgürlüğü açısından siyasal İslam’la ilgili problemi yoktu.


ÜÇ - Siyaseti tepkiyle kurmak ve ’nin yanlışlarına alternatif çözümler sunarak muhalefet yapmak yerine Atatürk'ün’ün sözlerini sloganlaştırıp, üstelik o sözlerin içeriğini algılamadan politika yapmak düzgün bir siyaset yöntemi değildir. Bu yöntemle ’nin hiçbir yere varmayacağı ortada. (….) Ben bırakın CHP'yi Fransız Sosyalist Partisi'ni dahi kendimi konumlandırdığım yerin sağında buluyorum.


DÖRT- İlhan Selçuk’un “İşkencecilerimi affettim”, “Trabzon’daki bayrak hadisesi haklı bir tepkiydi” yazıları ve Mustafa Özbek’in siyasi çizgisinin Cumhuriyet gazetesiyle ilişkilendirilmesi çok rahatsız edici... MHP’yi destekleyen, ona sıcak bakan bir Cumhuriyet, benim kafamdaki Cumhuriyet değil.


Röportajın tamamını “t24”ten okuyabilirsiniz...


Hem Murat Belge’ye, hem bu satırların yazarına hak vereceksiniz...

[anadoluhaber:37310] Onlar çetelerle görüşüyor biz Genelkurmayımızla

Posted: 12 Jan 2010 09:19 AM PST

Onlar çetelerle görüşüyor biz Genelkurmayımızla
T24-  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı ile yaptıkları görüşmeleri eleştiren muhalefete sert çıktı ve "Onlar çeteyle, mafyayla avukatları vasıtasıyla görüşüyor, biz Genelkurmayımızla. Farkımız bu" dedi.  Erdoğan, "Niye rahatsız oluyorsun? 3, 5, 10 kez görüşürüm. Sana ne" diye konuştu 


Partisinin grup toplantısında CHP'yi sert bir dille eleştiren Başbakan Erdoğan,  muhalefetin yapay gündemler yaratarak kurumları yıprattığını belirterek, şöyle konuştu:
"Genelkurmay Başkanı ile 10 gün içinde 2 kez görüşmemiz ana muhalefeti rahatsız ediyor. Niye rahatsız oluyorsun? 3, 5, 10 kez görüşürüm. Sana ne. Böyle saçmalık olur mu? Bunlar demokrasilerde olur mu diyor? Sen demokrasiyi tanımıyorsun ki. Asıl demokrasilerde olur. Onlar çeteyle, mafyayla avukatları vasıtasıyla görüşüyor, biz de Genelkurmayımızla. Bizim farkımız bu"

[anadoluhaber:37312] Arınç: Kılıçdaroğlu benim dengim değil!

Posted: 12 Jan 2010 09:18 AM PST

Arınç: Kılıçdaroğlu benim dengim değil!

T24- Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç TBMM’de CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun düello teklifine yanıt verdi: Kılıçdaroğlu dengim değil. Onunla düelloya girmem....

Parlamento Muhabirleri Derneği'nde basın toplantısı düzenleyen Arınç şunları söyledi:

Bir hakime kargoyla 8 mermi gönderildiği gazetelerde yer aldı. Gazeteci arkadaşlarım ne düşündüğümü sordular. Ben de bunun vahim bir olay olduğunu, savcılığın olayı soruşturacağını söyledim ama bir şey daha ekledim: Biz yargı sürecinde bu konulara fazla girmemiştik. Ama bazı siyasiler işi sulandırmak için çok garip cümleler kullandılar.

Ben kendi düşüncemi fade ettikten soran ''Sayın Baykal ve Kılıçdaroğlu’na da filan kişiye sorun ne diyecekler'' dedim.

 

Sayın Baykal, kozmik odadaki aramayla ilgili olarak bakın 'kozmik patates çıktı' demişti. Ben de ona nazire olarak 'bu mermiler de çikolata' demiştim.

 

Gazeteci arkadaşlar Sayın Baykal’a sordular. Kendisinden beklenmedik bir şey söyledi ve ''Bu çop ciddi bir konudur. Üzerine gidilmelidir'' dedi.

 Sayın Kılıçdaroğlu’na mermileri sormuştum o ise beni komik bulduğunu söylemişti.

Ben ona mizah olarak gördüğü bu konuyu sormuştum ona cevap vermemişti.

 

DÜELLO YAPMAM 

Kılıçdaroğlu düello sorusuna 'yaparım' demiş siz de 1 haftadır cevap bekliyorsunuz.

Bir defa düello kelimesi kendisinin bana teklif ettiği bir şey değil bizim geleneğimizde düello diye bir şey yok.

Biz tartışabiliriz. Düello karşısındakini yok etmektir. Biz kimseyi yok etmek için dünyaya gelemdik.

Ben Sayın Kılıçdaroğlu ile bu konu hakkında tartışmak istemem. Bir defa Kılıçdaroğlu benim dengim değil.

 

BENİMLE TARTIŞACAK OLAN BAYKAL'DIR

Ak Parti içinde 5 tane Grup Başkanvekili var onlarla dilediği gibi tartışabilir.

Benimle tartışacak olan öncelikle Sayın Baykal’dır.

Düello diyerek olayı magazineştirmeye çalışmak bir siyasetçi için doğru değil.

Ben kimseyle düello edecek değilim.

[anadoluhaber:37309] Ankara'dan İsrail'e 'Haddinizi bilin' mesajı

Posted: 12 Jan 2010 09:17 AM PST

Ankara'dan İsrail'e 'Haddinizi bilin' mesajı

 

T24-   İsrail Dışişleri Bakanı Yardımcısı’nın Türk Büyükelçi’yle tokalaşmayarak alçak koltuğa oturtması skandalının ardından İsrail Büyükelçisi Gabi Levy Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı. Dışişleri Bakanlığı ayrıca İsrail Dışişleri Bakanlığı'nın "Türkiye ahlak dersi verecek son ülkedir" açıklamasını kınadı ve "Bu tarihe saygısızlıktır" dedi. Açıklamada Türkiye'de Yahudi karşıtlığı olduğu yönündeki iddianında tamamen temelsiz olduğunu vurgulandı.

 

İsrail Dışişleri Bakanı Yardımcısı’nın Türk Büyükelçi’yle tokalaşmayarak alçak koltuğa oturtmasının ardından İsrail Büyükelçisi Gabi Levy Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı. Türkiye'nin koltuk skandalına cevabı sert oldu.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Lübnan Başbakanı Said Hariri’yle dün yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, Davos’a gitmeme kararının arkasında olduğunu söylemişti.

Konuşmasında İsrail’in Gazze’yi önceki gün yeniden bombaladığını söyleyen Başbakan Erdoğan, “Niye bombaladınız, yine füze mi attılar? BM’nin kararlarına uymuyor, ‘Ben istediğimi yaparım’ diyor. İsrail'in tavrına sessiz kalmamız söz konusu değil” demişti.

Erdoğan'ın bu sözlerinin ardından İsrail Dışişleri Bakanlığı'ndan "Bize ahlak dersi verecek en son ülke Türkiye'dir" açıklaması geldi.

Ardından da İsrail Dışişileri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon, "Kurtlar Vadisi Pusu" dizisiyle ilgili rahatsızlığını iletmek üzere çağırdığı Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol'la tokalaşmadı ve kendinden daha alçak koltuğa oturttu.

DIŞİŞLERİ: HADDİNİZİ BİLİN!

İki ülke arasındaki iplerin gerilmesine neden olan bu gerilimin ardından İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gabi Levy, bu sabah Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun yurtdışına bulunması nedeniyle Büyükelçi Levy'le Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu görüştü.

Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre; görüşme sırasında Levy'ye "Herkes haddini bilmeli" mesajı verildi.

İsrail Büyükelçisi Levy’den konuyla ilgili açıklama istendi. Levy'nin yaptığı açıklamaya gerekli cevaplar verildi.

Türk Büyükelçisi'ne yapılan tavır "diplomatik terbiyesizlik" olarak nitelendirilerek, bunun "kabul edilemez" olduğu da vurgulandı.

BARAK GELECEK Mİ?

Bu hafta içinde İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın 17-18 Ocak'ta Ankara'ya gelmesi bekleniyor.

Tüm bu gelişmelerin ardından Barack'ın gelip gelmeyeceği merak ediliyor.

İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon’un, Türkiye’nin Ankara Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’a tokalaşmayıp, alçak koltuğa oturmasına tepki gösterildi.

Sanayi Bakanı Nihat Ergün, “İsrail hükümetinin kendi uygulamalarını gözden geçirmesinde fayda var” dedi.

Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan da “kem sözün sahibine ait olduğunu" söyleyerek, “Türkiye, Muz Cumhuriyeti değildir” diye konuştu.


ÖYMEN: SKANDAL HAFİF KAÇAR

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, şöyle konuştu: “Başbakan'ın yanlış tavrı, İsrail'e hiçbir zaman oradaki devletimizin temsilcisine saygıyla bağdaşmayan bir tavır sergileme hakkını vermez. Bunu son derece üzüntü verici bir tavır olarak görüyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir temsilcisi, dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir devletin yetkilisinin karşısında, ikinci sınıf bir insan muamelesine tabi tutulamaz, daha aşağıda bir muameleye tabi tutulamaz.Mutlaka gerekli cevap verilmelidir. Bu konu için skandal hafif bir kelimedir.”

VURAL: HESABI DİPLOMASİYLE SORULMALI

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural ''Herkes haddini bilmeli. İsrail'in tavrı, kabul edilebilir bir tavır değil. O tavır için nereden cesaret aldılar. Derhal özür dilemelidirler. Hükümet, bu kasıtlı davranışın hesabını, diplomatik yollardan sormalıdır'' dedi.


İsrail'in Türkiye'de yayımlanan Kurtlar Vadisi adlı dizide, İsrail karşıtı mesajlar verildiği gerekçesiyle, Türkiye Büyükelçisine rahatsızlığını iletme tarzı, İsrail'de büyük gürültü kopardı.

İsrail basını, diplomatik kuralları hiçe sayan Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon'a yüklenirken, bu davranışın amacının, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın Türkiye ziyaretini engellemek olduğu öne sürüldü.

Haaretz gazetesi, Ayalon ve iki yardımcısının oturduğu koltuğun Büyükelçininkine göre daha yüksekçe seçilmesinin, Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın talimatı ile yapıldığını belirtti.


LİEBERMAN, İSRAİL BÜYÜKELÇİSİNİ ÇAĞIRMAK İSTİYORDU

Haaretz, İbranice nüshasında Lieberman'ın aslında Türkiye'deki İsrail büyükelçisini ülkeye çağırarak konuyla ilgili bilgi almak istediğini, ancak Başbakan Binyamin Netanyahu'nun buna karşı çıktığını da belirtti.

Gazete, Lieberman'ın Türkiye'ye karşı katı diplomatik adımlar atmak istediğini ifade ederken, Netanyahu'nun Türk büyükelçisine sözlü bir kınama ile yetinilmesini istediğini de yazdı. Bunun üzerine Lieberman ve Ayalon'un bu sözlü kınamayı sonuna kadar götürmeye karar verdikleri ve büyükelçiyi Knesset'teki odasına çağırdıkları da ifade edildi.

NETABYAHU İŞİN BURAYA VARACAĞINI DÜŞÜNMEDİ

Gazeteye göre, Netanyahu da İsrail karşıtı unsurlar içerdiği gerekçesiyle, dizi dolayısıyla Lieberman gibi, İsrail'in Türkiye'ye karşı tepki göstermesi gerektiğine inanıyor. Ancak, haberde "Başbakan Netanyahu, işin böyle bir küçük düşürmeye vardırılacağını düşünmüyordu" denildi.

LİEBERMAN ORTALIĞI KARIŞTIRMAK İSTİYOR

Gazete ayrıca, Dışişleri Bakanlığı kaynaklarının, Lieberman'ın Savunma Bakanı Ehud Barak'ın yaklaşan Türkiye ziyareti öncesinde, ilişkilerin onarılması çabalarını baltalamak için tansiyonu germe arayışında olduğunu söylediklerini de yazdı. Aynı kaynaklar, Barak ziyareti öncesinde Lieberman'ın ortalığı kızıştırmak istediğini söyleyip, "Geçtiğimiz dönemdeki tüm bu faaliyetler, Lieberman'ın siyasi gündeminin bir parçasıydı" diye konuştular.



Barak'ın, Dışişleri Bakanlığı'nın tüm karşı çıkışlarına rağmen, 17-18 Ocak tarihlerinde Türkiye'ye gitmesi bekleniyor. Geçen Ekim ayında da yine İsrail Sanayi ve Ticaret Bakanı Binyamin Ben-Eliezer, iki ülke arasındaki ilişkilerin bozulmaması gerektiğini söyleyerek Türkiye'ye ziyarette bulunmuş, Lieberman bu ziyarete de karşı çıkmış ve bakanlığının bilgisi dahilinde olmadığını söylemişti.

LİEBERMAN, YENİ DİPLOMATİK YOLLAR İCAT EDİYOR

İsrailli eski diplomatlardan, eski Türkiye Büyükelçisi Alon Liel ise İsrail ordu radyosuna yaptığı açıklamada, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve diğer diplomatların tavrını "çok gülünç" bulduğunu dile getirdi.

Liel, diplomasinin bilinen yolları varken, Lieberman'ın yeni yollar "icat ettiğini" söylerken, bundan sonra ne yapacakları sorusunu da yöneltti.

Liel, Türkiye ile ilişkilerin bozulmasını istemeyen, bunun Mısır ve Ürdün ile ilişkileri de olumsuz etkileyeceğini düşünen İsrailli yetkililerin, ne düşündüklerini söylemek yerine tavırlarıyla bunu gösterme yoluna gittiklerini de anlattı. Liel, "Reaksiyonlarınız genellikle diplomatik kodlar ve düşüncelerinizle gösterilir; burada öyle bir şey yapılmadı, alçaltma yoluna gidildi...

Büyükelçinin kanapesini alçak tuttular, bir defakine daha alçak bir yere oturtup, sonrasında dövecekler mi yani" dedi. Liel, "Türkiye ile ilişkilerde ciddi bir problem yaşanıyor. Türkiye'nin talepleri net ve açık. Filistinliler'le barış sürecinde bir yol katetilmediği sürece, bu hep böyle olacak. Eğer buna cevap veremiyorsanız, tavrınızı diplomatik yollarla gösterirsiniz. Bu şekilde değil" dedi.

DAHA ÖNCE DE 'HAMAS'LA GÖRÜŞENİ ASALIM' DEMİŞTİ

Avigdor Lieberman, İsrail siyasetinde en sağda yer alan isimlerden biri. Liderliğini yaptığı Evimiz İsrail partisi geçen yılki seçimde oy patlaması yapmış ve ona dışişleri bakanlığının yolunu açmıştı.

Lieberman'ın her zaman Türkiye'ye karşı mesafeli olduğu biliniyordu, ama son yaşananlar bizzat Türkiye ile ilişkileri koparmak için uğraştığı yorumlarına da yol açtı. Lieberman daha önce de "Ben Dışişleri Bakanı olarak kaldığım ve Evimiz İsrail partisi de hükümette olduğu sürece, Türkiye, İsrail-Suriye arasında arabulucu olmayacaktır" demişti.

İsrail'in sağcı Dışişleri Bakanı, bakanlık koltuğuna oturmadan önce de Arapları ülkenin geleceği için büyük tehdit olarak gördüğünü söylemişti. Hatta Arapların yaşadığı İsrail kasabalarını, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimleriyle takas etmeyi önermişti. Siyonizme bağlılık yemini etmeyen İsrailli Arapları vatandaşlıktan atmayı da vaat etmişti seçim öncesinde.

Hamas'la görüşen İsrailli Arap milletvekillerinin Nazi işbirlikçileri gibi asılması gerektiği de Lieberman'ın fikirleri arasında.

Lieberman'ın bakan olması sonrasında birçok ülke, onunla görüşmek yerine ilişkilerini Başbakan Netanyahu üzerinden yürütmeye gayret ediyor.

[anadoluhaber:37316] GECE - GÜNDÜZ

Posted: 12 Jan 2010 04:54 AM PST

GECE - GÜNDÜZ


Bir bilge kişi, çölde öğrencileriyle otururken demiş ki;
"Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz?
Tam olarak ne zaman karanlık başlar,
ne zaman ortalık aydınlanır?"

Öğrencilerden biri;
"Uzaktaki sürüye bakarım," demiş,
"koyunu keçiden ayıramadığım zaman
akşam olmuş demektir."

Başka bir öğrenci söz almış ve "Hocam" demiş,
"İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman,
anlarım ki sabah başlamıştır."

Bilge kişi, uzun süre susmuş. Ögrenciler meraklanmışlar ve
"Siz ne düşünüyorsunuz hocam?" diye sormuşlar.

Bilge kişi şöyle demiş;
"Yürürken karşıma bir kadın çıktığında,
güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı diye ayırmadan
ona "bacım" diyebildiğimde ve yine yürürken
önüme çıkan erkeği, zengin mi yoksul mu diye bakmadan,
milletine, ırkına, dinine aldırmadan, kardeşim sayabildiğimde
anlarım ki; sabah olmuştur, AYDINLIK başlamıştır..."
 
--
Çalışanlar Gelirlerini Katlayabilir (...) Çalışmayanlar İse Geçimini Sağlayabilir (!)
ÜYE OLUN SİZDE KAZANMAYA BAŞLAYIN...
(...)

[anadoluhaber:37317] İDEALİST OLMANIN ANOTOMİSİ... /www.soruyusormak.com

Posted: 12 Jan 2010 01:59 AM PST

Havalar kötü... Ortam bulanık!
Bir sıcak, bir soğuk...
Tam grip havası, kimilerinin ateşi 39, 40'ı geçmiş, gribin domuzuna
teğet yaşayıp gidiyor/ öksürüp geliyor... Durum ve vaziyetleri ciddi!..
Halleri perişan.
Sallanıyorlar!..
Bir o yana / bir bu yana: "salınıyorlar!.."
Bir o taraf / bir bu tarafa yalpalıyorlar...
Bir soğuyup, bir ısınan bu kalleş Ege havanın karmaşasında
hastalanıyorlar...
Kişiliklerini oradan buraya savuran politik çıkarların oynak zemininde
debeleniyorlar...
Midemde ince bir sızı misali, yoğun bir bulantı... Derinden mi,
derinden... Yoksa biz de mi kapıyoruz şifayı?..
Yoksa, üstü kabuk bağlayan ülserim yeniden mi cesaretleniyor?..
Hayır kardeşlerim, hayır!..
Siyaset bu değil.
Siyaset bir geçim meşgalesi değil...
Siyaset, Mustafa Kemal Atatürk'ün 6 OK'undan kalkarak, Fettullah Hoca
Efendi'nin dizinin dibine kadar uzanan bir ilkesizliğin adı değil...
Siyaset, bu ülkenin sorunlarının çözümü için var.
Tartışmalar, ortaya çıkacak farklı çözümlerin birbirleri ile
yarışarak, ülke yararına seyreltilebilmesi için var...
Ama gelip görüyorum ki, siyaset, insanların gerçek niyetlerinin ve
kimliklerinin ortalığa saçıldığı, katı atık kıvamda bir arenadan
ibaret...
Hayır, yurttaşlarım, hayır...
Bu dalaşın içine dalmayacağız. Bu oynak Ege havasında grip
olmayacağız!..
Siyaseti, gerçek bir öz/veri içinde kavrayacağız... O'nu ülkenin,
adaletin, özgürlüklerin ve insanlığın savunulması yönündeki bir
mücadele olarak ele alacağız...
Siyasetin başına geçirilen çuvalı yırtıp atacak, onu kirli ilişkiler
zinciri haline getirenlerden temizleyeceğiz; arıtacağız;
arındıracağız...
Bütün kirli ilişkileri ve çıkar hesaplı politika stratejilerini bir
torbaya doldurup, torbanın ağzını sıkı sıkı bağlayacağız.
Ve sonra o torbayı özenle, dipsiz bir kuyuya sallandıracağız.

Evet, biliyoruz... Karaladığımız bu satırları, bir bölüm okur, romantik
bir heyecan dalgası olarak yorumlayacaktır...
İdealizmin coşkusu içinde dile getirilmiş, ayağı yere basmayan
hezeyanlar olarak değerlendirecektir...
Ama hayır!..
Tam aksine, idealler önemlidir.
İdeallerini kaybetmiş olan insan, insanlığını tümüyle yitirmiş bir
insandır.
İdealleri yaşama geçiren eylemdir önemli olan.
İşte bu yöndeki pratiğin akıllıca olması gerekir.
Hayallerden arınmış olması, ayaklarının yere basması, düşünülmüş/
taşınılmış bir stratejinin eseri olması lazımdır.
İdealin kendisi ile [o ideali oluşturan özün mayası ve niteliği ile...]
O'nu hayatın pratiğine aktaran; [yani gerçekleştiren] "akıl, bilgi,
muhakeme ve tecrübe birikimi"ni birbirinden ayırt etmek gerekir.
Birincisine egemen olan temel faktör, içinde yaşanılan toplumun "iyi,
güzel ve yüksek şeyler" olarak ifade edilen en üst değerlerini
sindirmek ve hayatın her kademesinde bu değerlerin savaşçısı olmak
gibi bir "ide" yer almaktadır. ... Diğerinde ise, belirli bir hedefe
doğru akıllıca yürüyen sağduyulu bir insanın ehliyeti mevcuttur...
İşte gerçek insan, idealleri olan ve bu idealleri yaşamının pusulası
olarak benimseyen... Ancak, sözünü ettiğimiz bu pusulanın gösterdiği
yöne doğru ilerlerken sağlam, sağduyulu ve istikrarlı adımlar atabilen
bir kişidir.
Toplumumuzun özlediği kişi, işte bu bireydir.
Toplumsal sorumluluklarını üstlenmiş, bireyliğinin çıtasını
yükseklerde tutan, kültürlü, erdemli, aklı başında ve duyarlı bir
birey ve böyle bir insan!..

www.soruyusormak.com
www.dnm-ler.com

[anadoluhaber:37318] Kuzey Irak Yönetimi, tank ve helikopter alıyor

Posted: 12 Jan 2010 12:56 AM PST

 
Kürdistan Bölge Yönetimi, tank ve helikopter alıyor
 
 
YDH- Kuzey Irak'taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin çok yakında tank ve helikopter satın alacağı bildirildi.



YDH- Kuzey Irak'taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin çok yakında tank ve helikopter satın alacağı bildirildi.

 

İran radyo televizyon kurumuna bağlı Merkezi Haber Ajansı'nın Kürdistan Yurtseverler Birliği kaynaklarına dayandırdığı haberine göre Kürdistan Peşmerge Güçleri Sözcüsü Cebbar Yaver, bölgesel yönetimin yakında tank ve helikopter alacağını açıkladı.

 

Habere göre Kürdistan Peşmerge Güçleri Sözcüsü Cebbar Yaver, Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Irak Savunma bakanlığı arasında bölgesel yönetimin her iki ayda bir bağımsız olarak silah satın alabilmesi konusunda anlaşma yapıldığını açıkladı.

 

Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin silah satın alabilmesi için bütçeye ihtiyaç duyduğunu belirten Yaver, "Kürtler, silah satın alabilmek için Irak Savunma Bakanlığının bütçe temin tmesini beklemektedir" dedi.

 

Cebar Yaver ayrıca Bölgesel Kürt Yönetiminin Amerikan ordusunun 2011 yılında Irak'tan çekilmesinden sonra silah ve teçhizat bakımından içerinin ve sınır bölgelerinin korunması için kendi kendine yeter hale gelmeyi planladığını söyledi.

 

http://www.yakindoguhaber.com/haber_detay.php?haber_id=7430

 



Windows 7: Size en uygun bilgisayarı bulun. Daha fazla bilgi edinin.

[anadoluhaber:37307] ANEMİ (KANSIZLIK) TEDAVİSİ İÇİN HARNUP PEKMEZİ TÜKETİN !!!

Posted: 11 Jan 2010 11:19 PM PST

Kansızlık (Anemi) ve Tedavisi

Kan, içerdiği hücreler ve maddelerle kalpten tüm organlara pompalanan ve organların oksijen ve besin maddesi ihtiyaçlarını karşılayan bir sıvıdır. Düzenli olarak aldığımız sıvı ve besin maddeleri kana geçerek organlara dağıtılır. Soluduğumuz havada bulunan oksijen akciğerlerden kana geçerek kalbe buradan da organlara ulaştırılır.Kanda oksijen taşıyan hücrelere alyuvarlar adı verilir ve bu hücreler en iyi şekilde işleyebilmeleri için düzenli olarak üretilmelidirler. Yaşlanan hücreler dalak tarafından devre dışı bırakılır ve kemik iliğinde yeni hücreler üretilerek kana verilir.

Alyuvarların oksijen taşıyabilmeleri için hücrelerin içinde hemoglobin adı verilen proteine bağlı demir adı verilen bir madde bulunur. Esasen doğada bir metal olarak bulunan bu madde vücutta üretilemediğinden besinlerle alınması zorunlu bir maddedir.

Besinlerle alınan demir sindirim sisteminden kana geçtiğinde bazı taşıyıcılar tarafından alınır ve alyuvarların yapım yeri olan kemik iliğine götürülür. İhtiyaç fazlası ise çeşitli organlarda depolanır. Günlük ihtiyaç besinlerle karşılanamadığında bu depolardan faydalanılır.
Demir depoları sonsuz bir kaynak değildir. Günlük alım yetersiz olduğunda veya ihtiyaç fazla olduğunda depolar tükenir ve alyuvarların üretimi aksamaya başlar.

Üretim aksaması ilk başlarda vücudun alığı çeşitli önlemlerle giderilmeye çalışılır. Önlemler yetersiz kaldığında "kansızlık" yani demir eksikliğine bağlı olarak alyuvarların yetersiz üretilmesinden kaynaklanan durum vücutta çeşitli belirtiler vermeye başlar.

Cildin sağlıklı rengini veren cilt altında bulunan kılcal damarlardır. Kansızlık durumunda cilt rengi kansızlığın şiddetiyle orantılı olarak soluklaşır.

Kan hacmi azaldığında kalp organlara yeterli kanı ulaştırabilmek için daha fazla devir yapmak zorundadır. Bu nedenle kansızlık durumunda nabız daha hızlı atar, kalbin bu aşırı çalışması arada sırada düzensiz atmasına yani çarpıntıların ortaya çıkmasına neden olabilir. Kalp bu aşırı aktivite esnasında "yorulmaktadır". Bu aşırı aktivite ileri durumlarda kalbin büyümesine ve çok ileri durumlarda yetersiz kalmasına neden olabilir.Kansızlığın tedavisinde Doktorlar tarafından Harnup (Keçi Boynuzu) pekmezi tüketilmesi önerilir

     

  Özkaleli harnup pekmezi Antalya ve civarından getirip Tokat Zile'deki fabrikamızda işlediğimiz; Keçi boynuzu adı verilen bitkiden elde edilen %100  doğal katkısız pekmezdir. Tadı çok güzel ve hoştur. 450 gram, 800 gram şişe ve 25 Kğlık Teneke Ambalaj olmak üzere paketlenip satışa sunulmaktadır. Harnup pekmezi bir kalsiyum ve enerji deposudur. Bu özelliğinden dolayı gelişme çağındaki çoçuklarda , kansızlığın giderilmesinde, öksürük gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarının tedavisinde  önemli bir besin kaynağıdır.%100 doğal Harnup (Keçiboynuzu) pekmezimizi Satış mağazamızdaki fiyatına satınalabileceğiniz tek adres www.zilepekmezi.com web sitemizdir. Herkese sağlıklı bir hayat temenni ederken,bir ömür boyu mutluluk ve esenlikler dileriz.

    www.zilepekmezi.com

“Doğal Ürünler Online Satış sitesi”

[anadoluhaber:37320] Çaresiz, Kimsesiz, Beklenti İçerisinde Olan İnsanların Ruhları ve Onlar yazan: Mersinden Burak CANLI

Posted: 11 Jan 2010 11:17 PM PST

ÇARESİZ, KİMSESİZ, BEKLENTİ İÇERİSİNDE OLAN İNSANLARIN RUHLARI VE ONLAR yazan: MERSİNDEN BURAK CANLI

 

Koca bir dünya. Ah bu koca dünya. Koca ama bir o kadar da küçük dünya. Bu yazının sonunda çaresizlere çare olmayı o kadar çok isterdim ki. Kimsesizlerin kimsesi olmayı o kadar çok dilerdim ki. Beklenti içerisinde olanların beklentilerini karşılayabilmek tek dileğim olurdu.

 

Bu işleri ben başarmışım veya bir başkası başarmış. Önemli olan bu işlerin başarılabilmesi değilmidir? İnsanlar, ah! Şu kendisini dev aynasında gören kardeşlerimiz. Zamanımız çok kısa. Dünya üzerinde kalış süremiz kum saatinden dökülen taneciklerin ilk dökülmeye başlamasının üzerinden çok geçmeden bitmektedir. Oysa Kum tanecikleri biz yokken de dökülmeye devam etmektedir. Bir değil iki değil dökül babam dökül. Dökülebildiğin yere kadar dökül. He babam de babam dökül. Ne döküldüğün yerin ne de dökülme sebebinin önemi olmadan dökül. Saç taneciklerini. Hoyratça meydan oku insanoğluna. Düşünme. Hiç aklına bile getirme. Hırpala ruhlarımızı. Yok, say bizleri. Bizler de değerli olan ne varsa, al götür onu.

 

İşte yukarda izah edildiği gibi bir durumla karşılaşırız. İnsanoğlu bundan binlercesi yıl önce de varlığını yeryüzünde devam ettirmekteydi. O varlık ki teknolojisiz bir varlık. O varlık ki belki de kimliksiz bir varlık. Ellerimize medeniyet kimlikleri verildi. Bizleri damgaladılar. Önümüze yepyeni daha öncesi eşi benzeri görülmemiş oyuncaklar verdiler. Eskileri eskiler de bırakarak yeni yol haritaları çizdiler. Hapishaneler kuruldu. Akıl hastaneleri oluşturuldu. Buda yetmedi okullar inşa edildi. Zati öncesinde de vardı ya ibadethaneler. İnsanoğlu tarifi imkânsız bir şekil de ara vermeden bir kavgadan diğer bir kavgaya sürüklendi. Sınırlarımız çizildi. Bu sınır dışına çıkana kaka kalana onlar denildi. Denildi de ne oldu. Kavgalarımız, isyanlarımız devam ede.

 

Bitmeyen bir şekil de aklımızla oynamaya devam ediyorlar. Etrafımız dar. Görüş alanımız kısıtlı. Olanaklarımız bir çığlık kadar bile bulunmamakta. Telefonlar, kameralar, televizyonlar, internet daha niceleri. Say, say bitmez. Peki, ruhlarımız ne oldu. Onlar nerde. Kimin elinde. Kim? Nerde? Tutsak etti onları. Bizim olan her bir şey onların. Hatta bizler oyuncaktan öte bir şey değiliz. Tek başına ne yapılabilir. Mücadelenin anlamı yok. Savaş vermek nediye. Manasızlaştık. Teslimiyet çoktan yapılmış. Bize artık boyun eğmek kalıyor.

 

Güvenlikli bir bölge yok. En gelişmiş yer sayıklarımızda dahi bu başarılamamış. Orda da ağlayanlar orda da isyan edenler var. Geçmiş geleceğe gelecek geçmişe karışmış. Zamanı onlar belirliyor. Onlar aklımızla oynuyor. Hep onlar vardı. Daim olan onlar. Ama onlarında onları var. Biliyorlar mı? Bilmiyorum. Belki de onların onları biliyor ama ya onlar onları biliyorsa o onlar da diğer onları biliyor mu? Bizim diğer onlar dediğimiz şeyler o onlar içinde sadece onlar olarak kalmakta. Tüm onların onlarına sesleniyorum. Ruhlarımızı geri verin. Çaresizlere, beklenti içerisinde olanlara, kimsesizlere bizler de cevap verelim. Onların çığlıklarını duyalım. Bırakın da kotaralım dünyayı.

 

                                                                                                   MERSİNDEN BURAK CANLI

[anadoluhaber:37284] Papaz Oluyorsa Marangoz da Olur

Posted: 11 Jan 2010 01:53 PM PST

Papaz Oluyorsa Marangoz da Olur

 

Üzerinde papaz urbasıyla İsa Mesih"in öğretilerini yaymaya çalışan İlker Çınar"ın Emekli Sandığı"nın Mersin Bölge Müdürlüğü"ne “jandarma uzman çavuş” kadrosundan primleri düzenli olarak yatırılan bir istihbaratçı olduğunun ortaya çıktığı bir memlekette, TSK"nın “marangozlu, aşçılı, elektirikçili” açıklamasına gülmemek mümkün değil.
http://www.stratejikboyut.com/yazi/kozmik-belgeler-taktik-geregi-sizabilir-836.html

--
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.
Türkiye, eğer Türkiye'nin omurgasını çökerten, elini kolunu bağlayan, tarihî yürüyüşünü sona erdiren ve sadece laik küresel sistemin çıkarlarını korumaktan başka hiçbir iş yapmayan bu hastalıklı, marazî, şirret, ilkel çetelenme yapılanmasını çökertemezse, tasfiye edemezse, Türkiye tasfiye edilmiş olacak. Leş kargaları kapıda bekliyor...
-------------------------------------
http://dava-vatan.blogspot.com/

[anadoluhaber:37285] KOZMİK BÜRONUN GÖSTERECEĞİ GERÇEKLER

Posted: 11 Jan 2010 01:49 PM PST




---1952 yılından 6–7 Eylül 1955 hadiselerine kadar olan dönemdeki merhum Menderes hükümetine yönelik örtülü siyasi faaliyetler, psikolojik harekât ve 6–7 Eylül 1955 olaylarının koordinasyon planları (Org. Sabri Yirmibeşoğlu"nun kabul ettiği üzere)

 

---6–7 Eylül olaylarından 27 Mayıs 1960 ihtilaline kadar olan dönemdeki gayrinizamî harp faaliyetleri, siyasilere yönelik psikolojik operasyonlar

 

---27 Mayıs 1960 ihtilali sürecinin gerçekleştirilmesine yönelik eylem ve operasyonlar, ihtilal ile birlikte kimlerin nasıl ve nerede kontrol altına alınacağı

 

 ---12 Mart 1971 sürecine giden yolun yönlendirilmesi ve ilgili planlamalar

 

---12 Mart süreci öncesi ve sonrasında kullanılan siyasiler ve gazeteciler

 

---Dev-Yol, Dev-Sol, Dev-Genç, TİKKO, THKPC, MLKP gibi sol örgütlerin içine sızdırılan ajanlar, bu ajanlara yaptırılan eylemler, bu örgütlere yönelik silah trafiğindeki etkinlikler ve örgüt irtibatları

 

---Ülkücü grupların yönlendirilmesi, iştirak edilen eylemler, silah teminindeki etkinlikler ve teşkilat irtibatları

 

---12 Mart sonrasında Kıbrıs Barış harekâtından (1974) sonra sağ ve sol yelpazenin yönlendirilmesi, anarşik ortamın özel savaş konseptinde kontrolü, kullanılan medya unsurları, bürokratlar, siyasiler, suikastların takibi ve kontrolü

 

---12 Eylül 1980 ihtilaline giden süreçte ülkemizde Türk özel harp konseptine uygun olarak gerçekleştirilen yabancı istihbarat servis faaliyetleri, eylemleri ve operasyonları (özellikle CIA, Mossad ve BND)

 

---Gazeteci Abdi İpekçi"nin öldürülmesi hadisesinin net ve gerçek boyutu, olayda kullanılan unsurlar,

 

---1 Mayıs 1977 Taksim katliamında görevli aktif unsurlar, kimlikleri ve iltisakları

 

---12 Eylül darbesiyle ilgili olarak ihtilal öncesi dönemde gerçekleştirilen CIA-Genelkurmay bağlantıları

 

---1983 seçimlerine yönelik olarak ve sonrasında merhum Turgut Özal aleyhinde psikolojik harekât faaliyetleri

 

---SSCB"nin dağılışı ile tesis edilen yeni özel savaş konsepti, yeni operasyon hedefleri, siyasetin nasıl yönlendirileceği ve irtibata geçilen siyasiler

 

---Soğuk Savaşın bittiği 1990 sonrası yeni dönemde dış istihbarat servislerinin Türkiye"ye yönelik destabilizasyon (istikrarsızlaştırma) operasyonları karşısında alınan pozitif veya negatif tavırlar ve girişimler, yabancı servislerle ülke içi gerçekleştirilen liyezon operasyonları

 

---Turgut Özal"a suikast tertip eden Kartal Demirağ"a kimlerce ve nasıl özel savaş eğitimi verildiği ve bu kişinin iltisakları

 

---Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı, Org. Eşref Bitlis ve Necip Hablemitoğlu cinayetlerinin gerçek boyutlarıyla ilgili materyaller, operasyonlarda hangi servisin hangi unsurları kullandığıyla ilgili bilgiler

 

---Sivas-Madımak olaylarında; kullanılan ve takip edilen unsurlar, otelin yakılmasından bir gün önce bir bildiri okuyarak halkı dinlerinin gereğini yapmaya çağıran ajan provokatör unsurların kimliği ve statüsü

 

---Çatlı, Çakıcı, Yeşil ve faaliyetleriyle ilgili operasyon raporları, kullanıldıkları sahalar

 

---Ergenekon yapılanması, kurucu unsurları, muvazzaf bağlantıları, operasyonları, halen hangi muvazzaf düzeyde temsil edildiği, sivil unsurlar ve kuruluşlar

 

---Tuğg. Temel Cingöz, Ora. Kemal Kayacan, Tümg. Memduh Ünlütürk, Korg. İsmail Selen, Korg. Hulusi Sayın, Tuğg. Bahtiyar Aydın, Albay Rıdvan Özden cinayetlerinin gerçek istihbari ve siyasi boyutları

 

---Terör sahnesinin yönetiminde üstlenilen "görevler"

 

---PKK ile gerçekleştirilen irtibatlar (Ergenekon birinci ana iddianamesinde de bir ÖKK görevlisinin Öcalan"ın avukatıyla olan uzun ve inanılmaz telefon görüşmesi yer almıştı)

 

---PKK adına eylem gerçekleştiren muhtelif merkezlere ait unsurlar

 

---JİTEM unsurları ve faaliyetleri ile gerçekleştirdikleri infaz ve operasyonlar

 

---Hizbullah"ın kuruluşu, yönlendirilmesi ve kullanılmasıyla ilgili iltisak ve materyaller

 

---12 Mart sürecinden bu yana İslami grup ve cemaatlere üst, orta ve alt seviyeden sızdırılan ajanlar, kimlikleri ve görevleri

 

---Psikolojik harekâtta kullanılan daimi ve geçici medya unsurları, kimlikleri, etkinlik sahaları

 

---28 Şubat zemininin oluşturulması için gösterilen özel savaş faaliyetleri, yapılan operasyonlar, kullanılan unsurlar, akademisyenler, gazeteciler, bürokratlar ve STK"lar

 

---Siyasal partilerdeki unsurlarla yürütülen özel savaş faaliyetleri, siyasal partilerdeki destek unsurları, kimlikleri

 

---Özel savaş konseptinde üretilen STK"lar ve sivil toplum unsurları

 

---İsmailağa cinayetiyle ilgili materyaller

 

---Likidasyon ajanları (hedef kişileri ortadan kaldıran), faaliyetleri ve kimlikleri

 

---AKP"ye yönelik operasyonlar

 

---Demokratik Açılım süreciyle ilgili operasyonlar

 

---Ordu içi cunta grupları, büyüklükleri, çizgileri ve etkinlikleri (cunta çok büyükse komuta kademesinde müdahaleye itiraz eden diğer komutanları kendine ram eder)


G. Avcıoğlu


--
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.
Türkiye, eğer Türkiye'nin omurgasını çökerten, elini kolunu bağlayan, tarihî yürüyüşünü sona erdiren ve sadece laik küresel sistemin çıkarlarını korumaktan başka hiçbir iş yapmayan bu hastalıklı, marazî, şirret, ilkel çetelenme yapılanmasını çökertemezse, tasfiye edemezse, Türkiye tasfiye edilmiş olacak. Leş kargaları kapıda bekliyor...
-------------------------------------
http://dava-vatan.blogspot.com/

[anadoluhaber:37293] ŞARTLI ARAMA...

Posted: 11 Jan 2010 01:45 PM PST

ŞARTLI ARAMA...

1-Sadece tek bir HAKİM arayabiliyor!..(Diğer hakimler, savcılar; T.C. hakim ve savcıları değil mi acaba? Türkiye'de sadece bir hakim mi var ?..)

2-O tek HAkim; sadece askerin gösterdiği odaları, dosyaları arayabiliyor! (Bu nasıl arama o zaman! Kim, aleyhindeki belgeleri hakim önüne atar?!)

3-Ve o tek Hakim; sadece Arınç'a Suikast'la ilgili arama yapabiliyor! (Bu arada Başbakan'a suikast bilgilerini bulsa ne olacak?!)..


--
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.
Türkiye, eğer Türkiye'nin omurgasını çökerten, elini kolunu bağlayan, tarihî yürüyüşünü sona erdiren ve sadece laik küresel sistemin çıkarlarını korumaktan başka hiçbir iş yapmayan bu hastalıklı, marazî, şirret, ilkel çetelenme yapılanmasını çökertemezse, tasfiye edemezse, Türkiye tasfiye edilmiş olacak. Leş kargaları kapıda bekliyor...
-------------------------------------
http://dava-vatan.blogspot.com/

[anadoluhaber:37289] Askerlerin (rütbesi ne olursa olsun) suç işleme hürriyeti yoktur, olmamalıdır...

Posted: 11 Jan 2010 01:34 PM PST

Askerlerin (rütbesi ne olursa olsun) suç işleme hürriyeti yoktur, olmamalıdır...

Askerlerin de herhangi bir şekilde hukuk kurallarını çiğneme hakları olmamalıdır. En azından bu kural, demokratik ülkelerdeki uygulamar çerçevesinde karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde de aynısını görmek istiyoruz. Almanya'da, bakanı zamanında bilgilendirmeyen Genel Kurmay Başkanı 24 saat içinde görevinden alınabiliyor. Federal Savunma Bakanlığı Müsteşarı yine aynı sebepten dolayı koltuğunu kaybediyor. Bu uygulamaların Türkiye'de de olması, ordunun imaj kaybı olarak algılanmamalı, aksine içindeki safranın atıldığı bir "temizlenme ve sağlığa kavuşma süreci" olarak değerlendirilmelidir. Doğru budur


--
Türk Milletinin üzerine çökmüş karabasan giderek çözülmekte ve zayıflamaktadır. Hainlerin planları bozulmakta, figüranları sürekli açığa düşmektedir. Milletin rağmına sürdürülen derin yolculuk sona yaklaşmıştır. Millet artık egemenliğine, iradesine sahip çıkmaktadır.
Türkiye, eğer Türkiye'nin omurgasını çökerten, elini kolunu bağlayan, tarihî yürüyüşünü sona erdiren ve sadece laik küresel sistemin çıkarlarını korumaktan başka hiçbir iş yapmayan bu hastalıklı, marazî, şirret, ilkel çetelenme yapılanmasını çökertemezse, tasfiye edemezse, Türkiye tasfiye edilmiş olacak. Leş kargaları kapıda bekliyor...
-------------------------------------
http://dava-vatan.blogspot.com/

0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumlarınızda Kişilik haklarına saldırı,küfür ve benzeri ifadeleriniz yayınlanmamaktadır.Yorumları yazarken İsminizi belirtmeniz önemle duyurulur.